Daily Archives: Haziran 25, 2021

İnsanlığın Manevi Gelişiminde İbrahim’in Rolü

İnsanlık, kendi yaşamına ve gelişimine mantıklı, gerçekçi bir tutum almaya başlayabildiğinde, Tora ortaya çıkmaya başladı.

Bu ilk kez Adam HaRishon zamanında, daha sonra antik Babil’de, Adem’den yirmi kuşak öğrenciden sonra, Babil’in manevi lideri olan ve dünyadaki yetmiş ulustan oluşan Babillilerin doğal egoist gelişimine karşı çıkan İbrahim’de oldu.

İbrahim bu sistemi anlamaya çalıştı, algılayabilecek hale geldi ve öğrencilerine aktardı. Babası Babillilerin büyük bir manevi lideriydi. İbrahim, onlara varoluşun manevi özünü açıklayarak Babil halkını yükseltmeyi başardı. Ona cevap verenler onu takip edip Babil’den ayrıldılar.

İbrahim, insanın, bencilliğine rağmen komşunu kendin gibi sevme ilkesine dayalı, tamamen birbiriyle bağlantılı bir sisteme, bilinçli olarak getirilebilmesi için tüm doğanın böyle yaratıldığını açıkladı.

Egoizm bize özel olarak verilmiştir, böylece birbirimize olan nefretten aramızdaki sevgi durumuna geçebiliriz. Esas olarak, fikir çok basittir, tüm anlaşmazlıkların üzerine sevgiyi inşa etmek. Onlara öğrettiği buydu.

İçinde bulunduğumuz küresel doğa, onun maddi ve manevi tüm parçalarını, sonunda bu duruma gelmek için zorunlu kılmaktadır. Bunu anlayan ve İbrahim’i izleyen Babilliler, kendilerini kendi aralarında bir bağ kurma anlamında “Yehud”, bağ kelimesinden gelen Yahudi olarak ya da dünyaya ve birbirlerine karşı egoist bir tutumdan özgecil bir tutuma geçenler anlamında  “Ever”, “Ma’avar” kelimesinden gelen İbraniler adını verdiler.

Böylece yetmiş küçük millete ek olarak, İbrahim’in önderliğinde, diğerleriyle birleşmeyen, ancak “Biz tek bir halkız” diyen bir topluluk meydana geldi. Kendilerine, Yaradan’a doğru anlamında “Yisra-El (Yaşar-El)” kelimesinden türeyen İsrail adını verdiler.

“Maalesef Birbirimizi Sevmek Zorundayız” (Linkedin)

Birbirimizden hoşlanmadığımız için fikri beğenmeyebiliriz ama birbirimizi sevmeye gelmeliyiz, yoksa bir iç savaşın içindeyiz. Bugün İsrail Devleti’nin durduğu yer burasıdır. “Komşunu kendin gibi sev”, kurulduğu günden beri Yahudi halkının mottosu olmuştur. Biz, başkalarını sevme fikrini ödüllendirmeye gelen bir yabancılar topluluğuyduk ve atalarımız, “tek kalp tek adam” olmaya yemin edene kadar bunu birbirleriyle uyguladılar.

Ancak bugün bize bakarsanız, ondan çok ama çok uzağız ve daha da uzaklaşıyoruz. Hiç kimse kolları sıvayıp Yahudiliğin bu en temel ilkesini uygulamaya çalışmadı. Başlangıçta çocukları başkalarını önemseyen insanlar olarak yetiştirmek anlamına gelen eğitimi, ister laik ister dini olsun, bilgi aktarmaya dönüştürdük, ancak hiçbiri başkalarıyla nezaket ve sevgiyle nasıl ilişki kurulacağını insanlara öğretmiyor. Sonuç olarak, toplumumuz çöküşün eşiğine geldi. Ülkedeki hizipler arasında o kadar çok nefret var ki, rotayı çabucak tersine çevirmezsek daha önce yaptığımız gibi bir iç savaşa sürüklenebiliriz.

Bunu kıyamet habercisi olduğum için değil, zaten oluşmakta olan şeyi engellemek istediğim için söylüyorum. Milletimiz böyle bir duruma zaten geldi ve kanlı bir iç savaşta en çok kendimize verdiğimiz korkunç can kayıpları bir yana, ülkemizi ve özgürlüğümüzü kaybetmemize neden oldu. Bugün de etrafımızı saran düşmanlarımız var, ama bugün de biz kendimizin en kötü düşmanlarıyız.

Bu nedenle, tüm farklılıkların üzerinde birliğin ileriye dönük tek seçeneğimiz olduğunu kabul etmeliyiz. Siyaset, eğitim, savunma, dış politika, laiklik veya şu anda bizi bölen herhangi bir konuda anlaşmayacağız. Ancak şunu anlamalıyız ki, muhaliflerimizi yok etmeye çalışırsak, kendimizi de yok edeceğiz. Bu nedenle, bir geleceğimiz olsun istiyorsak, geriye kalan tüm farklılıkların üstünde birleştirmek için bir yol bulmaktan başka seçeneğimiz yok.

Bunu başarmak mümkün görünmeyebilir, ancak birliğin diğer tarafında bir iç savaş var. Bunu aklımızda tutarsak belki bir yolunu buluruz. Ve bu yolu bulmanın ilk adımı, köşede gizlenen tehlikenin farkına varmaktır. Düşmanlarımız geriye kalanları öldürürken, biz birbirimizi öldürmeye gelmeyelim diye, bir sonraki adım, açık kalplerimiz olmadığı için, açık zihinlerle oturup, yine de birlikte nasıl yaşayabileceğimizi konuşmaktır.