Twitter’da Düşüncelerim / 5 Mayıs 2020

Kırık parçaları bir sistemde birleştirirsek, karşılıklı bağı keşfedeceğiz ve sevgi ve bağlılığın gücünü ifşa edeceğiz.

Yaradan’ı değil bir virüs gördüğümüz sürece, bu insanlığın yanlış gelişiminin bir işaretidir. Yaradan içimizde O’nu anlama, Onu birlik ve ihsan etme gücü olarak ifşa etme uyandırır.

Doğanın yasalarına boyun eğdirebileceğimizi düşündük. Bugün yanlış yaptığımız belli oluyor. Doğa bizden daha güçlüdür ve yasaları dokunulmazdır. Karantina ve kısıtlamalarından yeni bir hayata ancak doğanın yasalarını anlayarak ve onlara göre çalışmaya başlayarak geçebiliriz.

Bir hissizlik safhasına düşebilirim, ancak onluya düşerek, onu Yaradan’dan geldiğini kabul edebilir, Malhut’un karanlık safhasını parlak bir Keter’e dönüştürebilirim. Dünya güzel!

Siyah bir safhayı, onun karanlığıyla parlayan manevi olarak kabul ederim. Yaratan karanlıkta, egonun üstünde bağ sunar. Bu yüzden onu sevinçle kabul ederim.

Çalışma, sevinç içinde olmalı, sanki ıslahın sonunu hak etmişim gibi. Böylece ıslahın ışığı çekilir. İfşadaymış gibi sevinirim …

Bana neyin hoş olduğunu ya da neyin olmadığını hissetmek istemiyorum. Bu bağlılıktan kopmaya, onun üzerinde yükselmeye, gerçekliği başkaları için iyi ya da kötü olana göre değerlendirmeye çalışıyorum. Böylece dışımdakileri görmeye başlayacağım. Mantık üstü inançla.

Kendinizden çıkın ve üst dünyayı hissedeceksiniz.

Üst dünyayı edinen Kabalistler, onun burada var olduğunu söylüyorlar. Hiçbir yere uçmamıza gerek yok. Üst dünya “burada bizimle”. Gerçeği dar bir parametreye göre algıladığımız için sadece bunu hissetmiyoruz: bu kendimi iyi mi kötü mü hissettiriyor?

Dünyanın integral doğası tezahür ediyor!

Koronavirüs, herkese karşılıklı garantinin güzel sözlerden daha fazlası olduğunu netleştirdi. Her biri diğerini enfekte edebildiğinde, birbirimiz için habersiz garantör oluruz. Bütün insanlık, karşılıklı bir sorumluluk sistemi oluşturur.

Zohar Kitabı: “Tıpkı insan vücudunun hiyerarşik bir yapıda organlara bölünmesi, birbirinin yardımıyla düzeltilmesi ve birlikte tek bir organizma içermesi gibi, bütün dünya için de böyledir: dünyaların tüm canlıları hiyerarşik bir yapıda organlardır. Tamamen düzeltildiklerinde gerçekten tek bir bütün olacaklar. ”

Herkesin başkalarından bağımsız olarak faaliyet gösterdiği bireyselleştirilmiş bir dünyadan, aniden ve farkında olmadan Koronavirüs bizi, herkesin sağlık, çevre, ekonomi politik, toplum sistemleri aracılığıyla birbirine bağlı olduğu yerde yeni, küresel ve ayrılmaz bir dünyaya geçirmeye yardımcı oldu.

Koronavirüs’ten Kurtuluş Nerede?

Egoizmimizden Nasıl Çıkarız? Haz alma arzumuzdan çıkar ve birbirimizle bağ içinde olmayı isteriz. Bu nedenle, artık kimse kendine dikkat etmez ancak sadece aramızda olanlara dikkat eder. Ve aramızdaki, manevi alandır. Bu, benim dışımdadır.

Ben, benim egoizmimim, bunun dışındaki ise sevgi ve ihsan etmenin gücü, Yaradan, üst dünya olarak adlandırılan bir yerdir. Orada ulaşmamız gereken hayatımızın hedefi, yaratılışın amacı vardır.

Her seferinde egoizmimizin, “Ben”imizin üstüne çıktığımız ve dostumuza doğru bir adım attığımız ölçüde, manevi dünyayı, üst gücü, kendimizin dışındaki, egomuzun dışındaki gerçekliği hissetmeye başlarız. Bu nedenle Koronavirüs ten uzaklaşma fırsatına sahibiz. Bu virüs bizi egoizmimizin dışına iter; “Ben”imizden çıkmaya zorlar.

Bu en etkili ve uygun tedavi yöntemidir. Egoizmden çıkmak bütün problemlerin çözümüdür: Virüs egoizmi tedavi etmek için gönderildi. O bizlere egoizmimizin, “ben”imizin üzerine yükselme ve birbirimizle bağ kurma gerekliliğini göstermektedir. Bu şekilde doğru çözümü bulur ve uygun bir şekilde koşulumuzu düzeltiriz.

Kendimden-egoistten,  aramızdaki alana, manevi dünyanın, Yaradan’ın olduğu yere doğru kaçmalıyım. Ama “aramızda” nın ne olduğunu anlamıyorum. Bu, henüz varlığını hissetmediğim bir alandır. Ama bizler bağ için çabalamalıyız. O zaman bu köprüde hissedeceğiz ki benim egoizmim ve senin egoizminin arası; bir başka boyut, üst dünya yani bizim üstümüzde bir seviyedir.

İsrail topraklarını (“Toprak” arzu anlamına gelir ve “İsrail” Yashar-Kel, doğrudan Yaradan’a anlamına gelir) bulduğumuz yer burasıdır,  Yaradan için özlem duyabildiğimiz ve O’nu hissedebildiğimiz yer burasıdır, O’nun var olduğu yer burasıdır. Gelecekteki dünyanın, manevi ebedi yaşamımızın olduğu yer burasıdır – her şey sadece orada, aramızdaki bağdadır.

Bu nedenle, dostları kendiniz gibi sevmek, içinde Yaradan’ın yaşadığı, tüm ıslahların ana yasasıdır.

Dostlarımla bağ, benim için kendimden daha önemli hale gelir.  Dostum ne kadar önemli olursa, ilerlemem o kadar büyük olur ve manevi dünya benim için daha önemli hale geline kadar yani dostlara sevgi ve ihsan etmeye gelene kadar bu dünyadan uzaklaştıkça, bağımız, kendimden daha önemli hale gelir.

Bu, Mısır ve İsrail arasındaki engeli yıkacağım, geri dönüşü olmayan son sınırın, Kızıl Deniz’in (Son Deniz) ötesine geçeceğim anlamına gelir.  Yine de bundan önce, Mısır’a dönme tehlikesi hala vardır.

Bu Zor Günlerdeyken Nasıl Hissediyorsunuz?

İnsanlar,  sizi bir duygu ve düşünce girdabına çeken, küresel Koronavirüs salgınının bu günlerinde nasıl hissediyorsunuz? Kaleydoskopta olduğu gibi kalp krizinden tamamen kayıtsızlığa kadar, bir durum diğerinin yerini almakta. Korku dalgaları, sanki doğa sizi bir karıştırıcıda çırpıyormuş gibi birbiri ardına yuvarlanmakta.  Yetenekli olduğunuz ve bildiğiniz her şey, yaşamınızın onlarca yılında alıştığınız her şey- çocuklar, iş, para kazanmak- her şey siliniyor ve kayboluyor. Size nasıl yardımcı olabiliriz ve bu muazzam acıyı nasıl dindirebiliriz?

İş yerinde rasyonel, zeki, saygın bir kişi olduğunuzu biliyorum. Duyguların üzerinde belirli sayılara ve hesaplamalara sahip olmak istiyorsunuz. Fakat şimdi, doğrudan kalbinize giren duygusal bir şey duymak istiyorsunuz.

Bunu yapmaya çalışacağım; sadece anlayın, Kabala İlmi insan kalbine zihin yoluyla ya da zihne kalp yoluyla hitap eder. Kabala, bu iki zıtlığı, tamamen farklı sistemleri birleştirir.

Tüm hayatımız ilişkiler çemberi üzerine kuruludur: kendimizle ilişkiler, eşlerimizle, çocuklarla ilişkilerimiz, Yaradan’la ilişkiler. Şimdi tüm bu ilişkiler gözden geçiriliyor, en önemlisi de kendimizle olan ilişkilerimiz.

Koronavirüs, hayatımızda öyle radikal bir değişiklik yaptı ki, kişi kendini sürekli stres ve korku içinde bulur, bu da kişinin zihnini köreltir ve kalp krizi gibi kalbine sıkıntı verir ve tuzağa düşürülmüş bir hayvan gibi şaşkınlık içindedir.

Biraz sakinleşmek ve korunmuş hissetmek için ne düşünmelisiniz? Yaşam hakkındaki görüşlerinizde, tam bir devrim yapmaya değer. Aksine, Koronavirüs öncesi sonsuz stres ve karışıklıkta, allak bullak ve dengesiz koşullarda yaşadığımızı düşünüyorum.

Toplumun, patronların, ailenin ve bir başkasının bizi yapmak zorunda bıraktığı şeyleri başarmak için sabahtan akşama ve akşamdan sabaha kadar koştuk. Bankaya borçlandım, işe borçlandım, borçlandım, borçlandım, borçlandım. Hayatım böyleydi.

Ve sonra Koronavirüs adı verilen inanılmaz bir şey ortaya çıkıyor. Ve bu virüs aniden tüm hayatımı sakinleştiriyor. Evde kalıyorum, işe gitmiyorum.  Çocuklar bir yerlerde dolaşmıyorlar, kimse nerede olduğumu bilmiyor ve odalarında kalıyorlar, eşim de evde. Birlikte televizyon izliyoruz veya herkes kendi bilgisayarında bir şeyler yapmakla meşgul. Her şey iyi görünüyor. Muhtemelen karışıklık ve korkunun ana nedeni gelir kaybı olasılığıdır. Ondan önce her şey net ve mantıklıydı ve aniden, her şey anlaşılmaz, belirsiz hale geldi ve her gün beklentiler gittikçe daha tehdit edici oldu. Uzak gelecek ve emeklilik zamanı ile ilgili değil de gelecek hafta, gelecek ay yiyecek için para olmayacağı konusunda endişelisiniz.

Şimdiye kadar, bunlar sadece korkuydu, gerçeklik değil. Evde yiyecek var, buzdolabı dolu. Banka hesabında hala biraz para var. Bunlar sadece olayların olası gelişimi hakkında varsayımsal korkulardır. Fakat eğer gün be güne yaşıyorsak, o zaman hayatın daha sakin hale geldiğini söyleyebiliriz.

Eğer buna yardım edemezseniz, geleceğe dair endişelenmenin anlamı nedir? Yarın ne olacağını bilmiyoruz, öyleyse neden bugün heyecan ve korku ile kendinizi çıldırtıyorsunuz?

Tabi ki, aile ve çocuklar için sorumluluklarımız var, ancak endişelerimiz hiçbir şekilde yardımcı olmayacak. Olacağı varsa olur; hepimiz daha yüksek bir gücün elindeyiz ve iyi ya da kötü, tüm çabalarım hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Yaradan’ın planladığı gibi olacak.

Belki böyle bir durumda Yaradan’ın beni nereye çektiğini daha hızlı anlayacağım. Sonuçta, O’ndan başkası yoktur ve O her zaman bizi hedefe doğru ilerletir. Öyleyse, bu hedefi düşünelim ve Yaradan’ın bizden ne istediğini öğrenelim/anlayalım. Durumumuz, doğa programının bir sonucudur ve ondan akıllı olduğumuzu düşünmemeliyiz. Nerede olduğumuzu, hangi evrende, hangi ortamda hangi güçlerin etkisi altında olduğumuzu anlamamız harika olurdu.

Hepsi bize bağlı değildir. Bizler sadece doğada, bir şey anladıklarını sanan yaratılışın küçük parçacıklarıyız. Fakat onun içindeki bir şeyi gerçekten anlasak bile, onu zararımıza kullanırdık. Bu nedenle, kendimiz için belirlediğimiz hedefimize ulaşmadığımız için pişman olmayın çünkü içinde iyi bir şey yoktu.

Salgın patlak vermeden önce dünyanın dört bir yanında insanlık, felaketin eşiğinde, büyük sıkıntılarla karşı karşıyaydı. Herkes zaten açıkça savaştan kaçınmanın imkansızlığı hakkında, ekoloji, insan ilişkileri, endüstri, politika ve finans alanındaki genel küresel kriz hakkında konuşmaktaydı. İnsanın egoist zihnine ve duygularına dayanarak inşa edilen dünya, sadece korkunçtu ve bir krizden diğerine geçmekteydi.

Önceki yaşamınızda iyi olan neydi? Şu an ne için pişmansınız? Tüm bu problemler arasında sadece zavallı maaşınızı almayı ve ailenizi beslemeyi başardınız. Bu sizi mükemmel ve mutlu hissettirdi mi? En azından her şeyi önceden bildiğiniz için pişmanlık duyuyorsunuz: ay sonuna kadar ve değilse ödünç alındığı yerden yeterli para olacaktı. En azından bir kesinlik vardı ve şimdi bilinmeyen hakkında gerginsiniz. Bu içsel karışıklık ve hummalı “Ya öyleyse?” düşünceleriyle ne yapmalıyız?

Bu tür düşünceler şimdi dünya nüfusunun çoğuna işkence ediyor çünkü bu salgın yakında tüm kıtaları kapsayacak. Koronavirüs tüm dünyayı, tüm insanlığı yutuyor. Herkes düşünmeye başlayacak:” Yarın bana ne gelecek? Kime güvenirim? Kaderimi nasıl etkileyebilirim? Bugün, yarın ve yarından sonraki gün kendimi nasıl çok iyi garantiye alabilirim?”

Bu tür soruların insanlarda ve özellikle gençlerde uyanması çok iyidir. Her şey parayla mı ilgilidir? Sadece gelirimizle ilgileniyorsak o zaman, asıl şeyin bugün, yarın ve yarından sonra besleneceğinden emin olan hayvanlar gibi yaşamak istiyoruzdur ve gerisi önemli değildir. Yani “aynı yalaktan bir eşekle yemek” mi istiyorum yoksa hala başka şeyler düşünen bir insan mıyım?

Bir Daha Aynı Olmayacağız

Koronavirüs pandemisinin bu zor zamanında, kadınlar, erkeklerden çok daha fazla iş yapabilirler çünkü yaşamla daha fazla bağa, ailelerine ve çocuklarına göre daha güçlü bir yaşam duygusuna sahiptirler.

Bu salgından sonra insanlar aynı olmayacaklar. Bu, birkaç ay sürecek ve herkes bu yeni duruma alışacak. Dünyayı yeni bir şekilde algılamaya başlayacağız; bunun üst gücün kontrolü altında olduğunu hissedeceğiz.

Şimdi herkesin aynı soruları var: Bu sorun nereden geldi? Neden? Sonrasında ne olacak? Aniden bu dünyanın farklı zevklerini takip etme gücümüzü kaybettik, asıl mesele hayatta kalmak ve biz ve çocuklarımızın bu dünyada barış içinde yaşaması.

Bu insanlığın eğitiminde çok önemli bir aşamadır. Virüs bizi bir daha aynı insanlar olmayacak şekilde eğitecek. Dört, beş veya altı ay içinde salgının azaldığını ve Koronavirüsün aramızda dolaşmayı bıraktığını düşünün, o zaman zaten farklı olacağız.

Bu arada, birbirimizi desteklemeli ve bu darbenin doğadan geldiğini açıklamaya devam etmeliyiz çünkü onun yasalarını ihlal etmekte ve bütünlüğünü ve küreselliğini bozmaktayız.

Doğayı yok ediyoruz ve sonuç olarak, istemeden tüm bu virüsleri ondan çekiyoruz ve onları açığa çıkmaya zorluyoruz. Doğaya bu şekilde muamele etmeye devam edersek, Koronavirüsten çok daha korkunç olan, daha birçok yeni virüsler olacaktır. Bu nedenle, başka bir seçenek yok, aramızdaki ilişkileri ve doğaya karşı tutumumuzu değiştirmeliyiz ve sonra her şey yerine oturacaktır.

Her şeyden önce, Koronavirüsün doğadaki insanlar tarafından yapılan dengesizliğin bir sonucu olduğunu anlamalıyız. Bu dengesizlik, insanlar arasındaki dostça bağların olmamasından kaynaklanmaktadır.

Bütünleyici bir sistemde var olmalıyız, bunun yerine tam tersini yapıyoruz ve birbirimizden uzaklaşıyoruz. Egoizm her zaman büyüyor ve giderek birbirimize karşı koyuyor. Küresel ayrışma sürecini durdurmazsak, daha da zararlı virüslerin ortaya çıkmasına neden oluruz.

Herkes insanlar arasında bağa ihtiyaç olduğunu kabul etmektedir, ancak bunu başarmanın mümkün olduğuna inanmazlar ve güzel bir rüya olarak düşünürler. Ancak, gerçek şu ki, bağ kurmak zorunda değiliz, sadece ona gelmeyi istemeliyiz.

Bağ özlemiyle, zaten çabalarımızı doğaya yatırıyoruz ve sonuç olarak doğa düzelir ve gelişir. O zaman virüsler de dahil olmak üzere her türlü bela, zararlı olmayı bırakacaktır.

Islahın Metodu, Bölüm 6

Komşu uğruna mı, Yaradan uğruna mı?

Soru: Baal HaSulam, Kabala metodunun iki kısımdan oluştuğunu yazar. İlk kısım, kişinin Yaradan ile ilişkisinin ıslah edilmesidir; ikinci kısım, kişinin dostlarıyla olan ilişkisinin ıslah edilmesidir. İkinci kısım tercih edilir. Gelişimin erken aşamalarında bu daha önemlidir.

Baal HaSulam ondan sonra çok ilginç bir şeyi vurgular: kişinin dostu ya da Yaradan uğruna çalışmasında hiçbir fark yoktur çünkü onun dışındaki her şeyin var olmadığını hisseder.

Neden Yaradan ve başka bir kişi için çalışmak arasında bir fark yoktur?

Cevap: Bunun nedeni, egoizmimin sınırlarının ötesine geçmesi ve benim için, kimin için çalıştığımın önemli olmamasıdır. Kiminle uğraşacağını, kimden alacağını seçersen, o zaman elbette Yaradan diğer bazı insanlardan daha fazla tercih edilebilir. Fakat kendinizin dışında, egoizminizin dışında birisine verirseniz, o zaman kime gittiği önemli değildir. Bundan bir şey almazsam, sonsuzluğun içinde bir yere gider.

Soru: Yaradan mı yoksa sadece başka bir kişi mi, hatta çok önemli biri olsa da bir fark var mı?

Cevap: Benim için hiçbir şey yoksa ne fark eder ki? Boşluktur.

Soru: Ya bir şey varsa?

Cevap: O zaman bu artık ihsan etme değildir. İhsanın kendisi önemli olmalıdır, komşuya veya Yaradan’a olması önemli değildir. Tamamen ihsan etme, Yaradan’ın niteliğidir.

Hayatın Anlamı, Bölüm 6

Sürekli Hazzın Patenti

Soru: Bedensel yaşamda, arzumuzun yerine getirilmesi, hazzın kaybolmasıyla birlikte haz üzerinde hissedilir mi? Örneğin, susadığımda birkaç yudum su alırım ve aynı zamanda haz duyarım. Sonra kaybolur. Anladığım kadarıyla, Kabala’da sürekli hazzın patenti var.

Cevap: Kabala’da kişinin sürekli olarak daha fazla haz almasını sağlayan bir araç vardır. Bizim dünyamızda cansız, bitkisel ve hayvansal derecelerdeki herhangi bir haz,  arzularımızı ortadan kaldırır. Hem arzu hem de haz kaybolur – İki kat daha boş hissederim yani pratik olarak kendimi öldürürüm.

Kabala ilmine göre, hazzımı ortadan kaldırmayacak bir biçimde haz almalıyım. O zaman bu hazzı sonsuzluk olarak hissedeceğim. Ne kadar çok haz ve arzum olursa – daha da fazla haz, daha fazla arzu – sürekli daha fazla tatmin olmuş hissedeceğim. Bu nedenle, Kabala bilgeliğine almanın bilimi denir.

Soru: Yani, bir tür engel, direnç olmalı ki böylece haz, arzuyu yok etmesin. Bu nedir?

Cevap: Bu, ondan ayrıldığımda ve duygularımdan bağımsız olarak, onu hazla doldurmak için amacına uygun olarak kullandığımda, egoist arzumuzun üzerine bir yükseliştir. Dahası, yaşadığım haz benim tarafımdan, kendi iyiliğim için değil ama başkaları uğruna ya da Yaradan uğruna olarak hissedilmeli.

Soru: Bu, başka bir kişinin bu direnç haline gelebileceği anlamına mı geliyor?

Cevap: Evet. Bunu başka bir kişi için yaparsam, kendimi soyutlarım. Arzumu yerine getirmekten ayrılırım çünkü bunu diğeri uğruna yaparım. O zaman arzum kaybolmaz. O, haz tarafından yok edilmez çünkü haz diğeriyle ilgilidir. Bu durumda, sürekli ve süresiz olarak haz alırım.

Soru: Yani, burada bir düzene sahibiz: Ben, başka bir kişi ve haz. Bir kişi yeterli mi yoksa bir grup insan, hatta tüm insanlık mı olmalı?

Cevap: Önemli değil. En önemlisi, benim dışımda olması. O zaman sürekli ve giderek daha fazla haz alabilirim.

Soru: Bu, Yaradan ile nasıl ilişkilidir? Yaradan bunun neresindedir?

Cevap: Yaratan tüm bunların sebebidir ve O’nun bizim üzerimizdeki sürekli olumlu ve olumsuz etkileriyle,   içinde devamlı, giderek artan bir şekilde haz alacağımız bir enstrümanı nasıl inşa edeceğimizi öğretir.

Soru: Neden “Ben, Yaradan ve haz” değil de, “Ben, başka bir kişi ve haz”?

Cevap: Bunun Yaradan mı yoksa başka biri mi olduğu önemli değildir. Ancak, burada Yaradan, kesinlikle herkesin yerini alan üçüncü bir kişi gibi davranır. Onunla Yaradan’ı memnun etmek için, kendinizi diğerlerini memnun etmeye yönelterek, sanki kendinizden tamamen kopmuş gibi olursunuz.

Soru: Bu, haz almak istersem, sadece bir yabancı bulmam ve onun için iyi bir şey yapmam gerektiği anlamına mı geliyor?

Cevap: Hayır. Bu böyle olmuyor. Sonuçta, bu şekilde bu kişiyi kendiniz gibi algılamaya başlarsınız, o size yakın olur.  Bir başkasına vermek ya da kendinize vermek – burada bir tehlike vardır, bunu kendinizle bağdaştıracaksınız ve sonunda onu egoist olarak memnun etmeye başlayacaksınız.

Twitter’da Düşüncelerim / 1 Mayıs 2020

Egoizm üzerindeki herhangi bir çaba, çabalar üst ışığın ifşası için bir yer haline olmak adına bir dereceye birikinceye kadar, manevi çalışmada bir adımdır. Çaba, alma arzusunun ihsan etme arzusuna dönüşen bir parçasıdır.

Dolayısıyla ego arzuları ortaya çıkarırsa, mantığın üzerine çıkarılmalıdır.

Islahın sonunda, herkes mantık üstü inanca, karşılıklı ihsan etmeye ve tek bir sistem olmaya yükselecek.

Virüs bizden alma kuvveti, egoizmden; ihsan etme kuvvetine, mantık üstü inanca yükselmemizi talep eder, dolayısıyla ihsan etme kuvveti, alma kuvvetinin üzerinde olacaktır. Böylece bizler Yaradan’ın doğasını kazanır ve O’nunla bir oluruz.

Eğer aramızdaki yakınlığı uygulamıyorsak, o zaman aramızda sevgi yerine – koronavirüsü ifşa ederiz. Virüs bizi birbirimizden ayırır, birbirimize yaklaşmaya hazırlıksızlığımızı gösterir. Bu darbe ile bizi iyileştirir ve ne yapmamız gerektiğini gösterir …

Herkesi hesaba katmadıkça en küçük hareketi yapmam yasak.

Tek mekanizma içinde birbirine bağlı on dişli çark olduğunuzu düşünün, her birinin döndükçe diğerlerini çevirir. Dönmeden önce, dolayısıyla herkesi nasıl çevireceğimi ve bunun herkese fayda sağlayıp sağlamayacağını düşünmeliyim.

Dünyada büyük değişiklikler görmek üzereyiz. Dünya dönüyor, Son Nesil’in koşullarına adapte olarak – yavaş yavaş bize farklı yönlerini göstererek. Bu, bugün yaşayan bir insan için zor ve kafa karıştırıcıdır, olan bitenin amacını ve dünyanın hangi formu üstleneceğini bilmemek.

Herkes eski düzene veya safhaya uymamız gerektiğini düşünüyor. Ama bu yeni bir virüs getirecek …

Yeni safhaya geçiş ilk kez gerçekleşiyor ve bu yüzden zorlayıcı, çünkü hepimiz, bir iletim cihazındaki dişli çarklar gibi – ortak bir bağlantıya dahiliz- bilinçli olarak ki bu daha önce böyle değildi. Ve ne yapacağımızı bilmiyoruz.

“ COVID-19: Doğa Karşı Mı Koyuyor… Kesin Bir Şekilde Daha Fazla Bozulmuş Bir Dünya Sistemine Yanıt Olarak, Böyle Bir Salgın Kaçınılmaz Mıydı?” (Quora)

Koronavirüs salgını hakkında, insan toplumu olarak pandemiye yol açan şeyin birbirimizle egoist ve sömürücü bir şekilde ilişki içinde olmamıza doğanın tepkisi olduğu yönünde sık sık yorum yapılması nedeniyle, öğrencilerimden biri bana sordu:

İnsanların giderek daha egoist ve sömürücü hale gelmesi sonucunda biyolojik düzeyde bir virüs nasıl ortaya çıkabilir? Örneğin, bir ülke onu sömüren başka bir ülkeye misilleme yapmak istiyorsa, doğa ve virüsler, kişiden kişiye olumsuz tutumlarla nasıl ilişkilidir?

Çıplak gözle, aslında biyolojik seviye ve insan ilişkileri seviyesi ayrı gibi görünür.

Doğada her şey tek bir parçacıktan başladı. Bu parçacık başka bir parçayla, sonra başka bir parçayla ve böyle başkalarıyla bağ kurmaya başladı. Bir noktada, bu süreç atomları üretti ve böyle bir gelişme ile moleküller ortaya çıktı.

Çeşitli parçacıklar arasında enerji ve bilgi aktarıldığında yaşam ortaya çıktı. Bu süreç daha sonra, daha karmaşık yaşam biçimlerine dönüştü.

Başka bir deyişle, doğadaki her şey, en küçük parçaları bile özünde, tüm evrenle bağlantılı olacak şekilde yaratılmıştır.

Bu, tamamen bütünleşik sistem içinde, insan en karmaşık ve niteliksel olarak en yüksek seviyededir ve insan düşünceleri, tutumları ve ilişkileri doğanın diğer seviyeleri üzerinde en güçlü etkiye sahiptir.

İnsan düşüncelerinin doğanın diğer seviyelerini etkileme kapasitesi nedeniyle, Kabalistik bir deyiş vardır: “Her şey düşüncede açıklığa kavuşur.”

Düşüncelerimizin, tutumlarımızın ve ilişkilerimizin doğa üzerindeki etkisinin derecesini fark edemediğimizi anlıyorum ve bu nedenle şu anda katlandığımız Koronavirüs gibi olumsuz bir olgu bize geldiğinde, etrafında oynarken kazara çarptıkları kırık bardağı gösterip, kendi kendine düştüğünü söyleyen çocuklara benziyoruz.

Bununla birlikte, Koronavirüs hepimizi ortak bir küresel duruma zorlama şekliyle, milyonlarca insanın evde kalma emri altında olmasıyla, sonuçta bizi tek bir ağa bağlayan şey olarak, birbirimize olan düşüncelerimiz, tutumlarımız ve ilişkilerimizdeki tehlikeyi fark etmemize hizmet etmelidir.

Dahası, düşüncelerimizin, tutumlarımızın ve birbirimizle ilişkilerimizin, doğanın bize nasıl tepki vereceğini belirleyen en önemli ağ olduğu sonucuna varmak akıllıca olacaktır.

Böyle bir ağda denge yaratırsak, diğer yaşam seviyelerinin nasıl dengelendiğini göreceğiz. Yeryüzündeki cennete açılan kapılar – mutlak mükemmellik dolu bir dünya – sonra gözlerimizin önünde açılacaktır.

“COVID-19 Krizinin Olumlu Etkileri Nelerdir?” (Quora)

Michael Laitman, Quora Sosyal Medya Sitesinde: “COVID-19 krizinin olumlu etkileri nelerdir?”

Neredeyse dünyanın bütün kıtalarını kapsayan evde kalma emirlerinin getirdiği ekolojik faydalarının, çevre kirliliğinde ve karbondioksit emisyonlarında önemli düşüşler gibi etkilerinin yanı sıra COVID-19 krizinin bir diğer önemli olumlu etkisi de aşırı şişmiş egoistik, sömürücü ve çıkarcı etkileşimlerimizin, öfke dolu toplumsal bölünmelerin ve dünya savaşına yol açan gergin uluslararası ilişkilerin tekerine çomak sokmasıdır.

Ayrıca, evde kalınması emredilirken, şimdi her zamanki fare yarışımızdan sakinleşmek, hayatta en önemli olan şeyi yeniden düşünmek ve bu krizden daha iyi bir duruma çıkmak için doğanın nasıl çalıştığına dair daha derin bir bakış açısını öğrenmek için bizlere zaman verildi.

Esasen, bizler bu dönemi, şu anda birbirine bağlı ve birbirine bağımlı tek bir doğa sisteminin parçaları olarak farkındalığımızı yükseltmek için kullanırsak, bu hem kendimiz hem de genel olarak doğa için muazzam bir olumlu etki yaratacaktır.

COVID-19 krizi, doğanın birbirine bağlılığının ve karşılıklı bağımlılığının, insanlar arasında nasıl giderek daha fazla ortaya çıktığının en iyi örneğidir çünkü hepimizi ortak bir küresel soruna zorlamaktadır.

Bu nedenle doğadan öğrenmek, insani düşüncelerimizi, tutumlarımızı ve ilişkilerimizi, doğanın işlediği bütünleyici yola adapte etmek akıllıca olur.

Bu süreyi bağlarımızın niteliğini yükseltmek için kullanmakta başarılı olamazsak, o zaman doğanın mevcut pandemiyi veya diğer doğal afetleri yoğunlaştırmasıyla daha fazla darbeyle yanıt vermesini bekleyebiliriz.

İlke, doğanın birbirine bağlı ve birbirine bağımlı formuna göre, doğadaki insan seviyesi olarak, uyumlu ve barışçıl bir varoluşu yaşamak için, birbirimizle olan tutum ve ilişkilerimizde aynı formu almamız gerektiğidir.

Bu sıçramayı yapmak için özgür seçime sahibiz, çünkü başkalarına yarar sağlama söz konusu olunca,  kişisel yararlara istemeden öncelik veren egoist insan doğamız bizi, doğanın bütünü göz önünde bulundurmasına karşı muhalefete sokar.

Bencil yapımız, bizi, herkesin herkesten kazanç sağlamaya çalışarak işleyen bir toplum yaratmaya iten şeydi. Bununla birlikte, Koronavirüs pandemisinin ve dünyamızdaki diğer krizlerin başlangıcında gördüğümüz gibi, böylesine egoistik gelişme, artık bir sınıra ulaşmıştır.

Doğa şimdi, gelişimimizde daha ileri bir adım atma ihtiyacımıza bizi uyandırmaya çalışıyor: Yükümlülüklerimizi yerine getirmeyerek birbirimizle olumsuz ilişki kurduğumuz yerde, olumlu, destekleyici, teşvik edici ve düşünceli ilişkiler yürütmemiz için.

Doğa bize bu küresel şoku vererek, atı suya götürdüğü halde, yine de ata suyu içiremez. Bu yüzden, kendi özgür seçimimizi uygulayarak, olumsuz-egoist ilişkilerden olumlu ve karşılıklı düşünce içeren ilişkilere sıçramak zorunda kalacağız.

Doğanın tam bir integral sistem olarak nasıl işlev gördüğünü ve sistemdeki dengeye ulaşmak ve bu dengeyi korumak için her birimizin birlikte nasıl davranması gerektiğini öğrenirsek bu mümkün olur.

Esasen, kendimizi önemsediğimiz ölçüde başkalarını da önemsediğimiz bir duruma ulaşmamız gerekiyor.

Bu nedenle, evlerimizde kaldığımız zamanı, doğanın birleştirici ilkesi konusundaki farkındalığımızı yükseltmek ve ilişkilerimize uygulamak için kullanırsak, o zaman COVID-19 krizinin geniş kapsamlı olumlu etkilerini göreceğiz – daha önce hiç yaşamadığımız, insanlar arasında tamamen yeni ve uyumlu bir duruma geçiş.

Kabala Neden Beyin Fonksiyonlarını İncelememektedir?

Soru: Düşünme şeklimizi inceleyen nörolojik bilimler vardır. Kişinin belirli bir gerçeklik modeli inşa ettiğini, yani onun için aşikâr olduğunu söylüyorlar. Örneğin süt alması gerekiyorsa, hangi dükkana gideceğini bilir ve oraya otomatik olarak gider.

Bu düşünme seviyesi yani beyinde ne olduğu, neden Kabala’da açıklanmıyor? Baal HaSulam, beş duyu olduğunu, bir şekilde işlenen ve içsel perspektifimizi yaratan veri girişi olduğunu söylüyor. Bu yapı arzunun ötesinde var olmaktadır. Bu, neden açıklanmadı?

Cevap: Bu yapı arzunun altında bulunur ve bilinçaltına aittir.

Kabala beynin bir hesap makinesi olarak işlev görmesiyle, kas hafızasıyla veya herhangi bir hafıza mekanizmasıyla ilgilenmez. Sadece ruhla ilgilenir.

Bizim arzumuz, ruh olarak adlandırılır. O fiziksel bedenimizin ve kafamızın içinde değildir.

Yaradan arzuyu yarattı. Bu, egoist olabilir yani sadece kişinin kendini sevmesine yönelik olabilir ya da içimizde, Yaradan’ın yardımıyla, özgecil bir arzuya yani başkalarına ihsan etmeye ve sevgiye dönüşebilir. Başka yolu yoktur.

Arzunun vektörünü : “kendi yararım için” den “başkalarının yararına” değiştirmeye paralel olarak, üst dünyayı hissetmeye başlarız ve ancak o zaman her şeyin nasıl çalıştığını, çalışma sinyallerinin nereden geldiğini vb. anlarız.

Madde, beyin vb. ile ilgili diğer şeyler Kabala’da çalışılmaz çünkü bizi ilgilendirmez. Bizler herhangi bir madde formunun bir parçası olmayan,  sadece saf arzuyla ilgileniyoruz. Bu şekilde bunu araştırıyor ve öğreniyoruz.