Category Archives: Dünya

Koronavirüs: Doğa Bizimle Başa Çıkacak

Soru: Virüsten ölüm oranı% 3 ila % 5 arasındaysa, belki bu % 3 ila % 5’in ölmesine izin vermek daha mı doğrudur? Yani, tüm süreçleri durdurmamak ve tüm dünyayı karantinaya göndermek, nüfusun % 3 ila 5’in ölümünden daha korkunç ve daha kötü olabilecek uzun bir krize neden olur.

Cevap: Birini diğeriyle ilişkilendirmezdim. Dünyaya tamamen farklı bir şekilde bakıyorum. Bir yandan, virüsün neden olduğu: insan vücudunun düzgün işleyişinin bozan bir hastalık var. Ve sonrasında kişi ölür.

Öte yandan, bu hastalığın insanlarda neden olduğu korku var. Aynı zamanda, insanlar korkudan, evlerine saklanıp ve birbirlerinden uzaklaşırlar. Üst yönetim açısından, biri diğeriyle ilgili değildir.

Bir yanda gönderilen virüs, diğer yanda da ona eşlik eden korku. Hepsi bu kadar. Ama belki de virüs olmadan tek başına korku yeterli olur muydu? Hayır, bir sebep olmalı.

Ayrıca virüsü korku olmadan göndermenin de bir anlamı yoktur. Ne için? Bunun, birinin diğeri ile kombinasyonuyla yapıldığı için. Dahası, bunlar doğada tamamen farklı iki sistemdir: korku ve paniğe neden olan problemler ve daha sonra hastalığa neden olan problemler.

Korku ve panikte iyi olan nedir? İnsanlığı kesinlikle gereksiz, çirkin ekonomik, politik ve maddi gelişmeden durdururlar.

Bu noktada insanlar kendilerini silkeleyip: “Ne yapıyorum? Buna ihtiyacım var mı? ” diye düşünebilirler. Bilinçsizce, ürettiğimiz ürünlerin % 50 ila % 70’i gereksizdir. Yani bizler duracağız ve bunu yapmayacağız.

Şimdi, birçok aile evde otururken, ailemize bakalım ve çocuklarımızın nerede zaman geçirdiği, ne yaptığı ile ilgili düşünelim. Ve tüm aile, evde ne zaman bir araya geldi? Ne zaman birlikte oturdular? Şimdi aniden, bir şekilde yaklaşmaya başlıyorlar. İlk başta ayrı odalarda, alışkın oldukları gibi farklı köşelerde otururlar. Ve sonra birbirleriyle konuşmaya başlarlar, hatta birlikte bir şeyler oynarlar. Sonuçta, zaman var ve bir fırsat var.

Her şeyi ne kadar değiştirdiğini görüyor musunuz? Dünyamız değişiyor! Bu nedenle, virüsün gerçekten iyi olduğunu söylüyorum. Tüm insanlığı silkeleyecek.

Bunca zaman gökyüzüne duman yaymaya devam etseydik, o zaman virüsten çok daha fazla insan ölürdü. Diyorsun ki: “Virüs bin kişinin hayatını aldı.” Ancak bu günlerde yaratmış olacağımız hava kirliliğinden dolayı, çok daha fazla insan ölecekti. Şimdi, biraz daha fazla küresel olan şeylere bakalım ve burada tamamen farklı hesaplamalar yapılabileceğini göreceksiniz.

Ve biraz ileriye bakarsanız, bu virüsün yardımıyla, gereksiz üretim, gereksiz bağlar, uçuşlar ve diğer tüm şeyleri reddederek, belki nazik bir anne gibi, güzel yaşlı Dünya’mızın çiçek açmasına, duyarlı ve sevgi dolu olmasına yardımcı olacağımızı anlayabilirsiniz. Bunda kötü olan nedir? Neden dünyaya bu kadar dar bir bakışla bakıyorsunuz?

Tüm sistemi daha açık bir şekilde kucaklayın. Dünyanızı yücelten gücün: “Düşünün, ne ile bu kadar meşgulsünüz?!” diye kendinizi silkelemenizi sağladığını anlayın.Bu, bilge virüsümüzün yaptığı şeydir. Doğada hiçbir şey boşuna olmaz. Her şey sadece biz insanları doğru bağa getirmek, nazik ilişkiler kurmak, böylelikle egoizmimizi kötülük olarak fark edip, iyiliğe dönüştürmek içindir. Ve bu olacaktır. Sizi temin ederim.

Doğa bizden daha güçlüdür. Arka ayaklarının üzerinde duran bir köpek gibi, bizi nasıl ayağa kaldırabildiğini görüyorsunuz. Ve bizler hazırız. Bugün insanlığın virüse nasıl tepki verdiğine baktığımda, muhtemelen bu insanlığın güzel, iyi bir geleceğe sahip olabileceğine, doğanın bizimle başa çıkacağına inanmaya başlıyorum.

Yeni Bir Hayata Giriş Açık

Koronavirüs hayatlarımızı 180 derece değiştirdi ama kesinlikle onun sayesinde yaşama doğru bir şekilde bakmayı öğreniyoruz. Hayatın anlamı, sabahtan akşama kadar koşmakta, farklı işler çevresinde dönmekte ve tüm egoist arzularımızı ve eğilimlerimizi yerine getirmek için çabalamakta değildir.

Çilecilik’i savunmuyorum ama onunla birlikte yaşamın özüne ve amacına ulaşırsak doyum elde etmek mümkündür ve bu bizim için ana şeydir. Bu nedenle, hayata karşı tutum, her şeyden önce, bizi nereye götürdüğünü keşfetmek istediğimiz şekilde olmalıdır.

Pandemi sırasında, olumsuzluklardan kurtulmak ve hayata olumlu bakmak nasıl mümkün olabilir? Eğer insan, doğanın kendisi için ne hazırladığını anlarsa, insanlığın çok olumlu ve umut verici bir bakış açısıyla karşı karşıya olduğunu düşünüyorum.

Ya da tam tersine, doğa ile mutabık kalmazsak, acı çekeceğiz.  Ve doğa, bize hayatla nasıl doğru bir şekilde ilişki kuracağımızı öğretecek.  Bizler olgunluğa ulaştık ve yetişkinler olarak yeni bir yaşam dönemine giriyoruz.

Yaşamın, bilinmeyenin korkusu, olumlu bir bakış açısı olabilir mi?  Korkmamız gerektiğini düşünmüyorum çünkü şimdi büyümüş ve meslek sahibi olmuş ve hayatımızı yetişkin insanlar olarak inşa etmek zorunda olan, çocuklar durumundayız.

Adam (gever), “üstesinden gelme” – “hitgabrut” kelimesinden gelir çünkü bir adam tüm zorlukların ve problemlerin üstesinden gelir ve hayatını inşa eder: evlenmek, bir ev inşa etmek, çocuk doğurmak ve onlara gerekli her şeyi sağlamak zorundadır.

Hayatımızın bu dönemiyle böyle bir ilişki kurmalıyız, böylece asıl şey, zengin olma, farklı işletmeler açma ve dünya çapında uçma isteği olmaz.  Bütün bunlar mümkün ama asıl mesele, bizim bütün bunları ne için yaptığımızı anlamamızdır.

Yaşamın özüne, onun, kendimize dünya üzerinde yeni, ıslah olmuş bir insanlık inşa etmek olan amacına nasıl ulaşacağımızı bilmeliyiz. Ve çocuklar gibi oynadığımız, birbirimizle yarıştığımız eski formda değil, onları, anlamla dolu başka bir mükemmel ve ebedi yaşama giriş olarak algılamak için, kendimizi ve hayatlarımızı ciddiye alma formunda.

İnsanlık büyüdü ve yetişkin bir şekilde davranmalıdır; Koronavirüs bizden böyle bir davranış talep etmektedir. Hayatımızı daha ciddiye almak için bir çağrı olarak bununla bağ kurmalıyız. Bugün bizim için hayatın amacı haz almaktır.  Ve yarın, yaşamda, bu hayatı ebedi yapmaya dayanan, yeni bir amaç keşfedeceğiz.  Doğanın bizden talep ettiği şey budur.

Koronavirüs Komünist Planı

Soru: Toplum nasıl olmalı? Komünist mi olmalı?

Cevap: Evet, ama bir zamanlar eski Sovyetler Birliği’nde olan ya da Karl Marx’tan okuduğumuz tür komünizm değil. Eşit özgür insanlardan oluşan bir toplumdur.

Doğa, bizden Yaradan’a benzememizi ister. Komünizm dediğimizden başka herhangi bir tür bağla, Yaradan ile benzerliğe ulaşamayız. Ancak Sovyetler Birliği’nde yayılan türde komünizmden değil, tamamen farklı, özgür, doğru bir şekilde birbirine bağlı insanlardan oluşan bir toplumdan bahsediyoruz.

En önemli şey eğitimdir. O günlerde Sovyet Rusya’da çok şey söylendi, ama kimse bu konuda hiçbir şey yapmadı, hepsi gösteri için yapıldı. Dolayısıyla, küresel toplum olarak, eğitimi doğa ile uyumlu bir şekilde düzenlemeliyiz.  İyi ya da kötü olduğu için değil, kendimizi mantıksız davranışlarımızdan kaynaklanan, doğal afetlerden ve darbelerden koruyabilmemizin tek yolu bu olduğu için.

Bizlerin çevreyi kirletmemiz bir yana, birkaç hafta içinde bile düşüncesizce ve aşırı üretimlerimizden biraz sakındık, doğanın ne kadar çabuk iyileşmeye başladığını gördük.

En önemli şey, doğanın bizleri hala birbirimize doğru bir şekilde davranmaya yani hayvan gibi değil insan gibi, tek ortak insan toplumu gibi hissetmeye zorlamasıdır. Bundan kaçamayız.

Eminim ki bu virüs tam anlamıyla yok olmayacak, gerçi şimdi ortadan kaybolmak üzere olduğunu söylüyorlar. Ben buna inanmıyorum. Size doğrudan söylüyorum, normal bir hayata başlayabilmemiz ve her şekilde normale dönebilmemiz aylar alacak gibi görünüyor. Bu nedenle, doğru etkileşime nasıl ulaşılacağı hakkında düşünmek zorundayız. Bu bizim tek sorunumuz.

Tüm doğa bütünsel, kapalı bir sistemdir. Biz insanlar, onunla niteliklerimiz veya bağlarımızla korele olmadığı sürece, doğa bize darbe üstüne darbe getirmeye, bizleri dışarıdan sıkıştırmaya devam edecektir. Sonuçta, ne kadar gelişmiş olursak, bizi o kadar aldatır ve ona doğru bir şekilde tepki vermeye ve aramızda nazik, karşılıklı insani ilişkileri yaratmaya zorlar.

“Koronavirüs Modern Kültürü Nasıl Etkileyecek?” (Quora)

Koronavirüs yeni bir zamanda, birçok değişiklikle yeniden geri döndü ve bu değişiklikler de yeni bir kültür biçimi gerektirecektir.

Koronavirüs dönemi, sosyal mesafesi ve evde kalma emirleriyle,  yaşamda vazgeçilmez olanı ve olmayanı, yaşamsal olan şeyleri nasıl güvenceye alabileceğimizi ve yaşamın zorunlu olmayan yönlerini bir kenara bırakmamız gerektiğini vurgulayarak, yeniden değerlendirmemizi sağladı, ayrıca kültürümüz de büyük bir yeniden düzenlemeye maruz kalacaktır.

Örneğin, iyi görünüm ve cömertlik tasvirleriyle sosyal medya şöhretliğine yükselen yıldızların, genel olarak insanlar daha anlamlı etkileşimler arayacağı için, şöhretlerini kaybedecekleri bir gelecek kültürü bekliyorum.

Ayrıca, önde gelen kültürel figürlerin, topluma son derece katkıda bulunan ve bölünme üzerinde birlik değerlerini koruyanların, insanların başlıca örnekleri olacağı bir gelecek görüyorum.

Sanatçılar, müzisyenler, yazarlar ve medya yaratıcıları, öncelikle insan toplumu arasında birliği canlandırmayı ve ilham vermeyi amaçlayan öğeler yaratacaklar.

Sanat, film ve müzik yaratmaya yönelik parasal teşvikler azalacak, ancak sosyal teşvikler artacak ve kültürel figürler şu anda olduğundan çok daha verimli ve daha mutlu sosyal yaşamların tadını çıkaracak.

Kısacası, yeni bir kültür, nihayetinde kendimize fayda sağlamak için başkalarına fayda sağlamayı yeniden ön planda tuttuğumuz, yeni bir paradigma değişimine sığacaktır. Öncelikle kişisel çıkarlarını yerine getirmek isteyen yaratıcıların kültürü yerine, herkesi olumlu bir birleştirici atmosfere çekecek yeni bir kültürün çiçeklendiğini göreceğiz.

Koronavirüs ve Yaradan

Soru: İnternette İtalya’da bir doktordan bir mektup yayınlandı: “En karanlık kabuslarda bile, üç hafta boyunca hastanemizde olanları görebileceğimi ve deneyimleyebileceğimi asla hayal edemezdim. Kabus büyüyordu.

İlk başta birkaç hasta, sonra düzinelerce ve sonra yüzlerce hasta vardı. Ve şimdi artık doktor değiliz, nakil hattındaki ayırıcılarız. Ve kimin yaşayacağına ve kimin eve ölüme gönderileceğine karar veriyoruz.

İki hafta öncesine kadar meslektaşlarım ve ben ateisttik. Bu normaldi; çünkü biz doktoruz ve bilimin, Tanrı’nın varlığını dışladığını biliyoruz. Şimdi itiraf etmeliyiz: Biz insanlar olarak sınırlarımıza ulaştık, daha fazlasını yapamayız. Ve biz yorulduk, iki meslektaşımız öldü ve diğerleri enfekte oldu. ”

Cevap: Üst güç, üst plan, üst öngörünün yolu ona gösterildi ve bu Yaradan’dan geliyor. Yani, kendiniz dışında başka bir üst güçten çünkü kendinizi bir usta olarak gördüğünüz. Şimdi dünyadaki herkesin önünde Kendisini gösteren ve tezahür ettiren başka bir usta var. Ve dünyadaki her insan bir şekilde kendisinin “Tanrı’nın altında yürüdüğünü” hissediyor.

Ve bu iyidir. Ancak herkes kendi fikirlerine sahiptir. Temel olarak, bunlar o kadar kaba, ilkel fikirlerdir ki, onlar ile ilgili konuşmamak, Tanrı’nın kim olduğunu düşündüklerini söylememek daha iyidir. Ama yine de, bu ileriye doğru bir adımdır.

Kişi artık “Kendi kendine düştü; kendi kendine kırıldı.” diye, tekrar eden küçük bir çocuk gibi değildir: Artık şöyle der: “Hayır, burada bir üst öngörü var; biraz irade var, biraz güç var. Kendi kendine olmadı, ben de yapmadım – yönetildim. ” Yani, burada ileriye doğru bir adım vardır.

Soru: Bunun çıkmazda olan ve ne yapacağını bilmeyen bir adamın çığlığı olduğu açıktır. Peki, Yaradan’la, doğa ile olan bu bağlantı nasıl kurulur? Nasıl?

Cevap: Bir kişi bunu istemelidir. Cidden istemelidir. Ve sadece bu şekilde Yaradan’a gelecektir.

Soru: Acı çekmeden, zorlanmadan bunu nasıl isteyebilir?

Cevap: Acı çekmeden istemek imkansızdır. Eninde sonunda aldığımız, özümsediğimiz ve anladığımız her şeye, ne yaparsak yapalım, acıyla ulaşılır.

Yorum: Ama bunun içinde üst bir insanlık yoktur, bunun içinde nezaket yoktur.

Benim Cevabım: Bu sizin anlayışınıza göredir. Ve bunun başka türlü olamayacağını iddia ediyorum, çünkü aksi takdirde doğru bir arzuya sahip olmayacaksınız, hiçbir arzu olmayacaktı ve anlayış için bir temel olmayacaktı. Sonuçta, kendinizden zıt bir şekilde edindiğiniz her şey ile Yaradan’a ulaşırsınız.

İnsanın dışında sadece Yaradan vardır. O’nu nasıl sezebilirim/farkına varabilirim, sadece O’nun burada etrafımda koyduğu şeylerden değil, Kendisinden? Bunu yapmak için gerçekten çaba göstermem gerekir.

Ve sizler: “Hayır, kendiliğinden olsun.” demektesiniz. Kendiliğinden olmayacak. Bunun için bir arzunuz olmayacak. Bir niyetiniz, bir arzunuz, bir özleminiz, bir acınız olmalı. Ve Yaradan’dan sürgünde olduğunuzu ve aniden O’nu ifşa etmeye başladığınızı hissettiğinizde, Yaradan’ın şunları söylediğini göreceksiniz: “Peki, buraya gel! Seni uzun zamandır bekliyorum! ”

Ve çocuklarla nasıl davranıyoruz? Aynı şekilde değil mi? Onların içinde biraz arzu, biraz özlem, bir şey uyandırmak istiyoruz. Bu ortaya çıktığında ise, hemen onları yerine getirmek için harekete geçiyoruz.

Soru: Biraz aydınlatmak, biraz açmak neden mümkün değil?

Cevap: Yaradan’ın şimdi insanlara yaptığı şey budur. Bu mektubu yazan doktor bize söylediği şey budur.

Yorum: Hayır, o bunu acı çekmeden yapıyor.

Benim Cevabım: Elbette. Ve bunu başka bir kişiye nasıl açıklarsınız?

Yorum: Bu, sanki bir insana önünde ışık ve mutluluk olduğunun ifşa olmasıdır.

Benim Cevabım: Ve aynı zamanda o, hiçbir şey hissetmez çünkü bunun için bir arzusu yoktur, acı yoktur, ızdırabı yoktur.

Tüm film senaryoları da acı çekmeye dayanmaktadır. Senarist insanların içinde acı çekmeyi, özlemleri, bir çeşit anlayışı uyandırır. Kısacası eksikliği. Ve sonra, bu eksiklik nedeniyle, onları doldurur, onlar da gerçekten hissettikleri eksiklik ölçüsünde haz alırlar.

Yorum: O zaman kişiye, şimdi nasıl yaşayacağı, onun etrafında meydana gelen bu acı ya da evde olduğunda korktuğu zamanlar konusunda bazı tavsiyeler verin! Her zaman soruyorum; çünkü temelde bir insanı meşgul eden şey budur.

Benim Cevabım: Oturmayı ve ağlamayı bırakın. Yaradan’ın size karşı tutumunu ve O’na karşı sahip olmanız gereken tutumu bulmak için çok çalışmalısınız. Hepsi bu.

Soru: Lütfen bize Yaradan’ın ne olduğunu söyleyebilir misiniz? O benim için nedir?

Cevap: Yaradan mı? Çok basit. Yaradan, kesinlikle var olan her şeyi içeren bir güçtür.

Soru: Yani bu, bu gücün içinde olduğumu hissetmem gerektiği anlamına mı geliyor?

Cevap: Elbette. Coğrafik veya geometrik olarak kendinizi bir yere koymak istiyorsanız, bu gücün içine koyun.

Soru: Ve onunla anlaşmalı mıyım?

Cevap: Onu anlamak istiyorsanız ve etkileyebileceğinizi umuyorsanız; o zaman onu bilmeniz, çalışmanız gerekir. Farkında olmalısınız ve onun sizinle nasıl çalıştığını anlamalısınız. Ve sizler, küçük bir çocuk olarak, sizden ne istediğini anlamıyorsunuz. Sizden ne istediğini öğrenmelisiniz. Ve o zaman üst yönetimle uyumlu olarak hareket edeceksiniz.

Soru: Peki benden ne istiyor?

Cevap: Daha akıllıca büyümenizi, olgunlaşmanızı, Yaradan’ı anlamaya başlamanızı, O’nunla doğru şekilde etkileşim kurmanızı istiyor.

Soru: Etraftaki diğer insanlarla iyi ilişkiler kurmaya başlama noktasına gelirsem, bu bir adım mıdır?

Cevap: Elbette! Bu ileriye doğru bir adımdır.

Yaradan gizlidir, böylece kendinizi O’na nasıl ayarlayacağınızı açıkça anlayabilirsiniz. Etrafınızda çok sayıda fırsat yaratıldı. Yeryüzünde yaratılan varlıklarla doğru ilişkiyi bulana kadar yani cansız, bitkisel, hayvansal ve insan maddesine doğru bir şekilde davranana kadar, Yaradan ile doğru bir şekilde ilişki kuramayacaksınız.

Soru: Ve sadece acı çekmek mi beni buna itebilir? Sadece acı mı, başka bir şey yok mu?

Cevap: Acı çekmek farklı olabilir. Küçük, büyük, şiddetli veya tatsız olabilir. Kendinizi, Yaradan’la bir iletişim kurmak için ayarlayacağınız ölçüde, her şey size bağlıdır.

Soru: Bir insana şefkat duymak, sizin için ne ifade ediyor?

Cevap: Bu, onu Yaradan ile bağa getirmek anlamına gelir. Bu benim amacım. Sadece bunu tam olarak uygulayamadığım için üzgünüm. Muhtemelen hem ben bunu yapamıyorum hem de insanlar buna hazır değiller. Ve Yaradan kendisini daha fazla ifşa edemez. Bu, yükselmemiz gereken minimum seviyedir – bugünün Yaradan ile etkileşimi.

Yorum: Bazı yorumlarda virüsü hoş karşılamakla suçlanıyorsunuz. Bütün dünya virüsle savaşıyor ve aniden şöyle diyorsunuz: “Hayır, hadi ona teşekkür edelim”.

Benim Cevabım: Eğer insanlar acı çekmelerine neden olan virüsten kurtulmak istiyorlarsa, birleşmeleri gerektiğini anlamalıdırlar. Hepsi bu. Başka hiçbir şey! Birleşmek! Ve o zaman virüs yok olacak, uçup gidecek. Dahası, birliğimize yardımcı olacak.

Soru: Sorun şu ki, biz egoistler için birleşmek neredeyse imkansızdır; bu zaten retorik bir sorudur. Olduğumuz gibi nasıl bağ kurabiliriz?

Cevap: Yaradan’dan bunu talep etmeliyiz. Tabii ki, buna gücümüz yok. O, bilerek bize bu gücü vermedi! O diyor ki: “Ben kötülüğü yarattım! Onu iyiye dönüştürmek ister misiniz? Lütfen Benden talep edin.”

Soru: Yazan doktorun son ağlaması: “Bu dünyada değersizliğimin farkındayım ve son nefesimi, başkalarına yardım ederken almak istiyorum” bu bir erkek için bir tür ifşa mıdır?

Cevap: Elbette. Bununla zaten kendi içinde çok şeyi telafi ediyor.

Soru: Yani, kişi aniden hayatının başkalarına ait olduğu arzusunu ifşa ederse, bu Yaradan’a doğru bir adım mıdır?

Cevap: Evet. Kesinlikle çünkü bu acıyı görür ve insanlara yardım etmek ister ki bu tür eğilimler, onlara yönelik bu tür hareketler onun içinde gelişir. Bu büyük bir ıslahtır.

Bu amaçla bizlere acı verildi: Böylece kendimizi onların üzerinde, birbirimize doğru şekilde yönlendirebiliriz.

Twitter’da Düşüncelerim / 26 Haziran 2020

Hastalık Kontrol ve Önleme Federal Merkezler müdürü Dr. Robert Redfield, COVID’in “bu ulusu dizlerinin üstüne getirdiğini” söyledi – Covid-19 krizine yapılan harcamanın muhtemelen 7 milyar doları aşacağını da sözlerine ekledi.

Benim yorumum: Tüm bunlar basitçe yeni bir şekilde yaşamaya başlamak yerine, tüm bunlar sadece ihtiyaçları sürdürür.

Ancak mantık üstü inana kendimizi ihsan etme derecesine, Bina’ya, Yaradan’ın realitesine girerek O’nun dünyasına yükseltiriz.

Mantık üstü inanç, realiteyi kendi egoistik mantığımız aracılığı yerine Yaradan’ın gördüğü şekilde görmemize izin verir. Yaradan bizi kasıtlı olarak, içinde kendimizi ve dünyayı algıladığımız egoizmde yarattı.

Bu niteliğe girdiğimizde bize ilişkin bu inançtır, mantık-egoizmimizin üstünde.

Mantık üstü inanç, kendini kandırma ya da fantezi değildir daha ziyade bizi gerçeğin dünyasına aktarır. Kendimizi Yaradan’ın dünyasında görürüz, her şeyi Onun gözlerinden, Bina’nın niteliğinden, ihsan etme, Yaradan’ın niteliğinden görürüz.

Egoizmi ıslah ettikten sonra perde, kısıtlama aracıyla, ışığı yansıtır, ihsan etme derecesine yükselir, “mantık üstü inanç”, “almanın üstündeki ihsan etme”, bir kişi Yaradan tarafından yaratılan asıl realiteyi Yaradan tarafından hissedildiği gibi görmeyi ve hissetmeyi hak eder.

Darbeler ve ızdırap sonunda bizi egoizmimizden ayrılmamız gerektiğine ikna edecektir. Ama başka, daha başarılı bir yol var. Sonuçta, biz egoistiz – egoizmimize karşı gidemeyiz yani kendimize karşı. Bu nedenle yukarıdan bir kuvveti, ıslah eden ışığı çekebiliriz.

Dünyaya ego-mantık aracılığıyla bakıyoruz. Yaratan bizi bilerek egoizmde yarattı. Mantık üstü inançla, kendimizi Yaradan’ın vizyonuna, O’nun dünyasına, O’nun gerçeklik algısına girerek ihsan etme derecesine, Bina’ya yükseltiriz.

“Koronavirus Felaketinden Sonra İnsanoğlunun Bir Sonraki Adımı Ne Olmalı?” (Quora)

Gelecekteki eylemlerimiz ve ilişkilerimiz, iki ana temel koşulu takip etmelidir:

  • Yaşamlarımız için vazgeçilmez olmaları, yani hayatın vazgeçilmezleri hayatımızı rahat ve niteliksel kılan her şeydir.
  • Başkalarına veya ekolojiye zarar vermemeleri.

Toplumumuzda yeni bir eğitim biçimi uygularsak, bağlarımızı nasıl zenginleştireceğimizi öğrendiğimizde ve odağımızı, kişisel faydadan topluma nasıl fayda sağlayabileceğimize ve katkıda bulunabileceğimize çevirdiğimizde bu koşulları yerine getirebiliriz.

Böyle bir eğitim biçimini ne kadar erken fark edersek, birbirimizle daha iyi bağlar kurarak, iyileştirilmiş yaşamları o kadar çabuk yaşayacağız.

Koronavirüs Sonrası Toplumsal Huzursuzluk Tehlikesi, Bölüm 3

Uluslararası Çalışma Örgütü, Koronavirüs’ün mesleklerin yarısını ortadan kaldırabileceğini ve yaklaşık iki milyar insanın işsiz kaldığını yayınladı. İki milyar aileyi hiçbir imkan olmadan nasıl besleriz?

Çalışmayı doğru bir şekilde organize edersek ve emeğin meyvelerini adil bir şekilde dağıtırsak, herkes için yeterli olacaktır. Bütünsel bir toplumda yaşayan bir insan, kendini iyi ve rahat hissedecektir.

Ancak bunu başaramazsak, hayatta kalmak için başkalarıyla paylaşmanın daha iyi olduğunu kabul edene kadar, bizi karantinada evde oturmaya zorlayacak ve daha fazla insan hayatı t alacak virüsler tarafından yeniden saldırıya uğrayacağız. Bunu öğrenmek çok zor olacak.

Birçok ülkede huzursuzluk başladı: Lübnan’da bankalar yanıyor, ABD’de silahlı gösteriler düzenleniyor. Şiddetin patlak vermesi riski giderek artmakta. Egoizm öfkeyi körükler, Amerikalıların silah mağazalarından tüm silahları satın almış olmalarına şaşmamalı.

Şimdi sokaklara çıkacaklar ve hesaplaşacaklar, ilk önce hükümetle. Devletin nimetiyle süper zenginlerin ceplerine geçen devasa para miktarlarına dayalı olarak, ciddi bir ayaklanma olacak.

Açıkça, malların bölünmesi bile, aşılanması gereken yeni, sosyal olarak ilerici bir zihniyet gerektirir. Herkes, birbirimize yakınlaşmadıkça ve daha nazik olmadıkça, kendimizi birbirimizden uzaklaştırmamız gerekeceğini ve hem doğal hem de insan yapımı ciddi darbeler ve felaketler alınacağını net bir şekilde görmeli.

İnsanları daha genel, bütünleştirici bir şekilde düşünmeye ve birbirimize bağımlılığımızı hissetmeye ne zorlayabilir? Acı, hastalık ve ölüm karşısında herkes, dinlemeye ve dünyamızın saklanacak yeri olmayan, bütünsel, kapalı olduğunu doğrulamaya hazır olacak. Bu nedenle, herkesin eşit olması ve ortak bir ailenin parçası olarak hissetmesi için, birbirimize bu şekilde davranmak zorundayız.

Koronavirüs’ün yok olmasını ummak için hiçbir neden yoktur. Bu virüs değilse, başka bir virüs gelecek ve tıpkı bugün cansız, bitkisel ve hayvansal seviyelerinde olduğu gibi, bizi doğanın ortak bütünlüğü ile bağlanma noktasına getirecektir.

Epidemiyologlar, bu pandeminin en az bir buçuk ila iki yıl daha süreceğini tahmin ediyorlar. Yani Koronavirüs kalmak için burada, eğer değilse de, sonuncudan daha iyi olmayan başka bir virüs gelecek.

İnsanlık yine de kendi tarafına doğru çekmeye ve kendi ihtiyaçları için devleti daha fazla sıkıştırmaya çalışmak yerine, egoizmini bastırmak ve herkesin eşit ve destekleyici olduğu, daha yuvarlak bir toplum biçimini benimsemek zorunda kalacak.  Bu sadece daha yeni, daha kötü virüslerin görünümünü teşvik edecektir.

Bu konuda çok iyimserim çünkü darbeler düşünmemize yardımcı olur. Tehlike karşısında dünyanın nasıl durduğunu görüyoruz. Yeni virüsler bizleri daha da birleştirecek ve bize, doğru bağa, karşılıklı bütünsel sisteme giden yolu gösterecektir. Bizim bağ sistemimiz iyi ve doğru hale geldiğinde, tüm virüsler zararlıdan faydalıya dönüşecektir. Hepimiz iyi şanslar!

Doğa Acımızı Hisseder Mi?

Soru: Bir Kabalist doğayı nasıl algılar? Onu, zeki, mantıklı ve duyarlı bir şey olarak mı hisseder?

Cevap: Tabii ki, çünkü bizler onun bir parçasıyız.

“Doğa” veya “Yaradan” olarak adlandırılan ortak bir alanın içindeyiz. Bu bağlamda, artık onun bir parçasıyız. Bu nedenle, bir Kabalist, Yaradan ile birleşmeye girdiği için, doğa ile nasıl bağ kurulacağını, kendini nasıl ayrılmaz bir parçası haline getireceğini düşünür.

Soru: Doğa acımızı hisseder mi?

Cevap: Elbette. Doğa bizi hassas ve mantıklı varlıklar olarak yarattıysa, neden bu özelliklerden mahrum edilmeli?

Yorum: Ama doğa insanın canını yakıyor.

Benim Yorumum: Doğanın da canı yanmaz mı? Sadece sizler hissetmiyorsunuz. Sonuçta, başka bir kişinin acısını da hissetmiyorsunuz.

Bir Onluda Milyarlarca İnsan

Soru: Bir onluda çalışmak tüm insanlığı etkileyebilir mi?

Cevap: Küçük bir onlu ile tüm insanlık arasında hiçbir fark yoktur. Onludaki eylemlerimizle daha yüksek bir gücü uyandırırsak, o zaman bu sayede tüm dünyayı etkileriz. Bu, bir onlunun bile kendi içinde gerçekliğin tüm parçalarını içerdiği integral sistemin özelliğidir.

Onluyu, daha yüksek ışıkla pompalarsak, o zaman genişler ve tüm insanlığın boyutu da artar. Her bir dostta bir milyar insan olduğunu hayal edin. Dünyada sekiz milyar insan var ve bunların hepsi, Yaradan’ın (Keter) ve Malkut’un noktası hariç, bu onlunun içindedir.

Bizler ilerledikçe, bu onlu içindeki tüm gerçekliği ifşa etmeye başlarız, tüm insanlık, tüm dünyalar, her şey onun içindedir, sadece içine daha derine nüfus etmek zorundasınız.