Yaratan’ın İşi

Grup kendimize Işığı çekmek için sürekli üzerine bastığımız “tuş”‘tur. Onun hayatına katılıyorum, dostlarla birlikte birliği arzu ediyorum ve onların içinde “erimeyi” arzuluyorum ve böylece Islah eden Işığı üzerime çekiyorum. Esasen tek eylemim bu: gereken tüm değişiklikleri yerine getirecek olan Işığı çekmek. Durum gayet basit. Doğru amaca – Yaratan’a eşit olmak – ulaşmayı arzulayan ben işte buradayım. Bir de araç var: beni etkilemesi ve grup aracılığıyla gereken tüm değişiklikleri yavaş yavaş içimde yapması için Işığı talep etmek. İlerleyiş şeklimiz budur.

Her değişimle kendimi inceleyebilirim: Benim için “gün” ve “gece” ne? Eğer “gün”‘de isem bu çeşitli şekillerde doldurulduğum anlamına gelir; eğer “gece” yada “karanlık”‘ta isem bu aklın ve kalbin harap oluşuna işaret eder. Egoist arzularımızda bu şekilde gözükür. Şimdi içimizde bunun gibi değişimleri kımıldatmalıyız ki içinde “gün” ve “gece”‘yi Yaratan’ın yaptığı gibi değerlendireceğimiz ihsan etme arzularını edinmemize izin versin. Yaratan için “gün” şimdiki seviyenin algısıyla ve mantığıyla çelişen mantık ötesi inanç yada ihsan etmek. Ona ulaşmak için kapasitemizi aşan insanüstü çabalar sarf etmemize gerek yok. Daha ziyade biz grup içinde, birleşmemizde çaba sarf ediyoruz ve aşağıya inen ve işi yapan Işığın gücünü çağırıyoruz. Gerçek şu ki tüm manevi çalışma “Yaratan’ın işi” olarak addedilir. Bunu O yapıyor ve ben sadece yetişkin birinin elini kapıp onu gitmek istediği yere çeken küçük bir çocuk gibi bunu arzulamalıyım. Eğer kişi bu etkileşimin özünü anlar ise rahat hisseder. Her yeni adım ile grup içindeki özgür seçimden faydalanır ve Islah eden Işığı çeker.

– 15/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin birinci kısmından alıntıdır.

Çalma!

Baal HaSulam “Barış” makalesinde kişi kendi hakkı olmayan bir şeyi aldığında toplumun onu cezalandırdığını fakat kişinin, vermesi gereken bir şeyi topluma vermekte başarısız olması halinde herhangi bir cezaya çarptırılmadığını yazıyor. Manevi yolda da bu aynıdır: Her insan koşullarını Yukarıdan alır. Bundan böyle alınan koşulları tam kapasite ile, yüzde yüz oranda kullanmayı başaramazsan bu gruptan çalmaya benzer. Bu da “ortak gemiye delik açmak” olarak anılır. Bu sebepten ötürü herkes kendine acaba elinden gelen her şeyi yapıyor mu diye sormalı.

– 11/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin ikinci kısmından alıntıdır.

Realite Yada Arzuların Oluşturduğu Bir Kaos

Zohar, Bölüm “VaYechi (Yakup yaşadı)”, Madde 808: Yakup toplandığında, ay aydınlatıldı ve üst güneş ZA’in özlemi ona doğru uyandı. Bu böyledir, çünkü güneş, Yakup, uyanınca bir başka güneş, ZA, uyanıyor. ZA Nukva’ya tutunuyor ve ay – Nukva – ZA tarafından aydınlatılıyor.

Hepsi sadece maneviyatı edinen bir insandan bahsediyor. Tüm değişimler kişide meydana geliyor çünkü onun haz duyma arzusu, bağ kurmaya ve ıslaha yönelik eksikliği vasıtasıyla sürekli yenileniyor, kişiye genel, değişmeyen, manevi koşuldaki farklı formları gösteriyor. Benim dışımda her şey sabit ve benim içimde – her şey değişiyor.

Bununla birlikte Baal HaSulam “Zohar Kitabına Önsöz”’de şöyle açıklıyor; bizler dünyayı, realitenin resmini bizim için beynimizin arka kısmında bulunan bir “perde”’ye yansıtan bir “kamera”’nın yardımıyla algılıyoruz. İçimde gerçekleşen her şeyin dışarıda varmış gibi gözükmesinin sebebi bu.

Etrafımı saran realiteyi, arzularımın, düşüncelerimin ve onlar arasındaki bağlantıların içsel kaosunun bir yansıması olarak gördüğüm ortaya çıkıyor. Gerçekte bu bir kaos değil; sadece bana bu şekilde gözüküyor çünkü içsel Reşimot’umun içimde hangi sıraya göre su yüzüne çıktığını tam olarak bilmiyorum.

Ancak belirli bir sıralanışta uyandıkları zaman sabit Üst Işıkta değişimler görüyorum. Bu Reşimot aniden Işığı gizliyorlar ve onu farklı belirtilerde ifşa ediyorlar, onu farklı “renklerde” tasvir ediyor, ona farklı formlar ve görüntüler veriyorlar. Aynı zamanda bu Reşimot’un hepsi içimde uyanıyor olmalarına rağmen tüm bunlar bana dışarıda gerçekleşiyor gibi gözüküyor. Zohar içimizde cereyan eden süreçleri bu şekilde tarif ediyor.

– 10/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin ikinci kısmından alıntıdır.

Günahkarların Ölmelerini Değil Pişman Olmalarını Dilemek

Soru: Yıllardır çözülmeyen bir sorunum var, hiçbir şey işe yaramıyor ve bu durum karşılıklı garantörlüğe giden yolumda bir engel teşkil ediyor. Ne zaman ortadan kaybolur? Belki de bir şeyi yanlış yapıyorum?

Cevap: Sorununun ortadan kaybolması için dua etmek yerine maneviyat için olan arayışında onun üzerine çıkabilme yeteneğini talep etmelisin ki bu da tüm zorluklarının üzerine doğru niyetle bir perde inşa etmektir. Bu durumda tüm sıkıntıların bir perde edinmek maksadıyla vazgeçilmez olacaklar. Hayatımızda birçok hoş olmayan koşullar mevcut ama olgunlaştıkça aslında bizim için faydalı olduklarını daha iyi anlayacağız. Diğer türlü bir çok ahmakça şey yapardık. Korkumuz, utancımız ve kıskançlığımız bizi belli sınırlar içinde, dünyaya yönelik özel bir tutum içerisinde tutuyor. Onların yardımıyla ilerliyoruz. Bizi dengeliyorlar. Hayatımızdaki tüm iyi ve kötü fenomenler gerekli zira bizi yolumuz üzerinde dengede tutuyorlar. Ben, bana neyin yardım edip neyin zarar verdiğini çözmeye bile çalışmıyorum; tek talep ettiğim şey onların üzerinde olmak ve daha üst bir dereceye yapışmak.

Soru: Eğer daha orada değilsem daha üst bir derecede bana ne olacağını nereden biliyorum?

Cevap: Bu sebepten ötürü “Mantık ötesi inanç” diye adlandırılıyor. Daha üst bir derece ile bağ kurmak üzereyim. Bundan dolayı onun hakkında hiçbir şey bilmek istemiyorum; tek ihtiyaç duyduğum şey ona sıkıca tutunmak için gereken güç. Bir zorluk yaşayıp yaşamayacağım benim için önemsiz. Kişi yalnızca, ihsan etme arzusu alma arzusunun üzerine inşa edildiğinde doldurulur.

– 11/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır.

Kongrede Niyet

Soru: “Kitlelerin duası”‘na erişmek için önümüzdeki kongrede bana hangi niyet yardımcı olur?

Cevap: “Israil’liler birbirlerinin dostudur” diye yazdığı gibi kongremiz aramızdaki sevgi bağlarının ifşasına adanmıştır. Isra-il “Yaratan’a doğru” anlamına gelir. Dünya üzerindeki herhangi bir insan Yaratan’ı ifşa etmeyi niyet ettiğinde “İsrail” olarak anılır. “Israil duası”‘nın her zaman “Kitlelerin duası” olduğu ve “Yapacağız ve göreceğiz” diye yazdığı gibi, niyetin karşılıklı garantörlüğü edinmek olduğu açıktır. Diğer bir deyişle aramızda bir bağ oluşturacağız ve onun içerisinde Yaratan’ı ifşa edeceğiz; yapışmaya ve niteliklerin ihsan etme gücü ile benzerliğine erişeceğiz. Tüm çalışmamız gibi önümüzdeki kongre de insanlara yapmaları gereken işi açıklamak için tayin edildi. Sürgün sona erdi. Israil topraklarına geri döndük ve Israil seviyesine, Yaratan’a doğru yükselmemiz gerek. Doğa bu yüzden bize sürekli bu şekilde baskı yapıyor, aramızdaki bağı keşfedelim ve sonra dünya milletlerine yaratılışın amacını açıklayalım diye. “Milletler için ışık olmak” bu anlama gelir, yani tüm insanoğluna evrensel bağı ifşa etmelerinde ve manevi seviyeye çıkmalarında yardımcı olmak. Kabala ilmi bize dünyamızın var oluş süresinin, ilk ıslah ile başlayıp sona erene kadar, 6000 yıldan ibaret olduğunu söylüyor. Bugün 5,771 yılındayız ve tüm ıslahları 6000 yılına kadar olan süre zarfında tamamlamalıyız.

– 11/10/10 tarihli dersten alıntıdır.

Boşluk İfşanın Habercisidir

Soru: Zohar’ı okurken dostlarla birlik olma niyetine konsantre oluyorum ancak buna rağmen boş bir alan hissediyorum. Bunu bir çeşit farkındalıkla mı doldurmalıyız?

Cevap: Hayır. O boş alan senin tarafından değil Yukarıdan doldurulacak. Sen sadece birliği düşünmelisin ve bu düşünce ile metni dinlemelisin. Bunun dışında yapman gereken birşey yok. Metinde adı geçen herşey birliğin içerisinde netlik kazanmalı. Boşluğu ifşa ediyor olman çok iyi. O boşluk okuma aracılığıyla ifşa olacak olan manevi resim tarafından doldurulacak.

– 14/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin ikinci kısmından alıntıdır.

Form Eşitliği Kuralına Uymak

Soru: İnsanlar kongreye geldiklerinde ve yapılan muhteşem çalışmayı ve hazırlıkları gördüklerinde aramızdaki farklılıkları hükümsüz kılabilecek ve mutlak eşitliği hissedebilecek miyiz?

Cevap: Şu ana kadar kongre için dünyanın dört bir yanından bizimle birlikte hazırlanan her şey en içten duygularla yapıldı; hepimiz tek bir kabın yada arzunun içindeyiz. Bizden çok uzakta olan ve gelme imkanı olmayan insanlar yine de bizi düşüncede destekleyebilirler. Yakın olma isteklerini ve arzularını bize iletiyorlar. Neticede olacak olan şey Yaratan tarafından düzenlenmiş, herkesin bütünleştiği doğru kombinasyon. Tek bir şeyden mahrumuz: karşılıklı garantörlük hakkındaki ortak düşünce! Dışsal tüm farklılıkları unutun. En sonunda her şey tek bir bütünün, tek ortak karşılıklı garantörlüğün bir parçası olmak zorunda. Tüm dünyadan dostlarımızla birlikte “Tek kalpli tek adam” olmalıyız. Temasın, bağın manevi niteliğinin ilk hissiyatına erişir erişmez, onun içerisinde Yaratan form eşitliği kuralına göre hemen ifşa olacak.

– 14/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır.

Tüm Yumurtalarını Tek Bir Sepete Koy!

Soru: Ucunda karşılıklı garantörlüğe götüren yönün dışında tüm yönlere, 359 derecenin tümüne doğru hareket ederek “gemiye bir delik” mi açıyorum?

Cevap: Fakat dostlarımla her şeyi kapsayan bir anlaşma imzaladım! Verdiğim garanti sadece onun vasıtasıyla karşılıklı garantörlüğe erişmem gereken o ufacık açık aralık için geçerli değil. Diğer tüm yönlerden güçler almadan ve sadece yaşamsal gereksinimleri oralarda bırakmadan karşılıklı garantörlüğe yüzde yüz konsantre olamazsın. Diğer tüm yönler senin için sadece “ne yerilen ne de övülen” bir gereklilikten başka hiçbir şey olmadığında ve var oluşunu idame ettirmek için gerekeni tedarik ettikten sonra geriye kalan tüm güçler karşılıklı garantörlüğe ulaşmaya doğru yönlendirildiğinde, yalnızca bu durumda gemide bir delik açmıyorsun.

– 12/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır.

Gerçek Kötülük

Soru: Yaratan’a yapışmak neyi ima ediyor?

Cevap: Yapışma büyük bir ıslah, özelliklerin yada “form” eşitliği bazında birleşme. Alma arzusunun kendisinin maddesini değiştirmemiz gerekmiyor. Yine de bu madde “kötü” olarak görülen, Yaratan’a zıt egoist bir forma (niyet) sahip. Nasıl ki duran, bitkisel ve hayvansal doğa kötü ve Yaratan’a zıt olarak nitelendirilmiyor ise alma arzusunun kendisi de kötü ve Yaratan’a zıt olarak nitelendirilmez. Ve kişi Yaratan’a zıt olduğu hissiyatına varana kadar “kötü eğilim”‘e sahip biri olarak da nitelendirilmez.

Öncelikle niyetinin yada arzunun “form”unun Yaratan’a zıt olduğunu teşhis etmen gerekiyor. Aksi takdirde kişi kötülüğe sahip değildir: basit bir şekilde dürtülerine göre hareket eder. Kabala’da kötülük Yaratan’a, İyiliğe, Işığa zıt bir özellik olarak tanımlanır. Kişi kötülüğü yalnızca iyilik, birlik ve sevgi nitelikleri ona ifşa olduğunda hissedebilir ve kendisini Yaratan’a zıt olarak görebilir. O noktada kişi bir “insan” olur, şu anda bu insan ne kadar kötü olursa olsun. Ve bu sadece Kabala bilgeliğinin çalışılması ile olur. Bunun öncesinde bir insanda yada dünyadaki tüm egoistlerde ıslah edilecek hiçbir şey yoktur. Bu ıslahı gerektiren form değildir. Sadece Yaratan ile benim aramdaki gediğin ıslaha gereksinimi var. Yaratan’a zıt olan formu iyiye, O’na benzeyen hale dönüştürmek zorundayım. Ve karşılıklı ihsan etmekte O’nunla eşit olduğumuzda “yapışma” (Dvekut) diye adlandırılan bağı ediniriz. Bu içsel çalışma (kötülüğün yada kırılmanın ifşası ve ıslahı) yalnızca grup Kabala çalışırken çekilen Işık yoluyla meydana gelir.

Kişi reenkarnasyonlarından (Gilgulim) birinde aniden kalbe bir “vuruş”, onu fiziksel hayata ait olmayan, yeni bir şeye çeken bir “kıvılcım” hisseder. Sıradan, dünyevi varoluşun üzerine çıkmak ister ve derslere ve gruba gelir. Zaman geçtikçe ihsan etmeye ne kadar yetersiz olduğunu hissetmeye başlar. O andan itibaren, kendi doğasının Yaratan’a zıt olduğunun farkına varır. Ancak o zaman onun içinde “kötülüğünün farkındalığı” su yüzüne çıktı denilebilir. Fakat genellikle insanlar “kötülüğün” herkesin Yaratan ile birleşmesine karşı olmak olduğunu değil, yalnızca toplum içerisinde kötü bir insan olmak anlamına geldiğini düşünüyor. Kabala dünyevi kötülüğü (yaşlı bir ninenin karşıdan karşıya geçmesine yardım etmemek yada dilenciye para vermemek) ıslah etmiyor. Bu kötülük, biz manevi kötülükten kurtulana dek hiç bir suretle ıslah edilemez, yalnızca daha da büyümeye devam eder.

– 07/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır.

Grubun Ruhu

Soru: Başka birine kendini düşünmeden ihsan etmek nedir? Bir dosta egoist hazzın dışında neyi ihsan etmeliyim?

Cevap: Ona maddesel herhangi birşey vermene gerek yok. Arzularında ona Yaratan’a doğru ilerlemeyi unutmaması için bir destek sunuyorsun. Senin ihsan edişin tam olarak bu. Ruhlar birbirlerinden ayrı olduklarında birbirlerine ne verebilirler? Sadece birbirlerini uyandırabilir ve birbirlerine güç verebilirler. Dostunun cebini yada buzdolabını doldurman gerekmiyor. İhtiyaç duyulan tek şey doğru şekilde karşılıklı bağlanma ve Üst Işık tüm ihtiyaçları doldurur.

Dostunu enerji ile, amaçtan zevk alma ve amaca bağlanma ile donat zira senin vazifen bu. Bu yükümlülük ve ruh olmadan ortada grup diye bir şey yoktur. Yaratan onu, bir yerde, yani manevi bir alanda, bütün dünyadan tüm dostların tek ortak arzularında var olalım diye yarattı. Ama bu hala bir grup olduğumuz anlamına gelmiyor.

Grup kavramı birbirine ilham vermek için bir söz vermek ile başlar. Daha da ötesi burada dışsal eylemlerden değil, birbirimize bağlı olduğumuz içsel arzudan bahsediyoruz. Herkes yolda ilerlerken kolektif itici gücü ve güven duygusunu diğerlerine geçirir ve karşılıklı garantörlük denilen şey budur.

Diğerlerine ilham verme kapasiteni kaybedersen eğer bu gemiye bir delik açıyorsun anlamına gelir. “Peki  yorgunsam dinlenebilir miyim?” Eğer yaparsan diğerlerinden ilham alamazsın ve ortak geminin içinde kendi altına bir delik açarsın ve senin yüzünden tüm diğerleri de suda boğulur.
Ya karşılıklı garantörlükte yer alırsın yada almazsın. Birliklerimizi güçlendirmemiz gereken yol budur. Herkes ve herbirimiz birbirimize ne kadar bağlı olduğumuzu giderek daha çok görmeliyiz. Pratik çalışma bu: kişi grupla bağ kurmaya yönelik talebini günden güne inceler. Bu, tüm umutlarımız için bir temel olması gereken birbirine bağlı oluşun kesin noktasıdır.
Gemi varış noktasına ulaşacak ve aynı zamanda bizim işimiz de onu deliklerden korumak ve amacı başarmaktaki kesinliğin ve onun öneminin farkındalığının herkese aktarılmasının icabına bakmak. Gerçekten de aramızdaki birlikten ve ihsan etmenin evrensel gücünün -Yaratan, Işık – ifşasından daha önemli hiç birşey yok.

– 06/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin ilk kısmından alıntıdır.