Category Archives: Yaradan

Sürekli İstek

Soru: Bizler, Yaradan’dan sürekli olarak tüm toplumun büyük bir aile olmasını istiyoruz. Ancak inançla mantık ötesi gitmemiz gerektiği gerçeğinden yola çıkarak, bunun gerçekleşmesi için bunu mantık dahilinde yapamıyoruz.

Diyelim ki Yaradan’dan “Lütfen herkesin bir arada, barış içinde yaşamasını sağla” diye istekte bulunduk, ama bu olmuyor. Yoksa bir dahaki sefere bunun gerçekleşmesini isteyemeyeceğim için, sadece bunu iptal edip her şeyin yolunda olduğunu mu varsaymalıyım?

Cevap: Dostlarınız ve Yaradan’la bağ kurmayı tek bir koşulda, aynı bağda istemelisiniz.

Ama bir kez talepte bulunduysanız ve onu bıraktıysanız, o zaman arzunuz gerçek değildi, ciddi değildi.

Soru: Peki mantık ötesi gidersem, sonucu görebilecek miyim?

Cevap: Sonucu göreceksiniz, ancak eylem bittikten sonra. Kendi kaynağınıza bağlanarak, ondan dolum almaya başlayacaksınız.

 

Manevi Çalışma İle İlgili Sorular – 52

Soru: Onluda manevi özgürlük ne anlama geliyor?

Cevap: Bu, birbirinize ve Yaradan’a bağlı hissettiğiniz bir durumdur. Aynı zamanda tüm dünyevi sorunların üzerine çıkmaya başlarsınız ve onların sizi aşağı çektiğini hissetmezsiniz.

Soru: Dünyevi hazlar nasıl manevi hazlara dönüştürülebilir?

Cevap: Hazlarda hiçbir fark yoktur. Eğer bunlar Yaradan rızası içinse o zaman manevidir, eğer sizin iyiliğiniz içinse dünyevidir.

Soru: Bir olma duygusu ile “ben” duygusu birbirine yakın mı yoksa zıt mı?

Cevap: Onlar zıttırlar. “Ben” duygunuz ortadan kalkmalı. Bunun yerine “biz” duygusu olacak.

Soru: Ölüm meleğinden kurtuluş ne demektir?

Cevap: Egoizmden tam kurtuluş.

Yaradan Sevgisinin Dünyasında

Tora’nın ikinci emri, Yaradan’a olan sevginin emridir. Bu, Yaradan’ı tüm dünyayı ve tüm insanlığı tutan mutlak iyi bir güç olarak hissetmemiz, edinmemiz ve tanımlamamız anlamına gelir. Bu nedenle Yaradan’a daha yakın olmak istiyorsak, O’nun gibi herkese iyilikle davranmalıyız.

Yaradan bir kişinin ruhunu elinden alsa bile, kişinin yine de O’nu sevmesi gerektiği söylenir. Başka bir değişle, doğada sizin anlayışınıza göre yanlış görünen bir şey görseniz bile, bunun, sizin gerçeği bu şekilde algılamanız olduğunu anlamalısınız.

Yaradan’ın tüm yasaları iyidir ve Yaradan’ın yaratılan varlıklara olan mutlak sevgisi tarafından belirlenir.

Gerçeği Edinme

Soru: Gerçeğin edinimi, bir kişiye geldiği zaman, o kişide ne olur? Edinim nedir?

Cevap: Edinim, Yaradan’ın mutlak bir hissidir. Hissettiğimiz her şey yalnızca Yaradan’dır. O’ndan başkası yoktur.

Yorum: O, bizi düşük bir seviyeye indirdiği zaman, farkındalık her zaman büyük bir rol oynar. Ancak bu bile yükselmemize yardımcı olmaz. Yardım eden şey, O’nun önünde bir çeşit suçluluk hissidir.

Cevabım: Yaradan’a karşı suçluluk hissine kapılmanıza gerek olduğunu düşünmüyorum. Bu bizim O’na sevgi duymamızı engelleyecektir.

Mümkün olduğu kadar birbirimize ve Yaradan’a yakınlaşmalıyız. Yükselmemize yardımcı olacak en önemli şey budur.

Yaradan’ın Bir Mucizesi

Kişi bu sınırlara sahip olduğunda, düşmanlarının geçemeyeceği bir duvarı olur. Bu, yabancı düşüncelerden uzak durmaktır. Bu sebeple inanca “duvar” denilir. Yunanlılar o duvarı yıktılar ve bir mucize gerçekleşti ve Yaradan onlara yardım etti, şöyle bahsedildiği gibi, “Yaradan’ın yardımı olmasaydı, kişi onu yenemezdi.” (Rabaş Mektubu No 68)

Soru: Her zaman Yaradan’dan gelen düşünce yığını içinde olan insan, bu düşüncenin, bu arzunun O’ndan bir mucize olarak geldiğini anlayacak kadar kendisinde nasıl bir hassasiyet geliştirebilir?

Cevap: Eğer bu arzu, dostlarla bağ kurmak, insanlıkla bağ kurmak, hep birlikte Yaradan’a yakınlaşmayı hedefliyorsa, bunlar doğru düşünce ve eylemlerdir. Onları hoş karşılamalı ve kendimize yaklaştırmalıyız.

Soru: Ancak makale, Yunanlıların zaten duvarları yıktığını yani yabancı düşüncelerin içeri girdiğini söylüyor. Bu düşüş koşulunda, Yaradan’ın bir mucize gerçekleştirmiş olması ne anlama geliyor? O, başka düşünceler mi veriyor?

Cevap: Evet, bu koşulda, kişi düşüşteyken, Yaradan onu Kendisine yakınlaştırır ve Yunanlıları kovar. Ancak burada kişi grubun üyelerinden biri olduğu için, dostlarının yardımına ihtiyacı vardır.

Bizler, onu desteklemeli, kucaklamalı, yükseltmeli, kötü arzu ve niyetlerden uzaklaştırmalıyız ve böylece aramızda ona yer vermeliyiz. Sonuçta bizler onu kaldırmaya başladığımız anda, Yaradan ona yeni düşünceler verir.

Ona yaklaşarak, onunla ortak manevi çalışmaya katılarak, onu ileriye doğru iterek ve ona yardım ederek, onu Yaradan’ın merdiveninde yukarı yükseltiriz. Böylece o da bizimle aynı düşünce ve duyguları almaya başlar.

Dünyayı İyiliğe Yöneltelim

Her günün, savaşın son günü olması umuduyla bir savaş zamanında yaşıyoruz. Aramızdaki bağı güçlendirmeliyiz çünkü ancak birleşmemiz sayesinde, Yaradan’ı bize yakınlaştırabiliriz ki O’nun gücü bizi korusun ve herkese barış getirsin.

Cephedeki dostlarımız, diğer askerler ve esir düşenler için dua ediyor, herkesin bir an önce huzur, güven ve sağlıkla evlerine dönmesini umuyoruz. Yaradan’a dönmemize ve O’ndan yardım istememize yardımcı olan Kabalistik makaleleri çalışmaya devam edelim.

Yaşanan her şeyin, yalnızca Yaradan’dan geldiğine ve O’nun bizi Kendisine yakınlaştırmak için, her şeyi en uygun şekilde yaptığına inanmalıyız. Eğer bize Yaradan’ın etkisi iyi değil gibi geliyorsa, bunum sebebi farklı bir yola hazır olmadığımız içindir. Tek yolumuz var; birbirimizle bağ kurmak ve Yaradan’ın bize sağladığı koşullarla Yaradan’la iletişime geçmek.

Yaradan’dan mümkün olduğunca çabuk O’na bağlanmamıza yardım etmesini isteyelim ki hepimiz yukarıdaki hükmünün gücünü üzerimizde ve tüm dünya üzerinde hissedelim ve böylece iyi ve iyi olan “O’ndan başka hiçbir şeyin olmadığını” anlayalım. Yaradan sadece bizim iyiliğimizi dilediği için, bize bu tür eylemlerde bulunur. Ve eğer daha da birleşirsek, Yaradan’ın yakında olduğunu ve bizi ıslah yoluna yönlendirdiğini hissedeceğiz.

Yanında hiçbir şeyin olmadığı her dostun arkasında, tek üst güç olan Yaradan vardır. Bu güç bizi ve bizden nefret edenler ve düşmanlarımız da dahil olmak üzere, genel olarak tüm dünyayı kontrol eder. Bu nedenle Yaradan’ın etkisini anlamalı ve O’nun bize karşı tutumunun iyiliğe dönüşmesi için her şeyi yapmalıyız.

Dünyamız Manevi Sonuçların Dünyasıdır

Soru: Tora, üst güçle iletişimin yasalarını anlatır. Bu yasalar dünyamızda kök ve dal olarak mı kendilerini gösteriyorlar?

Cevap: Bazıları öyle, çünkü Yaradan etrafımızdaki doğanın tamamıdır, Elokim, Gematria’da Teva (doğa) ile aynıdır. Ve eğer ona doğru davranırsak, o zaman doğal olarak Yaradan denilen üst gücü doğru bir şekilde etkileyeceğiz ve bu sayede o da bizi doğru bir şekilde etkileyecektir.

Yorum: Kafa karıştırıcı olan da bu. Bir tarafta, prensip olarak Tora’yı yorumlayan ve onu deşifre eden Zohar Kitabı’nda Tora’nın dünyamız hakkında tek bir kelime bile söylemediği, sadece zaman ve mekânın dışındaki durumlar hakkında konuştuğu yazılıdır.

Cevabım: O, bu dünyamızın üstündeki güçlerle ilgili.

Soru: Evet. Öte yandan Tora’daki bazı şeylerin tezahürlerini dünyamızda da görmekteyiz. Bazı köklü gelenekler vardır. Bunu kişi nasıl anlayabilir?

Cevap: Dünyamız hakkında çok az şey söylenmiştir çünkü dünyamız bir sonuçlar dünyasıdır. Eğer üst gücü, yani Yaradan’ı, giderek daha doğru bir şekilde O’na benzeyeceğimiz gerçeğine göre etkilemeye başlarsak, o zaman doğal olarak O’nun dünyamız üzerindeki etkisi bizim için olumlu olacaktır.

Başka bir deyişle, emir, kişinin kendisi için olan niyetini, ihsan etme uğruna, Yaradan uğruna bir niyete dönüştürme eylemidir.

Böyle bir eylem, ancak kişinin Yaradan ile doğrudan temas halinde olması durumunda mümkündür. Ve bundan önce kişi, dünyamızda sanki manevi olanlara hazırlık niteliğinde olan, basit mekanik eylemler gerçekleştirir.

 

Mesih Nesilinin En Başında

Dünyamız, Yaradan’ın, yaratılanlara özel bir ifşasının olacağı Mesih’in günlerine yaklaşıyor. Yaradan’ın bilgisiyle yani üst ışıkla dolmak, kaderinde var olan Mesih neslinin en başında yaşıyoruz.

Fakat “Işığın avantajı, karanlıktan gelir” denir. Dolayısıyla, dünya karanlığa gömülürken, hissettiğimiz karanlık ne kadar büyük olursa, ışığın ifşasını talep etmek için onu ifşa etme arzumuz ve çabamız da o kadar güçlü olacaktır.

Sonuçta karanlık olmadığında, ışığa karşı özel bir arzumuz da olmaz. Günümüz dünyasında ortaya çıkmaya başlayan karanlık, ışığı ifşa etme arzumuzun meydana gelişinin başlangıcıdır. Sonunda, gencinden yaşlısına tüm insanlar, ortak bir birlik içinde, bizi ayakta tutan ve onun seviyesine yükselmemiz için bizi hazırlayan üst gücü, Yaradan’ı ifşa etmeleri, O’nu tanımaları, O’nu hissetmeleri ve O’na bağlanmaları gerektiğini anlayacaklardır.

Yaradan’ın, iyilik yapan iyi anlayışıyla bize karşı olan esas gücünü edineceğiz ve onunla bütünleşmek isteyeceğiz. Ve sonra insanlar, başka bir doğaya sahip, nazik ve iyilik yapan yaratılanlara dönüşecekler ve Yaradan’ın edinimiyle dolacaklar. O zaman Yaradan’ın, yaratılanlara ihsan etme niyetini algılayabileceğiz; bağ kuracağız ve bu formda O’na kendi tarafımızdan ihsan ederek karşılık verebileceğiz.

Dünya, Onu Algılamaya Gücümüzün Yettiği İle Sınırlıdır

Onludaki bağın, birlikte olmanın bizim için kolay ve keyifli olduğu eski sınıf arkadaşlarıyla veya diğer uzun süreli arkadaşlarla olan, basit arkadaşlıkla aynı olduğunu düşünüyoruz.

Ama onlu kesinlikle bununla aynı değildir. Onludaki dostlarla bağ kurarak manevi bir Kli (kap) inşa ederiz. Bu sayede Yaradan’ı, iyilik yapan iyiyi, bağımıza çekeriz ve durumumuzu ıslah eden O’dur.

Bu nedenle onludaki bağ, sadece dostane bir bağ değildir, her şeyi ıslah edebilecek tek güç olan daha yüksek bir manevi gücün bağımıza çekilmesidir.

Ve eğer bugün savaşları ve acılarıyla önümüzde görünen dünyanın resmini, uygulamada değiştirmek ve Yaradan’a yaklaşmak istiyorsak, o zaman “Dost sevgisinden Yaradan sevgisine.” dendiği gibi, dostlarımıza yaklaşmamız gerekir.

Ve o zaman, bizim bağımız içinde, Yaradan ifşa olacak ve dünyanın durumunun nasıl değiştiğini hissedeceğiz.

Etrafımızda gördüğümüz tüm durumlar, aslında bizim kişisel, içsel durumlarımızdır. Dünyada gerçekten neler olup bittiğini görmüyoruz, ancak yalnızca algılamaya gücümüzün yettiği şeyleri görüyoruz.

Ve eğer dünyada sadece yargının gücünün değil, sevgi ve merhametin de hüküm sürdüğünü görmek istiyorsak, bunu birliğimizin ve Yaradan’a duamızın gücüyle yapabiliriz. Yargının gücü, yalnızca son ıslahın en son aşamasında tamamen ortadan kalkacaktır. Önemli olan, bu dünyanın hissiyatından, en düşük gerçeklikten hemen yükselmek ve Yaradan’ın bizi daha yükseğe yükseltmek için, her şeyi bizim yararımıza yaptığını hissetmektir.

 

Hiç Beklenti İçinde Olmamak Daha Mı İyi?

Sadece bir günlüğüne buradayız,

Elde ettiğimiz tek kazanç ise keder ve üzüntü,

Sonra, hayatımızın bilmecelerini çözümsüz bırakarak,

Ve pişmanlıklarla yüklü olarak, gitmek zorundayız …

Ey insanoğlunun aydınlanmamış ırkı,

Sen bir hiçsin, boş rüzgâr üzerine inşa edilmiş!

Evet, sadece bir hiçsin, uçurumda geziniyorsun,

Önünüzde bir boşluk ve arkanızda bir boşluk!

– Ömer Hayyam, Rubaiyat, #3 ve #424

Anlam arayışının derinliklerine dalmış bir adam olan Ömer Hayyam, bir zamanlar değer verdiği ve uğruna yaşadığı her şeyin bir hiç olduğu sonucuna varmıştır. Hayyam’ın bu farkındalığı tüm eserlerinde yankılanır ve çabalarının beyhudeliğini vurgular.

Bu bakış açısını herhangi bir insanı kapsayacak şekilde genişlettiğimizde, hayatın doğasında var olan hiçliğin farkına varmanın önemli bir trajedi olduğu söylenebilir. Bununla birlikte, her yolculuğun bir başlangıcı ve sonu olduğunu ve nihayetinde her şeyin, aslında hiçbir şey olduğunu anlamak da bize zihinsel hazırlık sağlar.

Peki, o zaman “bir şey” nedir? Bu, yaşamın gerçek anlamının kabullenmede yattığını kolektif olarak kabul ederek, birbirimizle olumlu bir bağlantı içinde yaşamaktır. Eğer verilen koşulları kabul edersek, hayatımızdan memnun oluruz.

Peki ya daha fazlasına olan arzu devam ederse? Daha fazlasını istemek, erdemli bir arayış değildir. İnsan yaşamının özü, sınırlılıklarını anlamak, onlarla uzlaşmak ve kendimiz için daha fazlasını talep etmemekte yatar. Bu, başkalarına yardım etmeye çalışmak, karşılığında yardım kabul etmek ve böylece var olmakla ilgilidir.

Neşe ve mutluluk, bu tür bir varoluşun yan ürünleri olarak ortaya çıkar. Nihayetinde, yaşamdan daha fazlasını beklemenin boşuna olduğunu anlarız.

Yaradan yani sevgi ve ihsan etmenin üst gücü, bu resmin neresinde yer alır? Yaradan’ı, ölçülü ve sınırlı varoluşları içinde edindiğimiz konforlardan aldığımız tatminde buluruz. Daha fazlasını talep etmeden, Yaradan’ın tasarımını kabul etmek ve onaylamak, o zaman bizim neşe kaynağımız haline gelir.

Hayatın sınırlarını fark ettiğimizde, onları kucakladığımızda ve varoluşun sadeliğinde hoşnutluk bulduğumuzda, gerçek tatmini keşfederiz. O halde Yaradan, verilmiş koşullarla anlaşma ve fazlalık taleplerinin reddedilmesinde mevcuttur.