Monthly Archives: Kasım 2021

Hayatı En İyi Hale Getirmek

İnsan her zaman minimum yatırımla maksimum getiriyi elde etmek ister. Doğa her şeyde böyle çalışır. Bu onun genel yasasıdır. Eğer alma arzusu, ihsan etme arzusu, gelişim yasaları, birleşme vb. ile ilgileniyorsak, doğanın her zaman en iyi hale getirmek için çabaladığını görürüz.

Kabala bizlere onun bütünlüğünü dikkate alan daha evrensel bir doğa yasasını açıklar. Prensip olarak, egoizm kalır, ancak etrafındaki her şeyi dikkate almaya başlar. Ve o zaman istesem de istemesem de başkalarını, onlarla doğru etkileşimi düşünmek zorundayım çünkü aksi halde her şey bana bir bumerang gibi geri dönecektir.

Bu nedenle, egoizm ister istemez özgecil hale gelir ve başkalarını dikkate alır çünkü başka türlü var olamam.

Bütünlüğümüzü görmeye başladığımızda ve ortak bir hedef üzerinde, yaşamımızı her düzeyde en iyi hale getirmeye başladığımızda, bu karşılıklı eylem biçimi, bizi birleşmeye, diğerini kendim olarak ve kendimi de öteki olarak anlamam gereken birbirimize karşılıklı olarak dahil olmaya götürür.

Böylece hepimizi ve doğanın cansız, bitkisel ve canlı formlarını içeren, tek bir topluluğa dönüşürüz.

Sonuç olarak, düşüncelerimizin değiştiği bir duruma geliriz. Her şeyi dar, basit bir egoist formda değil, tüm dünyayı kendimiz olarak gördüğümüz genişletilmiş, bütünleyici bir formda görürüz.

Tora’yı İçsel Olarak Anlamak

Yorum: Genelde Yahudilerin sevilmediğine inanılır. Ancak son zamanlarda okuyucuların birinden şu tepkiyi duydum: “Yahudilerin birini sevdiğini düşünebilirsiniz. Kutsal kitaplarında bile, diğer uluslarla yakın iletişim kurmayı önermezler. Herhangi bir Yahudi sitesine gidin ve milliyetçi histerinin bir karışımını ve hem gerçek hem de hayali kendi erdemlerine övgü görebilirsiniz.”

Cevabım: Kesinlikle. Şulhan Aruh’u (Yasalar Kanunu) açın ve orada diğer uluslardan uzak durmanız, onları aldatmanız, onlarla hiçbir ilginiz olmaması gerektiğini vb. okuyacaksınız.

Ancak, tüm bu yasaların, her insanın kendisini iki parçaya böldüğü içsel dünyamız için yazıldığını anlamalıyız. Bir taraf ıslah olmak ve Yehudi (Yaradan ile birleşme anlamına gelen) Yahudi olarak adlandırılmak ve ihsan etme seviyesine yükselmek ister.

Ve her insanda, dünyevi kökenleri ne olursa olsun, hala ıslah olması gereken egoist nitelikler vardır ve kişi onlardan uzak durmalı, onları parmağında oynatmalı, onları ıslaha ikna etmelidir. Yani, kişinin içsel ıslahlarından bahsediyoruz.

Genel olarak, tüm Tora, tüm Yahudi dini sadece bundan bahseder. Gerçek şu ki, Tora’yla ilgili tüm yanlış anlamaların sebebi, içinde anlatılanların gerçek anlamıyla kullanılması ve dünyevi geleneklerle ilişkilendirilmiş olmasıdır.

Tüm birincil kaynaklar yalnızca insanın içsel niteliklerinden bahseder: içimdeki buna Goy denir, buna Yehudi, buna İbrahim, İshak, Yakup denir vb. Ve sonra onlarla ne yapmam gerektiğini açıklar: ikna et, öldür, yükselt, ıslah et. Fakat bu çevremizdeki dünyaya aktarıldığında, her şey tamamen yanlış bir şekil alır.

Ancak, eğer kişi doğru tepki verirse, o zaman her şeyi kendi içselliğine aktarır. Ve böylece insanlar yavaş yavaş anlamaya başlarlar ki gördükleri her şey sadece insanın içsel dünyasını yansıtmaktadır.

Ve dış dünyamız hakkında söylenecek bir şey kalmaz. Onun içindeki bir şeyi nasıl düzeltebiliriz ki? Dünyamız tamamen yukarıdan yönetiliyor ve bu nedenle, içinde en az düzeyde var olmalıyız. Ve tüm ıslahlar Kabala’nın yardımıyla, en üst yönetim sistemi vasıtasıyla yapılabilir.

Benim Düşüşüm Grup İçin Bir Kazançtır

Benim düşüşüm grup için büyük bir kazançtır çünkü şimdi kırılmadan sonra içimde ilk ortaya çıkan sol çizgiyi, haz alma arzusunu gösteriyorum. Ve gruba, herkesin gittiği yöne bu arzuyla katılırsam, onlara yakıt, arzu malzemesi ekleyeceğim.

Ve bu malzeme üzerinde yukarıdan alacakları ışık herkese ilerleme fırsatı verecektir. Sonuçta, tüm ilerlememiz iki ayak üzerindedir. Ve şimdi Yaradan’ın bana ifşa ettiği yeni büyümüş egoizmimle sol çizgiyi kullanıyorum. Ve grup bana yardım ediyor ve buna sağ çizgiyi ekliyor. Böylece herkes egoist arzusunu gruba getirir ve grup bu arzusunu dengelemesine yardımcı olur ve biz de iki ayak üzerinde ilerleriz.

Bu nedenle, içimizde yeni egoizm açığa çıktığı için utanmamalı ve üzülmemeliyiz. Baal HaSulam “Günahkarların, egoist düşüncelerin ve arzuların ifşa edilmesine sevindim çünkü bu, daha fazla ilerlemenin temelidir.” diye yazmıştır.

“Yaradan Acı Çekmeye Neden İzin Vermekte?” (Quora)

Dünya ıstıraplarla dolu ve bizler cinayeti, hırsızlığı veya insanlar üzerindeki her tür acıyı haklı çıkaramayız.

Ancak, bu dünyadaki acı ve ıstırabımızın bizi bir ıslaha yani adaletin kabulüne, sevinç ve şifa hissine götürebileceğini hissettiğimizde, acıyı ve ıstırabı haklı çıkarmaya başlarız. Genel olarak, acı ve ıstırabın, görünüşte dünyada gerçekleştirdiğimiz günahlara veya ihlallere bir yanıt olarak gelmediğini anlayamayız.

Acı ve ıstırap sadece tek bir amaç için ortaya çıkar: onun nedenini ve amacını aramamızı sağlamak. Darbeler, sonunda yaşam için daha büyük bir anlam ve amaç aramamızı sağlamak için bizi arkadan dürten bir sopa görevi görür.

Sorun şu ki, neden dövülmemiz gerektiğini anlayamayız ve darbeler çok ciddi olabilir. Dünyada o kadar çok acı ve ıstırap var ki, haksız ve gereksiz gibi görünüyor. Bununla birlikte, acı ve ıstırap, bizi daha akıllı yapan tek bir arzuda birikir: belirli bir görevi yerine getirmek için yaratıldığımızın farkındalığının başlangıcı.

Aslında, haksız acı ve ıstırap duyguları ve nedenleri hakkında soru işaretleri uyandıran, görünüşte anlamsız olan bu kadar çok ıstırabın neden meydana geldiğinin anlaşılmaması, tam olarak neden meydana geldiğidir.

Acı ve ıstırap, bizi sonunda acının ve ıstırabın gerçek nedenini aramaya yönlendiren bir soru işareti bırakır. Bu gerçek nedeni, sonunda acı çekmenin anlamını aramaktan hayatın anlamını aramaya geçtiğimizde buluruz.

Bununla birlikte, genellikle acı ve ıstırabın temel nedenlerini aramamız için olduğuna dair hiçbir fikrimiz yoktur, ancak yine de, acı çekmemizin tek nedeni budur.

 

Manevi Dünyaya Bir Köprü

Neden onluya tutunup dostlarınıza garantör olmak istediğinizde, sanki Yaradan bunu yapmanıza izin vermiyor ve sizi bu yoldan itiyormuş gibi birdenbire bir problemler uçurumu ve bu kadar güçlü reddetmeler ortaya çıkar?

Bütün bunlar, bu engellerin fark edilemez hale geleceği ıslah için güçten hala ne kadar yoksun olduğunuzu anlamanız içindir. Bu duvarın üzerinden atlayabilir, tüm engellerin üzerine çıkabilir ve ıslahı başarabilirsiniz.

Bizler, “Yaradan ile savaş” denen bir savaşa giriyoruz. Yaradan’ın Kendisiyle doğrudan O’na karşı savaş halindeyiz çünkü O’na dönmek ve bize yardım etmesi için O’nu ikna etmek isteyelim diye yolumuza çıkan tüm bu engelleri yaratan O’ydu. Bu işi yapması için O’na dua etmeliyiz, babasını rahatsız eden dırdırcı bir çocuk gibi sürekli talepte bulunup, “Benim için yap, yap” diyerek, O’nu yalnız bırakmamalıyız. Yaradan’ın bizden beklediği budur.

Manevi dünyanın girişinin tam önündeyiz ve Yaradan bize kapıyı açsın diye nasıl haykıracağımızı kavramak istemiyoruz. Burada iki şart vardır: İstemek ve birlikte talep etmek gerekir. Daha fazla bir şeye gerek yok. Maneviyat, birlikte olduğumuz zamandır ve Yaradan, birliğimiz ölçüsünde Kendisini ifşa eder.

Önümüzde birbirimize yardım etmezsek tırmanmamız imkansız olan demir bir duvar var. Hiçbirimiz bizi manevi dünyadan ayıran çitin üzerinden atlayamayız. Sadece bizim bağımızla aşılabilir. Bu engeli aşmak ancak bu formda mümkündür.

En önemli şeyin bağımız olduğu, son nesilde Mesih çağında yaşıyoruz. Görev, kendi başımıza manevi dünyaya geçmek değil, başkalarının da oraya gidebileceği bir bağ kurmaktır.

Karıncalar gibi, bir engeli aşmaları gerektiğinde, önce kendilerinden canlı bir köprü kurarlar, birbirleriyle kenetlenirler ki arkalarından gelen diğer karıncalar da onların vücutlarına tırmanabilsinler. Yapmamız gereken şey bu. Biz öncüleriz ve kendimizden böyle bir köprü yapmalıyız ki başkaları üst dünyaya üzerimizden yürüyebilsin. Bu bizim işimizdir, kutsal işimizdir.

Yaradan’la Birleşilecek Tek Yer

Eğer başarı görmüyorsam bu, grupta çalışmadığım anlamına gelir. Yaradan’ı tek başına ifşa etmek imkansızdır. Bunu yapabilmek için onluda olmalısınız.

Kişi grubun, grup da Yaradan’ın içindedir. Grubu atlayıp Yaradan’a geçemem, önce grupla bağ kurmalıyım, ancak bundan sonra Yaradan’a ulaşabilirim. Sonuçta, Yaradan ile iletişim kurabileceğim kaplara, on Sefirot’a sahip değilim.

Sadece Malhut olan Sefira’ya sahibim, bu yüzden ilk dokuz Sefirot’um olan grubun önünde kendimi pasifize etmem gerekir. O zaman, tam on Sefirot’a sahip olacağım ve onlarla Yaradan’a ulaşabileceğim. Bu bir doğa kanunudur ve başka hiç bir şekilde işlemez. Eğer bir grup içinde çalışmıyorsam, Yardan’ın ifşasına gelemeyeceğim.

Her şey gruba pasifize olmamla başlar. Bu, bireysel algımdan çıkıp gruba dahil olduğum anlamına gelir ve sonra dostlarımla birlikte zaten Yaradan’la yüz yüze geliriz. Bu nedenle şöyle denilir: “Yaratılanların sevgisinden Yaradan sevgisine.”

Grup sadece Yaradan’a yükseleceğimiz bir sıçrama tahtası değildir,  Yaradan’ı içinde ifşa ettiğimiz kaptır. Dışsal arzulara dahil olarak ve kendimi iptal ederek, Yaradan’ı hissetmek için Kli’yi hazırlamalıyım. Kendimi gruba pasifize ettiğim ölçüde, Yardan’ın da tüm yaradılışa aynı şekilde nasıl pasifize olduğunu görürüm.

Bu, doğa sisteminin işlediği katı bir kuraldır ve biz bunu değiştiremeyiz. Bu kuralı kabul edersek Yaradan’ı ifşa edeceğiz, eğer etmezsek O’nu ifşa edemeyeceğiz. Grup Yaradan’ın ifşası için bir kaptır. Neticede ben sadece bir noktayım, bir pikselim ve tek başıma hiçbir şey yapamam. Dostlara ihtiyacım var, tercihen on tanesine.

Üst dokuz Sefirot olan dostlarıma Malhut olarak dahil olurum ve pasifize olmam vasıtasıyla onların egoist arzularını kabul ederim. Sonunda zaten egomun üzerinde dahil olduğum bir Kli’ye sahip olduğum anlaşılır ve böylece Yardan’ı ifşa edebilirim. Dostların geri kalanı, her biri çabasına göre Yaradan’ı ifşa edecektir. Belki ben Yaradan’ı 8. derecede hissederim ve birisi kendini daha fazla pasifize etmiş ve O’nu 15. derecede hisseder, hatta bir diğeri daha da fazla hisseder ve bu 125. dereceye kadar böyle devam eder.

Egoizmimin derinliklerine inerek kendi içimde arayacak hiçbir şeyim yok. Çünkü içimde egoizmden başka bir şey yok. Yardan ancak egoizmin üzerinde ifşa edilebilir. Bu yüzden, gruba dahil olduğumda, beni egoizmimin üzerine yükseltecek bir sıçrama tahtası edinirim.

Dostlarımın belki egoist olmalarına rağmen, eğer onların önünde kendimi pasifize edersem, benim için bir Kli’ye dönüşürler, içinde dışımdaki bir arzuya doğru, Yaradan’a doğru kendimi pasifize edebileceğim bir Kli’ye. Bu yüzden Yaradan’ı bu Kli’nin içinde ifşa ederim.

Yaradan dostların içinde ifşa olur. Dostların ıslah olup olmadıklarının bir önemi yoktur çünkü onlara pasifize olduğum ölçüde ifşa ettiğim dostların nitelikleri değil, Yaradan’dır.

Bu nedenle, grup sadece Yaradan’ın derecesine atlamak için bir araç değildir. Yaradan’la, grup içinde, gruba dahil olduğum ölçüde birleşirim! Sadece bu da değil. Evrende cansız, bitkisel, hayvan ve insan seviyelerinde var olan tüm ortak yaradılış arzusu, Yaradan’ı ifşa ettiğim maddeye dönüşür.

Bu nedenle, her zaman bunun aracılığıyla Yaradan’a ulaşma niyetiyle, mümkün olduğu kadar kendimizi gruba pasifize etmeye değer. Grup içinde herkes, üst gücün orada ifşa olabileceği şekilde, dostlara ilişkin kendi görüşünü inşa eder.

Birden Çok Güç Mü Yoksa Tek Bir Güç Mü?

Yorum: “Kabala Bilgeliğinin Özü” adlı makalesinde Baal HaSulam, üst güçlerin inişindeki sebep ve sonuç sıralaması hakkında yazıyor. Hep tek bir güç olduğunu ve “O’ndan başkası olmadığını” söylememize rağmen, burada birden çok güçten bahsediliyor.

Cevabım: Yaradan, diğer birçok güce parçalanan tek pozitif güçtür. Bunlar bazen melekler, bazen de güçler olarak adlandırılır. Genel olarak birçok isimleri vardır, ancak onlar yalnızca Yaradan’ın güçleridir.

“Ondan başkası yok” demek; O’na karşı çıkan, görünüşte Yaratan’a zarar veren ve O’nun eşsizliğini ve iyiliksever tutumunu inkar eden güçleri görseniz bile aslında tüm bunlar O böyle istediği ve bilerek yaptığı içindir.

“İnsanları Düzeltmemiz Gerekiyor Mu?” (Quora)

Nesiller boyunca dünya reformcularının zayıflığı, insanı, düzgün çalışmayan ve tamir edilmesi gereken yani kırılan parçalarını çıkarıp onları iyi parçalarla değiştirmek olarak görmeleridir. – Kabalist Yehuda Aşlag (Baal HaSulam), “Dünyada Barış.”

İnsanda kusurlu hiçbir şey yoktur ve onun içinde hiçbir şeyin değişmesi gerekmez. Her şey insana doğa tarafından verilmiştir, o kadar farklı olumsuz nitelikler, hatta öldürme ve çalma arzuları bize Tanrı ya da Yaradan tarafından verilmiştir. (“Doğa” ve “Tanrı”, Kabala ilminde aynı sevgi ve ihsan etme gücü olarak kabul edilir. Gematria’da “Tanrı” ve “doğa” sayıca eşittir.)

İnsanları hapsederek veya infaz ederek ıslah edemeyiz. Kendimizi, doğamızı ıslah etmemiz veya başka bir deyişle, onlara karşı en olumsuz dürtülerimizin üzerinde olumlu bir şekilde bağ kurmamız gerektiği anlayışına ulaşabileceğimiz çerçevelere yerleştirerek kendimizi ıslah edebiliriz.

Olumsuz niteliklerimizi yok etmeden, gelişimimizin bir sonraki aşamasına geçmemiz ve diğerleriyle ilgili olarak olumsuz dürtüler yerine olumlu dürtüler edinmemiz gerekiyor.

Olumlu bir dürtüyü olumsuz dürtülerimizin üzerine bu şekilde aktif olarak uyguladığımızda, artı ve eksi arasında, aynı alanın negatif ve pozitif kutupları arasında olduğu gibi yeni bir bağlantı durumu hissetmeye başlayacağız. O zaman yepyeni, barışçıl ve uyumlu bir realiteyi hissetmeye başlayacağız.

Islah Olmuş Ruhlara Katılın

Raşbi, Herkes için Zohar, VaYechi, Madde 168: “Kişi öldüğünde, ona görme izni verilir. Akrabalarını ve dostlarını hakikat dünyasından görür, onları tanır ve hepsi de bu dünyada sahip oldukları şekilde kazınmışlardır. Eğer kişi erdemli ise hepsi onun huzurunda sevinir ve sevinç gözyaşı döker.”

Soru: “Bu dünyada sahip oldukları şekilde kazınmış” ne anlama geliyor?

Cevap: Manevi merdiveni tırmanırken, kişi değişmez. Sadece niteliklerinin kullanımını değiştirir.

Soru: Neden herkes seviniyor ve sevinç gözyaşı döküyor?

Cevap: Çünkü tam bir ruh onlara doğru yükseliyor ve şimdi onların ıslah olmuş ruhlarının çoğunluğuna katılıyor. Bu manevi dünyada büyük bir katkı, büyük bir olaydır.

Bu dünyanın seviyesinde yedi milyar ruhun ya da daha doğrusu siyah noktaların olduğunu ve her birinin yükselip sonsuzluk dünyasının seviyesinin gücüne ulaşması gerektiğini düşünün. Bu süre zarfında, bu nokta seviyesinde anlamsız bir yaşam sürüyorlar.

Tabii ki, hepsinin kendilerini ıslah etmeleri arzu edilir. İşte bu yüzden bu yüce ruhlar bize yardım eder, kaldırır ve sarsar, böylece sonunda manevi aşamaya, mükemmelliğe ve uyuma ulaşırız ve ıslah olmuş her ruhta seviniriz.

Dünyamızda sistemik acılar ortaya çıkmaya başlıyor ve insanları sistematik düşünmeye başlamaya zorluyorlar. Bizler birbirimize bağlıyız, birbirimize bağımlıyız ve hiçbir şeyi şiddet içeren yöntemlerle değiştiremeyiz.

Umarım bu sistemik acılar herkesi birleşme ihtiyacına getirir. Ve sonra, küçük bir grubun niteliğine göre değil, niceliğe göre, tüm insanlık olarak yükselmeye başlayacağız. Bu herkes için çok kolay, basit, anlaşılır ve doğal olacak.

Gazetelerde yazılacak, televizyonda konuşulacak ve her yerde tartışılacak. Sürekli olarak insanların akıllarından geçecek ve onlar için bir yaşam konusu haline gelecektir.

Birliğe iyi ve hoş bir şekilde geleceğimizden kesinlikle eminim. Ayrıca Zohar Kitabı’nın şimdi ortaya çıkmış olması da çok güzel bir işarettir. Sadece onu açmanız, yudum yudum içmeniz gerekiyor ve bu işe yarayacaktır.

Kabala’ya Göre İhsan Etme

Soru: Kabala’ya göre ihsan etme niteliği nedir? Gerçek şu ki, diğer metotlar da bu nitelikle ile çalışıyor.

Cevap: Evet, ama diğer metotlarda bu nitelik, maddi dünyamız seviyesinde ihsan etme anlamına gelir: vermek ve sevmek.

Kabalistler ise bunu oldukça farklı bir şekilde tanımlar: “İhsan etme niteliğinin ne olduğunu bilmiyoruz. Ama Kabala çalışarak onu bize ifşa eden özel bir enerjiyi kendimize çağırırız.” Bu nitelik hissedilmelidir, onunla ilgilenilmelidir ve o zaman kişi düşüşlerde, yükselişlerde, her türlü içsel değişimde kendini hissetmeye başlayacaktır, ta ki ihsan etme niteliği kişide belirmeye başlayıncaya kadar.

Bu nitelik onu hayvani dünyadan ayırır ve aynı zamanda da bu dünyayla ilgilenmesini ve onunla dengede olmasını sağlar.

Soru: Bu, insanın hayal kurmasına sebep olmaz mı?

Cevap: Hayır, asla. Sen benim uçtuğumu mu görüyorsun? Kesinlikle değil! Ben gayet gerçek bir insanım. Bu hayatı seviyorum.

Kabala, insanları çalışmaya, verimli olmaya, çoğalmaya, bu hayatta sıradan bir insanın yaptığı ne varsa yapmaya zorlar. Bu nedenle, burada bir tür manevi yükselişten bahseden bir şey yok.

Bu edinim, dünyamızı yöneten sistemin edinilmesi anlamına gelir.