Category Archives: Yaradan

Yaradan’a Doğrudan Derece

Rabaş, “Madde 17”: Ancak, topluma bağlı değilse, yani onları takdir etmiyorsa, toplumun etkisini alması mümkün değildir. Yapabildiği ölçüde, herhangi bir çalışma yapmadan, sadece topluma bağlı kalarak onlardan etki alabilir.

Bu, herhangi bir çaba harcamadan anlamına gelir. Yapamayacağım bir çabayı göstermem gerekmiyor. Gruba karşı olan tavrımın bağlı olduğu çabayı göstermem gerekiyor. Yükselişimiz sadece grup içindeki bağımızın ölçüsünde gerçekleşir. Ve bağ, grubun büyüklüğüne bağlıdır.

Dostları takdirim ve onlara teslimiyetim ölçüsünde, onlarla olan bağım ölçüsünde manevi dünyaya, manevi niteliklere girerim. Bencilliğimi iptal edip dostlarımı kendime bağladıkça, Yaradan’a benzer hale gelirim ve her şey önüme açılır. Bu her derecede böyledir.

Kendimiz üzerinde bu şekilde çalışmalıyız: grupla bağ, Yaradan ile bağ. Çünkü grupla bağ bir Kli‘nin (kap) inşasıdır ve Yaradan ile bağ bu Kli‘nin ışıkla doldurulmasıdır. Ve ilerleriz! Bir sonraki derecede, aynı şey olur: grupla bağ, Yaradan ile bağ ve biz ilerleriz! Ve bu şekilde sürekli gelişiriz.

Soru: Dostlarımızı kendimizden daha büyük görmemizin miktarı, egomuza acı çektirmek için gerekli mi? Yaradan’ı ifşa edene kadar bu acının yoğunlaşması için daha fazla mı devam etmemiz gerekiyor?

Cevap: Bunun size acı çektirmemesi gerektiği fikrine kendinizi alıştırmalısınız, tam tersine, bunu size yaptığı için Yaradan’a şükran duymalısınız ve burada üzerinde yükselebileceğiniz doğrudan bir dereceniz olduğu için, O’ndan talep edebilirsiniz.

Gruba ne kadar yaklaşırsanız, Yaradan’a da o kadar yaklaşırsınız. Kendinizi ne kadar alçaltırsanız, onlara o kadar yaklaşabilirsiniz. Burada dua etmeli ve Yaradan’dan onların önemini sizin gözünüzde yükseltmesini istemelisiniz, o zaman bu sizin için artık zor olmayacak.

Maneviyattan Başka Bir Şey Yok

Soru: Birkaç gün önce bir derste gururdan bahsetmiştik. “Ben de çok gururlu bir insanım” dediniz. Şimdi dostların büyüklüğünden bahsediyoruz. Gruptaki dostlar yüceltilecekse, o zaman gruptaki nasıl bir gururdan bahsediyoruz?

Cevap: Gurur, kendimi dostlarımdan daha aşağı görmemi engelleyen şeydir.

Soru: Kişi uzun yıllardır yolda olup gururunu yenemiyorsa, bu nitelik ile bir grupta nasıl çalışmalıyım? Sonuçta, maneviyatla hiç ilgisi yok. Ona doğa tarafından verilir.

Cevap: Tüm nitelikler manevidir, sadece artı veya eksi olarak. Maneviyattan başka bir şey yoktur. Sadece hayal edebileceğimiz herhangi bir nitelik manevidir. Ve bir şeye anti-manevi desek bile, “anti” olmasına rağmen maneviyatla ilgilidir.

Yaradan’ın ihsan etme niteliği dışında hiçbir şey yoktur. Kendini gösteren her şey, hatta O’na karşı olsa bile, hala tek bir standarda göre ölçülmektedir—Yaradan.

Ve uygun ve zıt olan nitelikleri açıkça ayırt ettiğimizden emin olmalıyız. Ve her şey iyi olacaktır.

Şu anda öğrendiğimiz dersleri derinlemesine çalışın. Üst dünyanın kapılarını sizin için net bir şekilde açacaklar. Her şeyin nasıl karşılığını verdiğini göreceksiniz. Zaten bizim dünyamızda değerli hiçbir şey yok. Ve manevi dünya gelecek ve her şeyi dolduracaktır.

Ana Şey Birliğe Ulaşmaktır

Soru: İhsan etme eylemlerinin bize egoistçe haz verdiğini hissettiğimizde, ihsan etme arzumuzu kısıtlamalı mıyız?

Cevap: Bağ ile çelişmiyorsa, hiçbir durumda ihsan etme arzusunu kısıtlamamalıyız.

Eğer niteliklerimle olan bağımla baş edemeyeceğimi hissedersem, onları kısıtlarım, ancak birlik içinde kalabildiğim ölçüde. En önemli şey birliktir, birliği edinmektir, birliğe ulaşmaktır. Ve hangi seviyeye ulaşıldığı da çok önemli değildir.

Onun en minimal düzeyinde olsa bile, biz zaten manevi dünyadayız ve Yaradan’a aramızda ifşa olma fırsatını zaten veriyoruz.

Sadece Yaradan Yardım Ederse

“Tüm eylemlerimizi Senin için yani Yaradan uğruna gerçekleştirebilmemiz için, Yaradan’dan bize güç vermesini talep ederiz. Aksi takdirde yani bize yardım etmezse, tüm eylemlerimiz sadece kendi menfaatimiz için olacaktır. Aksi takdirde, Sen bize yardım etmezsen, tüm eylemlerimiz yalnızca kendi yararımız için olacaktır.” (Rabaş, “Çalışmada ‘Erdemlilerin  İyi İşleri, Nesillerdir’ Nedir?”)

Geleceğe karşı tutumumuz, kendi yararımıza mı yoksa Yaradan uğruna mı olup olmadığı fark etmeksizin, yalnızca Yaradan’ın yardımına bağlıdır.

Eğer O bize yardım etmezse, egoist doğamız içinde her şeyi otomatik olarak yapacağız ve dünyamızın sınırları içinde yaşayacağız ve bu düşüncelerin ötesine geçmenin mümkün olduğunu bile fark etmeden sadece kendimiz hakkında düşüneceğiz. Bu, doğadaki en düşük, olabilecek en kötü durumdur.

Ve tam tersi, eğer  Yaradan ışığını üzerimizde parlatırsa, bağ kurmamıza yardımcı olur ve aramızdaki uzaklığı, boşluğu, reddetmeyi ve mesafeyi doldurmaya başlarsa, o zaman birbirimizi tam olarak O’nun aramızdaki varlığının yapacağı şekilde hissetmeye başlayacağız.

Başlangıç durumumuz çorbadaki ekmek dilimleri veya sebze parçalarıyla karşılaştırılabilir. Çorba, aramızdaki tüm mesafeleri doldurması gereken Yaradan’ın ışığı gibidir, biz de onun içinde olacağız. Buna, aramızdaki her şeyi dolduracak olan Yaradan’ın varlığı olan “Şehina’yı yaratmak” denir.

Buna bağlı olarak, birbirimize olan yaklaşımımız değişiyor. İçimizde hala egoist olarak, birbirimize zıt kalsak da, birbirimize ışığın, Yaradan’ın üzerimizdeki etkisine uyumlu olarak davranırız.

Egoizmimize bir kısıtlama getirerek ve egoyu ihsan etmeye, sevgi ve bağa dönüştürecek bir perde bularak, böylece birbirimizle 625 kat daha fazla bağ kurarız. Tüm eylemlerimizin artık kendi iyiliğimiz için değil, Yaradan ile aramızdaki herkesle olan bağımız uğruna olduğu ortaya çıkar.

Fakat eğer Yaradan’dan bize gücüyle yardım etmesini, herkesin niyetini almaktan ihsan etmeye, uzak olmaktan bağa ıslah etmesini isteyemezsek, o zaman hiçbir şey bize yardım edemez. Biz kendimiz birbirimize karşı tek bir doğru adım bile atamayacağız. Hiçbir şekilde! Sadece Yaradan yardım ederse!

Dostları Önemsemek, Kendi Islahını Önemsemek Demektir

Baal HaSulam, “Arvut [Karşılıklı Garanti]”: Olumlu yönden, eğer her biri Arvut’u dostunun ihtiyaçlarıyla ilgilenip karşılayana dek korursa Tora ve Mitzvot’u [emirleri] tam anlamıyla yerine getirebilirler, yani “Matan Tora” da belirtildiği gibi Yaradanlarına memnuniyet getirebilirler.

Yaradan, dostlarımın arkasında durandır. Dostlara nasıl davranırsam, Yaradan’a da öyle davranırım. Bunun aksi olamaz!

Eğer dostlarımı, mantık ötesi inancın ne anlama geldiğini anlamaları için önemsersem ve her zaman ihsan etme niteliğinde olduğumuzu, birbirimize çekildiğimizi ve birbirimizden itilmediğimizi, birbirimize yardım etmemiz gerektiğini ve yardım ettiğimi hayal edersem; eğer bu şekilde mantık ötesi inancı fark edersem; yani Bina’nın (inanç) niteliğini mantığın üzerine, Malhut’un (alma) niteliğinin üstüne yükseltirim, o zaman dostlarımı etkileyerek, onlar aracılığıyla kendimi tekrar etkilerim.

Bu yüzden dostlarınızı sürekli önemsemeniz çok önemlidir. Temelde, bu gizli bir biçimde kendini önemsemedir, çünkü ben bir egoistim ve kendimin özgecil olmasını istemem. Başkalarını sevemem ve ihsan edemem! Ve toplum da beni etkileyemez. Beni bu duruma hazırlayabilir ama daha fazlası değil.

Ve eğer ihsan etme, sevgi ve birlik değerlerini yayarak toplumu etkilersem, o zaman kendi çabalarım beni etkiler ve çevrede vasıtasıyla da kendimi ıslah ederim. Bu, bu şekilde işler.

Bana başka bir şeyi önemsiyormuşum gibi gelse de, bu aslında kendi ıslahımı önemsediğim anlamına geliyor. Herkese mantık ötesi inanca olan arzumu göstermeliyim, sanki gerçekten çok istiyormuşum gibi. Bu niteliğe sahip olmasam da, henüz gerekli ve zorunlu olarak görmesem de, bunu hiç bilmiyor olsam da ve mantık ötesi inancın, almanın üzerinde ihsan etmenin ve egoizmin üzerinde sevginin ne anlama geldiğini yeni yeni öğrenmeye başlamış olsam da, bunu yaparak dostlarıma ilham veririm.

Dahası, başkaları üzerindeki etkim ortak Kli’den (kab) tüm ruhlardan geçer ve bana geri döner. Onu herkesten alırım. Nicelik olarak olduğu söylenemez çünkü seçici davranır, ancak nitelik açısından esas olarak Yaradan’dan gelir.

Yaradan’ın İfşası İçin Yer

Rabaş, Mektup No. 42: Bilgelerimizin “Yüzleri birbirine benzemediği gibi, düşünceleri de birbirine benzemez,” dediklerini biliyoruz, peki nasıl tek kalp tek adam olabilirler?

Cevap: Eğer her biri yalnızca kendisiyle ilgili dersek, birbirlerine benzemedikleri için tek adam olmaları mümkün değildir. Ancak, hepsi kendilerini iptal eder ve yalnızca Yaradan adına endişe duyarlarsa, bireysellikleri iptal olduğundan ve tek bir otorite altına girdiklerinden, bireysel düşünceleri olmaz.

Bizim için en önemli şey kendimizi, kendi otoritemizi iptal etmektir. Grup içinde, gelişmek istediğimiz manevi alanda ne yaparsak yapalım, kendi otoritemiz olmamalıdır.

Gücümüz, kendi otoritemize sahip olmamakta olmalıdır. Yani, kişi, kalbinin egoist arzularını iptal edecek şekilde kendini kontrol etmelidir. Bu çok önemlidir!

Hepimiz farklıyız. Herkesin farklı arzuları, farklı niyetleri var. Ama kendimizi iptal ederek, iptal yönünde birbirimize benzer hale geliriz. Ve hepimiz çok farklı olmamıza, hatta bazı konularda zıt olmamıza rağmen, bu önemli değildir.

Eğer kendimizi iptal edersek, hepimiz aynı oluruz – iptal edilmiş oluruz. Ve bu iptal edilmiş olanlar birbirine bağlandığında, Yaradan Kendisini onların içinde ifşa eder çünkü içlerinde boş bir yer kalır, onlar kendilerini Yaradan’ın edinilmesi için açmışlardır.

Kendinizi Gruptan Ve Yaradan’dan Ayırmayın

Soru: Onlu ile bağ kurmaya çalıştığımızda ıslah eden ışığı çekiyor muyuz?

Cevap: Kesinlikle. Bu bağı ancak üst ışığı, üst gücü, ihsan etme, sevgi ve bağ niteliğini çekersem gerçekleştirebilirim. Başka türlü olamaz.

Bizler kendimizi bir şekilde gruptan ve Yaradan’dan ayırıyoruz ve tüm bunları birlikte hayal edemiyoruz. Ve hayatımızın her anında bunu kendimize hedef olarak düşünmeliyiz. Neye ilerliyorum? Ne elde etmeliyim? Bir sonraki koşul olarak önümde neyi görmeliyim?

Ben, grup ve Yaradan — buna “İsrail, Tora ve Yaradan birdir” denir. Hayal etmem gereken şey budur. Ve o zaman hiçbir sorun ve hata olmayacaktır.

Deneyim Birikimi!

Soru: Sadece ihsan etme nitelikleri aracılığıyla onlunun tüm üyeleriyle bağlı olduğumu nasıl hissedebilirim?

Cevap: Birleşmenin koşullarını yerine getirdiğinizde ona yakınlaştığınızı hissedeceksiniz. Önceden endişelenmeyin, ama yapmaya çalışın! Ve o zaman içinizde uygun hassasiyet belirecektir.

Her türlü işte olduğu gibi, onu yapmazsak hiçbir şey hissetmeyiz. Ancak bir şeyi yapmaya başladığımızda, yavaş yavaş hissiyatta ortaya çıkar. Hiçbir şey yapmayan bir insanı, ustadan ayıran şey budur. Deneyim birikimi!

Soru: Yaradan’ı gerçekten onluda inşa ettiğimizi doğrulayan nedir?

Cevap: Aranızdaki bağı ve karşılıklı ihsan etme eylemlerini yaratmak için sürekli çaba sarf etmeniz. En önemli şey çabadır çünkü Yaradan’ı ifşa edecek bu tür ilişkiler ağı kurmamız gerekir.

Manevi Dünyanın Yasalarına Göre

Soru: Onluda dostların bazıları, Yaradan’ın dünyayı iyi ve iyilik yapan olarak yönettiğine inanmadığında ne gibi eylemler yapabiliriz?

Cevap: Eğer Yaradan’ı ifşa etmek istiyorsak ve bu yüzden bir gruptaysak, O’nu ifşa etmek için neler yaptığımızın farkında olmalıyız.

Sezgide ve anlayışta, yani hislerde ve bilgide gerçekleşen durum ve olaylara benzer olabildiğimiz ölçüde ifşa gerçekleşir. Bu aynı zamanda egoist dünyamız için de geçerlidir.

Bu nedenle, içimizde Yaradan’ın ihsan etme niteliğine benzer, O’nu ifşa edebileceğimiz ve hedefimize ulaşabileceğimiz bir organ yaratmalıyız. Hadi bunu yapalım.

Kabalistlere inanmalı ve onları takip etmelisiniz. Ve sonra başaracağınızı göreceksiniz. Her halükarda, size kötü bir şey öğretmezler, sadece sizin özel, küçük dost grubunuzla zaten ihsan ve sevgi niteliğindeymişsiniz gibi ilişki kurmayı öğretirler.

Bunu denerseniz, yavaş yavaş dünyamızın dışında başka bir dünya olduğunu, ilişki seviyemizin dışında başka ilişkiler olduğunu ve hepsinin bu nitelik üzerine kurulduğunu hissedeceksiniz.

Bunu yapmak için, dünyamızda, birbirinize manevi dünyanın yasalarına göre davranacağınız kapalı bir grup, bir alan yaratmalısınız. Sonra aranızda Yaradan’ı ifşa edeceksiniz.

Bu kelimeleri hatırlayın, onları hissetmeye çalışın! Akıllı olmaya çalışmayın, yoksa sadece bundan uzaklaşırsınız ve kim bilir ne zaman geri dönersiniz.

Kalpleri Birleştirmek

“Dolayısıyla, her şeye rağmen dostları sevmenin geçerliliğini sana hatırlatmama izin ver çünkü var olmamız ve yaklaşan başarımızın ölçüsü buna bağlıdır.

Bu nedenle, tüm hayali yükümlülüklerden vazgeç ve kalbini, sizi gerçek anlamda birbirinize bağlayacak ve bir yapacak taktikleri bulmaya ve düşünmeye doğru yönlendir.” (Baal HaSulam, Mektup 47)

Hepimizi öyle bir birlik haline getirmek gerekiyor ki, farklı duygularımız, düşüncelerimiz, güdülerimiz ve hedeflerimiz adeta birbirini tamamlar, tek bir kalbe, tek bir düşünceye kadar, her şeyi içerir. Bu koşul,  Adem,  “Yaradan’a benzer” olarak adlandırılacaktır.

Soru: Yaradan’ı ifşa etmek için bazı dostlarla bir araya gelmek yeterli midir? Yoksa onlunun tam bir birliğine mi ihtiyaç var?

Cevap: Buna katılabilecek tüm dostlarla, diyelim ki yarım düzine olsun, önemli değil. Ana şey, birlikte ilerlemeniz ve Yaradan’ın ifşasının koşullarını gerçekleştirmenizdir. Geri kalanlar, yapabildikleri zaman katılacaklardır.

Soru: Grubun üzerimdeki etkisini hangi işaretlerle değerlendirebilirim?

Cevap: Başınızı eğmek ve yalnızca dostlarınızın ne düşündüğünü ve istediğini almak istediğinizi ve yalnızca bununla yönlendirilmek istediğinizi gösteren işaretlerle.