Category Archives: Global Kriz

Twitter’da Düşüncelerim / 4 Ekim 2020

İngiltere’nin eski Tıbbi Baş Sorumlusu Sally Davies: Bundan sonra en az beş yılda bir salgın veya sağlıkla ilgili bir acil durumla karşılaşacağız. Benim yorumum: Yalnızca insanlar arasındaki bağ salgınlara karşı bir engel oluşturacaktır!

Hiçbir şeyi kaydedemem veya tutamam çünkü manevi kabım yalnızca bir nokta, bir pikseldir. Onludaki diğer piksellere bağlı olmalıyım. Aksi takdirde başardığımı hemen kaybederim. Maneviyat içimizde değil, sadece aramızdaki bağda tutulabilir.

Bir araya geldiğimizde, başardığımızı kaybetmekten korkmayın. Birliğimizi önemsediğimizde, bir kayıp bile eskisinden daha önemli, yeni bir şey almak için olacaktır. Daha da ilerlemek için önceki başarıları unutmalıyız.

Her seferinde sizin için her şey yeni gibi olacak.

Hepimize iyi bir Sukot bayramı diliyorum. Parlak, tatlı, başarılı ve sıcak olsun. Hep birlikte büyük bir çadırda oturalım – tüm insanlık.

“Yeni Bir Navigasyon Sistemi İhtiyacı İçinde” (Linkedin)

Dünya o kadar hızlı değişiyor ki takip edemiyoruz. Okulda veya üniversitede küreselleşme ile ilgili eğitim gördük ama bunu hayatımızda gerçek bir sorun olarak hiç hissetmedik. Şimdi, Batı Avrupa’da pencereden dışarı bakıp, Amerika’nın Batı Kıyısı’ndaki yangınlardan çıkan dumanla grimsi hale gelen, soluk mavi gökyüzünü görmek, gerçekten tek bir teknede olduğumuzu anlamak için yeterli. Dünyayı üç boyutlu bir dünyada yaşıyormuşuz gibi geziniyoruz ama böyle değil; bir kürenin içinde yaşıyoruz ve o kürenin her noktası diğer her noktayı etkiliyor. Yaptığımız, söylediğimiz ve hatta düşündüğümüz her şey dünyadaki diğer herkesi etkiliyor. Korkunç bir düşünce, ama yine de doğru. Yakın zamanda, dünyanın sorunlarını “küresel ortaklık eksikliğine” bağlayan eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’a katılıyorum, ancak bunun ortaklıktan daha derin olduğunu düşünüyorum; hayatta kalmamız bağlantılı hale geldi.

Aslında, Koronavirüsün bize öğrettiği ilk ders, her bir elementin diğer unsurları etkilediği yeni bir varoluş boyutuna, küresel boyuta geçtiğimizdi. Pek çok insan, Koronavirüsle ilgili karşılıklı sorumluluğumuzu tanımlamak için, “Herhangi bir yerdeki enfeksiyon, her yerde enfeksiyondur.” ifadesini kullandı, ancak bu, diğer her şey için de geçerlidir.

Bu nedenle, birbirimizi sevmesek ve çoğu durumda birbirimiz için en kötüsünü dilesekte, bu tutumu sürdürmeyi göze alamayız; bu bize doğrudan ve çok kişisel olarak zarar verecektir. Kelimenin tam anlamıyla birbirimizden sorumlu hale geldik. ABD’deki yangınları ve kasırgaları, kendi kasabamızda oluyormuş gibi önemsemeliyiz; Covid’den ölen milyonlarca insanı, kendi ailemizmiş gibi önemsemeliyiz ve dünya çapında yeterli yiyecek ve suya, barınağa ve hatta sağlık önlemlerine sahip olmayan milyonlarca insanı önemsemeliyiz. Acı çeken tüm insanları önemsemeliyiz çünkü bugün onlar yarın biziz, bu kadar basit ve bu kadar gerçektir.

Ve yapabileceğimiz hiçbir şey yok değil. Herkese yetecek kadar yiyecek ve su var; Covid’i durdurmak ve hatta iyileştirmek için yapabileceğimiz çok şey var ve Dünya’nın iklimini dengelemesine yardımcı olmak içinde yapabileceğimiz çok şey var. Ancak şu anki kıyasıya rekabet tutumu içinde, hiçbir şey yapamayacağız ve hepimiz Dünya’nın batan teknesinde boğulacağız.

Yani yapmamız gereken ilk şey, birbirimizle bağ kurma şeklimizi değiştirmektir. Toplumsal atmosferi değiştirirsek, birdenbire, birbirimize yardım etmek çok doğal gelecek. Bu gerçekleştiğinde, kendi ihtiyaçlarımız için ve başkalarını mahrum bırakmak için depoladığımız geniş kaynaklar, en çok ihtiyaç duyulan yere hızla ulaşacaktır. Dünya’nın çehresini ve insanlığın kaderini birkaç ay içinde değiştirebiliriz; bu sadece olumsuz bir tutumdan başkalarına karşı olumlu bir tutuma geçiş meselesidir. Bunu uygularsak, Dünya’da cennette yaşarız. Yapmazsak, Cehenneme gitmek için ölmemize gerek kalmaz; o bize gelecektir.

“Koronavirüsün Dünyaya Yayılmasını Nasıl Durdurabiliriz?” (Quora)

Koronavirüsün yayılmasını durdurmak için öncelikle hastalığın kendisini doğru bir şekilde teşhis etmemiz gerekiyor. Yani, daha iyi ve daha sağlıklı bir duruma doğru ilerlememiz, mevcut durumumuzun doğru teşhisine bağlıdır.

Dahası, hastalığın doğru teşhisine ek olarak, hastalığın basitçe ortadan kalkmasını veya harika bir ilacın ortaya çıkmasını ve sonra her şeyin yoluna girmesini beklemeyi bırakmamız akıllıca olacaktır.

Doğanın nedensel düzeylerinde nasıl işlediğini daha derinlemesine inceleyebilseydik, bu salgın aracılığıyla bize nasıl davrandığını ve bizden ne istediğini görebilirdik.

Bu virüsün insanlığa verdiği acı, ıstırap ve uzun süreli rahatsızlık, hastalığın nedeninin insan ilişkileri seviyesinde keşfedilmesine uyanabilmemiz içindir – virüsün arkasında bizim birbirimizden kopuşumuz ve yabancılaşmamız vardır.

Birbirimize karşı bölücü tutumlarımızın Koronavirüs de dahil olmak üzere yaşadığımız her ızdırabı meydana getirdiğini ne kadar erken anlarsak, o zaman görüşümüzü bu tür tutumları düzeltmeye o kadar çabuk odaklayabiliriz.

Yine de, pandemiden hiçbir şey öğrenmediğimizi görüyorum: çözümün bir aşı yoluyla gelmesini beklemeye devam ediyoruz ve ayrıca kKoronavirüs öncesi egoist-tüketici yaşam tarzlarımızı yeniden canlandırmaya çalışıyoruz, maddi refahın dar bireysel vizyonları için, devam eden bir yarışmada kendimizi birbirimizle karşı karşıya getiriyoruz.

Bununla birlikte, birbirimizle nasıl ilişki kurduğumuzu gözden geçirmeyi ne kadar uzun süre başaramazsak, o zaman Koronavirüs (veya ondan sonra sıraya giren diğer virüsler) bizi o kadar çok endişelendirecektir. Salgın devam edecek çünkü bugün doğa bizi birbirimize karşı tutumumuzu iyileştirmeye zorluyor.

Bu nedenle, Koronavirüsün yayılmasını durdurmak, öncelikle birbirimize olan nefretimizin esas nedeni olduğunu anlamayı gerektirir. Bununla böyle bir ilişki kurduğumuzda, bir hastalığın tedavisinin yarısı onun doğru teşhisinde olduğundan, hastalığı tedavi etmek için zaten önemli bir adım atmış oluruz.

Bu nedenle, doğa hakkında daha derin bir anlayışa sahip olanlar, bu mesajı insanlığa açıklamak için çok çaba sarf etmekteler çünkü onlar, insanlığın bu mesajı ne kadar çok duyarlarsa, salgından o kadar çabuk iyileşebileceğini ve daha uyumlu ilişkilerle daha iyi bir dünyaya ilerleyebileceğini bilmekteler.

Koronavirüs aşılarına ihtiyacımız yok. Ayrıca Koronavirüs aşısını ilk çıkaranlar olma yarışındaki ülkelerin ve uzmanların arkasındaki niyetlere de bakarsak, o zaman insanlığı iyileştirmek için saf bir niyet değil, servet, gurur ve güç için egoist güdülerle dolu bir niyet buluruz. Bu nedenle, aşılar da dahil olmak üzere bu tür egoist nedenlerle yapılan herhangi bir şeyden olumlu bir ilerleme ortaya çıkmasını bekleyemeyiz.

Vücudumuza enjekte edilecek bir aşı aramak için milyonlarca dolar ve yüzlerce saat harcamak yerine, içimizde zaten var olan aşıyı aramak daha akıllıca olur – eğer birbirimizle olumlu, iyi ve sevgi dolu ilişkiler gerçekleştirirsek, o zaman Koronavirüsün yayılmasını ve bugün hayatımızı bozan sayısız diğer hastalıkları ve sorunları durduracağız.

Kalplerimizde böyle bir “aşı”ya sahibiz ve bizlere her an onu birbirimize enjekte etme fırsatı verilmiştir. Ya bölücü tutumlarımızın istemsizce bizim aracılığımızla hareket etmesine ve birbirimize zehir enjekte etmesine izin veririz ya da her birimiz karşılıklı sorumluluğumuzu kabul eder ve böylelikle bölücü tutumlarımızın üstünde, birbirimizi önemsemeyi ve sevmeyi hedefleyerek virüse karşı panzehiri birbirimize enjekte ederiz.

Bölünmenin üzerinde, sevgi, birleşme ve birliktelik tüm hastalıkların panzehiridir. Bu çözümü, aşılar için klinik deneyler oluşturmamıza benzer şekilde test edebiliriz, örneğin, birbirlerine yabancı olan insanları, virüse karşı nasıl bağışıklık kazanacaklarını görmek amacıyla yeni bir içsel yakınlığa ve içten bağlara yönlendirmeye odaklanan laboratuvarlar oluşturarak.

Daha sıkı karşılıklı bağımlılık ve birbirine bağlılık dönemi olan, yeni bir çağa ne ölçüde girdiğimizi henüz içselleştirmedik ve birbirimize karşı tutumlarımızın dışında hiçbir tedavi, bu çağda herhangi bir şeyi düzeltmeye yaramaz.

Bugünden itibaren, değişmesi gereken içimizdeki bu noktayı – birbirimize karşı tutumumuzu – tam olarak aydınlatmak için daha fazla darbe deneyimleyeceğiz.

Bu nedenle Koronavirüsün yayılmasını durdurmak, birbirimize karşı egoist tutumlarımızda virüsün nedenini teşhis etmeyi gerektirir ve bu olumlu tutumlar, virüs ve hayatımızdaki diğer tüm sorunların çaresini elinde tutmaktadır.

Böyle bir bilgi zaten bizi iyileştirmek için hareket eder.

Olumlu ilişkiler, hayatımızdaki olumlu olan her şeyin kaynağıdır ve bu tür ilişkilerin eksikliği, hayatımızdaki olumsuz olan her şeyin kaynağıdır. Aynı şekilde Koronavirüs de bize bu prensibi öğretmek için ortaya çıkmış bir olgudur.

Hemfikir olsak da olmasak da, içimizde zaten var olduğu için onu denemenin hiçbir maliyeti yoktur. Virüsün tedavisini denemek ve bulmak için ellerimizle veya bacaklarımızla herhangi bir şey yapmak için para veya çaba harcamamıza gerek yok. Eminim ki, birbirimize karşı tutumumuzu iyileştirdiğimiz an, Koronavirüsün yayılmasının durma noktasına geldiğini göreceğiz.

 

“Biz, Bizim İçin Değilsek, Kim Bizim İçin”

Dr. Michael Laitman Facebook Sayfamdan  28.08.2020

Öğretmenim derdi ki, eğer biri ağır bir çantanın yanında durursa ve insanlardan onu kaldırıp omzuna koymasına yardım etmelerini isterse, kimse ona yardım etmez. Ama çantayı alır, omzuna koyarsa ve çanta tek başına taşıyamayacağı kadar ağır olduğu için adeta kayıyorsa, etrafındaki herkes yardımına koşacaktır. Hikayenin kıssadan hissesi basittir: Yardım istemeden önce kendinize yardım etmek için çaba gösterin. O zaman, yardıma ihtiyacınız olursa, o kesin gelecektir.

Günümüzde, sadece kendimize yardım edebileceğimiz her zamankinden daha fazla nettir. Devlet görevlilerinin bizim için işimizi yapmasını beklersek, sonsuza kadar bekleyebiliriz. Ancak karşılıklı sorumluluk yoluyla elde edebileceklerimizin sınırı yoktur.

Covid-19 pandemisinden öğrenebileceğimiz pek çok ders var ama bence en önemli çıkarım, bizler tek bir sistemiz ve sistemin refahı, onun parçaları arasındaki bağların kalitesine bağlıdır. İnanılmaz bulaşma kolaylığıyla virüs bize şunu öğretti: herhangi bir yerde bir enfeksiyon, her yerde enfeksiyon demektir. İrademize karşı, o bizi birbirimizin sağlığından sorumlu yaptı, ancak bunu yaparken zaten bildiğimiz bir gerçeği vurguladı: Tamamen birbirimize bağımlıyız.

Birbirimizden sorumlu olduğumuzun farkına varmak, sadece birbirimize hastalık bulaştırmamamız gerektiğini öğretmekten ibaret değildir. Bu bizlere, eğer gezegende iyi bir yaşam sürdürmek istiyorsak, kalplerimizi birbirine bağlamamız gerektiğini, aksi takdirde birbirimize fiziksel olarak yardım etmek için yapmamız gerekeni yapma motivasyonumuz olmayacağını gösterdi.

Başka bir deyişle, salgınla birlikte yaşadığımız sağlık krizi her şeyden önce bir toplumsal krizdir, toplumsal parçalanmanın bir belirtisidir. Aslında, toplumsal parçalanmadan muzdarip olmasaydık, şu anda yaşadığımız krizlerin çoğu asla gerçekleşmezdi. New York ve Chicago’daki silahlı şiddet dalgası, toplumsal parçalanmanın bir belirtisi değil mi? Reçeteye tabi olan ilaçlara ve hatta her yıl on binlerce Amerikalıyı öldüren reçetesiz satılan ilaçlara bağımlılık krizi, bu toplumsal parçalanmadan kaynaklanmıyor mu? Ya aile içi şiddet, polis şiddeti, ırkçılık, fanatizm, cinsel taciz, sözlü ve fiziksel taciz, depresyon, obezite, boykot kültürü, bunların hepsi toplumsal parçalanmanın sonuçları değil mi?

Açıkçası, bugün ihtiyacımız olan gerçek çare birbirimizle ilgilenmek ya da en azından birbirimizden sorumlu olmaktır. Ama bunu bizler yapmazsak- toplumdan topluma, şehirden şehire, devletten devlete ve ülkenin her yerinde olmak üzere- kimse bizim için toplumsal sorumluluk inşa edemez.

Covid-19 bir meydan okumadır. Ve meydan okumaya başkaldırmak, zorluğun bizi öncekinden daha yüksek bir seviyeye çıkarması gerektiği anlamına gelir. Yoksa neden ilk sırada meydan okuma geldi ki? Bu Koronavirüs durumunda, açıkça bizi izolasyonun en düşük noktasından bağın zirvesine yükseltmek için geldi. Bu, bugün, mutluluğa giden yolumuzdur.

Aşı Zaten Her Kalpte Var

Koronavirüs ile mücadelede esas olan, hastalığın kendisini anlamaktır. Hangi durumda olduğumuzu anlayana kadar, iyileşmeye doğru bir sonraki aşamaya geçemeyeceğiz. Sonuçta doğa bize virüsü sona erdirmemize ve onu unutmamıza izin verecek mucize bir tedavi vermeyecek.

Doğanın amacı bize hastalık boyunca rehberlik etmek ve bizi iyileştirmek değildir. Doğa, virüsten acı çekmenin, bizi onun içindeki insan faktörünü yani kopukluğumuzu ve birbirimizle kötü ilişkilerimizi açığa çıkarmaya zorlamasını istiyor.

Ve sonra başkalarının ne düşündüğü ve hissettiği hakkında endişelenmeye başlamak için, birinin diğerine karşı tavrını düzelteceğiz, kalplerinde ne olduğunu anlayacağız. Böyle bir ilişki kurmazsak, Koronavirüs veya ardındaki diğer virüslerden uzun bir süre acı çekmeye devam edeceğiz. Yeni bir çağda olduğumuz ve insanların başkalarına karşı tavırlarını düzeltmek zorunda olduğumuz için salgın bitmeyecek.

Her kötü durum, birbirimize duyduğumuz nefretin sonucudur. Bunun tam olarak farkına varılması, zaten tedavinin başlangıcı olarak hizmet eder. İnsanlık bu mesajı duyarsa, bu zaten tedavinin yarısıdır. Tüm bu aşılara ihtiyacımız yok. Şimdi her ülke insanlığı iyileştirmek için değil, ondan para kazanmak için Koronavirüse karşı ilk aşıyı yapan ülke olmaya çalışıyor.

Bu tam olarak tersi eylemdir. Her ülke bir aşı satmak istemekte. Tüm insanlığı kurtarabileceği gerçeğiyle gurur duymazlar, herkese : “Aşımızı alın ve tedavi olun!” diye teklif etmezler. Hayır, “Bunu satın alın” derler. Yani burada, bu darbenin bizi nasıl yönlendirdiğinin tam tersi davranıyoruz. Ve bu yüzden aşı herhangi bir gelişme getirmeyecektir.

Ancak Koronavirüs için zaten bir tedavimiz var, bir aşımız var. Ve bu çok basit: Birbirine karşı iyi bir tutum tüm virüsleri etkisiz hale getirir. Aşı mı istediniz? Ona sahipsiniz! Herkes kalplerinde virus için bir tedaviye sahiptir. Kullanın onu! Bundan başka hiçbir şeye gerek yok.

Kalpteki bu antivirüs, sevgi, birlik ve kalbin yakınlığıdır. Tüm virüsleri yok eden en güvenilir ilaçtır. Şu anda test edilen deneme aşıları gibi klinik denemeler yapalım. İnsanların gerçekten yakınlaşmaya başladığı bir grup kurup, Koronavirüsten etkilenmemelerini sağlayacağız.

Ve bunda annesinin kalbi olan bir kadının özel bir rolü vardır. Kadınlar gerçekten Koronavirüsten  kurtulmak isteseler ve ortak çabalarıyla bunun mümkün olduğunu anlasalar bunu yaparlardı.

Aksi takdirde salgın büyüyecek çünkü yaz bitti ve çocuklar okula dönüyor. Ve sonra tatiller, bayram toplantıları ve dualar için zaman gelecek. Her şeyi olduğu gibi bırakırsak darbelerin sonu gelmez. Doğa boyun eğmeyecek.

Bizler “son nesil” denen yeni bir çağdayız ve komşumuzu kendimiz gibi sevmeye başlamalıyız. Sadece bu, şu anda insanlığı her şekilde bekleyen tüm hastalıkların tedavisi olabilir. Nereden darbe bekleyeceğimizi bile bilmiyoruz ama gelecekler.

Dünyanın her yerindeki kadınların bizi duyacağını ve her insanın, özellikle de kadınların kalbinde herkesi kurtarabilecek bir güç olduğunu anlayacağını umuyoruz. Görünüşe göre insanlar arasındaki ilişkinin virüsle, kimyayla ve biyoloji ile bir bağlantısı yok ama aslında öyle. İlişkimiz en yüksek gizli güce sahiptir ve bu nedenle, yalnızca onları düzelterek virüslerle baş edebiliriz. Aksi takdirde, hepimiz acı çekeceğiz, özellikle de kadınlar.

Virüsün aramızdaki egoist bir bağın sonucu olarak ortaya çıktığını ve iyi ilişkilerin virüsü yok ettiğini ve bir ilaç görevi gördüğünü anlamak – bu bilgi bile bizi iyileştirmeye başlayacak. İyi ilişkiler tüm iyiliklerin kaynağıdır ve böyle bir bağın olmaması tüm kötülüklerin kaynağıdır ve Koronavirüs bunu bize kanıtlamak içindir.

Bir anne olarak kadın, tüm aileyi başkalarına iyi davranmaya yönlendirmelidir. Annemizin bizi okula gönderirken ya da bahçede yürürken bize nasıl talimat verdiğini hatırlıyor musunuz: “İyi bir çocuk olun, kavga etmeyin, o zaman onlar da size zarar vermez. Caddeyi sadece uygun geçitten geçin. Başkalarıyla ilgilenin, onlara yardım edin, o zaman onlar da size yardım edecekler “.  Buna “iyi çocuk” olmak denir. Öyleyse hepimiz iyi çocuklar olalım. Ve kadınlar, anneler bunu bize anlatmalı. Sonuçta, bununla hiçbir şey kaybetmeyiz!

Neden çocuklara sokakta iyi davranmayı öğretiyoruz ve bunun onlara iyi geleceği konusunda kendimize güveniyoruz? Çünkü iyiliğin karşılığında iyiliği uyandırdığını biliyoruz. Ve burada da durum aynıdır, birbirimize karşı daha iyi olalım ve bunun nasıl yardımcı olduğunu görelim. Bu da eğer birdenbire Koronavirüsü yok etmezse, o zaman bize pek çok sıkıntı getiren bencilliğimizi biraz sınırlandırarak ne kaybederiz ki?

Zaten içimizde olan ilacı denemeye değer. O zaten var, hiçbir şey icat etmemize gerek yok. Ve eminim ki kalbimizdeki bu ilacı kullanırsak tüm virüsleri yeneceğiz.

Twitter’da Düşüncelerim / 25 Eylül 2020

Koronavirüs bir darbe değil, gelişimimizi kolaylaştırmak, bizi birlik yoluyla bir araya getirmek – doğanın Üst gücünü algılamak için büyümemize doğru bir itiştir. Ona bağlı olmalıyız. Bunun hiç bir dinle ilgisi yoktur. Ancak o zaman hayatımız daha iyi olacak.

Twitter’da Düşüncelerim / 23 Eylül 2020

Birdenbire diğer insanlara tehlikeli bir bağımlılığa düştüm. İşin gerçeği, onlar da bana bağlılar ama bu işimi daha da kolaylaştırmıyor. Ve başkaları beni enfekte etmemenin bilincinde değilse, onlardan enfekte olacağım, kendini bundan korumak neredeyse imkansız.

Ve tüm sevdiklerim de tehlikede.

Virüs bize tamamen bağımlı olduğumuzu hatırlatıyor. Biyosferin sistemik dengeyi korumasına izin veren bilgileri taşır. Aramızda doğru bağı kurmadığımızda, virüs bunu biyolojik düzeyde yapar – bizi başkalarını önemsemeye zorlar.

Koronavirüsün etkisinin bir sonucu olarak, çaresiz karşılıklı bağımlılığımızı düşünmeye ve karşılıklı sorumluluğumuzu gerçekleştirmeye başlayacağız.

Baal HaSulam: “Doğa, usta bir yargıç olarak, gelişimimizi hesaba katarak bizi cezalandırır.”

Büyürsek, doğa bizi cezalandırmak zorunda kalmayacak. Birbirimize karşı tamamen sorumlu olarak kendi gelişimimize katılırız, karşılıklı garantide gerçek bir hedef buluruz.

İnsanın özü doğadan özgür olmak değil, bilinçli olarak onunla uyum sağlamaktır.

Bir embriyonun annenin içinde olması gibi, insan da daima Yaradan’ın içindedir.

İnsan sadece Yaradan’ın ona “NE söylediğini” hissetmeli – bu en yüksek safhadır!

Twitter’da Düşüncelerim / 22 Eylül 2020

Dünyamızın üzerine yükselmeden, yaşamı tek hücre içinde hissederim. Başkalarıyla birleşirsem, her şeyin içinden akan ortak yaşam akımını hissederim. Buna manevi yaşam denir. Ortak bir yaşam bir hissine ulaşırız ve onun 125 seviyesini ediniriz. Ve onların tümü sonsuz yaşama aittir

Maneviyat, Mısır’dan (ego) kaçış, Pesah ile başlar. Ama haz alma arzusundan (Malhut) ihsan etme arzusuna (Bina) kadar 7 ay boyunca gelişmesi gerekir. Pesah’tan sonraki yedinci ayda Roş Haşana (Yeni Yıl) gelir, yeni bir manevi derece oluşturmaya başladığımızda yeni bir başlangıç.

Ama ne inşa etmeliyim? Neden uzaklaşıp neye yaklaşmalı? Bu yüzden egoist niteliklerimi incelediğim Selihot (pişmanlıklar) dönemi yeni yıldan önce gelir. Ben almadan ihsan etmeye, hayvan zihninden Yaradan’ın aklına, mantık üstü inanca gitmek istiyorum.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Koronavirüs salgını kontrolden çıkıyor” dedi. COVID-19 salgını, başka hiçbir şeye benzemeyen bir krizdir. Bu doğru: İnsanlığın iyilik ya da kötülük yoluyla ıslahının bir dönemine girdik. Islahın yöntemi Kabala’dır. Gecikmemek iyi olur!

Bu Yeni Yıl öncekilerden farklıdır, çünkü Yaradan dünyayı bir bütün olarak açıkça ele almaya başlıyor. Ve biz O’na aynı şekilde davranmalıyız, tüm dünya olarak Yaradan’a dönmeli, tüm dünyayı Yaradan’ın bizim için belirlediği bu hedefe çekmeliyiz.

Bu Yeni Yılda, yeni bir gerçeklik hali ortaya çıkıyor. 5780 yıllık gelişimden sonra, insanlık ilk manevi dereceye yükselebilir. İlk onlular kapıyı açıp giriyor, bütün dünyayı onlarla birlikte çekerek. Haydi sorumluluğun ağırlığı, güveni ve karşılıklı garanti ile hazırlanalım.

Bireysel onlulardan tüm insanlığı içeren tek bir onluya. Bu, Yaradan’a bağımızın ölçüsüdür!

Bizim günahımız başkalarıyla bağ kurma arzusunu ihmal etmek ve bu konuda yardım için Yaradan’a dönmemek. Yaratılışın amacı, sadece yaratılanları tek bir arzu içinde birleştirerek, Yaradan’da birleşmektir.

Yaradılışın amacına bu şekilde ulaşırız- Yaratan’ın nitelikleriyle benzerlik, sevgi ve O’na bağlılıkla

Yaradılışın ıslahı, Adem’in ruhu, yaratılanların birliğinde, karşılıklı garantide, “Komşunu sev” emrinin gerçekleşmesinde ve ötesindedir, yaratılan sevgisinden Yaradan’ın sevgisine, gelişimimizin amacı.

Roş Haşana (Yeni Yıl) – Günahlarımız için Yaradan’dan af dileme zamanı. Yaradan’ın bir önemi veya büyüklüğü hissine sahip olmadığımı hissediyorum, bunun için tövbe ediyorum. Sonuçta, Yaradan’ı büyük ve önemli hissetseydim, farklı davranırdım. Tek eksikliğim Yaradan’ın hissidir.

“Bırak Seni hissedeyim ve ben değişeceğim!” – Yaradan’a söylenmesi gereken budur, bu doğru istek ve pişmanlıktır. Suç işlerim çünkü Yaradan’ın hissi yok, inanç yok ve beni durduracak kimse yok. Farklı davranamam çünkü Yaradan hükmetmiyorsa o zaman bu kötü eğilimdir!

Geçmişi gündeme getirmiyor ya da bunun için özür dilemiyoruz. Daha önce ne olduğunun değil, şimdi düzeltme istemediğimin ve bu konuda Yaradan’ın yardımını talep etmediğimin farkındalığına gelmeliyim. İlerlemek istiyorum, yaptığım şey hakkında gözyaşı dökerek geçmişe dalmak değil.

Ben bir şey yaptım mı ? Ben hiçbir şey yapmadım, hepsi Yaradan’dı. Ve bunu bilerek yaptı ki böylece neyi düzeltmem gerektiğini bileyim. Bu kötülüğü, şimdi ortaya çıkan suçu alıyorum ve düzeltmeye başlıyorum. Tüm amacım ileriye doğru, geriye değil …

“Bırak seni hissedeyim ve ben değişeceğim!” Yaradan’a tam olarak söylenmesi gereken şey budur, bu doğru istek ve gerçek pişmanlıktır. Suçu işlememin sebebi neydi? Çünkü Yaradan’ın İnanç denen bir hissi yoktu.

Yaradan hissi yok, inanç yok, bu yüzden beni durduracak kimse yok. Farklı davranamam çünkü Yaradan bana hükmetmezse, o zaman kötü eğilimin – egoizmin kontrolü altındayım! Bu nedenle, Yaradan’dan bana hükmetmesini istiyorum. Bu benim temel talebim!

Roş Haşana (Yeni Yıl) arifesinde, herkese en çok eksik olduğumuz şeyi diliyorum – bağı, aramızdaki yakınlığı, sevgiyi. Bu her zaman halkımızı kurtarır, kodekste, sicilde, milletin kendisinin kromozomlarında.

Bize Yaradan’a benzer, Adam olma ve tüm insanlığı ıslaha doğru çekme şansı veriliyor. Bu bizim işimiz, bu nedenle Yaradan’ın hizmetkarları olarak adlandırılıyoruz. Bu çok yüksek bir ayrıcalık, özel ve onurlu bir görev. Bir kişi bunu ihmal ederse, başkasıyla değiştirilir …

Şu anda, insanın ve tüm insanlığın ıslah metodunu yaymak bize ağır bir yük gibi görünebilir. Ama ilerledikçe, Yaradan’a zevk veren şeyin bu olduğunu anlayacağız ve eğer O’nu yüce olarak hissedersek, o zaman memnuniyetle bu yüke katlanacağız ve hiçbir ağırlık hissetmeyeceğiz.

Karşılıklı Garanti Yasası İçinde

Karşılıklı garanti yasasının içindeyiz ve ona göre ilerliyoruz. Bütün hayatımız, istesek de istemesek de, anlasak da anlamasak da bu yasanın yerine getirilmesine bağlıdır. Tüm insanlık karşılıklı garanti doğrultusunda ilerliyor.

İnsan hayatına kıyasla önemsiz bir süre olan üç ay öncesine baksanız bile, gelişimimiz, bugün ve gelecek ile ilgili fikirlerimizin nasıl değiştiğini göreceksiniz. İleriye doğru büyük bir sıçrama yaptık.

Üç ay öncesine kadar Koronavirüs salgınının hızla sona ereceğini ve önceki hayatımıza dönmemizi sağlayacağını düşünüyorduk. Ama bugün kimse böyle düşünmüyor.

Tüm insanlıkta, milyarlarca insanda nasıl bir devrimin yaşandığına ve hayata karşı tutumlarının nasıl değiştiğine bakın. Kurtulamayacakları bir tür zorunlu süreç içinde olduklarını anlamaya başladılar. Hayatlarından sorumlu değiller ama hayat onları kontrol ediyor ve onları çekiyor ama kendileri için belirledikleri hedefe doğru değil.

Hayat bir daha eskisi gibi olmayacak. Çok kısa sürede geçmiş, şimdi ve gelecek arasında dramatik değişimler görebileceğimiz bir süreç içindeyiz. Herkesin hayatıyla ilgili çok önemli keşifler yaptığı ortaya çıktı; bugünün dün gibi olmayacağını ve yarının bugün gibi olmayacağını anladılar. Böylelikle doğa, Yaradan, bizleri realitenin algısının başka bir seviyesine yükseltmektedir.

Yaradan ile ortak oluyoruz, O’nunla aynı sürece katılıyoruz, ancak şimdilik sadece pasif olarak. Doğa değişiklikler yapar ve biz bu süreç içinde, önümüzde ortaya çıkarken onu izleriz.

Zaten dünyayı kontrol etmediğimizi ve onu değiştiremediğimizi görmekteyiz. Gelecek hala siyah görünse bile, yine de başka seçeneğin olmadığını ve ne olması gerektiğini anlıyoruz. Ve sonra soru ortaya çıkıyor, bir şeyleri değiştirmek mümkün mü?

Geleceği değiştirmek istiyorsak, Yaradan’ın bizim için belirlediği koşulları kabul etmeye her geçen gün daha hazır olmalıyız. Hala pasif olabiliriz, ancak önümüzde gelişen sürece zaten katılıyoruz. Bu hayatımızın her tarafında medyada, insanlar arasında ve ailelerin içinde fark edilmektedir ve bu çok büyük bir başarıdır.

Herkes yavaş yavaş başını eğer ve eskisi kadar kendine güvenen ve kendinden emin değildir. Doğa tarafından belirlenmiş bir akışın içinde olduğumuzu anlıyoruz. Doğa bizim için karşılıklı garanti yasasını oluşturdu ve bu her gün daha açık hale gelecek ki, ancak doğru bağ yoluyla hayatlarımızı düzenleyebilir ve tüm talihsizliklerimizin sebebinin aramızda iyi bir bağ eksikliğinden dolayı olduğunu anlarız.

Bütün bunlar yakında herkes için netleşecek ve karşılıklı garanti yasasının bağlayıcı olduğunu ve ona uymaktan başka seçenek olmadığını anlayacağız. Bunun için kendimiz çabalar, zamanı hızlandırır ve bu bizi yakalamadan, bizi zorla yerine getirmeye zorlamadan önce, bunu yerine getirmemiz için ona daha da yakınlaşmamız iyi olur. Bunu kendi isteğimizle, gönüllü olarak yerine getirmek isteriz.

İnsanlık gün geçtikçe karşılıklı garantiye yaklaşıyor, gözlerini daha da açıyor.

Twitter’da Düşüncelerim / 21 Eylül 2020

Virüs yok etmiyor ama dünyayı ele geçirdikçe hayatımızı felç ediyor ve bunu yaparken de tüm dikkati kendisine çekiyor. Bu, manevi bir dereceden, ortak ıslahımızın son programından kaynaklanır. Onu özel kılan ve herkesi umutsuzluğa düşüren budur.

Sorun, bize birleşmemiz gerektiğini göstermek için birbirimize bağlı olduğumuz üst dereceden kaynaklanıyor. Birbirimize yakınlaşırsak salgın azalır. Egoya geri dönersek, salgın geri dönecektir. Böylece Yaradan bize, bizimle O’nun arasındaki bağa doğru çabalamayı öğretecektir.

Koronavirüs salgını, sorunlarımızın düşmanlığımızın bir sonucu olduğunu hissettirmeli. Fiziksel ve duygusal safhaları birbirine bağlamalıyız. Birbirimizi duygusal olarak hissetme ve bir arada olmanın ne kadar harika olduğu hissetme konusundaki mesafemiz ve yetersizliğimiz tüm talihsizliklerimizin sebebidir.