Daily Archives: Nisan 13, 2023

Mantık Ötesi İnanç = Ruh

Soru: Mantık ötesi inanç nedir?

Yanıt: Mantık ötesi inanç, kendi doğamın üzerine çıkmam ve Yaradan’ın içinde bulunduğu koşula girmem anlamına gelir ve bu, bugün olduğum durumuma zıttır.

Yaradan, ihsan etme, evrensel bağlantı ve küresel sevgi niteliğidir. Başlangıçta, bu niteliğe sahip değildim. Ama onu bir şekilde kendi içimde yaratabilir, toplayabilir ve ortaya çıkarabilirsem, o zaman bu, mevcut egoist doğamın üzerinde olacak ve mantık ötesi inanç olarak adlandırılacak.

Ne de olsa mantık, benim doğamda, egoizmimde, anlayışım ve hissimde olan şeydir. Ve bunun üzerine çıktığımda ve aksi yönde hareket etmek istediğimde, o zaman aklın karşıtı nitelikte olacağım – mantık ötesi inançta. Burada zıt, “çelişki” anlamına gelmez.

Basit hayat anlayışımızda genellikle bu tür pek çok tutarsızlık vardır, bunların önce etrafından dolanmanız ve sonra hissetmeye çalışmanız gerekir, çünkü mantık ötesi inanç, ihsan etme adına yaşamak gibi, üst dünya gibi, kendinizin üzerine yükselmek gibi bir koşulun var olduğu hissinden gelir ve siz bu koşulu bulmak istersiniz.

Kişi böyle bir içsel harekete sahip olduğunda, egoist kölelikten çıkış için hazırlanmaya başlar. Bu, üst “saran ışık” adı verilen bir kuvvetin ona belirli miktarda ve uzun bir süre etki etmesinden kaynaklanır.

Bu güç, kişinin kendini değiştirme arzusu ve eylemlerinden kaynaklanır. Ve içsel niteliklerinde egoist olmalarına rağmen, niyetlerinde özgecil olurlar.

Kişi, Kabala dersleri ile gruptaki çalışmasından böyle bir etki alırsa ve ek güç kazanmak, bu dünyanın üzerinde bir nitelik kazanmak isterse, o zaman bu, fetüsün rahim içi gelişimi gibi yavaş yavaş onda belirmeye ve gelişmeye başlar. Ve sonra mantık ötesi inanç niteliği doğar ve kendi başına var olmaya başlar. Buna ruh denir.

Kabala dilinde anlatmak gerekirse, kendisini Malhut’tan ayırmış gibi olur ve Bina’ya yapışır. Bu nedenle mantık ötesi inanç, Malhut niteliğine üstün gelen Bina’nın niteliğidir veya alma niteliği üzerinde gerçekleştirilen ihsan etme niteliği ya da alma arzusunun üzerinde düzenlenen ihsan etme arzusudur.

Ortak ruhun inşası, bu prensibe göre düzenlenir. Manevi dünyada var olmamızı sağlayan ilke budur. Bunu kendi içimizde inşa etmeliyiz. O zamana kadar hiçbirimizin ruhu yoktur. Kabala’da hiç bahsedilmeyen, sadece fiziksel olan bir beden vardır.

Kabala biliminde beden, bizim egoist alma ve haz alma arzumuz anlamına gelir; içimizde var olur ve hayvansal bedenle hiçbir ilgisi yoktur.

İnsanlığın Gelişiminin İki Yolu

İnsanlığın gelişmesinde iki yol vardır. Bunlardan biri korkunç ve ıstırap doludur. Karşı koyacak bir şey olmadan, sürekli bir egoizm büyümesi vardır, acı bizi defalarca, nesilden nesile yavaş yavaş öldüresiye döver, bizi savaşa, kıtlığa, hastalıklara, her türlü iklim felaketine, her türlü belaya sürükler!

Burada herhangi bir sorun ortaya çıkabilir! Aniden öyle bir felaket tüm dünyayı kasıp kavurabilir ki, nüfusun yarısı bir tür enfeksiyondan ölebilir. Önümüze her türlü bulaşıcı ve genetik sorun gelebilir. Bu nedenle, tüm bunları yaşamamamız ve bizi ileriye doğru itecek olan egoizmimizi kademeli olarak test edebilmemiz için bize Kabala bilgeliği verildi.

Ne de olsa, dünyamızın en düşük egoist seviyesinden, en yüksek manevi derecenin büyük egoizmine kadar, tüm egoizmi ifşa etmek zorundayız. Bu ölçeğin en düşük seviyesi olan mevcut durumumuzdan hareket edersek, o zaman 125. dereceye ulaşana kadar muazzam, inanılmaz acılar yaşamak zorunda kalacağız. Aynı zamanda insanlar ölemeyecekler bile çünkü onlar için ölüm bir kurtuluş olacak, intihar ederek bile kendilerine yardım edemeyecekler.

Dünyamızın birbirini ne kadar kolay mahveden insanlara dönüştüğünü görüyoruz. Üst güçlerin bizimle nasıl oynadığı, medeniyetimizin ne kadar sallantıda olduğu hakkında hiçbir fikrimiz yok.

Nasıl güzel bir şekilde gelişilebileceğini tüm dünyaya göstermeli ve üst gücün yardımıyla kademeli olarak etkileşimler kurmalıyız. İnsanlar bunun mümkün olduğuna inanamıyor çünkü üst gücü kendilerine çekebilecek bir metodları yok. Sadece bizde var. Bizler bu teması kuruyoruz çünkü benden ve bizlerden diğerlerine geçebilecek olan Kabala’yı çalışıyoruz.

Grup, ben fiziksel olarak burada olmasam bile benim aracılığımla ışığı alıyor ve alacak. Bu bağlantı hiçbir yerde kaybolmaz, ne olursa olsun aynen kalır. Aynı şekilde, diğer tüm Kabalistler üst ışığa giden bağlantı halkalarıdır, bütün bir zincirdir.

Bu nedenle insanlara bu fırsatı vermemiz gerekiyor. Sanki bir insana, “Al onu! Bak, üst kuvvetin, üst ışığın indiği bir tüpüm var. Onu alabilir, kendini düzeltebilir ve bu hayatta, bu dünyada en iyi şekilde davranabilirsin. Bu size manevi enerji verecek, nerede, neden, nasıl ve ne için yaşadığınıza dair bir fikir oluşturacak ve hayatınızı doğru bir şekilde düzeltebileceksiniz.

Şimdi, bu andan itibaren, dünyamızda acı çekmeden, üst dünyanın sonsuz güzel zevklerine ulaşmada gelişiyor olacaksınız. Tüm kâinata, Yaradan’a, hayal bile edemeyeceğiniz mertebelere ve boyutlara kavuşacaksınız. Bu, fantastik resimleriyle dolu olan Hollywood değil. Evrenin ortasında, tüm dünyaların ortasında duran bir insan olacaksın.”

İdeal İntegral

Baal HaSulam’ın bahsettiği manevi seviyeler, sayısal bir prensip üzerine kuruludur. Bunlar kesinlikle net yasalardır: ışığın etkisi, arzunun tepkisi ve aralarında “perde” adı verilen bir dengeleme aracının ortaya çıkışı.

Bütün bunlar çok net ilkeler üzerine inşa edilmiştir: arzuda beş derece (sıfır, bir, iki, üç, dört), ışıkta beş derece (Nefeş, Ruah, Neşema, Haya, Yehida) ve onları birbirine bağlayan “perde”. Ruhumuzun sistemi böyle inşa edilir.

Ancak onun hisleri sayısal değil analogdur. Her şey bu şekilde gelişse de kareler veya küplerle sayısallaştırılmaz, duyusal ve sonsuzdur. Sonuçta ışık kabı doldurduğunda onun içinde boş bir yer bırakmaz ve bu tam bütünü üretir.

İntegral her zaman bir sınırlamadır. Burada bir şeklin alanını hesaplamak yerine, onu karelerle doldurup sonra toplarız. Karelerin toplamının bize tüm bu problematik şeklin alanını verdiği varsayarız. Aslında tam olarak öyle değildir, ancak onu karelere ne kadar doğru böldüğümüze bağlı olarak yaklaşık olarak bu şekilde hesaplarız.

Ancak bizim burada mükemmel bir integralimiz var. Mükemmel! Çünkü ışık, Kli’nin (kabın) tüm boş alanlarını doldurur. Bu nedenle, bilgi iletiminin derecelendirilmesi, algılanması, çoğaltılması ve genel olarak duygular (kaptaki ışık hissi) dışındaki her şey derece derece gerçekleşmesine rağmen, aldığımız duygular analogdur, mükemmeldir yani açıkça belirlidir.

Soru: Analog sistem neden doğru bir şekilde oluşturulmadı? Neden tam olarak iki sistem: sayısal ve analog, olmalıdır?

Cevap: Çünkü bu şekilde sayısal sistem ölçüm, analiz ve sentezin doğruluğunu, analog sistem ise duyumun yüksekliğini ve mükemmelliğini gösterir.

Bu formda, her iki sistemin bağlantısı gerçekleşir, ancak bunun tek nedeni, Kli’yi ve onun tüm boş alanlarını dolduran ışıkla uğraşmamızdır. Yani duyularımızda henüz dolmamış, henüz integrale dahil edilmemiş küçük boşluklar kalmamıştır.