Category Archives: Yaradan

Böylece Deniz Yanlara Çekilecek

thumbs_laitman_433_02Midraş “BeŞalah”: Önde İsrail’in çocuklarını, Yusuf’ın tabutunu taşırken görünce, deniz yanlara çekilecektir. Tıpkı, Yusuf’un, Potifar’ın karısından kaçmış olduğu gibi, denizde onun soyundan olanlar için yanlara çekilecektir.

Soru: Neden, denizin yanlara çekilmesi gereklidir?

Cevap: Çünkü, Yusuf herkesi birleştirir. Yusuf, Yesod’dur, kişinin tüm özelliklerinin Yaradan uğruna bağlandığı noktadır. Aslında, Yesod, tamamen birbirine zıt olan nitelikleri kapsayan yığını yaratır.

“Yusuf’u İsrailoğulları’nın önünde taşımak” demek, aralarında tam bir birlik geliştirmek demektir. Deniz, yargıyı temsil eder, birliğe zıt olan kuvveti, yaşama zıt olan güç. Eğer, bunun üzerinde birlik noktası ile ilerlersen, tıpkı bir koçbaşıyla birlikte, deniz yanlara çekilecektir.

KabTV “Ölümsüz Kitabın Sırları” 30/04/14

Yaradan’a Yapışmak

laitman_2008-12-24_8202_wMidraş, “BeŞalah: Halkın arasındaki dürüst kişiler feryat ettiler: “Yaradan’ın isteğini sabırla yerine getirelim”; zayıf olanlar dört gruba ayrılmalılar. Her biri kendi operasyon planının doğru olduğunu düşünür.

Reuven, Şimon ve Yizahar kabilelerinin temsilcileri korkmuşlardı ve Mısırlılarla yüzleşmektense, denize atlamanın daha iyi olduğuna karar verdiler. Musa onları yatıştırdı: “Korkmayın, sakin olun ve göreceksiniz Yaradan sizleri kurtaracak.”

Zevulun, Yuda ve Yusuf’un kabileleri şöyle dediler: “Gidelim ve Mısırla savaşalım.” Fakat, Musa onları düzeltti:”Yaradan sizin için savaşacak.” Dan, Gad ve Aşer kabileleri, Mısırlıların kamplarını ele geçirmeyi ve orada korku salmayı önerdiler. “Hayır” dedi Musa, “burada kalın ve bu plandan vazgeçin.”

Bu yazılar, İsrail’in, Yaradan için özlem duyan fakat,  üç çizgiyi meydana getirdiklerinden de, tek bir ulus olarak birleşemeyen 12 kabileye bölünmesinden bahsediyor. Üç çizgi; sağ, sol, orta.

Her çizgide gelişimin dört fazı olduğundan, üç kere dört, oniki kabile eder. Her biri, belli bir sırada geliştiklerinden onları birbirlerine karıştırmamamız gerekir, çölde, farklı sütunlarda.

Aralarındaki tüm problemler ve anlaşmazlıklar, onlara sadece Yaradan’ın yardımcı olabileceğini anlamaları adına gereklidir. Bu yüzden, sadece bir yerde kalmaları ya da kaçmaları ya da arzularını yok etmeye çalışarak onlara saldırmaları ya da arzularından kaçmaları değil de,  O’na yapışmaları gereklidir

Başka bir deyişle, etraflarında olan her şey, Yaradan tarafından düzenlenmiştir ve tam olarak oldukları yerde meydana gelir. “O’ndan başkası yoktur.” Geriye kalan tek şey O’na bağlanmaktır ve O her şeyi yerine getirecektir. Bizlere verilen tüm problemler, birliği edinmemiz adınadır.

Ancak aynı zamanda da, tüm özelliklerimiz ve tüm dürtülerimiz bizleri parçalara ayırır. Egoistik durumumuzda kalacağımızdan ve ondan ayrılamayacağımızdan korkarız.

Tek çözüm, yukarıdan Yaradan tarafından gönderilmiş olunan koşula tutunmaktır, korkunun olmadığı gerçeğinin farkına vararak, Mısırlıları korkuturuz, egoistik arzularımızın bize ne şekilde tasvir edilecekleri önemli değildir ancak Yaradan’dan korkarız. Bu zaten farklı bir çeşit korkudur, Yaradan’ın büyüklüğünün korkusu. Eğer, bu korkuya sahipsek, kimse Mısırlılar’dan, egomuzdan korkmayacaktır.

Üstelik, Musa şunu söylemeye devam etmiştir: “Korkmayın, sakin olun, Yaradan sizin için savaşacak. Sizleri kurtaracak.” Bu yüzden, kişinin tüm arzuları, Yaradan’a bağlanmalıdırlar.

KabTV “Ölümsüz Kitabın Sırları” 30/04/14

Üst Güçle Deney Yapmak

thumbs_laitman_224Bencil olduğumuzun farkındayız.  Bu nedenle de, eğer bu yaşamımızda bir şeye varmak istiyorsak, Islah Eden Işığı kendimize çekmek zorundayız.

Kendi kendimize becerebildiğimiz tek şey gelişimimizin en son noktasına erişmek oldu. Artık bu yolun sonuna varmış bulunuyoruz. Bu noktadan sonra, ancak yukarıya doğru hareket edebiliriz. Artık duvara vurduk. Tek yapabileceğimiz yukarı kata çıkmak. Bu da ancak, bize yukarıya yükselmek için gerekli gücü verecek olan Islah Eden Işığın yardımıyla mümkündür.

Islah Eden Işığı harekete geçirmek için birleşmek zorundayız. Haydi, oturup birbirimizle bir anlaşma imzalayalım. Birbirimize her gün, hatta günde birkaç defa bu anlaşmamızı hatırlatalım. Göreceğiz ki bu işe yarayacaktır.

Üst ışığın ne kadar etkili olduğunu görelim, onu nasıl harekete geçireceğimizi öğrenelim. Onu öğrenmenin, onunla konuşmanın en iyi yolunu ne olduğunu gözden geçirelim. Bu bizlerin bilim adamı gibi Üst Gücü araştırıp keşfedeceğimiz gerçek bir laboratuvardır. Sonuçlar çıkarır, her bir deneyin kaydını tutarız.

Bunu deneyin, nasıl en iyi ilerlendiği ve nasıl davranmamak gerektiğini göreceksiniz. Bu en baştan açıklık kazanacak. Sorun bunun için isteğimizin olmaması. Yaradan amaçlı olarak kafamızı karıştırır ve böylece başka seçimimiz kalmaz. Sonunda birbirimizle bağ kurmaya razı oluruz; aksi durumda, bu deneyimimizden hiçbir sonuç alamayız. Bu bizim psikolojik bariyerimizdir ve bunu aşmak çok zor gelir.

12/12/2014 tarihli Günlük Kabala Dersi Birinci Bölümden, Baal HaSulam’ın Yazıları

Bu Savaş Teröristlere mi yoksa Yaradan’ın Gizliliğine mi?

Soru: Eğer şu anki savaş farklı ideolojiler arasındaki bir mücadele ise, İsrail’deki farklı ideolojiler arasındaki savaş nedir?

Cevap: İlk olarak şunu anlamalıyız ki, bizler üst güç, yaradılışın düşüncesi tarafından yönetiliyoruz ve bu sayede de Islah eden Işığı bizleri kurtarması ve kazanmamız için kullanabiliriz. Ancak nasıl kazanmalıyız?

Tüm bu savaş bir düşman terörist organizasyonu yenmek için değil, tüm dünya üzerinden var olan Yaradan’ın gizliliğini yenmek içindir.

Bunu ortadan kaldırmamız gerekiyor, en azından bir dereceye kadar ve sonrasında hangi dünya içerisinde yaşamakta olduğumuzu, bizlere, tüm yaratılan canlılara neler olduğunu, Üst Gücün bizlerden ne istediğini görebileceğiz. Bu arada, bu da, İslam perspektifine karşıt bir görüş hiç değildir. Bu sadece bir açıklama gerektirmektedir, başka da bir şey değil.

Savaş, iki görüş arasındaki çatışmadır. Bu savaşın özü, her iki tarafın da kendi egosunu kullanarak kazanmak istiyor oluşudur. Fakat şunu anlamalıyız ki, günümüzde bu tarz bir savaşa yer yoktur. Bu savaşın başka bir şey olması gereklidir: bizlerden Yaradan’ın gizliliğini ortadan kaldırmamız istenmektedir. Bizlere gönderilen engeller ile sanki belli bir bölgede belli bir hâkimiyet sürmekte ya da belli bir politik ideolojide olan teröristler ile savaşmakta olduğumuzu düşünmeye zorlanmamız istenmiştir.

Aslında, gerçekte olan, tamamen farklı bir savaştır ve sadece bu yaşanan durum ile bizleri bu şiddetli ani koşullara sokanın Üst Güç olduğunun farkına varabilecek ve bu sayede O’nu ifşa edebileceğiz.

Bizler O’nu sadece, bu güçten gelen her şeyin aslında O’nu ifşa etmek için olduğu ve O’nunla form eşitliğine ulaşmamız için olduğu mesajının toplu dağıtımı ile ifşa edebiliriz. Çünkü bu form eşitliği O’nu ifşa etmek için gerekli olan araçtır.

Üst Güç ile form eşitliği, bizlerin “Dostunu kendin gibi sev” ve kişinin düşmanını, sevdiği kişiye dönüştürmesi koşulunu yerine getirmesini gerektirir. Bu da düşmanları, dosta ve dışsal düşmanları, içsel düşmanlara dönüştürmemizi gerektirir.

20 Temmuz 2014 tarihinde yayımlandı.

Düşünceler ve Arzular İçin Memnun Olmak

Kişinin içinde manevi çalışmayla ilişkili olarak yükselen tüm arzular ve düşünceler, bu çalışma için ya da buna karşıt da olsa sadece Yaradan’dan gelir. O, her zaman bir nedenken; bizler her zaman bir sonucuzdur. O, her zaman mükemmel, kök ve kaynaktır ve biz O’ndan sonra gelen, yaratılmış bir sonucuzdur.

Bu yüzden, bizler her zaman O’nun etkisine karşılık olarak hissettiğimizin farkına varmalıyız ve bu anlayışa göre karşılık vermeliyiz. Şöyle ki O, bize eğer ki doğru düşünceleri ve arzuları verirse, müteşekkir olmalıyız demektir. Eğer ki yanlış olan düşünceler ve arzular varsa; fakat aynı zamanda O, bunu yaptığını hatırlatır ki bizler bunu sormalı ve hatırlatma için Yaradan’a müteşekkir olmalıyız.

Yaradan’a Nasıl Teşekkür Ederiz?

Soru: Yaradan’a olan şükranımızı nasıl ifade edebiliriz?

Yanıt: Sadece onun ifşa olmasını isteyerek Yaradan’a olan şükranımızı ifade edebiliriz, bu sayede ona memnunluk getirmiş oluruz.

Bu sözler size sıradan, suni gelebilir, tam olarak anlaşılamayabilir fakat bütüne baktığımızda bu dünyanın sözlerini kullanarak bunu açıklamak için tek yol budur. Gerçekte, bu çok yüksek bir seviyedir ve bu sözlerin anlamını ancak Yaradan ifşa olduğunda anlamaya başlayacağız.

Herşeyi yöneten Üst Güce, Yaradan’ımıza, bizler bu gezegende birbirine çarpan böcekler gibi etrafta koşuştururken, memnuniyeti nasıl getirebiliriz? O’nu istiyor muyuz, istemiyor muyuz? Ruh halimiz buna göre mi değişiyor? O sonuç olarak acı mı çekiyor yoksa keyif mi alıyor (Şehina’nın acı çekmesi ya da zevk alması)? Tüm bunları biz anlayamayız, biz birbirimizi dahi anlayamıyoruz.

Aslında, tüm insanlık üstsel varlıklardır, kendi egoistik özelliklerimizde gördüğümüz şekilde değil fakat gerçekten var olduğumuz genel bağlantıda olduğumuz şekilde.Yaradan ile tümüyle bağlantıda olmada. Bu seviyede tamamen O’na eşit ve denkizdir.

Bu yüzden, bu seviyeyi düşlememiz gereklidir, bunu gerçekleştirmek için, herkes kendisini ve arkadaşlarını bu seviyeye değer olarak görmelidir. Bu bizi yükseltmelidir.

Almanya’daki Avrupa Kongresinden,23 Mart 2013 Ders 3 

Karanlığa Alışık Olan Gözlerinizi Işık Acıtır

Yaradan’ın tarafına göre, sizler her zaman ıslah edilmiş seviyedesinizdir. Fakat bazı şeyleri nasıl gördüğünüz ve anladığınıza göre, bu çok farklı görünür ve bu bir kusurdur. Bütünüyle iyi olan Yaradan’dan gelir fakat O’nun bunu saklaması gerekir ve size ihsan ettiğini bunun size o kadar kötü görünmemesi için azaltması gerekir. Nitekim siz O’nun zıttısınız ve zıt biçimde herşeyi alırsınız.

Yani Yaradan size sonsuz şekilde ihsan edemez çünkü siz sonsuz bir eksi hisseder ve bu berbat seviyeye dayanamaz olursunuz. Bu nedenle, Yaradan’ın kendi etkisini azaltması gerekir; neredeyse sıfır seviyesine kendisini indirgemesi, yalnızca ufak bir kıvılcımı yaşamı  muhafaza etmek için bırakır; ufak bir Işık damlası.

Derece derece çalışma, dostların ve eğitmenin etkisi sayesinde, çabalarınıza göre, Işık gelir, sizi yeniler ve değişim içinizde etki etmeye başlar.  Daha sonra kademe kademe olarak aslında iyi bir seviyede olduğunuzu fark eder ve hissettiğinizin kötü olmasının yalnızca kendi ıslah edilmemiş niteliklerinizden dolayı olduğunu ortaya çıkarırsınız. Sonra elinizdekinin tümü ile kendinizi değiştirmek için çalışmaya başlarsınız: grup, çalışma, dağıtım ve eğitmen.

Şayet kendinizi ihsan etme, sevgi ve bağ seviyesinde görmek için doğru şekilde çalışır ve gayret harcarsanız, eğitmen sayesinde, çalışma ile ve Yaradan’a özlem duymanız sonrasında bunun sizin üzerinizde etkisi olur. Bu tabii ki hemen olmaz fakat derece derece ihsan edildiğinin, sevginin, en doğru davranışın sizi sardığını keşfedersiniz; sonunda bunu anlar, hisseder ve doğru şekilde izah edersiniz.

Nitekim ilk manevi seviyenize yükselirsiniz. Yaradan ile anlaşmışsınızdır ve biriktirdiğiniz  bütün gücünüzün kendi algılamanızın ıslahı için olduğunu, kaplarınızın ıslahı için olduğunu görürsünüz. Kimseye ödeme yapmanız gerekmedi fakat siz kendini ıslah ettiniz. Nitekim algılama kabınızı düzelttiniz ve şimdi bütün bir seviyeyi hissediyorsunuz.

Eyn Sof (sonsuzluk) dünyasını hissetmeniz gerekir, içsel tutumunuz dışında içinde herhangi bir şeyi değiştirmediğiniz aktüel seviyeyi. Eğer bunu hissetmezseniz, bu Yaradan’a teşekkür etmek ve O’nu kutsamak yerine lanet ettiğinize dair bir işarettir.

Ne kadar berbat olursa olsun, bunu her seviye hakkında söyleyebiliriz. Gerçekte değişen bir şey yoktur, yalnızca tutumumuz dışında; buna da algılama kabının ıslahı denir.

5.3.2013 tarihli Kabala sabah dersinin 1. bölümünden, Baal HaSulam’ın yazıları  

Yaradan’ın Çiftliğinde Çalışmak

Soru: Doğru niyet konusunda nasıl başarılı olunur?

Cevap: Doğru niyet için, öncelikli olarak bütün dünyaya kendinizi bağlamalısınız; bu Yaradan’ın hareketlerinin sonucudur.  Bu dünyanın içinden Yaradan size O’nun hareketlerini gösterir ki, böylece dünya ile olan doğru ilişkiniz ile kendinizi O’nun yanına çekebilesiniz.

Farz ediniz ki, ben büyük bir çiftliğe sahibim ve arazilerim, atlarım var. Sizi çalışmaya bu çiftliğe götürürüm çünkü fark ederim ki, siz bana iyi davranıyorsunuz ve siz sadık bir çalışan veya hatta sadık bir köle olacaksınızdır. Öyle olur ki, ben sizin bana olan davranışınız ile değil, benim evime, arazilerime ve bahçelerime yani ”benim dünyama” nasıl baktığınız ile sizi kontrol ederim.

Aynı  yöntem ile de bizler geliriz ve yukarıdan bize verilen arzuya şükrederek, bu arzu ile bizler Yaradan’ın çalışanları haline gelmek isteriz. Arzu bizi uyandırmadığı sürece bizler bu çiftlikteki atlar gibi yaşarız; ve Yaradan’ın bu arzuyu verdiği kimseler, bu çiftlikteki çalışanlar haline gelir. Buna ek olarak, farklı çalışanlar vardır: Yaradan’a köle gibi bağlı olan sadık çalışanlar ve pek sadık olmayan çalışanlar.

Yaradan kalp noktası uyanmış ve Yaradan ile bir olmayı isteyen kişiyi bulur fakat kişi hemen elçi konumuna yükseltilemez. Bu nedenle, O kişiye her türlü fırsatı, küçük işleri kişinin yavaşça yükselmesi için verir.  Böyle bir fırsat muhakkak bize şimdi verilmiştir: Kendimiz üzerinde yerine getirdiğimiz hareketler ile bizler, Yaradan’ın yanına ne kadar yaklaşmak istediğimizi, birlikte bir olmayı, O’nunla bir düşünce ve bir niyet, bir hareket içinde yaşamak istediğimizi O’na gösterebiliriz.

1.1.2013 tarihli Kabala sabah dersinin 2. bölümünden, Zohar 

Gerçeklik, Eylemler Tarafından Yaratılır

Baal HaSulam, Kabala Bilgeliği’nin Özü’nde şöyle yazar: “Düşünün ki Yaradan algısının olmadığı bir şey varsa, O’nun yarattıklarının herhangi birinin özüne ulaşmak mümkün müdür; ellerimizle hissettiğimiz somut nesneler bile olsa.”

Bizler, Yaradan’ı “Gel ve Gör” kuralı uyarınca algılarız. Yaradan’ın özünü bilmiyorum ancak “gelebilirim ve görebilirim.” Bunu yapmak için kesin eylemler uygularım ve bunlar vasıtasıyla Yaradan’ı tanırım, söylendiği gibi, “Seni eylemlerinden tanıyacağız.” Gerçekliğin tümü, O’nun ifşa olunduğu (açığa çıkarıldığı) tüm eylemleri ve yolları kişisel ıslahımızın (düzeltilmemizin) bir çözüm şeklidir ve bu yolla O’nu hislerimizde idrak ederiz. Her şeyi kaplarımda idrak ederim çünkü Yaradan dahil keşfettiğim tüm bilinmeyenler oradadır.

Benim ulaşabileceğim en üstteki seviye Yaradan’dır. Bu, gerçekliğin tümünü kontrol eden sevgi ve ihsan etmedir. O’nun yarattıklarına doğru iyi olmanın yasasını keşfederim, iyilik yapan iyiyi keşfederim. Bütün kaplarımda, bütün parçalarımda, bütün ruhum ve arzularımda bulunan bilinmeyeni keşfederim. O’nun ilk ve orijinal olduğunu anlarım ve algılarım. Daha önce düşüncelerimi, arzularımı ve eylemlerimi belirleyen bir şey olduğunu algılamayı ve hissetmeyi anlamaya başlamış olsam bile bu, hepsini ters yüz eder.

Ancak önce bunu benim algılamam ve o zaman O’nun ilk var olan olduğunu kabul etmem nasıl olabilir? Bu, olabilir mi? Evet, olabilir. O’nun ilk olan olduğunu eylemlerinin içinde algılarım ve keşfederim. Böylece her şey eylemlerden çıkıp gelmektedir. Maneviyatta hareket halinde olmayan ve eylemde bulunmayan herhangi bir şeyi bilemem ve tanımlayamam.

(Günlük Kabala Dersi, 19 Kasım 2012, Kabala Bilgeliği’nin Özü)

İhsan Etmek İçin İnce Ayar

Eğer ilk baştan, her ne kadar yapay da olsa, dostlarımın önünde ‘‘sıkı çalışırsam’’, eğer en azından fiziksel seviyede de olsa grubun önünde boynumu eğersem, bu şekilde kendimi egoistik akışım için utancımı keşfetmeye ve bu hissiyatta durmaya hazırlarım. Bu durumda buna karşı durabilecek ve onu sindirebileceğim, bununla tanımlanmıyor yani bununla özdeşleşmiyorum, bunun için şükredeceğim.

Utanç beni Yaratan’ın önünde doğru bir şekilde düzenler. İnce ayar gibi, utanç doğru dalgayı yakalamayı mümkün kılar. Frekansın aralığını dar sınıra daha keskin ayarladığımda daha büyük utancım olur, daha büyük utanç beni Yaradan’a yöneltir yani edinmek istediğim niteliklere.  Ve önümdeki resim bulanık hale gelmez; tam tersi, uç bir şekilde odaklanır.

28.10.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 4. Bölümünden , Matan Tora (Tora’nın Verilmesi)