Category Archives: Maneviyat

Herkes Islah Olacak

Soru: Bir dost, çevresinin sonucunun ne olduğunu anlarsa, karmaşık koşulların olduğunu görüp ve bu nedenle işten uzaklaşırsa, ona karşı tutum ne olmalıdır? Ona nasıl yardım edebiliriz?

Cevap: Ona yardım etmek için her şeyi yapmalıyız ancak normal yollarla: onun bizimle olmasını ve ayrılmamasını ne kadar istediğimizi gösterin, birbirimize ne kadar bağlı olduğumuzu ve Yaradan tam olarak her şeyin geldiği ve her şeyin geri dönmesi gereken merkezi nokta olarak birleşmemizde ifşa olduğundan, birliğimiz olmadan O’nu anlayamayacağımızı ve ifşa edemeyeceğimizi gösterin.Bütün bunları onunla birlikte öğrenmeli ve düşüncelerimizle, dualarımızla ve onunla da dahil olmak üzere sohbetlerimizle onu etkilemeliyiz ki grupta kalabilsin. Yine de, birkaç yıl bir yerlere uçsa bile uzağa gitmeyecektir.

Size, Rabaş’ın öğrencilerinin 10 ila 15 yıl onu terk ettikten sonra bir Cumartesi sabahı nasıl geri döndüklerini anlattım. Kapı açıldı ve adam sanki kendine bir fincan kahve doldurmak için dışarı çıkmış gibi içeri girdi. On yıldır uzaktaymış gibi hissetmiyordu! İnsan toplumunda bu nasıl olabilir ki? Ama Kabalistik grupta olabilir. Aynen öyle, yerime geri döndüm. Bu nedenle endişelenmemize gerek yok, herkes gelecek ve ıslahlarından geçecektir. Ama birbirimize yardım etmemiz arzu edilir.

 

Dünya İyi Bir Şekilde Gelişebilir Mi?

Şüphesiz, dünyadaki her şey, sadece amaca doğru ilerleme uğruna olur. Kuşkusuz tüm bu pandemiler ve virüsler, bizleri bu amacı gerçekleştirmeye zorlamak için dünyamıza gelmektedir.

Ve şüphesiz, hareketi, hedefi ve hızlanmayı seçersek, bu hedefe doğru iyi bir şekilde ilerleyebiliriz. Arkamızdan bize çarpmaya hazır olarak gelen sopadan daha hızlı hareket edersek, hızla ilerliyoruz demektir.

Bunu yapabilmek için daha hızlı bağ kurmalı ve aramızdaki manevi duruma daha hızlı hakim olmalı ve böylece onun içindeki Yaradan’ı ifşa etmeliyiz. İnsanlık, birbiriyle bağlı ve birbirine tam bağımlı olduğunu açığa çıkaran modern topluma dönüşene kadar, gelişiminde farklı aşamalardan geçmiştir.

Zamanımızda, bu karşılıklı bağımlılık kendisini çok net ve katı bir şekilde göstermeye devam edecek; birbirimiz olmadan var olamayacağımızı göreceğiz. Bir yerde yeteri kadar petrol ve gaz yok, diğerinde yeterince ekmek yok, üçüncüde elektrik yok vs. Her şey öyle bir şekilde ortaya çıkacak ki, tek bir insan bile başkaları olmadan yaşayamaz.

Baal HaSulam aslında tüm dünyaya ihtiyacımız olduğunu yazıyor. Bu nedenle, önümüzde ilginç keşifler var. İleriye doğru adımlarımızın daha hızlı, daha iyi ve acısız olması için dünyaya birbirimizle ne kadar bağlı olduğumuzu açıklamamız gerekiyor.

İnsanın Ana Rahmine Düşmesi ve Manevi Gelişimi

Rabaş, Madde No. 31, “Yenika [Emzirme] ve İbur [Ana rahmine düşme] Hakkında”

Bu nedenle, Yaradan’ın hizmetine giriş, İbur (ana rahmine düşme) hâlidir; burada kişi kendi özünü iptal eder ve yazılmış olduğu gibi annesinin rahmine girer: “Oğlum, babanın talimatını dinle ve annenin öğretisini terk etme”. Bu, “Bina’ya anne diyeceksin” sözünden kaynaklanır, yani, kişi Malhut adı verilen, “kendini sevme” olan ilk durumunu iptal eder ve kabı Bina adı verilen ihsan etme koşuluna girer.

İnsan, gözlerini kapatıp başkalarıyla bağ kurduktan ve onların önünde kendini iptal ettikten sonra, bu damladan ceninin gelişmeye başladığı rahme giren bir meni damlası gibi olur. Grupta kendini bu şekilde iptal eden kişi, rahme giren bir damla gibidir.

Yavaş yavaş, kendini iptal etme eylemleriyle gruba daha fazla dahil olarak, gelişmeye başlar. Bu içsel eylemlere dışsal olanlar eşlik edebilir. Ama şimdi sanal iletişim halindeyken birbirimizle çok az fiziksel temasımız var ve bu hiçbir şey gerektirmiyor.

Kişinin manevi gelişimi, grubun önünde kendini iptal etmesine, dostlarının yardımına, onlarla iletişim kurmasına ve onların önünde nasıl iptal edileceğini gitgide daha fazla anlamaya çalışmasına bağlıdır. Kişi, düzgün bir iptal için sürekli bir arayış içinde olarak gelişir.

Kendini iptal edebildiği ölçüde, bireysel olarak ama grubun içinde, engel olarak değil, aksine yardım ederek ve dostlarıyla daha fazla bağ kurarak büyür. Bir çeşit grubun iç alanını doldurur. Bu onun anne karnındaki gelişimidir.

Böylece, kendisinin ve grubun karşılıklı dengeye geldiği bir duruma doğru gelişir: grup onu etkiler ve o da grubu etkiler ve bu doğum sürecinin başlangıcına yol açar.

Bu süreçte, hem rahim tarafından (Bina), hem dostlarının tarafından ve hem de kişinin kendisi tarafından incelenebilecek birçok eylem vardır. Ve sonra tüm bunlar somut bir hale gelir: çalışma/emek başlar ve kişi kendi egoizminin ortaya çıkmasıyla gruptan ayrılmış olur. Ama bu egoizmle kişi, ihsan etme niteliği içinde de var olabilir. Bu onun manevi doğumudur.

Bu durumları, bir kişinin grup tarafından özümsenmek, tamamen teslim olmak ve onların içinde olmasını istedikleri ölçüde büyümek istediği noktaya kadar kendini iptal ettiği zaman görürüz. Kişi tüm grubu doldurur yani içeriden, anne karnında gelişir ve grup genişler, tüm koşullarını üzerine alır ve ceninin ve grubun (rahim) karşılıklı gelişimi gerçekleşir.

Kişi, egoizmini minimum ölçüde bağımsız olarak yönetmeye başlayana kadar birlikte gelişirler. Ardından doğum eylemi yani bireyin gruptan ayrılması gerçekleşir. Ama ondan ayrılmaz. Grupla olan ilişkisinde dışsal bir güç gibi olur, Yaradan’a daha da yaklaşır ve bir yandan grup ile Yaradan arasında bir bağlantı halkası haline gelir. Diğer yandan grup onu Yaradan’a bağlar.

Bizim için en önemli şey, yaşayacağımız sürecin kendimizi gruba dahil etmekten ibaret olduğunu anlamamızdır. Fetüsün geliştiği bu dokuz ay, grup içinde bir kişinin doğumdan önceki tam iptal olduğu, grup içindeki gelişimimizin dokuz ayıdır.

Burada Malhut’un arzusu, Bina‘nın arzusu, Keter‘in arzusu vardır ve bunların hepsi bir aradadır. Burada çok çeşitli koşullar vardır, ancak bunu pratikte öğrendikçe çalışacağız.

Dünyayı Dolduran İyi Güç

Bu demektir ki, kişi mantık ötesi inanmalı ve Yaradan’a inançla zaten ödüllendirildiğini organlarında hissettiğini, Yaradan’ın tüm dünyayı iyilik yapan iyi olarak yönettiğini gördüğünü ve hissettiğini hayal etmelidir. Mantık dahilinde baktığında tam tersini görse de yine de mantık ötesi çalışmalı ve bu durum ona, bunun gerçekten böyle olduğunu, Yaradan’ın dünyayı iyilik yapan iyi olarak yönettiğini organlarında zaten hissedebiliyormuş gibi görünmelidir. (Rabash, Makale 28, “Çalışmada Ekleme Yapmamak ve Çıkarmamak Nedir?”).

Anlayışınızın, düşüncelerinizin ve inançlarınızın aksine, mantık ötesi inanmalısınız ve sanki O’nu tüm organlarınızla hissediyormuşsunuz gibi Yaradan’a inançla zaten ödüllendirildiğinizi hayal etmelisiniz ve Yaradan’ın iyilik yapan iyi olarak tüm dünyayı yönettiğini görmeli ve hissetmelisiniz. Bu konuda net olmalıyız.

Ve şu anda tüm dünyayı O’nun iyi tutumuyla dolduran Yaradan’ı iyi olarak hissetmememe rağmen, etraftaki her şey iyi gücün ifşası ile dolduğunda, böyle bir fenomenin kendini gösterdiği bu dünyanın nasıl olduğunu hayal etmeye çalışırım.

Nereye dönersem döneyim, ne düşünürsem düşüneyim, ne yaparsam yapayım, neyle karşılaşırsam karşılaşayım, her yerde Yaradan’ın şefkatinin tezahürünü görürüm. O’nun varlığı tüm dünyayı doldurur.

Yaradan’ın (iyi, olumlu gücün) tüm dünyayı doldurduğunu ve sizin ve dostlarınızın iyilik niyetlerinizle bu gücü hissetmek istediğiniz şekilde birleştiğinizi hayal edin. Kendinizi, grup içinde kendi aranızda yaratmak istediğiniz ölçüde bu gücü ortaya çıkaran bir detektör yapmak istiyorsunuz.

Bunu yapmak için, veren, birbirini olumlu yönde etkileyen birkaç kişi olmalıdır ki birbirleriyle olan bağın içinde, her şeyi dolduran Yaradan’ı onlara gösterecek bir niteliği ortaya çıkarsınlar. Yaradan’ın ifşası için Kli’yi (kap) bu şekilde yaratırız.

Bunun için her şeye sahibiz. Henüz bir şey görmememiz veya hissetmememiz önemli değil. Asıl şey, birlikte olmamız. Bunun için elimizden geldiğince çaba göstereceğiz. Ve buna uygun olarak, hissiyatta kendi aramızda yapay olarak yarattığımız bağda, Yaradan’ı yavaş yavaş Kendini ifşa etmeye zorlayacağız.

Yaşamaya Devam Etmeliyiz

Yorum: Sevilen birinin kaybıyla ilgili video kliplerden birinde, yaşamaya devam etmeniz ve bunu kabul etmeniz gerektiğini, hatta sevilen birinin kaybedilmiş olmasına rağmen hayattan keyif alabileceğinizi söylediniz.

Tanya size şöyle yazıyor: “25 yaşında bir oğlumu kaybettim, bir anne olarak yaşamaya, hayatın tadını çıkarmaya devam edebilir miyim? Şahsen benim için hayat bitti – ben sadece varım, neşe yok. Daha önce tüm arkadaşlarım ne kadar neşeli olduğumu kıskanırdı her zaman gülümser ve gülerdim. Her şey beş yıl önce sona erdi. Yaşıyorum ve kıymetli oğlumla buluşmak için zamanımı bekliyorum.”

Cevap: Bence böyle yaşamamalısınız. Onu şu anda bile, içinde bulunduğun durumda hissetmeye çalışabilirsiniz. Ayrı dünyalarda olmanızın bir önemi yok. Bu, biraz kendi üzerinize yükselmeye çalışmanız gerektiği anlamına gelir ve bu sevginizin ve oğlunuza karşı tutumunuzun sizi onu hissedebileceğiniz seviyeye getirdiğini hissetmeye başlayacaksınız. Bu doğaüstüdür ama genel olarak normaldir. Sadece algımızın sınırlarını biraz zorlamamız gerekiyor.

Ayrıca insanlara daha önce davrandığınız gibi ve şimdi oğlunuza nasıl davranmak istiyorsanız öyle davranmaya çalışmanızı tavsiye ederim. Size ne kadar yardımcı olduğunu ve sahipsiz anne sevginizi ne kadar gerçeğe dönüştürdüğünü göreceksiniz.

Başkalarına yardım etmekle meşgul olmalısınız. Böylece hem kendinize hem de oğlunuza yardımcı olacak, aranızda var olduğu varsayılan bu engeli aşacaksınız.

Soru: Engel olmadığını mı söylüyorsunuz?

Cevap: Engel yok. Bu sadece sizin hislerinizde.

Soru: Bir kişiye verilirse, isterse bu engeli aşabileceği anlamına mı gelir?

Cevap: Şüphesiz, yapabilir.

Soru: Başka bir deyişle, üstesinden gelemeyeceğimiz engeller bize verilmez mi?

Cevap: Doğru. İnsan, hiçbir engelin olmadığı ve tüm arzularının olumlu bir şekilde gerçekleştiği en yüksek manevi gelişimine ulaşabilmesi için yaratılmıştır.

 

Komşunuza Kendiniz Gibi Davranın

Soru: Komşunu kendin gibi sevmek, önce kendimi nasıl sevdiğimi incelemem gerektiğini ve sonra komşumu ve Yaradan’ı sevebileceğimi mi ima ediyor. ? Bu böyle mi çalışıyor?

Cevap: Komşunuzu sevmeyi arzulayarak, komşunuzu değil, sadece kendinizi ne kadar sevdiğinizi görmeye başlarsınız. İşte tam da bu noktada kendinizi, komşunuza kendiniz gibi davranacak kadar ıslah etmeniz gerekiyor.

Kendinizi nasıl sevdiğinizi keşfetmek zorunda değilsiniz. Bu sizi sadece kendi egoizminize gömer. Komşunuzu sevmeye çalışmalısınız. Ona doğru bir şekilde davranmak için çaba sarf ettiğiniz ölçüde kendinizi ne kadar sevdiğinizi anlayacaksınız. Bu böyle çalışır.

Soru: Yaradan için çalışmakla başka biri için çalışmak arasında neden bir fark yoktur? Bu nasıl olabilir?

Cevap: Çünkü insan egoizminin ötesine geçen her şey, adeta bir insanın dışındadır. İster yabancı, ister cansız, bitkisel ve canlı nesneler, ister Yaradan, tüm bunlar bizim dışımızdadır. Bu nedenle, eğer onlara sevgi, sempati ve onlara yaklaşma arzusu hissedersem, aynısını Yaradan için de yaparım.

Yorum: Ama bence herkes Yaradan’ı sevmeyi kabul eder.

Cevabım: Bencilce, başkasının yararına değil, kendi yararına. Bunun üzerine, genel olarak, bir kişinin üst güce karşı tutumu inşa edilir.

 

Küresel Bağımlılığın Kısır Döngüsünde

Yaradan, her birimizin çevresine bağımlılığını yarattı. İnsanlığın evriminde bile insanların nasıl yavaş yavaş birleştiklerini ve birbirlerine bağımlı hissettiklerini görüyoruz. Fetihler yoluyla, birbirleri arasındaki olumsuz ilişkiler yoluyla olabilir, ancak insanlar giderek daha fazla kültürel, bilimsel olarak birleşmeye başlıyorlar.

Günümüzde turizmin kazandığı öneme bir bakın. İnsanların içindeki bu bir yere gitme arzusu nereden geliyor? Bu yüz yıl öncesine kadar böyle değildi. İnsanların böyle arzuları yoktu. Ama içimizde yavaş yavaş gelişiyorlar.

Yaradan neden insanın, küçük çevresinden, evinden, ailesinden, şehrinden, ülkesinden başlayarak, tüm gezegeni, tüm insanlığı hissettiğim ve prensip olarak onlara bağımlı olduğumu anladığım devasa bir çevreye bağımlılığı yarattı?

Özellikle son zamanlarda bunu hissetmeye başlıyoruz. Petrol ve gaz kaynaklarına, bir yerde ne tür bir hasat olacağına vb. bağlıyız. Sonra tüm gezegene bağımlılık hissedeceğimiz şekilde hareket edeceğiz.

Ve bu bizi birbirimizle iyi ilişkiler kurma ihtiyacına götürecektir. Aramızdaki bağımlılığı ortadan kaldıramayacağız ama onu olumsuzdan olumluya çevirmek zorunda kalacağız. Ve o zaman tüm salgın hastalıklardan, bize zarar veren tüm sorunlardan ve virüslerden — her şeyden kurtulacağız.

Sonuç olarak, milyarlarca insana ihtiyacımız olacak noktaya geleceğiz ve tüm bunlar aslında benim kişisel ruhumun, sizin kişisel ruhunuzun, onun kişisel ruhunun ve ortak ruhumuzun yapısıdır çünkü o herkes için birdir.

Sürekli Kendini İptal Etme Arzusu

Soru: Egoizmde yeni bir aşama ortaya çıktığında kendini iptal etme nasıl yenilenebilir?

Cevap: Kendinizi her zaman dostlarınızın önünde iptal etmeye çalışmalısınız. Sürekli olarak onların önünde kendinizi iptal edip etmediğinizi, ne kadar ettiğinizi ve nelerde edebileceğinizi kontrol edin. Ve o zaman karşılıklı olarak birbirimize dahil olmaya ve böylece Yaradan’ın ifşasına sahip olacağız.

Ancak dostların önünde iptal olma ilkesi temel olmalıdır. Çok hızlı bir şekilde bunu anlamaya ve kabul etmeye başlayan insanlar var ve bunu duymayacak kadar büyük egoizmi olan insanlar da var.

Ben de çok zor bir yoldan geçtim,  egoizmin gücü altında olduğumu hissetmeye başlayana kadar, dostlarımın önünde kendimi iptal etmekle ilgili sözleri duymadım. Bu, birçokları için bir sorundur. Ama aslında bu bir sorun değil; sadece üstesinden gelmemiz gereken ilk adımdır ve bundan kurtulamayız.

Bu nedenle birbirimize yardım etmemiz, örnek olmamız ve ilgili makaleleri okumamız gerekiyor. Özellikle Rabaş, bir grubun önünde kendini iptal etmek için onur, güç ve şerefin  kişinin kendini aşmasına nasıl yardımcı olduğunu yazıyor.

Zohar Kitabı ve Değişme Arzusu

Soru: Zohar Kitabı, her şeyi yöneten üst gücün derecesinden yazılmıştır. Bu yüzden mi insanı değiştirir? Her şeyi yapabilir mi?

Cevap: Her şeyi yapabilir. Ama Kitabın kendisinde, sayfalarında veya sembollerinde hiçbir şey yoktur. Çin’de veya dünyanın başka bir yerinde basılmış olabilir ve dünyadaki herkese okuması için verilebilir.

Her şey, bu kitap aracılığıyla, onun tarif ettiği dünyaya ne kadar nüfuz etmek istediğinize bağlıdır. İşte o zaman onu çok katmanlı bir anlatı olarak görmeye başlarsınız.

Her şey sadece arzuya bağlıdır! Kitabın kendisi hiçbir şey yapmaz. Arzunuzla, üst dünya ile olan bağı, onun aracılığıyla ortaya çıkarmaya başlarsınız.

Ve sonra bu bağ yavaş yavaş kişiyi değiştirir. Dış dünyayı, üst gücü, hayvan seviyemizin üzerinde var olduğumuz durumu ifşa eder. Daha yüksek bir seviyeye yani cansızdan bitkisele, bitkiselden hayvana, hayvandan insana yükselirsek, o zaman önceki seviyenin açıkça var olduğunu hissetmeyi bırakırız.

Örneğin saçım veya tırnaklarım kesildiğinde acı hissetmem, vücudumdan bir şey kaybettiğimi de düşünmem çünkü bu bir hayvandan daha düşük olan bitki seviyesidir. Üst dünyayı bulduğumuzda ve maddi dünyamıza baktığımızda da tamamen aynı duyguya sahip oluruz: “Ondan ayrılırız!” Her şeyi belirleyen üst güçle birlikte mükemmellik içinde sonsuza kadar var olmaya devam ederiz. Bizler bunun için varız.

Kişi üst gücün kaynağını ifşa eder. Yaradan ile buluşma, insanların birbirleriyle olan bağlarında gerçekleşir. Zohar Kitabı tam olarak buna yardımcı olur.

Umarım bunu doğru şekilde yaparak insanlık egoizmden kurtulmaya ve tüm sorunlarını çözmeye gelir.

İnsan Doğası: Her Şey Benim İyiliğim İçin

Dünyada sadece iki güç vardır: alma niteliği ve ihsan etme niteliği.

Alma niteliği doğanın tüm seviyelerinde bulunur: cansız, bitkisel, hayvansal ve insan. Bizler bunların tezahürlerini görürüz.

Gerçek “ihsan etme” niteliğini ise adeta hiç yokmuşçasına göremiyoruz. Bu, kendini üst güç olarak gösteren şeydir, her şeye hayat veren ve her şeyi kontrol eden Yaradan’ın gücüdür ama bizler bunu hissetmiyoruz. Bizler yalnızca, her biri kendi faydasına yönelmiş olan egoist güçleri görebiliyoruz. Bu bizim dünyamızın doğasıdır.  Onun içsel gücü, Yaradan’ın gücü, tüm maddeye enerji verir. Bu bizlerin hakkında konuşabileceğimiz, yakalayabileceğimiz veya ölçebileceğimiz bir güç değildir.

Manevi eylemler, onları ortaya koyan kişinin yararına yapılmadıkları için maddi eylemlerden farklıdır.

Bu nedenle eğer bir insan bir şey yapıyorsa, kendisi için yapıyordur. Bu kişiye  “Yap ama kendi yararın için değil” denilirse, onu yerine getiremez. Belli bir çerçeveye oturtulsa ve cezalandırılmamak için bir şeyler yapsa bile, yine de kendine fayda sağlayacaktır.

Diğer eylemler, içimizde doğuştan yoktur çünkü onlara karşılık gelen niteliklere sahip değiliz: ihsan etme, çıkar gözetmeyen sevgi, onları yapan kişiye bir fayda sağlamayan herhangi bir şey.

Yani kişinin sadece kendisi için yaptığını açıkça anladığı egoist eylemlere ek olarak, kendisi için yapmadığı, kendine yönelik olmayan ve kendisine geri dönmeyen manevi, özgecil eylemler de vardır.

Bizler bu tür eylemleri gerçekleştiremeyiz, ancak kendimize daha yüksek özgecil bir gücü çekerek belirli becerilerin yardımıyla bu doğaya yavaş yavaş hakim olabiliriz, bu da bize etki ederek bize kendimiz için değil, diğer koşulda hareket etme fırsatını verir.