MANEVİ YOLCULUKTA İLK ADIM

“Kötü” olduğunu keşfetmen için çok büyük çaba harcaman gerekiyor. Ancak çok güçlü, bir yükselme arzusu içinde olup, koşulsuz  ve kendimiz için olmayan sevgi ve ihsan temin etmek istediğimizde bunların zıddına sahip olduğumuz ifşa olur bizlere.

Gerçek doğamızı ifşa etme çalışmamızın ilk basamağında (hazırlık-safhası), kötü niyetlerimizi keşfederiz. Kişinin Gruba katılmasının ve doğru bir tarzda çalışmasını hemen ardından, arzusu diğerleriyle karşılıklı aravut içinde bağlanmak ve onları sevmek olmasına rağmen, hiçte manevi birşeyler istemediğini, onlardan nefret ettiğini ve herkesi boşverdiğini ifşa eder.

Bireyselliği Ötekinin karşısında ifşa olur, buna “Gerçeğin İfşası” denir. Kişi kötü niyetlerini keşfetmediği sürece Mahsomu (sınırı) aşması olanaklı değildir. Mahsom, bende var olan kötü dürtünün bilincine ulaştığımın simgesidir.  Artık ötekilerle birleşebilmem veYaratan’a benzeyebilmem için ıslah eden Işığın bana ulaşması gerekecek ve o zaman tüm sistem bir olacak: Üst Işık –Nur, bizim genel arzumuza kıyafetlenerek onu birleştirecek.

Nur – Bizim bütünleşme kriterimiz. Bize izlenimler ve haz veren olarak çağrılan Işık.

Yaratan  Arzu içinde hissedilen sevgiye ve birliğe ulaşmak. Bu nedenle (Yaratan) Bore deniyor “BoUre” (gel ve gör).  Arzu içinde İhsan niteliğini edinmeye Nur ve Yaradan deniyor.

Dolayısıyla, manevi dünyaya girmek için yapmamız gereken tek şey bütünleşmek. Ancak önce nefreti ifşa etmeliyiz ve sonra da, ötekini , tüm kusurlarıyla, bana olan nefretine rağmen sevmek istiyorum! İşte o zaman, başkalarına olan nefretimden, bana bir yarar olmadığını ve aslında o nefretin kendime olduğunu ifşa ederim! Bu bizim içsel temel yapımız ve onu ifşa için çok güçlü Işık gerektirir. Bu nefrete Sina (nefret) Dağı denir, eteklerinde Toranın (Yaşam Kılavuzu) Kabulunun yaşandığı yer.

03-02-10-Zohar Kitabına Önsöz dersinden alıntıdır.

ÖNEMLİ OLAN KÜÇÜK BİR ADIMA İSTEK

Soru: Yaratan’ın bizlere iyilikle yaklaşmasından kasıt nedir?

Cevabım: Eğer Yaratan bize iyilikte bulunmasa idi asla kendimizi ıslah etmemiz mümkün olmazdı. Başından itibaren bulunduğumuz koşul gereği iyi ve kötüyü ayırt edemediğimiz gibi özümüzün doğası da tabii olarak kötüye meyillidir. Eğer Üst Yönetim, iyi ve kötüyü her zaman eşit güçle uygularsa, her zaman seçimim kötü taraf olacak ve Yukarısı da tüm kötülere yaptığı gibi beni reddedecek ve asla amaca ulaşamayacağım.

Dolayısıyla doğal niteliklerim kaale alınarak, ilave bir ıslah yapılır Yukarıdan. Kötü-Dürtüyü veren Yaratan, doğama ve niteliklerime uygun olarak nasıl sömüreceğimi bildiğinden, bunu gerçekleştireceğim araçlar (grub, eğitmen, kitaplar) sunarak, en azından ıslah için küçük bir adım atmamı sağlar. İşte buna, Yaratan sana iyilikle yaklaştı denir.

03-02-10-Zohar Kitabı dersinden alıntıdır.

Zohar çalışırken kendimize doğru soruyu soruyor muyuz ?

Soru: Zohar Kitabını okurken, okuduğum şeyleri kendi arzum için hayal ederim fakat bu beni okuduğum parçadan koparıyor ve kendi iç dünyama daldırıyor. Sonra sanki uzaklaşıyormuşçasına odaklanamadığımı farkediyorum ve hiç birşey anlamıyorum. Ne yapabilirim ?

Cevap: “Beni reforme eden Işıkla; kurtuluş ne zaman olacak ?”, iç yolculuklar olsa bile en önemli şey çalışmanın bu soruyla desteklenmesidir.

Kişinin Zohar‘da yazanları hayal etmesi veya kişinin içsel araştırmasına nasıl gittiği önemli değildir. En önemli şey onun düşünceleri ve çabalarıdır, bu kişi ışığın gelmesi için beklemeye devam eder.

Kişi kendini değiştirmek ve Zohar Kitabının içeriğini ifşa etmek için O’nu -Üst dünyaları algılamayı ve armağanın uygunluğunu- bekler.

En çok bahsedilen şey: kişi kalbinin bu yolda ilerlemek istediğini hissediyor mu ? Eğer öyleyse sonra onun düşünceleri, kargaşası, kendiyle ilgili hatırladıkları, önemsiz hale gelir -gerçekte Kitabı dinlemese bile-. Temelde onun en çok canını sıkan şey “Üst’ten yardım ne zaman gelecek ?” sorusudur.

TÜM DÜNYA BANA AİT

Defolu yaratılışım nedeniyle çevremde birçok dışsal arzular görürüm. Ancak bunların, hiçte üstesinden gelemediğim kendi içsel arzularım olduğunu ifade etmeliyim. Aynen kötü dürtülerime hakim olamadığım gibi ve bu nedenle de dışsalmış gibi görünürler. Onları eğer tekleştirebilir ve niteliklerime de egemen olabilirsem,tüm dışsallığın sadece bana ait olduğunu görebileceğim.

İçimde, onlara hükmedemediğim onlarca nitelikler, arzular, tutkular var olduğundan, dışımda da insanlar ve dopdolu bir dünya görürüm; yıldızlar, gezegenler, cansız, bitkisel, canlı, konuşan ve hepsi de bana karşı olarak işleyenler. Ve ben onları kendi yararıma kazanmaya ya da olduğunca çok uzaklarına kaçmaya çalışırım. Fakat tüm bunlara neden benim içsel yapım ve onun neticesi olarak dünyayı bu tarzda algılayışımdır.

Eğer yukarıdan, arzularıma mukavemet etme gücü lütfuna nail olabilirsem, tüm dünyanın bana ait olduğunu, ötekilerin benden ayrık olmayıp dışımda bulunmadıklarını, dolaysız bir şekilde keşfedip kendi gücümü hissedeceğim.

01-02-10-Zohar Kitabı dersinden alıntıdır.

CEHENNEM YERİNE CENNET, KARANLIK YERİNE AYDINLIK

Karanlıkta olduğumuzda Yaratan’ın arzusunu ifşa edip bu koşulun onun tarafından ne kadar istenilen ve saygı görülen olduğunu anlamalıyız. Çünkü maneviyatta zaman ve koşul değişimi yoktur. İnsan yaklaşımını değiştirir ve aniden cehennem yerine-cenneti, düşüş yerine yükselişi, karanlık yerine, aydınlığı keşfeder. Değişen sadece insanın yaklaşımıdır, Yaratan tarafından değişen hiçbir şey yoktur, tersine  yaratılanın, onun için oluşturulan koşula nasıl yaklaştığı onu nasıl algıladığıdır söz konusu olan.

Yaratan’ın, O’nun için hazırladığı koşul değişmez ve sabittir. O sadece, bizlerin onunla daha ve daha çok uyum içinde olmamızı, bize hazırladıklarını sevgiyle ve taktirle kabullenmemizi, oluşan koşulları, beklenen ve hayrımıza olduklarını anlamamızdan başka birşey istemez.

Bu şekilde bizim kabulümüz büyür ve genişler, sevgimiz, anlayışımız ve teslimiyetimiz. Yaratan bizden bunu inatla keşfetmemizi diler-içinde bulunduğumuz koşul karşısında takındığımız tavrın sadece bizim kendi algımıza bağlı olduğunu farketmemizi. Bu realitede benim yaklaşımım dışında hiçbir şey mevcut değildir.

01-02-10-Zohar Kitabı dersinden alıntıdır.

MANEVİYAT ÇALIŞMASINDA AYRILIK VE KAVUŞMA

Deniyor ki, herşey benim içimde bulunur, tüm insanlar, tüm gerçeklik. Bana, dışımda bir yerlerde bulunan, neşamalar ile birleşmemi, bütünleşmemi söylüyorlar. Burada bir ayrılık söz konusu ve üstesinden nasıl gelineceği henüz bilinmiyor.

Anlaşılan tüm karmaşanın çözümü ve düzeltilmesi Zohar Kitabı tarafından yapılacak. Bizlere kalan sadece onu okumak ve muhteviyatına nüfuz etmeye çabalamak. Neşamayı açmaya ve tüm dünyanın, onun içinde bulunduğunu hayal etmeye istekli olunduğunda, neşamalar arası bağın gerekliliğini anlamaya başlarız. Bu nedenle bizim gibi, maneviyata istekli insanlar arar ve içimizde Yaratanı ifşa edeceğimiz bir sistemi gerçekleştirmeyi deneriz. Ve azda olsa maneviyatın ifşası ile, birinin diğerine nasıl bağlı olduğu , bariz bir şekilde açığa çıkar.

Şimdilik, realiteyi algılayışımız tek bir yönden olduğundan değersiz ve yalan, diğer yönü ile hayal edip bağ kuramıyoruz, dolayısıyla daha çok öğrendikçe daha da şaşırıyoruz ve bu da aslında anlamanın yöntemi olduğundan iyi birşey. Anlamak için önce şaşkınlık içinde olmamız ve sonra da bozulma ile gelen düzelme. Ancak bu arada öğrenmenin, individual neşamamızın anahtarı olduğunu hayal edip, uygulamalı çalışmamızda kalpteki noktalarımızı tek bir amaç uğruna birleştirmeye Yaratan’ın ifşası niyetlenmeliyiz.

KABALİSTLER GRUBUNDA ÇALIŞMA

Kalpteki tüm noktaları birleştirerek bir Kabalistler Grubu oluşturmak isterim, Kineset Yisrael “Yaşar-El”. Her birimizin, kalpteki noktası dışında birde egoistik arzudan oluşan bir bölümü daha mevcuttur ki, ondan, bütünleşme ve birleşme uğruna vazgeçmeye hazırdır. Aramızda kurduğumuz bu ortak bütünleşme ve karşılıklı aravut arzumuza, benzeyebidiğimiz oranda, Üst Işığı, Yaratan’ı, bizi yücelten Aşpaa niteliğini hissederiz.

ZOHAR KİTABI İLE İNDİVİDUALİST ÇALIŞMA

Ben, içimde Yaratanı ve Neşamamın tüm parçalarını ifşa etmek istiyorum. Keter, Hohma, Bina, Hesed, Gvura, Tiferet, Netsah, Hod, Yesod, Malhut ve aralarında var olan tüm ilişkiler. Bu nitelikler Avraam, Yitshak, İsmail, Esav, Yaakov ve oniki oğlu ve Yosef, David, Şelomo diye anılırlar. İyi ve kötü güçler onlara her yönden kıyafetlendirilir: İyuv, Paro ve vs.

Manevi çehreyi (partsuf), üç yönlü (gimel-kavim) olarak değil, çok yönlü olarak hayal etmeliyim. Aynen insan bedeninde var olan farklı birçok sistemin bulunuşu gibi. Sinir sistemi, Kan dolaşım sistemi ve henüz hakkında hiçbir şey bilmediğimiz, içinden enerji ve kimyevi malzemelerin geçtiği dolaşım sistemleri.

Ruhsal Bedende ise, çok daha fazla sistem mevcuttur ve bazılarının niteliklerine baktığımız zaman, farklı biçim ve seviyelerde, fazladan bağların olduğunu görürüz ancak onları gerçekten hissetmediğimiz sürece öğrenebilmemiz mümkün olmaz. Bizden talep edilen, sadece onları hissetme arzusu, tümüyle Aşpaa niteliğinde çalışan bu sistemi içselleştirmek. Orada, içerde, sadece Yaratan ve Yaratılan bulunuyor herşey içinde. Ben ona, “Adam u Olam Katan” ”İnsan Küçük Bir Dünyadır” ilkesi ile yaklaşırım. Bizim Dünyamız, fiziki bedenimiz üzerine konuşuluyor.

“Adam” bu benim ve “Olam Katan” da, Zohar kitabı ve içindeki hikayelerdir.

17-01-10-Zohar Kitabı-Dersinden alıntıdır

DAĞDAN YONTULMUŞ TAŞ

Denirki, insanın Neşaması Yaradanın bir parçasıdır. Dağdan yontulmuş bir taşa benzer, onun bir parçasını oluşturur. Yaratan, İnsan denilen, genel, tek bir Arzu tarattı. Tüm neşamaların birleşik ve EinSof ışığıyla dolu olduğu. Bu tamlığın durumudur.

Şimdilik ben kendimi bütünden ayrılmış küçük bir parça gibi hissederim. Büyük bir sistem içinde ufacık bir nokta misali. Diğerlerine doğru bir tarzda birleşmem, onlara ihsan edip, vermem oranında Yarata’nın  formunu edinir ve Ona yaklaşırım.

Diğerleriyle birleştiğimde onların arzularını da edinirim. Ötekinin arzusunu ancak onu seversem edinebilirim. Eğer, sevgimi bu büyük sistemde var olan, tüm neşama parçalarına dağıtabilirsem, o zaman küçük bir nokta, tek bir parça olmaktan çıkar, tam ve büyük bir dağ olmaya dönüşürüm. Ve denir ki “Komşunu Kendin Gibi Sev-Toranın büyük kuralı”.

Kendimize, Ötekini Sevme Arzusunu kattığımızda, Bütün, tam olmaya dönüşürüz. İkimizin birlikteliğinden aslında çıkan da Benim. Diğer yönden ilave parçalara bağlanır ve böylece kademeli olarak kendime katarım diğer neşamaları. Birleşme gücüm artar ve bu bana Manevi Dünyanın basamaklarında yükselmemi sağlar ve küçücük bir taştan bütün ve büyük bir dağa dönüşürüm.

26-01-10-Zohar Kitabına Giriş dersinden alıntıdır.

7 MİLYAR PARÇALI PAZIL

Yaratılan tek yaratılışın, kırılmasından sonra -Adamın Neşaması, kırılmış parçaların şekillendirilmesi sistemidir. Her birimiz onun ıslah olmamış bir parçası ve her sistem tarafımızdan ıslaha amaçlanmıştır. Herşeyden önce dünyalar sistemi oluşur aramızdaki bağın potansyel sistemi. Sanki önümüzde kuracağımız bir Pazıl mevcut. Üst dünyalar da buna benzer şekilde düzenlendi. Aynen, pazılda, içinde saklı olarak barındırdığı birçok şekil oluşumlarının, var olmasına rağmen, tarafımızdan farkedilememesi gibidir!

Neşamaların, yükselip birleşecekleri yer aslında hazır bir şekilde mevcut, ancak gizliyor bizlerden kendini. Bu yüzden zaten “olam” (dünya-alem) deniyor “aalama” (saklanmak) kelimesinden geliyor. Ben kendimi, “pazıl” içindeki  yerimi, niteliklerimi doğru tarzda kullanmamın yardımı ile bulacağım ve dolayısıyla da benim dışımda tüm parçaların yerlerini doldurduklarını ve pazılın tamamlanmış olduğunu göreceğim!

Bu sisteme, Alemler Sistemi deniyor. O artık inşa olmuş ve beni doğru bir şekilde kabul etmeye hazır, benden gayrı tümü ıslah olmuş ayrı ve tek kalan yere yerleşmem gerekir buna benim için Olam Atsilut denir.

Resme bakıldığında, sanki, sadece bana bitişik parçalarla bağ içinde bulunabileceğim sanılır, bana komşu ve yakın olan parçalarla. Ancak birbirlerine yakın parçalar diğerleriyle de bağ içinde bulunmalı ve sonrada ilaveten diğer parçalarla neticede ben tüm Neşamalar ile doğru bir bağ kurmalıyım!

26-01-10-Kabala Bilgeliğine Açılış dersinden alıntıdır.

ZOHAR KİTABINDA YAZILANLARA NASIL YAKLAŞILMALI

Zohar Kitabı’nın öğrenim başarısı, kesinlikle içinde anlatılanların senin tarafından sistemli bir şekilde düzenlenmesi ile ölçülü değildir.

Diyelim ki bu günkü dersten, sözcüklerin ardında gizli olan anlam ve hisleri bulup heyecanlandın ve buna karşılık bir sonraki derste de hiçbir şeyi anlayamadığın ve gösterdiğin çabaya rağmen konunun yavanlığı nedeniyle konsantre olamayıp dersi terk ettin.

Fakat, her iki durumda da doğru değerlendirmede bulunamazsın, çünkü gösterdiğin birkaç dakikalık çaban, senin tüm kazancın olur. Hiç bir şeyin bilincinde değiliz, ne ÜstDünya hakkında, ne kendimiz hakkında, ne de manevi dünyayı ifşa etme şartları hakkında. Tüm bunlara “Astara” “Saklanmış”- gizlenmiş deniyor.

Ancak insan kendini buna adarsa, çabalar ve ihsana gelmeyi isterse, o zaman, tatmin hissini yaşamadığı, öğrenimden tat almadığı durumlar dahi onun için en iyi konumda olan durumlardır.

Tecrübemden şahitlik yapabilirim ki, bazen ancak saatlerce üzerinde çalıştıktan sonra okuduğum Zohar yazıları ile aramda oluşan duvar çatlar ve o zaman işte elde edilen huşuyu ve yaşanan hisleri ifade edecek kelime bulamaz insan.

Islahta geçirilen “Tıkanmış” saatler, Yaratana ulaşma yolunda verilen en önemli çabadır! Ve sana  da Üst Işığı  sağlayacak olan yegane etken bu gösterdiğin çabadır.

Bu zorlu çalışma, senin için en iyiye olandır.

(21-12-09-ZoharKitabı)Dersinden alıntıdır.

YARATAN ve HAZLAR

Soru: Yaratan neden, ızdırab çektiğimiz bir gerçeklik var etti?

Cevap: “Işığın kazancı karanlığın içindedir” prensibi gereğidir.

Örneğin sporseverler izledikleri maçtan, tuttukları takım zorluklardan geçmezse, tam bir tatmin duygusu elde etmezler. Kazanan taraftar oyun süresince yaşadığı kaybetme korkusu nedeniyle maçı çok daha heyecanlı ve olumlu hislerle yaşar. Negatif duygulara olumlu duygular yaşatma gibi bir görev düşer.

İngiliz Blogundan gelen soru: Beni uzun zamandır rahatsız eden ve Kabala Bilgeliğini tereddütsüz kabullenmemi engelleyen sorunumu, sana sormak istiyorum: Neden Yaratan Haz almak istiyor? Her nasılsa yaratılanlara haz verdiğinde aslen kendi de haz aldığına göre bundan Yaratan’ın da egoist hazlar sahibi olduğu anlamı çıkmıyor mu?

Cevap: İhsan Etme niteliğini gereğince anlayamadığın için olsa gerek, onda bir bireysellik eğilimi var sanıyorsun.

(21-12-09-Zohar Kitabı) Dersinden alıntıdır.