Daily Archives: Ocak 15, 2024

Manevi ve Dünyevi Arzu Arasındaki Fark

Dolayısıyla, üst dünyalar ile bu dünya arasındaki tek fark, O’nun bolluğuna dahil olan alma arzusu tam olarak gerçekleşmediği sürece, onun hala bu dünyanın üzerindeki manevi dünyalarda olduğu kabul edilir (Baal HaSulam, ” Kabala Bilgeliğine Önsöz,” #2).

Soru: Arzu bir kez gerçekleştiğinde, bu dünyada zaten mevcuttur. Manevi dünyadaki bir arzu ile bizim dünyamızda gerçekleşen aynı arzu arasındaki fark nedir?

Cevap: Aradaki fark, arzunun kendisinde, niteliğinde ve seviyesindedir yani her şeyi neyle doldurmaya çalıştığındadır; bedensel, egoist arzular, hazlar, niyetler ve tatminler ya da manevi arzular. Arzuların arasındaki büyük fark, bunların derecelendirilmesi ve kademeli olarak ayrılmasıdır.

Soru: Bizim dünyamızda psikologlar, arzuları temel arzulardan, hayatın anlamını anlamaya yönelik arzulara kadar beş türe ayırıyor: “Ben kimim, neyim.” Bütün bunlar dünyevi arzular mıdır?

Cevap: Evet, hepsi dünyevi arzularla ilgilidir. Yani bunlar bizim dünyamızda doğmuş, bizim dünyamızda yaşayan ve onu var olduğu yer olarak hisseden bir insanın hissedebileceği arzulardır.

Soru: Fakat bu arzuların kökü, henüz gerçekleşmemiş olan manevi dünyadadır. Bir insan onları nasıl hisseder? Aynı arzu, mesela yemek için, maneviyatta da mevcut mu?

Cevap: Mesela bir kimyasal formül ya da fiziksel denklem çizersen, bu sizin maddedeki, hatta madde üzerindeki arzunun ifadesi olacaktır.

Soru: Ben sadece bu arzu manevi hale geldiğinde eklenen şeyin ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Maddi olan benim için açık, burada her şey net: Bir parça et alıyorsun, yutuyorsun ve reseptörler aracılığıyla bir tür haz alıyorsun. Maneviyatta bu nasıl oluyor?

Cevap: Maneviyatta da aynı şekilde oluyor. Doyumu alırsın, arzuyu onun içine çekersin ve arzunun doyuma ulaştığı hissini yaşarsın.

Soru: Yaradan bu formülün neresinde? O, bunun içinde nerede tezahür ediyor?

Cevap: O hiçbir yerde tezahür etmez. Sadece senin hislerinde.

Soru: Peki, O, bu haz ve bereket midir?

Cevap: Hazzın kaynağının hissiyatı Yaradan olarak tanımlanır.

Bir parça etin tadını çıkarırken, bu hazzın nereden geldiğini bilmiyorum. Sadece şunu biliyorum ki, eğer yiyecek reseptörlerimle temasa geçerse o zaman haz duyarım. Ben bu şekilde düzenlenmiş durumdayım. Maneviyatta bunun arkasında başka bir kaynak mı var yani bana bu ek hazzı veren birini hissediyor muyum?

 

Fiziksel İletişim

Soru: Genellikle insanlar konuşurken göz teması kurmaya dikkat ederler. Neden bir kişiyi görmemiz gerekiyor?

Cevap: Kişi öncelikle görme, duyma, koklama ve dokunma yoluyla gerçekleşen bütün bir iletişim ister. Bütün bunlar, temasta olduğumuz kişilerle olan konuyu anlamamızın bir parçasıdır. Bu nedenle kendinizi onun izlenimleriyle doldurmanız tavsiye edilir. Bizim ihtiyacımız budur.

Ortak arzumuz; Hohma, Bina, Zeir Anpin, Malhut ve benzeri dünyevi özelliklerden oluşur: Hochma görme, Bina duyma, Zeir Anpin koklama, Malhut tat alma ve dokunma duyularıdır. Doğal olarak muhatabımızı tanımak, onu hissetmek için tüm bu hisleri edinmek isteriz. Bu her insanın arzusudur.

Dünya algımızın yüzde doksan dokuzu işitme ve görme, Hohma ve Bina aracılığıyla gerçekleşir. Dokunma duyuları, tat ve koku ise çok sınırlı bir aralıkta bize özgüdür.

Bizim için en yüksek bilgi alanı görmedir yani Yaradan’dan bize yayılan Hohma ışığına karşıdır. Bu nedenle ona bu kadar bağımlı olmamız ve iletişim halindeyken ona özel olarak dikkat etmemiz doğaldır.

Genellikle bir ortağı, bir kişiyi, eşi nasıl seçeriz? Sadece görme yoluyla! Fakat gözlerinizi kapatın, bambaşka bir dünya göreceksiniz, her şeyi farklı algılamaya başlayacaksınız.

 

Parsa – Dünyalar ve Arzular Arasındaki Sınır

Soru: Assiya dünyası ile BYA dünyaları arasında Parsa adı verilen bir tür sınır çizgisi var. İkinci kısıtlamanın gerçekleştiği yer burası mı?

Cevap: Evet, Parsa, üst ışığın aşağıya inemeyeceği kesin bir sınırdır. Dolayısıyla sonsuzluk dünyasından Parsa’ya ve Parsa’dan temele kadar, tüm dünyaları, tüm manevi alanı bölebiliriz.

Bizim çalışmamız, kırık, egoist arzularımızı aşağıdan yukarıya yükseltmek ve orada, Parsa’nın üstüne çıkarmak, onları birleştirmek ve üst ışıkla, Yaradan’ın varlığıyla doldurmaktır. Henüz yükseltemediğimiz tüm egoist arzular, Parsa’nın altında boş ve karanlık kalır.

Başka bir deyişle, çok fazla sayıda arzu vardır. Parsa’dan önce, bu arzular daha hafiftir ve onlara yalnızca ilk kısıtlama uygulanır (kişinin kendi iyiliği için alma yasağı). Ancak kendi iyiliğiniz için değilse, bunları kullanabilirsiniz.

Parsa, ötesinde karanlık arzularımızın var olduğu sınırdır ve onları Yaradan adına bile kullanamayız çünkü orada bu gibi niyetler olamaz.

Dolayısıyla, Kabala’nın bahsettiği ıslah yolunun tamamı, hem hafif hem de bayağı egoist arzuların ıslahıdır. Bayağı olanlar Parsa’nın üzerine çıkılarak ıslah edilir. Ve tüm bu arzular yalnızca Yaradan ile ilişkilendirilir. Yaradan ile olan bağı nasıl kullanabiliriz? – Yaradan rızası için ya da kendi iyiliğiniz için. Kişinin kendi iyiliği için olan, Parsa’nın altındadır ve Yaradan rızası için olan, Parsa’nın üstündedir.

 

Manevi Yasalar ve Dünyamız

Soru: Her manevi yasa, dünyamızda bir etkiye sahip midir?

Cevap: Hayır, her biri değil. Bizim dünyamızda manevi yasalar, en ilkel olan “vermek ve almak” dışında hiçbir şekilde ortaya çıkmaz.

Ancak dünyada, birlik olma eğilimi vardır. Örneğin, moleküller birleşerek daha karmaşık maddeler oluştururlar vb. gibi. Bu gücün mevcut olduğunu görüyoruz. Dünyamız da her ne olursa olsun yavaş yavaş birliğe doğru ilerliyor.

Soru: Eğer manevi yasalar dünyamızda tezahür etmiyorsa, bu, birinci ve ikinci kısıtlama yasalarının cansız, bitkisel ve hayvansal seviyede mevcut olmadığı anlamına mı geliyor? Bunlar sadece insan seviyesinde mi?

Cevap: Pratik olarak evet. İlk yasa, kişinin kendi iyiliği için alma yasağıdır. Biz bunu iptal edemiyoruz veya değiştiremiyoruz. Bu bizim dünyamızda mevcut değil. Bunun uygulamasını göremiyoruz.

Oysa ikinci kısıtlama yani ikinci yasa ise, Kabalistlerin bir aşamada egoist arzuların varlığını ortaya çıkardığından bahseder ki şimdilik perdeye sahip olmadığımız için Yaradan uğruna bile kullanamayız. Ancak, onları ıslah ettiğimizde, onların içine alabileceğiz.