Category Archives: Yaradan

Yaratan İçin Bir Yer Hazırlamak

Yaratan Shechina için dertler ve düşüşler ifşa ederek kişiyi sürekli uyandırıyor. Kişi tüm yükseliş ve düşüşlere doğru bakış açısından yaklaşmalı: ne hakkında üzüntü duymalıyım ve gerçekte ne hakkında üzüntü duyuyorum? Bir analiz yapmalı ve yavaş yavaş Işığın yardımıyla ihsan etme niyetini amaç edinmeliyim. Daha önce Işığın bana ifşa olmasını bekledim ama şimdi beni değiştirmesini istiyorum. Gerçekten de Işığın ansızın ışıldamasını beklemenin hiçbir anlamı yok. Yaratan heryerde ama O’nu hissetmek için gereken O’na eşitlikten yoksunuz. Kişinin ıslahı için bir istekte bulunmak bu yüzden gerekli: kendinle, çevrenle, hoca ile ve kişinin dostlarıyla beraber yaratması ve Yaratan’ın mevcudiyeti için hazırlaması gereken, Yaratan’ın ifşa olduğu yer (Shechina) ile nasıl ilişki kurmalısın. Yavaş yavaş herkesin dünyada yaşadığı sıkıntıların sadece Shechina’yı ıslah etmeye yönelik olduğu kişi için netlik kazanır. İlgilenmemiz gereken tek şey bu. Shechina’yı ıslahın 125 derecesinden ilkine çekmek yeterli ve Yaratan o ilk derecede anında ifşa olacaktır. O sükunet içerisindedir ve O’nun ifşası yalnızca O’na olan benzerliğimizin derecesine bağlıdır.

– 27/09/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin birinci kısmından alıntıdır.

Yaratan İle Samimi Bir Konuşma

Yaratan İle Samimi Bir Konuşma

Soru: “Yaratan ile konuşmak” ne anlama geliyor?

Cevap: “Yaratan ile konuşmak” öncelikle içinde bulunan O’nun görüntüsünü ifşa etmeyi denemek için elinden gelen her şeyi yapmak anlamına geliyor. Tasavvur etmeye çalış: Hissettiğim her şeyin sebebi O. Düşüncelerimin, arzularımın ve duygularımın hepsi O’na, temelimi atan ve beni şekillendirene.

İçinde bulunduğum realitenin O’nun tarafından kurulduğuna karar verdiğimde başıma gelen her şeye karşı nasıl davranırım?

İki ihtimal var:

1. İçsel realiteme olan yaklaşımımı doğrudan doğruya O’na karşı olan yaklaşımım olarak düşünürüm. Fakat bu yaklaşım hatalı, yanlış ve dengesizdir. Onu test etmek yada doğruluğunu kanıtlamak için bir imkan yoktur çünkü kesin egom tarafından yönlendirilirim ve yanılırım.

2. İlk önce benim gibi olanlarla bağım vasıtasıyla kendimi güçlendiririm ve sonra bu bağ vasıtasıyla onun görüntüsünü aktararak içsel realiteye olan yaklaşımıma biçim veririm. Bu durumda kesinlikle kısmen ihsan etme niteliğindeyimdir ve niteliklerim Yaratan’ın görüntüsüne adapte edilmiştir. Bu yüzden görüntüyü değiştirmek yerine ona karşı olan tutumumu değiştiriyorum. “Yaratan ile konuşmak” bu anlama gelir.

20/09/10 tarihli Günlük Kabala Dersinden alıntıdır.

Hayat Veren

Şu anda aramızdaki birliği düşünüyoruz çünkü Yaratan’ı sadece bu birliğin içerisinde ifşa edebileceğimizi keşfettik. Kendimi aramızdaki bağın içerisinde hissetmek istemiyorum; diğerlerini hissetmek istiyorum. Ve hangi problemler başımıza gelirse gelsin bunlar bana sadece bağı daha da kuvvetlendirmek için bir fırsat vermek adına. O zaman problemler “yükselmek için bir düşüş” diye adlandırılır, ama onlar için hazırlanmalıyız. Hayal edin ki “kendi dışında” olmanın hissiyatını edindiniz. Eğer bağın bu alanının aramızda var olmasını istersek, o zaman düşüşlerin, hayal kırıklıklarının ve beraber kalmak için sarf edilen çabaların içinde bizi bir arada tutabilecek tek gücün Yaratan olduğunu hissederiz. Yaratan’a neden ihtiyacımız var? Neden kendi başımıza bağ kuramıyoruz? Aramızda bir bağın ortaya çıkması için içimizde gizlenen içsel gücü ifşa etmeliyiz. Bu güç hiç bir suretle bize ait değildir ama aramızdaki bağın alanı ancak eğer bu güç (Yaratan) ifşa olursa var olabilir. Yaratan’ın ifşasına ihtiyacımız var çünkü diğer türlü birliğimiz cansız olur. Farklı bedenlerden alınan ve bir araya getirilen ölü hücrelere benzer – ama yaşam gücünü (can) nereden alacaksınız? Bir bedenin içine yaşamı dışarıdan nasıl soluyacaksın? Bunun nasıl yapılacağını bilmiyoruz. Bu maddenin içinde olan ve onu canlandıran Yaratan’ın gücü. Atom ve molekülleri alıp onları ne şekilde isterseniz birbirine bağlayabilirsiniz. Fakat yarattığınız şeye hayat vermek için yaşam gücünü nereden temin edeceksiniz? Bunu yapamıyoruz ve hiç bir zaman da yapamayacağız. Halihazırda yaşayan şeyleri düzeltebiliriz, yani önceden orada olan birşeyi kullanabiliriz. Aynı şey bize oluyor: Birlik olabilir ve bir bağ yaratabiliriz ama ona kim hayat (can) verecek? Yaratan’ı bu yüzden talep edeceğiz! Artık bu bağın O’nsuz var olamayacağını hissetmeye başlıyoruz.

– 17/09/10 tarihli Yom Kippur’dan seçilmiş alıntılardan alıntıdır.

Izdırabı Sevince Çevirmek

Soru: Neden insanlar Yom Kippur’u üzücü ve kederli bir gün olarak görüyor?

Cevap: Çünkü insanlar “kötü” olarak algılanan şeyin iyiye ulaşmak için bir tramplen olabileceğini anlamıyorlar, çünkü bir şey kişinin yaklaşımına bağlı olarak iyi yada kötü olarak addedilir. Örneğin rutin bir doktor kontrolü esnasında kişi hasta olduğunu keşfederse, bu şekilde kötü, tedavi edilebilmesi için ifşa olmuş olur. Yani kötüyü ifşa etmek iyi bir şey. Ancak, şöyle yazar “Sıradan insanların düşüncesi Tora’nın düşüncesine zıttır” ve kişi kendini ıslahtan bir kenara iter. Buna neden ihtiyacı olduğunu anlamaz. Kötü hissettiği için feryat eder ve Yaratan’dan onu iyi hissettirmesini talep eder. Bu egoizmi hakkında haykırması ve Yaratan onu doldurmuyor diye sızlanmasıdır. Bu sanki Yaratan’a şöyle sorması gibidir “Sen neden bu kadar kötü ve acımasızsın? Zevk almam Senin canını mı yakıyor?” Kötülüğün ifşasının, büyüyebilmesi için olduğunu, kendi menfaati için olduğunu anlamaz. Binlerce yıllık geçmişe dayanarak Yaratan’ın sadece ıslaha ve yaratılışın amacına yönelik bir arzuya yanıt verdiğini en sonunda idrak etmeliyiz. Diğer herhangi bir başvuru cevaplandırılmaz. Şimdi Ahiret Gününe gelmenin (“Kötü eğilimi ben yarattım”‘ı ifşa etmek ve ardından “Onun ıslahı için Tora’yı Ben yarattım” ve en sonunda “çünkü Tora’daki Işık ıslah eder’) gerçekten ne anlama geldiğini herkese anlatmanın zamanıdır.

– 16/09/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır.

Mesih Ne Zaman Gelecek?

Soru: Ari “Yusuf’un Mesih oğlu” idi. İkinci Mesih, Davut’un oğlu kim olacak ve ne zaman görünecek?

Cevap: Baal HaSulam Kabala bilgeliğinin tüm milletlere dağıtımını “Mesih’in borozanının çağrısı” olarak adlandırıyor. Mesih ruhları ıslah eden bir güç. Belli bir bireyin eylemleri aracılığıyla mı manifesto edilecek yoksa yöneten güçlerin seviyesinde mi cereyan edecek? Bu önemli mi? Gerçek şu ki tüm bu süreç “Davut’un oğlu Mesih” olarak adlandırılıyor. Bu günlerde Kabala bilgeliği tüm dünyaya yayılıyor ve bu dünyayı genel ıslaha öncülük ediyor. Zamanın bu devresinin “Mesih’in zamanı” olarak adlandırılabilir olmasının nedeni bu. Çoktan başladı. Dünyanın insanları tüm problemlerin ve felaketlerin sebebinin ıslah eksikliğimiz olduğunu idrak etmeliler. Başımıza gelen olayların sebebinin idrakı kendi başına kötü eğilimlerin bir ifşası ama Üst Işığın etkisi altında meydana geliyor. Bu yüzden Mesih’in zamanı ile ilişkili.

Manevi özgürlük (Geula) gerçekte birleşik ihsan etme gücünün bir ifşası. “Mesih Tora’yı öğretmek için bütün dünyayı Kudüs’e götürecek” diye yazar. “Tora” içimizdeki ihsan etme özelliğini serbest bırakan bir güç ve “Kudüs” sayesinde Yaratan ile teması edindiğimiz bir arzu.  Bu arzuyu ıslah eden Işığın ifşası Mesih’in gücü (hepimiz mutlak özgürlüğü edinmediğimiz sürece) aracılığıyla, kendini artan bir şekilde ifşa eden Işığın gücüyle yerine getirilir.
Ancak biz Kabala bilgeliğinin dünyadaki dağıtımının belli bir derecesine erişmeden Mesih gelmeyecektir. Dünyanın tamamı ıslahın gerekliliğini tam olarak anlamayana kadar Mesih inemeyecektir.

Yaratan’ın Realitesini Kim Gözlemler?

Soru: Kim bu gözlemci, Yaratan’ın realitesini kim görür?

Cevabım: Bu alma arzusudur.  Bu arzu, cansız, bitkisel veya canlı (hayvansal) seviyelerdeki alma arzusundan farklı olarak kendi başına görebilme niteliğine sahip olan gelişimin dört basamağının dördüncü safhasındaki (Dalet) arzudur. Bu seviyelerde, arzu sadece kendini hisseder ve kendi içsel kısımlarını görür: cansız, bitkisel ve hayvansal doğa ve bu dünyadaki insan, kendinin içinden.

Dördüncü safhaya gelişmiş olan alma arzusu, diğer bir parçaya sahiptir ki buna ‘kalpteki nokta’ denir – ‘Yaratan’ın bir parçası’ ki bu parça aynı zamanda gözlem yapabilir. Gözlemin bu noktası yenidir ve bu noktadan, o kendisini Yaratan’ın tarafından görür.

Tek gerekli olan bu noktayı görmek ve ona büyük önem, canlılık ve olanak vermektir. Tüm bunların hepsi bu noktayı kendi içerisinden diğerlerine ‘yapışmak’ suretiyle başarılı olur.

Bu ‘diğerleri’ sadece kendi hayalleri içinde var olurlar. Realitede ise, kişinin dışında hiçbir şey yoktur. Ancak, kırılmanın sonucu olarak bu şekilde hissederiz.

BİRLEŞİN VE KEŞFEDİN!

Soru: “Zohar kitabını öğrenebilmemiz ancak birlikteliğe arzulu olmamıza bağlı” derken neyi kastediyorsun? Bunu nasıl oluşturabilir ya da hissedebiliriz?

Cevap:  Islah ancak tüm arzuların birleşmesi koşuluna bağlıdır. Birbirlerinden uzaklaşmış arzularda biz ancak kendi gerçekliğimizi, bu dünyayı hissedebiliyoruz. Birlikte arzularımızı birleştirdiğimizde “Ruhani Dünya” denilen realiteyi hissedeceğiz. Herşey oldukça basit ve kolay, herşey arzuların birleşmesi ya da birleşmemesine koşullu.

Şu anda hissettiğin realite, arzularımızın ayrık ve her birinin sadece kendini düşünüyor olmasından bu şekilde, senin küçücük arzun yalnız kendi çıkarına yönelik, sen sadece sana verileni hissedebiliyorsun. Işığı hissediyorsun ancak arzunun içinde bu Işık sana hiçlik gibi görünüyor, şu an gördüğün gibi. Farklı görmeyi arzuluyorsun ancak bu dünyevi isteklerinle, ıslah sonuna gelmeden yapabileceğin birşey yok.

Bizler yaşadığımızı ancak dünyevi isteklerimiz ifşa olduğunda hissedebiliyoruz. Bu şekilde

isteklerimiz büyüyorlar ve sonrada yok olduklarında öldüğümüzü hissediyoruz. Sonra o tekrar canlanıyor ve tekrar ölüyor, sanki kullanılması için uyarır ve saklanır. Ancak Ruhani seviyeden gelen ve ”Kalpteki Nokta” denen bir başka arzu daha var ki onu diğer arzularımızla birleştirebiliriz.

Cansız, bitkisel ve canlı seviyesinde olan, bu dünyanın arzularını birleştiremeyiz, onlar oldukları gibi vardırlar. Her biri diğerleri ile doğanın onları zorunlu kıldığı oranda bağlı olabilir ve daha fazlası değil. Ancak bizler hep birlikte “Kalpteki Nokta” dediğimiz arzularımızı birleştirebilir ve bu bütünlükte Ruhani Dünyayı hissedebiliriz.

Dolayısıyla kendimize bu genel arzuyu (Kli) hayal etmeliyiz. Eğer maneviyata olan isteğimiz ve karşılıklı birleşme arzusunda olan kalpteki noktalarımız olursa, o zaman ruhani dünyayı hisseder ve ellerimizde tutar oluruz. Ancak bunu hissetme karşılıklı olmalı, herkeste ayrı olarak var olamaz.O ancak tüm arzuların birliğinde ifşa olur.

İfşa olan nedir? Aralarındaki ilişki. Aralarındaki ilişkiye dolum denir. Yaratan. Arzuyu dolduran

Işık. Işığın kendisini değil ondan izlenimimizi ifşa edeceğiz. Bizde kıyafetlenen ihsan etme niteliğini. Ne de kıyafetlenir? Aramızdaki ilişkide, birbirimize olan sevgi ve ihsanda. Bize karşılıklı ihsanda bulunmaya, birlik oluşturmaya olanak veren bir güç mevcut. Bu nedenle diğerlerine ihsan etmeme “Işık”, ifşa ettiğim aramızdaki karşılıklı ihsana da “Yaratan” diyoruz. İçeriği de “İnsan sevgisinden Yaratan sevgisine” dir.

15-02-10-Zohar kitabı dersinden alıntıdır.

Başlangıç Problemleri

Soru: Kişinin grubu Yaratan tarafından seçiliyor, kişi onları severse Yaratan tarafından da sevilecek. Kişi düşüş anında ilerleyebiliyor, çıkışta da grubun gücünden faydalanıyor. Grubun içindeki insanlar birlik oluyor; beraber şarkılar söylüyorlar, birbirlerine destek oluyorlar ancak kişi amacına doğru tek başına gidiyor ve kimi zaman kendisinin gösterdiği olgunluğu gruptan göremeyebiliyor. Kişi bu ikisini; yani hem grubu, hem kendini birleştirmeyi nasıl başarabilir?

Cevap: Herkes ilkin buna karşı çıkar. Bazı insanlar doğanın taksimine göre daha sosyal, bazıları daha bireyseldir (kendi başınadır). Kişi kendi başına çabaladıkça sonuç almasının güçleştiğini, grubun (ruhların birliğinin) ıslahından başka çare olmadığını görür; kişi grupla bağını hiç koparmadan, daha çok maneviyat çalışmalı ve dağıtım yapmaya katılmalıdır.

“Ben ya da Yaratan”

Kontrolün Yaratan’a mı yoksa insana mı ait olduğu hakkında iki soru:

Soru: Amaç doğrultusundaki yolda, arzumla çalışırken; ıslahım da dâhil olmak üzere tüm koşulların ve yaratılışın Yaratan olmadan, kendiliğinden düzenlendiğini mi hissediyorum, yoksa Yaratan’ın her şeyi yaptığını ve benim onun arzusunu doldurmak istediğimi mi görüyorum? Bunlardan hangisi önce geliyor?

Cevap: Bu ikisi çelişkili fakat kişi son ıslahına kadar önce hangisi geliyor sorusunda kalacak: Önce kim geliyor? Güç kime ait? (bana mı Yaratan’a mı? ) Kim tayin ediyor düşünceleri, hisleri, eylemleri ben ya da Yaratan? Kişi Yaratan ile bir bütün olduğunda, bu çelişkili durum ortadan kalkacak.

Soru: Çabanın ve ıslahın kendi tarafımdan olacağını kabul edebiliyorum ama her şeyin Yaratan aracılığıyla gerçekleştiğini kabul edebilmek çok zor. Ben düşüşteyken Yaratan ıslahımı yapıyor, yükselişte olduğumda da o bana bu koşulu veriyor; her şeyin önceden belirlendiğini hissetmiyorum, ne yapmalıyım?

Cevap: Hissetmeyi denemelisiniz etrafta ne varsa, size gelen tüm koşulların, düşüncelerin özetle; her şeyin Yaratan’dan geldiğini hissetmelisiniz. Bunu yapabilmek  için Kabalistik materyali (kitaplar, makaleler…vs) çalışmalı ve Yaratan’ın ıslah edici ışığını çekmelisiniz.

MANEVİ “ALAŞIM”

Manevi entegrasyon, Yaratan tarafından gelen güç vasıtasıyla oluşur. Bunun, bizim niteliklerimizde var olmasına rağmen, gerçekleşmesi sadece dışımızda, yukarıdadır ve bizim seviyemizde oluşması mümkün değildir. Ben iki ayrı niteliği elime alıp önümdeki masada karıştırarak bir tabağa koyamam. Onları yukarıya yükseltip kendi kaynaklarına, entegre olup birleşecekleri yere, Yaratana ve orada ben onların entegresine çalışırım.

Nitelikleri birleştirme arzusu, burada, benim sahamda, bu dünyada bulunur. Ancak onların entegrasyonunu oluşturmak için kaynaklarına yükseltmem gerek Keter’e, birlikte çalışıp birleşerek tamı oluşturacakları yere. Tabii bu fiziki bir birleşme olmayıp, birkaç atomun bir molekülde birleşerek bir nevi “alaşım” oluşturması gibidir, aynen erime sonrası misali.

Manevi birleşmede, sağ çizgiden ve sol çizgiden geriye hiçbir şey kalmaz ve dışarıya orta çizgi çıkar yepyeni bir şey. İçinde kısmen sol çizgiyi ve kısmen de sağ çizgiyi içeren, ancak entegrasyon sonucu eski niteliklerin karmaşasından oluşmuş yepyeni bir nitelik.

Haz alma arzusu, ihsan amaçlı çalışabilmek için Masah ve Or Hozerle birleşir. Görünen o ki arzu masah (perde) ile altta (niyet ihsan etmek için). Üstte ise sanki niyet ve arzu birbirlerinden ayrı ve bütün değillermiş gibi algılanırlar. Fakat bu doğru değildir! Dünyamızda kullandığımız kavramlar maalesef böyle bir izlenim veriyor, oysa maneviyatta arzu ve niyet ayrılmazdırlar ve birbirlerine bağlanmış olup entegre durumundadırlar.

Niyet, aynı arzuda bir uçtan diğerine değişimler yaratarak, onu almaya ya da ihsana yönlendirebilir. Dolayısıyla “üçüncü gün” de çalışmamız, birlikte entegre olmak, ortak, tek bir vücut oluşturmak ve içsel çalışma yapmaktır. Hem sol yanın hem de sağ yanın niteliklerinden orta çizgiyi oluşturarak tek bir bütüne bizi Yaratan’a entegre olmak.

Sonuç itibariyle, Yaratan’da tüm bu zıtlıkların kaynağı mevcut olup, orada birlik halindedirler. Bu bakımdan üçüncü gün, Yaratan’a ulaştıktan sonra ancak, Yaratan’a olan manevi zıtlık ifşa olur. Arzunun bir nevi manevi ölümü.

01-02-10-Zohar Kitabı dersinden alıntıdır.