Category Archives: Karşılıklı Sorumluluk

Koronavirüs: Geleceğe Bakış

Sanki bir Hollywood hikayesinde, katılımcılar haline geldik ve olayların gelişimini içeriden takip ediyoruz. Olanların özünü anlayabilecek ve sonuçları tahmin edebilecek miyiz?

Çok nettir ki Koronavirüs, Nassim Taleb’in “Siyah Kuğu” olarak adlandırdığı, çok geniş sonuçları olan nadir, öngörülemeyen olaylardan biri haline geldi. Daha sonra, geriye dönüp bakıldığında, her şey net ve mantıklı olacak ama şimdi bir şeyler oluyor. Hepimiz önümüzde birkaç hafta ya da ay, etkilere sahibiz ve bu fırsatı kaçırmak akıllıca olmaz.  Sonuçta, doğada kazalar/tesadüfler yoktur ve gerekli koşullar zaten geliştiğinden, bunları amacına uygun olarak kullanmalıyız ve sadece sonun gelmesini beklememeliyiz.

Önümüzde, görünüşe göre birkaç ay çok sıra dışı bir yaşam tarzı var. Bittikten sonra bile, önceki rutine geri dönmeyeceğiz. Günlük hayatımız farklı olacak. Tam olarak nasıl olacak? Bu, bugün bize virüs tarafından sorulan temel soruları cevaplamak isteyip istemediğimize bağlıdır.

“Her şey bittiğinde, neden ofiste çalışmaya gitmek, öğrenim ya da eğitim için okula gitmek ya da mağazada alışverişe gitmek gerektiğini merak edeceğiz” diye yazıyor Dr. Einat Wilf. Belki de bu, sanayi devriminin yapılarını geride bırakacağımız an olacaktır.

Analistler, bilim adamları ve şirket başkanları zaten yeni dijital örnekleri tartışıyor, üretim ve verimliliğe, karar alma ve güvenliğe yaklaşımlarını değiştiriyorlar. Salgın, bizim eylemsiz/boş düşüncemizin, modern teknolojiye ayak uydurmadığını vurguladı.

Ancak bu resmin sadece bir kısmıdır. Sonuçta, bu öyle çok fazla teknoloji ile ilgili değildir. Mesele, gerçek başarı kavramıdır. Bu fırsatı kaçırmazsak, insanlık gereksiz olan birçok şeyi ortadan kaldıracak, dışsal olarak daha basit ve daha pratik ve içsel olarak da daha dolu ve çok yönlü yaşamlar yaşayacaklar. Sadece yaşam tarzımız değişmeyecek, aynı zamanda düşünme ve hissetme şeklimiz de değişecek.

Bu noktada, sadece tek bir şey istiyoruz: hepsinin sona ermesi için kendimizi bir araya getirelim ve gerçeklere bakalım. Mevcut durum bize ne anlatıyor? Koronavirüs dünyanın başka hangi hastalıklarını açığa çıkarıyor?

Sağlık Bakanlığı, bize onlardan bahsetmeyecek. Bunlar sadece bizleri, mevcut değerleriyle, boş zamanlarıyla ve eğlenceleriyle toplumun bize yüklediği yaşamdan koparma ve ayırma direktifleridir. Birdenbire, karşılıklı sorumluluk boş bir ifade olmaktan çıktı. Öncelikler önemli ölçüde değişiyor. Eğlence sanal alana kayıyor.

Oldukça iç karatıcı bir başlangıç ama trajik değil. Ortama uymaya ve yeni bir çerçeve oluşturmaya çalışıyoruz. Hatta birçoğu için saçma olan başkalarına, yabancılara bile yardım ediyoruz. Bir yandan kısıtlıyız. Öte yandan, yeni ve olağandışı şeyler keşfediyoruz. Büyüyen bir çocuğun bakıcılar tarafından yönlendirilmesine benzemekte, değil mi?

Hastalık yollarının ardında, kafeler, restoranlar, mağazalar, alışveriş merkezleri, süpermarketler ve ziyafet salonlarını görüyoruz. Aslında, bir kurumdan diğerine olan bu kesikli çizgiler, neredeyse tüm yaşamımızı oluşturur. Yurtdışına seyahat ederiz ve her yerde aynıdır: sonsuz tekrar. Gerçi hayır, sonludur.

Şimdi, ona kenardan bakarak, biraz daha olgun ve biraz daha akıllı hale geliyoruz. Anlaşılmaz ve dolaylı olarak, içimizde yeni bir his ortaya çıkıyor. Boş zaman ve eğlencenin yanı sıra diğerleri ve kendi yaşamlarımıza karşı yeni bir tutuma sahibiz. Eski yöntemler biraz geçmiş, sanki at gözlükleri gözlerimizden düşüyor ve yeni parlak renkler ortaya çıkıyor gibi.

Bugün bir hapishane gibi gelen şey, aslında bizlere, kendimize ve dünyaya daha derin ve daha ciddi bir şekilde davranmaya başlama fırsatı vermektir. Kendimize, şimdiye kadar önceki yaklaşım tarafından özenle ört bas edilmiş sorular soruyoruz.

Aslında, düşünüp taşınmak için eşi benzeri görülmemiş bir şansa sahibiz. Virüs, bizleri arınmaya, zihnin ve duyguların bir tür dezenfeksiyonuna yönlendiriyor. Bizi yeni bir düşünme, anlama, arzulama ve bağlanma seviyesine yükseltiyor. Bilmeden bile, daha önce yoksun olduğumuz bir hissiyata duyulan ihtiyaçla zaten temas halindeyiz.

Hızlı ilerleyelim; virüs sadece bir tehdit olmakla kalmayacak, aynı zamanda bir atılım haline gelecektir. O sadece bedeni değil, aynı zamanda modası geçmiş kavramları ve dogmaları da zayıflatır ve yeni bir insanlık koşuluna kapı açar.

İlk tepkimiz bu kapıyı kapatmak, rahatsızlığı yatıştırmak ve her zamanki gibi engeli ortadan kaldırmaktır. Bekleyin ama bilincin kapılarını kapatmayın. Doğada – bu tek, bütünleşik sistemde – kötü,  yanlış bir şey yoktur. Doğanın tüm tepkileri bir şekilde yıkıcı olsalar bile doğru ve yararlıdır.

İçinde yaşadığımız sistemi önemsemeden virüsle savaşamazsınız. Sistem hiçbir yere gitmeyecek ve dengesini savunmaya devam edecektir. Kimden isteyebilirsiniz? Bizlerden. Tekneyi sallayarak genel dengeyi sarsan bizleriz. Aptalca övünmek uğruna, kendimizi diğerlerine kıyasla daha yüksek ve daha iyi bir konuma yerleştirme arzusundan dolayı dünyaya ve birbirimize karşı tüketici odaklıyız. Tüm yaşamlarımız, birçok sert görünümlü ama düz bir dekorun arkasına gizlenmiş olan bu angaryaya tabi tutulur.

Sonuç olarak, çevresel düzeyde, Dünya’yı bilinçli olarak yok ediyoruz. Greta Thunberg bu noktada haklıdır. En önemlisi, sosyal ekolojiyi mahvediyoruz ve sistem tarafından bize verilen görevde kesin olarak başarısız oluyoruz.

İlişkilerimiz ve tüm “ilerlememiz” doğaya zıt hareket etmektedir. Dokunduğumuz her şeye dengesizlik ve uyumsuzluk getiriyoruz. Bizi doğuran sistemi fethetmeye çalışıyoruz. Doğanın, çocukça ve anlamsız oyunlarımız uğruna bize itaat etmesini istiyoruz.

Tabii ki, doğa buna karşıdır. Virüsün bizi, daha sağlıklı yaşamlar ve daha sorumlu ilişkiler kurmaya, gereksiz üretimi bırakmaya ve birbirimizi önemsemeye zorlaması tesadüf değildir.

Belki, bir aşı oluşturulduğunda veya insanların çoğunluğu hastalığın üstesinden geldiğinde, izolasyondan çıkacağız, daha olgun olacak, farklı ve daha iyi yaşayacağız. Belki de şimdiye kadar yolumuzda talihsiz ve öngörülemeyen bir “siyah kuğu” gibi görün bu salgına,  bir anlam vereceğiz.

Daha sonra, tüm “siyah kuğular” için mantıklı bir açıklama bulunacaktır. Ama ne tür bir açıklama yapacağız? Bunu şimdi yapmamızı engelleyen nedir?

On yıllardır, gelecek nesillerin yaşamlarını tahrip ederek tüketici yanılsamalarının içinde dolaştık. Kendimizi, çöp üreten ve egoizm uğruna insani ve doğal kaynakları yakıp kül eden, küresel bir aşırı üretim ve kayıtsızlık makinesindeki çarklara dönüştürdük. Neden buna geri dönelim ki?

Sadece iki ya da üç kat daha az tüketmeye bile başlasak, bizler, çocuklarımız ve torunlarımız daha sağlıklı, çok daha yaratıcı, kalıcı ve evrensel sevinç dolu daha sakin bir hayatlara sahip olacağız. Ortak bir talihsizlik, ortak bir başarının sıçrama tahtası olabilir.

Aslında virüs bize hayatta kalma şansı veriyor. Doğa, insanlığın aksine, hiçbir şeyi mahvetmez veya yok etmez; o sadece gelişir, düzenler ve düzeltir. Algımız henüz bu resme ulaşmadı, ancak bilgimizden zaten tahmin edebiliyor, biraz ilerleyebiliyor ve tasvir edilen ufkun ötesine bakabiliyoruz.

O zaman doğaya ne kadar düşman olduğumuzu göreceğiz.  Bir Moğol-Tatar kohortu gibi, doğanın topraklarını çiğniyoruz ve kibirli bir şekilde bencil taleplerimize boyun eğdirmeye çalışıyoruz.

Aniden her birimiz doğa ile yüzleştiğimizi ve her birimizin arkasında tüm insanlığın olduğunu göreceğiz. Sistemin dengesinden herkes bireysel olarak sorumludur. Kabalistler, birey ve kolektif eşittir derler.

Virüs, genel sistemde insanların neden olduğu dengesizliğin sonucudur. İnsan, bu sistemin önde gelen parçasıdır. Sistemin tüm etkileri birbirine bağlı ve bize odaklanmış durumdadır. Onun içinde, birbirimize karşılık vermeyi ve sistemin kendisine karşılık vermeyi öğreniyoruz.

Belirtilen mesafeye uymayı, karantinada kalmayı, ailelerimize dikkat etmeyi ve diğer insanlara mümkün olduğunca yardım etmeyi unutmayalım. Bunları görmezden gelmek, başımızı kuma gömmek ve yarın yoldayken düne bakmak gibi bir şey olacaktır. İnsanlık hayvanlardan farklıdır, şöyle ki bizler hayal gücüne sahibiz ve geleceği nasıl tahmin edeceğimizi ve ileriye nasıl bakacağımızı biliyoruz. Bizim “siyah kuğumuz”,  şu anda bize göründüğünden çok daha fazlasıdır.

Twitter’da Düşüncelerim / 8 Nisan 2020

Tek integral doğa bize giderek daha fazla ifşa oluyor ve bu nedenle düşüşte olduğumuzu, tekil doğa ile daha büyük eşitsizlik içinde olduğumuzu hissediyoruz. Doğanın eşitsizliğe tepkisi felaketler, virüslerdir. Ama bu bir ceza değil – aksine bizi doğa ile dengeye getirme özlemi!

Bu dünyanın zevklerini kovalamak için enerjimizi kaybettik – en önemli şey huzurlu bir hayat yaşamak

Salgından sonra insanlar daha önce oldukları gibi olmayacaklar – yeni safhaya alışacaklar. Dünyanın üst güç tarafından yönetildiğini hissederek onu algılamaya başlıyoruz. Herkes soruyor: bu problem nereden geldi? Ne olacak?

Egoizm büyüyor ve gittikçe daha zararlı virüsleri uyandırarak bizleri daha fazla ayırıyor.

Koronavirüs, insanlar arasında dostça bağın eksikliği nedeniyle insanın doğada ortaya çıkardığı dengesizliğin bir sonucudur. İntegral bir sistemde var olmalıyız fakat bizler, aksine, birbirimizden ayrılıyoruz.

Bu salgın, insanlığın gelişiminin Son Nesil olarak adlandırılan son aşamasında olduğumuz gerçeğinin bir sonucudur. Öyleyse egoist gelişimi bitirelim ve üst dünyada yaşam denilen daha yüksek bir varoluş derecesine geçelim.

Koronavirüs Realiteyi Değiştiriyor, Bölüm 6

Kişi, yeni dünyada neyi bilmeli?

Soru: Birdenbire kendimizi içinde bulduğumuz bu yeni dünyada kişi neyi bilmeli?

Cevap: Sadece bir iyi eylem  (birbirine yakınlaşmak) ve sadece bir kötü eylem  (birbirini reddetme, uzaklaşma) vardır.

Soru: Varoluşun amacını biliyorsam ve kendime Koronavirüsün nedenlerini açıklayabilirsem, bu yardımcı olur mu?

Cevap: Bu çok basittir. Sonuçta, Koronavirüs veya aramızda ortaya çıkacak diğer problemler sadece doğru olmayan bağlarımızın sonucudur. Bu nedenle, bilge olmaya ve özel bir şey öğrenmeye gerek yoktur. Birbirimizle olan kötü bağımızın sadece tek bir ispatı yeterlidir.

Soru: Diyelim ki bir kişi programımızı dinledi, sonra ne olacak? “İşte bu, şimdi herkese iyi davranmaya başlıyorum” mu demeli?

Cevap: Bu ona yardım etmeyecektir çünkü kişi doğasını değiştiremez. İnsanlar doğalarını ancak kendilerini düzenli olarak olumlu bir etki altına alarak değiştirebilirler. Bunu yapmak, kanalımızı düzenli olarak dinlemeyi ve bunun düşüncelerimizi ve duygularımızı temizlemesine izin vermeyi gerektirir.

Soru: Doğru bağ içinde olmayı öğrenmemiz gerektiğini mi söylüyorsunuz?

Cevap: Tabii ki.

Soru: Yaşadığımız eski dünyaya geri dönmeyeceğiz ve bu virüs bitmeyecek, bu olabilir mi?

Cevap: Elbette.

Soru: Ancak, birkaç hafta içinde havaların ısınacağına ve her şeyin yoluna gireceğine dair bir görüş var. Kim bilir? İnsanlık böyle birçok felaketten geçti.

Cevap: O zaman da farklı bir tane olacaktır. Doğa bizi yalnız bırakmayacak. Bu virüs gibi birden bire ortaya çıkacak. Bunun ortaya çıkacağını kim düşünebilirdi ki? Aniden ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıktı. Örneğin, Şubat ayının sonuna doğru, İsrail’de Dünya Kabala Kongresini başlattığımızda, neredeyse hiçbir şey yoktu. Ve bitirdiğimizde, bir hafta sonra İsrail’de ve dünya çapında bir panik vardı.

Twitter’da Düşüncelerim / 7 Nisan 2020

Koronavirüs, insanlığı safhasının tam bir revizyonunu üstlenmeye uyandıran bir güçtür. Tam bir devrimin eşiğindeyiz. İlk kez, insanlık manevi bir devrime maruz kalıyor. İnsanlığı değiştirecek olan, ıslah eden ışığı çekmeliyiz.

Virüs bizi birliğe götüren değişikliklere hazırlıyor, bu yüzden herkes doğanın üst gücünü küçükten büyüğe tanıyacak ve tüm uluslar ortak bir “ibadethanede” toplanacak – yani herkes ortak bir arzuda birleşecek, karşılıklı birlik Yaradan’ın evi olarak adlandırılır.

Doğa bize virüs aracılığıyla : “Dünyanın etrafında egoizmin içinde birleşerek integral bir forma ulaştın, tek bir Ego-insanlık oldun! Ve şimdi sana, tek bir bedene istinaden, iyi olmadığını virüs ile ifşa etmeye başlayacağım.” diyor. Kendinizi egoizmden iyileştirmeye başlayın!

Şimdilik acının (Beito), doğal gelişimin yolu ile gelişiyoruz. Ancak Kabala’nın talimatlarını yerine getirip ne yapmamız gerektiğini anladığımızda zamanın hızlanmasıyla bir yol var (Ahishena) ve nasıl tek birleşik insanlık olunacağını öğrenerek birbirimizle iyi ilişkiler kurarız.

Koronavirüs bize egoizmimiz ile integral doğa (özgecilik) arasındaki eşitsizliği gösteriyor. Gitgide iyileşmeye başlayın! Egoizm bizi tek bir insanlığa dönüştürüyor ve içindeki kötülüğün açığa vurulması, doğanın darbeleri (hayvansal seviyede – virüsler) şeklinde bizi egoizmin ıslahına götürecek.

Koronavirüs’ün işaret ettiği şey budur!

Egoizmden nasıl çıkacağız? Kendimizden, kendimizi tatmin etme arzumuzdan, birbirimizle olan bağımıza, her birinin artık kendine dikkat etmediği -ancak sadece aramızda olan şeye dikkat ettiği yere doğru çıkarız. Manevi alan aramızda!

Doğa İnsanoğluna Ne Öğretmekte? (Quora)

Doğa bizi birbirimize bağlı ve bağımlı tek bir sistemin parçası olduğumuzu anlamaya yönlendiriyor, bu nedenle doğanın mükemmelliğini ve sonsuzluğunu keşfetmek için birbirimizle daha güçlü bir bağ kurma seviyesine ulaşmaya ihtiyacımız var.

Hepimiz doğal olarak egoist yapıdayız.  Bunun anlamı, tüm düşüncelerimizin ve eylemlerimizin, çevremizdeki herhangi bir şey ve herkes pahasına, haz alma arzusu tarafından harekete geçirilmesidir.

Egoistler olarak, her birimiz dar bir gerçeklik algılamaktayız.  Kendimizi diğer insanlardan ve olaylardan ayrı olarak hissetmekteyiz, öncelikle her biri geçici hazların peşinde sürekli bir yarış olan,  kendi kişisel sorunlarımızla ilgilenmekteyiz.

Ayrıca, egoistler olarak kendimizi yönetme şeklimiz, doğanın kendini yönetme şekli ile gittikçe artan bir şekilde çatışmaktadır.

İnsanın egoistik yapısının aksine doğa, herkesi birbirine bağlamayı ve her şeyi ahenkli tek bir bütün haline getirmeyi amaçlar. Ahenkli bir bütün, her bir parçanın beslenmesi için ihtiyaç duyduğu şeyi alacak şekilde hareket eder ve sağlıklı bir insan vücudunun hücrelerinin ve organlarının işleyişine benzer şekilde,  bütünün faydasına olacak şekilde verir.

Egoist yapımız artan bir şekilde doğanın özgecil yapısıyla çatışırken, gittikçe daha fazla darbeler alıyoruz. Doğadan gelen darbeler; şu anda Koronavirüs ile deneyimlediğimiz küresel salgın olarak,  büyük ekolojik felaketlerden depresyona, kaygı, stres, yalnızlık, boşluk, anlamsızlık ve uzun yıllardan beri bizi ayıran diğer bu tür olumsuz hislerin olduğu, kişisel duygularımızın her birine kadar, sayısız diğer şekillerde ortaya çıkabilir.

Doğanın bize gönderdiği darbelerin amacı nedir?  Doğa bize gönderdiği tüm acılar ve sorunlar yoluyla bize ne öğretmeye çalışıyor?

Bütün bunlar bir anlığına durup hayatımızı, onun amacını, neden acı çektiğimizi düşünmeye ve gittiğimiz yönü yeniden düşünmeye başlamamız içindir.

O zaman bu tür bir içsel gözlemi, kendimizi, acılarımızın sebeplerinin gizlendiği şimdiki egoistik varoluş biçimimizden, acılarımızın nedenlerinin ifşa olduğu, daha bağlantılı ve özgecil bir varoluş biçimine yükseltmek için kullanabiliriz.

Kabala bilgeliği bize şu yeteneği verir: doğanın gizli, bağlantılı ve özgecil yasalarını keşfetmek ve kendimizi bu yasalarla dengelemek. Doğa, bize darbeler göndererek nihayetinde hayatlarımızı yaşama şeklimizi gözden geçirmemiz, bugüne kadar olduğu gibi egoist olarak yaşamaya devam etmenin başarısızlığını fark etmemiz gerektiğini öğretir ve birbirimize karşı tutumumuzu, egoist olandan özgeciliğe dönüştürerek,  her zaman kendi faydasına çalışmak yerine başkalarına fayda sağlamaya çalışarak,  doğa ile dengeye geliriz ve böylece uyumlu, bütün ve ebedi bir varoluş yaşarız.

Koronavirüs Realiteyi Değiştiriyor, Bölüm 5

Koronavirüs için Çare

Soru: Bugüne kadar,  Koronavirüs için tek çare izolasyon mu?

Cevap: Çok açık olmasa da, daha öncesinde de birbirimizle benzer ilişkiler içindeydik. Tutunacak hiçbir şeyimiz yoktu. Herkese işaret edecek ve onunla değil, bununla iletişim kurmayı seçecek bir tür cihazım olsaydı, o zaman öyle yapardım. Prensip olarak, virüs olmasa bile, tüm yaşamımız boyunca; bununla iletişim kurabilir miyim, kuramaz mıyım ve hangi mesafeden yapabilirim diye, birbirimize bakarız.

Soru: Karantinada evde tek başına oturan bir kişi kendine hangi soruları sormalıdır?   Yüz binler hatta milyonlar zaten bu durumda.

Cevap: Bu virüs birbirimize ne kadar kötü davrandığımızı gösteriyor.  İlişkilerimizi mutlaka değiştirmeliyiz, o zaman dünyadaki iyi ve hoş olan her şey derhal geri gelecektir.

Soru: Kişinin kendine böyle sorular sorabileceğinden ve birbirimize kötü davrandığımız sonucuna varacağından emin misiniz?  Bir virüs bu tür düşüncelere neden olabilir mi?

Cevap: Kabala’da, özellikle de “Peygamberler” kitabında, insanların birbirlerini yedikleri zaman, insanlığın korkunç durumlara gelebileceği anlatılmıştır.  Bu yüzden bu durumu da düşünmeliyiz.  Bugün hâlâ kendimizi değiştirebileceğimiz ve bunun olmasına izin vermeyeceğimiz güzel ve cömert bir koşul içindeyiz.

Koronavirüs Ne Zaman Yok Olacak?

Koronavirüs’ün yayılmasının nedeni nedir? Bizler, bunun doğanın bir reaksiyonu olduğunu anlamalıyız. Doğa bizi ayrılmaz bir sistemde olduğumuzu anlamamız için zorlamaktadır.

Bu ayrılmaz sistemin yasalarına, sistemin tüm bölümlerini birbirine bağlayan temel karşılıklı sorumluluk yasasına uymazsak, o zaman sistem darbelerle karşılık verir.

Şimdiye kadar bu, sadece Koronavirüs salgınının başlangıcıdır, onu ve birbirimizle yanlış bağlarımızın bir işareti olarak ortaya çıkmamış olan diğer virüsleri kabullenmeliyiz.

Tüm parçaların birbirine bağlı olduğu, bütünleşik doğa sisteminde var olduğumuzu öğrenmeliyiz ve tüm sistemde tek bir yıkıcı güç vardır – insan!

Kendimizi ıslah etmeliyiz çünkü ilişkilerimiz virüs yok olacak kadar iyi oluncaya dek, doğa bizleri tekrar birbirimizle olan ilişkilerimizi geliştirmeye zorlayacaktır.

Salgın Sonrası Dünya Nasıl Olacak?

Koronavirüs salgınından sonra dünya farklı ve yeni olacak. Virüs bizlerden tüm çöpleri temizlemek için geldi. Doğada zararlı hiçbir şey yoktur. Virüs, iyiliğin ortaya çıkması için yer açar.

İnşa ettiğimiz insan toplumunu dolduran tüm çöpler yıkanıp temizlenecek ve ilişkilerimizi nezaket ve sevgi ile doldurma fırsatı sunacak, çocuklarımız ve torunlarımız için güzel ve parlak bir dünya inşa edecek.

Bunu yapabileceğimizi, tüm nefreti ve rekabeti yeni dünyaya yani dünyayı yok edip iklim felaketlerinden ve savaşlardan ölüme mahkum ettiğimiz davranışa sürüklemeyeceğimizi umalım. Şu anda yeni bir dünya inşa edebiliyoruz.

Hükümetler şimdi geçmişe dönmeyi umarak milyarlarca dolar yatırım yapıyorlar. Ama Yaradan eski durumumuza dönmemizi yasakladı. Bunun hiç bir ülke için iyi olacağını düşünmüyorum. Sonuçta, virüsten önce bile, savaş, finansal ve endüstriyel çöküş tehdidiyle karşı karşıyaydık. Amerika, Rusya, Çin ve Avrupa arasındaki çatışma büyümüştü.

Eski dünyaya dönmemeliyiz; vatandaşlar, ülkeler, ordu, finans, sanayi veya ticaret için iyi bir şey yoktu. Tüm kaynakları sömürerek dünyayı harap ettik. Dünün dünyasına dönmeyi düşünmeye bile izin vermemeliyiz; bunu sadece bir deli düşünebilir.

Kimse böyle bir hayattan hoşlanmıyordu; kendimizi iyi gidiyormuş gibi kandırdık. Halbuki bu konuda iyi olan neydi? Hayatta ne gördük? Şimdi insan toplumunu tıkandığı tüm çöplerden temizleme zamanıdır. Okyanusları plastik ve radyoaktif atıklarla doldururken, insan toplumunu da batırdık.

Yeni bir dünya inşa etmeliyiz, iyi bir dünya. Bu virüs nerede olduğumuzu düşünmemize ve anlamamıza yardımcı olsun. Bizi daha önce tehdit eden sorunlarla karşılaştırıldığında, bugünkü salgın hiçbir şey değildir. Bu bizi böylesine nazik bir şekilde ıslah eden Yaradan’ın büyük bir merhametidir.

Asla eski dünyaya dönmeyin – sadece ileriye doğru, günde on saat çalışmaya gerek olmayan, trafik sıkışıklığında zaman kaybetmeyen, terk edilmiş çocukların olmadığı ve sürekli borç içinde yaşamın olmayacağı yeni bir dünyaya doğru çabalayın. Hep birlikte bir adım ileri gidelim ve eski dünyaya dönmeyelim. Sadece ileriye nasıl hareket edebileceğimizi ve her şeyden önce yeni ilişkiler hakkında düşünelim.

Şimdi evlerimizde karantinadayız ve birbirimizle yeni bir şekilde bağ kurmaya başlamak için yeni insanlar olarak çıkmalıyız. Yeni yol nedir? Evde kalmaya zorlanırken, yeni bir dünyada, yeni bir toplumda yaşamak için iyi, yeni bir yetiştirme tarzı elde edeceğiz. Herkes bunun gerekli olduğunu anlıyor, hadi bunu yapalım. Aksi halde, çocuklarımıza ve torunlarımıza nasıl bir dünya bırakacağız?

Koronavirüs Realiteyi Değiştiriyor, Bölüm 4

İnsanlığın Gelişim Aşamaları: Çaresizlik ve Korku

Soru: Duyusal gelişimimizde hangi aşamalardan geçmeliyiz?  Örneğin; önce kayıtsızlık, sonra korku, sonra çaresizlik, vb.

Cevap: Çaresizlik çok iyi işler.  Tüm olanlardan sonra, çaresiz olduğunuzu ve aniden tek bir çıkış yolunuz olduğunu hissetmeye başladığınız zaman yani birbirinizi destekleme durumuna gelindiğinde, başka hiçbir şey gerekli değildir.

Bizler tamamen bizi çevreleyen doğaya bağımlıyız.  Doğa tek bir şey dışında bizimle her şeyi yapabilir: Birbirimize yakınlaşırsak, onunla daha iyi bağ kurmaya geleceğiz ve o zaman birbirimize, doğa bizim üzerimizde, biz doğanın üzerinde karşılıklı olarak hareket edeceğiz.   O zaman birbirimiz arasında ve doğa ile pozitif bağlarla bütünleşik olarak bağlanacağız.

Yorum: Birçok insanla iletişim kuruyorum ve umursamazlık aşamasının bittiğini görüyorum.  Çin’de Koronavirüs ilk ortaya çıktığında, yurtdışında tamamen umursamazlık vardı.  Şimdi bir korku aşaması var çünkü bu artık birçok ülkeye ulaştı.

Cevabım: Bunun hâlihazırda korku aşaması olduğunu düşünmüyorum.  Her şeyden önce, insanların hâlâ yiyecekleri var.

Korku, yakın zamanda yiyeceklerin biteceğini, tıbbi hizmetlerin artık pek çok hastayla baş edemediğini, işimi ve diğer her şeyi bir yana bırakın bana, komşularıma ne olacağını bilemediğimi gördüğüm zamandır.

Buna ek olarak, insanlara ödeme yapmak için fonlarımız tükenecek ve kimse bu parayı mağazalarda kabul etmeyecek çünkü satılacak hiçbir şey olmayacak, yani ücretle alınacak hiçbir şey olmayacak.

Bir kişi bu durumları korku dolu gözlerle görebildiğinde, genellikle kişi “Evet, evet, başkalarıyla olumlu etkileşimi kabul ediyorum!” demeye hazırdır.

Salgın, Ceza Değil Şifadır

Tarih boyunca, iyi ve iyilik yapan Yaradan’dan birçok dikkat işaretleri aldık. Ancak, Yaradan’ın zıddı olan egoistik nitelikler içinde var olarak, bu sevgi ve özenin tezahürlerini darbeler olarak algıladık ve değişme ihtiyacını hissetmedik.

Sevgi dolu ebeveynler, kendilerini dinlemeyen, sadece oyun oynamak isteyen ve ebeveyninin kendinden nefret ettiğini düşünen çocuklarını öğrenmeye bu şekilde iterler.

Krizler, savaşlar, afetler, salgın hastalıklar gibi dünyada olan şey tam olarak budur, insanlığın yaşadığı acı çekmenin yolu. Bunun nedeni, her zaman iyi ve iyilik getiren Yaradan’ın yönetimini yani kendimizi bu yönetime uyarlamayı reddettiğimiz içindir.

Ebeveynlerini dinlemeyen ve her zaman saklanıp onlarla tartışan çocuklar gibi Yaradan’ın talimatlarından kaçmak istedik. Bu yüzden hayatımız bugüne kadar çok acıydı.

Ama şimdi benzeri olmayan özel bir darbe yaşıyoruz. Bu, tüm dünyayı, tüm insanlığı sakinleştirmeye ve bizi bir bütün haline getirmeye geliyor. Ebeveynlerin sabrını yitirip çocuklarına “Yeter artık, şimdi sakin ol!” dediği gibi. Ve o kadar katı bir eylemde bulunurlar ki, çocuklar sakinleşirler.

Üst yönetim, aşağı iniyor ve bize giderek daha fazla yaklaşıyor, bizimle yakından, bireysel ve doğrudan ilgilenmeye başlıyor.

İnsanlık neden bu darbeyi bu kadar sert aldı? Koronavirüs neden bizi bu kadar korkutuyor? Her yıl her ülkede ölen ve dünyaya gelen birçok insana alışkınız. Neden bu virüsten bu kadar korkuyoruz?

Yüz yıllar içinde dünyanın tüm nüfusunun değişeceğini biliyoruz: herkes ölecek ve yeni insanlar doğacak ancak bundan bir trajedi yaratmıyoruz. Ancak virüs, psikolojik bir darbedir. Gizli bir beladır aramızda, onu görmüyor ya da hissetmiyoruz ve bizi nereden vuracağını bilmiyoruz.

Halbuki virüs, bizlerin birbirimizden uzaklaşmamızı ve evi terk etmememizi emrederek gerçekte bizim yararımıza hareket etmektedir. Sanki bize “Birbirinize güzel davranamıyorsanız, evde kalın! Ve eğer biraz iyilik ortaya çıkarsa, dışarı çıkabilirsiniz, ama aranızda on metrelik bir mesafe bırakabilirsiniz.” diyor.

Virüs bize gerçek ilişkilerimizi gösteriyor: birlikte kalamadığımızı ve eğer bağ kurarsak, egoist olduğumuz için birbirimize virüsü geçirdiğimizi. Bu virüs üst yönetimin ifşasıdır.

Virüs insanları egoizmleri ölçüsünde birbirinden ayırır. Onları her türlü işe yaramaz, doğal olmayan şeylerle uğraşmak yerine evde kalmaya zorlar. Bize sahip olabileceğimiz daha iyi bir bağ olduğunu gösterir. Ve bu bize zarar vermek ve öldürmek için değil, hayatımızı doğru bir şekilde düzenlememiz için geldi. Bu, bizi merhametle eğiten Yaradan’ın elidir.

Salgın ceza değil şifadır. Virüs, egoizmin körüklediği ilişkilerimizde kazanma, başarılı olma ve başkalarını kişisel kazanç için kullanma arzusunu soğutur. Bütün yarışı durdurur.