Category Archives: Karşılıklı Sorumluluk

Twitter’da Düşüncelerim / 22 Eylül 2020

Dünyamızın üzerine yükselmeden, yaşamı tek hücre içinde hissederim. Başkalarıyla birleşirsem, her şeyin içinden akan ortak yaşam akımını hissederim. Buna manevi yaşam denir. Ortak bir yaşam bir hissine ulaşırız ve onun 125 seviyesini ediniriz. Ve onların tümü sonsuz yaşama aittir

Maneviyat, Mısır’dan (ego) kaçış, Pesah ile başlar. Ama haz alma arzusundan (Malhut) ihsan etme arzusuna (Bina) kadar 7 ay boyunca gelişmesi gerekir. Pesah’tan sonraki yedinci ayda Roş Haşana (Yeni Yıl) gelir, yeni bir manevi derece oluşturmaya başladığımızda yeni bir başlangıç.

Ama ne inşa etmeliyim? Neden uzaklaşıp neye yaklaşmalı? Bu yüzden egoist niteliklerimi incelediğim Selihot (pişmanlıklar) dönemi yeni yıldan önce gelir. Ben almadan ihsan etmeye, hayvan zihninden Yaradan’ın aklına, mantık üstü inanca gitmek istiyorum.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Koronavirüs salgını kontrolden çıkıyor” dedi. COVID-19 salgını, başka hiçbir şeye benzemeyen bir krizdir. Bu doğru: İnsanlığın iyilik ya da kötülük yoluyla ıslahının bir dönemine girdik. Islahın yöntemi Kabala’dır. Gecikmemek iyi olur!

Bu Yeni Yıl öncekilerden farklıdır, çünkü Yaradan dünyayı bir bütün olarak açıkça ele almaya başlıyor. Ve biz O’na aynı şekilde davranmalıyız, tüm dünya olarak Yaradan’a dönmeli, tüm dünyayı Yaradan’ın bizim için belirlediği bu hedefe çekmeliyiz.

Bu Yeni Yılda, yeni bir gerçeklik hali ortaya çıkıyor. 5780 yıllık gelişimden sonra, insanlık ilk manevi dereceye yükselebilir. İlk onlular kapıyı açıp giriyor, bütün dünyayı onlarla birlikte çekerek. Haydi sorumluluğun ağırlığı, güveni ve karşılıklı garanti ile hazırlanalım.

Bireysel onlulardan tüm insanlığı içeren tek bir onluya. Bu, Yaradan’a bağımızın ölçüsüdür!

Bizim günahımız başkalarıyla bağ kurma arzusunu ihmal etmek ve bu konuda yardım için Yaradan’a dönmemek. Yaratılışın amacı, sadece yaratılanları tek bir arzu içinde birleştirerek, Yaradan’da birleşmektir.

Yaradılışın amacına bu şekilde ulaşırız- Yaratan’ın nitelikleriyle benzerlik, sevgi ve O’na bağlılıkla

Yaradılışın ıslahı, Adem’in ruhu, yaratılanların birliğinde, karşılıklı garantide, “Komşunu sev” emrinin gerçekleşmesinde ve ötesindedir, yaratılan sevgisinden Yaradan’ın sevgisine, gelişimimizin amacı.

Roş Haşana (Yeni Yıl) – Günahlarımız için Yaradan’dan af dileme zamanı. Yaradan’ın bir önemi veya büyüklüğü hissine sahip olmadığımı hissediyorum, bunun için tövbe ediyorum. Sonuçta, Yaradan’ı büyük ve önemli hissetseydim, farklı davranırdım. Tek eksikliğim Yaradan’ın hissidir.

“Bırak Seni hissedeyim ve ben değişeceğim!” – Yaradan’a söylenmesi gereken budur, bu doğru istek ve pişmanlıktır. Suç işlerim çünkü Yaradan’ın hissi yok, inanç yok ve beni durduracak kimse yok. Farklı davranamam çünkü Yaradan hükmetmiyorsa o zaman bu kötü eğilimdir!

Geçmişi gündeme getirmiyor ya da bunun için özür dilemiyoruz. Daha önce ne olduğunun değil, şimdi düzeltme istemediğimin ve bu konuda Yaradan’ın yardımını talep etmediğimin farkındalığına gelmeliyim. İlerlemek istiyorum, yaptığım şey hakkında gözyaşı dökerek geçmişe dalmak değil.

Ben bir şey yaptım mı ? Ben hiçbir şey yapmadım, hepsi Yaradan’dı. Ve bunu bilerek yaptı ki böylece neyi düzeltmem gerektiğini bileyim. Bu kötülüğü, şimdi ortaya çıkan suçu alıyorum ve düzeltmeye başlıyorum. Tüm amacım ileriye doğru, geriye değil …

“Bırak seni hissedeyim ve ben değişeceğim!” Yaradan’a tam olarak söylenmesi gereken şey budur, bu doğru istek ve gerçek pişmanlıktır. Suçu işlememin sebebi neydi? Çünkü Yaradan’ın İnanç denen bir hissi yoktu.

Yaradan hissi yok, inanç yok, bu yüzden beni durduracak kimse yok. Farklı davranamam çünkü Yaradan bana hükmetmezse, o zaman kötü eğilimin – egoizmin kontrolü altındayım! Bu nedenle, Yaradan’dan bana hükmetmesini istiyorum. Bu benim temel talebim!

Roş Haşana (Yeni Yıl) arifesinde, herkese en çok eksik olduğumuz şeyi diliyorum – bağı, aramızdaki yakınlığı, sevgiyi. Bu her zaman halkımızı kurtarır, kodekste, sicilde, milletin kendisinin kromozomlarında.

Bize Yaradan’a benzer, Adam olma ve tüm insanlığı ıslaha doğru çekme şansı veriliyor. Bu bizim işimiz, bu nedenle Yaradan’ın hizmetkarları olarak adlandırılıyoruz. Bu çok yüksek bir ayrıcalık, özel ve onurlu bir görev. Bir kişi bunu ihmal ederse, başkasıyla değiştirilir …

Şu anda, insanın ve tüm insanlığın ıslah metodunu yaymak bize ağır bir yük gibi görünebilir. Ama ilerledikçe, Yaradan’a zevk veren şeyin bu olduğunu anlayacağız ve eğer O’nu yüce olarak hissedersek, o zaman memnuniyetle bu yüke katlanacağız ve hiçbir ağırlık hissetmeyeceğiz.

Karşılıklı Garanti Yasası İçinde

Karşılıklı garanti yasasının içindeyiz ve ona göre ilerliyoruz. Bütün hayatımız, istesek de istemesek de, anlasak da anlamasak da bu yasanın yerine getirilmesine bağlıdır. Tüm insanlık karşılıklı garanti doğrultusunda ilerliyor.

İnsan hayatına kıyasla önemsiz bir süre olan üç ay öncesine baksanız bile, gelişimimiz, bugün ve gelecek ile ilgili fikirlerimizin nasıl değiştiğini göreceksiniz. İleriye doğru büyük bir sıçrama yaptık.

Üç ay öncesine kadar Koronavirüs salgınının hızla sona ereceğini ve önceki hayatımıza dönmemizi sağlayacağını düşünüyorduk. Ama bugün kimse böyle düşünmüyor.

Tüm insanlıkta, milyarlarca insanda nasıl bir devrimin yaşandığına ve hayata karşı tutumlarının nasıl değiştiğine bakın. Kurtulamayacakları bir tür zorunlu süreç içinde olduklarını anlamaya başladılar. Hayatlarından sorumlu değiller ama hayat onları kontrol ediyor ve onları çekiyor ama kendileri için belirledikleri hedefe doğru değil.

Hayat bir daha eskisi gibi olmayacak. Çok kısa sürede geçmiş, şimdi ve gelecek arasında dramatik değişimler görebileceğimiz bir süreç içindeyiz. Herkesin hayatıyla ilgili çok önemli keşifler yaptığı ortaya çıktı; bugünün dün gibi olmayacağını ve yarının bugün gibi olmayacağını anladılar. Böylelikle doğa, Yaradan, bizleri realitenin algısının başka bir seviyesine yükseltmektedir.

Yaradan ile ortak oluyoruz, O’nunla aynı sürece katılıyoruz, ancak şimdilik sadece pasif olarak. Doğa değişiklikler yapar ve biz bu süreç içinde, önümüzde ortaya çıkarken onu izleriz.

Zaten dünyayı kontrol etmediğimizi ve onu değiştiremediğimizi görmekteyiz. Gelecek hala siyah görünse bile, yine de başka seçeneğin olmadığını ve ne olması gerektiğini anlıyoruz. Ve sonra soru ortaya çıkıyor, bir şeyleri değiştirmek mümkün mü?

Geleceği değiştirmek istiyorsak, Yaradan’ın bizim için belirlediği koşulları kabul etmeye her geçen gün daha hazır olmalıyız. Hala pasif olabiliriz, ancak önümüzde gelişen sürece zaten katılıyoruz. Bu hayatımızın her tarafında medyada, insanlar arasında ve ailelerin içinde fark edilmektedir ve bu çok büyük bir başarıdır.

Herkes yavaş yavaş başını eğer ve eskisi kadar kendine güvenen ve kendinden emin değildir. Doğa tarafından belirlenmiş bir akışın içinde olduğumuzu anlıyoruz. Doğa bizim için karşılıklı garanti yasasını oluşturdu ve bu her gün daha açık hale gelecek ki, ancak doğru bağ yoluyla hayatlarımızı düzenleyebilir ve tüm talihsizliklerimizin sebebinin aramızda iyi bir bağ eksikliğinden dolayı olduğunu anlarız.

Bütün bunlar yakında herkes için netleşecek ve karşılıklı garanti yasasının bağlayıcı olduğunu ve ona uymaktan başka seçenek olmadığını anlayacağız. Bunun için kendimiz çabalar, zamanı hızlandırır ve bu bizi yakalamadan, bizi zorla yerine getirmeye zorlamadan önce, bunu yerine getirmemiz için ona daha da yakınlaşmamız iyi olur. Bunu kendi isteğimizle, gönüllü olarak yerine getirmek isteriz.

İnsanlık gün geçtikçe karşılıklı garantiye yaklaşıyor, gözlerini daha da açıyor.

Twitter’da Düşüncelerim / 21 Eylül 2020

Virüs yok etmiyor ama dünyayı ele geçirdikçe hayatımızı felç ediyor ve bunu yaparken de tüm dikkati kendisine çekiyor. Bu, manevi bir dereceden, ortak ıslahımızın son programından kaynaklanır. Onu özel kılan ve herkesi umutsuzluğa düşüren budur.

Sorun, bize birleşmemiz gerektiğini göstermek için birbirimize bağlı olduğumuz üst dereceden kaynaklanıyor. Birbirimize yakınlaşırsak salgın azalır. Egoya geri dönersek, salgın geri dönecektir. Böylece Yaradan bize, bizimle O’nun arasındaki bağa doğru çabalamayı öğretecektir.

Koronavirüs salgını, sorunlarımızın düşmanlığımızın bir sonucu olduğunu hissettirmeli. Fiziksel ve duygusal safhaları birbirine bağlamalıyız. Birbirimizi duygusal olarak hissetme ve bir arada olmanın ne kadar harika olduğu hissetme konusundaki mesafemiz ve yetersizliğimiz tüm talihsizliklerimizin sebebidir.

Zorlu Bir Kışa Hazırlanın

Facebook Sayfamdan 20/08/2020 Michael Laitman

Yazın sonuna yaklaşıyoruz ve Covid-19 pes etmiyor. Kısıtlamaların hafifletildiği her yerde, öncesinden daha güçlü patlak vermekte, daha da genç insanları enfekte etmekte ve mutasyonlarla 10 kat daha fazla bulaşıcıdır. Sıcaklıklar düşmeye başladığında ve açık hava eğlenceleri daha az çekici hale geldikçe, insanlar ya dışarı çıkmaktan vazgeçecek ya da kapalı mekan etkinliklerine katılacak ve zaten yüksek olan bulaşma riskini artıracaklar. Aynı zamanda, evde kalanları en iyi ihtimalle sinirlilik ve moral bozukluğu bekleyebilir ve öfke nöbetleri olasıdır.  Ve en kötüsü, aile içi şiddetin hızla artacaktır.

Ayrıca, işler sona erip çok sayıda nakit akışı krizine girildikçe, gıda güvensizliği ve kamu hizmetlerinden kopukluk olağan hale gelecektir.  Bu durumda, yaklaşan gergin seçimlerle birlikte umutsuzluk, sokak şiddetini, cinayeti, yağmayı ve kundaklamaları rutin hale geldiği noktaya kadar şiddetlendirecektir. Pek çok şehir ve mahallede insanlar evlerinin dışına adım atmaya cesaret edemeyecekler.  Bir şeyler hızlı değişmediği sürece, çok zorlu bir kışa hazırlansak iyi olur.

Ama değişebilecek bir şey varsa, bu gelecektir.  Geleceği şekillendirmek daima bizim elimizdedir.  Ve şimdi, toplumumuzu bir topluluk, birbirlerinden sorumlu olan ve sırf benim siyasi, ırksal ya da etnik olarak yanımda olmadıkları için başkalarının yol kenarına düşmesine izin vermeyen, sorumlu bireylerden oluşan bir topluluk haline getirmek için son çağrımız.

Yıkılmadan önceki son günleri yaşıyoruz, ancak henüz düşmedik.  Kalbimizdeki nefrete bakıp şunu söyleyebiliriz: “Sen ne kadar büyürsen, biz insanlar o kadar çok birleşeceğiz. Bağımızı sıkılaştırmamız sadece senin sayende nefret.”

Karşıt görüşlerin birbirinden hoşlanmaması doğaldır.  Çatışan görüşlere sahip insanlar arasındaki sevgi her zaman sıkı çalışma gerektirir.  Ama tam da bu yüzden, kendi iradenizle seçtiğinizi gerçekten söyleyebileceğiniz tek sevgi budur. Sadece doğal eğiliminizin üzerine çıktığınızda özgür bir seçim yaptığınızı söyleyebilirsiniz.  Ama bir kez başardığınızda, o sizindir.

Önümüzdeki zorlu kış için hazırlığımız bu olmalıdır. Nefret kesinlikle gelecek, ancak nefretin tamamen üzerinde toplumumuzun kanatlarını birbirine bağlamaya hazırlıklı olmalıyız.  Ve ne kadar büyürse, kendimizi o kadar sıkı bağlayacağız. Bunu yaparsak, o zaman kışın sonunda nefret gitmiş olacak ve Covid de onunla birlikte gitmiş olacaktır.

Doğa Yeni Bir İnsanlığa Hamile

Koronavirüsün bizi içine soktuğu kriz, özünde yeni bir dünyanın doğuşu. Bununla birlikte, tüm insanlık, beklenmedik bir şekilde hamile kalan, tamamen isteksiz ve şimdi dehşete düşen ve ne yapacağını bilmeyen bir kıza benziyor.

Kendimizi bu konumda görmeyelim. Bir embriyo gibi, yeni bir dünyada doğuma hazırlık sürecine girdik. Doğa, bizi doğurması gereken Yaradan hamile. Ve O, bunu yapacak!

Ama O’na yardım etmeliyiz; bu sürece katılmalı, daha çok birleşmeli ve doğumumuza hazırlanmalıyız. Böylece gelişimimizi hızlandırabiliriz, çünkü bu hamilelik belirli bir dönemle sınırlı değildir ama doğmaya hazır olmak için nasıl birleşmeyi başardığımıza bağlıdır.

Bizden istenen tek şey bağdır. Her zaman daha fazla nasıl bağlanacağımızı düşünmek zorundayız ve sonra doğum sırasında nasıl davranacağımızı anlayacağız. Doğum için hala uzun bir yol var. Sonuçta, eğer hepimiz birbirimize bağlanmadan önce doğarsak, o zaman bebek deforme olarak doğar, tam olarak bağlı olmadığımız için vücudunda bazı organlar eksik kalır.

Bağımızla, yeni doğan insanlığın bedenini oluşturuyoruz ve bu nedenle bu bebeğin sağlıklı doğması için gerekli tüm organlarla birleşmek zorundayız. Başarısız bir doğum söz konusu olamaz.

Birliğimiz doğru değilse, o zaman doğa, Yaradan böyle dertler getirecek, bize öyle bir baskı uygulayacak ki, birleşmemiz gerekecek. Doğum kanalı çok dardır ve çıkmak için çok güçlü bir şekilde toplanmamız gerekecek.

Bağlanırsak kolayca çıkabiliriz. Ayrıca, değerlerimizi değiştirmemiz gerekiyor ki, daha önce önemli olan şeyler önemsiz hale gelir ve bunun tersi, daha önce önemsiz olan şeyler önemli hale gelir. Bu, başımızı tepetaklak çevirdiğimiz ve hepimizin aynı görüşü paylaştığı anlamına gelecektir.

Ve sonra kadınların çok iyi bildiği doğum sancıları gelir. Ama şimdi hepimiz onlardan manevi bir formda geçmek zorunda kalacağız, böylece bizi yeni bir dünyada doğuma hazırlasınlar. Tüm bunlar önümüzdedir çünkü şimdiye kadar kendimizi bir embriyo şeklinde bile toplamadık.

Koronavirüs, bu doğuma doğru ilerlememize muazzam bir şekilde yardımcı oluyor, bize sadece temel unsurları bırakıp diğer her şeyi bir kenara koyuyor. Bu nedenle, bir darbe değil ilaç olarak kabul edilebilir. Yaradan, bizi dövdüğü şeyle bizi iyileştirir.

Bir damla meni gelişmeye başladı, yeni dünyadan manevi bir gen (Reşimo), önceki halimizi zaten tamamen tükettiğimiz gerçeğine dayanarak içimizde uyandı. Her birimizin içinde ve hepimizin içinde birlikte gelişiyor ve insanlığın yeni koşulu hakkında bilgi içeriyor, tıpkı embriyonun başladığı hücre gibi, bir damla meni gibi.

Manevi embriyo, Hasadim ışığında, uygun doğum esnasında çıktığı annenin sularında yüzer. Doğru bir şekilde davranır ve sağlıklı bir embriyo olarak birleşirsek, Hasadim ışığında, merhamet okyanusunda, annenin rahminde olduğumuzu hissedeceğiz. Embriyomuz her ay büyüyecek ve gelişecek ve doğması gereken yeni dünyayı görmeyi öğrenecek.

Eğer birleşmezsek, o zaman durumumuz daha da kötüye gidecek ve gerçek açlığa ulaşabiliriz. Doğa bizi değerlerimizi değiştirmeye ve birleşmekten başka bir şey olmadığını anlamaya ikna edecek: grup ya da ölüm.

Ne de olsa henüz rahim duvarına bile bağlanmadık. Bu, her şeyin üzerinde bağ gerektirir. Üst annenin, tüm doğanın, Yaradan’ın içinde bir embriyo haline gelmeli ve doğumla ödüllendirilmek için O’nun içinde gelişmeye başlamalıyız.

Kadınların bu süreci anlamaları daha kolaydır çünkü onlar bunu yaşadılar ve kendi içlerinde hissettiler. Ve şimdi hem erkekler hem de kadınlar bu süreci yaşamalı ve kendilerini anne karnında hissetmeli ve orada gelişmelidirler. Egoizmimize ilişkin olarak karanlık bir yer olmasına rağmen, ihsan etme ve birlik arzusuna ilişkin olarak bu, bize yeni gelişme ve yeni yaşam veren ışık dolu bir dünyadır.

 

“Küresel Corona Pandemisinden Hepimizin Kaçırdığı Bir Öğrenme Var mı?” (Quora)

Koronavirüsün sadece sağlığımıza ve ekonomimize bir darbe olmadığını, hayatlarımızı tamamen değiştirmek için ortaya çıktığını öğrenmeliyiz.

Bir yandan, birçok kişi önemli bir geçiş sürecinin yaşandığını anlıyor. Öte yandan, çoğunlukla Koronavirüs öncesi yaşam tarzımızı hastalığa bir çare bulur bulmaz yeniden canlandırmak istiyoruz.

Bu nedenle bizler bunun neden olduğuna dair anlayışımızı ve hislerimizi artırmak için, doğanın bu salgın aracılığıyla üzerimizde işlediğini görmek için farkındalığımızı yükseltmemiz gerekiyor.

Yani, Koronavirüs bizi kendi evlerimizde birbirimizden ayırmak için, ve dışarı çıkmamız gerektiğinde birbirimizden birkaç adım uzak durmamız için, ve ayrıca bizi halka açık etkinliklere katılmaktan alıkoymamak vb. için ortaya çıkmadı. Bizi karşılıklı bağımlılığımızı ve birbirine bağlılığımızı anlamaya yönlendirmek ve daha karşılıklı sorumluluk ve anlayışla yaşamak için, ilişkilerimizi buna göre ayarlamak için su yüzüne çıktı.

Pandemi aramızda ne kadar uzun süre yaşarsa, yavaş yavaş yeni, daha bütünsel ve küresel bir his yaratmaya o kadar çok hizmet eder.

Bize irademize zıt, karşılıklı bağımlılığımızı öğretme işini yapan darbenin kendisi dışında, eğitim yoluyla isteyerek farkındalığımızı artırmayı başaracağımızı umuyorum.

Başka bir deyişle, sadece gözlerimizin önünde aniden ortaya çıkan bir soruna tepki vermek yerine, içinde bulunduğumuz daha büyük evrimsel süreci öğrenebilir ve küresel ve bütünsel bir doğada nasıl yaşadığımızı görebiliriz, nihayetinde bizi birbirimiz ve doğa ile mükemmel bir bağın uyumlu bir koşuluna yükseltmek için hareket edebiliriz.

Bu büyük resmi anlayarak, Koronavirüs salgınını doğanın bize iyi hesaplanmış bir şekilde öğrettiği zor bir ders olarak görebiliriz. Çocukları eğitmemize benzer şekilde, eğer tavsiyemizi isteyerek dinlerlerse, onlarla olumlu ilişki kurarız ve kendilerini çeşitli sapmalardan korurlar. Ancak tavsiyemize kulak asmazlarsa, onları öngörebileceğimiz daha büyük darbelerden kurtarmak için, onlara karşı daha katı ve sert davranmalıyız.

Bu nedenle ben, öğrencilerim ve kurumum, pandeminin temel nedenini açıklamaya ve hayata yaklaşımımızı yeniden düzenlemek için bu durumu nasıl kullanmamız gerektiğine çok yatırım yapıyoruz. Yani, doğanın üzerimizde nasıl işlediğini öğrenerek, doğayla daha hızlı dengeye girebilir, bir yandan çok daha sağlıklı ve mutlu hayatlar yaşayabilir, bir yandan da kendimizi gelecekteki daha yoğun acılardan kurtarabiliriz.

Bu nedenle, Koronavirüsü doğadan gelen bir uyarı olarak kabul etmek ve onu daha fazla doğaya benzemek için kullanmak akıllıca olacaktır. Yani doğa, birbirine bağlı ve birbiriyle bağlantılı olduğundan, karşılıklı sorumluluğumuzu ve birbirimize karşı duyarlılığımızı artırarak, doğanın parçaları olarak karşılıklı bağımlılığımızı olumlu bir şekilde gerçekleştirmeliyiz.

Nihayetinde, burada bizi zorunluluktan kurtaran tek bir güç dışında salgın veya virüs yok.  Onun bize sıkıntı verme arzusu yoktur, ancak çocuğunun olumsuz bir yola saptığına tanık olan sevgi dolu bir ebeveyn gibi bizden ne istediğini fark etmemiz için daha agresif davranması gerekir.

Öyle ya da böyle, gelişmemiz ve daha olumlu bir şekilde bağlanmamız gerekecek. Sorun, zihinlerimizi ve kalplerimizi başkalarıyla olumlu bir şekilde bağ kurmak için harekete geçirerek ve yaşamlarımızı, birbirimize hepimizin ihtiyaç duyduğu temelleri sağlayacak şekilde yeniden düzenleyerek, bunu uyumlu bir şekilde yapıp yapmamamızdır ya da tam tersine doğanın evrim silindirinin bizi yakalamaya devam etmesine, bizi acı verici koşullarda, uyandırmak için arkadan itmesine izin veririz.

Embriyodan İnsana Dönüşüm

Doğa, doğum sürecini neden bu kadar büyük bir ıstırapla birlikte gerçekleştirmekte? Gerçek şu ki, daha sonra bu acı güce dönüşmektedir. Bir kadının doğum sırasında yaşadığı acı onu güçlendirir ve hayatının ilerleyen dönemlerinde ona muazzam bir güç verir, bu da bebeğe bakmasına ve hayatın sıkıntılarına dayanmasına imkan verir.

Doğum sırasında yaşanan acılar kadının vücudunu güçlendirir. Bu nedenle doğum yapmış bir kadın, doğum yapmamış bir kadından daha güçlüdür, bir erkekten de daha güçlü ve daha sabırlıdır.

Doğum sancıları sağlık açısından çok faydalıdır, kadınlara hayatta sabır ve direnç kazandırır. Bu nedenle, insanlığın şu anda Koronavirüs ile ilgili olarak yaşadığı acılar, ona gelecekte büyümesi için güç verecektir.

Sonuçta, bir annenin rahminden doğan ve bir embriyodan insana dönüşen bir bebek gibi, bir dünyadan diğerine geçmek zorunda kalacağız. Doğumdan sonra bebek, tamamen farklı bir şekilde davranmaya ve anne rahminin dışında yeni bir gerçeklik ve yeni bir dünya ile tanışmaya başlar. Yeni doğmuş bir bebeğin bedeni bağımsız hareket etmeye başlar: çocuk ağlar, gülümser, dinlemeyi, görmeyi ve sonra konuşmayı öğrenir.

Çocuk da anne kadar güçlü olmasa da doğum sancılarını yaşar. Annesinin içindeki tüm hislerini kaybeder. Annesi onu dışarı iter ama kendisi de dışarı çıkmak için çaba gösterir. Elbette, ne yaptığını anlamaz, ancak doğanın çağrısı üzerine içgüdüsel olarak hareket eder.

Doğa, bebeği başını aşağı çevirmeye zorlar ve doğması için dar doğum kanalından, rahimden çıkma gücü verir. Bebek de doğumda harika bir iş çıkarır.

Bugün her birimiz böyle bir embriyoyuz ve anne rahmi bizim çevremizdir. Çevrenin yardımıyla doğmalı ve yeni bir çevrede yaşamaya başlamalıyız, çevreyi ruhumuzun bir Partzuf’u (İbranice-yüz) olarak hissetmeliyiz.

Bizler, kendimizi sıcak, kendinden emin, korunduğumuzu hissettiğimiz eski dünyadaki olağan hayattan vazgeçmeye zorlanıyoruz. Şimdi bu yeri terk ediyoruz ve bilmediğimiz yeni bir dünyaya gidiyoruz. Bu durumu nasıl aşabiliriz, bu engelle nasıl başa çıkabiliriz?

Rahmin açılmaya başladığı henüz görünmüyor. Kasılmalar çoktan başlamış olsa da şimdilik her şey kapalı. Ancak bu kasılmalar, yani rahim içindeki insanlık üzerindeki baskı henüz yönlendirilmedi. Embriyo henüz başını aşağı çevirmedi ve doğması zaman alacak.

Baş aşağı dönmek, daha önce önemli olan her şeyin bir değer değişimidir. Başın yukarıda olması, benim için en önemli şeyin, egoizmim ve kendi bencil varoluşum olduğu anlamına gelir. Ama şimdi bu yaklaşımı terk etmek, iptal etmek, kendimi unutmak ve yeni bir şekilde davranmaya başlamak istiyorum, bu da tersine dönmem anlamına gelir.

Daha önce benim için önemli olan her şey artık önemli değildir, ancak şimdi önemli olan, öncekinden tamamen farklı bir şeydir: ihsan etme, birleşme, kişinin komşusunu sevmesi. İnsan toplumunun eski değerleri, yemek, seks, aile, para, güç, bilgi, tüm bunlar hepimizin birlikte doğacağımız yeni dünyada değerlerini yitirir. Kişi tamamen farklı ilkelere göre hareket eder.

Bizim için en önemli şey birleşmek ve aramızdaki bağda yeni bir gerçekliği, daha yüksek bir gücü ortaya çıkarmak, onunla birleşmek ve bu teması sürekli güçlendirmektir.

Toplu Bir Darbe İçin Toplu Bir Çözüm

Facebook Sayfamdan Dr. Michael Laitman 13.08.2020

Herkes aynı darbeyle vurulduğunda, ayrı ayrı çözüm aramanın hikmeti nerede? Neden güçlerinizi birleştirip, omuz omuza çalışıp Covid-19 için bir aşı veya çare bulmuyorsunuz? Cevap, birlikte bir şeyleri çözmede para ve şöhretin olmadığıdır.

Bu, bugüne kadar sahip olduğumuz tutumun tipik bir örneğidir ve çoğunlukla, hala yapıyoruz. Ancak Koronavirüsten öğrenilecek bir ders varsa, o da çözümün soruna uyması gerektiğidir. Toplu bir darbe olduğunda, toplu bir çözüm gerektirir.

Covid sadece habercidir. Tüm krizlerin, kelimenin tam anlamıyla küresel olacağı bir zamana giriyoruz, çünkü bugün aldığımız darbelerin tüm amacı birlikte çalışmamızı sağlamaktır. Bunu yapmayı öğrenene kadar, darbeler daha güçlü ve daha acı verici olacaktır.

Yeni bir döneme girdik: birlik çağı. İnsanlık, bir olarak işlev görmeyi ne kadar çabuk öğrenirse, yeni çağa geçişimiz o kadar kolay ve sorunsuz olacaktır. Ve krizlerle,  birlikte başa çıkmayı öğrendikçe, tüm doğayla uyum içinde, kalbimizde daha da yakınlaşacak ve karşılıklı sorumluluk ve gerçekten sürdürülebilir bir toplum geliştireceğiz.

Bütünsel Sorumluluğa Doğru

Soru: Kendini doğa kanunlarına uymaya yakınlaştırmak için, kişi toplumdan yalnızca gerekli olanı almayı ve mümkün olduğunca fazlasını vermeyi mi öğrenmeli?

Cevap: Mümkün olduğu kadar değil, tüm güç ve yetenekleri vermek, ihtiyaçları karşılamak için kullanmak ama sadece sıradan, normal ve insani varoluş için.

Bu, doğa ile dengede olduğum, ona her şeyi insan seviyesinde verdiğim ve ihtiyacım olanı hayvan seviyesinde aldığım anlamına geliyor.  Pandemi bizi buna götürecek;  bu olmazsa, bir sonraki olacak.

Soru: Böyle bir durumda, özgür seçimimiz nerede?

Cevap: Bu özgür seçimdir: dedikleri gibi “sopayla mutluluğa gelmek”.

Bu, bugün olan her şeyden açıkça anlaşılıyor.  Ve kendinizi tam, karşılıklı, bütünsel sorumluluk koşuluyla eşitlemeye çalışabilirsiniz.

Soru: Buna neden inanmalıyım? Belki bunların hepsi doğru değildir?

Cevap: Sıradan kanunlardan hareket edersek, bunda özel bir şey yok gibi görünüyor.  Ancak,  kişinin egoizmine dayanarak yaptığı her şeyi mantıksal olarak hesaplamaya başlarsanız, bu gücün bizi mezara götürdüğünü göreceksiniz.

Öte yandan, aynı küçük dünya üzerindeysek ve pratikte tek bir topluluk haline gelseydik nasıl davranırdık?  Bir araya gelin ve nasıl bir arada yaşayabileceğimize karar verin.

Soru: Doğamız gereği bencil yapımıza rağmen, çevremizin etkisi altında, bencil eğilimlerimize zıt olan belirli değerleri geliştirebiliriz.  Bu seçme özgürlüğü mü?

Cevap: Evet.  Mükemmel bir ifade, herkes için basit ve anlaşılır.

“Solu Ve Sağı Nasıl Birleştirebilirim?” (Quora)

Doğanın bizi tam bir birleşme durumuna yönlendirdiğini anlamalıyız ve bu nedenle farklılıklarımızın üzerinde nasıl birleşebileceğimizi araştırmakla ilgilenmeliyiz.

Böylesi bir birliğin görevi, farklılıkların çeşitliliğinin, tüm bireysel özelliklerin ve görüşlerin yerinde kalmasıdır, yani bir tarafın veya görüşün diğerini ortadan kaldırmaması, ancak her görüşe var olması için gereken şekilde yer verilmesidir.

Farklı ve karşıt görüşleri birleştirmek için üçüncü bir kaynağa ihtiyaç vardır – birinin görüşünü kabul etme ve hatta diğerinin görüşünü önemseme yeteneği, bu görüşlerimizin her birinin ayrıntılarından daha fazla önem taşıyan birleştirmeden gelir.

Bugünün gerçekliğinde imkansız gibi görünse de doğanın, insanlar da dahil, tüm parçalarını birleştirme eğiliminde olduğunu ve bu yönde geliştirildiğimizi anladığımızda, o zaman bu eğilimin böyle bir eğitimini uygularsak, aşağıdakileri görmek için gerekli karşılıklı tavizleri verebilecek gücü kazanırdık:

  • Tek bir sistemin gerekli parçaları olarak tüm farklı ve karşıt görüşler,
  • bu bölünmelerin üzerindeki birlik herkese faydalıdır ve bu böyledir
  • doğaya direnmek faydasızdır.

Yani, sadece zıt taraflarımız içinde kalmayı kabul etmenin, yalnızca acı çekmeyi artırdığını ve doğanın bizden, birleşmek için bu tür eğilimlerin üzerine çıkmamızı istediğini görürdük.

Doğa, nihayetinde tüm farklılıklarımızın üstünde birleşmemiz için bize rehberlik eder.  Algılama ve duyumdaki bu eğilimi ifşa eden insanlar yani Kabalistler, bunun hakkında “sevgi tüm günahları örter” diye yazdı.

Bu, karşıt tarafların, her iki tarafın da sahip olduğu olumsuz özellikleri keşfetmesi ve bölünmenin üzerinde birliği öğrenme ve uygulama yönteminin yardımıyla, her iki tarafı da köprülemesi gerektiği anlamına gelir.

Kendimizi doğal eğilimlerimize bırakırsak, o zaman sadece birbirimize karşı daha fazla nefrete yönlendiriliriz.  Yani, insan doğası egoisttir, öncelikle diğer her şeyden çok kendi yararını düşünür ve dünya görüşlerimizin tümü, bu dar gerçeklik algısı ve hissi üzerine inşa edilmiştir.  Bu nedenle, onlar bizi, çalışmamamız için başkalarının değiştirilmesi veya ortadan kaldırılması gerektiğini hissettiğimiz bir krize götürürler.

Bugün, bu sorunu belirleme yeteneğine sahibiz.  Her biri sistemde benzersiz bir yere ve görüşe sahip olan bireyleriz ve bu nedenle birbirimizden farklıyız.

Ancak, hepimizin paylaştığı ve içinde var olduğumuz, tek bir doğa sistemi hakkında,  bu sistemin bizi farklılıklarımızın üzerinde birleşmeye nasıl yönlendirdiği hakkında farkındalığımızı artırmalıyız ve bu nedenle aramızdaki tüm farklılık ve anlaşmazlıkların üzerinde bağlar kurmalıyız.

Sanki binamızda yeni bir kat inşa etmek için yola çıkmışız gibi: birinci katımız el değmemiş tüm çeşitli manzaralarımızı barındırıyor ve ikinci katta bizi her şeyden önce birbirine bağlayan şeyi takdir ediyoruz.

Bugünün dünyasında herkese yer vardır.  Aramızda yeni bir bağ kurmamız gereken zaman geldi, birinin diğerini yok etmek istediği yer değil.  Başkalarını yok ederek kendimizi yok ederiz.  Bu bir doğa kanunudur.  Artı ve eksi yan yana var olmalı ve aralarına her ikisinin de tek bir sistemin parçası olarak uyumlu bir şekilde çalışmasını sağlayan yeni bir mekanizmanın yerleştirilmesi gerekiyor.

Bu nedenle, kendimizi varlığımızın bütünü olan egoist insan doğasının üzerinde varmış gibi hissedeceğimiz bir duruma ulaşmalı ve çok daha büyük bir gerçekliği keşfetmeliyiz.