Category Archives: Toplum

Twitter’da Düşüncelerim / 2 Haziran 2020

Rabbi Akiva: “Dostunu kendin gibi sev” (Vayikra, 19:18) Tora’nın genel (klal) kuralıdır. “Genel” kuralı oluşturan parçaları belirtir. Başka bir deyişle, Tora’nın tüm 612 emri, “Dostunu sev” emrini oluşturan kuralların toplamıdır. Tora’nın tamamı bunu başarmak için verilir.

Hillel (Kadim bilge. Şabat Eseri 31: 1):”Tüm Tora, ‘Nefret ettiğini, başkalarına yapma.’dan gelir. Gerisi tamamen yorumdur!” Yani, tüm emirler “Dostunu kendin gibi sev” emrinin uygulamasını açıklamak için tasarlanmıştır. Çünkü bunda bir kişi Yaradan ile yapışmaya ulaşır.

Koronavirüs’ün ardından toplumun yeniden şekillendirilmesi başlayacaktır. Gereksiz meslekler kaybolacak. İnsanlar çalışmadan para kazanacak. Hizmet sektörü neredeyse tamamen yok olacak! Ekonomi için nüfusun sadece% 10’u gereklidir!

Virüse karşı ilaç etkileşimlerimize yardımcı olmaz-doğa bizden integral bir bağ talep edecek. Bizi aramızda iyi bağlar kurmaya zorlayacak. Ancak o zaman birbirimizle etkileşime girebilir, iş yapabilir, açgözlülükten ziyade iyi niyetimize dayanarak birbirimizden kâr elde edebiliriz

Doğa merhamet bilmez. Bu bir kanunlar sistemidir, bu yüzden bugün tepki göstermezsek ve doğanın taleplerine cevap vermezsek, bizi ıslahımız üzerinde çalışmaya zorlayacak daha güçlü güçler gelir ta ki toplumumuzdaki bağı, doğanın diğer tüm seviyeleriyle aynı bütünlük seviyesine yükseltene kadar.

Bunun için hazır mısın? Bunu gerçekten istiyor musun?

Rabbi Akiva, 2. Tapınağın büyük bilgesi, “Komşunu kendin gibi sev tüm Tora’nın genel kuralıdır” , özüdür. Tora insan sevgisini edinmek için verildi. Tora’yı almak için kişi onu almayı İSTEMELİ! Tora çalışmak, başkalarını nasıl seveceğini öğrenmek anlamına gelir.

Bu Tora’nın verilişidir.

Komşunu kendin gibi sev emri tüm emirleri kapsar yani bir kişinin; onu ihsan etmeye getirmesi ve erdemli hale gelmesi için ego-arzusunda yapması gereken tüm ıslahları içerir. Bu insan sevgisinin içinde, kişi Yaradan sevgisini kazanır.

Tora’nın verilmesi, İsrail ulusunun Mısır’dan çıkışından sonra gerçekleşti, yani ego niyetinden kaçtıktan ve Nihai Deniz’i geçtikten sonra, egodan ayrılmayı & Sina çölüne girişi belirterek , özgecil & egoistik arzuların arasında nefret (Sina) ifşa olduğu yerde.

“Sosyal Mesafe: Daha Derin Bir Bağ Seviyesi İçin Çağrı” (Medium)

Medium Dergisi “Sosyal Mesafe: Daha Derin Bir Bağlantı Seviyesi İçin Çağrı” adlı yeni makalemi yayınladı.

Çok eşsiz bir zamanın ortasındayız. İnsanlar sosyal hayvanlardır, ancak COVID-19 döneminde sağlıklı veya hasta olmak arasındaki fark, başkalarına fiziksel yakınlığımızla belirlenebilmektedir. Bu nedenle, uzmanlar tarafından virüsün dalgalanma etkisinden kaçınmak için sosyal mesafe teşvik edilmektedir. Ancak fiziksel düzeyde birbirimizden uzak durmak, ayrıca ilişkilerimizi yeniden şekillendirmemize ve geliştirmemize yardımcı olabilir.

Peki nasıl? Pandeminin ortaya çıkardığı nihai amaç olan, kalplerimizi birbirine yakınlaştırarak, böyle bir hedefe ulaşabiliriz.

Zorunlu olmayan evde kalış önerilerinden uygulamaya konulan karantinalara kadar, dünya çapında benzeri görülmemiş bir kilitlenme gözlenmektedir. Çıplak bir gözle, hayat bizi acımasızca her yöne fırlatıyor, bize yeni kurallar uyguluyor, hızlı değişimleri kavramak ve yeni gerçekliğe alışmak için çok az zaman bırakıyor gibi görünmektedir. Yani, insanlık virüsün yenilgisini sabırsızlıkla beklemektedir, küçük görünmez ama normal yaşamı bozan, insanoğlunun herhangi bir düşmanından daha güçlü olan virüsün üstesinden gelmeyi beklemektedir.

Ama yenmek zorunda olduğumuz başka bir gizli düşman daha var, bu da aramızda tehlikeli bir şekilde serbestçe hareket ediyor. COVID-19 sadece bir yan üründür, toplumumuzda olanların bir yansımasıdır. Kendi başına bir hastalık değildir. O, zil çalmaya ve bizi daha tehlikeli bir zararlı hakkında uyarmaya geldi: Dünyayı ele geçiren ve bizi yabancılaştıran ego. Ego ile başkalarının felaketi pahasına, kişisel çıkar niyetini kastetmekteyiz.

Ayrılmak, Yaklaşmak

İnsanlık Koronavirüs ile bir savaş içindedir, ancak en önemli mücadele insanlığın kendi içinde gerçekleşmektedir. Virüsün peşinden koşuyoruz ve söylediklerinin üzerine haberciyi vurarak intikam alıyoruz. Bırakın doktorlar iyileştirsin, bilim adamları araştırsın, uzmanlar rollerini yerine getirsin ve aşıyı bulsunlar. O zaman bile, yeni tutumumuz dışında, ne aşı ne de sosyal mesafe ve tamamen karantina belaya son vermeyecek.

Sadece virüsün bize ilettiklerini kabul etmemiz gerekir. Eğer bu anlaşılırsa, hepimiz kendimize dönebilir ve başarılı olabiliriz yani aramızda geliştirdiğimiz holiganizm; çatışmalar, nefret, sürtüşme ve entrikalar üzerinde. Bizim adımıza, birbirimize karşı tutumlarımızı değiştirmek, karşılıklı düşünce ve sorumluluk ilişkileri geliştirmek için yapılan her girişim harika bir zafer olarak değerlendirilecektir.

Aramızda İçsel Bir Köprü İnşa Etmek

Bu dönemde, küçük virüse değil, büyük resme bir göz atmamız akıllıca olur. Biz doğanın ayrılmaz bir parçasıyız. Bu nedenle, birbirimize ne kadar yakınlaşırsak, negatif güçleri pozitif olanlarla dengeleyerek, aramızdaki boşlukları doldurarak, bizi ayıran mesafelerin üstesinden gelip, bağın gücüyle ayrılığı yeneceğiz.

O zaman dünyanın bir savaş arenasından ziyade, daha ılımlı ve daha dost canlısı hale geldiğini hissedeceğiz. Bu tek seferde olmayacak. Yavaşça iyileşeceğiz. Nihayet tekrar sağlıklı olacak şekilde, güçlü hale gelene kadar gün be gün iyileşen bir hasta gibi.

Bağ kurmak bizim çaremiz, sosyal uyum bizim şifacımızdır. Bencil mücadeleler ve başkaları üzerinde kontrol sağlamak yerine, birbirimizle iyi geçinip karşılıklı sorumluluk ve işbirliği ilişkileri geliştirirsek, sadece Koronavirüs salgınının üstesinden gelmekle kalmayacak, aynı zamanda bizi ayıran duvarları da yıkacağız.

Sonra fark edeceğiz ki tek mesafe kalplerimiz arasındaki mesafedir.

Dünyada Neden Bu Kadar Acı Var?

Soru: İnsanlık neden bu kadar çok acı çekiyor? Kalpteki noktayı doğrudan etkilemiyorsa neden bu kadar acı çekmek gerekir? Acı ile kalpteki noktanın uyanışı arasındaki bağlantı nedir?

Cevap: Bunu anlamak için ruhun genel yapısı hakkında bilgi edinmeliyiz. Ruh tekdir ve hepimiz Adam Harişon’un günahı dediğimiz şeyin sonucu olan genel ruhun kırıldığı zamandan beri kırılmış parçacıklar olarak bunun içindeyiz. Ruhun içindeki egoda Aviut’un (kalınlık) beş seviyesi vardır ve buna ek olarak her türlü kombinasyonda farklı özelliklere ayrılır.

Bu nedenle, her bireyin neden bu ya da önceden belirlenmiş bir kadere sahip olduğunu söylemek çok zordur. Bu, ruhların reenkarnasyonuna bağlıdır. Sonuçta, birbirimize sonsuz bir şekilde bağlanır, birleşir, dağılır ve ayrılırız. Bu sistemin, karşılıklı olarak ne ölçüde işlediğini ve bağlandığımızda ve daha sonra farklı parçalara bölündüğümüzde ve şimdi yavaş yavaş bir araya gelmeye başladığımızda, başlangıçtaki durumumuzu ne kadar dikkate aldığını hayal etmek imkansızdır.

Nihai hedef, başlangıçta olduğu gibi aynı birlik seviyesine ulaşmaktır, ancak şimdi üst güce, ışığa, Yaradan’a  tamamen özdeş olduğumuz, tüm bağ kurma  çabalarımızı zaten içermektedir .

Ve gerçek şu ki her bir kişi böyle karmaşık bir kadere sahiptir, bizler bunu anlayamayız; bazı insanların neden daha fazla, diğerlerinin daha az acı çektiği net değildir. Bunun için çalışmamız ve tüm sistemi bilmemiz gerekir. O zaman herkes için herhangi bir taviz veya istisna olmadan, her şeyin ne kadar mükemmel olduğunu göreceksiniz.

Öte yandan, yaşamların tüm reenkarnasyonlarını görmezsiniz. Bu insanların nelere sahip olduklarını ve bu insanların sahip olacaklarını anlamazsınız. Neticede hiç kimse, birisinin bir şeye sahip olması ve bir başkasının başka bir şeye sahip olmasının daha iyi olduğunu söyleyemez. Hiç kimse bunu yapamaz, en büyük Kabalistler bile, henüz doğmamış olan Kabala bilgeliğinden en uzak olanlardan, nerede olduklarından ve nasıl bilinmediklerinden bahsetmez.

Hiç kimsenin herhangi bir adaletsizlikle ilgili üst yönetimi suçlayamayacağından emin olabilirim. Eğer ruh sistemini edinirseniz, bunun ne kadar bütüncül olduğunu ve her an bizi kesinlikle mükemmel bütün bir koşulun edinimine nasıl yönlendirdiğini göreceksiniz.

Doğa Bizden Ne İstiyor (Medium)

Medium yeni makalemi yayımladı; “Doğa Bizden Ne İstiyor”

Ebedî bir durummuş gibi hissedilebilir, ancak bütün dünya dramatik şekilde değişti, varoluşsal soruları ve içimizdeki ruh arayışını uyandırdı. Bizler ne yaptık ki doğa üzerimize bütün gezegeni felç eden Covid19 virüsünü saldı? Bu sıkıntıları sona erdirmek için, maske takmanın ötesinde, şahsen yapabileceğim bir şey var mı? Durumumuzu gözden geçirebilmemiz için şimdi daha az meşgul olan hayatlarımızdan vakit ayıralım. Keşfedeceğimiz şey, bu molanın tam olarak böyle derin bir düşünceye gelinmesi için verildiğidir.

Bu dünyada yaşıyorum ve olan her şey üzerinde bir etki yapıyorum.  Yakın çevremi her an etkilerim ama aynı zamanda uzak çevreyi de etkilerim. Sistem evrensel, bütünleyici ve küresel olduğu için, her birimiz doğanın tümünde değişiklikler yaratıyoruz. Bu, tüm parçaları birbirine bağlı ve geniş kapsamlı bir dengeye doğru ilerleyen bir sistemdir. Ve bizler onun dengesini bozduğumuz zaman, dengesizlik mevcut pandemi gibi her türlü olguda kendini gösterir. Bir anlamda, doğada karşı karşıya olduğumuz her şeyin, aslında sistemin onun üzerindeki iyi ya da kötü etkilerimize tepkisi olduğu söylenebilir.

Bunu işimle, çocuklarımla, geleceğimle ilgili ne olacağını bilmeden, evde otururken kendimle nasıl ilişkilendirebilirim? Kişisel hayatım sistemi nasıl etkileyebilir?  Geçen her gün asla geri dönmez, bu yüzden uykuya dalmadan önce günümün nasıl gittiğini, ne yaptığımı, kimseye zarar verdim mi diye değerlendirmek faydalıdır.  Hareketlerim ve düşüncelerim uyuma mı yoksa  tam tersine mi katkıda bulundu?  Hayatımın günlük muhasebesini tutmalıyım.

Allah korusun, ciddi bir hastalık ya da kayıptan etkilendiğimizde, hayatta neler olup bittiğini arayan hisler ve düşünceler yüzeye çıkar ve neden ben diye sorarız. Bugün, Koronavirüsün bu darbesi – durum, köken veya bankadaki bakiye ne olursa olsun –  hepimizin üzerine indi ve kolektif ruh arayışımızı harekete geçirdi.

Gezegeni Kurtarmak

Doğa şimdi bize, bizim için en iyi şeyin, nasıl düzgün bir şekilde etkileşime gireceğimizi anlayana kadar kimseye yaklaşmadan evde kalmak olduğunu söylüyor gibi görünüyor. Kendimiz için inşa ettiğimiz hayatı, yarattığımız dünyayı; birbirimizle ilişki kurma şeklimizi, karşılıklı saygı/önem eksikliğimizi;  gezegeni harap ettiğimizi, her parçanın bütünün refahına cevap verdiği bütüncül doğa sistemine tamamen zıtlığımızı ve böyle bir yıkım yüzünden dünyanın kendini savunmada nasıl tepki verdiğini gözden geçirmeye zorlanıyoruz.

Doğa, insanlığın kolektifi hissetmesi ve algılaması için tam bir entegrasyon sağlamasını talep ediyor. Peki neden? Çünkü böyle bir durumda form olarak doğanın kendisine benzer hale geliriz ve bu, sistemle mükemmel bir uyum sağlamak için tam olarak ihtiyacımız olan uyumluluktur. Aslında bu, insanlığın evriminde bir sonraki seviyedir. Farkında olsak da olmasak da doğa bizi beklemeyecek ve bizi birbirimizi düşünmeye zorlayacaktır. Herkes bu Koronavirüs döneminden çıkmaktan memnun olurdu, ancak bu seçenek masada değil.

Bu nedenle, kişisel manevi arayışımızdaki kilit soru şu olmalıdır: Küresel sistemin kırılmasını düzeltmek için, içimde herkese karşı sevgi geliştirmem gerektiğini anlıyor muyum? Her birimiz bu kişisel sorumluluk ve sevgi duygusunu geliştirmediğimiz sürece, herkese düzgün bir şekilde özen göstermek ve ihtiyacımız olan ortak uyumu elde etmek imkânsızdır.

Açıkçası, her birimiz sekiz milyar insanı, tüm dünya nüfusunu ve hatta kendi ülkemizin sakinlerini sevemeyiz. Bazen, kendi aile fertlerimizle bile zor geçiniriz. Bu net, doğal ve anlaşılabilirdir, ancak bu isteyemeyeceğim anlamına gelmez. Sevgi gücünün verilmesini hepimiz istemeliyiz. Ama kimden? Doğadan, bütün realiteyi birliğe getiren yüce güçten. Ve neden işler bu şekilde organize ediliyor? Bizim bu yüce gücü bilinçli olarak ele almamız için, onu bilmeyi, özgür irademizi ve talebimizi karşılıklı sevgiyle tek bir demet halinde birleştirebilmeyi öğrenmemiz için. O zaman doğa ile tam bir uyum sağlayacağız.

Doğaya Zarar Vermeyi Durdurun!

Tora, Çıkış 15:26: Mısır’a verdiğim tüm o hastalıkları, sana vermeyeceğim çünkü ben Efendinim, senin şifacınım.

Sanhedrin 101a: Bilgelerimiz şöyle sorar: “Eğer hastalığı veren bensem, şifacıya ne gerek var ki?”

Rabaş, Makale 133, “Bunun Hepsi Islahtır”: eğer ben şifacıysam, eğer bu hastalığı ben iyileştireceksem, neden sana hastalık veriyorum? Hastalık vermekle ne kazanıyorum? Bu ceza gibi olmalı, eğer ki ben iyileştirmek zorunda isen bu ne biçim bir cezadır? Bu sanki ben boş yere iş yapıyorum gibidir.

Bu nedenle sana hastalık vermeyeceğimve senin hastalık diye düşünmen yalnıştır, bu konuda yanılıyorsun. Doğrusu şudur, hissettiğin tüm durumları eğer Benimle ilişkilendirirsen, bunların hepsi ıslahlardır, senin Benimle Dvekut’a yaklaşman içindir.

Dünyada olan her şey, bu virüs bile bu sistemi tanımamız için gereklidir. Ancak, onun zıt ve ortak eylemlerini görmezsek, verimli bir şekilde çalışamayız.

Bu nedenle bize hastalıklar, her türlü zararlar, bozuk koşullar gibi görünen şeyler, yalnızca bizlere Yaradan’ı doğru bir şekilde anlamamızı öğretmek için gereklidir. Sonuçta, her şey iyi ve kötü, artı ve eksi bilgisine dayanarak inşa edilmelidir, yoksa bize ve tüm ortak sisteme ne olduğunu anlamayacağız.

Bugün, yukarıdan çok güçlü bir etkinin, dengesizliğimizin tezahürünün başlangıcındayız. Muazzam bir doğa ve onun en yüksek derecesi olarak insanlık vardır. Bununla birlikte, mantıksız davranışları ile insanlık bu sistemi dengeden çıkarır ve Koronavirüs denen şey veya özellikle zararlı başka bir şey ortaya çıkar ve bizler onunla nasıl başa çıkacağımızı bilemeyiz.

Modern dünyada, mükemmellik, bilgi, güç, iktidar ve etki kaidemizden asla bu kadar yenilmedik, kibrimiz içindeyken kendimizi doğanın en üst gücü olarak gördük. Bugün ne yapabiliriz? Korkmuş tavşanlar gibi köşemizde mi saklanıyoruz? Bize ne oluyor?

Yakınlaşmayın, birlikte oturmayın, iki metre mesafede toplanın, ellerinizi iyice yıkayın, sümkürmeyin, vb.

Doğanın bize ne gösterdiğini görebiliyor musunuz? Zararlılar olduğumuzu! Bu gururdan, bu küstahlıktan kurtulmaya çalışın, hangi sistemde olduğunuzu ve onu normale döndürmek için ne yapılması gerektiğini anlayın. Onu bozmayı/parçalamayı bırakın! Neden her zaman yorganı kendi üzerinize çekiyorsunuz? Bununla ne elde etmeye çalışıyorsunuz?

Doğaya hiçbir şey olmayacaktır ancak sizler korkunç, bozuk bir sistemde olduğunuzu hissetmeye başlayacaksınız. Onu mahvediyorsunuz.  Temelde, doğa çok hızlı bir şekilde iyileşir. Ama sizi püskürteceği bir duruma ulaşacaksınız.

İnsanlar doğaya korkunç bir darbe yaptıktan sonra Çernobil çevresinde neler olduğuna bakın! Ve bugün, orada her şey güzelleşiyor. Yüzlerce yıldır var olmayan hayvanlar ortaya çıkıyor. Neden? Çünkü en zararlı hayvan, insan, ortadan kayboldu ve her şey çiçek açıyor ve kokuyor. Bu nedenle, doğaya zarar vermeyi bırakmalıyız.

Bir Kabalistin Koronavirüse Karşı Tutumu

Soru: Yurt dışında yaşayan akrabalarınız var. Koronavirüsü onlarla konuşuyor musunuz? Onlar için endişeleniyor olmalısınız.

Cevap: Oğlum, karısı ve üç çocuğu 30 yıldan fazla bir süredir Kanada’da yaşıyor. Tabii ki onlar için endişeleniyorum.

Soru: Bir Kabalist olarak onlara tavsiyede bulunuyor musunuz?

Cevap: Bir Kabalist olarak kimseye tavsiyede bulunmuyorum. Bir Kabalistin tüm tavsiyeleri öneri biçimindedir: ya yapabilirsin ya da yapamazsın.

Ne dersem diyeyim, herkes için söylüyorum. Oğlum derslerimizi dinliyor, tüm etkinliklerimize katılıyor, kitap dağıtıyor – bir yayın şirketi var. Ne yapılması gerektiğini biliyor. Neden ona bir şey söyleyeyim ki?

Soru: COVID-19 olan bir kişiye ne önerirsiniz?

Cevap: İnsanoğlu olarak, tam bir şey söyleyemem. Bildiğim kadarıyla, bu virüs yüksek sıcaklıklara dayanamaz.

Bir Kabalist olarak, dünyadaki tüm insanların birbirine yakınlaşması için düşünmenizi ve hareket etmenizi öneririm çünkü bizi ayıran bu virüs tam olarak nerede hasta olduğumuzu göstermektedir: aramızdaki bağda. Ve bu yüzden bizi ayırmaktadır.

Soru: Kendinizi Koronavirüsten korumak için kişisel olarak hangi önlemleri alıyorsunuz? Örneğin: karantina, vitaminler, egzersiz, sık sık ellerinizi yıkamak vb.

Cevap: Özel bir dezenfektanla ellerimi yıkarım. Sağlık Bakanlığı tarafından belirtilen şekilde, gerekli değilse başka insanlarla temasa geçmiyorum. Yapılması gereken her şeyi, sıradan bir vatandaş olarak yapıyorum.

Buna inanıp inanmamam, kendimi kötü ya da iyi hissetmem, önemli değil. Bir Kabalist, hükümetin ya da uzmanların halka ne yapmasını söylediklerini, daima “Ulusunuzla beraber olun” kuralına göre yapar.

Soru: Karantina nedeniyle tecrit altında olduğunuzu ve bazı gizemli bilgisayar virüslerinin internete saldırdığını ve herkes gibi sizin de internet üzerinden kimseyle iletişim kuramadığınızı düşünelim. 14 gün boyunca kendi başınıza kaldınız. Ne yapardınız? Ne düşünürdünüz?

Cevap: Kitaplarım olduğu sürece, iki hafta mı yoksa 20 yıl mı olduğu umurumda değil. Ancak, o zaman insanlara kendilerini ve dünyayı ıslah etme yöntemini aktaramazdım yani iyiye, daha yüksek bir insanlık durumuna ulaşmak için tüm virüslerden kurtulma yöntemini. Bu bir sorun olurdu. Ama bana gelince, ben kendi kendime yeterim.

Soru: Kitaplar olmasaydı ne yapardınız?

Cevap: Bunların hepsi kafamda. Diğer insanlarla bağ koşulu içindeyim ve bu internet ağları üzerinden bağlantıya bağlı değil. İnsanlığı hissediyorum, ruhları hissediyorum, diğer insanları hissediyorum. Öğretmenim ve geçmiş yüzyılların diğer Kabalistleriyle bağlantıdayım. Burada hiç bir problemim yok. Hiçbir virüs beni sınırlamaz.

Sadece geleneksel bilgi araçlarının yokluğunda, tüm virüslerden kurtulmak ve ıslaha ulaşmak için yapılması gerekenleri geleneksel iletişim yöntemleri aracılığıyla tüm insanlara aktaramayacağım için üzücü olurdu.

Doğa, İnsanlık Denilen Virüsten Ölüyor

Birçok ülke karantinanın yavaş yavaş kalkması, yetişkinlerin işe, çocukların da okula dönmesi hakkında konuşmaya başladı. Bu yeni bir enfeksiyon dalgasına neden olur mu?

Birbirimize bulaştırmamak için önlem alırsak ve mesafemizi korursak, her şey yoluna girecektir. Tabi ki, birbirimize gerekli hizmet ve ürünleri sağlamak için işe geri dönmeliyiz; aksi halde yaşayamayacağız.

Yiyecek ve başlıca servislerin dışında insanların gerekli işlere nasıl döneceği hakkında düşünürsek ve herkes için normal bir varoluş sağlamaya özen gösterirsek, salgın artmayacaktır.

Ancak bu, kişinin banka hesaplarını doldurmak için kar sağlamaya yönelik eski bir yarışa geri dönme girişimiyse, durum önemli ölçüde kötüleşecektir. Sonuçta, bu doğanın genel gücüne karşı gidecek ve daha sonra keskin bir salgın olacak ve virüs daha da yayılacaktır.

İşimize ve okullara geri dönersek, bu kademeli olarak ve insanlar eğitilmekle birlikte yani içinde bulunduğumuz durumu, hangi yapıya gelmemiz gerektiğini ve neden birbirimizi destekleyip korumamız gerektiğini açıklamayla birlikte yapılmalıdır.

Bir kişinin sadece kendisine bulaşmamasıyla ilgili değil, aynı zamanda başkalarına da bulaştırmaktan korkması da önemlidir. Bizi virüsten koruyacak olan bu karşılıklı kaygıdır.

Korona virüs, ”insanlık” adı verilen, genel bir programa yüklenen ve onun içinde çalışmaya başlayan özel bir programdır. Bu program bizden daha fazla karşılıklı bağ kurmamızı talep ediyor ve bunu başarırsak virüsten kurtulacağız.

Bununla birlikte, bağ kurmaya başlamazsak, testlerin ve yapay akciğer ventilasyonu için cihaz sayısını ne kadar arttırdığımız önemli değil, hiçbir şey bize yardımcı olmayacaktır. Şimdiye kadar sadece darbelerden öğreniyoruz.

Dünya daha bağlı, daha birleşmiş hissetmeye doğru ilerliyor. Ortak bir sorun, kuzeyden, güneye ve batıdan doğuya herkesi etkilemekte ve insanları bir araya getirmektedir.  Onlar artık savaşlar, şirketler ve bireyler arasındaki çatışmalar hakkında düşünmüyorlar; asıl mesele huzur içinde yaşamak. Herkes evde kilitli ve orada kalmayı kabul ediyorlar çünkü şimdi onlar için asıl problem virüsle enfekte olmamak.

Bu anlamda, virüs insanlığa büyük ölçüde yardımcı olmuştur. Şimdi tek yapmamız gereken, üretim ve dağıtımı, insanlığa gerekli ürünleri sağlayacak şekilde geri kazandırmaktır ama dünyayı neredeyse tamamen mahveden aşırı tüketim olmadan.

Eski yaşantımıza geri dönemeyiz çünkü bizler yeryüzü üzerinde zararlı bir virüs, doğayı öldüren bir virüs haline geldik.  Tüm ekolojik çevreyi yok ediyoruz ve bu nedenle doğadan buna karşılık bir yanıt alıyoruz.

Herkese az ya da çok normal bir yaşam sağlayabilmesi için yeryüzündeki faaliyetlerimize nasıl döneceğimize dikkat etmeliyiz ancak dünyadaki tüm kaynakları boşaltma pahasına değil.

Bunu şimdi yapmazsak doğanın bize öğreteceği ve değişmeye zorlayacağı başka, daha da korkunç virüsler olacaktır. Doğa, Yaradan’dır ve bizi eğmek için çok sayıda araca sahiptir.

Doğa;  üst güç, Yaradan, HaVaYaH’dır. Ne derseniz deyin, asıl mesele tüm cansız, bitkisel ve canlı dünyayı ve insanları kontrol eden bir güç olmasıdır. Pratik olarak, herkes bunu açık bir gerçek olarak kabul etmektedir.

Doğa Bize Öğretmeye Başlıyor

Soru: Şimdi bizlere bağımız aracılığıyla bilinçli olarak tüm dünya için dua etme fırsatı mı verildi?

Cevap: İnsanlara, Yaradan’a bir kişiymiş gibi hitap edilirse, o zaman her şey iyi olacak gibi geliyor. Aslında durum böyle değil.

Bizler, doğa sistemine hitap ederiz; her bir kişinin ve herkesin mikrosistemleriyle birlikte bunun içine dahil olmak isteriz. Bunun içine dahil olarak ve onunla dengede olmaya çalışarak, üzerinde olumlu bir etki yaratırız. Bu olumlu ilişki tüm sistemi dengeye getirir.

Bu aslında bir duadır; bu sistem üzerindeki etkimizdir. Birbirimiz için ve herkes için böyle dua etmemiz gerekir çünkü bugün dünyada, muazzam genel dengenin ihlali nedeniyle, birbirimize çok bağımlıyız.

Koronavirüs adı verilen bu rahatsızlıktan az ya da çok etkilenen insanlar birbirlerine yardım etmelidir.

Rahatsızlık herkes için ortaktır. Sistem herkes için ortaktır. Hepimiz onun içindeyiz. Bu nedenle, birbirimizi ne kadar etkilediğimizi ve birbirimize bağımlı olduğumuzu fark edelim. Bu sistem bize, Dünya gezegeni adı verilen, küçük bir küre üzerinde küçük bir tek organizma olduğumuzu, oldukça ciddi bir şekilde öğretmeye başlıyor, bizler de bunu düşünmeli ve dikkat etmeliyiz.

Koronavirüs Bizi Nereye Götürüyor?

Tüm dünyayı, hepimizi birlikte etkileyen güç bizi nereye götürüyor? Daha önce, üst güç her bir milleti, her bir grubu, her bir kişiyi farklı şekilde etkileyerek daima seçici bir şekilde hareket etmişti.

Fakat şimdi görüyoruz ki, hiç bir kimsenin kaçmasına izin vermeden herkesle aynı tutumla çalışmakta ve kararlı bir tutumla bizi yeni bir ilişki biçimine, aramızdaki özel bir bağa doğru yönlendirmektedir.

Umarım Koronavirüs bizi egoizmimizi iptal etmeye zorlar ve tüm dünya onun üzerinde yükselebilir. Dünya bu tür değişikliklere, egoistten özgecil sisteme dönüşüme olan ihtiyacın henüz farkına varmamakta ve anlamamaktadır.

Üst güç, Yaradan, Koronavirüs yardımıyla dünyayı ıslah etmekte. Virüs, bir akla, duygulara veya hareket özgürlüğüne sahip değildir. Fakat üst güç, tek bir hareketle, herkesle, tek bir sistem, tek bir bedenle ilgili tüm gerçekliği, tüm insanlığı ters yüz etmeye başlar. Bu harika bir eylemdir. Harika zamanlarda yaşıyoruz.

Bu süreci tam olarak ifşa eder ve bizi şimdiki durumumuzdan nihai hedefe götürdüğünü görürsek, bizi birleştirmeyi ve bizi tek bir sisteme, tek bir insanlığa, tek kalpte tek adama dönüştürmeyi amaçladığını ve aramızdaki bağda Yaradan’ı ve üst dünyayı ifşa etmemize imkan verdiğini göreceğiz.

Eğer birbirimizle ilişkilerimiz egoistse, buna bu dünyada yaşam denir. Ve bunlar sevgi, birlik, karşılıklı ihsan etme üzerine kurulan sisteme geçtiklerinde, o zaman bunlara manevi, üst sistem, bir sonraki dünya olarak adlandırılacaktır.

Artık kimse diğerlerinden ve doğum ile ölüm arasındaki yaşamdan ayrı hissetmeyecek. Çünkü hepimiz sonsuz ve sınırsız bir şekilde bağlı olacağız, bu bağlamda sonsuz manevi yaşamı anında hissedeceğiz.

Bu durum yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar. Bizler böyle bir gerçeğe yaklaşıyoruz. Sadece var olan duruma karşı duyarlılığımızı arttırmamız gerekiyor. Bu, sadece birliğimizin gücüyle onu ne kadar ifşa etmek istediğimize bağlıdır.

Egoist dünyada bile, bunu diğerlerinden daha iyi anlayan insanlar var. Ve şimdi gelecek yeni durumu anlamak için elimizden geleni yapmalıyız, bu yüzden buna bir sonraki dünya denir. Doğa bizlere, kendi içindeki herkes de dahil olmak üzere tek bir insan gibi davranır ve bizim de onunla bu şekilde ilişki kurmamız gerekir.

En sonunda, insan toplumunda, son nesile, Mashiach’in (Mesih) nesline ait olduğumuzu bizlere gösteren böylesi değişikliklere geldik. Mesih bizi egoizmimizden birliğe, Yaradan’dan ayrı olmaktan Yaradan’a, sonsuz yaşamdan ayrı olmaktan sonsuz hayata doğru çeken güçtür.

Bu bir hayal değil, yakında tam olarak ortaya çıkacak bir gerçekliktir. Program önceden ayarlanmıştır ve yürürlüktedir, ancak gerçekleşme hızı bize bağlıdır.

Eğer grubumuz herkesin önünde ilerlemek için özlem duyarsa, o zaman gelişmeyi hızlandırabileceğiz ve tüm insanlığı yeni dünyanın ifşasına yönlendireceğiz. Her gün, insanlık giderek bu mesajı almaya hazır hale gelmektedir.

Twitter’da Düşüncelerim / 18 Mayıs 2020

Doğadan gelen darbe, bizi tüm gereksiz işlerden uzaklaştırmayı ve böylece çevreyi temizlemeyi amaçlamaktadır. Toplumu gereksiz faaliyetlerden ve düşüncelerden kurtarır, bizi doğanın istediği, yani ruhsal gelişimimiz için serbest bırakarak.

Yaradan, Işığını içinde ifşa etmek için birliği arzu eder.

Doğanın darbeleri bizi, egoizmin bizi ittiği manevi gelişime karşı çıkan faaliyetlerden ayırır. Sadece gerekli işlere döneceğiz. Önceki TÜM işleri geri yüklemeye çalışmamalıyız. Onların nesli tükeniyor.

Dünya uluslarının Yaradan’ı ifşa etmesi için bir ihtiyaç vardır. Bu, İsrail ulusu Kabala’yı dünya uluslarına ifşa ettiğinde olur. Ondan, Yaradan’ın bilgisi herkes için netleşecektir. (Mesih’in Borozanı)

Önceki ekonomik yapıya dönerek, krize devamlı bir çözüm olmadığı giderek anlaşılacaktır. Eşitsizlik sorunlarına yeni bir çözümle yeni bir ekonomi yaratmalıyız. Eskiyi yakmak değil, yeni bir toplum, ekonomi, ilişkiler yaratmak.

Yetiştirilme tarzı ile yan yana!