Category Archives: Maneviyat

Evini İnşa Et Ve O Canlansın!

Her zaman öğrencilerde aynı soru ortaya çıkıyor: Ne yapmalıyım? Hayatın anlamı ile ilgili soruda, öğretmeni, grubu buluyorum ve çalışmaya başlıyorum. Kişi tüm bunları doğru bir şekilde öyle organize etmelidir ki, öğretmeninin talimatlarının ve çalışmasının yardımıyla, bu manevî formu grubun içinde ifşa etsin.

Bu tıpkı bir blok yığını arasında olmam gibi: Bu gruptur. Şimdi, babasıyla ve blokları bir araya getirip nasıl ev haline getireceğimi çizimle gösteren bir el kitabıyla beraber oturan, küçük bir çocuk gibiyim.

Kitaba bakıyorum, fakat hala küçük ve eğitimsiz olduğumdan, bu benim için yeterli değil. Bana yardım edecek bir yetişkine ihtiyacım var. Grubu oluşturan bloklardan bir ev inşa etmem için babam bana yardım ediyor. Bu bizim durumumuzdur.

Bir ev inşa ediyor olmam sayesinde, bilgelik ediniyor ve daha iyi anlıyor ve hissediyorum.  Evi bitirdiğim zaman, onun içinde hayatı ifşa ediyorum! Birden, bir çeşit küçük ışıklar beni aydınlatmaya başlıyor, onun içinde bir şeyler hareket etmeye başlıyor, bazı sesler ve kokular beliriyor, harika bir masal gibi canlanmaya başlıyor.

Bu noktada, tüm blokları doğru bir şekilde bir araya getirdiğimde, her şey aydınlanıyor ve hareket etmeye başlıyor.

Soru: Fakat baba önce çocuğa evi nasıl inşa edeceğini gösteriyor, sonra da onunla beraber inşa ediyor. Neden onu inşa etmemiz için yardım ediyor?

Cevap: İnşa etmeye yeni başlıyoruz ve O’nun yardımını talep ediyoruz. Belki, grupta henüz bir ev inşa etmeye başlamadın bile ve halen daha soruyorsun, babam nerede? Ama eğer daha başlamadıysan, O’na ne için ihtiyacın var?

İnşa etmeye başladığında göreceksin ki bunu yapamıyorsun ve o zaman O’nun seninle beraber olmasını isteyeceksin. Kendin gidip, elinden tutup O’nu getireceksin ki bu şekilde sana yardım etsin. Fakat şimdi sana öyle geliyor ki, her şeyi kendin inşa ediyorsun ve bir babaya ihtiyacın yok.

Yayınlanan 14 Jan 08:44 Am

Gerileten Değil Fakat İlerleten Güçler

Soru: Her şeyi yerine getiren insanlar neden sürekli olarak geri itiliyor?

Bu harika! Ne kadar daha güçlenmesi gerektiği kendisine gösteriliyor. Bu, çocuğa nasıl yürümesi gerektiğini öğreten ebeveynler gibi. Sanki onu iter gibi, ondan gittikçe daha çok uzaklaşıyorlar!

Çocuk sanki onu desteklemek istemiyorlarmış gibi hissediyor. Bunu bu şekilde algılıyor. Onun her zaman yakınında olan bu destekleyen eller, sürekli olarak ondan uzaklaşıyor ve sanki hiç gücü yokmuş gibi onun tedirgin olmasına neden oluyor.

Onunla ne yapmak istediğimizi anlamayan bir çocuğa karşı neden böyle acımasız olabiliyoruz? Zavallı çocuk ağladığında onu tutup, kucaklamak yerine, onu yürümeye zorlayarak bize doğru gelmesi için onu kışkırtıyoruz.

Yaratan’da bize aynı şeyi yapıyor.

Yayınlanan 14 Jan 2012 07:36 AM

Ölüm Uykusundan Uyandığın Zaman

Kişinin kalbinde bir arzu yoksa o kişi uykuya dalar ve maneviyatta ölü olarak kabul edilir. Tüm bunlardan sonra, kişinin kalbinde arzu uyandığı zaman maneviyat başlar. Arzu asla kendiliğinden gelmez.

Hatta kişi Yukarıdan uyandırılır ve aniden kalbinde bir özlem, farklı bir arzu hissetse bile bu Üst’ün hesabınadır. Yukarının dışında başka bir yerden bize birşey gelmeyecektir. Hatta bununla beraber kişiye Yukarıdan verilmiş olan arzu ile kişinin ilerleyebileceği, kendi başına ilerleyemeyeceği kişiye daha net hale gelir. Bu durum neredeyse hiç bir iz bırakmadan ortaya çıktığı şekilde devam edecektir.

Arzularımızın nereden geldiğini açığa çıkarmak için her an çaba harcamalıyız. Arzularımız sadece, gruptan, bir dosttan, bir etkileşimden, belli bir olaydan ve belli bir hatıradan gelir. Kişi tüm bunları kendisi ile ilişkilendirir çünkü bunların dışından geldiğini hissedemez ve bilemez. Ancak kişi bu arzuyu edinmek için gerilim içinde çaba harcadığını, ortaya çıkmadan bir an önce araştırmış olup olmadığını hesap ve kontrol etmeli. Eğer bu arzunun ortaya çıkmasını önceki ana bağlayacak hiçbir şey yok ise, bu arzu o kişinin değildir ancak bu durumda bu arzu basitçe ondan geçer ve onun hesabına kaydedilmemiştir.

Bu arzu ona ıslah getirmez daha ziyade bir çocuğa öğrenmesi için verilmiş bir pratik gibidir. Ancak bu adamın kişisel ilerlemesi olarak kabul edilmez. Bir çocuk için bir örneğin yeterli olup bizlerin açısından bu örneğin yetersiz olduğu gibi. Tüm ilerleyişimiz sadece kendi arzumuza şükretmektir.

Bu demektir ki önceki hiçbir arzuya sahip olmadığım ve bunu yapamadığım durumun olduğu yerde çabamı çevrem ve kitaplarla ilişkili olarak harcamalıyım. Bu durumlar çaba sarf etmem gereken ve uyandırmam gereken koşullardır.

Buradaki çalışma alışkanlığının net bir plana göre olması çok önemlidir öyle ki ne yapmam gerektiğini şimdi bilmeliyim. O zaman hatırlayacağım ve kendimi yapmam gerekene yönelik zorunlu kılacağım. Bu yüzden bize sürekli amacı hatırlatan gruba şükretmeliyiz.

Eğer ben kendi etrafımda bana daima maneviyatın önemini hatırlatan ve tekrar analiz yapmamı sağlayan bir sistem inşa edersem ek destek alabilirim.
Ancak yine de Yukarıdan anlamadığım bir şekilde amaç bana hatırlatılırsa “Yaratan’ın direkt veya dolaylı etkisi ile” saklı şekillerde Yaratan’ın üzerimizde işlediği gibi kendi arzumu keşfedene kadar devam etmeliyim.

11.01.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 2. Bölümünden, Zohar

Niyetin Uç Noktası

Bu dünyada bunun içinde yaşamak için yaptığımız herşey ve bizleri hayatın anlamını sorgulamaya getiren tüm izlenimlerimiz aşama aşama daralır bir küllah gibi ta ki en uç noktaya ulaşana kadar ki bu da niyettir: Tüm bunlardan ne istiyoruz? Burada en önemli olan şey niyettir.

Fiziksel dünyada niyet doğal olarak yükselir ve kişinin doğası, arzusu tarafından belirlenir. Bu yüzden, bununla ilgilenmiyoruz. Ancak sadece birisinin bize yalan söylediği konusunda şüphelenirsek niyeti hakkında sorgulamaya başlarız. Şöyle ki gördüğümüz davranış  gizli niyetinden ayrılmıştır.

Ancak eğer basitçe hareket edersek, materyal dünyadaki aldatma olmaksızın o zaman niyet ve aksiyon beraber giderler. Ancak , manevi dünyada bu daima zıttıdır. İlk önce, bu bize sanki maneviyatta birşeyler yapıyormuşuz gibi görünür. Materyal dünyada, aksiyonlar dünyasında daha fazla bir şeyler yaparsak daha fazla ilerleriz gerçeğine alışmışız, yani birşeyler inşa etmek, oluşturmak gibi. İyi veya kötü sonuçlarla bitirebiliriz ancak sonuçlar aksiyonlar vasıtasıyla edinilir.

Manevi dünya hakkında şöyle yazılır, “Hareketin sonu başlangıçtaki planda yatar.” Bu durum şu şekilde açıklanabilir: Sadece hareketlerden sonra neyin olduğunu düşünmeye ve anlamaya başlarsın. Manevi dünyada hareketler,  hiçbir şey üretmedikleri, işleyen ve yaratıcı olan tek gücün Işık olduğu anlayışına bizleri getirir öyle ki bizlerin tüm yapması gerekenin bizim kendimizin birşeyler yapmasının yerine bunu harekete geçirmek için talep etmektir.

Bir kişi, manevi çalışması, yaptığı çaba vasıtasıyla iyi bir şeyler yapabileceğini, içsel basınç ve konsantrasyonuna verdiği değer vasıtasıyla kendi içinde ihsan etme niyetini bulabileceğini, manevi istekler, dost sevgisi ve iyi bir yaklaşım edinebileceğini düşünür. Kişi bu çalışmada eğer kendisine daha fazla baskı uygularsa o zaman bunun içinde manevi güçleri ve manevi dünyayı bulacağını düşünür.

Ancak çalışma gerçekten bunun zıttıdır: Manevi çalışma Yaratan’ın çalışmasını, yukarıdan bir aksiyonu talep etmekte yatar, yazıldığı gibi, “seni Araştıranı çağır!.”

04.01.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 1. Bölümünden, Şamati

Ruhun İçin Çalışmaya Ne Kadar Zaman Ayırdın?

Soru: Eğer ıslah için talepte bulunamadığımı ve dostlarıma ilham veremediğimi hissediyorsam daha fazla ne yapabilirim?

Cevap: Hayatını idame etmen için her sabah kalkıp işe gidiyorsun. Niye gittiği sormuyorsun çünkü biliyorsun ki eğer çalışmazsan hayatını geçindiremeyeceksin.

Neden manevi çalışmanı soruyorsun veya bu olmaksızın da birşeyler alabileceğini düşünüyorsun?

Maneviyat için çalışma yapmadan yaşabileceğin ve bu çalışma için de çaba harcamakta tembel hissedebileceğin durum, her ne şekilde olursa zaten burada ilerleyeceğin düşüncesi sana kasıtlı olarak verilir çünkü bunun içinde senin özgür seçimin yatar.

Dünyevi hayatında, tembel olamazsın çünkü hiç kimse sana ekmek vermez. Yaşamak için kazanmaya zorlanırsın ve bu yönde çaba harcarsın. Aynı prensiplerin de manevi hayatın için  geçerli olduğunu düşünmüyormusun?

Fiziksel bedeninin ihtiyacını karşılamak için günde 8 saat çalışıyorsun ancak  ruhunun manevi hayatını doldurması ve manevi besenini sağlaması için kaç saat çaba sarf ettin?

Eğer bunu yapmazsan o zaman fiziksel bedeninin seviyesindekalmaya devam edeceksin. Ne yapılması gerektiğini bilmiyorsan eğer, şöyle denir: ‘Elinden geleni yap!’

01.01.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 3. Bölümünden ‘On Sefirot’un Çalışılması’

Saldırıdan Önce

Bizim asıl işimiz arzu ve düşüncelerin üzerine yükselmek, onlardan ayrılmayı başarmak ve hepimizin hep bir arada var olduğu yüksekliğe, ruha çıkmaktır. Dünyada sadece tek bir ruh vardır.

Bu yüzden Tora’yı (Işık) almadan önce İsrailoğullarının (kalpteki noktası olanlar, Yaratana doğru arzusu olanlar) üç gün için kendilerini sakınmaları gerektiği yazılır. Herkes daha yüksek bir amaca kendilerini adamak için kendi maddesel ilişkilerinin, düşüncelerinin, arzularının ve hesaplarının üzerine çıkmaya çalışıyorlar.

Bu çok zor, özverili ve titiz çalışma gerektirir, bu küçük tanelerin hepsini birer birer toplamaya ve egoistik hesaplamalarımızı bitirmeye benzer; kişinin içinde uyanan onu farklı yönlere iten yararsız düşünceleri ve arzuları durdurana dek. O zaman kişi çevrenin arzuları ve düşünceleri içine kendini az veya çok dâhil edecektir.

Bu tasarruf ve kaçınma, bu büyük çaba kişinin kendisini hazırlar, kolay bir iş değildir. Bir kişi kendi egosunu kırmalı, kendinin dışına çıkmalı, gerçek fiziksel çaba ile birlikte kendini kendi koşulundan çekmeli ve diğerlerine fiziksel olarak ta dâhil hale gelmelidir. Daha sonra kişi başını eğmeye çalışmalı ve onu etkileyecek olan onların ruhunu onlardan almayı kabul etmelidir. Kendi düşüncelerine hiçbir özgürlüğe izin veremez çünkü bu düşünceler onu tekrar toplumun, grubun sınırlarının dışına fırlatabilirler.

Kişi kendisini hem fiziksel hem de içsel anlamda, ruhsal olarak düşüncelerinde ve arzularında eğmeli ve konsantre olmaya zorlamalıdır öyle ki her şeyi grubun gücü altında alabilsin. Kişi kendisini kaybetmeli! Kişi kendi içinde ne kalp ne de akıl var olmayacak şekilde kendisini grubun etkisi altına bırakmalı ve kendisini kontrol eden şey sadece grubun varlığı olmalıdır.

Bir diğerinin içine dâhil olmak için bu durum hazırlığın ilk safhasıdır. Eğer bunu başarabilirsek, grubun gücünü,  üst gücün etkisini konuşmaya başlayabiliriz.

Grup hayal ettiğimiz gibi fiziksel biçimlenim değildir; fiziksel bedenlerden oluşan bir grup değildir. Grubun içsel gücü, grubun içinde var olan Islah Eden Işık’la beraber bizleri etkileyecek, herkese kutsallık verecek ve herkesin kendisinin üzerine yükselmesini sağlayacaktır. O zaman bu yükselişin içinde kişi tüm evreni dolduran genel gücü hissetmeye başlayacak ve kitaplarda yazılmış olanı anlayabilecektir.

Bu sebepten dolayı kongre boyunca ve kongreden en az üç gün önce (ve kongre gününe kendimizi hazırlamaya başlamalıyız) bizim için en önemli şey tüm yabancı düşüncelerin ve hesaplamaların üzerinde olmak ve bize hiçbir seçim bırakmayan kendimizi gerekliliğe sınırlamaktır. Her derecede mantık ötesi ile hareket edin.

Özellikle kongreden önceki üç gün boyunca, gerçek bir saldırıya başlamalıyız, kaçınmanın günleri, hem fiziksel hem de düşünce ve arzularda öyle ki tek bir isteğimiz olmalı ve sorunları en az etkide hissetmeliyiz.

11.11.2011 Tarihli İsrail Arvut Kongresinin 1. Dersinden

İfşa Burada Ve Şimdi Olmalıdır

Kongre salonuna girdiğimiz an, hemen büyük ve kolektif arzuyla birleşmeli, bağ için hazır olmalı ve bu durumun burada ve şimdi olacağını ümit etmeliyiz! İfşa’nın burada ve şimdi gerçekleşmesinin gerekliliğini düşünmeliyiz (Bunun hakkında söylendiği gibi; her gün Mesih’in gelişini beklemek). Bu durum aksiyonu ilerletir ve gerçekten gerçekleşir.

Sadece kongreye gelmek yeterli değildir – bunun için hazırlık yapmalıyız. Kongre materyalini çalışmak iyi bir fikir, orada yeni düşüncelerle şaşırmış olmanız planımın parçası değildir. Bilakis, materyal ile daha içli dışlı olacaksınız, ben daha fazla bilinen şeyleri konuşuyor olacağım bunun karşılığında arzunuz okuduğunuza, duymuş ve çalışmış olduğunuza yönlenir, gerçek anlamda yeni açıklamalar getirebileceğim.

Kongre’de materyali anlayan, hisseden ve ne söyleyeceğimi ilerlemek için bilen insanları görmek isterim. Derslerin konusu ve kaynaklar kongreye hazırlık materyallerinde bulunabilir. Bunu çalışmak zorundayız zira hiçbir sürpriz olmamalı. Tüm ilerleyişimiz içsel olmalı, yeni seviyeleri ifşa ederek ve onlara bağlanarak.

Buna ilerleyiş denir. Materyalin sözleri aynı olabilir ancak bıraktığı izlenim, ifşalarının derinliği yeni olacaktır. Onları yeni bir şekilde ve yeni bir seviyede hissedeceğiz.

Bu yüzden, materyali ve şarkıları kalben çalışmalıyız ki böylece bunlar hepimize alışkın hale gelsin. Bu çok önemli. Eğer bir şeylerin tadına bakmışsak daha sonra tekrar bakarız, bize hoş ve yeni görünür. Ancak bir şeyi ilk kez tattığımız zaman, tadını güç bela ancak hissederiz.

Bir günah hakkında bu aynı şey söylenir: ilk ihlal günah olarak kabul edilmez çünkü kişi ne olacağını bilmedi ve sadece bunu denedi. Ancak tadına bakar bakmaz ve devam etmesi ister, Bilgelik Ağacının meyvesi hakkında konuşan Hz. Âdem gibi: “Yedim ve daha fazla yiyeceğim!”, o zaman işte bu problem.

Böylece, kongrenin materyalini ilerlemek için ‘tatmalıyız’ öyle ki kongrenin kendisinde ‘yemeye devam’ edeceğiz ve gerçek tadı keşfedeceğiz. Yarım sayfa okumak ve hazır olduğumuzu düşünmek yeterli değildir. Kapları, algımızın araçlarını inşa etmeliyiz ve onları hamuru yoğurur ve ısıtır gibi düzenlemeliyiz. Kalbimizi bu şekilde ısıtmalıyız. Bir şeyleri hissedeceğimizi ve hissetmeyeceğimizi genel hazırlığımız belirler.

Daha fazla hazırlanırsak, kalpte ve akılda daha hızlı edinebileceğiz. Eğer kalp ve akıl her ikisi de doğru bir şekilde çalışırsa ifşayı edineceğiz.

02.11.2011 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 2. bölümünden, ‘Yaratan İçin Sevgi ve Yaratılanlar İçin Sevgi’

Eğer Kapı Hemen Orada İse Neden Duvarı Kırıp İçeri Giriyoruz

Soru: Eğer bir kişi Işığın yolu vasıtasıyla ilerliyorsa, kişinin bunu hissetmek, anlamak, hatırlamak ve içinde yaşamak için olan eksikliği nedir?

Cevap: Işığı hatırlamak için ortak (karşılıklı) yardım eksikliği vardır! Bizler sürekli bunu unutuyoruz ve herkes, grup vasıtasıyla çekeceğimiz ve bizi ilerletecek olan Işık yerine kendi başına, kendi arzusu vasıtasıyla ilerleyebileceğini düşünüyor.

Bizler bu arzulanmayan olayların dönüşünü unutuyoruz. Bu durum egomuza iğrenç geliyor ve işte bu yüzden bunu hatırlamayı istemiyoruz. Ben daha sıkı çalışarak, daha fazla anlayarak, daha fazla dua ederek, haykırarak, kendi üzerime baskı uygulayarak ve ağlayarak herşeyi yaparım diye düşünüyorum ancak Işığı çekmek grup içindeki birleşme vasıtasıyla olur ve Işık beni geliştirir.

Ve işte bu yüzden yıllar ardı sıra bu şekilde geçiyor ve insanlar hemen yanı başındaki açık kapı dururken duvarı yıkmak için çaba sarf etmek yanlışına düşüyorlar. Bu kapıyı görmüyorlar! Onlar bu yöne bakmak istemiyorlar çünkü bu yola bir bağlantı inşası vasıtasıyla gidilir.

Fiziksel hayata yaklaştığımız gibi ruhaniyete yaklaşıyoruz ve aklımızla, elimiz ve kolumuzla bu işi yapabileceğimizi düşünüyoruz. Tüm tarihimiz boyunca herşeyi aklımızın gücü, elimiz ve kolumuzun kuvveti ile yaratarak geliştik – bu şekil tüm yaşamlarımızı inşa etmiş olduğumuz durumdur. Öyleyse aynı yoldan neden devam edemiyoruz?

Anlıyorum ki herşey için çaba gerekir ve ben de anlamak, edinmek, hissetmek ve gelişmek için herşeyi bırakmaya hazırım. Ben aynı yolu, aynı yönü takip ediyorum ve her zamanki gibi aynı metotları kullanıyorum. Ancak bunlar manevi edinim için mutlak olarak uygun değiller!.

Bu böyledir zira manevi ilerleyiş sadece Işığı çekmenin yardımıyla olur ve bunun dışında hiç bir şey yardımcı olamaz. Bu gereklilik grup vasıtasıyla çalışır, Yaratan’a bir taleple dönmek (MAN (dua) yükseltmek), AB-SAG ıslah Işığı, Islah Eden Işık, tüm bunlar Işığın yolu olarak adlandırılır. Hayvani, dünyevi yola benzemez.

Ve burada en önemli engel ise bu yoldaki bağlılığın eksikliğidir. Tutarsızım çünkü çevre bana yeteri derecede destek sağlamıyor. Ve işte bu yüzden benim için gelişimin tek yolunun bu olduğunu her zaman hatırlayamıyor ve realize edemiyorum. Bizim için gerçek, uygun gelişime hizmet eden ve beni kendi doğrultumda tutan bu en önemli noktayı unutuyorum.

İşte bu dinlerin, farklı inanışların ve yeni dalga hareketlerinin, tek bir gerçek doğrultuya yönlenmeyen herşeyin ortaya çıkışının sebebidir. Eğer siz bu tek noktayı tutmazsanız kendinizi bir hayvanın boş bir tarlada özgürce hareket etmesi gibi binlerce farklı yöne fırlatırsınız.

Seçim yok, çevrenizle, karşılıklı garanti veya ortak sorumluluk diye adlandırılan bir anlaşma yapmak zorundasınız. Birbirinize bu noktayı unutmaya izin vermemek ve bu bağlantıdan Işığı çekmek için herkesin birleşeceği üzerine hemfikir olmalısınız.

Ve Işığın nasıl üzerimizde işleyeceği bizim işimiz değildir. Bu bizi hiç ilgilendirmez. Işık neyi yapması gerektiğini bilir – bizler sadece Işığın kendi üzerimizdeki etkisini hızlandırırız, ne yapması gerektiği yönünde yol göstermeyiz.

Işık bizi kendi kaynağına geri götürür, kendi bildiği kutsallığa. Ancak ben bu kutsallığın ne olduğunu bilmiyorum çünkü benim kaynağım hayvani egoizmdir.

30.10.2011 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 1. bölümünden, Rabaş’ın Yazıları

Üst Işığın Musluğunu Açın

Zohar Kitabının hangi bölümünü veya maddesini çalıştığımız önemli değildir. Rabaş şöyle yapardı: gözlerini kapatır kitabın herhangi bir bölümünü açar ve sayfanın ortasından okumaya başlardı. Üç beş satır okurdu ve bu onun için yeterliydi. Ve daha sonra düşünmeye devam ederdi.

Zohar Kitabı iyi ve doğru durum hakkında kendisine açıklanan kaynağa kişiyi bağlar. Bundan sonra, bu kaynağın kendisinin ne olduğunu bilmezsin. Sen sadece bunu yapmayı bilirsin, seni güce getirecek bazı muslukları açarsın ve bu güç seni etkilemelidir. Bu sanki bir musluğu açtığında suyun sana akması gibidir.

Zohar Kitabı ile ilişkilenmemiz gereken koşul budur. ”Su” eğer biz ”musluğun altında durursak” bize akar. ”Musluğun altında durmak” demek hep beraber olmak, olabildiğince birliği özlemlemek demektir zira tek birleşik kabdan akan üst suların doğası budur. Dolayısıyla, birlik olabildiğimiz, birleşmeyi arzuladığımız ve tek kalp tek adam olmak için gayret sarf ettiğimiz ölçüde Tora’nın Işığı bize gelir ve bizler bu ölçüde Tora’yı, Işığı almaya layık oluruz.

31.10.2011 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 2. bölümünden, Zohar

Birleşmek Işığı, Ayrılık Karanlığı Çeker

Direkt Işığın dört safhasıyla başlamaya dönmekle, Bina iki parçaya bölünür: ilk parça ihsan etmek ister ve ikinci parça ise ihsan etmek için alması gerektiği kararına varır.Ve o zaman Bina, ihsan etmek için almaya yönlenmiş olan Zeir Anpini yaratır. ZON’un ( Zeir Anpin ve Nukva ) aksiyonu Bina’dan ortaya çıkar, özellikle Bina’nın ihsanının realizasyonudur.

İşte bu yüzden yaratılanlar, Yaratan’ın aksiyonudur. Bizler ZON’a ve Yaratan iseBina’ya, Üst Olana aittir. Dünyalarda, bu, Hohma ve Keter’in kendi başındaki Arih Anpin’in Partzuf’unda belirtilir ve Bina buradan ortaya çıkar ve bedene iner. Sonuç olarak, tüm manevi dereceler aynı şekilde kesin bir sınır tarafından ayrılarak Galgalta ve Eynayim ve AHP olarak bölünür.

Kendimizi AHP’ye bağladığımız zaman, Arih Anpin’in bizimle çalışmaya başlamasına ve bize Hohma (Bilgelik) Işığını, manevi hayatın Işığını, bunun yanısıra aramızda bağ kurmak için olan arzumuza yanıt olarak gelen Hassadim Işığını vermesine layık oluruz

Bizlerin sadece bağ kurmak için talep etmeye ihtiyacı vardır. Problem ise, bizler birçok arzuların içerisinde kaybolduk. Ancak tüm bu gereksiz arzulardan ihtiyacımız olan tek şey bizi sonsuz amaca getirecek olan önemli ve gerçek sonsuz talebi seçmektir, içimizde geçici olarak uyanan etkileri ve hemen anında unuttuğumuz bizleri farklı yönlere fırlatan arzuları değil.

Tek talep bağ kurmak arzusudur. Tüm bunlardan sonra, başlangıçta bizler mükemmel koşulumuzda birlik halindeydik ancak sonra kırıldık ve kendimizi ayrık bulduk. Bu kırık durumdan sonsuzluğu edinmek için daha başka ne talep edebiliriz ki? Sadece birleşme!

Bağımsız olarak bağ kuramayız, ancak sadece arzularımızı düzeltecek ve geliştirecek olan AB-SAG Işığının yardımıyla bağ kurabiliriz. Fakat bizler bu eyleme kendimiz başlamalıyız, diğer bir ifade ile bağ kurmaya çalış ve kendi gücümüzle ne yapabileceğimizi ve Işık için hangi parçayı atladığımızı ortaya çıkar.

Dünyada birleşmek dışında hiç bir amaç yoktur. İşte bu yüzden şimdi ifşa olan kriz sadece birliğin yardımıyla aşılır. Bu kriz aramızda ortaya çıkan sınırın, kırıklığın sonucudur.

Ve diğer tüm aksiyonlar bizleri tek ihtiyacımız olan birleşmek gerçeğinin realizasyonuna dolaylı yoldan getirecektir. Ancak bilgeliğin dağıtımı, realizasyona, gerçeği daha hızlı ifşa ihtiyacına ve daha az acı ile geçmeye yönelik olan yolu kısaltmakta bizlere yardımcı olacaktır.

23.10.2011 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 3. bölümünden, TES