Category Archives: 10’lu Gruplar

Geçmişe ve Geleceğe Atlamak

Soru: Zaman ve bu dünya yoksa, Üst Işık okyanusunun egoistik algısının sınırları dışında, Kabala’nın yardımıyla zamanda sıçrama mümkün mü?

Cevap: Elbette yapabilirsiniz. Eğer bir gruba katılabilirsem, yani, kendimi iptal ederek ve belirli bir seviyede var olan bir Kli’ye (manevi kab) girerek, bir uzay gemisinde olduğu gibi zamanda bir sıçrama yapabilirim. Aynı zamanda kendi koşullarımı çok daha hızlı değiştirebilirim.

Ayrıca, uzayda sıçrama yapabilirim, çünkü bu grupla birlikte onun seviyesine yükselirim ve kendi AHP’ları ile yükseltmelerini sağlayabilirim. Bu tamamen gezegenler arası bir yolculuktur.

Maddi dünyamız yalnızca mekaniktir. İçinde var olan çerçevenin dışında zamanı, mekanı, alanı veya hareketi değiştiremezsiniz.

Soru: Öyleyse, manevi gelişimimi hızlandırabilir miyim?

Cevap: Manevi gelişiminizi hızlandırırsanız, maddi değil, manevi uzay gemisinde kalırsınız. Maddesel gemide hiçbir şey yapamazsınız. Burada var olan her şey ölüdür.

Soru: Burada geçmişe, birkaç milyon yıl önceye bile gidemez miyiz?

Cevap: Yapamayız ve hiçbir zaman yapamayacağız. Einstein’ın dediği gibi, ışık hızına yaklaşarak, fiziksel zamanı sadece çok az/belli belirsiz değiştirebilirsiniz. Yine de hiçbir şeyi değiştiremezsiniz, çünkü ışık hızına yaklaşan tüm bunlar, tamamen mekaniktir, kavramsaldır.

Soru: Manevi açıdan “geçmişe atlamak” ne anlama gelir?

Cevap: Bu birkaç derece aşağıya düşmek anlamına gelir. Baal HaSulam, Yaradan’dan kendisini bir derece daha düşük seviyeye getirmesini istedi, böylece sıradan insanlarla konuşabildi. Buna “geçmişe atlamak” denir.

Ya da etkilenebileceğiniz güçlü bir gruba girebilir, böylece annesinin rahmindeki bir embriyo gibi onun içinde kaybolabilirsiniz ve o size kendi seviyesine yükseltir. Buna “geleceğe atlamak” denir. Dahası, perdenize bağlı oldukları için, geçmişe ve geleceğe atlamayı kontrol edebilirsiniz.

Jumping To The Past And The Future

Boşu Boşuna Çalışmayın

Rabaş, Sosyal Yazılar, ‘‘Toplantının Gündemi 2’’: Ancak, kişi çaba gösterdiği zaman, bu çabanın ödülsüz olmadığından emin olmalıdır. Duada söylediğimiz gibi “Ve Zion’a geldi,” “Boşu boşuna dokunmayalım diye.” Aksine, kişi bir toplantıdan sonra eve gittiğinde, kelime koyacak bir şeye sahip olup olmadığını görebilmelidir. Sonra bir sonraki toplantıya kadar kendisini besleyecek besine sahip olacaktır.

Gerçek şu ki, kişinin iddia ettiği gibi kendisinden ve çevresindeki doğadan kendi çabalarıyla çıkarabileceği güçler, manevi bir sonuç değildir. Manevi bir sonuç, ancak gruptaki bir kişi, dostlarıyla bağ içinde, onlarla ortak bir arzuya ulaştığında ve oradan ilerlemesini sağlayan gücü çektiğinde elde edilebilir.

Bundan, kişinin tüm manevi çalışmasının, (toplantıdan toplantıya) dostlar toplantısında emdiği gücün pahasına gerçekleştiği sonucu ortaya çıkmaktadır.

Soru: Şöyle yazılmıştır: ‘‘Kişi çaba sarf ettiğinde, bunun ödülsüz olmadığından emin olmalıdır.’’ Kişi, gösterdiği çaba için kendisine ödeme yapılmasına dikkat etmeli midir?

Cevap: Bedavaya çalışıyor olabilir mi yani gözle görülür somut sonuçlar olmadan? O zaman çalışıp çalışmadığını anlayamayacaktır.

Her şeyi yapmaya hazır olan ve her hangi bir şekilde bir ödül düşünmeyen insanlar vardır. Bunun maneviyatlarını gösterdiğine/işaret ettiğine inanırlar, gerçekte bu onların düşüncesizliğini gösterir. Ne tür çabalar sarf ettiğiniz, neye çaba sarf ettiğiniz ve hangi sonucu beklediğiniz konusunda çok net olmanız gerekir.

Soru: “Öküzün yükü yüklendiği ve eşeğin yükü taşıdığı gibi” dediğimizde bu, bir kişinin basitçe karar verdiği anlamına gelmez mi, “Yatırım yapıyorum ve bir ödül düşünmüyorum; sadece bu rotayı/yolu takip ediyorum.”?

Cevap: Bu yaklaşımda övgüye değer bir şey yoktur. Doğası gereği bir insan yardım edemez ama ödül hakkında düşünür. Bu durumda, Yaradan’ın ifşasına, yani kendinde ihsan etme ve sevgi niteliklerinin ifşasına nasıl ulaşılacağını düşünmelidir.

Soru: Bu, dostlar toplantısına kişinin beraberinde gitmesi gereken niyet midir?

Cevap: Aslında öyle. Aksi halde, kişinin varlığının anlamı nedir ki? Her birimiz en yüksek koşula ulaşmalıyız.

Soru: Ve dostlarıma kendimden ne veririm?

Cevap: Onlara katılımınızı, gücünüzü, ruhunuzu verirsiniz ve onlar da size kendilerininkini verir. Bu şekilde, herkes herkesten şarj olurken, bu onlunun tamamının çok ciddi bir şekilde beslendiği sonucunu ortaya çıkartır ve herkes çalışmasını onlu için yapabilir. Hedefe bu şekilde ulaşılır.

Don’t Work In Vain

Binlerce Saatlik Birlik

Soru: Bir sonraki toplantıya kadar bizi tutması için, dostlar toplantısında aldığımız Yaradan’ın büyüklüğü ile nasıl çalışırız?

Cevap: Haftada bir kez bu toplantının yeterli olduğundan emin değilim/şüpheliyim.

Rabaş, her gün derste bir araya gelenler ve dersten önce ve sonra materyalleri tartışanlar için, toplantıların düzenlenmesi/sırası hakkında makaleler yazdı. Zaman zaman, her türlü “beş dakikalık bilgilendirmeler”e sahipler: sabah derslerinde, akşam derslerinde ve bazen de günün ortasında. Günümüzde, herkes cep telefonuna sahip, böylece herkes birbirini arayabilmektedir.

Mevcut onluların toplantıları, neredeyse günlük olmalıdır. Eğer insanlar bu zamanı doğru kullanırlarsa, bir yıl boyunca binlerce saat kazanırlar. Bu ortak çalışma ile çok hızlı bir şekilde başarıya ulaşabilirsiniz. Önemli olan şey, bu zamanı doğru bir şekilde doldurmak, doğru kullanmak ve onu idrak etmektir.

Thousands Of Hours Of Unity

Fırtınalı Denizde Bir Sal- Onlu

Onlu, fırtınalı denizde sizi kurtaran bir saldır. Öncelikle, onu tutmalı ve gitmesine izin vermemelisiniz. Zaten onu tutuyorsanız ve hatta bu tahta parçasının üzerinde oturuyorsanız, Rabbi Akiva’nın batan gemiden kaçarken yaptığı gibi, her gelen dalgadan önce başınızı aşağı indirerek tüm yükseliş ve düşüşlerden geçersiniz.

Ne tür dalgalar oldukları önemli değildir: hissiyatta veya anlayışta, daha büyük veya daha küçük – onlara sadece tahta ile olan bağımı güçlendirmek için katlanırım/razı olurum. Sonuçta, sadece ona bağlıyım; eğer gitmesine izin verirsem öleceğim.

Salı avuçlayarak tutmak, onlunun merkezine tutunmak ve gitmesine izin vermemektir, dostlarla bağ kurmak ve yaratılışın amacını onlarla en güçlü, en içsel bağda görmeye çalışmak demektir. Yaradan oradadır ve hayatımın sırrı oradadır.

Ne olursa olsun, dostlarımla olan bağı bırakmayacağım. Önümden geçen tüm bu görüntüler: İsrail, Tora ve Yaradan birdir koşulundan ayıramaz. Yaradan’a onlu vasıtasıyla bağlıyım ve gerçekleşen her şey yalnızca bu bağı güçlendirmek için tasarlandı: Ben – grup – Yaradan.

Yükselişlere ve düşüşlere eşit davranmamız ve üzerimizden geçen bütün koşullara rağmen grubun merkezine tutunmamız gerekir.

Ders, bırakmaya gerek yoktur! Çalışma yerinden fiziksel olarak çıkarız, ama gerçekte çıkmayız. Yaradan, hayatlarımızı farklı zamanlara ve her türlü koşullara sahip olacak şekilde düzenlemiştir. Her şey ıslah amacıyla verilir. Ancak derste olduğumuzda ıslah için sadece üç saat atfediyoruz. Bu yanlıştır. Peki ya diğer saatler?

İnancı güçlendirmek, kendimizi ihsan etme gücünde güçlendirmek anlamına gelir. Önceden, gruba belirli bir ölçüde bağlı kaldığım ihsan etme gücüm vardı. Şimdi, bir bozukluk olduğunda, alma arzusu büyür ve gruptan ayrılırım, dostlar hakkında düşünmem, onları fark etmem. Kalbimde ve aklımda onlar için yer yoktur.

Şimdi onları, yeni egoizmin yüksekliğinin üstünde yeni derecede, kalbime ve aklıma geri getirmek için çalışmam gerekir. Bana yeni bir inanç gücünü getirecek olan ıslah eden Işığı tekrar çekene kadar grubun içinde çalışmaya, dostların yardımıyla karanlıkta her türlü eylemi öğrenmeye ve sergilemeye başlarım, yazıldığı gibi “her biri dostuna yardım etti.” Eski inançtan ayrıldım; onu çoktan tükettim.

Bir kişinin gizlilik koşulları altında grupta çalışmasına izin veren güce “tuz antlaşması” (Brit Melach), karşılıklı garanti adı verilir. Düştüğümde ve her şeyi kaybettiğimde, grup bana güç verir. Ve yükseldiğimde, düşen kişiye ben güç veririm: Onu uyandırırım, desteklerim, cesaretlendiririm, ona örnek olurum, onu kışkırtırım ve kıskandırırım. Tüm grupla birlikte, sanki birbirimize bağlıyız, yanıyormuşuz ve Yaradan’ı her an ifşa etmeye hazırmışız gibi sürekli hareket etmeliyiz/eylem yapmalıyız.

A Raft In A Stormy Sea—The Ten

Toplumun Önemini Anlama

Rabaş, Rabaş Makaleleri, “Toplantının Gündemi 1” Makalesi: Benzer şekilde, dost sevgisinde de toplantının en başında, toplanırken, dostları ve her dostun önemini övmeliyiz. Kişi grubun yüceliğini kabullendiği ölçüde, onu takdir eder.

“Ve sonra dua et” demek, herkes kendini incelemeli ve gruba ne kadar çaba verdiğini görmeli demektir. Grup için bir şey yapma gücün olmadığını gördüğü zaman, Yaradan’a yardım etmesi ve dost sevgisine bağlanma gücü ve arzusu vermesi için dua eder.

Gerçek şu ki kişi toplumun yararı için bir şeyler yapmak istemez. Neden toplumu önemsemeli, neden onu düşünmeli? Bu kişinin arzularına karşı çok zor bir iştir. Bu nedenle, Rabaş makalesinde çok net ve kesin talimatlar verir.

Kişi, amacının tam olarak topluma bağlı olduğunu, toplumla olan bağın ve Yaradan’la olan bağın aynı ve tek olduğunu anlamalıdır. Toplum bize özellikle verilir, böylece onun içinde kendimizden kurtulmaya çalışabiliriz, yani böylelikle “ben”in önemini azaltabilir ve dışımızdakilerin önemini arttırabiliriz. Bu çok karmaşık bir sistem, çok zor bir durumdur.

Bunu tek başımıza yapamayız. Sadece bunun için talep edebiliriz ve hatta “Evet, istiyorum” diyerek, gerçekte istemememize rağmen yapay olarak yapabiliriz. Yaklaşmak bir yana, bunun hakkında düşünmek bile bizim için çok zordur.

Soru: Bütün gücümü topluma vermem ne anlama geliyor?

Cevap: Bu ancak, yukarıdan toplum için faydalı ve gerekli olanı düşünmemizi ve yapmamızı zorunlu kılacak böyle bir ihsan etmenin ve sevginin gücünü alırsak mümkündür. O zaman bunu yapabiliriz, aksi halde yapamayız. Beni kendi içime ve bana en yakın insanların çemberine kendiliğinden kilitleyen doğamın üzerinde olamam.

Realize The Importance Of The Society

Karşılıklı Birleşme Ve Bağ Arasındaki Fark Nedir?

Soru: Karşılıklı birleşme ve bağ arasındaki fark nedir?

Cevap: Bağ, bir amaç uğruna doğal bir dışsal eylemdir, oysa karşılıklı birleşme içsel niteliklerimiz aracılığıyla birbirimizle birleştiğimiz içsel bir eylemdir. Herkesin, diğerlerine doğru hareket halindeyken, onlara dahil olmaya ve birleşmeye çalıştığı durumdur.

Soru: Birleştiğimiz zaman, kötü eğilimimizin ifşa olacağını söylüyorsunuz. Karşılıklı birleşme mi demek istiyorsunuz?

Cevap: Kötü eğilim her iki durumda da kendini gösterir. Biz, bunu hissetmeliyiz.

Eğer kendimizi birleşmeye iyice zorlarsak, o zaman bu birlik içinde bizi ondan geri iten bir içsel güç olduğunu hissederiz. Yaradan tarafından yaratılan, içimizde bir yılan vardır, bizim kötü eğilimimizdir ve sadece birleşmeye çalışırsak onu ifşa edebiliriz! Sonra on pençesiyle, onlumuzu birliğin dışına itmeye başlayacaktır.

Soru: Yani her halükarda, buna değil, bağlantıya mı odaklanıyoruz?

Cevap: Evet. Bu yılanı aramamıza gerek yok. Biz her zaman sadece pozitif olanı düşünürüz ve ona koşarız.

What Is The Difference Between Mutual Integration And Connection?

Dostlar Vasıtasıyla Kendi Ruhunu Gör

Soru: Yazılıdır ki (Psalms 1): ‘‘… ne de kibirlilerin arasında oturun.’’ ‘‘Kibirliler’’in kendi içsel koşulları olduğunu bilen birisi, onluda aniden ‘‘kibirliler’’i görür. Kişi bununla nasıl çalışmalı?

Cevap: Onlar (dostlar), gözlerinde mükemmel görünene kadar kendini grup vasıtasıyla değiştirmelidir. Bu kişinin çalışmasıdır. Dostlar vasıtasıyla kendi ruhunu yani tüm on Sefirot’u görmelidir.

Yorum: Daha gelişmiş koşullarda, bazen bu “kibirli”yi, bilerek/kasıtlı olarak kendi içimizde uyandırmamız gerektiğini söylemiştiniz.

Benim Yorumum: Hemen değil. Her şeyden önce, doğru sistemi, metodolojiyi inşa etmeliyiz ve daha sonra hızlı geçiş için kaynakların içine bakmalıyız. O zaman, negatif güce de ihtiyacımız olacak.

See Your Soul Through The Friends

Bu Yüzden Kalp Gerçekten Bir Dostu Sevebilir

Rabaş, ‘‘‘Dostunu Kendin Gibi Sev’ ile İlgili Olarak’’: Bilgelerimiz şöyle der: “Günahkârları dağıtın; bu hem onlar için hem de dünya için iyi.” Diğer bir deyişle, onların var olmaması daha iyidir. Ancak, Hak’tan yana olanlar için bunun tersidir: “Hak’tan yana olanları bir araya getirin; hem onlar için hem dünya için daha iyi.”

Başlangıçta Hak’tan yana olanlar yoktu. Hak’tan yana olanlar bizim ıslah olmuş niteliklerimizdir. Yeni bir dereceye girdiğimiz her seviyede, eski Hak’tan yana olanlar düşer ve yeni günahkarlar yükselir ve bizler, onları tekrar Hak’tan yana olana çeviririz.

“Hak’tan yana olan” sözünün anlamı nedir? “Dostunu kendin gibi sev” kuralını uygulamak isteyenlerdir. Onların tek niyeti, kendine olan sevgiden çıkmak ve diğerlerini sevme doğası üstlenmektir. Ve bu yerine getirilmesi gereken bir İlke (sevap) olsa ve kişi kendini onu yerine getirmeye zorlasa da, sevgi yine de kalbe verilen bir şeydir ve kalp, doğası gereği onunla hemfikir olmaz. Peki, o zaman kişi diğerlerini sevmenin kalbe dokunmasını sağlamak için ne yapabilir?

Bu imkansızdır. Sadece Üst Işık bizim için böyle bir ıslah yapabilir. Bu iki kuvvet gerektirdiği için bizim gücümüz dahilinde değildir; biri ıslah olmamış olan, diğeri ise bizim sahip olmadığımız ıslahın gücüdür. Bizler tam olarak nasıl veya neyin düzeltilmesi gerektiğini bile bilmiyoruz.

Bize 612 Islah verilmesinin nedeni budur: onların kalpte bir his oluşturma gücü vardır. Ancak, bu doğaya aykırı olduğundan, dost sevgisini yerine getirme becerisine sahip olmada çok küçük bir histir. Bu yüzden, şimdi onu gerçekten nasıl uygulayacağına dair tavsiye aramalıdır.

Kişinin, “Dostunu sev” kuralında gücünü artırabilmesi için tavsiye, dost sevgisidir.

Bu, ihsan etme ve ihsan etme uğruna almanın da söz konusu olduğu gerçeğinden bahsetmektedir.

Soru: Onlulardaki çalışma, çalıştaylar ve çalışmaların hepsi tek bir şeye mi yöneliyor: Islah Eden Işık’ı çekmek?

Cevap: Evet, başka hiçbir şeye ihtiyacımız yok. Tora, egoist arzularımızı ıslah eden ve onları özgecil hale getiren Üst Işıktır, bir egoist niyetin özgecil olana ıslah edilmesi, bir emri yerine getirmek olarak adlandırılır.

So That The Heart Would Truly Love a Friend

İçsel Yansıma Nedir?

Soru: İçsel yansıma nedir?

Cevap: İçsel yansıma, dostlarımın tüm özelliklerini ve arzularını kendi içimde gördüğümde, onları ihsan etme ve sevgiye yönlendirmeye çalışmamdır.

Soru: Eğer onlu benim içimdeyse, neden her zaman onluda toplanmamız gerektiğini söylüyorsunuz?

Cevap: Böyle çalışıyorsunuz ki senin dışında hayal ettiğin bu onlu senin içinde oluşuyor. Her şey dışsallıktan başlar.

What Is Inner Reflection?

Uygulama Onluda Olur

Dünyanın yukarıdan aşağıya doğru basamaklandırılması, ıslahın hazırlığıydı ve aşağıdan yukarıya doğru olan tersi bir süreç de onun uygulanmasıydı. Yukarıdan aşağı doğru basamaklanma sırasında, formun eşitsizliği için tüm koşullar oluşturuldu, böylece Yaratan’la eşitliğe bu eşitsizlikten ulaşabilecektik. Islahın sonu, yaratılan varlık ile Yaratan arasındaki tam bir eşitliktir.

Bütün bu uygulama onluda gerçekleşir. İlk on, ilk HaVaYaH, bölünmüştü, mümkün olan tüm şekillerde paramparça edildi ve Yaratan’la form eşitsizliğini ve bağ eksikliğini tamamlamak için indirildi. Daha sonra bu kırılmayı onluda bağ kurarak ıslah etmeye başlarız. Onumuzdaki bağlantı üzerinde çalışarak, nasıl daha gelişmiş bir onlu oluşturduklarını görmeye başlayana kadar farkında olmadan birçok onlular toplarız.

Implementation Occurs In The Ten