Daily Archives: Ocak 7, 2024

Dua Kalbin Derinlerinden Gelmelidir

Esas olan duadır çünkü dua Yaradan’a olan isteğimizi ve tavrımızı ifade eder. Dua, tamamen O’na bağımlı olduğumuzu, kendi başımıza kesinlikle yapabileceğimiz hiçbir şey olmadığını ve her şeyin yalnızca nasıl isteyebileceğimize bağlı olduğunu halihazırda anladığımızı gösterir. Bu nedenle asıl gücümüz duanın gücüdür.

Ancak biz tam tersine, genellikle tam olarak gücümüz olmadığı için ağlıyoruz. Aslında, tam da gücümüz kalmadığında gerçek çalışmaya yani duaya hazır oluyoruz. Yani kendimi güçsüz hissettiğimde aslında sevinmeliyim; çünkü Yaradan’a dönelebilecek, yakarabilecek, sorabilecek, dua edebilecek noktaya geldim.

İnsanın hiçbir şeyi tek başına başaramayacağını anlaması çok çaba gerektirir.  Ancak bunun sonrasında kişi Yaradan’a döner ve O’ndan, dua yükseltmek için güç ve yardım diler. O zaman Yaradan bu isteği yerine getirir ve O’na bağlanmamıza izin verir.

Yaradan, kişinin O’na bağlanma arzusunu hisseder, tıpkı kişi henüz hissetmese de Yaradan’ın zaten kişiye yapışmış olması gibi.

Dua kalbin derinliklerinden gelmeli ve her seferinde daha da derinleşmelidir. Dua ile O’na dönmek, anne karnındaki bir cenin gibi;  sanki Yaradan’ın içindeymişim gibi ellerimle ayaklarımla Yaradan’a tutunmak demektir. O’ndan alıp besleniyorum ve O’nda çözülmek ve sonsuzca erimek istiyorum. Yani üst olanın önünde kendimi bu şekilde iptal etmek istiyorum.

Yaradan’a dönmek ancak dostlar aracılığıyla mümkündür. Yani dostlarıma tutunmak ve onların önünde kendimi iptal etmek istiyorum ki bu şekilde üst olana dahil olabileyim.

 

Yapay Zekanın Yükselişi

Soru: Günümüzde yapay zeka, geniş insan faaliyeti alanlarının, hatta yaratıcı alanların bile yerini alıyor.

Tahminlere göre yakında pek çok mesleğe ihtiyaç duyulmayacak. İnsan hiçbir şeyde kendini gerçekleştirmeyecek. Bu durumda, bu insanlar ne yapacaklar?

Cevap:  Kendi kendini eğiterek, daha derin düşünecek, daha derin arzulayacak ve doğanın daha derin katmanlarına ulaşmak için kendilerini daha derinden ayarlayacaklar.

Soru: Open AI CEO’su Sam Altman, bir podcast’te ChatGPT ve GPT-4’ten bahsetti. Bu podcastte yapay zekanın bilinçli hale gelebileceğine inandığını ancak YGZ’yi (Yapay Genel Zeka) ve bilinci tanımlamanın karmaşık olduğunu belirtti. Bilinçli bir yapay zekanın kendini anlama becerisine, hafızaya ve acı çekme yeteneğine sahip olması gerektiğini öne sürdü. YGZ’ye yönelik çalışırken bilincin bu yönlerini dikkate almak ve yapay zeka sistemlerinin insan değerleri ve tercihleriyle uyumlu olmasını sağlamak hayati önem taşımaktadır, dedi.

Siz yapay zekanın bilince sahip olacağını düşünüyor musunuz?

Cevap: Gerçek şu ki öncelikle yapay zekanın ne olduğunu belirlememiz gerekiyor. Zeka yapay olabilir mi? Bunu bir şekilde kontrol edebilir miyiz, yoksa bu sadece canlı bedenler için bir tür mekanik bir oyuncak mı?

Soru: Yapay zeka alanındaki bilim insanları, yapay zekanın yükselişini tanımlamak için bir terim icat ettiler: Genel Yapay Zeka Yükselişi. Onlar, bir noktada tüm insani girişimlerin yapay zeka tarafından tamamen ele geçirileceğini söylüyorlar. Kesinlikle her şeyin yerini alacak ve her şeyin kontrolü onun elinde olacakmış.

Böyle bir durumdan korkuyor musunuz?

Cevap: Kesinlikle hayır. Buna inanmıyorum. Böyle bir makine, böyle bir robot gerçekten çok şey yapabilir ama hiçbir zaman insanın üstüne çıkamayacaktır. Elbette kafamızı karıştırabilir. Bugün icat edip yarattığımız saçmalıklarda bile kafamız karışıyor. Ancak makinelerin ayaklanmasından korkacak hiçbir şey yok.

 

En Büyük Tüketici Pazarı

Soru: Sürekli olarak her türlü ilacı üretmemize rağmen neden sürekli yeni hastalıklar ortaya çıkıyor? Bunun herhangi bir çözümü var mı?

Cevap: Tüm insanlık ıslah oluncaya kadar bu durum düzelmeyecektir.

Sonuçta her şey daha fazla kazanma üzerine kurulu. Ne için? Bu soru sorulmuyor. Bu, toplumun hiçbir zaman yargılanmayan bir hedefidir. Daha fazla kazanmak! Böylece diğerlerinden daha üstün, diğerlerinden daha önemli ve diğerlerinden daha güçlü olacağım! Peki neden, ne için ve hangi amaçla? Bütün bunlar artık önemli değil. Önemli olan, zenginliğe toplum tarafından saygı duyulması ve bu nedenle insanların zenginliğin peşinden koşmasıdır.

Bu amaçla milyonlarca ilaç üretiliyor. Üstelik bu muhtemelen dünyanın en büyük tüketici pazarı. Bizi sürekli olarak her türlü ilaçla doldurmaya çalışan kocaman bir doktor, üretici ve reklamcı ordusu var. Genel olarak bu şekilde sürekli kendimizi zehirliyoruz.

Kendimizi gerçekten insanı ıslah etmeye adamamız dışında, bu soruna hızlı bir çözüm düşünemiyorum. Ancak o zaman geri kalan her şeyi düzeltmek istediğimiz noktaya gelebiliriz. Bizim ıslahımız, çevremizdeki doğa üzerinde öyle bir etki yaratacak ki, sebze, meyve yetiştirebilecek, et üretebilecek ve ihtiyacımız olan her şeyi değiştirilmemiş bir biçimde üretebileceğiz. Bunlar çürümeyecekler; herkese yetecek kadar mevcut olacaklar. Ama bu, sadece kimyasallar yerine kendimizle ilgilendiğimizde gerçekleşecek.

Yorum: Ama aynı zamanda “Doktora iyileştirme hakkı verilmiştir” diye yazılmıştır.

Cevabım: Günümüzde gerçek doktor yok ki! Uygulamada bu kişiler, aslında, bize yardım ettiklerini düşünen mutsuz insanlar topluluğudur.

Ancak gerçek şu ki onlar tamamen zehirlenmiş ve artık hiçbir şey yapmanın mümkün olamayacağı insanlarla uğraşıyorlar. Onlara bir şeyler yapacak ve onları bir şekilde bir arada tutacak ilave zehir türleri satmaya çalışıyorlar. Biz şu anda böyle yaşıyoruz. Elbette bir kişi itiraz edebilir ve 500 yıl önce insanların 30 ila 40 yıl yaşadığını, bugün ise 60, 70, 80 yıl ve hatta daha fazla yaşadıklarını söyleyebilir. Bu doğru. Ama gerçek şu ki burada şu soruyla karşı karşıyayız: “Ne için?!”

 

Yaradan’dan Bir Armağan

Yaradan’dan Lişma’yı alması için kişinin çalışması için duyduğu ihtiyaç, sadece bir eksiklik ve Kli (kap) formundadır. Ancak, kişi bu doyumu asla kendi başına edinemez, bu daha ziyade Yaradan’dan bir armağandır. (Baal HaSulam, Şamati, Makale No 5, “Lişma Yukarıdan Bir Uyanıştır ve Neden Aşağıdan Bir Uyanışa İhtiyacımız Vardır?”).

Soru: Doyuma ulaşmadaki başarısızlığıma neden Yaradan’ın bir hediyesi deniyor?

Cevap: Çünkü bunu O’ndan aldınız ve Yaradan için çalışma arzusundan başka hiçbir şeye ihtiyacınız yoktur. Eğer buna sahipseniz yaratılışın sonuna kadar ilerleyebilirsiniz.

Bu nedenle Yaradan’dan aldığınız şey paha biçilemezdir. Bu armağandır.

 

Hastalık, Yaradan’dan Ayrılığın Sonucudur

Bütün hastalıklar, Yaradan’dan uzaklaşmanın ve her şifa ise O’na yaklaşmanın sonucudur. Bu nedenle, Yaradan bizi ayıran yeni bir uzaklık gösterirse, bu yalnızca bize O’na yaklaşmak için çalışabileceğimiz yeni bir yer göstermek içindir.

Tüm koşullar, Yaradan’dan uzaklaşmak olarak görülmelidir çünkü O bize, önce kendi aramızda, sonra da Yaradan ile aramızda iyileştirilmesi ve ıslah edilmesi gereken yeni bir boşluk verir. Islah olmak yani sağlıklı bir duruma gelmek için, Yaradan’dan bizi yakınlaştırmasını isteyerek onu iyileştiririz.

Yaradan, O’na yaklaşmamız için bilinçli olarak bizi uzaklaştırır. Böylece her seferinde biraz daha uzaklaşırız ve sonra biraz daha da yaklaşırız, ta ki tam ve nihai bağa ulaşana kadar.

Doktor, dönüp bizi iyileştirmesini, kalplerimizi yabancı düşüncelerden, egoist arzulardan ve birbirimizden ayrı olmaktan iyileştirmesini istediğimiz Yaradan’dır. Hastalığın kaynağı burasıdır. Tek bir kalpte tamamen birleşene kadar Yaradan’dan aramızdaki tüm boşluğu iyileştirmesini istiyoruz.

Eğer kişi, Yaradan’la arasındaki uzaklığı kabul ederse, o zaman Yaradan’ın kendisi ile Yaradan arasındaki mesafeyi daha da artırmaktan başka seçeneği kalmaz, böylece kişi sonunda nerede olduğunu hisseder.

Sonuçta, eğer kişi hastaysa ancak henüz hasta olduğunu hissetmiyorsa, tedavi edilemez. Bu nedenle Yaradan çeşitli eylemler gerçekleştirir, böylece aramızdaki uzaklığı hissederiz ve bu ayrılığı iyileştirmek yani yaklaşmak, aşmak isteriz.