Category Archives: Maneviyat

RUHSAL DÜNYA-ÇOK KOLAY BU

Tüm dünya o, arzumun parçaları, benim parçalarım! Ancak ben onları bana ait değillermiş gibi hissediyorum. “Tüm Dünyaya Lanet”, hiçte yazık gelmiyor bana bu!

Kabala Bilgeliğinin bize öğrettiği realiteyi ifşa etmek; herşey benim, benim arzum. Benim görünmediğim ya da benim sanki dışımdaymış gibi görünen resimler, benim için birtek arzuya birleşmek zorundalar. Yaratan sadece Arzu yarattı. Onun içinde varolur ve dışında ise hiçbir şeyi ne hisseder ne de algılarız. Bizler Yaratanı arzumuz yoluyla ifşa ederiz. Bu yüzden Yaratan-Bore deniyor, “Bou-Gel ve Re-Gör”. Bu dünya benim şu anda hissettiğim, gelecek dünya ise bir an sonar hissedeceğimdir. Herşey, benim daha ve daha çok diye hissettiğim herşey, hep aynı arzu içinde oluşur. Zaman, mekan ve harekete bağımlı olmadan, sayısız ve sonsuz bir şekilde ebedi izlenimler oluşurlar yolumda.

Dışarıda olan birşey gerçekten yok, herşey arzumun içinde beliren farklı fenomenlerden ibaret. Bu yer-hayal ve bu dünya-hayal ve tüm gerçeklik ve sonradan bunlara: “Rüyada Gibiydik” diyeceğiz. Demekki uyanıcağız, aynen bilincini yitiren kişinin tekrar bilincine kavuşması gibi ve gerçekte neler olduğunu farketmeye başlıyacağız.

Kabala Hikmetinin amacı da tam olarak bu. Bizleri bilinçle tanıştırmak. Kişi bilinçten yoksun olduğunda onunla konuşmanız faydasız, önce uyandırılması, farkındalığını kazanması gerekir. Dolayısıyla Zohar kitabını açtığımızda arzumuzun dışında hiçbir şeyin olmadığını hayal etmeliyiz. Bu dünya yok, ben yokum ve aynen dışımdakiler de yok, tüm bunlar, sadece benim hayalim, ilüzyonumdan ibaret! Var olan tek şey arzu, haz-alma arzusu ve herşey onun içinde oluşuyor: Bu dünya ve gelecek dünya, yaşam ve ölüm, cansız, bitkisel, canlı ve konuşan.

Zohar kitabı bizlere, RuhsalDünyayı hissetmemizi sağlıyacak yolu açar!

15-01-10-Zohar Kitabı- dersinden alıntıdır.

Optik Yanılma

Dünyayı algılayışımız Arzuya bağlı. Arzu yaratılan yegane şey. Kendi içinde yaşar ve sadece kendini hisseder. Ancak hissedişi iki formatta oluşmakta: Resmin bir bölümü kendi tarafından görüntülenirken, diğer bölümü sanki dış dünya tarafından şekillenmekte.

İşte dünyayı, bu şekilde bölünmüş arzumuzla algılıyoruz. İçsel ve Dışsal, kendimize ve çevremizde olanlara diye. Gerçeğin resmi içimizden dışımıza yayılan daireler halinde bölünüyor: Neşama, Guf, Yakın Çevre, Uzak Çevre, tüm bu katmanlar içimde, arzumun içinde bulunmaktalar.

Sonuçlar: *Arzum dünyayı değiştirmekse, bana düşen arzumu değiştirmektir. *Dışımdaymış gibi görünen dünya o sadece bir yanılsama, o tümüyle arzumun içnde. Ne ki ben bunu henüz hissedemiyorum. Dünyaya büyük zarar veriyorum onu içimde hissedemediğim, insanları kendime yabancı sandığım, onları kaale almadığım için. Oysa gerçek onların içimde olduğu.

Dünyayı arızalı ve feci şekilde algıladığım için ıstırab içinde yaşıyorum. Optik Yanılgı! Kabala Bilgeliğinin misyonu bu ayrık bölümleri, dışsal ve içsel olanları birleştirmek. Ben buna muktedir değilim ancak Işığa yönelip beni ıslah etmesi için onu davet edebilirim. İşte o zaman, tekgerçeklik, tek algı ve içimde tek kap, tek Işık göreceğim. Bu amaçta birliğe ulaşmak için çabalıyoruz. Zoharı okuma sürecinde, dünyanın, içimde olduğu hissini sabit bir şekilde tutmalıyım. Okumada tüm söylenenler içimde, hepsi benim niteliklerim, arzularım, güçlerim. Tüm manevi dünyalar insanın içinde,dışında olan hiçbirşey yok aslında.

(01-01-10-Zohar Kitabı)Dersinden alıntıdır. 13-01-10

Gerçeği Resminden Nasıl Ayırt Edeceğiz?

Arzum, kırılma sonrası iki bölüme ayrıldı. Galgalta Eynayim ve Ahap. Bir bölümünde, sanki dışımdaki dünya ve tüm arzuları içimde hissetmeme rağmen onları dışımda, aynada görür gibi algılamam ve diğer bölümde ise tüm dünyayı içimde, arzumun beş bölümünün algısı ve izlenimlerinden oluşan herşeyi içimde hissetmek ve bundan öte birşey yok!

Her an yeni izlenimler kıpırdar arzumun içinde ve yeni hayranlıklara neden olurlar. Bu demektir ki aniden başka bir dünya görürüm. Tüm hayatım, tüm gerçeklik, vasıtamla oluşturduğum ve gerçekleştirdiğim izlenimlerimdir. Işık bana, arzuma işler ve aracılığıyla izlenimlerim, aynen film şeriti misali, sinemada projekt edilen film gibi önümden geçer. Ben bunu sanki kendi hayatımmış gibi görür vehissederim. Ancak gerçekten benmi yaşadım? 20, 30, 40 yıl öncesine baktığımda gördüğümün ben olduğuna inanmak mümkünmü? Sanki bir film seyrettim, birçok insanın hissiyatıdır: “Bunlar yaşandımı gerçekten, yoksa rüya mı idi tüm gördüğüm?”

Bunlar kesinlikle benim hayatım değil, hepsi vasıtamla rüya gibi geçti, ben yapmadım, ben etmedim. IşıkVakfının koyduğu filmde oynadım, görevimi yaptım ve onu gördüm. Orada olan herşey; izlenimler, Işık ve benim hoşnut olduğum arzu. Geçen tüm izlenimler arzuyu ikiye böler. İçsel ve Dışsal ve ben filmde hem kendimi hem de dışımda olanları hissettim ağaçlar, güneş, ay, insanlar, evlendim, çoluk çocuk sahibi oldum, çalıştım çabaladım.

Tüm bunların bu şekilde tecelli etmesinin nedeni, gerçekliğin ikiye bölünmüşlüğünü ve de benden başka, dışımda, bir gücün var olduğunu hissedebilmem için. Yaratanı, beni onu aramaya zorlıyanı. Dış gerçekliği içselleştirdiğimde Yaratanı elde ederim.

(07-01-10-Zohar Kitabına Giriş) dersinden alıntıdır.

Kırılma Zorunlu İdi

AlmaArzusu ve İhsanEtme Arzusunun ayrı kalmamaları ve birbirlerini anlıyabilmeleri için Kapların Kırılması zorunlu idi. Birbirleriyle karışmaları ve birbirlerini anlamaları için. Aslında Kırılma bir hata olmayıp, tüm yaratılanlarda algılamalarında yanıldıklarını gösterebilmek için planlanmıştı.

Üst Alem için bu, Arzunun, Neşemanın kırılması olmayıp, Alt Aleme, kutsal bir işlemi ifşa etmek, Yaratandan ne kadar zıt olduğunu göstermek içindir sadece. Islahı elde edebilmek için gerekli bir koşul yalnızca yukarısı için. Aşağıya göre, bizler için sanki birşeyler bozuldu ve de kazara oldu oysa Yukarısı için bu zorunlu idi.

Kendinize bir bakın, beni anlıyabilmeniz için benim seviyeme inmeniz gerekecek. Ben bir hırsız ya da katil veya hertürlü kötülüğe sahip biri. Beni anlamanız olanaksız, ancak seviyemin niteliklerine uyarlandığınızda benimle bir bağ kurup, bu koşuldan  nasıl beni çekip çıkaracağınızı anlıyabilirsiniz. Başkaca bir yolu yoktur. Kutsal Olana söylendiği gibi: “Murdarlığınızda Komşu Oldum”. Sadece, bu durumdan başlıyarak beni sizinle birlikte yüceltebilirsiniz.

(05-01-10-Kabala Bilgeliğine Açılış)Dersinden alıntıdır.

Kap Nasıl Kırıldı?

Yaradan kabı nasıl kırdı? Bunu, Anayı ifşa eden Yeşsut Partsufu yapar, tüm en iyi sonsuzluk içindedir. Yişsut parsayı tutar ve bilir ki şuan ışık kaybolacak ve kaplar kırılacak, ihsan etmekten düşecek ve bu ölüm! Bizlere ÜstSistemlerin kendilerine aldıkları acıyı  anlamak kalıyor.

Kırılmanın nedeni; Tüm ışığı sadece İhsan için almak isteyen kaplara Islah Sonu Işığının ulaşması. Ben kesinlikle eminim ki tüm ışığı sadece Yaratan için, İhsanEtmek için kabul edeceğim. Işığı alıyorum, kendimi dolduruyor ve EvSahibini İhsan ettiğim için bundan hoşnut oluyorum. Sanıyorum ki Islah Sonunu elde ettim ve Einsof Dünyasındayım ve aniden keşfederimki Hohma Işığını yukarıdan aşağıya çektim ve asla Hohma Işığı Alma Kabına giremez, imkansızdır bu. Olabileceğini düşünmüş ancak yanılmışım, kabul görmiyecek birşey yaptım! Alma Kabı Işığı nasıl alabilir? O Bina ile birleşmeli ve ıslah dünyasında olan da budur.

(05-01-10-Kabala Bilgeliğine Açılış) Dersinden alıntıdır.

Maneviyat Asla Yok Olmaz

Zohar kitabında okuduklarımla kendimi özdeşleştirmeyi arzuladığımda az da olsa kırılmanın yerini ifşa etmeye başlarım. Neticede tüm koşullar sabit ve düzenli bir şekilde mevcutturlar. Aynen çekilmiş bir filmin tüm karelerini baştan sona içinde barındırması gibi. Ben bu filmi “kırılma” denen noktasına getirip orada neler olduğunu hissetmek istediğim an kitap bana yardım eder ve onu hissedebilirim.

Unutulmaması gereken önemli ilke, benim okuduklarımı anlayıp anlamamamın ya da hissedip hissedemememin hiç önemli olmadığı ve ÜstGücün, kitabı okurken üzerimde çalıştığıdır.

Her halükarda Işığın beni etkileyeceğini ve önemli olanın da bunu sabırla bekleyip ümit etmek olduğunu bilmektir: Üst-Gücün gelerek beni değiştireceğini!

(04-01-10 Ptihat Hohmat Kabala) Dersinden alıntıdır.

Işıksız Karanlık Olmaz

“Işık”, bendeki kötülüğü, bendeki egoyu, bendeki kötü dürtüyü keşfettiğimde ancak ifşa olur. Ötekilerle birleşebilmeyi arzulayıp da bunu elde edemeyince, içinde bulunduğum durum benim için “gece” oluyor.  Karanlığa girmiş oluyorum. Ancak içimde varolan kötü ve beter isteklere rağmen üzerimde çalışıyor ve herşeye rağmen başkalarıyla birleşmeye  ve Yaratanı etkilemeye çabalıyorum.

O halde ihsan etmeyi isteyipte yapamadığım koşula “karanlık”, “gece” deniyor. Bu koşuldan öğrenerek ve çaba göstererek, ben farkına varmadan yavaşça Işığın gelerek ötekilerle olan ilişkimi ıslah etmesini istiyorum.  ”Gece” geçerek küçük bir aydınlık ulaşmaya başlar bana ve “seher vakti” denir buna. Gerçekten ihsan etme isteğimi hissetmeye başlar, onları kendime daha yakın bulurum. Zaten  “Işık” ,  diğerlerine ihsan anlamındadır, diğerleriyle güzel ilişkide ve onların benim bir parçam olduğu hissi.

Geçmişte isteyipte başaramadığım iyi ilişki hissiyatı yokluğunda “karanlık” içinde iken, şimdi diğerleriyle iyi ilişkiler olarak hissetmeye başlamama “Işık beni aydınlatıyor” denir.

Demek ki karanlıkla aydınlık arasında olan fark benim ilişkimdeymiş. Arzularıma rağmen diğerlerine ihsan edebilir miyim edemez miyim? Bu koşulda ben “iyiye götüren Işığa” muhtaç olurum algımı, düşüncelerimi, ilişkilerimi değiştirsin diye. Yolumda oluşturduğum setleri “iyi”, “kötü”, “ışık”, “karanlık”, “gece” “gündüz” .

Taşa Nasıl Hayat Vermek

Soru: “Arzu” nedir?

Cevabım: Işıktan gayri, yaratılışın tüm malzemesidir “ arzu” . Arzu=Yoktan Var, arzunun tüm türevleri Işığın ihsanının sonucudur. Derinlemesine indiğimizde: Kalem de bir arzumu? Hayır o maddeye giydirilmiş formdur (biçimdir). Plastikte ondan kalem yapılması için bir malzeme, maddedir ancak arzu değildir. Plastikte de moleküllerden ve atomlardan oluşan, Işıktan aldığı bir form mevcuttur ve artık o saf bir madde değildir.Kuantum fiziği ile ilgilenen bilim adamları, yaratılışın temelini arzuyu bulmayı deniyorlar. Soruyorlar nasıl bulacağız herşeyin ondan oluştuğu “kök hücre”yi. Onların inatla cevap bulma arzularına rağmen keşfedebildikleri ancak parçacıklardaki referans olup, temel parçacık ifşa edilemiyor ve edilemezde çünkü o madde değil sadece arzudur. Ve arzuyu ifşa için insanın manevi dünyaya girmesi gerekiyor.

Bununla birlikte bilim adamları gelecekte bu yan parçacıkları ifşa etmeyi, muhteviyatını bulmayı umuyor. Bu bizleriz, farklı  türlerde niteliklerimiz. Onlar aslında arzunun çeşitli formlarını yapay bir tarzda sınıflandırırlar; fiziksel, kimyasal ve biyolojik gibi. Oysa tüm bu sınıflandırmalar, Işığın aynı maddeye farklı formlarda etki etmesidir. Problem şu ki bilim çözemiyor ve arzular arasında sınıra dayanmış görünüyor. Cansız, bitkisel, canlı ve konuşan dereceleri mevcut.  Ancak bizler cansızı bitkisele çevirecek yetilere sahip değiliz.

Peki cansız ile bitkisel arasında var olan fark nedir? Farkın gömülü olduğu yer bitkisel derecede bulunan bir ilavedir, yaşam ışığıdır. Ve biz bu  ilaveyi cansız bir maddeye katamıyoruz. Ve bilim burada sonuna geliyor. Dolayısıyla, sadece arzuların var olduğunu ve geriye kalan herşeyin, bizim aynı arzulara yakıştırdığımız benzerlikler, imajlar olduğunu anlamak çok önemli.

(30-12-09-Zohar Kitabı) dersinden alıntıdır.

Neşama Nasıl Gelişiyor Bir Noktadan?

Şimdi biz neşamanın gelişmesinden, ruhsal dünyayı hissetmenin ne olduğundan, kimin onu hissetmesinden konuşmaya başlıyoruz. Bu ilave bir duyudur ve bundan sonra ona “Neşama” diyeceğiz fakat henüz ona sahip değiliz. Biz onu, noktadan geliştirmeyi istedikçe ve sayesinde tüm hissettiklerimiz,  resimler yardımıyla Zoharda anlatılıyor bize; Noah, Lea, Elokim, Havaya, Teva, Gemi, Ev, Işık ve bir çok diğerleri gibi. Onları hiç tanımıyoruz, aynen yeni doğan ve hiç birşey bilmeyen, boş bir beyaz sayfa misali.

Ve şimdi dünya ile temasa geçip onu tanıdıkça ve kademeli şekilde hislerinin gelişmesi elverdikçe olgunlaşıp bilinçlenmesine, kendisini nasıl hazırladığına hiç dikkat etmeyiz. Sanki kendi içine kapanmış ve ancak bir zaman sonra dışına, bizlere tepki verir hale gelmeye başlar.

Fakat ruhsal dünyada gelişme  bu dünyada olduğu gibi değildir. Ruhsal dünyada Neşama, içimizde bulunan arzu noktasından büyümekte. Bu noktayı edindikten sonra Zohar kitabını okursak, bu öğrenimden farklı hislenmeler edinir ve noktacıkta gelişmeye başlar. Ve büyüyüp belli bir ölçüye geldiğinde onun içinde Ruhsal Dünyayı hissederiz.

(Zohar kategorisine aittir).

Hatalardan Korkmayın

Hazırlık dönemi en önemli dönemdir ve özel bir zamandır, çünkü özellikle gizliliğin ve karanlığın bu döneminde tüm niteliklerimizin, hedeflerimizin, araçlarımızın ve içsel tanımlamalarımızın farkına varmaya çalışırız. Sonrasında, Mahsom‘un üzerine yükseldiğimizde, tek yaptığımız şey, içimizde olan ve hazırlık döneminde açığa çıkarıp ıslah için hazırladığımız kötülüğü ıslah etmektir.

Baal HaSulam açıklar ki, hazırlık döneminde Zdonot (kasıtlı olarak ihlalde bulunmak) ve Shgagot (kasıtsız olmayarak hata ve ihmalde bulunmak) “yaparız” (içimizde ifşa etmek). Bu hata ve ihmalleri hazırlık döneminden sonra, “ihsan adına ihsan” denen dönemde ıslah ederiz. Bundan sonra ise, “ihsan adına alma” denen dönemde kasıtlı olan ihlalleri ıslah ederiz.

Hazırlık dönemi, içimizde bulunan tüm “zinacıları” ifşa etme dönemidir. Onarı, yapabildiğimiz ölçüde teker teker ifşa ederiz. En önemlisi şu ki, onları kaldırabileceğimiz dozlarda ifşa ederiz, bizi manevi yoldan kaçırmayacak derecede baş edebileceğimiz şekilde ifşa ederiz! Ve tümünü uyandırmadıkça Mahsom‘u geçemeyiz.

İhlal ve ihmallerin üzerlerine yükselme şartıyla Mahsom‘u geçeriz. Onları ıslah etmeye kalkışmamalıyız, bunun yerine onların üzerlerine yükselmeye çalışmalıyız. Ondan sonra, Machsom’un üstünde, onları ıslah eder ve “ihsan adına ihsan” niyetini kazanırız. Onları olduğu gibi kullanırız ve onların içinde kalmak isteriz, fakat bunu ihsan adına yaparız. Bu, Sinai Çölü’nü aşmaktır.

Sonra ise onları “alma adına alma” niyeti ile ıslah ederiz, yani Israel’e ayak basarız (Yaratan’ın ifşası). Görünüyor ki, Mahsom öncesinde içimizde ıslah ettiğimiz bütün niteliklerin içerisinde Üst Dünya’yı, Yaratan’ı ifşa ederiz.