Category Archives: Sağlık

Bencillik Virüstür

Soru: Salgın ilk başladığı zamanlarda, insanların 5000 kişiye kadar toplanmasına izin verildi, daha sonra bu 2000,sonra 500, 100 ve 10 a kadar düştü. Ve bugün sizler 10 kişi ile bile yan yana gelemiyorsunuz. Yani, doğa bizi zorla ayırmakta ama hangi amaç için? Sonrasında ne olacak?

Cevap: Kabala der ki: Günahkârların toplanması onlar için kötü ve dünya için kötüdür. Ve günahkârların ayrılması onlar için iyi ve dünya için iyidir.

Soru: Günahımız nedir?

Cevap: Bizler başlangıçta günah içinde doğduk. Ve bunlar dinî ifadeler değildir. İnsan doğası, egoist olduğumuz için günahkârdır, bizler sadece kendimizi düşünürüz, bir şeyleri kendimiz için nasıl daha iyi ve diğerleri için daha kötü hale getireceğimizi düşünürüz. Her şey görecelidir. Kendi kişisel durumumuzu devamlı başkalarıyla karşılaştırarak yaşarız.

Bu sebeple, insanların birbirlerinden ayrılması, esas olarak, birbirlerine karşı olan çekememezliklerini ve kıskançlıklarını zayıflatır ve böylece toplumun durumunu sakinleştirir. Ne de olsa, toplum birbirine dost canlısı insanlardan oluşuyorsa, samimiyetleri ölçüsünde daha da yakınlaşabilirler. Ve bu durum bencilceyse o zaman bu ölçüde birbirlerinden uzaklaşmalılardır.

Soru: Yani doğa bizi bencil olarak yarattı, bu yüzden bize karşı hiçbir talep yokmuş gibi mi?

Cevap: Evet, bu Tora’da söylenmiştir.  Ben (Yaradan) egoizmi yarattım. Doğayı incelerken, onun tüm parçalarının, tüm kanunlarının çekiminin ve reddinin, maddenin egoistik niteliklerine dayandığını görürüz.

Soru: Yani egoizmimizi doğru kullanmazsak, o zaman doğa her cins virüsleri ve diğer felaketleri üretir, böylece egoyu ıslah etme ihtiyacının farkına varırız. Bencillik aynı virüs mü?

Cevap: Herhangi bir zamanda, başkalarının pahasına olsa bile, daha fazla haz ve daha da iyisini almak istiyoruz. Bizim tüm bencil doğamız bir virüstür. Cansız, bitkisel, hayvansal doğa ve insanlar,  O’nun gücünün içindedir ve kendilerini yalnızca bu şekilde tezahür ettirirler.

Yeni Bir Dünya Ortaya Çıkıyor

Bizler, yeni bir dünyada, bildiğimizden çok farklı bir dünyada yaşamak üzereyiz. Yükümlülüklerimizin çoğunu değiştireceğiz. Evde daha fazla kalmak ve internet üzerinden işimizi yapmak gibi koşullara geleceğiz. Mevcut iş ve faaliyetlerimizin birçoğu COVID-19’dan sonra eskimiş veya son derece farklı hale gelecek.

Daha fazlası olmazsa, Koronavirüsün bitmesi aylarca sürebilir. Normalliğe döndüğümüzde, bu farklı bir normal olacaktır: yükümlülüklerimiz, uğraşlarımız ve tercihlerimiz farklı olacak ve farklı bir dünyada yaşayacağız çünkü kendimiz farklı insanlar olacağız. Ama daha iyi bir hayat olacak.

Yaşam, her ülkenin ve şehrin sunduğu restoran ve kültürleri bilmekten daha fazlasıdır. Bu akışla devam ediyorduk ama bence akış değişecek. Daha rahat bir dünya olacak ve insanlar daha düşünceli ve sakin olacaklar.

Koronavirüs Karantinasının Üstesinden Gelmenin Sırrı

Evde kalma emri altında olan dünyadaki üç kişiden biriyseniz, bu durumun nasıl anlamlı hale getirileceği sorusu önem kazanmaktadır.

COVID-19 salgının yükselişi, birbirimize ne kadar bağlı olduğumuzu fark etmemiz için insanlığı zorluyor. O, sadece virüsün daha da yayılmasını durdurmak için değil, aynı zamanda kendimizi, başkalarının harabesi üzerine inşa etmeye çalıştığımız, sıkıntılı ve sömürücü etkileşimlerimizle, daha da enfekte etmemizi engellemek için bizi eve gönderdi. Dengesiz ilişkilerimiz doğanın diğer seviyelerini (cansız, bitkisel ve hayvansal) negatif bir şekilde etkilemektedir ve doğa, bizi onunla dengede tutmaya çalışmak için zararlı etkimize, belirli darbelerle vurarak tepki vermektedir.

Manevi Gücü Nasıl Bulursun? 

O zaman ev, önce başkalarıyla uyumlu ilişkiler kurarak doğa ile dengesizliğimizi düzeltmek için laboratuar haline gelir. Birbirimize nasıl daha saygılı davranacağımızı düşünmeye başlayabileceğimiz bir yer. Fakat zaman geçtikçe kolayca sabırsız hale gelebiliriz. Ego- kendi yararına alma arzusu-  artık birbirimizle anlaşamayana kadar arttığında, olumlu bir tutum sürdürmek daha karmaşık hale gelir. Aramızdaki kopmuş bağlar, anlaşmazlıklar ve küslükler, tartışmalar ve yüzleşmeler yaratır.

Bağ kurma ilmi olarak da bilinen, Kabala bilgeliği bu tür durumların çatışmaların üzerine çıkma, uyum ve karşılıklı anlayış sağlama fırsatları olduğunu açıklar. Yazıldığı gibi, “Her biri diğerine yardım eder ve kardeşine ‘Güçlü ol!’ der.” ( Yeşaya, 41: 6) Başka bir deyişle, aramızda uygun bağ inşa ederek, diğerine yardım ederek, destekleyerek ve cesaretlendirerek, bize en yakın olanlardan başlayarak, dünyada iyilik yapmak için gerekli manevi gücü edineceğiz.

Ve Kabalistler şunları tavsiye eder: Sevgi ve özen gösterin. Bunu en büyük çabanızla yapın. Alışkanlığınız ikinci doğanız oluncaya kadar açıkça hatta yapay olarak yapın. Böyle bir tavsiyeyi, uygulamayı boş verin, eğer bu kalbin ne hissettiğine karşı koyuyorsa,  nasıl duyabiliriz?  Başka bir yol olmadığını ve alternatifinin hapis gibi kendi evimizde yaşamak olduğunu anladığımızda kendimizi adamaya hazır olacağız. Diğer taraftan, daha tatmin edici hayatlar yaşamak için birbirimize olan davranışlarımızda neyi düzeltmemiz gerektiğini incelemek için bu karantinayı bir fırsat olarak kabul edebiliriz.

Çocuklar Çocuk Olacak, Yetişkinler Olmamalı

Çocukların, doğal arzularına aykırı hareket etmek için şiddetli arzularını yenecek gücü nerede bulacağını merak edebiliriz. Örneğin, çocuklar ortak bir zemin ve anlayış bulmak için taviz vermeye nasıl hazır olabilirler? Bu, bizim örneğimizle onları yetiştirdiğimizde başarılabilir. Yetişkinler özgecil davranış gösterirlerse, inatçı çocuk gibi davranmazlarsa; sevginin, ilginin ve birbirine vermenin örneğini gösterirlerse, o zaman çocuklar bu tür örnekleri taklit edecekler ve benzer şekilde davranış geliştireceklerdir.

Bu oldukça karmaşıktır fakat ebeveynler ideal olarak, çocukları bu tür tavizler vermeye teşvik etmelidir.  Çünkü bunu yapmayı başarırlarsa, çok daha sakin ve mutlu bir koşulun içine girerler. Bu yüzden onlara (hem de kendimize) şöyle açıklamalıyız: “İnatçı olduğunuzda, daha fazla kazanacağınızı mı düşünüyorsunuz?”,  “Vermeyi reddederseniz, bu kimseye fayda sağlayacak mı?”,  “Eğer diğerini vermeye zorlarsanız, kalıcı avantajlar elde edecek misiniz?”

Bir saniye sonra kabul ederek başlarını sallayacaklardır. Bu prensibi kavramak nispeten kolaydır ama gerçekleştirmesi zordur.  İnsan doğası, alma arzusu buna direnir. O zaman doğamızın üstesinden gelmek için ne yapabiliriz? Cevap: Destekleyici bir çevre düzenleyin, çocukların( ve kendimizin) egonun üstesinden gelmesine, egodan çıkmaya yardımcı olacak bir atmosfer yaratın ve ortak bir fayda sağlayın.

Hem siz hem çocuklarınız bu tür tavizler duymaktan bıktığınızda,  o zaman kendimize bir kez daha şunu açıklamalıyız: “Başka biri yerine kendi egomuzla savaştığımızda, zafer daha tatlı ve daha keyifli olacak.”

Ancak, onlara sadece boş talimatlar veremeyiz. Karşılıklı kazanç için, kendi bencil doğamızı düzenleyerek, daha derine inmemiz gerekiyor. Böyle yararak, uzlaşma yapmak için yeni bir yaklaşım geliştiririz, içimizde bu özelliği daha yüksek bir amaç için inşa ederiz. Tüm dünyaya ödün vermeye hazır hale geliriz. Neden? Onu sakinleştirmek ve aynı uzlaşma gücünü, mücadelelerimizi dengeleme gücünü ona getirmek için. Böylece, çocuklarımıza öğretirken, kendimizi de eğitiriz ve bunu yaparak karşılıklı olarak daha yüksek bir düşünce ve sorumluluk seviyesine yükseliriz.

Yavaş yavaş, tüm aile üyelerimizin diğerleri karşısında iradelerini/isteklerini iptal etmeyi ve tüm ailenin yararına tebessümle, sakince ve hoş bir şekilde vermeyi başardıklarını görmeye başlayacağız. Ödün vermek için bu gücü edindiğimizde, bu gücü daha küçük bir birimden genel olarak topluma yayabiliriz. Sonra herkes, birbirine ayrı ayrı fayda sağlamak için başkalarını çekmeye çalışmak yerine herkesin yararına düşünmeye ve harekete geçmeye başlayacaktır. Ve bunu yaparak, herkes tıpkı bir ailede olduğu gibi yaşamları için gerekli olanı alacaktır.

“Koronavirüs Krizi Sonrası Toplum Nasıl Değişecek?” (Quora)

Eskiden olduğu gibi alışveriş merkezlerine hücum etmeyeceğimizi ve imalat-satın alma-kullanım zincirini geçmişte bırakacağımızı düşünüyorum.

Koştuğumuz tüketim yanlısı fare yarışından, sakinleşmek için bir süre geçirdikten sonra, bizler şu anda – Koronavirüs döneminin evde kalma koşullarındayken – başkaları pahasına kendimize fayda sağlamak için yola çıktığımız bir yaşam tarzının, bizimle doğa arasında büyük dengesizlik getirdiğini düşünmek için zamana sahibiz.

Şimdi, evlerimizde birbirimizden izole edilmişken, Koronavirüs öncesi hayatımızın bizi nasıl bir çıkmaza götürdüğünü ve şu anki uzun süreli sosyal uzaklaşma dönemimizin, nasıl bizlere hayatlarımızı yaşama şeklimizi gözden geçirmek için yeni bir alan sağladığını kabul eden, çok fazla bilgi etrafta paylaşılıyor.

Bu nedenle umarım, geçmiş rekabetçi-egoist yaklaşımımızın bize olanak verdiği memnuniyette ve haz almakta yetersiz kalmasının farkıdalığıyla birlikte, eğer doğa ile dengeye girersek gerçek mutluluğun geleceğini de öğreneceğiz. Yani, doğa ayrılmaz bir sistem olduğundan ve doğa bize küresel olarak ne kadar birbirine bağlı ve birbirine bağımlı olduğumuzu (mevcut koronavirüs kriziyle örneklendiği gibi) giderek daha fazla gösterdiğinden,  o halde doğanın farkındalığımızı geliştirdiği, birbirine bağlılık ve karşılıklı bağımlılık düzeylerine uyacak şekilde tutumlarımızı nasıl ayarlayacağımızı öğrenmek akıllıca olur.

Bizler o zaman, egoist yaklaşımımızı, yeni özgecil bir yaklaşım ile değiştirerek sömürü, istismar, depresyon, stres, yalnızlık, kaygı ve ihmal gibi giderek daha fazla olumsuz olgu olan bir dönemi, sorumluluk, destek, cesaretlendirme, mutluluk, barış, birleşme ve sevgiyi ifşa edeceğimiz onun zıttı olumlu forma, tersine çeviririz ve Koronavirüs döneminden çıkarız.

Eski ekonomimizin çoğunu üzerine inşa ettiğimiz aşırı plastik yığınları ile ne yapardık? Koronavirüs sonrası dünyada yükseltilmiş bir insan bilinci ile uyandığımızda, inşa ettiğimiz tüm binalara ve kulelere, tüm çarşılar ve alışveriş merkezlerine ne olurdu?

Onları müzeye çevirirdik. Tüm bu mağazaların etrafında dolaşıp, hayatlarımızı doldurduğumuz gereksiz ve önemsiz nesnelere bakarak, şöyle düşünürdük “Tüm bu çöpleri yapmanın, satın almanın, satmanın ve elden çıkarmanın bize her türlü keyfi getireceğini nasıl düşünebildik? Ne düşünüyorduk ki?”

Koronavirüs dönemi sonrası müzeler yeni yükseltilmiş bilinç durumumuzu göstermek için harekete geçerdi: ortak bir destek, düşünce ve cesaret atmosferi hissiyle, Koronavirüs öncesi materyalist kültürümüzü, soyu tükenmiş bir dönem olarak görürdük ve bu müzeler bizlere, böyle başarısız bir mutluluk girişimine geri dönmek istemeyeceğimizi hatırlatırdı. Kabalist Yehuda Aşlag’ın (Baal HaSulam)  “Panim Meirot uMasbirot Kitabına Giriş” adlı makalesinde yazdığı gibi: “İnsan servet kazanmak ya da bina inşa etmek için yaratılmadı. Dolayısıyla kişi, kendini sevgiye getirecek her şeyi aramalı. ”

Twitter’da Düşüncelerim / 22 Nisan 2020

Hepimiz egoistiz. Sadece kendimizi düşünerek daha da büyük egoistler olmak için bu şekilde gelişiriz. Dengeyi korumak için, egonun tezahürü ölçüsünde birbirimizden ayrılmalıyız. Biz yapmazsak, doğa bizim için bunu acıyla, virüsle yapar # COVID-19

Koronavirüs, “insanlık” adlı ortak bir bilgisayara indirilen ve üzerinde çalışmaya başlayan özel bir programdır. Bu program bizden karşılıklı olarak daha kapsayıcı olmamızı istiyor. Bunu başarabilirsek virüsü yeneceğiz. Bu arada, sadece acılar yoluyla öğreniriz.

Ortak bir düşman iyi bir şeydir!

Dünya daha bağlantılı, birleşik hissetmeye doğru ilerliyor. Herkesi etkileyen ortak bir sorun insanları yakınlaştırıyor. İnsanlar savaşlar, ülkeler, şirketler veya insanlar arasındaki çatışmalar hakkında düşünmeyi bırakıyorlar – asıl mesele ortak bir düşmandan hayatta kalmaktır.

Koronavirüs insanlığa gerçekten yardım etti. Şimdi, üretimi ve dağıtımı, insanlığa gerekli ürünleri sağlayacak, fakat dünyayı neredeyse tamamen yok ettiğimiz için aşırı tüketim olmayan bir şekilde geri yüklememiz gerekiyor.

İşlerimize ve okullarımıza dönersek, bunu insanların eğitimi eşliğinde aşamalı olarak yapmalıyız. Bir kişinin sadece kendisine bulaşmasından değil, başkalarına da bulaşmasından korkması önemlidir. Bizi virüsten koruyacak olan bu karşılıklı kaygı.

Baal HaSulam: eğer insanlık birleşmek ve birbirlerine nazik davranmak istemezse, dünya savaşları ve doğal afetlerle karşı karşıya kalacağız, yeryüzündeki tüm ruhları içlerine dahil etmek ve hala dost sevgisine gelmek zorunda kalan bir avuç insanın kalmasından sonra.

EGO’muz, Amalek, bana içimde Yaradan’ın önemini nereye ekleyeceğimi gösteriyor.

Rahatsızlık, kişinin kendini incelemesi ve yükseltmesi gerektiğinin bir işaretidir, Yaradan’dan kişinin O’na yükselmek için bir araçtır. Amalek, Yaradan’ın içimizdeki önemine karşı savaşıyor. Bu nedenle, üzerimizdeki çalışmasıyla Yaradan’ın önemine olan ihtiyacı uyarır.

Amalek bize kendisini hatırlatır (AMALEK – Al Minat LEKabel, Yaradan’ın ihmali, ihsan etme) ya da hatırlatmaz – sürekli bunun üzerinde çalışmalıyız – Yaradan’ın önemini nereye ve nasıl ekleyeceğimize bakın. Büyümemizin tek sebebi odur. Amalek’in zıt yardım olduğu ortaya çıkar.

Amalek, gerçek egoizm, Yaradan’ın alanında Mısır’dan çıktıktan sonra ortaya çıkar. Mısır’da Firavun yönetir. Yaradan’ın alanında zıt bir güç olan Amalek ortaya çıkar. Amalek’e karşı çıkmanın tek yolu onluda çalışmak ve Yaradan’a dua etmektir.

 

Koronavirüs Realiteyi Değiştiriyor, Bölüm 10

Koronavirüsü Yenmek İçin Ne Gerekiyor

Soru: Bir Kabalist olarak, bizi bekleyen darbeleri görüyor musunuz, yani on Mısır vebası yani tüm insanlığın egoizmi üzerinde on darbe midir? Önümüzde ne var?

Cevap: On darbenin hepsinden geçmek zorunda değiliz. Geçmişte bu darbelerden zaten geçtik ve bu nedenle, bugün Mısır’daki kadar güçlü olamazlar.

İleri gitmesi için keskin bir çubukla dürtülen eşek gibi iğnelenmek için sadece birkaç ciddi imaya ihtiyacımız var. Doğru bir şekilde ilerlemek için bu teşvike ihtiyacımız var.

Umuyorum ki açıklamalarımıza ek olarak belki bu virüs yeterli olacaktır. İnsanlığın bir şekilde doğru sonuçları çıkarabilmesi oldukça mümkündür.

Burada çoğu şey hükümetlere bağlıdır. Bu konuda ciddi düşünmeye başlayan ilk onlardır çünkü virüs tüm ekonomiyi etkilemektedir.

Soru: Hükümetlere ne tavsiye edersiniz?

Cevap: Onlara daha akıllı olmalarını ve insanlığın gelişiminin ellerinde olmadığını anlamalarını tavsiye ederim; bu yüzden Kabalistlerin söylediklerini dinlemeliler.

Soru: Ya şimdi evde karantinada oturan insanlar? Onlar ne yapmalılar?

Cevap: İnsanların, olumlu ilişkilerin bizi iyiliğe ve esenliğe yönlendirebilecek en iyi, en kesin ve tek ilaç olduğunu anlamalarını diliyorum.

Soru: Başka bir deyişle evde kalan insanlar, doğanın gelişim planının aramızdaki doğru bağlarda olduğunu anlamalıdırlar. Her düzeyde sorun ve felaketler yaratan, doğadır. Ve bizden gerekli olan tek şey karşılıklı bir tepkidir. Bir tepki varsa, problemler azalır; tepki yoksa, sorunlar ve basınç artar. Doğru bir şekilde anladım mı?

Cevap: Evet. Duygularımızla birbirimize iyi bir şekilde yaklaşmalıyız, hepsi bu. Bu konuda hepimize iyi şanslar!

Koronavirüs – Doğanın Bumerangı

Karşılıklı garanti, çocukluğundan beri herkese tanıdık bir kavramdır. Bize her zaman birbirimizi desteklememiz gerektiği, aksi takdirde kaybolacağımız öğretildi. Ancak günümüzde karşılıklı garanti, insanlar arasındaki bağ, alışılmadık derecede artmakta ve konuyla ilgili bir başlık haline gelmektedir.

Dünyaya hızla yayılmış olan Koronavirüs salgını, bize küresel dünyadaki yaşamlarımız ve ilişkilerimiz hakkında yeni bir şeyler öğrenme fırsatı vermektedir. Öte yandan, bize her bir gücün, hatta doğanın en küçük unsurunun bile bize hakim olduğunu gösteriyor. Dünya çok büyük görünmekte ancak aniden küçük bir virüsün onu kaosa ve karanlığa sokabileceği de ortaya çıkmaktadır.

Bu bize, zamanımızda, her birimizin zararlı olmamak ve başkalarına bulaştırmamak için dünya önünde nasıl kişisel sorumluluk taşıdığımızı göstermektedir. Bir düşünün, Çin pazarından bazı kendi halinde tüccarlar dünyada böylesi dramatik değişiklikler yaptılar. Bu, küresel dünyada her birimizin sahip olduğu gücü ve herkesle ilgili olarak her birimizin sorumluluğunun ne olduğunu göstermektedir.

Kabala biliminde basit bir yasa vardır: genel ve özel eşittir. Genel sadece özel unsurların bir koleksiyonudur ve bu nedenle onların her birine bağlıdır. Geneli yok etmeden en küçük elementi bile genelden çıkarmak imkansızdır. Bir parçacık olmadan, kusurlu olacaktır çünkü bu parçadan yoksundur.

Bu nedenle, Koronavirüse bakıyoruz ve böyle bir mikroskobik parçacığın dünyada bu kadar çok sorun yaratmayı nasıl başardığını anlamıyoruz? Ama aslında virüs bizlere tüm sistemde biyolojik düzeyde, doğanın en yüksek seviyesinde, nasıl zarar verdiğimizi gösteriyor. Bunun üstünde sadece insanların düşünceleri ve niyetleri var.

Her şeyin kafamız ile başladığını anlamalıyız. Bu nedenle, biyolojik sistemde bir arıza varsa, o zaman bu, biyolojik seviyenin üzerinde olan düşünce ve arzu sistemindeki bir arızanın sonucudur. Biyolojik düzeyde virüsler gibi bozukluklar yaratan, bir insanda, diğerleriyle, genel olarak insanlıkla olan ilişkide ne tür sorunların olduğu açıklığa kavuşturulmalıdır.

Görünüşe göre ilişkilerimizde bir sorun var: bunlar bütünleyici değildir. bütünleyici nitelikteki tüm yasaları zaten ihlal ettik ve onun normal varlığına izin vermiyoruz. Bu nedenle, her şeyin birbirine bağlı ve uyumlu olması gereken doğada yarattığımız yıkım, o kadar önemli hale geldi ki herkesi bir virüs şeklinde vurdu.

Salgın herkesi gerçekten etkiliyor çünkü integral bir dünyada yaşıyoruz. Bu nedenle, kimin nerede yaşadığı önemli değil – ister Çinli bir köylü, ister Hong Kong’da bir borsacı ya da Amerikalı olsun ortak, bağlantılı bir sistemde olduğumuz için herkes acı çekti.

Bir zamanlar daha yalıtılmış ve daha sadece yerel bölgemize bağlıydık çünkü dünya küresel değildi. Ancak bugünün dünyası o kadar bütünleşmiş ki, herhangi bir Çin köyü bir zincir boyunca tüm insanlık ile ticaret ilişkileri ağı üzerinden bağlanıyor. Dünyanın kaderinin hükümetler tarafından yönetildiği gerçeğine alışkınız ve aniden dizginler küçük bir virüsün emrinde.

Hepimiz “Adam”, insan olarak adlandırılan bir entegre sistemin parçalarıyız ve istisnasız birbirimize bağlıyız. Ve eğer bu sistem giderek daha fazla bağımlılığımızı gösteriyorsa ve bizi onu geliştirmeye mecbur kılıyorsa, o zaman bu sisteme nasıl uyum sağlayacağımızı öğrenelim, yoksa bu bizim için kötü olacaktır. Aksi takdirde, her gün yeni ölümcül virüsler ortaya çıkacaktır.

Sistem, olumlu bağlarımız ile birimize bağlanmamız gerektiğini gösterir. Fakat  “olumlu” nun ne anlama geldiğini bulmamız gerekir çünkü egoizmimiz sadece olumlu olması için, ona faydalı olanı düşünür.

Gerçekten neyin olumlu olduğunu bulmak için, tüm sistemi öğrenmeliyiz ve daha sonra hepimiz onun bütünlüğünü korumak için birlikte hareket ederiz. Bunun dışında hiç bir şey gerekli değildir, sadece kendin gibi diğerlerini önemsemek.

Aramızda, herhangi bir ayrılık ve kişisel hedeflerden daha yüksek olan küresel, karşılıklı bir garanti olmalıdır. Karşılıklı önem, aramızdaki pozitif bağ her şeyin üstündedir ve bu, aramızdaki mevcut tüm bireysel bağları belirlemelidir. Karşılıklı garanti, doğada var olan en yüksek yasadır ve yalnızca doğada mevcuttur. Diğer tüm yasalar ve davranış biçimleri bundan türetilmiştir.

Koronavirüs sayesinde, karşılıklı garanti yasası artık dünya çapında ifşa olmaktadır. Doğa bize kim olduğumuzu ve ne kadar zıt olduğumuzu göstermeye karar verdi.

Belki de bu kriz sırasında, doğanın ayrılmaz bir parçası olmak için neler yapılması gerektiğini öğreneceğiz. Karşılıklı güvence yasasını yerine getirdikten sonra biz insanlar doğayı dengeye getireceğiz. Doğa güçlerinin tam dengesini ve uyumunu sağlamak gerçek bir cennettir.

Twitter’da Düşüncelerim / 21 Nisan 2020

Doğru seçimi yapma zamanı ve yeri burası

Muazzam bir güce sahip olduğumuz için, doğaya mükemmel bir entegre sistem olarak çok dikkatli davranmalıyız. Bunu bilinçli olarak yapmaya başlarsak, hayatlarımız mutlu olacak. Ve eğer yapmazsak, yeni virüsler gelecek ta ki bizi yeryüzünden silene kadar…

Virüsün kaybolması için ne yapmalıyız? Doğa, tüm parçaların birbirine bağlandığı, biri diğerini destekleyen ayrılmaz bir sistemdir. Bu sistemde insanlık, doğanın unsurlarının daha büyük entegrasyonunu destekleyen, bağlayan, dengeleyen ve kolaylaştıran bir parça haline gelmelidir

Koronavirüsün amacı insan doğasını değiştirmektir. İnsan doğada ona zarar veren tek elementtir. Özgür iradesi vardır, bu yüzden doğru öz-yönetimini eline almalıdır. Bunu yapana kadar virüs kaybolmayacak

  1. Farklı bir seviyede düşünen Üst’ü anlayamıyorum, dolayısıyla O’nunla hem fikir değilim. Kendi yargılarım ve Yukarınınkileri ne kadar incelersem inceleyeyim, onun kanaatının benim için kabul edilemez, gerçeklikten uzak olduğuna, mantıksız göründüğüne sadece daha çok ikna olurum
  2. Ama Yaradan’la hemfikir olamadığım ya da onu haklı çıkaramadığım incelemeden sonra: “Şimdi Yaradan’ın kanaatini, benimkinin tersi olmasına rağmen mantık üstünde kabul edeceğim.” diyerek kendimi sustururum. Mantığıma ters olduğu için mantık üstünde inanç olarak kabul ederim.

3.Bunu yapma fırsatından memnun olurum. Ve eğer bunu kabul edemezsem, o zaman Yaradan’dan bunu yapmam için bana güç vermesini isterim, zira bilgi üzeri inançla ilerlerim, Yaradan’ın fikrini kabul ederek. Benim bilgimin altta kaldığını, üstünde Yaradan’ın bilgisi olduğunu anlarım

  1. Dünyamızda çocukların yetişkinlerin görüşlerini kabul ettikleri gibi, önceki bilgimi, anlayışımı, algımı Yaratan’ın bilgisi, anlayışı veya algısıyla değiştirmem. Maneviyatta, Yaradan’ın muhakemesini de alıp ve ona göre çalışmamın yanında kendi düşüncemde kalıyorum.
  2. Maneviyatta kaldığım form budur. Tuttuğum doğrulanmış düşünceme benim bilgim denir. Yaradan’ın kabul ettiğim muhakemesi benim inancım olur. Zihnim gerçekçi olmadığını fark etse de, gerçek olarak kabul ettiğim için bu benim mantığımın üzerindedir.
  3. Bu, dünyamızın rasyonel mantığıyla tutarsızdır, fakat manevi yükseliş bu şekilde gerçekleşir & Üst dünyanın algısı ortaya çıkar. Bizler Üst gerçeklikteyiz ama hissetmiyoruz, çünkü manevi gerçekliğe, Üst dünya algısına duyarlı değiliz.
  4. Kabalistlerin bahsettiği Üst dünyayı hala ifşa edemesem bile, ona yaklaşma fırsatına minnettarım. Manevi dünyaya girmek için ilerleyenlerden olmaktan mutluluk duyuyorum – bu büyük bir ayrıcalık ve Yaradan’dan kişisel bir hediye.

“Koronavirüs Salgınından Ne Öğrenebiliriz” (Thrive Global)

Birbirimizle olumsuz ilişki kurmaya devam edersek, daha fazla virüsün ve sorunun ortaya çıkması için koşullar oluşturacağız.

Şehirleri ve bölgeleri etkileyen geçmiş salgınların aksine, Koronavirüs salgını küreseldir. Dünyadaki herkesi etkilemektedir.

Bugün, virüs , insan işi herhangi bir ulusal sınır veya sosyal statü sınıflandırmasına dikkat etmeden gezegenin etrafına yayıldığından, insanlık ortak bir endişeyi paylaşır. Dahası uzmanlar salgının, onunla mücadele araçlarını geliştirene kadar en az bir yıl süreceğini tahmin ediyorlar.

Salgın bizi ciddi sorularla karşı karşıya bıraktı:

  • Salgın hastalıktan çıkıp normal yaşamımıza dönebilmemiz için ne olması gerekir?
  • Hükümet kurallarına uymak dışında, bu salgın sırasında bizden ne isteniyor?
  • Bu karşı konulmaz ve kafa karıştırıcı sorunlar neden ilk etapta ortaya çıkıyor?
  • Bunu ve hayatımızda karşılaştığımız diğer birçok sorunu nasıl çözebiliriz?

Bir yandan, salgın küresel biçimde birbirine bağlılığımızın ve karşılıklı bağımlılığımızın büyüklüğünü vurgulamakta. Öte yandan, bağlarımız egoisttir, burada her insan kendi çıkarlarını başkasının çıkarlarının üstüne koyarak yaşamaktadır.

Her insan, hepimizi birbirine bağlanan tek bir ip üzerinde kendisine doğru çekerken ve birbirine bağımlı olarak yaşarken, aramızdaki bağların koptuğu ve hepimizin düştüğü bu tür durumlarda ortaya Yani şu anda salgının olaylar zincirinin bir parçası olarak ortaya çıkan kitlesel sosyal mesafeyle deneyimlediğimiz şeydir.

Bugünkü salgın yaşadığımız rekabetçi-egoist yaklaşımın gaddarlığını ortaya çıkarmaya başladı. Şimdi, fiziksel olarak birbirimizden uzakken, zamanımızın en akıllıca kullanımı, insan bağının en uygun biçiminin nasıl olacağını bulmak olacaktır.

Doğa ile uyum ve dengeli yaşamanın tek yolu olan birbirimizle uyumlu ve dengeli bağa ulaşmak zorundayız. Michael Laitman

Ayrıca kendimize, insanlar arasında mükemmel bir bağ tasvir ederken, hiçbir virüsün geçemeyeceği pozitif ve birleşik bağları nasıl oluşturabileceğimizi düşünmeliyiz.

Başka bir deyişle, Koronavirüs doğanın bize, birbirimizle olan bağımızın kusurlu olduğunu söylemesinin bir yoludur: her birimiz başkalarına fayda sağlamaktan ziyade kendi yararına öncelik veririz.

Öyleyse, bu kusuru nasıl onarabiliriz?

Bunu,  doğa yasalarını,  doğanın herkesi gittikçe birleşik bir koşula yönlendiren sevgi ve ihsan etme niteliği olduğunu, tüm sorunlarımızın nasıl doğa ile olan dengesizliğimizden kaynaklandığını, doğa ile dengenin bütün sorunlarımızı nasıl çözeceğini ve ayrıca doğa ile bu dengenin, kendimizi önemsediğimiz kadar başkalarını da önemsemek anlamına geldiğini öğrenmeye başlayarak yapabiliriz.

Koronavirüs insanlığın ortak sorunu olduğundan, bize nasıl küresel olarak birbirine bağımlı tek bir sistemin parçası olduğumuzu gösterir, bu nedenle virus, insanlığın karşılıklı düşünme ve sorumluluk ihtiyacını uyandırmasını ister.

Bu nedenle, doğa ile daha fazla yakınlığı ve dengeyi teşvik etmek için, insanlığın bu salgın sırasında en azından aşağıdaki iki ana düşünceyi çıkarması iyi olur:

1) Koronavirüs salgını tesadüf değildir. Bu, doğanın insanlığa rehberlik ettiği sürecin bir parçasıdır ve bu nedenle hepimizi olumlu bir şekilde tek bir sisteme bağlamaya çalışır.

2) Bu sistemde, doğanın, isteyerek (kendi girişimimizle, egoist güdülerimizin üzerine olumlu bir şekilde bağ kurma)  ya da istemeyerek (egomuzu kendine getirmek için ortaya çıkan Koronavirüs gibi sorunlar ve krizler yoluyla) kabul etmemizi zorunlu kılan yasaları vardır. Böylece, farklı bir yön arayana kadar, kendimize fayda sağlamaktan çok başkalarına fayda sağlamaya odaklanıncaya kadar, hayatlarımızın gidişatını düşünmeye ve gözden geçirmeye başlarız.

Doğa bizi olumlu ve eksiksiz bir bağ şekline yönlendiriyor. Öyle ya da böyle, ya olumlu bir bağ kurma anlaşmamızla ve bunu keyifle deneyimleyerek ya da olumlu bağ kurma konusundaki anlaşmazlığımızla ve onun darbelerine katlanarak, bu süreçten çıkmanın başka bir yolu yoktur.

Doğa ile uyum ve dengeli yaşamanın tek yolu olan, birbirimizle uyumlu ve dengeli bağa ulaşmak zorundayız.

Birbirimizle olumsuz ilişki kurmaya devam edersek, daha fazla virüsün ve sorunun ortaya çıkması için koşullar oluşturacağız. Yani tüm problemler,  olumsuz bağlantıların üzerine olumlu bağlar kurma fırsatlarımızın göz ardı edildiği yerlerde ortaya çıkar.

Bu nedenle, içsel gözlem için, bulunduğumuz bu sosyal uzaklaşma dönemini kullanacağımızı ve nihayetinde doğanın mükemmel bir şekilde birbirine bağlı formuna nasıl daha bağlı ve benzer olabileceğimizi öğreneceğimizi umuyorum.

Koronavirüsten Sonra Dünya ( Thrive Global)

Koronavirüs pandemisinden sonra kuşkusuz yeni ve farklı bir dünyada yaşayacağız.

Koronavirüs sonrası dünyayı tartışmadan önce, virüsün temel sebebinin hayatlarımızı yaşadığımız egoistik, rekabetçi ve sömürücü şekline doğa tarafından gönderilen bir tepki olduğunun anlaşılmasına yardımcı olmasıdır.

Doğa bizlere, her birimizin bireysel başarıya giden bir yarışta, diğerlerinden maksimum fayda sağlamaya çalışma yaklaşımımızda biriktirdiğimiz, fazla atığı temizlemek için bu virüsü gönderdi.

Bizim hayata karşı aşırı büyümüş egoistik yaklaşımımız, sonunda bir dünya savaşı gibi büyük acılara yol açacaktı. Ancak, bunun yerine Koronavirüs ortaya çıktı.  Gergin ilişkilerimizin patlayıcı bir zirveye ulaşmasına izin vermek yerine, bizleri çok daha sakin bir şekilde arındırıyor.

Doğada Zararlı Bir Şey Yoktur

Birçoğu Koronavirüsü büyük bir felaket olarak algılamaktadır, ancak doğanın yasaları ve işleyiş tarzı hakkında bir anlayış kazandığımızda, doğada zararlı bir şey olmadığını görürüz.

Karşılıklı olarak düşüncesiz ve bölücü tutumlarımızla birbirimize zarar veriyorduk ve sonra  Koronavirüs bizi birbirimizden uzaklaştırmak için geldi ve hayatlarımızı nasıl ve neden bu şekilde yaşadığımızı gözden geçirme şansı verdi.

Artık doğa, toplamış olduğumuz çöpleri özenle ve ustalıkla bir köşeye attı, ilişkilerimizi sevgi ve şefkatle doldurma,  insan toplumunu çocuklarımız ve torunlarımız için çok daha parlak ve olumlu bir şekilde yeniden kurmak için fırtsa sahibiz.

Bu nedenle, bu Koronavirüs dönemini, birbirimize karşı davranışlarımızda ve inşa ettiğimiz sosyal yapılarda olumlu bir değişime etki etmek için başarıyla kullanabileceğimizi umuyorum.

Ayrıca, eski egoist dünyanın tüm sosyal bölünmesini, nefreti, yabancı düşmanlığını, sömürüyü, manipülasyonu, istismarı, depresyonu, stresi ve endişesini geride bırakacağımızı, pozitif bağın, sevgi, eşitlik, destek, teşvik, mutluluk, güven, fedakarlık, önemseme ve karşılıklı sorumluluğun yeni ve zıt dünyasına önemli bir adım atacağımızı umuyorum.

Eski Egoistik Dünyayı Reddedin.  Birbirini Düşünen Yenisini Arayın

Koronavirüs bizi vurmadan önce koştuğumuz fare yarışını canlandıracağımız umuduyla, şu anda hükümetler tarafından milyarlarca dolar yatırım yapılıyor. Eğer bunu yaparsak gerçek talihsizlik olur.  Bunu yapmanın herkes için olumlu olacağından şüpheliyim.

Şu anda geniş çapta kabul görmüş bir kriz durumundayken, Koronavirüsten önce nasıl başka bir krizde olduğumuz hakkında çok az şey duyuyoruz. Toplumlar ve ülkeler arasında (özellikle Amerika, Rusya, Çin ve Avrupa arasında) ve diğer çeşitli gruplaşmalarda yoğunlaşan bölücü ilişkilerimiz bizi savaşa, mali ve endüstriyel çöküşe sürüklüyordu.

Yöneldiğimiz krizin kapsamını anladığımızda, o zaman Koronavirüs pandemisini doğanın bize attığı bir cankurtaran simidi olarak görürüz.

Bu nedenle, eski dünyamızda olumlu bir şey olmadığını ve dolayısıyla geri dönmeye değecek bir şey olmadığını anlamak akıllıca olur.  O, elimize geçirebildiğimiz her kaynağın çıkarılmasıyla harap olmuş bir dünyaydı.

Ayrıca, eski dünyamızın ironisi, hepimizin,  kendimiz için haz almaya çalışmasına dayanması, yine de kendimiz için haz almanın daha da zor olduğunun anlaşılmasıdır. Sonunda, öyle ya da böyle ne kadar tatminsiz olduğumuz ve acı çektiğimize kıyasla ne kadar haz aldığımızın kesin bir hesaplamasını yaparsak, terazinin aşırı derecede “tatminsiz ve acı çekmeye” doğru eğildiğini görürüz.

Kendimizi iyi olduğumuza, iyi gittiğine dair kandırdık.  Eski dünyamızda bu kadar olumlu olan neydi?  Yaptığımız herhangi bir şey, bize kalıcı mutluluk ve sevinç duygusu bıraktı mı?  Ayrıca, ister sadece ailelerimizi idare etmeye ve hizmet etmeye çalışan sıradan insanlar isterse daha fazla servet, saygı, güç ve bilgi için çabalayan insanlar olsak da hepimiz sadece anlık bir tatmin yaşamakta, daha fazla doyum aramaya ihtiyaç duymak üzere tekrar boş kalmaktaydık.

Sonuçta, hepimiz hayatlarımızı yaşama şeklimizde aynıydık: Bizler hazzın peşinden sürekli bir kovalamaca içindeydik, ona dokunmaya başladığımız anda hep parmaklarımızın arasından kayıp gitti.

Koronavirüs Egoistik Atıkları Temizler ve Daha İyi Bir Dünya Oluşturmamız İçin Bize Yer Verir

Bu nedenle, şimdi artmakta olan egoistik, rekabetçi ve sosyal olarak bölücü atıkları temizleyen bir temizlik dönemine girdik. Okyanuslarımızı plastik ve radyoaktif atıklarla doldurduğumuz gibi,  bu yüzden insan toplumunu berbat ediyorduk.

Bu önemli anda, en iyi adımımız yeni ve çok daha pozitif bir dünya inşa etmek olacaktır.

Koronavirüs ve bunun sonucunda ortaya çıkan tüm sosyal uzaklaşma koşulları, bize eski egoistik toplumumuzu nasıl mahvettiğimizi düşünmek için zaman ve yer verdi. Dahası, bugünkü Koronavirüsü geçmiş pandemilerle karşılaştırırsak, ölüm miktarının nispeten az olduğunu görürüz.  Yani doğa, göreceli merhamet ve nezaketle olumlu bir dönüşüm için bu fırsatı verdi.

Bu nedenle, 10 ila 12 saatlik iş günü olan, büyük bölümü trafik sıkışıklığında geçirilen o günlerin, kişisel, sosyal ve ekolojik ölçeklerde birçok kriz ve sürekli artan borçlara sahip olduğumuz eski dünyamıza geri dönmemiz akıllıca olmaz.

Bu geçiş dönemini en iyi şekilde kullanmamız, birbirimize yeni bir dünyaya adım atmak için yardımcı olmaktır: ilişkilerimizi nasıl onarabileceğimiz, sahip olduğumuz farklılıkların üzerine nasıl çıkabileceğimiz ve insan toplumu arasında yeni karşılıklı düşünce ve sorumluluk ilişkilerini nasıl uygulayabileceğimiz hakkında düşünmek.

Bu nedenle umarım, sosyal uzaklaşma koşulları kaldırıldığında ve Koronavirüs dönemi sona erdiğinde, şuanda başladığımız bir çizgi üzerinde devam edeceğiz: Burada kendine hizmet hedeflerinden daha çok bütün insanlığa fayda sağlayan, olumlu insan ilişkilerine değer veririz. Bunu yapmak doğa ile dengeyi sağlayacak, herkes için yeni bir mutluluk ve güven dolu dünyayı ortaya çıkaracak ve kendimize getireceğimiz diğer ileriki zararlardan bizleri koruyacaktır.