“Bal Arısının Uçuşu” (Linkedin)

Habersiz olabiliriz ve kesinlikle kayıtsızız da, ancak bal arıları endişe verici bir hızla yok oluyor; nüfusları dünyanın her yerinde azalıyor ve kimse bunun neden olduğunu veya nasıl durdurulacağını kesin olarak bilmiyor. Popülasyonları azalan ve bazıları yok olma eşiğinde olan sayısız tür olduğu için, bu çok önemli bir şey gibi gelmeyebilir veya bizi ilgilendiren bir şey gibi görünmeyebilir, peki arılar hakkında özel olan nedir? Örneğin, arılar,  kutup ayısı kadar iyi PR unsurlarına sahip olmayabilir, ancak onların insanlık için önemi, muhtemelen gezegendeki herhangi bir türden çok daha büyüktür. Arılar, temel polen taşıyıcılar olma işlevleriyle, dünyadaki besinlerin üçte birinden fazlasının üretiminden sorumludur. Arılar olmadan insanları ve hayvanları besleyen sayısız bitkide polenleşme olmaz. Diğer bir deyişle, arılar olmazsa hiç bilmediğimiz ölçekte açlık olur.

Arıların neden kaybolduğunu bilmiyor olabiliriz, ancak bunun olmasına şaşırmamalıyız. Bizler, doğanın her seviyesinde, gezegenimiz olan ekosistemi birbirine bağlayan ipleri kopartıyoruz. Doğal kaynakları tüketiyor, her yıl ülke büyüklüğünde ormanları kesiyor, havayı ve suyu kirletiyor ve gezegendeki hemen hemen her canlının yaşam alanlarını yok ediyoruz. Böyle bir durumda, Dünya’nın yaşam döngülerindeki en hayati halkalardan birinin bozulmamasını nasıl bekleyebiliriz ki? Her gün, daha fazla ipi kopartıyoruz, aynı zamanda da doğanın çöküşünden daha fazla korkar hale geliyoruz. Belki boş mağaza raflarıyla karşılaştığımızda, yiyecek alacak paramız oldup ancak satın alacak yiyecek olmaması durumundan başka aptallığımızı/duygusuzluğumuzu sona erdirmenin bir yolu yokmuş gibi görünüyor. Belki o zaman uyanacağız, ama çoğumuz için çok geç olacak.

Arı popülasyonunu eski haline getirmek ve kendi varlığımızı sürdürmeyi garanti altına almak istiyorsak, doğaya kötü muamelemizin nedenini çözmeliyiz, bu da birbirimizle olan bağlarımız, insanlığımız, toplumsal bağlarımızdır. Tüm doğa ile nasıl çalışılacağını öğrenmek için, pozitif bağları olan bir ağ kurmalıyız. Yani düzelme, bize en yakın insanlarla evde başlamalı ve oradan dünyanın geri kalanına doğru büyümelidir. Kendimizi toplumumuza olumlu bir şekilde nasıl entegre edeceğimizi öğrenirsek, kendimizi tüm doğaya olumlu bir şekilde nasıl entegre edeceğimizi de bileceğiz.

Başka bir deyişle, sorun eylemlerimizde veya zihnimizde değildir. Bilmediğimiz bazı temel bilgiler olduğu için de değildir. Sorun kalplerimizde ya da daha doğrusu, kalplerimiz arasındaki bağlardadır. Bizim bencil eğilimimiz aramızdaki ve sonuç olarak doğa ile aramızdaki bağları koparır. Doğayı hissetmediğimizde, onu kötüye kullandığımız için pişmanlık duymayız ve bunu yaparken de bize hizmet etmesini talep etmekten çekinmeyiz.

Bu nedenle, CO2 emisyonları veya benzeri herhangi şeyler değil sadece kendiyle ilgilenme ve kendi çıkarına kullanma, yarattığımız en büyük kirleticilerdir. Kendimizi, sadece kendimizle ilgilenmekten ve kendi çıkarımıza kullanmaktan arındırırsak, doğa kendini yarattığımız diğer kirleticilerden temizleyecektir. İnsanlardan başka hiçbir varlığın sahip olmadığı bu iki narsistik özelliği düzeltmemiz gerekiyor. Bunu bizim için kimse yapamaz ve egoist doğamızı ıslah edene kadar hiç kimse herhangi bir ıslah yapamayacaktır. Ama onu ıslah ettiğimiz an, diğer tüm ıslahlar çocuk oyuncağı olacak.

Arılar birbirini hisseder ve destekler. Aynı şekilde birbirimizi hissetme sanatını da öğrenmemiz gerekecek. Ancak, arıların içgüdüsel olarak yaptıklarını, bilinçli olarak yapmak zorunda kalacağız ve ödülümüz, yaratılışı içgüdüsel düzeyde değil, bilinçli bir düzeyde anlayacak olmamız olacak.

Aslında, aşırı şişmiş egolarımızın tüm amacı, bizi, arıların ve diğer hayvanların yaptığı gibi birbirimizi hissetmeye zorlamaktır. Bu, bizlere sadece şu andaki bozuk eğilimimizle yok ettiğimiz karmaşık ağı öğretmekle kalmayacak, aynı zamanda ağı tasarlayan “aklın” nasıl çalıştığını da öğretecektir. Bu yaratılış sırlarını öğrenmenin, hangi kısmın nereye gittiğini adım adım öğrenme vasıtasıyla, kendi çabalarımızla bağlar kurmaktan başka yolu yoktur. Bunu yaparken, belirli parçaların neden bir araya getirildiğini, bireysel olarak ne yaptıklarını ve sistemde nasıl işlediklerini de anlayacağız. Ama tüm bunları öğrenmek için, dünyanın, onu düzelterek nasıl inşa edildiğini öğreneceğimiz noktaya kadar parçalanması gerekiyordu.

Şimdi buna geldik. Dünya çekirdeğinden parçalandı. Şimdi bağ kurarak düzeltmeye başlamanın, parçalara değil birlikte nasıl çalıştıklarına odaklanmanın zamanıdır. Bu, bizlerin, toplumu iyileştirme, doğayı canlandırma ve çok ihtiyaç duyulan bal arısı popülasyonumuz dahil, gezegeni iyileştirme yolumuzdur.

 

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed

Önceki yazı: