İŞİD’İN HAZİNESİNİ BOMBALAMAK

thumbs_laitman_552_03YORUM: U.S.A. savunma görevlileri; CNN’e Amerika’nın Musul’da İŞİD’e ait milyonlarca doların stoklandığı binayı bombaladığını açıkladılar ve bunun terörizmle savaşta bir dönüm noktası olduğunu söylediler.

CEVAP:  Tabi ki her şey parayla ilgilidir. Savaş ekonomisi hakkındaki bütün kitaplar bir savaşın maliyetinin ne kadar olduğunu ve bir savaş başlatmanın mümkün olup olmadığını tartışır. Bu nedenle bu hamleden kurtulmak zordur. Yeni bağlantılar ve para akışları kurulmak zorundadır, sonuçta milyonlarca dolardan bahsediliyor!

Bu olayın savaşta bir dönüm noktası olması mümkündür ama bu dönüm noktası, Şiiler ve Sünniler arasında, İran’a karşı Suudi Arabistan’da ve tüm geri kalan alanda  geniş ölçekli kargaşanın başlamasıdır. Sonuçta bu hamle sessiz olmayacak.

SORU: İŞİD’in bu şekilde bertaraf edilebileceğini düşünüyor musunuz?

YANIT : Prensipte herhangi bir şekilde kazanmak mümkün değil. Eski Roma’dan başlayarak tarih bunu kanıtlıyor. Roma ateş ve kılıçla, Yunanistan ise felsefesiyle hareket etti. Bütün bunlar yenilemez.

Tarih boyunca gördüğümüz gibi yapabileceğimiz tek şey, o zamandan beri birleşmektir aksi halde yenilen, daha sonra sizi yener… Buradaki problem basittir, ihtiyaç duydukları parayı elde ettikleri an tekrar savaşmaya başlayacaklar ve savaşı Avrupa’ya götürecekler. Bu tabi ki çok para tutacaktır ama bu ideoloji arkasında çok güçlü insanlar var ve para İŞİD’e hizmet edecektir.

Amerika’nın bu ve benzeri eylemlerinin herhangi bir şeye nokta koyacağını düşünmüyorum. Problemin manevi kökeni dikkate alınmazsa, sorun şimdiki formunda olmasa da başka bir formda devam edecektir.

İŞİD’in manevi kökleri; fetih ve yıkım uğruna birliktir. Bunun karşısına MANEVİYAT UĞRUNA GELİŞİM dikilmelidir. Çünkü egoistik olarak gelişebileceğimiz başka hiç bir yer  yoktur.

TANRI TERÖR EYLEMİ Mİ GERÇEKLEŞTİRDİ?

YORUM : Haftalık Fransız Mizah Dergisi Charlie Hebdo’nun ofislerine yapılan saldırıdan bir yıl sonra, dergide Tanrı’yı elinde saldırı silahı kalaşnikofla ve elleri kana bulanmış şekilde resmeden bir karikatür yayınlandı. Vatikan hemen bu karikatürü protesto etti.

M. LAITMAN’dan CEVAP : Vatikan neden kızgın ki? Gerçekten de Tanrı, bu karikatürde gösterileni yapmadı mı? Dünyadaki tüm bu problemleri kim yaratıyor?

Sonuçta Tanrı “Kötü eğilimi ben yarattım” der. (Kiddushin 30b) Korkunç suçların ve diğer her şeyin kökeni nedir? Kötü eğilimimiz, Yaratan’ın içimizde yarattığıdır. Bu nedenle O’na dön…

O bize kendimizi eğitmemiz ve ıslah etmemiz için kötü eğilimi verdi, ama bunu yapmıyoruz. İfadenin birinci cümlesi “Kötü eğilimi ben yarattım”, ikinci cümlesi ise “ Işığı da kötü eğilimin şifası olarak yarattım” der. Bu nedenle TORA’yı ( ışığı) almak ve onu doğru kullanmak gereklidir.

Kabala Bilgeliği, doğamızın kötü ve egoistik doğadan iyi ve özgecil doğaya nasıl değişebileceğini açıklar. Bu, Yaratan’ın bize tam olarak nasıl ifşa olacağının açıklamasıdır. Öyleyse bizler, kötü eğilimi ve iyi eğilimi doğru biçimde çalıştıracak ve Yaratan’ın seviyesine yükseleceğiz. İşte bu Yaratan’ın kötü eğilimi ne için yarattığını açıklar.

Sadece bir niteliği diğeri olmadan kullanırsak, kendimiz dışında suçlayacak kimsemiz olmaz ve üstelik her durumda onu içimizde var eden Yaratan’dır.

Bu nedenle ifadenin ikinci yarısı gereği Yaratan’a dönmeliyiz .

http://laitman.com/2016/01/god-carried-out-an-act-of-terrorism/

 

Kabala´nın Temel Amacı

Kapost-12-08bala´ya göre yaşam Işık`ta varoluştur, ihsan etmenin nitelikleridir.

Eğer bu koşulda yüzebilir ve onun ebedi akışını bilirsen, bu sınırsız bir varoluş diye hissedilir. Bununla beraber bizim realitemizin algısı kaybolur; zamanın, mekânın ve sınırlılığın algısı kaybolur. Kişi tamamen farklı bir sisteme girer.

Orada kendimizi diğerlerine ilişkin olarak ölçtüğümüz, başka sınırlamalar görünür.

Kendimizi buna alıştırmalı ve bu sistemin içine girmeliyiz. Bazen insanın üst dünyaları hissetmeye başlaması seneler alır. Bizim amacımız, bu dünyayı terk etmeden önce, yüksek realitenin hissiyatına gelmektir. Kabala´nın temel amacı prensipte budur.

01.11.2015 dersinden.

Git ve Keşf Et

Soru: Öğretmeniniz Rabaş´a ilk geldiğinizde size hemen yaşamın anlamını açıkladı mı?

Celaitman_2008-12-24_8202_wvap: Keşke bunu bana anlatabilseydi… Ben ilk defa öğretmenimin yanına geldiğimde, ona bir iki dersten sonra yaşamın anlamını edineceğim doğru yerde miyim diye sordum. Daha önce birçok yerde aramıştım ve ben şimdi bütün hayatım boyunca onunla çalışabilir miyim diye bilmek istiyordum.

Cevabı çok basitti: “Git ve bunu keşfet. Seni ne himayeme alırım ne de kovalarım; bilmen gereklidir ki, sen gerçekten doğru yerde misin diye kendin bunu soruşturmalı ve bulmalısın.“ Beni, bedenimi ve ruhumu dolduracağım en doğru yerdeyim diye ikna etmeye çalışmadı ki zaten buna inanmazdım. Bu nedenle, “Git ve bunu keşfet“, demişti.

Bu gerçekten benim için, kandırılmadığımın ve maneviyatın hakiki metotlunu öğreneceğim, doğru yerde olduğumu anlaşılır kıldı. İlerde benim için gerçekten böyle mi değil mi diye tespit edeceğim. Kabala bilimi böyledir, sana aracı verir ama geri kalanı sana bağlıdır.

Kabala Dersi, Rusya 10/25/15

 

İstediğin Her Şeyi Dile!

Yayınlanma tarihi: 11 Kasım 2015

thumbs_laitman_740_01Gerçeke insanın O`ndan ne istediğinin önemi yoktur. Asil olan, her an istemesidir. Hiçbir zaman unutmaması gereken, O`ndan başkası yoktur, O iyidir ve iyilik yapar. Başına gelen en küçük şeyleri bile O`nunla ilişkilendirmelidir.

Zira insan genellikle O`ndan yardım isteme zamanının gelmediğini düşünür ve başarıya ulaşması için kendi gücüyle bireyler yapabileceğini düşünür. Ama bu yanlıştır! Fiziksel eylemler gerekli değildir. Bütün metot Yaradan`ı ifşa etmektir.

Ve bundan dolayı sen yönünü O`na ne kadar çok döndürürsen, kendini o kadar çok O`na bağlı hissedersin ve O`na daha fazla tutunursun. başına gelen her şeyi zamanla daha çok O`nun eline teslim edersin; bu nedenle daha az kederin olur. O Planı gereği seni geri iter, kendini saklar, sana çeşitli engeller gönderir. Ama bunların hepsine rağmen O`nu aramaya ve O`na yönelmeye alışırsın.

Bu en kısa ve güvenli olan yoldur. Özel bir zekâ gerektirmez, sadece istikrarlı olunmalıdır. Eğer insan kendini böyle ayarlarsa, Grubun yardımını unutmazsa ve sürekli Yaradan`a dönerse, ne için ve nasıl Yaradan`dan yardım isteyeceğini bilir. Yaradan’ın doğasını ve O`nun hangi isteklere cevap verip vermediğini anlar. Sürekli bir bağ kurma ve Yaradan ile diyalog içinde olma arzusu sayesinde, kişi O`nu tanımaya baslar.

Bunun ile ilgili söyle denilmiştir;” Elinden gelen her şeyi yap ama kaçma.” Bu demektir ki, her şeyi, küçük büyük olmasına bakmadan, O`ndan iste. Küçük bir çocuğun sürekli soru sorması gibi, her şeyi ellemesi ve annesine yapışıp; “Ver, ver, ver!” , demesi gibi. Böyle bir istekten sonra acillik gelir; “Neye ihtiyacım var, gerçekte ne istemeliyim, Mitsva (sevap) ve günah bunun neresindedir ve özgür seçimim nerededir ?” İnsan böyle öğrenir.

Aklın karışmasın ve her şeyin sana veya çevrene bağlı olduğuna inan. Sen su üç ögeyi birbirine bağlıyorsun; kendini, Grubu ve Yaradan’ı ve kendini doğru yöne doğrultuyorsun; Yüce Kudrete, O`na tutunmaya. Ve nasıl dua etmen gerektiğini buluyorsun. Duan sana, dostlarına yoksa Yaradan`a mi ilişkin? Ve bu zamanla açıklığa kavuşuyor.

Rabas`ın makalelerinden, dersten, 17.05.2011

 

 

Birlik Bilgeliğinin Deneysel Olarak Edinimi

thumbs_Laitman_420_01Birlik olduğumuz zaman, birbirinden o kadar farklı, zıt ve uzak olan arzularımız tek bir arzuda birleşir.

Ortaya çıkanda, bir yandan birbirimizden tamamen uzağızdır ama diğer yandan da birlik oluruz ve böylece de doğanın bir tek gücünü keşfetmeye başlarız.

Bu tam da çok büyük egolara sahip olmamız ve buna rağmen egolarımızın ötesinde birlik olamaya çalışmamız nedeniyle olur.

Kabala bilgeliği yalnız bu özel hassasiyete sahip olan, aynı anda hem kopukluğu hem de bağı hisseden kişilere ifşa olur. Bu yolla giderek dünyadaki herkese ifşa olacaktır.

Bizim Kabala Gruplarımızın tüm dünyada boy atmasını görmek büyük bir mutluluk. Pek çok insan çalışmaya geliyor ve birlik olma yöntemini öğrenmeyi istiyor. Yıllar geçtikçe insanoğlunun kafası daha da çok karışıyor, insanlık amacını kaybediyor, kaybolmuş küçük bir çocuk gibi çaresiz kalıyor, yolunu kaybediyor ve artık nereye gittiğini bilemiyor.

Biz de bu sırada giderekten kullanmak için çok özel bir yönteme sahip olduğumuzu daha açık anlamaktayız. Tek yapmamız gereken kendimiz üzerinde uygulamak ve tüm insanlığa sunmaktır, böylece insanlık da birleşecek ve kendisini bir üst seviyedeki bir var oluşun içinde hissedecektir, çünkü herkes tek bir bütün haline gelecektir.

Hala bunun hakkında öğrenmemiz gereken çok şey var. Unutmayalım ki, biz bu bilgeliği doğadan öğreniyoruz, kitaplardan değil. Aramızda bağ kurmayı, bizi birbirimizde ayıran bencilliğe karşı denge sağlamak için kullanmalıyız. Bizler araştırmacı bilim adamları gibiyiz, bu yöntemi deneysel olarak keşfetmekteyiz.

Kabalist bir grup, yıllar boyunca, dersler boyunca kendimiz üzerinde deney yaptığımız bir laboratuvardır, geçmekte olduğumuz bu sürecin her ayrıntısını kaydederiz.

Yalnız bu son bir iki yıldır, doğrudan uygulama safhasına yaklaşmış bulunuyoruz. Bundan öncesinde, yalnızca sistemi çalıştık: En iyi biçimde nasıl bağlanırız, yani üst dünyalar sistemine nasıl bağlanırız.

Özünde üst dünya ve aşağı dünya aynı yerdedir. Ancak biz bölündüğümüzde, dünyamızı maddesel dünya olarak görürüz. Birlik olduğumuzda ise başka bir gerçekliği, dengeli ahenkli bir gerçekliği tek bir gücü hissetmeye başlarız.

Tüm doğa tek bir organizma haline gelir, buna Üst Gücün – içimizde var olan tek gücün – ifşası denir, bu güç aramızdaki bağı dışında, dışarıda bir yerde ortaya çıkamaz. Bu Yaradan’ın Yarattıklarına ifşasına, form eşitliği koşulu gereğince işaret eder.

Guadalajara Kongresi “Herkes İçin Tek Bir Kalp”, 17.07.2015, Birinci Günkü Hazırlık Dersinden

Bu Hayali Dünya

thumbs_Laitman_407_01Soru: Geçenlerde, sizi, içinde bulunduğumuz hayali gerçeklik hakkında konuşurken dinlemiştim. Ama, ben şu anda sizi duyuyorum ve bana konuşuyorsunuz. Ve ben bunu anlamaya çalışıyorum, burada hayali olan nedir? Bu hayali ise, o zaman gerçekten varolan nedir?

Cevap: Doğru. Şu anda algılamakta olduğumuz, bize gerçeklik olarak gözüken, hayali gerçeklik olarak adlandırılır çünkü, bu, sadece bizim hayalimizde vardır.

Aslında gerçeklik bizim içimizdeyken, bize, biz gerçekliğin içindeymişiz gibi görünür. Herşey tam tersinedir. Bu, Kabalistlere, manevi dünyayı algılamaya girmeye başladıkları anda ifşa olmuştur. Tam şu anda, bununla hem fikir olmakta zorluk çekiyoruz. Ancak, Kabalistlerin bize söyledikleri budur.

Üst dünyayı hissetmeye başlayan kişi, şu anda algılamakta olduğumuz gerçekliğin, hayali olduğunu anlar. Bu gerçeklik, bize, büyük bir dünya içinde olduğumuz ve herşeyin bizi çevrelemiş olduğu, hayali bir resmi tasvir eden beş duyumuzda vardır. Özünde, her şey bizim içimizdedir.

Modern bilim adamları, son zamanlardaki keşiflerinde, yapılmış bir gerçekliğin, bir çeşit bilgisayar programı içinde olduğumuzu söylüyorlar. Ve hissetmiş olduğumuz dünyanın, objektif olarak var olduğunu söyleyemeyiz. Bu dünya bizim algılarımızda, duyularımızda mevcuttur.

İsrail Radyo Programından 103FM, 21.06.2015

Ne için Yaşıyoruz?

Laitman_00037Soru: Kabala bilgeliğinin “İnsan ne için yaşar” sorusuna cevap verdiğini açıkladınız. Ben hâlâ bu sorunun cevabının ne olduğunu anlamadım. Biz ne için yaşıyoruz?

Cevap: Yaşıyoruz ki, bu sayede “Ne için yaşıyoruz?” sorusunu cevaplayabiliriz. En nihayetinde, bu soruyu cevapladığımız zaman yaşamın amacını, anlamını edinmiş oluruz.

Soru: Yaşamın amacı nedir?

Cevap: Yaşamın amacı, kökü, üst gücü edinmektir. Onu edindiğiniz an, gelişimin yeni yolunu ifşa edersiniz. Bu üst güce, daha büyük bir yoldan benzer olmaya başlarsınız. Sonrasında, tamamen farklı bir şekilde, kendinizi ve sizi çevreleyen gerçekliği edinirsiniz. Yeni duyularınız ile bunu edinirsiniz. Daha yükseklerde bir dünyayı ifşa edersiniz.

Sonrasında, fiziksel dünyamız, sizin için sadece bir araç haline gelir. Ancak, sizin için en önemli olan şey, tıpkı bu güç ile aynı olmak için, tüm bütünlüğünde üst gücü edinmek ve ona benzer hale gelmektir. Yaşamın amacı budur.

İsrail Radyo Programından 103FM, 21.06.2015

Dünyadaki Anlaşmazlıklar ve Çözümleri

thumbs_laitman_253Dünyadaki Anlaşmazlıklar ve Çözümleri, 1. Bölüm – Dünya Ne Arıyor?

Dünya savaş arıyor. Gereksiz ve fazla boğazları ve hatta gereksiz olmayanları bile doyurmaktan kurtulmanın başka bir yolu yok.  Dünyanın savaşları hoş karşılamasının nedeni budur. Örneğin, Amerikalılar son altı ay içinde Suriye’nin bombalanması sırasında on binler ISIS üyesinin öldürülmesinden gurur duyuyorlar.

Askeri anlaşmazlıklar kasıtlı olarak başlatılır ve hızlı nüfus artışı ve buna bir çözüm bulma gereği nedeniyle, gelecekte bu anlaşmazlıkları daha da sık göreceğiz. Bu nedenle insanlık fazladan yer kaplayanları yok etmeye özlem duyacak.

Avrupa nihayet şimdi büyük sayıda göçmeni sınırlarına sokmakla ne büyük bir hata yaptığını farkına varıyor. Bu hata şimdi nasıl düzeltilecek? Nihayette artık orta çağda yaşamıyoruz, insanlar St. Bartholomew katliamında olduğu gibi yok edilemezler. Bu mümkün değil!

Dünya çok ciddi sorunlarla karşı karşıya ve insanlar barış arayışında değiller! Herkes bir şey yapılması gerektiğinin farkında ve gelişmiş olan ülkeler üzerinde giderek artmakta olan İslami baskı ile başa çıkmanın bir yolu yok. Bu nedenle de Avrupa, Amerika ve Rusya’nın giderek İslam tarafından ele geçirilmesi devam edecek. Tek fark, Rusya’da bu Tataristan, Çeçenistan ve hatta kısmen Türkiye tarafından, Avrupa’da ise Kuzey Afrika ve Arap devletleri tarafından sızılarak yapılacak. Göçmenlerle dolup taşan Amerika’da da artan baskı ile ortak nefret giderek büyüyecek. Amerika Birleşik Devletlerinde neler olduğunu, siyahlar ve polis arasında ne türlü sorunlar olduğunu şimdiden görüyoruz. Anlaşmazlık kasıtlı olarak alevlendirildi. İnsanlık barış aramıyor. Bu şekilde var olamayacağının farkına vardı.

Devam edecek ….

KabTV “Michael Laitman İle Sohbetler”, 03.06.15

 

Dünyadaki Anlaşmazlıklar ve Çözümleri, 2. Bölüm

Soru: Dünyadaki bu anlaşmazlıklar için bir çıkış yolu var mı?

Cevap: Bir çıkış yolu yok. Gelişmiş ülkeler insanların birbirini öldürmesi kabul ediyorlar, ama kendi “bahçelerinde” değil, uzak bir yerde,  Avrupa’da, Amerika’da veya Rusya’da değil, ama mesela Orta Doğu’da, Uzak Doğu’da ya da Afrika’da.

Avrupa’yı zorlayan sorun, bütün bu anlaşmazlık ve çekişmeleri ve bunların kızıştırdığı olayları ve bunlara getirilen sözde çözümleri mümkün olduğunca kendinden uzağa taşımaktır. Amerikalılar da aynı şekilde düşünüyor ve aynı şeye çaba gösteriyorlar; bu nedenle de Irak, Yemen ve diğer ülkelerdeki anlaşmazlıkları kızıştırıyorlar ve böylece de bir dünya savaşı yerine on tane bölgesel savaş çıkartıyorlar; şu anda dünya işte böyle varlığını sürdürüyor.

Geliştikçe insanlık sürekli evrim geçiriyor. Kendisi için uzun vadeli planlar kurmuyor, ancak her şeyi, yarınlar bu günden daha beter olmasın diye düzenliyor. Dünyayı yönetenler ne kadar sınırlanmış olduklarını anlıyorlar, bu nedenle onlar için hiçbir şeye girişmemek önemli.

Nihayetinde, insanlık bu mutlak başarısızlığının farkına varacağı duruma erişecek ve doğanın bu nasıl yönetildiğini ve nereye doğru yönlendirdiğini bilmediği, evrimleştirişi gücünün etkisinde olduğunu kavrayacaktır.

Geçmişte bu gücü kabul ederdik ve yapabildiğimizce hep onunla anlaşmaya çalışırdık. Ancak son zamanlarda giderek, olup biten üzerinde çok daha az etkimiz var. Bir zamanlar Amerikalıların dünyayı yöneteceklerini düşünürdük, ancak şimdi onlar da Avrupalıları ve Rusları vb. izleyerek sahneden iniyorlar. Bunun anlamı, bu duruma ekonomik güç fazla etkili olmuyor demektir.

Devam edecek ….

KabTV “Michael Laitman İle Sohbetler”, 03.06.15

Dünyadaki Anlaşmazlıklar ve Çözümleri, 3. Bölüm – Ve Her şeye Rağmen Bir Çıkış Yolu Var!

Arka planda süregiden küresel anlaşmazlıklarda büyük sorun İsrail gibi görünüyor, çünkü herkes içgüdüsel ve kaçınılmaz olarak suçlu olarak bizi işaret ediyor. Peki, ne yapılabilir?

Kısaca insanlığa nereye gelinmesi gerektiğini açıklamamız gerekli, burada tek bir çözüm var; birlik. Tüm dünya, kendimizi oradan bir yere kaçmanın imkânsız olduğu bir her yandan kuşatılmış bir kalede gibi hissedene kadar İsrail’e karşı boykotlar düzenleyecek. Bizimle ticareti durduracaklar. Bize mal vermeyecekler, bizim mallarımızı almayacaklar, sanki biz yokmuşuz gibi davranacaklar. Tüm ülkeler buna katılacaklar ve bu ülkelerde yaşayan Yahudiler bu boykotları destekleyecek ve bizim can düşmanımız olacaklar.

Her şey İsrail halkının ondan bekleneni, kurtuluşunun neye bağlı olduğunu anlamasına dayanır. Dahası, bu yalnız boykottan kurtuluşu değil ama var oluşunun anlamıdır da. İsrail herkese yaradılışın bir amacı olduğunu, bir sonraki var oluş seviyesinde erişilecek olan dünyayı gösterebilir. Gelişimimizin cansız, bitkisel ve hayvansal seviyelerden geçmiş bulunuyoruz, halen hâlâ hayvansal seviyede olsak da bir sonraki seviyenin, insan (Adam, Edom l’Elyon, yukarıdakine benzeyen) seviyesinin ilk belirtileri içimizde belirdi ve bu seviyeyi edinmek zorundayız.

Bu noktada, bir sonraki seviyeyi edinme ve bunu pratikte gerçekleştirme yöntemini dünyaya açıklamamamız gerekli bunu öncelikle tam olarak kendimiz uygulayarak tüm dünyaya ve herkesin birbirine karşılıklı yardım etmesiyle İsrail’i tüm dünyaya insanlığın doğru var oluş örneği olarak göstermeliyiz.

İnsanlık bunu memnuniyetle kabul edecek ve bunun sorunların çözümü olduğunu anlayacaktır, çünkü zaten halen Yahudilerin ve İsrail’in bu rolü gerçekleştirmesi için dünyada büyük bir talep var. Bu talep herkesin içinde saklı olarak var, bunu hiçbir zaman hissetmemiş olsa bile. Bunu tüm dünyaya açmalıyız. Ancak bundan sonra dünya huzur bulacaktır.

Tüm bunları dünya çapındaki boykotun sonucu olarak görüyorum. İçtenlikle, bunun başlamasından çok mutluyum, bu insanları uyandıracak, harekete geçirecek, bize karşı olan bu bir araya geliş tüm dünyadaki Yahudileri sarsacak, uyandıracak. Bizden uzaklaşmak isteyecekler ve biz tecrit edilmiş olacağız.

Yalnızca aramızda üst gücü bize çekecek olan bağ bizi değiştirecek. Bizi tüm dünyanın gözünde istenir kılacak ve insanlığa örnek yapacaktır.

Bizim yolumuzla, insanlık bir sonraki seviyeyi görecek ve anlayacak. Böylece savaşlar çıkartmaya ve insanlığı yok etmeye gerek kalmayacak. Krizlerden kurtulmak için yeni bir ekonomi icat etmeye çalışmaya gerek kalmayacak. Sonuçta, tüm dünyada gözlenecek olan durum evrensel olacak. Bu dünya seviyesinde doğru bir var oluş biçimine başlayacağız ve aynı zamanda da tamamen bir üst dünyaya yükseleceğiz ve ölümlü bedenimizi de tamamen bu dünyada bırakacağız ve o tümüyle yok olacak. Kabala bilgeliği bundan söz eder ve gerçekten de bu gün bu aşamanın eşiğinde duruyoruz.

Devam edecek ….

KabTV “Michael Laitman İle Sohbetler”, 03.06.15

Dünyadaki Anlaşmazlıklar ve Çözümleri, 4. Bölüm – Gerçek Dünyayı Görmek

Yorum: Mevcut savaşlar doyurulacak fazla boğazları ortadan kaldırıyor, eğer böyle olmasaydı, Dünya nüfusu sürekli artmaya devam edecekti.

Cevap: Bu boğazları doyurmada bir sorun yok. Eğer herkes rahatça manevi gelişimi ile meşgul olmaya başlarsa, “doyurulacak fazla boğaz” kalmayacaktır. Bu dünyada herkese yer var! Dahası herkes istenir. Her şey insanlar arasındaki ilişkiye bağlıdır.

Çünkü bu durumda, hiç kimse birbirini rahatsız etmeyecektir, sanki yanımda hiç kimse yokmuş gibidir, çünkü herkes kendi içinde ve aynı zamanda da birbiri ile ve Yaradan ile karşılıklı anlaşma ve anlayış içinde olacaktır. Bundan sonra, şimdi bize duyularımızla tasvir olunan bu dünya tamamen ortadan kalkacaktır, duygularımızı son seviyeye yükselttiğimiz zaman, yükselttiğimiz seviyeye göre giderekten bu dünya ortadan kalkmaya başlar, bu böyle çalışır.

Bu gün fizikçiler ve psikologlar Kabala Bilgeliğinin yaklaşık 5000 yıl önce sözünü ettiklerini doğruluyorlar. Dünyamız holografik bir imajdır; yalnızca bizim hissiyatımız içinde, bize bağlı olarak mevcuttur. Kendi içinde böyle değildir, bu bizim algıladığımızdır. Kendi içinde hiçbir şey değildir, mevcut değildir. Tıpkı bir televizyon ekranındaki gibi bizim içimizde çeşitli resimler tasvir eden güçler vardır. Ancak bu resimler bizimle ilişkili olarak ve önümüzde belirir, yalnızca güçlerdir. Onları algılamak için kendi içsel ekranımızın olması gereklidir. Şimdi bu ekran yerine, gerçek dünyayı görmek için yeni bir ekran yaratmak gereklidir.

KabTV “Michael Laitman İle Sohbetler”, 03.06.15

Yaradılışın Planını Anlamak

thumbs_laitman_547_06Hepimiz farklı güçlerle işleyen tek bir sistemin içindeyiz ve sonuç olarak da içimizde farklı istek, dürtü ve düşünceler ortaya çıkmakta. Her şey, dengeye ve ahenge erişmek için, bu güçlere hangi ölçüde ortaklaşa ve doğru bir katılımda bulunacağımıza bağlıdır.

Kişi parçalara bölünmüş güçlerin etkisi altındadır ve düşüncelerini ve arzularını düzenlemek, nereye doğru gittiğini anlamak zorundadır. Her şeyin büyük bir hızla ilerlediğini görüyoruz, ama planı görmüyoruz. Ancak doğanın, insanın bilmediği ama çok açık ve özenle hazırlanmış bir planı var. İnsan doğanın nasıl geliştiğini ve bizden ne talep ettiğini bilmiyor. Bizi çevreleyen cansız, bitkisel ve hayvansal doğa ile birlikte bu gelişim surecine katılımda bulunmaya, aynı zamanda da kendi içimizde ve insanlık olarak da bu sürece katılmaya zorlanıyoruz.

Gelişimimizin güçlerini, amacını ve doğanın planını hayal bile edemeyiz. Yarının ne getireceğini bilmiyoruz ve bu nedenle bu surece pasif olarak katılımda bulunuyoruz.

İnsanlığın var oluşu ve insanlığın bu karmaşık zamanına ilişkin temel sorulara cevap bulmak için, bizi çevreleyen doğaya dikkatimizi vermeli ve doğanın planını anlamaya çalışmalıyız. Gerçekte bugün artık gelişmemizin zaman eksenindeki büyük bir kısmını geçtik ve büyük bir hızla gelişmekte olduğumuzu görüyoruz. Doğal olarak, farklı zaman periyotları var ancak bu gittikçe hızlanan bir süreç. Bu hızlanma son zamanlarda özellikle çok belirgin ve çok ürkütücü.

Gelişmemiz, her şeyi anlamak, keşfetmek, kontrol etmek ve yönetmek isteyen bencil arzularımızın etkisi altında yer alıyor. Dahası, herkesin egosu – her milletin, her devletin ve tüm evrensel ego – yalnızca insanın egosudur. Doğanın diğer – cansız, bitkisel ve hayvansal – parçalarında bencillik yoktur.  Doğal olarak, içgüdüsel olarak doğanın kanunları ile mekanik olarak yönetilirler. Doğanın onlara verdiği dürtülere göre davranırlar. Bu nedenle de sorun olmazlar, sorun olan yalnız insanoğludur. Varoluşun amacını anlama yeteneklerine göre insanlığı da dört gruba ayırabiliriz: Cansız, bitkisel ve hayvansal doğada olan yığınlar ve insanoğulları.

KabTV, “Michael Laitman İle Sohbetler”, 01.06.15