Category Archives: 10’lu Gruplar

Gerçek Hayat Sadece Onluda Başlar

Dünyalardan inişin bir sonucu olarak, haz alma arzumuz, bu yol boyunca kısıtlamalardan, filtrelerden, parçalanmalardan ve çeşitli gizlenmelerden geçerek, Yaradan’dan gitgide uzaklaşmaktadır. Bu dünyaya ulaştığında, haz alma arzusu kendini beş dünyanın (Olamot) gerisinde- gizlenmede (Alamot) bulur, yani en kötü koşulda.

Kabalistik kitaplarda bahsedilen bu dünya, olası tüm manevi durumların en düşüğüdür ve maddesel dünyamız daha da düşüktür.

Haz alma arzusu, tüm dünyalardan basamakları iner ve içerisinde maddeselleştiği, maddeye dönüştüğü bir duruma ulaşır; üst dünyalarla olan tüm bağlarını kaybeder. Dolayısıyla var olan manevi dünyaya ulaşmak isteyen bir insanın hangi maddesel, hayvansal bedende olduğu önemli değildir. Kişinin kolu veya bacağı kesilmiş olabilir veya maneviyattan tamamen uzak birinin organı ona nakledilmiş olabilir, ancak bunun manevi edinimi üzerine hiçbir etkisi olmaz.

Eğer bu, manevi yasalara göre ihsan etme ile ilgiliyse ve her zaman sağ taraftan başlamak zorundaysa, kişi sağ elini nasıl kaybedebileceğini merak edebilir. Ancak, bizim bedenimiz kesinlikle manevi edinime bağlı olmayan, basit bir hayvandır. Elbette, kendi önemli işlevleri vardır, çünkü o bize Yaradan’ı edinme isteğimizi ifade ederek manevi gelişimimize başlayabilmemiz için verilmiştir.

Sevgi zoraki olamaz. Aksi takdirde, buna sevgi denmez, “hesaplama” denirdi. Bu nedenle, Yaradan bizi O’nu sevmeye hazır bir arzu ile yaratamazdı. Bu yüzden manevi sistemden tamamen kopmuş olan bu dünyaya inmek ve bu noktadan geri dönüşe başlamak zorunda kaldık.

Tüm manevi dünyalardan ve Yaradan’dan izole edilmiş, halen kendi dünyamızda hayvansal bir bedende var olurken, O’nun bizi sevdiği gibi, Yaradan’ı sevme arzumuzu geliştirmeye başlamalıyız. Eğer kişi, onu buna uyandıran kalpteki noktaya sahipse, o zaman birinin onu çağırdığını hissedebilir ve Yaradan’a geri dönüş yolculuğuna başlayabilir.

Onlu, evrenin yapısının temeli, yaşamın kaynağı olan organizmanın bir hücresi gibidir. Onluya girerek, kapıları üst dünyaya açacağımızı anlamıyoruz. O zaman, şu andaki koşulumuzun hayali olduğunu, sadece kendi seçimimizle, maneviyata kendi başımıza girme fırsatı sağlamak için var olduğumuzu anlarız. Bizler, gelişmeyi ve Yaradan’la eşit olmayı kendimiz istemeliyiz. Önceki tüm bedensel yaşam anlamını kaybedecektir.

Ellerimiz, ayaklarımız ve ağzımız tarafından üretilen her şey aslında yoktur. Hayali bir dünyada yaşamaktayız. Gerçek hayatımız sadece onluda ve ötesinde başlar ve sonsuza dek bizimle kalan şey budur. Yani, bunu isteyip istemediğimize karar verelim.

Real Life Begins Only In The Ten

 

Üst Işığı İfşa Etmek İçin Minimum Süre

Soru: Dünyamızda Hassadim ışığına ulaşan onlu gördünüz mü?

Cevap: Görmedim. Ona yakını, evet. Onlu değil ancak daha az sayıda insan.

Soru: Bu koşula ulaşmaları ne kadar sürdü?

Cevap: Bu önemli değil çünkü bu birçok değişkene bağlıdır. Bu tür ifşa beş ila altı kişiyle birkaç yıl içinde olabilir veya bir onlu için on yıl alabilir. Ancak bunun üç ila beş yıldan daha erken olabileceğine inanmıyorum. Bu minimum süredir.

The Minimal Time To Reveal The Upper Light

 

 

 

 

Gruba Zarar Vermemek

Rabaş, “Toplantının Gündemi”: Her biri toplantının amacını ciddi şekilde düşünmelidir yani toplantı ortaya bir his çıkarmalıdır, dostların toplantısını takiben, her birinin elinde kendi kaplarına koyabileceği bir şeyler olmalıdır ve kişi, “Fakat kaplarına hiçbir şey koyma,” formunda olmamalıdır. Toplantı sırasında özellikle özen göstererek oturmazsa, sadece kendisini değil, aynı zamanda tüm topluluğu da bozacağını bilmelidir.

Kişi tüm gruptan alabildiği ölçüde, gruba vermekte yetersiz de kalabilir, yani ona zarar verebilir.

Soru: Bir insanın sahip olması gereken korku bu mudur?

Cevap: Kesinlikle. Bu onun başarısı veya tam tersi olarak kabul edilir. Genel olarak, kişi grupla ilişkisinde olumlu veya olumsuza doğru gidebilir.

Soru: Öyleyse eğer grupla ilişkimde hedefe doğru yatırım yapmazsam, eylemlerimin ona zarar vereceğinden mi korkarım?

Cevap: Korku sorun değil. Gerçek şu ki, her olumlu veya olumsuz sonuç, gruba ne yatırım yaptığınızdan veya gruptan ne aldığınızdan kaynaklanır. Almak, gruba ilerlemesi için olumsuz bir güç verdiğiniz anlamına gelir. Ancak, ona yatırım yaparak, olumlu bir ilerleme gücü yaratırsınız.

Gerçekte, kendiniz için hiçbir şey almazsınız. Ancak, gruba getirdiğiniz olumlu veya olumsuz gücün çoğu ölçülmelidir ve bu sizindir olan şeydir. Yani grup, eylemlerinizin sonucunu hisseder ve o orada kalır.

Olumsuz güç, kişisel olanlar da dahil eleştiriler, çeşitli tartışmalar ve düşüşler anlamına gelir. Olumlu güçler ise yüksek ruh hali/maneviyat, yolda güvence, ilham vb. dir.

Hem olumlu hem de olumsuz koşullar bir araya getirilmelidir. Ancak olumsuz olanların dikkatle incelenmesi ve çalışmamıza uygulanması gerekir.

Soru: Olumsuz koşulları, nasıl doğru bir şekilde gruba getirebiliriz?

Cevap: Onları doğru bir şekilde dikkatlice incelerseniz, grup bundan faydalanacaktır. Olumlu ve olumsuz faktörler olmadan ilerleme olamaz.

Not To Harm The Group

 

Bağdaki Kritik Nokta

İnsanların, bağ ve komşularını sevme hakkında konuşmak ve birbirleriyle bağ kurmak için her türlü birlikler, kulüpler ve topluluklar oluşturmaya hazır olduğunu görüyoruz. Yine de, tüm bunlar yalnızca belirli bir sınıra kadardır: egoizmin kötülüğü aralarında ifşa olana kadar. Bir insanın egoist doğası ortaya çıkar çıkmaz, her şeyin bittiği ve birliğin dağıldığı yer burasıdır.

Kötülüğün ifşa edilmesinin bu noktasından, kişinin manevi çalışması başlamalıdır. İfşa olan kötülüğün üstesinden gelmede ve bir onlu inşa etmede başarılı olamazsak, hata yapabiliriz ki bu bir Kabalistik grup için bile kritik bir andır.

Onlu, her birimizin kendini iptal ettiği ve ortak bir yapı inşa etmek için onluya katıldığı “tuğlalardan” inşa edilmelidir. Asıl soru, bu kritik noktanın üstesinden gelebilecek miyiz yoksa sıradan bir kulüp veya birlik gibi mi kalacağız. Çeşitli birliklerin ve metodolojilerin aynı noktada nasıl yıkıldığını, bu engelin üstesinden gelemediklerini ve kendilerinden bir birlik yapısı inşa etmek için daha güçlü içsel bağa doğru ilerlemeye devam edemediklerini görmek çok açıktır.

Kendi için alma arzusundan çıkılması ve başkalarını önemsemeye başlanması gereken bu noktaya İsrail (Yaşar-El) denir çünkü burada kişi, Yaradan’a benzemek, O’nun bu dünyadaki temsilcisi, bir bağlantı kanalı olmak ister.

The Critical Point In Connection

 

Grupta Atak

Soru: Grupta bir atak yaratabilir miyiz ve bunu nasıl doğru bir şekilde yapabiliriz?

Cevap: Grupta bir atak ancak bir amaç, bir arzu, bir niyet ile bir araya geldiğinizde mümkündür. Arzularınızı net bir şekilde ayırt etmek için kendi aranızda mümkün olduğunca yoğunlaşmaya çalışın ve sonra dua etmeye ve talep etmeye başlayın.

Neyi ne şekilde talep etmemiz gerektiğini düşünün. Birlikte açık ve kesin ifade etmeye çalışın. Birdenbire, birbirinizi nasıl daha çok anlamaya başladığınızı, kalplerinizin nasıl daha da yakınlaştığını,kimlerin nasıl daha net hale geldiğini, ne istediğinizi ve ne için talep etmeniz gerektiğini göreceksiniz.

Birbirinizle konuşun, bunun hakkında konuşun ve tek bir sonuca varın. Bu sonuçla maksimum süre kalmaya çalışın, sizi nasıl değiştirdiğini hissedeceksiniz.

Yani, sadece bir yere telgraf gönderip, bir cevap almıyorsunuz. Sizler, Yaradan’ın sistemindesiniz ve bu çalışma sürecinde, Yaradan’la doğru bir ilişkinin ya da O’nunla doğru bir ilişki kurma arzusunun, sizi nasıl değiştirdiğini hissetmeye başlarsınız. Başaracaksınız!

Attack In The Group

 

Çözüm Doğru Çevrededir

Soru:  İçsel arzularımın ve düşüncelerimin her saniyesini kontrol etmeye nasıl başlayabilirim? Ne de olsa ben bir alıcıyım, verici değil. Bir kişi bu sorunu nasıl çözebilir?

Cevap: Bu problem sadece doğru çevrede çözülebilir. “Çevrenin Etkisi” bölümündeki “Özgürlük” adlı makalesinde Baal HaSulam, kişinin gerçek koşulunun, gelişiminin ve geleceğinin sadece içinde bulunduğu çevreye bağlı olduğunu yazar.

Bu nedenle, doğru çevrenin seçimi ve onunla doğru etkileşim, gelişimimizdeki en önemli şeydir.

Doğru çevrenin etkisine girebilmek ve tüm dikkatinizi ona vermek, hatta o kadar ki kelimenin tam anlamıyla içinde erimek için her şeyi yapmanız gerekir.

Solution Is In The Correct Environment

 

Maddi Korku ile Manevi Korku Arasındaki Fark

Korku ölüm korkusu veya belirsizlik korkusu olabilir. Korku ile endişe arasındaki fark nedir?

Kendim için, egoizmim için korkudan dolayı haz alma arzumla çalıştığımda buna korku denir. Eğer Yaradan’a ihsan etme uğruna olan arzumla çalışırsam ve kendimi düşünmeden, O’na ihsan edip etmediğimden şüpheliysem, buna endişe denir.

Korku egoizmimin (benim için) olduğu yerdedir ve endişe Yaradan’ın (Yaradan için) olduğu yerdedir. Korku, inanç eksikliğinin bir sonucudur.

Maddi korku, manevi korkudan yoksunluğumuzu gösterir. Eğer Yaradan korkum varsa o zaman maddi korku için yer yoktur; onu manevi seviyeye yükselteceğim. Bunu neden yaptığım önemlidir: maddi korkudan kurtulmak mı istiyorum yoksa Yaradan’a doğru bir endişeye ulaşmam için teşvik edici olduğundan bu konuda mutlu muyum?

Korku, alma arzusunda ve endişe, ihsan etme arzusunda bir hissiyattır. Bu nedenle korkuyu çok ihtiyatlı, mümkün olan minimal bir şekilde kullanmak gerekir, çünkü bu dostların iyi arzusuna ve Yaradan’ın iyi arzusuna uymaz.

Bizi ileriye çeken itici güç olması ve bizi arkadan iten korkunun olmaması için Yaradan’ın büyüklüğünü ve önemini maksimum seviyede yüceltmemiz gerekir.

Yaradan’ın büyüklüğünü hayal ederim ve bu nedenle, sorundan saklanmak için değil, iyiliğin kaynağına doğru çabalamak için, O’na doğru çaba sarf ederim. Yani, ihsan etme yönüne azami derecede yaklaşmalıyız.

Sizin sadece, Yaradan ile ilgili, iyi ve iyilik yapan O’ndan başkası olmadığı konusunda düşünmeyi bırakacağınızdan, bu dünyaya düşmekten ve O’nu takdir etmek yerine Yaradan’ı unutmaktan, onludan bağınızı kopartmak ve dostlarınızı unutmaktan korkmanız gerekir.

Yaradan’a bağlanmaya hazırımdır, ancak O’nunla bağım grup yüzünden sürekli bozulur. Yaradan değişmeyen bir güçtür, ama ruh yani Onlu, her zaman değişir ve bu yüzden ben, her saniye onu kaybederim. Bu nedenle, ruhumu (Kli), Onlu’mu kaybetme korkusu içindeyimdir. Birdenbire, düşecek ve dalgalı nehirde kapılıp gideceğim ve beni kurtaramayacaklar ya da kazıp beni egoistik hapishanemden çıkaramayacaklar.

Onlu’dan ayrılırsam, bu Yaradan’dan ayrıldığım anlamına gelir. Eğer Onlu’dan ayrılırsam ama Yaradan’ a bağlı olduğumu düşünürsem, bu onun Yaradan değil, fakat tamamen zıt bir yön olduğu ve tüm 180 dereceyi kaybettiğim anlamına gelir, yazıldığı gibi: ‘‘Bana çağrılmadın Ey Yakup.’’

The Difference Between Corporeal Fear And Spiritual Fear

On’luda Herkes İçin Bir Yer

Soru: Onlumuzda aktif ve pasif dostlar var. Bazen aktif dostlardan bir çekirdek oluşturma arzusu doğmakta, fakat diğer yandan da onlu içinde onlu var gibi görünüyor. Dikkatimizi eşit bir şekilde vermeli ve dağılmamak için kesinlikle herkese odaklanmalı mıyız?

Cevap: Benim düşünceme göre, onlu şekli oluştu, bırakın öyle kalsın.

Onları karıştırmaya gerek yok. Onlu, manevi bir birliktir. O her şeye sahip olmalı: çekirdeğe, tembellere, başarılılara. Bu nedenle, onun içindeki bir şeyi zorla değiştirmek gerekmez. Orada herkes için bir yer olduğu dikkate alınmalıdır.

A Place For Everyone In The Ten

Tüm Gücümü Onluma Vermek

Manevi çalışmanın ilk aşaması, onlu içinde çalışma bilincini edinmektir. Asıl mesele, hiç kimsenin grubun büyüklüğünü, Yaradan’ı, yolu ve harika bir hediye olan özel kaderimizin izlenimini yitirmesine izin vermeden, gruptaki herkesin, onlusunu desteklemesidir.

Bu, dolum hissetmediğimiz ancak ihsan etmek için ihsan etmek, Hafetz Hesed koşulunda kalmaya hazır olduğumuz bir düşüş sırasında kontrol edilir. Yani, her şeyimi, son gömleğimi kaybettim, ancak hiçbir eksiklik hissetmiyorum. Eğer hiçbir şeye sahip değilsem, tamam hiçbir şeyim yoktur; eğer bir şeyim varsa, bu da tamamdır. Aldığım şeyden memnun olduğumda ve daha fazlasını istemediğimde böyle bir “diyet”e devam ederim. Şöyle yazılıdır: “Hasid, sahip olduklarından memnun olan kişidir.” Haz, Hasadim ışığının, küçüklük koşulu olan Katnut’un işaretidir.

Benim için hiçbir şey parlamazsa ve doluma sahip değilsem, ben de iyi hissederim. Bunu ne için yaptığımı kontrol etmeme yönelik, yukarıdan verilen bir fırsat olarak onu kabul ederim. Hasadim’de, Katnut koşulunda mıyım? Eğer memnun değilsem ve doldurulmayı talep edersem, karanlığa lanet ediyorsam, o zaman Katnut koşuluna ulaşmamışımdır.

Aslında karanlıkta değilimdir, çünkü Üst ışık tüm evreni doldurmaktadır. Üst ışık merhamettir, Hasadim’dir ve ben onu henüz hissetmemekteyim. Bu nedenle, tüm çalışma Hafetz Hesed koşuluna ulaşmakla başlar. Bu zaten inançtır, her ne kadar tam olmasa da içinde Hochma’nın aydınlatması olacaktır, ancak şimdilik sadece Hasadim’dir.

Ve bu, Işık kaybolduğu ve alma arzumuzda karanlığı hissettiğimiz zaman kontrol edilir. Karanlığa rağmen, dostlara ve Yaradan’a yapışarak yolda kalmaktan başka bir şeye ihtiyacımız olmadığını kabul edebilir miyiz? Yani, bizler her gün derste olmak üzere, “kendin için bir RAV yap ve kendine bir dost satın al” için, doğru yönü seçerek “geceleri” çalışırız. Yaradan’ın bizi yönlendirdiği tüm koşullara karşı böyle bir tutum içinde olmak, çalışmamız için doğru bir test olacaktır.

Öncelikle küçüklük koşulu, Hafetz Hesed’e, ihsan etmek için ihsan etmek olan Hasadim’e ulaşırız. Daha sonra bu Hasadim ışığının içerisinde, onu başkalarına iletmek için Hohma’nın aydınlatmasını alırız. Başkalarına ihsan etmek için, kendi AHP’ımızı kullanmamız gerekir.

Başkalarına, onların içindeki ihsan etme arzularını düzelterek, Hasadim’i ihsan ederiz, ancak bunun için alma arzumuzu kullanmamız gerekmektedir. Hohma Işığı, bizim AHP’ımızda ifşa olur ve bizler, Hasadim ışığını ondan, aşağıda olanın GE’ine (Galgalta ve Eynaim) iletiriz. Bu, “kanın süte dönüştüğü” anlamına gelir.

Dostlarımı bağa getirmek için, bütün gücümü onluma vermeliyim. Onlardan arzularını, Yaradan’ın büyüklüğünü, amacın büyüklüğünü alırım, yazıldığı gibi: “Her biri dostuna yardım etti.” Hiç kimse kendisine yardım edemez. Kişi kendi başına, ihsan etmek için ihsan etmek denilen Hafetz Hesed koşuluna yalnızca tek bir noktada ulaşabilir, daha fazlasına değil.

Ve daha sonra, kişi onlu ile ilgili olarak kendini geliştirmeli, onları, dostlarının hiçbir eksikliği olmadığı bir koşula yönlendirmelidir. Birbirimize sadece karşılıklı ihsan etme nedeniyle bağlıyız. Kendim için hiçbir şey istemem; ancak başkalarına vermek zorundayımdır ve bu nedenle, ihsan etmek için alma arzularımı açarım ve dostumun bana ihsan etmesine izin veririm.

Örneğin, annemi ziyarete geldiğimde, her zaman aç olduğumu söylerdim ki beni besleyip bundan haz alabilsin. Benim için, buna almak denilemezdi, çünkü benim yemek istediğimden daha fazlasını annemin bana vermek istediğini ve ona bu fırsatı vermek zorunda olduğumu bilirdim. Bu dostlar arasında da aynıdır, çünkü aksi takdirde birbirimizi geliştiremeyeceğiz. Yazılıdır ki: “Gidin ve birbirinizden kazanın.” Hiç kimse kendi başına kazanamaz.

Give All My Strength To My Ten

Manevi Dünyaya Girmenin Eşiğinde

Soru: Bilgi için arzu bir zamanlar Kabala’nın gelişmesi bir için engel miydi?

Cevap: Bilgi için susuzluk, üst dünyayı edinmek için çabayı bir kenara itti ve insanlar maddi dünyayı anlamakla meşgul olmaya başladılar. 17. Yüzyılın ortasından itibaren bilim ve sanata ilgi duyuldu ve sonra teknolojik devrim gerçekleşti. Bu, insanlığın manevi bilgi için çabasını gölgede bıraktı.

Eğer bir kişi bu dünyanın doğasının sırlarını ifşa etme ve onları edinme konusunda ilginç olanaklara sahipse, o zaman neden soyut, anlaşılmaz bir şeyle meşgul olsun ki? Bilgi için arzunun ilk katmanı bu şekilde ortaya çıktı.

Ancak 20.yüz yılın başında, bilimin kendini tükettiği netleşmişti ve yüzyılın sonuna, birçok bilim insanı bilim çağının artık sona erdiğini ve onu geliştirecek başka bir yer olmadığını söyledi. Ve bugün herkes bununla hem fikirdir.

Yani, dünyada gerçekten özel bir buluş olarak keşfedebileceğimiz hiçbir şey yok. Hatta bilginin sonu olması hakkında teoremler bile var.

Kabala bilimi, bilgi edinmenin bir insan metodu olduğunu ve yeteneklerimizden geldiğini açıklar. Bizler, dünyanın ne olduğunu keşfetmeyiz. Dünyayı, duyularımızda belirdiği gibi keşfederiz.

Dünya, bize duyularımızda verilen bir şeydir. Bu yüzden net bir çerçeve ortaya koymamız gerekir: edinimimizin sınırı nerede? Ve sonunda anlaşılır ki bu çok net, basit ve yakındır. Temelde biz zaten onu hissediyoruz.

Bu şekilde, 150 yıldır parlayan bilim, hemen hemen sönmüştür. Ve bu nedenle, şimdi manevi dünyaya girmenin eşiğindeyiz.

Kabala bunu binlerce yıl önceden haber verdi. 2000 yılının sonunda, üçüncü dünyanın on Sefirot’unun bütünüyle gerçekleştirilmesi tamamlandığında, onların sonucuna ait bir hissiyatın, üst alana bir geçiş olması gerektiğini anlamayla birlikte ortaya çıkmaya başlayacağını net bir şekilde gördü.

On The Verge Of Breaking Into The Spiritual World