Category Archives: 10’lu Gruplar

Onlu — Yaradan’ı İfşa Etmek İçin Bir Cihaz

Yaradan ancak dostların içinde eriyerek, Bina seviyesine yükselerek ifşa olabilir. Bu, görünmez bir manyetik alanı tespit etmek için gereken bir cihaza benzer. Bu cihaz, üzerinde etkili olan ve kadranını saptıran belirli bir kuvvet olduğunu gösterecektir. Yani, bize gücün kendisini değil, onun bu güce tepkisini gösterir.

Kendimizi, dünyamızın tüm ölçüm aletleriyle aynı prensipte çalışan, Yaradan’ı ifşa etmek için bir cihaz yapıyoruz. Sadece içimizdeki her şeyi doğru bir şekilde organize etmek zorundayız ve böylece Yaradan’ı ifşa edebileceğiz.

Cihaz, bu olguyu algılamalı ve ona tepki vermelidir ve o zaman onun reaksiyonu ölçülebilir ve cihaz buna neden olan kuvveti tahmin etmek için kullanılabilir. Elektromanyetik kuvvetlerin ne olduğunu bilmiyoruz, ancak nasıl hareket ettiklerini biliyoruz: bu güçler, akımın bir telde akmasına veya pusula iğnesinin hareketine neden olurlar. Her zaman gücün kendisini değil, cihazın tepkisini görürüz ve bunu olayın kendisi ile adlandırırız.

Yaradan’ı ifşa etmek için kendimizden böyle bir pusula, bir indüksiyon devresi, üst kuvveti ortaya çıkaracak bir cihaz yapmamız gerekiyor. Yaradan şimdi içimizdeki her şeyi döndürüyor ama O’na dikkat etmiyoruz. Kişi, O’nu ayırt etmek için kendi içinde ne gibi bir değişiklik yapmalı?

Tüm çalışmalarımız bu kalibrasyonu, Yaradan’a ayarlamadan oluşur. Sorun şu ki, üst kuvvetin etkisine karşı kendi tepkimi hissediyorum ve bunu, Yaradan’ı içinde bulabilecek şekilde şifresini çözmem gerekiyor. O’nun arzum içindeki, bedenimdeki etkisine cevap veriyorum. Bu nedenle, arzumun, Yaradan’ın eylemlerini doğru bir şekilde anlamama izin verecek şekilde kendimi kalibre etmem gerekiyor.

Ve bunun için egoizmimin hiçbir şey istememesi amacıyla kendimi sıfıra indirgemem gerekiyor. Her cihaz önce bu şekilde kalibre edilir, sıfıra ayarlanır ve daha sonra ölçüm için kullanılabilir.

İlk kalibrasyonumuz, rüşvet almamak, önyargıyla yargılanmamak için, kendimiz için hiçbir şey istememektir. Bu kalibrasyonu onluda uygularız. Onlunun merkezine katılmaya çalışır ve tüm dostlarımla bağ kurmak istersem, cihazımı sıfırlarım. Şimdi, bu sıfırdan, Yaradan’a, O’nun benim üzerimdeki etkisine doğru bir şekilde cevap vermeye başlayabilirim.

Sıfırlama, onlu dışında zaten bir kişinin kendisi için hiçbir şey almamasına izin veren bir başlangıç noktasıdır. Egoizmim için hiçbir şey almadığımı doğrulamak için, onlumdan başka hiçbir göstergem yoktur. Önümde düşündüğüm dostlarım varsa, o zaman kendimi önlerinde iptal ederim. Kişisel olarak tarafsız olduğum, yani sıfır olduğum ortaya çıkar.

Bu şekilde, Yaradan’ın algılanması için doğru cihazı inşa ederiz. Üst kuvvetin etkisi altında onluda karşılıklı ihsan etmeyi uyandırmaya başlarız. Yaradan bizlere, O’nun aramızda olduğunu ifşa ettiğimiz ihsan etme gücünü verir. Sonuçta, onluda bu şekilde birbirimizle ilişki kurmaya başladık ve Bina’nın, ihsan etmenin niteliğini, direncin üzerinde mantık ötesi gücümüzü ve bilgimizi aldık.

Direnç de daha fazla hissedilmeye başlar çünkü bize elektronik bir cihazda olduğu gibi, bizi bağlayan bağın içinde akan bir güç gelir ve kendi içimizde direnç hissederiz. Bu yolla, “inanç” ve “bilgi” olarak adlandırılan potansiyellerin (üstte olan ihsan etme – altta olan alma arzusu) arasındaki farkları ölçebiliriz.

Ve bu inanç ve bilgi adımları yükselmeye başlar: Egoizmimizin gücü artar, ihsan etme gücü de artar ve bu şekilde yükseliriz. Malkut ve Bina arasındaki potansiyel farkı olduğu gibi aynı kalıyor -Zeir Anpin’in yedi Sefirot’u.

İlk başta bu sadece sıfırdı. Ama sonra yavaş yavaş yedi Sefirot’a doğru büyüdü. Zeir Anpin, yeni doğmuş ruhumun Partzuf’udur. Ruh, Bina ile ilgili olarak kendisini fesheden Malhut’la bağı nedeniyle Bina’nın karnında büyür.

ZA’in yedi sefirot’u — burası, tüm realiteyi ifşa ettiğim yerdir. Bilgi ile üst bilgi arasındaki bu boşlukta tüm dünyalar, tüm evren vardır. Başka bir şey yoktur. Bina’nın üstünde zaten Yaradan’ın nitelikleri vardır: Keter, Hohma, Bina. Bina’nın altında henüz doğmuş olan ZA’in nitelikleri vardır. Malkut ise Yaradan’ın yarattığı haz alma arzusudur. Bu nedenle, Malhut ve Bina arasında geliştirdiğim bu niteliklerin dışında, başka hiçbir şey yoktur – hepsi benim gerçekliğimdir.

Onlu ile Birleşme

Soru: Yaradan bizlerin arasındadır. Yaradan’dan beni ıslah etmesini mi yoksa tüm onluyu, tüm dünya onlularını ıslah etmesini mi istemem gerekir?

Yaradan beni nerede olursam olayım duyar mı yoksa sadece onludayken mi duyar?

Cevap: Yaradan yaratılan varlığı sadece O’na benzediği ölçüde hisseder.

Kişinin niteliği almak iken Yaradan’ın niteliği ihsan etmektir. Bu durumda,  kişi Yaradan’ı hissetmez. Bunu kendimizde de görebiliriz.

Yaradan’ı ifşa etme arzusu bir kişinin içinde ortaya çıkarsa, bu arzuyu ancak bir grupta olmak ve dostlarla bağ kurmak üzerinde ciddi çalışmak gibi, bunun için doğru koşulları yaratırsa yerine getirebilir.

Kişi gruptaki dostlarla birleşirse, onlu sayesinde Yaradan’ı hissetmeye başlayacaktır. Kişi aslında onlu ile birleştiği ölçüde Yaradan’la olan bağı hisseder, başka hiçbir şekilde değil.

Dostlarla İletişime Değer Verin

Soru: Gruptaki tüm çalışmalar, önemsizliğimizi ve birleşemediğimizi fark etmek içindir. Ancak her toplantının neşeyle bitmesi gerekir. Kendi önemsizliğinizin farkına varmada ne haz vardır ki?

Cevap: Evet. Ama birlikteydiniz! Birbirinizi hissettiniz. Dostlar aracılığıyla kısmen sizin için parıldayan ortak bir hedef hakkında konuştunuz. Hedefe ilgi duymadıysanız, o zaman biraz ilginizi çekmesine yardımcı oldular.

Bu nedenle, her iletişim ilerlemek için çok yararlıdır. Her koşuldan sadece dostlarınızla bağ kurarak çıkmanızı tavsiye ederim.

Dostlar İçin MAN’ı Nasıl Hızlı Bir Şekilde Yükseltebiliriz?

Soru: Dostlar için MAN’ı mümkün olduğunca çabuk yükseltmek için ne yapılması gerekiyor?

Cevap: Doğru an için beklemeye gerek yok. Bizimle fiziksel olarak olmasanız bile, sürekli olarak bir grupta olduğunuzu hissedebilir ve her zaman dostlar arasındaki bağı nasıl artırabileceğinizi düşünebilirsiniz. Bu kadar.

Bu arzunun, sizin için sürekli heyecanlanması için çaba sarf edin. Bu sizi her zaman çekecektir ve kendiniz ve arkadaşlarınız arasındaki bağlantı ağını bir bütün olarak hissetmeye başlayana kadar bir şeyler yapmanız gerektiğini hissedeceksiniz.

Kötü Eğiliminizin Farkına Varın

Soru: Eğer doğanız buna izin vermiyorsa, kötülüğünüzü nasıl far edebilirsiniz? Kişi her an eylemlerini haklı çıkarır.

Cevap: Kesinlikle doğrudur. Bu nedenle, manevi olarak ilerlediğimiz ve geliştirdiğimiz güç “mantık ötesi inanç” olarak adlandırılır, bu bizim egoizmimizin üzerine yükseliştir.

Bunu nasıl yaparız? Kendimizi gruba, onlu grubun içine yerleştirerek ve onun içinde kendimizi iptal etmeye çalışarak. Bu şekilde kendimin üzerine yükselirim. Sadece bu şekilde! Eğer bir grubunuz yoksa bunu yapamayacaksınız ve probleminizin olacağı yer burasıdır.

Başka Bir Boyuta Geçmek

Soru: Onlunun merkezi nedir? Her seferinde bu kavrama erişiyoruz ama sonra kaybediyoruz. Bu, kalpteki noktalarımızla bağ kurduğumuzda ve kendimizi iptal ettiğimizde mi gerçekleşir?

Cevap: Onlunun merkezi, diğer dostlarla ilgili olarak, her birimizin kendisini iptal ettiği noktadır. Olunun tamamı, birbirleriyle ilgili olarak kendilerini iptal ettiklerinde, merkezi ediniriz. O zaman, harika bir niteliğin ifşası gerçekleşir, maneviyatın niteliği ve üst dünyaya giriş önümüzde açılır.

Bu gerçekten harikadır,  bir mucizedir, aramızda başka bir boyuta geçiştir. Her birimiz birliktelik uğruna tamamen kendisini feshederse, birliktelik noktası aniden üst dünyaya açılan kapı, geçit olur. Yapmamız gereken şey budur ve o zaman her şey önümüzde ifşa olacaktır.

Bir Onluda Milyarlarca İnsan

Soru: Bir onluda çalışmak tüm insanlığı etkileyebilir mi?

Cevap: Küçük bir onlu ile tüm insanlık arasında hiçbir fark yoktur. Onludaki eylemlerimizle daha yüksek bir gücü uyandırırsak, o zaman bu sayede tüm dünyayı etkileriz. Bu, bir onlunun bile kendi içinde gerçekliğin tüm parçalarını içerdiği integral sistemin özelliğidir.

Onluyu, daha yüksek ışıkla pompalarsak, o zaman genişler ve tüm insanlığın boyutu da artar. Her bir dostta bir milyar insan olduğunu hayal edin. Dünyada sekiz milyar insan var ve bunların hepsi, Yaradan’ın (Keter) ve Malkut’un noktası hariç, bu onlunun içindedir.

Bizler ilerledikçe, bu onlu içindeki tüm gerçekliği ifşa etmeye başlarız, tüm insanlık, tüm dünyalar, her şey onun içindedir, sadece içine daha derine nüfus etmek zorundasınız.

Neden Bir Kare Değil De Çember?

Soru: Neden özellikle bir karenin merkezi yerine, çemberin merkezi hakkında konuşuyorsunuz? Çember nedir?

Cevap: Çember, herkesin eşit olduğu zamandır.

Eğer bütün dostlar onluda birleşirlerse ve birbirlerine tamamen eşit olmaya çalışırlarsa, o zaman geometrik olarak bu bir çember olarak tasvir edilir.

Sizler çembere katılan birisiniz. Ve sizlerin tamamen eşit ve karşılıklı çabalarınızın tümü, beraber birikir ve ardından Yaradan çemberin merkezinde ifşa olur.

Kalbimdeki Dostlarım

Yaradan’a dua etmenin nasıl olması gerektiğini hayal edebiliriz. Genel olarak bunu tartışabiliriz. Ama O’na hitap edilen bu kelimeleri söylemek neden bu kadar zor? Kendimi hissetmek, kendimi grubun bir parçası olarak hissetmek, onların katkılarını ve onlar aracılığı ile aldığım Yaradan’ın izlenimlerini görmek zorundayım. Tüm bu izlenimleri içeride toplarım ve onları onlu vasıtasıyla Yaradan’a dönmek için kullanırım.

Hepsini kalbimden geçirmek zorundayım. Kalp işini yapamadığı zaman; aklımla, düşüncelerimle yardım ederim. Bunun kalbin işi olması, zihnin sadece zihnimi hiç hissedemediğimde kalbi desteklemesi ve sadece hislerle çalışması en iyisidir.

Gün boyunca, her gün, tüm dostlarımızdan ilham alarak bu şekilde çalışmalıyız. Bunun için onlarla fiziksel olarak buluşmam bile gerekmiyor. Dostlarım kalbimde ve ben onları hissetmek, onlardan ilham almak ve hepimiz için ortak olan Yaradan’ı böyle bir ilham içinde hissetmek için çaba sarf ediyorum. Dostlarım aracılığıyla aldığım, Yaradan’dan gelen bu ilhamla, duayı O’na ve de dostlarıma geri iletiyorum. Bu, bizim çalışmamızın çemberidir.

Neden Duaya İhtiyacımız Var?

Soru: Ana çalışmamızı, Yaradan’ı anlamak/hissetmek için ana araç olarak kabul edilen, onluda yürütmekteyiz. O zaman neden duaya ihtiyacımız var?

Cevap: Onluda kendiniz bir şey yapamazsınız. Diğerleriyle bir araya gelmeli, ilerlemenizi kontrol etmeli ve hiçbir şeyde başarılı olamayacağınızı görmelisiniz. Ve sonra Yaradan’a dönersiniz.

O’na, “Bak, onluda bir araya gelmeye çalışıyoruz ama hiçbir şey bizim için işe yaramıyor” dersiniz, sonra O size yardım eder. Yani, bir dua için, Yaradan’a talep için onluya ihtiyacınız var, böylece O size yardım eder ve siz, bir olarak, O’nunla bağa gelirsiniz.

Bu onluyu O’na “ Bizler her şeyi yaptık ama görüyoruz ki Sensiz asla başaramayacağız.” diyerek sunmalısınız. Ve sonra O, talebinizi yerine getirecektir. Bu şekilde işler.