Category Archives: Uncategorized

Kabalist İçin Mutluluğun Sırrı

Soru: Mutluluğunuzun sırrı nedir?

Cevap: Mutluluk sırrım dünyayla dengede olmak, dünyaya müdahale etmediğimi, insanlara müdahale etmediğimi hissetmektir, insanların birbirleriyle ve dünyayla nasıl etkileşimde bulunacaklarına dair doğru örneği benden almaları için organik bir parça olmaya çalışıyorum.

İnsanlara bunu her zaman anlattığıma inanmak istiyorum.

Soru: Kendinizi mutlu bir insan olarak görüyor musunuz?

Cevap: Evet. Ancak bu, zaten her şeyi tükettiğim anlamına gelmez. Hala bazı büyük hedeflere ulaşmam gerekiyor. Ve bu onu ilginç ve güzel kılıyor.

Geçişi Korumak

Soru: İsrail topraklarına gittiklerinde neden önce önderler girmediler? Tüm ordu geçene kadar beklediler ve ardından geçişi tamamladılar.

Cevap: Onlar için en önemli şey sınırı korumaktır çünkü tüm insanların kurak topraktan geçmesi gerekir. Kızıldeniz’i geçmek nasılsa, burada Ürdün nehrini geçerken de aynıdır. Herkes geçtikten sonra önderlerin görevleri o anda tamamlanmış ve sular tekrar kapanmıştır.

Yorum: Bazı açılardan bu, Musa’nın Firavun’a herkesi alacağını ve herkes dışarı çıkana kadar bekleyeceğini söylemesine benziyor.

Benim Cevabım: Ama orada Malhut’tan Bina’ya Zer Anpin üzerinden bir çıkış vardı – “çöl”ün ara durumuna. Burada Bina’ya, ihsan etme niteliğine geçiş vardır.

“Dünyadaki Yiyeceklerin Çoğu Neden Kötü Kalitede?” (Quora)

Yiyeceklerimiz iyi ve doğal türden olamaz çünkü tüm dünyayı, milyarlarca insanı beslemeye çalışıyoruz. Sonuç olarak, yiyeceklerimizin çabuk bozulmaması ve doğadan ayrılmamıza rağmen tatlarının doğal yiyeceklere yakın olması için farklı genetik biçimler geliştirmek zorunda kalıyoruz. Bu nedenle gıdalarımızın çoğu, türlü genetik katkı maddeleri içerir ve tatlarıyla kokularının çoğu yapaydır.

Bunun bir sonucu olarak, yeni neslin de hızlı bir şekilde büyüdüğünü gözlemliyoruz. Farklı sapmalarla beraber, neden bu kadar hızlı büyüyorlar ve önceki nesilden bu kadar farklılar? Bunun nedeni, çeşitli genetik katkı maddeleri ve değişiklikler içeren gıdalar yememizdir. Öte yandan, ne yazık ki başka bir çözümümüz de yok. Milyarlarca insanı beslemek ve bozulmamış gıdayı insanlara ulaştırmak için böyle davranmak zorundayız.

İnsanlık hayata yaklaşımını değiştirene kadar; bunca faaliyetle kazancımızı nasıl artıracağımızın peşinden koşmak yerine kendimize, hayatımızın değerine daha fazla dikkat göstermemize kadar, hiçbir çıkış yolumuz yok. Genetiğin yemeklerimizin hazırlanışına katılmasını ancak o zaman durdurabileceğiz. İnsan bilincinin, bencillikten toplumun genel yararına kesin olarak dönüşmesi, lezzetli ve sağlıklı yemek hazırlama alanında da değişikliklere yol açacaktır. Her zamanki gibi, yediğimiz yiyecekler ve birçoğumuzun birbirimize reklamını yaptığımız sağlıksız, zararlı ve zehirleyici ürünler açısından, sorunun kökü insan egosudur. Bu tür faaliyetlerin arkasında, başkalarının pahasına kâr etme arzusu vardır.

“Yaşamak İstediğimiz Yeri Seçme Hakkımız Var Mı?” (Quora)

Doğanın bizi geliştirme şekline göre, insan toplumunun maksimum yararı için ve maksimum etkinlikle kendimizi gerçekleştirdiğimiz bir duruma ulaşmamız gerekir. Hal böyle olunca da seçeneklerimizi iyice araştırırsak ve belirli bir yerde kendimizi insanlık için daha faydalı bir şekilde gerçekleştirebileceğimizi görürsek, o zaman elbette insanlığa daha faydalı olabileceğimiz bir yere taşınma hakkımız olmalı.

Ancak, böyle bir hareketin ancak hedef konumda insanlığa gerçekten daha fazla fayda sağlayabileceğimizi gördükten sonra gerçekleşmesi gerektiğini vurguluyorum. Bu, sırf öyle hissettiğimiz için ya da belli bir anda “doğru göründüğü” için taşınmaktan kaçındığımız anlamına gelir. Bunun yerine, genel doğa yasasına ve doğanın bizi nasıl geliştirdiğine dair farkındalığımıza göre taşınmaya karar veririz. Ayrıca, Kabalist Yehuda Aşlag’ın (Baal HaSulam) açıkladığı gibi, kendimizi en iyi nerede gerçekleştirebileceğimizi anlayan insanlardan özel izin almamız gerekebilir. O zaman taşınmak istediğimiz yerin, olmamız ve hareket etmemiz gereken yer olduğundan emin olabiliriz.

Sırf bir yerde sıkıldığımız için ve başka bir yerde daha fazla egoist tatmin elde edebileceğimizi düşündüğümüz için taşınırsak yani taşınma amacı sadece başkalarının diğer yerde hazırladıklarını bencilce sömürmek içinse, o zaman böyle yaparak elbette topluma faydalı olmayız ve ben de böyle bir hareketi haklı bulmuyorum.

“Umutsuzluk Hissetmeyi Durdurmak İçin Ne Yapmalıyım?” (Quora)

Umutsuzluk hissediyorsak, bu duygunun nedenini aramalıyız. Sonunda umutsuzluğa kapılıyoruz çünkü 200 yaşına kadar yaşasak bile haz alma arzumuzu gideremeyeceğiz.

Haz alma arzumuz bizim doğamızdır. O bizi yemek, seks, aile, para, onur, kontrol, bilgi ve maneviyat arzularımız aracılığıyla haz almaya iter. Bu arzuyla ilgili sorun, yalnızca kişisel yararımıza yönelik olmasıdır, bu nedenle aldığımız herhangi bir haz kısa ömürlüdür ve bizler geliştikçe daha fazla boşluk hissederiz.

Yaşamdan umutsuzluğa düştüğümüz bir koşula, tüm insanların eninde sonunda ulaşacağı bir duruma geldiğimizde,  o zaman bu duyguyla en iyi şekilde başa çıkmak için bir çözüm aramalıyız.

Umutsuzluk duygusundan nasıl çıkabiliriz? Bu soruyu eninde sonunda doğadan alıyoruz. Doğa bütündür, kusursuzdur ve ebedidir ve biz de nihayetinde bütün, mükemmel ve ebedi olmayı talep ederiz. Her birimiz bu sonsuz ikilemle karşı karşıyayız ve bir cevap bulamıyoruz. Bazılarımız bu soruyu psikolojik yollarla ya da o an için belli hazlarla yetinerek yatıştırabilir.

Yine de, ne kadar gelişirsek, varoluşsal sorularımızı o kadar yatıştıramayız ve onlar bir şekilde cevaplarını bulmamız için bize giderek daha fazla baskı yapacaklar. Öyleyse, tüm var oluşumuz için çözüm ne olabilir?

Kabala bilgeliği şu çözümü sağlayan bir metottur: kendimizi değiştirerek dünyayı değiştirmeliyiz. Dünya bizim bir kopyamızdır. Niteliklerimizi dışımızdaki her şeye yansıtırız. Bu nedenle, niteliklerimizi manevi niteliklere yani sevgi, ihsan etme ve olumlu bağ niteliklerine değiştirirsek, o zaman farklı bir dünya hissedeceğiz.

Başka bir deyişle, haz almak istediğimiz niyeti değiştirmek (kendimize fayda sağlamaktan başkalarına ve doğaya fayda sağlamak için) umutsuzluğu durdurmanın anahtarıdır. Bunu yaparak doğa ile dengeye girer ve onun sonsuzluk, uyum ve mükemmellik akışını hissetmeye başlarız.

“Demokratik Olmayan Ülkelerde ve Diktatörlüklerde Yaşayan Bu Kadar Çok İnsan Neden Batı Dünyasına Düşman?” (Quora)

Batı kültürünün dışında yetişen birçok insan, onu yapay ve çeşitli illüzyonların bir birikimi olarak gördükleri için yabancı hissediyor. Batılılar arasındaki davranışların çoğu doğadan uzaktır. Örneğin, Batı kültürü genellikle insan doğasına çok az önem verir ve insanların toplumda nasıl görünmesi gerektiği gibi dışsal davranışları vurgular ve bu, dışarıdan hoş ve iyi huylu göründüğümüz ve içeride her şeyin tam tersi olduğu birçok ikiyüzlü davranışa yol açar.

Başka bir deyişle, Batılı olmayan kültürlerde doğup büyüyen birçok insan, Batı kültüründe ne kadar gurur ve üstünlük duygularının hüküm sürdüğünü görüyor ve bu aynı zamanda Batı demokrasisinin birçok kişiye adil bir toplum inşa etmede tam bir başarısızlık olarak görünmesinin nedenidir.

Ek olarak, Batı demokrasisi, diğerleri arasında İslam, Yahudilik, Konfüçyüsçülük, Budizm, Hinduizm gibi farklı felsefelere ve dinlere uyan kültürler tarafından kabul edilmeyen Hıristiyan değerlerine dayanmaktadır. Sonuç olarak, Batı kültürünü ve Hıristiyan değerlerini kabul etmezler ve bu değerlerin toplumu ne kadar dar sınırlara soktuğunu hissederler. Bu nedenle, insanlar daha kolay ve daha gelişmiş bir yaşam sürmek için Batı’ya göç ettiklerinde bile, birçoğu Batı kültüründen nefret eder ve kendi kültürlerine göre yaşayabilmeleri için belirli sınırlar geliştirir.

Kitap Çevremizdeki Bilgidir

Soru: Şimdi kitap okuma krizi yaşıyoruz, ölmekte olan bir kültür. Okumayı sevmeyen birine nasıl yardım edebilirsiniz?

Cevap: Bana öyle geliyor ki kitap çağı, kendini tükettiği için sona eriyor.

Bu benim kişisel görüşüm değil. Maalesef bir gerçeği söylüyorum. Ben de senin gibi kitap okuyarak büyüdüm. Doğal olarak bizim için kitap her şeydir.

Ama bugün olanların sadece bir doğa kanunu, doğal bir süreç olduğunu görüyorum.

İnsanlığın ne zaman kitapları oldu? 2500 yıl önce. 3.500 yıllık Babil’den daha eski kitaplar da var elbette.

Ancak, temelde, Birinci ve İkinci Tapınaklar arasındaki eski İsrail döneminde yani eksi 3.000 yıl önce hiçbir kitap yazılmadı. Talmudistler ve diğer öğretmenler öğrencilerini sadece dinlemeye zorladı.

Yılanın İnsanın İçindeki Niteliği

Adem ve Havva’nın kutsal kitaplara ait hikayesini manevi bir bakış açısıyla ele alırsak, önce Adem’in niteliği kişinin içinde ortaya çıkar: kendini iyi, huzurlu hisseder, kimseye zarar vermez. Sonra Havva’nın egoist niteliği ve ardından yılanın niteliği ortaya çıkar.

Adem ve Havva egoizmlerini hissetmeye başladıktan sonra utanç duygusunu ifşa ettiler. Çıplaklıklarını gizlemek için giyinmeleri yani ihsan etmenin bazı niteliklerini edinmeleri gerekiyordu.

Kişi kendi içsel niteliklerini hissettiğinde, içindeki egoizmi hissettiğinde, ihsan etme niteliğiyle birlikte, birini diğerine karşı değerlendirir, kendini kötü hissetmeye başlar ve sanki bunu kendi içinde, kıyafetlerinin altına gizler.

Düşüncelerinizi ve Arzularınızı Nasıl Çözümlersiniz?

Soru: Arzularımı ve düşüncelerimi nasıl doğru bir şekilde çözümlerim? Bu çözümlemenin kriterleri nelerdir?

Cevap: Bunu kendi aranızda tartışmalısınız, ama kafanız karışmasın diye, sadece biraz. Elbette bunun hakkında okuyabilir ve derslerimizi dinleyebilirsiniz; büyük miktarda materyalimiz var.

Makaleleri okuyun, sistemli bir şekilde işleyin ve zamanla, sadece aranızdaki konuşmalarla ve kaynakları okuyarak sağlıklı ve mantıklı bir tutumun sizde yavaş yavaş oluşmaya başladığını göreceksiniz.

Soru: Bu, onları kendi başıma çözümleyemeyeceğim anlamına mı geliyor?

Cevap: Hayır, bunu kendi başınıza yapamazsınız, ancak grup kısmen yapabilir. Biri bir şey söyler, diğeri başka bir şey söyler ve üçüncüsü daha fazlasını ekler. Aranızda anlaşmaya varma girişimlerinizde, Yaradan size görünmeyen bir şekilde rehberlik edecektir. Aniden, biri aracılığıyla, ikinci veya üçüncü biri aracılığıyla, bir tür daha yüksek mantıksal düşüncenin açığa çıktığını görmeye başlayacaksınız. Yaradan bunu böyle yönetir. Bunu hissedeceksiniz.

Konuşmadan Önce

Soru: İnsanın nedenli ve nedensiz çok konuştuğu bir sır değildir. Bu durum başkalarını, toplumu ve kendini etkiler mi?

Cevap: Elbette, etkiler. Bu yüzden sükût altındır.

Soru: Kişi, söyledikleriyle ilgili bir tür hesap yapmak zorunda mıdır?

Cevap: Doğal olarak! Sonuçta, insanlar sürekli sohbet ettikleri için birçok sorun ortaya çıkıyor.

“Bilge geleceği görür” denir. Bu nedenle, ağzımızı açmanın ne gibi sonuçlar doğuracağını anlamalıyız. İlk olarak sonuçları önceden analiz edip tahmin etmeli, sonra konuşmalıyız.

Soru: Bunu öngörmeyi nasıl öğrenebiliriz? Çoğu zaman, kişi sonuçların ne olabileceğini görüyor gibi görünüyor, ancak değerlendirmelerinde hata yapıyor. Buna nasıl doğru bir şekilde yaklaşabiliriz?

Cevap: Kabala’da bu, çevrenin yardımıyla çözülür. Etrafımda, tercihen on kişiden oluşan doğru ortamı yaratmam gerekir. Ben onların önünde kendimi feshedersem ve onlunun görüşüne göre hareket edersem, o zaman yaptığım şey genellikle olumlu olur.