Daily Archives: Haziran 13, 2022

“Mısırlılar” – Maddi Hazlar

Soru: Tora’da Musa’nın bir Mısırlıyı öldürdüğü söylenmekte. Manevi çalışmada bu ne anlama gelir?

Cevap: Musa, kendisini “Mısır” denilen tam bir egoizm koşulu içinde tutan arzuyu öldürür. Musa bu arzusundan kurtularak özgürleşir.

Soru: Öğretmeniniz Rabaş, “Mısırlılar”ın maddi hazlar anlamına geldiğini yazar. Nedir bu hazlar?

Cevap: Kendiniz için yaptığınız ve keyif aldığınız her şey. Bu, var oluşunuzun temelidir. Ancak yavaş yavaş içinizde böyle bir niyet öldürülür çünkü herkes için bir ihsan etme ve sevgi durumu içinde kalmak için, sadece kendi arzularının esiri olma durumu üzerine yükselmeyi düşünür ve çabalarsınız.

Soru: Kendi arzularının esiri olma kötü müdür? Sonuçta bu doğaldır, bizim doğamızdır.

Cevap: Bu doğaldır ama yanlıştır çünkü bizi kendi içimize kapatır ve tüm evreni hissedemeyiz. Eğer hazlar, sadece onları düşüneceğim şekilde beni kendi sınırlarıma kapatmıyorsa, eğer hayatım dünyevi hazların üzerine, manevi hazlar denilen ihsan etme ve sevgi hazlarına yükselmekten oluşuyorsa, başkalarını memnun etmekten haz aldığımda, çalışmam, çabalarım beni yalnızca Yaradan’a yaklaştırır.

“Gökyüzündeki Nehirler Dünyayı Sular Altında Mı Bırakıyor?” (Medium)

CNN, “Antarktika’daki sıcaklıklar Mart ayında normalin 38 santigrat derece üzerine – 70 Fahrenhayt civarında – yükseldiğinde, Los Angeles büyüklüğünde sallanan bir buz sahanlığı çöktü” diye yazdı. Makale, “Isı, atmosferik nehir olarak bilinen bir nehirden içeri akın etti,” diye devam etti, “sıcak havayı ve su buharını tropik bölgelerden dünyanın diğer bölgelerine taşıyan uzun bir nem bulutu… Karaya indiklerinde yağmur ve kar döken bu “gökyüzündeki nehirler” aynı zamanda Antarktika Yarımadası’ndaki buz raflarını istikrarsızlaştıran aşırı sıcaklıklara, yüzey erimesine, deniz buzunun parçalanmasına ve büyük okyanus kabarmasına neden oluyor. Her felaket geldiğinde, onun acil nedenini ararız. Sıkıntılarımızın gerçek nedenini – insan doğasını –  kabul etmekten bu şekilde kaçınıyoruz.

Yaşanması zor hale gelen sadece iklim değil. Aynı zamanda kaybolan ormanlar ve şiddetli salgınlar bize şunu söylüyor: “Tehdit sizsiniz! Bela sizsiniz! Fazla kalıp tadını kaçırdınız!” Bilim adamları, küresel ısınmayı durdurmazsak kıyı şehirlerimizi kaybedeceğimiz konusunda uyarıyorlar. Bence durum bundan çok daha kötü: Kendi yapımımızla tüm gezegenimiz insanlar için yaşanmaz hale gelecek. Dünya bizden iğrenmiş gibi görünüyor.

Bunun, havayı, suyu ve toprağı kirlettiğimiz, ormanları yok ettiğimiz, diğer türleri yok etmek için avladığımız ve tüm ekosistemi çökertmeden dünyadan verebileceğinden çok daha fazlasını çıkardığımız için olduğu söylendi. Bunlar kesinlikle davranışlarımızdaki kusurlardır, ancak bu şekilde davranmamızın bir nedeni var. Birincil suçumuz, birbirimize karşı tutumumuzdur.

Dünyaya ne zarar verirsek verelim, birbirimize on kat daha kötüsünü yaparız. Dünya’ya verdiğimiz zarar, diğer insanlara ve milletlere zarar verme çabalarımızın bir parçasıdır; bu birbirimize karşı savaşımızın başka bir yüzüdür. Birbirimizle savaşmayı bırakırsak, ortak evimizi de yok etmeyi bırakacağız ve doğa kendini toparlayıp bize karşı bir kez daha dostça davranacaktır.

Kuşkusuz, güvensizlik ve düşmanlık hüküm sürdüğünde birbirimizle savaşmaktan vazgeçmek kolay değildir. Uluslardan bireylere kadar, saldırganlık ve tehdit baskındır ve gerçekten de ilişkilerimizi tanımlar. Yine de, Dünya, bizi çoktan kovduğu için, hayatta kalmak istiyorsak değişmekten başka seçeneğimiz yok.

Bu bir öğrenme sürecidir ancak bu, sorunumuzun çok fazla fosil yakıt yakmamız, çok fazla et yememiz veya toprağı ve suyu plastikle kirletmemiz olmadığını kabul etmekle başlamalıdır. Bizim sorunumuz, tüm bu zararları başkalarını incitmek ve yok etmek, onları alt etmek ve boyun eğdirmek, gurur duymak ve egolarımızın ihtiyacını karşılamak için yapıyor olmamızdır.

Başkalarına karşı egoist tutumumuzun temel sorunumuz olduğunu kabul ettiğimizde, onunla başa çıkabileceğiz. Kendimize egolarımızın üzerine çıkmayı ve birlikte çalışmayı öğreteceğiz. Ancak, öncelikle gökyüzündeki nehirlerin bizi boğduğu konusunda kendimizi kandırmaktan vazgeçmeliyiz. Egoizm içinde boğuluyoruz ve bu bizim gerçek sorunumuz.