Category Archives: Karşılıklı Sorumluluk

Koronavirüs Gelecekten Geliyor

Koronavirus, birbirimizle daha fazla bağ kurma zorunluluğuna yardımcı olacaktır.  Bu mantığa aykırı görünüyor çünkü görüyoruz ki insanlar arasında daha yakın bağların olduğu topluluklar virüs tarafından sert bir şekilde vuruldu. Bir virüs bizi ayırıyorsa, bağ kurmamıza nasıl yardımcı olacak?

Bizler egoistik arzular temelinde birleştiğimiz için bu meydana geldi. Ama birbirimize yardım etmek için, ortak bir akıl ve hissiyat, ortak bir anlayış ve edinim elde etmek için bağ kurarsak, o zaman bu virüsün üzerine yükseleceğiz.

Doğa, virüse bizi ayırma görevi vermedi.  Virüs bizi sadece egoist olduğumuz ve birbirimize zarar vermek istediğimiz için ayırıyor. Ancak bağ kurmak istersek, virüs bize karşı hareket etmeyecektir.  Ve o bu şekilde çalışmamaktadır.  Virüs, tek bir insan gibi birbirine bağlanmış insanlarda dahil, doğanın tüm zıt güçlerinin bir bütün halinde birbirine bağlandığı, evrenin genel yasasından gelmektedir.

Koronavirus sanki gelecekten, daha gelişmiş olduğumuz koşulumuzdan gelmektedir. Virüsün bizleri yarına doğru, tek bir doğaya ait olduğumuz ve tek kalp tek adam olmakla yükümlü olduğumuz birliğe ve anlayışa doğru ilerlettiği ortaya çıkmaktadır. Ve virüs, kesinlikle görevini yapacaktır.

Virüse Karşı Tedaviyi Arayın

Koronavirüs, tüm faaliyetlerimizin gerçekten de gerekli olmadığını ve tüm yaşamımızın doğru yönde hedeflenmediğini bilmemizi sağlar. Bizim aldığımız ve şimdi çocuklarımıza geçirmekte olduğumuz yetiştirilme biçimi yanlıştır. Dünyanın yeni bir şekilde var olması gerektiğini anlamak gerekir: Birleşme temelinde.

Bizler buna gelebiliriz çünkü Kabala metodu vardır. Üst güç kasıtlı olarak bize çeşitli engeller gönderir, böylece doğal olmayan/abartılı faaliyetlerimizden vazgeçeriz ve hayatı, bu dünya ile manevi dünya arasında hiçbir farkın olmadığı ve yaşam ile ölüm arasındaki farkın ortadan kalktığı; yani ölümün olmayacağı yeni bir yönde inşa etmeye başlarız. Ölüm sadece alma arzusu için olacaktır – onu bu şekilde algılayacağız.

Başarılı olacağımızdan eminim. Ana şey, anlayış, farkındalık, aramızdaki iyi bağ ile gün geçtikçe ilerlemek ve insanlığın Yaradan’a olan arzularını arttırmaktır. Onların talepleri Koronavirüs korkusundan kaynaklansa bile, bu arzuları özümseriz, onları Yaradan’a yükseltiriz ve O’ndan ilaç talep ederiz.

Yaradan’ın hangi ilacı vereceği önemli değil, O’na: virüse karşı ya da egoizmimize karşı hangi ilacın olması gerektiğini söylemiyorum. Bizler o zaman bunun tek ve aynı olduğunu buluruz – egoizmimizin dışında başka bir zararlı yoktur. O şimdi sadece bir virüs olarak ortaya çıktı.

Koronavirüsü Nasıl Nötr Hale Getirebiliriz?

Soru: Başkalarını dikkate almaya başlarsak, arzularını dikkate alırsak, bunun virüsü nötr hale getireceğini mi söylüyorsunuz?

Cevap: Hayır, bunu şimdi yapmanızı önermiyorum çünkü bencil niyetlerinizden kurtulamazsınız. Size göründüğü gibi, başkalarına karşı farklı, sözde bencil olmayan bir tutum uygularsınız ancak hiçbir şekilde egoizmden kurtulamazsınız, bu sizin doğanızdır.

Egoizmden kurtulmanın, onun üzerine çıkmanın bir yöntemi vardır. Özel bir bilim, Kabala bilimi bununla ilgilenir. Ancak bu sıradan bir insana verilmez, bu öğrenilmelidir.

Kendinizden nasıl çıkacağınızı, kendinizin üzerine nasıl yükseleceğinizi düşünüyorsanız ve üst dünya anlamına gelen farklı bir doğa hissetmeye başladıysanız, o zaman ciddi bir şekilde Kabala’yla ilgilenmeye başlamanız gerekir. Web sitemizi ziyaret edin ve nasıl olduğuna yakınlaşın.

Gerçekten yakınlaşmaya başlar başlamaz, fiziksel olarak değil, bencil cazibe ile sevgili kişisel yararımıza değil, başkalarının yararına, kendi çıkarlarımız dışında ve belki de kendi zararımıza bile, o zaman dünyamızdaki tüm olumsuz olgular derhal yok olacaktır çünkü onlar bizim egoist ilişkilerimizin ürünüdür.

Koronavirüs’ten Kurtuluş Nerede?

Egoizmimizden Nasıl Çıkarız? Haz alma arzumuzdan çıkar ve birbirimizle bağ içinde olmayı isteriz. Bu nedenle, artık kimse kendine dikkat etmez ancak sadece aramızda olanlara dikkat eder. Ve aramızdaki, manevi alandır. Bu, benim dışımdadır.

Ben, benim egoizmimim, bunun dışındaki ise sevgi ve ihsan etmenin gücü, Yaradan, üst dünya olarak adlandırılan bir yerdir. Orada ulaşmamız gereken hayatımızın hedefi, yaratılışın amacı vardır.

Her seferinde egoizmimizin, “Ben”imizin üstüne çıktığımız ve dostumuza doğru bir adım attığımız ölçüde, manevi dünyayı, üst gücü, kendimizin dışındaki, egomuzun dışındaki gerçekliği hissetmeye başlarız. Bu nedenle Koronavirüs ten uzaklaşma fırsatına sahibiz. Bu virüs bizi egoizmimizin dışına iter; “Ben”imizden çıkmaya zorlar.

Bu en etkili ve uygun tedavi yöntemidir. Egoizmden çıkmak bütün problemlerin çözümüdür: Virüs egoizmi tedavi etmek için gönderildi. O bizlere egoizmimizin, “ben”imizin üzerine yükselme ve birbirimizle bağ kurma gerekliliğini göstermektedir. Bu şekilde doğru çözümü bulur ve uygun bir şekilde koşulumuzu düzeltiriz.

Kendimden-egoistten,  aramızdaki alana, manevi dünyanın, Yaradan’ın olduğu yere doğru kaçmalıyım. Ama “aramızda” nın ne olduğunu anlamıyorum. Bu, henüz varlığını hissetmediğim bir alandır. Ama bizler bağ için çabalamalıyız. O zaman bu köprüde hissedeceğiz ki benim egoizmim ve senin egoizminin arası; bir başka boyut, üst dünya yani bizim üstümüzde bir seviyedir.

İsrail topraklarını (“Toprak” arzu anlamına gelir ve “İsrail” Yashar-Kel, doğrudan Yaradan’a anlamına gelir) bulduğumuz yer burasıdır,  Yaradan için özlem duyabildiğimiz ve O’nu hissedebildiğimiz yer burasıdır, O’nun var olduğu yer burasıdır. Gelecekteki dünyanın, manevi ebedi yaşamımızın olduğu yer burasıdır – her şey sadece orada, aramızdaki bağdadır.

Bu nedenle, dostları kendiniz gibi sevmek, içinde Yaradan’ın yaşadığı, tüm ıslahların ana yasasıdır.

Dostlarımla bağ, benim için kendimden daha önemli hale gelir.  Dostum ne kadar önemli olursa, ilerlemem o kadar büyük olur ve manevi dünya benim için daha önemli hale geline kadar yani dostlara sevgi ve ihsan etmeye gelene kadar bu dünyadan uzaklaştıkça, bağımız, kendimden daha önemli hale gelir.

Bu, Mısır ve İsrail arasındaki engeli yıkacağım, geri dönüşü olmayan son sınırın, Kızıl Deniz’in (Son Deniz) ötesine geçeceğim anlamına gelir.  Yine de bundan önce, Mısır’a dönme tehlikesi hala vardır.

Bu Zor Günlerdeyken Nasıl Hissediyorsunuz?

İnsanlar,  sizi bir duygu ve düşünce girdabına çeken, küresel Koronavirüs salgınının bu günlerinde nasıl hissediyorsunuz? Kaleydoskopta olduğu gibi kalp krizinden tamamen kayıtsızlığa kadar, bir durum diğerinin yerini almakta. Korku dalgaları, sanki doğa sizi bir karıştırıcıda çırpıyormuş gibi birbiri ardına yuvarlanmakta.  Yetenekli olduğunuz ve bildiğiniz her şey, yaşamınızın onlarca yılında alıştığınız her şey- çocuklar, iş, para kazanmak- her şey siliniyor ve kayboluyor. Size nasıl yardımcı olabiliriz ve bu muazzam acıyı nasıl dindirebiliriz?

İş yerinde rasyonel, zeki, saygın bir kişi olduğunuzu biliyorum. Duyguların üzerinde belirli sayılara ve hesaplamalara sahip olmak istiyorsunuz. Fakat şimdi, doğrudan kalbinize giren duygusal bir şey duymak istiyorsunuz.

Bunu yapmaya çalışacağım; sadece anlayın, Kabala İlmi insan kalbine zihin yoluyla ya da zihne kalp yoluyla hitap eder. Kabala, bu iki zıtlığı, tamamen farklı sistemleri birleştirir.

Tüm hayatımız ilişkiler çemberi üzerine kuruludur: kendimizle ilişkiler, eşlerimizle, çocuklarla ilişkilerimiz, Yaradan’la ilişkiler. Şimdi tüm bu ilişkiler gözden geçiriliyor, en önemlisi de kendimizle olan ilişkilerimiz.

Koronavirüs, hayatımızda öyle radikal bir değişiklik yaptı ki, kişi kendini sürekli stres ve korku içinde bulur, bu da kişinin zihnini köreltir ve kalp krizi gibi kalbine sıkıntı verir ve tuzağa düşürülmüş bir hayvan gibi şaşkınlık içindedir.

Biraz sakinleşmek ve korunmuş hissetmek için ne düşünmelisiniz? Yaşam hakkındaki görüşlerinizde, tam bir devrim yapmaya değer. Aksine, Koronavirüs öncesi sonsuz stres ve karışıklıkta, allak bullak ve dengesiz koşullarda yaşadığımızı düşünüyorum.

Toplumun, patronların, ailenin ve bir başkasının bizi yapmak zorunda bıraktığı şeyleri başarmak için sabahtan akşama ve akşamdan sabaha kadar koştuk. Bankaya borçlandım, işe borçlandım, borçlandım, borçlandım, borçlandım. Hayatım böyleydi.

Ve sonra Koronavirüs adı verilen inanılmaz bir şey ortaya çıkıyor. Ve bu virüs aniden tüm hayatımı sakinleştiriyor. Evde kalıyorum, işe gitmiyorum.  Çocuklar bir yerlerde dolaşmıyorlar, kimse nerede olduğumu bilmiyor ve odalarında kalıyorlar, eşim de evde. Birlikte televizyon izliyoruz veya herkes kendi bilgisayarında bir şeyler yapmakla meşgul. Her şey iyi görünüyor. Muhtemelen karışıklık ve korkunun ana nedeni gelir kaybı olasılığıdır. Ondan önce her şey net ve mantıklıydı ve aniden, her şey anlaşılmaz, belirsiz hale geldi ve her gün beklentiler gittikçe daha tehdit edici oldu. Uzak gelecek ve emeklilik zamanı ile ilgili değil de gelecek hafta, gelecek ay yiyecek için para olmayacağı konusunda endişelisiniz.

Şimdiye kadar, bunlar sadece korkuydu, gerçeklik değil. Evde yiyecek var, buzdolabı dolu. Banka hesabında hala biraz para var. Bunlar sadece olayların olası gelişimi hakkında varsayımsal korkulardır. Fakat eğer gün be güne yaşıyorsak, o zaman hayatın daha sakin hale geldiğini söyleyebiliriz.

Eğer buna yardım edemezseniz, geleceğe dair endişelenmenin anlamı nedir? Yarın ne olacağını bilmiyoruz, öyleyse neden bugün heyecan ve korku ile kendinizi çıldırtıyorsunuz?

Tabi ki, aile ve çocuklar için sorumluluklarımız var, ancak endişelerimiz hiçbir şekilde yardımcı olmayacak. Olacağı varsa olur; hepimiz daha yüksek bir gücün elindeyiz ve iyi ya da kötü, tüm çabalarım hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Yaradan’ın planladığı gibi olacak.

Belki böyle bir durumda Yaradan’ın beni nereye çektiğini daha hızlı anlayacağım. Sonuçta, O’ndan başkası yoktur ve O her zaman bizi hedefe doğru ilerletir. Öyleyse, bu hedefi düşünelim ve Yaradan’ın bizden ne istediğini öğrenelim/anlayalım. Durumumuz, doğa programının bir sonucudur ve ondan akıllı olduğumuzu düşünmemeliyiz. Nerede olduğumuzu, hangi evrende, hangi ortamda hangi güçlerin etkisi altında olduğumuzu anlamamız harika olurdu.

Hepsi bize bağlı değildir. Bizler sadece doğada, bir şey anladıklarını sanan yaratılışın küçük parçacıklarıyız. Fakat onun içindeki bir şeyi gerçekten anlasak bile, onu zararımıza kullanırdık. Bu nedenle, kendimiz için belirlediğimiz hedefimize ulaşmadığımız için pişman olmayın çünkü içinde iyi bir şey yoktu.

Salgın patlak vermeden önce dünyanın dört bir yanında insanlık, felaketin eşiğinde, büyük sıkıntılarla karşı karşıyaydı. Herkes zaten açıkça savaştan kaçınmanın imkansızlığı hakkında, ekoloji, insan ilişkileri, endüstri, politika ve finans alanındaki genel küresel kriz hakkında konuşmaktaydı. İnsanın egoist zihnine ve duygularına dayanarak inşa edilen dünya, sadece korkunçtu ve bir krizden diğerine geçmekteydi.

Önceki yaşamınızda iyi olan neydi? Şu an ne için pişmansınız? Tüm bu problemler arasında sadece zavallı maaşınızı almayı ve ailenizi beslemeyi başardınız. Bu sizi mükemmel ve mutlu hissettirdi mi? En azından her şeyi önceden bildiğiniz için pişmanlık duyuyorsunuz: ay sonuna kadar ve değilse ödünç alındığı yerden yeterli para olacaktı. En azından bir kesinlik vardı ve şimdi bilinmeyen hakkında gerginsiniz. Bu içsel karışıklık ve hummalı “Ya öyleyse?” düşünceleriyle ne yapmalıyız?

Bu tür düşünceler şimdi dünya nüfusunun çoğuna işkence ediyor çünkü bu salgın yakında tüm kıtaları kapsayacak. Koronavirüs tüm dünyayı, tüm insanlığı yutuyor. Herkes düşünmeye başlayacak:” Yarın bana ne gelecek? Kime güvenirim? Kaderimi nasıl etkileyebilirim? Bugün, yarın ve yarından sonraki gün kendimi nasıl çok iyi garantiye alabilirim?”

Bu tür soruların insanlarda ve özellikle gençlerde uyanması çok iyidir. Her şey parayla mı ilgilidir? Sadece gelirimizle ilgileniyorsak o zaman, asıl şeyin bugün, yarın ve yarından sonra besleneceğinden emin olan hayvanlar gibi yaşamak istiyoruzdur ve gerisi önemli değildir. Yani “aynı yalaktan bir eşekle yemek” mi istiyorum yoksa hala başka şeyler düşünen bir insan mıyım?

Bir Daha Aynı Olmayacağız

Koronavirüs pandemisinin bu zor zamanında, kadınlar, erkeklerden çok daha fazla iş yapabilirler çünkü yaşamla daha fazla bağa, ailelerine ve çocuklarına göre daha güçlü bir yaşam duygusuna sahiptirler.

Bu salgından sonra insanlar aynı olmayacaklar. Bu, birkaç ay sürecek ve herkes bu yeni duruma alışacak. Dünyayı yeni bir şekilde algılamaya başlayacağız; bunun üst gücün kontrolü altında olduğunu hissedeceğiz.

Şimdi herkesin aynı soruları var: Bu sorun nereden geldi? Neden? Sonrasında ne olacak? Aniden bu dünyanın farklı zevklerini takip etme gücümüzü kaybettik, asıl mesele hayatta kalmak ve biz ve çocuklarımızın bu dünyada barış içinde yaşaması.

Bu insanlığın eğitiminde çok önemli bir aşamadır. Virüs bizi bir daha aynı insanlar olmayacak şekilde eğitecek. Dört, beş veya altı ay içinde salgının azaldığını ve Koronavirüsün aramızda dolaşmayı bıraktığını düşünün, o zaman zaten farklı olacağız.

Bu arada, birbirimizi desteklemeli ve bu darbenin doğadan geldiğini açıklamaya devam etmeliyiz çünkü onun yasalarını ihlal etmekte ve bütünlüğünü ve küreselliğini bozmaktayız.

Doğayı yok ediyoruz ve sonuç olarak, istemeden tüm bu virüsleri ondan çekiyoruz ve onları açığa çıkmaya zorluyoruz. Doğaya bu şekilde muamele etmeye devam edersek, Koronavirüsten çok daha korkunç olan, daha birçok yeni virüsler olacaktır. Bu nedenle, başka bir seçenek yok, aramızdaki ilişkileri ve doğaya karşı tutumumuzu değiştirmeliyiz ve sonra her şey yerine oturacaktır.

Her şeyden önce, Koronavirüsün doğadaki insanlar tarafından yapılan dengesizliğin bir sonucu olduğunu anlamalıyız. Bu dengesizlik, insanlar arasındaki dostça bağların olmamasından kaynaklanmaktadır.

Bütünleyici bir sistemde var olmalıyız, bunun yerine tam tersini yapıyoruz ve birbirimizden uzaklaşıyoruz. Egoizm her zaman büyüyor ve giderek birbirimize karşı koyuyor. Küresel ayrışma sürecini durdurmazsak, daha da zararlı virüslerin ortaya çıkmasına neden oluruz.

Herkes insanlar arasında bağa ihtiyaç olduğunu kabul etmektedir, ancak bunu başarmanın mümkün olduğuna inanmazlar ve güzel bir rüya olarak düşünürler. Ancak, gerçek şu ki, bağ kurmak zorunda değiliz, sadece ona gelmeyi istemeliyiz.

Bağ özlemiyle, zaten çabalarımızı doğaya yatırıyoruz ve sonuç olarak doğa düzelir ve gelişir. O zaman virüsler de dahil olmak üzere her türlü bela, zararlı olmayı bırakacaktır.

“ COVID-19: Doğa Karşı Mı Koyuyor… Kesin Bir Şekilde Daha Fazla Bozulmuş Bir Dünya Sistemine Yanıt Olarak, Böyle Bir Salgın Kaçınılmaz Mıydı?” (Quora)

Koronavirüs salgını hakkında, insan toplumu olarak pandemiye yol açan şeyin birbirimizle egoist ve sömürücü bir şekilde ilişki içinde olmamıza doğanın tepkisi olduğu yönünde sık sık yorum yapılması nedeniyle, öğrencilerimden biri bana sordu:

İnsanların giderek daha egoist ve sömürücü hale gelmesi sonucunda biyolojik düzeyde bir virüs nasıl ortaya çıkabilir? Örneğin, bir ülke onu sömüren başka bir ülkeye misilleme yapmak istiyorsa, doğa ve virüsler, kişiden kişiye olumsuz tutumlarla nasıl ilişkilidir?

Çıplak gözle, aslında biyolojik seviye ve insan ilişkileri seviyesi ayrı gibi görünür.

Doğada her şey tek bir parçacıktan başladı. Bu parçacık başka bir parçayla, sonra başka bir parçayla ve böyle başkalarıyla bağ kurmaya başladı. Bir noktada, bu süreç atomları üretti ve böyle bir gelişme ile moleküller ortaya çıktı.

Çeşitli parçacıklar arasında enerji ve bilgi aktarıldığında yaşam ortaya çıktı. Bu süreç daha sonra, daha karmaşık yaşam biçimlerine dönüştü.

Başka bir deyişle, doğadaki her şey, en küçük parçaları bile özünde, tüm evrenle bağlantılı olacak şekilde yaratılmıştır.

Bu, tamamen bütünleşik sistem içinde, insan en karmaşık ve niteliksel olarak en yüksek seviyededir ve insan düşünceleri, tutumları ve ilişkileri doğanın diğer seviyeleri üzerinde en güçlü etkiye sahiptir.

İnsan düşüncelerinin doğanın diğer seviyelerini etkileme kapasitesi nedeniyle, Kabalistik bir deyiş vardır: “Her şey düşüncede açıklığa kavuşur.”

Düşüncelerimizin, tutumlarımızın ve ilişkilerimizin doğa üzerindeki etkisinin derecesini fark edemediğimizi anlıyorum ve bu nedenle şu anda katlandığımız Koronavirüs gibi olumsuz bir olgu bize geldiğinde, etrafında oynarken kazara çarptıkları kırık bardağı gösterip, kendi kendine düştüğünü söyleyen çocuklara benziyoruz.

Bununla birlikte, Koronavirüs hepimizi ortak bir küresel duruma zorlama şekliyle, milyonlarca insanın evde kalma emri altında olmasıyla, sonuçta bizi tek bir ağa bağlayan şey olarak, birbirimize olan düşüncelerimiz, tutumlarımız ve ilişkilerimizdeki tehlikeyi fark etmemize hizmet etmelidir.

Dahası, düşüncelerimizin, tutumlarımızın ve birbirimizle ilişkilerimizin, doğanın bize nasıl tepki vereceğini belirleyen en önemli ağ olduğu sonucuna varmak akıllıca olacaktır.

Böyle bir ağda denge yaratırsak, diğer yaşam seviyelerinin nasıl dengelendiğini göreceğiz. Yeryüzündeki cennete açılan kapılar – mutlak mükemmellik dolu bir dünya – sonra gözlerimizin önünde açılacaktır.

“COVID-19 Krizinin Olumlu Etkileri Nelerdir?” (Quora)

Michael Laitman, Quora Sosyal Medya Sitesinde: “COVID-19 krizinin olumlu etkileri nelerdir?”

Neredeyse dünyanın bütün kıtalarını kapsayan evde kalma emirlerinin getirdiği ekolojik faydalarının, çevre kirliliğinde ve karbondioksit emisyonlarında önemli düşüşler gibi etkilerinin yanı sıra COVID-19 krizinin bir diğer önemli olumlu etkisi de aşırı şişmiş egoistik, sömürücü ve çıkarcı etkileşimlerimizin, öfke dolu toplumsal bölünmelerin ve dünya savaşına yol açan gergin uluslararası ilişkilerin tekerine çomak sokmasıdır.

Ayrıca, evde kalınması emredilirken, şimdi her zamanki fare yarışımızdan sakinleşmek, hayatta en önemli olan şeyi yeniden düşünmek ve bu krizden daha iyi bir duruma çıkmak için doğanın nasıl çalıştığına dair daha derin bir bakış açısını öğrenmek için bizlere zaman verildi.

Esasen, bizler bu dönemi, şu anda birbirine bağlı ve birbirine bağımlı tek bir doğa sisteminin parçaları olarak farkındalığımızı yükseltmek için kullanırsak, bu hem kendimiz hem de genel olarak doğa için muazzam bir olumlu etki yaratacaktır.

COVID-19 krizi, doğanın birbirine bağlılığının ve karşılıklı bağımlılığının, insanlar arasında nasıl giderek daha fazla ortaya çıktığının en iyi örneğidir çünkü hepimizi ortak bir küresel soruna zorlamaktadır.

Bu nedenle doğadan öğrenmek, insani düşüncelerimizi, tutumlarımızı ve ilişkilerimizi, doğanın işlediği bütünleyici yola adapte etmek akıllıca olur.

Bu süreyi bağlarımızın niteliğini yükseltmek için kullanmakta başarılı olamazsak, o zaman doğanın mevcut pandemiyi veya diğer doğal afetleri yoğunlaştırmasıyla daha fazla darbeyle yanıt vermesini bekleyebiliriz.

İlke, doğanın birbirine bağlı ve birbirine bağımlı formuna göre, doğadaki insan seviyesi olarak, uyumlu ve barışçıl bir varoluşu yaşamak için, birbirimizle olan tutum ve ilişkilerimizde aynı formu almamız gerektiğidir.

Bu sıçramayı yapmak için özgür seçime sahibiz, çünkü başkalarına yarar sağlama söz konusu olunca,  kişisel yararlara istemeden öncelik veren egoist insan doğamız bizi, doğanın bütünü göz önünde bulundurmasına karşı muhalefete sokar.

Bencil yapımız, bizi, herkesin herkesten kazanç sağlamaya çalışarak işleyen bir toplum yaratmaya iten şeydi. Bununla birlikte, Koronavirüs pandemisinin ve dünyamızdaki diğer krizlerin başlangıcında gördüğümüz gibi, böylesine egoistik gelişme, artık bir sınıra ulaşmıştır.

Doğa şimdi, gelişimimizde daha ileri bir adım atma ihtiyacımıza bizi uyandırmaya çalışıyor: Yükümlülüklerimizi yerine getirmeyerek birbirimizle olumsuz ilişki kurduğumuz yerde, olumlu, destekleyici, teşvik edici ve düşünceli ilişkiler yürütmemiz için.

Doğa bize bu küresel şoku vererek, atı suya götürdüğü halde, yine de ata suyu içiremez. Bu yüzden, kendi özgür seçimimizi uygulayarak, olumsuz-egoist ilişkilerden olumlu ve karşılıklı düşünce içeren ilişkilere sıçramak zorunda kalacağız.

Doğanın tam bir integral sistem olarak nasıl işlev gördüğünü ve sistemdeki dengeye ulaşmak ve bu dengeyi korumak için her birimizin birlikte nasıl davranması gerektiğini öğrenirsek bu mümkün olur.

Esasen, kendimizi önemsediğimiz ölçüde başkalarını da önemsediğimiz bir duruma ulaşmamız gerekiyor.

Bu nedenle, evlerimizde kaldığımız zamanı, doğanın birleştirici ilkesi konusundaki farkındalığımızı yükseltmek ve ilişkilerimize uygulamak için kullanırsak, o zaman COVID-19 krizinin geniş kapsamlı olumlu etkilerini göreceğiz – daha önce hiç yaşamadığımız, insanlar arasında tamamen yeni ve uyumlu bir duruma geçiş.

Dünyanın Sonu Değil; İnsan Gelişimine İşaret Etme (Newsmax)

Küresel salgın tarihi boyunca en kötü salgınlardan biri Koronavirüs,  şiddetli hava koşulları, dünyanın farklı bölgelerindeki depremler hepsi kıyamet günü tahminlerini ve alarmı tetikleyen olaylardır.

Kıyamet dönemlerinde yaşadığımıza inanan bazı kişiler, vicdanlarını temizlemek için önlemler alıyor, hatta bir felakete hazırlanıyorlar. Kıyamet korkusundan, yakın zamanda bir İsrail vatandaşı, 15 yıl önce çaldığı 2000 yıllık bir taşı yetkililere geri verdi.  Amerika’da başkaları, dünyanın kaynaklarının tamamen tükeneceğinden korkuyor ve Taş Devri koşullarında yaşamaya hazırlanıyorlar. Ultra zenginler de peygamberlik dönemlerinde yıkımdan kaçmak için saklanıldığı gibi, sığınaklar ediniyor ya da uzak yerlerden tam donanımlı mülkler satın alıyorlar.

Mevcut acılar, toplam yok olma noktasına gelinceye kadar tahmin edilebilecek daha büyük bir acının belirtisi midir? Cevap,  hayır. Dünyanın sonu yoktur.  Madde yok olmaz, sadece daha iyi ve daha gelişmiş bir duruma dönüşür.

Doğadan Islah Edici Önlemler

Doğadan tehdit olarak gördüğümüz şeyler, aslında insanlığı ilerletmek, onu yok etmemek için ciddi eylemlerdir. Dünyada yayılan ve insanlığı korkutan Koronavirüs,  bir süreliğine çılgın hayatımızı durdurmak ve rotamızı yeniden düşünmek için doğadan bir işarettir. Cansız, bitkisel, hayvansal ve insan seviyelerinde doğayı kötüye kullandık ve zarar verdik, gezegenin sıkıp suyunu çıkarttık. Koronavirüs rutin olarak hasara yol açarak, yaptığımız her şeyin % 90’ının dünya için gereksiz ve zararlı olduğunu göstermektedir.

Hatalı davrandıklarında çocuklarına karşı, davranışlarını düzeltilinceye kadar onlara bağıran ve baskı yapan bir baba gibi, doğa bize birbirimize ve çevreye karşı egoist ve yıkıcı tutumlarımızı, çevremizin ve diğer insanların kişisel kazanç için sömürülmesine ve manipülasyonuna yol açan tutumlarımızı gözden geçirmemiz gerektiğini anlatıyor.

İnsan egosu, tüm vücudu bozana ve zayıflatana kadar sessizce kuluçkaya yatan bir hastalık gibi gelişir. Dengeyi sağlamak için vücudun günlük rutinini durdurması, yatakta kalması, dinlenmesi ve iyileşmesi, iyileşmek için gelecekteki adımlarını yeniden düşünmesi gerekir. Aynı şekilde, tek bir beden olarak hareket eden gezegen, COVID-19 aracılığıyla kendini koruma sistemini, aşırı şişmiş insan egoizminin hastalığından arındırma ve iyileştirme sürecini aktive etti.

Virüsün Bize Gönderdiği Mesaj

Virüs bize net bir mesaj veriyor: İnsan toplumu olarak bizler, bencil tüketim ve zararlı ilişkiler sebebiyle tüm unsurları arasında kesin ve uyumlu bir koordinasyonun hakim olduğu, doğanın senkronize işleyişine karşı başkalarını kontrol etmeye ve aşırıya kaçmamızdan dolayı hastayız. Bu dersi öğrenip kendimizi düzeltmeye başlayabilirsek, doğanın dengeyi geri kazandıran pozitif gücünü aktive edeceğiz.

Bireysel ve toplu olarak, düşüncelerimizin başkalarının yararına olup olmadığını ve buna göre davranıp davranmadığımızı dikkatle incelemeliyiz ve bu sayede mevcut krizi, kendi düşünce yapımızda ve başkalarıyla ilişkilerimizde değişiklikler yaparak tersine çevireceğiz.

Zengin ya da fakir, akıllı ya da saf, güçlü ya da zayıf, asil ya da sıradan bir vatandaş, pandemi aramızda hiçbir ayrım yapmaz.  Amaç, içinde yaşadığımız bütüncül ve dairesel sistemde hepimizin eşit olduğunu hissetmemizi sağlamaktır. Eşitliğimizi kabul etmek, insan toplumunu doğa ile daha uyumlu ve dengeli bir şekilde örgütlemek için önemli bir adımdır.

Olumlu insan ilişkileri kurmaya doğru hareket etmeyi reddeder ve bunun yerine mevcut krize yol açan önceki egoistik koşula dönersek, tamamen yeni talihsiz bir ıstıraba yol açacak üçüncü dünya savaşı gibi insan yapımı önemli bir felakete doğru gitmeyi bekleyebiliriz.

Bununla birlikte, tüm gelişmekte olan olayları birbirimizle daha iyi bir şekilde bağ kurma ve buna göre davranmaya başlama fırsatı olarak görürsek, daha fazla acının gelmesini engelleyebiliriz.

Kaderimiz, ihmalimiz ya da sorumluluğumuz ve olumlu eylemlerimiz ile belirlenecektir.  Bu nedenle, Koronavirüs ile mücadelemizin şimdiki ve hayati aşamasında, bu durumun nedenini açıkça anlamalıyız. Gerçek hastalığın kritik keşfi ve bilgisi – yıkıcı egoist doğamız – bizi ilaca yönlendirecektir: sosyal bağlılık hissini güçlendirmek. Böyle bir farkındalık, bildiğimiz yıkıcı ve dengesiz dünyanın sonuna neden olacak ve iyiliklerle dolu yeni, ahenkli dünyanın başlangıcını işaret edecektir.

Taçlandırılmış Virüs

Hükümetler, bu zor dönemi atlatmamıza yardımcı olmak için ne yapmalıdır? Hükümetler, özel bir rolleri olduğunu anlamalı ve düşüncelerini biraz değiştirmelidirler. Ve onlar, dünyanın geleceğinin tüm insanlar arasında küresel entegrasyonda yattığını bilmelidir ve hükümet bunun için çabalamalıdır.

Doğada, insanın en yıkıcı güç olduğunu herkesin anladığı bir eğitim sistemi kurmak, çocuklar ve yetişkinler için bu şekilde çalışma formları organize etmek gerekir. Ve bizler doğanın tüm parçalarını birbirine bağlayan kuvvet olmalıyız.

Neticede, akıllıyız ve iyi gelişmekteyiz, fakat tüm gelişimimizi kötülüğe dönüştürüyoruz, onu yıkıma yönlendiriyoruz. Bu nedenle, hükümetler değişmek zorunda; insanlar bunu onlara açıklamak zorunda kalacaklar.

Yeni virüsün, “Korona virüs” ismini alması tesadüf değildir; o, gerçekten kraliyet işi yapmakta, tüm dünyaya hükmetmekte ve hayatımızı bir kral gibi organize etmektedir. Onun saltanatının sonuçlarını göreceğimizi umuyorum yani yaşamlarımızdaki değişiklikleri.

Koronavirüs, her birimizi karantina altına aldı. Ama bize yarar sağlayacağını düşünüyorum. Bir araya gelerek bu izolasyonun üstesinden gelmeliyiz ve her şeyin üzerinde, sanal olarak, uzaktan.  Ve birbirimizi nasıl tolere edeceğimizi, içsel, zihinsel olarak nasıl bağ kuracağımızı ve bir araya geleceğimizi öğrendiğimiz ölçüde,  evlerimizden ayrılabileceğiz ve başkalarıyla bağ kurabileceğiz.

Uzakta kalmamızı zorunlu kılan bu durum, bizim avantajımıza çalışacak, yaklaşmamıza seçici bir şekilde yardımcı olacaktır. Komşumla iyi ilişki kurabildiğim kadar, ona yakınlaşabileceğim- ondan para kazanmak için değil, iyi ilişkiler kurmak için.

Hep birlikte yeni bir insanlık inşa edebilmek için bunun herkese öğretilmesi gerekir. Ve sonra gerçekten iyi, sonsuz ve yaşamaya değer mükemmel bir dünya önümüzde açılacak.

Bana bir yıl içinde dünyayı nasıl gördüğümü, ona ne olacağını soruyorlar? Her zamanki gibi iki alternatifimiz var: ya dünya Kabala İlminin neden bahsettiğini,  birleşme sağlama ihtiyacını dinlemez, dünyayı yıkıma sürükleriz ya da değişiklikler yine olacaktır.

Eğer dünyaya Kabala İlmi aracılığıyla bakarsanız, dünyanın ıslaha nasıl yaklaştığını görebilirsiniz.

Fakat ondan soyut olarak bakarsanız, dünyanın nasıl değişemediğini görebilirsiniz. Ama birlikte çalışmaya çalışacağız; aksi takdirde çok kötü olacak. Umarım yine de doğru birleşme metodolojisini tüm insanlığa aktarabiliriz.