Category Archives: Bayramlar

Twitter’da Düşüncelerim / 7 Ekim 2020

 

Yaradılış amacına bu formda ulaşamazsınız, çünkü İbrahim’in niteliğinde yaratılış niteliği yoktur, haz alma arzusu …

Sukot bayramı, ruhun inşasının başlangıcıdır. Ruh, İbrahim’in (Hesed, ihsan etme) niteliğinden başlar, tüm yaratılanlar için sevgiye yönelik açık bir kalp, onların faydası için.

İbrahim, Hesed niteliği, Yaradan’ın yarattığı tüm alanı doldurur. Yaradan, tüm yarattıklarını O’nun ile sevgi ve birlik içinde birleşmiş görmek ister. Yaratılış, ancak İshak’ın doğumundan sonra ortaya çıkar – İbrahim’in ihsan etme niteliğine bağlı haz alma arzusu.

Ardından, İbrahim’in niteliği olan Hesed’i, mantık üstü inanç yoluyla İshak’ın niteliği olan Gevurah ile birleştirmek.

İnsan, içinde tüm değişiklikleri yaşamalıdır: Hessed niteliğinden önce kendisini tamamen iptal etmek. Eleştirel düşünceyi biraz uyandırmak ve haz alma arzusunun tezahür etmesine izin vermek.

Sadece ona ihsan etme arzusunun otoritesini dayatmak için haz alma arzumuzu kullanırız. Sadece bu formda kendimize, egomuzla çalışma izni veririz. Ve bunu bu şekilde ıslah ettiğimizde, orta çizgi, Yakup ortaya çıkacak.

Yakup, en önemli manevi niteliktir. İbrahim Yaradan’dan ihsan etmeyi sembolize eder, İshak ise yaratılıştan haz alma arzusunun açığa çıkmasını ifade eder. Yakup, bu iki niteliğin birleşimidir: ihsan etme ve alma, sağ ve sol çizgiler insanın içsel çalışmasının bir sonucu olarak. Kişi iki çizgiyi birleştirdikçe, Yaradan gibi olur.

Bunlar, Yaradan’ın yaratılışta ortaya çıkan nitelikleridir.

İnsan (Adam) Yaradan’a “benzer” (Dome) anlamına gelir. Yakup, Yaradan’a benzerliği ölçüsünde insanın içinde ortaya çıkan nitelikler olan üç Patrik arasında en önemlisidir. Yakup’un niteliğine Tiferet (güzellik, büyüklük, şeref) denir.

Yukarıdan iki nitelik alıyoruz: iyi ve kötü eğilimler. İyi eğilim, İbrahim aracılığıyla Yaradan’dan gelir. Yaradılışta tezahür eden kötü eğilim, onu yaratan Yaradan’dan gelir. Bu iki kuvveti doğru şekilde birleştirmek bizim işimiz ve bunu gerçekleştirmeliyiz.

İhsan etme kuvveti ve alma kuvveti, orta çizgide birbirini güçlendirerek uygun formda birleştiğinde, insanda sadece basitçe sağ ve sol çizgilerin toplamı olarak tezahür etmez, daha ziyade her çizgi diğer çizginin zıtlığını ortaya koyar ve onu yüceltir.

Twitter’da Düşüncelerim / 4 Ekim 2020

İngiltere’nin eski Tıbbi Baş Sorumlusu Sally Davies: Bundan sonra en az beş yılda bir salgın veya sağlıkla ilgili bir acil durumla karşılaşacağız. Benim yorumum: Yalnızca insanlar arasındaki bağ salgınlara karşı bir engel oluşturacaktır!

Hiçbir şeyi kaydedemem veya tutamam çünkü manevi kabım yalnızca bir nokta, bir pikseldir. Onludaki diğer piksellere bağlı olmalıyım. Aksi takdirde başardığımı hemen kaybederim. Maneviyat içimizde değil, sadece aramızdaki bağda tutulabilir.

Bir araya geldiğimizde, başardığımızı kaybetmekten korkmayın. Birliğimizi önemsediğimizde, bir kayıp bile eskisinden daha önemli, yeni bir şey almak için olacaktır. Daha da ilerlemek için önceki başarıları unutmalıyız.

Her seferinde sizin için her şey yeni gibi olacak.

Hepimize iyi bir Sukot bayramı diliyorum. Parlak, tatlı, başarılı ve sıcak olsun. Hep birlikte büyük bir çadırda oturalım – tüm insanlık.

Rosh HaŞanah — Af Dileme Zamanı

Rosh HaŞanah, Yaradan’dan kişinin suçları için af dileme zamanıdır. Yani, Yaradan’ın önemini ve büyüklüğünü hissetmediğimi hissederim ve bunun için af dilerim. Sonuçta, Yaradan’ı büyük ve önemli hissetseydim, o zaman elbette farklı davranırdım. Anlaşılan o ki sadece Yaradan hissinden yoksunumdur.

Bu yüzden: “Seni hissetmeme izin ver ve ben farklı olacağım!” diye talep ederim. Bir insanın Yaradan’a söylemesi gereken budur; bu doğru bir talep ve doğru bir özürdür. Neden suç işlerim? Çünkü inanç denen Yaradan hissinden yoksunum. Yaradan’a dair hiçbir his yok, inanç yok ve bu yüzden beni durduracak kimse yok. Başka türlü davranamam çünkü Yaradan bana hükmetmezse, o zaman kötü eğilim, egoizm hükmeder.

Bu nedenle Yaradan’dan, bana hükmetmesini talep ederim.  Bu benim ana talebimdir ki sonrasında Roş HaShanah’ya, krala yani O’nun bizim üzerimizde hükümmetmesini istemeye geliriz.

Tüm günahlarım için tövbe etmek, yani ıslahımı engelleyen her şeyi bilmek ve hissetmek isterim.  Yaradan’dan gözlerimi açmasını ve suçun nerede olduğunu ve emrin nerede olduğunu hissetmeme izin vermesini talep ediyorum, böylece O’nun emirlerini – ihsan etmek, sevmek, birlik olmak ve tam tersini yaptığımda- nerede yerine getirdiğimi anlayabileyim.

Ne de olsa şimdi hayatımın her anında bunu hissetmiyorum. Ve eğer hissetseydim, kesinlikle kendimi ıslah ederdim.  Sorun şu ki, karşısında kendimi kontrol edebileceğim, ihsan etme gücü olan Yaradan’ı hissetmiyorum. Bununla Yaradan’a dönerim ve O’nun, bana kendimi ihsan etme gücü karşısında kontrol etme fırsatı vermesini talep ederim ve o zaman asla suç işlemem.

Geçmişi hatırlamıyoruz ve onun için af dilemiyoruz. Olanlarla ilgili değil, ıslah için çabalamadığım ve Yaradan’dan bu konuda bana yardım etmesini istemediğim gerçeği için ağlamalıyım. İlerlemek isterim, geçmişi didikleyip, yaptığım şey üzerine gözyaşı dökmek değil.

Gerçekten bir şey yaptım mı? Bir şey yapmadım. Her şeyi Yaradan yaptı. Ve O, bunu bilerek yaptı, böylece şimdi neyi düzeltmem gerektiğini biliyorum. Yeni ifşa olmuş bu kötülüğü, bu suçu alırım ve ıslah etmeye başlarım. Bütün çabalarım ileriye yöneliktir, geriye değil. Aradaki fark budur!

Roş HaŞanah — Yeni Bir Hayatın Başlangıcı

İnsan, egoizminin üzerine yükselerek “Mısır’dan Göç” ten çıkar. Egoizminden çıkana kadar, egoist doğasının kudreti altında olduğundan henüz bir insan olarak kabul edilmez. Egoizmin üzerine yükselerek, kişi en azından biraz Yaradan’a benzer hale gelir ve Adem olarak adlandırılır.

Bu nedenle, insan derecesi, Pesah ile başlar. Ama sonra, alma arzusundan ihsan etme arzusuna geçiş esnasındaki Sefirot sayısına göre, yedi aylık bir dönemden geçmemiz gerekiyor. Pesah Bayramı’ndan sonraki yedinci ayda Roş HaŞanah (yeni yıl) başlar; gerçekten yeni bir manevi derece inşa etmeye başladığımız, yeni bir başlangıç.

Ancak bundan önce dürüst bir hesaplama yapmak gerekiyor: Ben neyim, nereden gelmekteyim, neyi inşa etmeliyim, neyden uzaklaşmalıyım ve neye yakınlaşmalıyım? Bu nedenle Slichot (pişmanlık) olarak adlandırılan, yeni yıl öncesinde sorgulama yaptığım bir dönem vardır: nereden geliyorum, hangi nitelikten geliyorum ve hangi niteliğe ulaşmak istiyorum? Almaktan ihsan etmeye, hayvansal akıldan mantık ötesi inanca yani manevi akla, Yaradan’ın düşüncesine geçmek isterim.

Dünyayı hayvansal gözlerle görmek, hissetmek ve algılamak yerine, yeni bir gerçeklik algısına gelmek ve her şeyi ihsanın gözünden, inancın gücüyle görmek isterim. O zaman bu dünya yerine gelecek bir dünya göreceğim. Tüm bunlar Roş HaŞanah’ı – yeni değişikliklerin başlangıcını simgeler.

Bu yıl çok özel çünkü tüm insanlıkta büyük değişiklikler oluyor. İlk defa, tüm insanlık böyle radikal bir değişim yaşıyor; bu gerçekten Rosh HaŞanah’dır – yeni bir yılın başlangıcı, herkes için yeni değişikliklerdir.

Bunu, Yaradan’ın vaadinin gerçekleşmesi olarak görebilirsiniz. Bunu anlamaya çalışanlar ve insanlığın bunu doğru, hızlı, herkese sevgiyle ve Yaradan’a sevgiyle yapmasına yardımcı olanlar, Yaradan’a doğru (Yaşar El) anlamına gelen, İsrail olarak adlandırılırlar.

Bu koşula, ancak Adam HaRişon’un parçalanmış ruhunun ıslahıyla ulaşılabilir. Yaradan onu kasıtlı olarak kırdı, böylece onu, tıpkı çocukların LEGO bloklarını bir araya getirmesi gibi, şimdi bir araya getirebiliriz ve ve bundan da ulaşmamız gereken manevi hayatı daha iyi anlayabiliriz.

Bu nedenle her gün egoist doğamızın kötülüğünü açığa çıkarmak ve iyiyi tanımak yani sadece iyi bir bağın insanlığı kurtarabileceğini anlamak için, büyük adımlar attığımızdan dolayı memnunuz.  Koronavirüsün tek tedavisi budur.

Bu yüzden, değişimlerin başlangıcı olan Rosh HaŞanah’ın bu özel bayramını memnuniyetle karşılıyoruz.

Öyleyse neden bu bayramdan önce af dilemek gelenekseldir? Yaradan’ın bizim tövbemize ihtiyacı yoktur. Bağışlanmayı dilediğim bütün koşulları yaratan O’dur. Onlara doğru bir şekilde tepki verirsem, bu, Yaradan’ın benim üzerimdeki çalışmasını doğru bir şekilde anladığım ve O’nun ortağı olarak O’nunla çalıştığım anlamına gelir. Bu ortaklıkta birçok derece vardır: bir hizmetçi, bir günahkar, bir dost, sevilen biri ve diğer birçoğu.

Yaradan’ın bizim tövbe ve ıslahımıza ihtiyacı yoktur. Cehaletten, yanlış anlamadan ve bilgiye duyarsızlıktan çıkmak ve Yaradan’ın programını anlamak için, üst sistem ve onun işleyişi ile birlik için onlara ihtiyaç duyan bizleriz.

Bu programı sadece anlamıyoruz, aynı zamanda kontrol etmeye başlıyoruz. Bu, dünyadaki ilk ürkek adımlarını atan, içinde yaşamayı öğrenen ve sonunda büyüyüp onu kontrol etmeye başlayan çocuklara benzer.

Aynı şekilde, Yaradan’ın anlayışına ve O’nunla birliğe ulaşana kadar yavaş yavaş manevi gerçekliğe dahil oluruz ve hatta kontrolün dizginlerini O’ndan alırız, “Oğullarım Beni yendi.” diye yazılmış olduğu gibi. Aslında, sadece biz kötü eğilimi kontrol edebilir ve onu iyi bir eğilim haline getirebiliriz.

Sadece bize neyin bağlı olduğunu sorabiliriz yani Yaradan’dan, bize bıraktığı doğru eylemleri gerçekleştirmemiz için bize güç, sebep, hissiyatlar ve yetenek vermesini isteyebiliriz. Bu şekilde, Yaradan’ın yarattığı dünyaya dahil oluyoruz ve onun son ıslahına doğru ilerliyoruz.

Dünyanın son ıslah aşamasındayız. Şimdiye kadar, dünya seçici olarak, küçük parçalar halinde düzeltildi, sanki bir arabada birbiri ardına parçalar değiştirilmiş gibi: motor, vites kutusu, şanzıman vb. Ama sonra tüm düzeltmeleri bir araya getirip tüm sistemi başlatırız.

Bu zamana kadar, geçmişin tüm Kabalistleri, Adam HaRişon’un ortak ruhunun sisteminde kişisel, kısmi ıslahlar yapıyor, parça parça ıslah oluyorlardı. Ancak şimdi, en önemli işin zamanı geldi: parçalar arasında iletişim kurmak ve tüm sistemi birlikte başlatmak.

Bu farklı bir iş. Çok özel. Sonuçta, ne olması gerektiğini anladığımız için tüm parçalar arasında bir bağ kurmamız gerekiyor. Bu nedenle bu ancak hafiften ağıra, içeriden dışarıya karşılıklı bağımızla mümkündür. Ama sonunda tüm sistemi başlatmak zorundayız.

Yaradan’dan, Kendisini ifşa etmesini istemiyoruz ama bizler Kli’mizi bir araya getirerek, O’nu ifşa etmek istiyoruz. Kli, Yaradan ile aynı şekilde çalışacaktır ve bu çalışmadan Yaradan’ı anlayacağız. Bu, arzuladığımız üst gücün ifşasıdır.

Bu sanki sadece hikayeleriyle değil, hayatımı onları anlayıp hissedecek şekilde organize ederek, babam ve annem gibi olmak istemem gibidir. Hayattan, onlara gerçekten ne olduğunu ve benimle nasıl ilgilendiklerini ve benim için her şeyi yaptıklarını anlayacağım. Buna “Seni Eylemlerinden biliriz” denir ve yeni bir dönemi, yeni bir yılı tanımlar. Dünya böyle bir ıslaha doğru ilerliyor.

Bayramlar — Manevi Eylemler Zinciri

Soru: Bayramlar, bir kişinin belirli bir egoizm düzeyini ıslah ettiği ve daha sonra bir sonraki düzeyi ıslah etmek için her şeye baştan başladığı bir manevi eylemler zincirini mi sembolize eder?

Cevap: Ve bu her derece ve her gün olur.

Üst dünyayı ifşa etmeye ve kendi üzerimizde ihsan etme ve sevgiye doğru çalışmaya başladığımızda, tüm bunlar bize olur, o zaman dünyamızda bayramlar gibi dünyevi, sıradan bir şekilde yorumlanan tüm bu dereceleri ediniriz.

Manevi Bayramlar, Bölüm 9

Her Şey Pesah’tan Başlar

Soru: Şu net değil, neden Purim’den sonra yani kişinin arzularını ıslah etmesinden, Yaradan’a benzer hale gelmesinden sonra, yeniden Pesah başlar?

Cevap: Çünkü tüm bayramlar (Hagim) bir çemberdir,  “Mechuga”, daire içinde hareket eden kelimesinden gelir.

Her şey Mısır’dan çıkışı temsil eden Pesah’tan başlar yani egoizmin ifşasıdır.

Firavun, içimizde gitgide ifşa olan egoizmi temsil eder.

Musa (Moşe), “Limşoh” kelimesinden, bizi egoizmden çıkaran ve Mısır’dan çıkaran güçtür.

On veba, bizi Mısır’dan çıkmaya iten on kısıtlamadır; onlar olmadan terk etmezdik.

Soru: Bu, kişinin egoizmi üzerinde on darbe hissetmesi gerektiği anlamına mı geliyor?

Cevap: Evet. Onlar egoistik kötülüğün farkındalığında tezahür ederler. Doğanızın kötü olduğunu anlamaya başlarsınız.

Bir kişi Mısır’a girdiğinde, karanlık, tamamen umutsuzluk hisseder, hayatıyla, kendisiyle hiçbir şey yapamaz çünkü egoizm onu diri diri toprağa gömmektedir.

Bu Kabalistler tarafından, onların içsel duygularına dayanarak tanımlanmıştır.

Soru: Mısır vebalarından biri, tüm ilk doğanların öldürülmesidir. Bu ne anlama gelmektedir?

Cevap: Çocuklar bizim geleceğimizdir. Onları öldürmek, kişinin egoizminin içinde geleceği görmemesi anlamına gelir.

Soru: Yani Kabalistler bu koşulları hissettiler ve bizim dünyamızın benzetmesini yaptılar örneğin, ilk doğanın öldürülmesi ve Mısır karanlığı, onları mı tarif ettiler?

Cevap: Manevi dünyadaki bu eylemlerin, dünyamızda bu tür sonuçlar doğuracağı kesinlikle açıktır. Bu yüzden bu, dünyamızın dilinde tarif edilmektedir.

Soru: Bu ilk doğan bebekler, gerçekten Mısır’da öldüler mi?

Cevap: Hayır. Tora, içimizde kendi üzerimizde çalışırken, üst derecelerde olan her şeyi tanımlar; Mısır’dan çıkmaya çalışma, “Tora” adı verilen ışığı, İsrail Toprakları olarak adlandırılan manevi bir yükselme durumu olarak alma ve benzeri gibi.

Manevi Bayramlar, Bölüm 8

Purim’in Karakterleri Neyi Temsil Ediyor?

Soru: Purim Bayramı’nın karakterleri:  Kral, Kraliçe Ester, Mordehay ve Haman neyi temsil ediyor?

Cevap: Haman bizim büyük egoizmimizdir ki onsuz tam ıslaha ulaşamayız.
Ester, “gizlenme” kelimesinden, gizlilik içinde hareket eden ve her şeyin çevresinde döndüğü Malhut’u temsil eder.

Mordehay ( Mor-Dror ) hiçbir şeye ihtiyaç duymayan, dürüst/erdemli adamın, Bina’nın niteliğidir. Sadece, gerçekten hizmet edebileceği durumu beklemektedir.

Ahaşveroş, bir kraldır, üstünde Yaradan vardır.

Bu insanlar tüm arzularımızı temsil etmektedir. Bütün bu aktör grubu, Purim’i canlandırmaktadır.

Soru: Gerçekten Purim’i, herkesin kostüm giyip maskeler taktığı, bir çocuk bayramı olarak görüyoruz. Neden böyle bir gelenek var?

Cevap: İnsanlar maskeler takarlar çünkü bu bayramın özünü:  her insan gerçekten kimi oynuyor, kim neyin arkasında saklanıyor ve neden tüm bunların gerekli olduğunu, tam olarak bilmemekteyiz.

Bu hikayeyi kendi içimizde, ruhun içinde, aramızdaki bağda doğru bir şekilde yapmaya çalışırsak o zaman, sonunda “Purim” denilen bir koşula ulaşırız.

Kader, öyle bir şekilde rolleri dağıtır ki, neden kesinlikle belirsizdir. Sonunda, her şey halkı yok etmek isteyen kötü adam Haman’ın tarafında olmalıydı, ama tam tersi ortaya çıktı: O, Mordehay için hazırladığı aynı darağacına asıldı.

Manevi Bayramlar, Bölüm 7

Purim, Ruhun Tamamen Islahıdır

İki tür ıslah vardır: almanın yokluğu, Hanuka seviyesine ulaşmak ve Hanuka’dan Purim’e kadar, başkalarının iyiliği için alma, bir sonraki seviyeye ulaşmaktır.

Purim, kişinin egoist arzularını kendisi için değil, başkalarının iyiliği için kullanılmasıdır.

Tüm sahip olduklarımı, kalbimdeki ve zihnimdeki tüm nitelikleri, duygu ve düşüncelerimi, dünyaya, kendimden dışa doğru yöneltebilirim. Yapmamız gereken budur. Bir sonraki en yüksek dereceye – Purim olarak adlandırılan ruhun tamamen ıslahına bu şekilde ulaşırız.

“Purim “, ” Pur (çok) ” kelimesinden gelir. Sanki çok şeyi atıyorsundur çünkü ulaştığın seviyede her şey aklın üstünde,  sadece tam ihsanda gerçekleşir.

Soru: Neden Purim olayları yaklaşık 2.500 yıl önce ve Hanuka M.Ö. ikinci yüzyılda meydana geldi? Bu tam tersi olmalıydı gibi geliyor.

Cevap: Önemli değil.

Soru: Tarihsel olaylar bununla ilişkili mi?

Cevap: Hayır. Dahası, hepsi yukarıdan aşağıya doğru basamaklandırılır ve bizim zamanımızda aşağıdan yukarıya doğru yükselir. Bu geriye doğru bir saymaktır.

Manevi Bayramlar, Bölüm 6

Yom Kippur’dan Hanuka’ya

Soru: Yom Kippur (Kefaret Günü) sırasında, kişi Yaradan’a benzer olmak istediğinden ve hiçbir şey almak istemediğinden, tüm arzuları üzerinde bir kısıtlama yapar. Sonra kişi yedi tür arzusunun hepsini ıslah eder ve sekizinci günde Tora’yı yani ışığı alır. Sonra Hanuka gelir, bu bayram neyi simgeler?

Cevap:  Hanuka, kişinin Bina niteliğine, tamamen ihsan etme niteliğine ulaştığı koşuldaki ıslahını sembolize eder. Kişi, Malhut’tan,  tamamen ihsan etmenin içinde olduğu ve hiçbir şey almaya ihtiyaç duymadığı,  Bina Sefira’sına yükselir.

Soru: Bu, kişinin Sukkot sırasında ilk yedi Sefirot’u ıslah ettiği ve şimdi Bina’ya yükseldiği anlamına mı gelmektedir?

Cevap: Hayır. Bunların hepsi semboliktir, özel ıslahlardır, tam yeterlilikte değildir. Tüm bayramlardan sonra, tam olarak Tora’yı (üst ışık) alarak, kişi kendini ıslah etmeye başlar.

Sukkot’un sonuna kadar, Shemini Atzeret’e kadar kişi, gerçekten ıslah olmuyor. Kişi üst ışığı kendi üzerine çekmek için tüm hazırlık çalışmalarını yapmıştır.

Sukkot bayramının sona ermesinden başlayarak, Shemini Atzeret’ten Hanuka’ya kadar, kişi kendini Bina niteliğinde, ihsan etme niteliği içinde ıslah eder.

Soru: Hanuka, Milattan Önce 2. yüzyılda meydana gelen tarihi bir olayı temsil eder: Makabiler ve Yunanlılar arasında ideolojik bir çatışma. Kabala’ya göre, Yunanlılar egoist arzularımızı, Makabiler ise özgecil arzularımızı temsil eder.

En ilginç şey Hanuka sırasında gerçekleşen mucizedir.  Peki bu nedir?

Cevap: Makkabiler, Başrahip (Kohen) mühürlü, genellikle Tapınakta kullanılan yağ içeren küçük bir kavanoz buldular.  Bu yağdan bir lamba yaktılar ve o Hanuka’nın yedi günü yandı.

Bu, Hanuka’nın mucizesi olarak kabul edilir ve eğer kişi kendini aşağıdan, doğru bir şekilde hazırlarsa ve hem yağ hem de mum olmaya hazırsa, Yaradan kişiyi tamamen ıslah eder ve kişi, Bina’nın üst ışığında kendi tam ıslahına ulaşır yani kişi tam ihsan etme seviyesine yükselir.

Soru: Bu, mumun, fitilin ve yağın, bir Kabalistin arzularıyla yaptığı belirli eylemleri sembolize ettiği anlamına mı geliyor?

Cevap: Evet.  Ve Hanuka’nın kendisi, kişi ihsan etme niteliğinde kendi ıslahını bitirdiğinde ve ihsan etme uğruna alma niteliğindeki ıslaha, bir sonraki dereceye geçişte,  “Hanu-Koh” dır yani  bir moladır.

Manevi Bayramlar, Bölüm 5

Sukkot Bayramı ve Sembolleri

Kefaret Gününden (Yom Kippur) beş gün sonra Sukkot’un Bayramı gelir, bu da bir kişinin NRNHY’ın beş üst ışığını aldığı ve saran ışığın etkisi altında olduğu koşula geldiği anlamına gelir. Saran ışığı almak için, kişi kendi üzerine bir baraka, Sukkah inşa etme denilen bir eylemde bulunmalıdır. Bu, kişiden üst ışığı bloke ettiği için bir kısıtlamadır, çünkü kişi kendi arzusunu yerine getirmesi için almak istemez sadece kendi kendini ıslah etmek için almak ister. Kişi aynı çizgide devam eder: Yeni Yıl’dan Yom Kippur’a oradan Sukkot’a.

Böylece kişi “Schach”, “çatı” denilen perde (Masah) inşa eder ve bu çatıdan sadece küçük bir ışığın nüfuz edebileceğini sembolize eder. Kişi, yedi gün boyunca barakanın gölgesinde oturur; bu, parçalanmış ruhun yedi egoistik kısmının: Hesed, Gevura, Tifferet, Netzach, Hod, Yesod ve Malchut’un ıslahını temsil eder.

Ancak o zaman, kişi ıslah olduktan sonra, Sukkah’dan ayrılır ve sekizinci günde, Shemini Atzeret, Tora’nın Verilmesini kutlar, yani üst ışığı zaten ihsan etme tarzında almaya başlar.

Soru: Çatı, Schach veya perde atıktan mı yapılır?

Cevap: Evet, çeşitli ağaçların dalları ve çeşitli tahılların saplarından.

Soru: Atık bizim için önemsiz olan şeyleri sembolize eder ve onları önemli hale getirmek için toplarız. Bizim için tam olarak önemli olan nedir?

Cevap: Daha önce bizim için önemli olmadığını düşündüğümüz şeyleri, ihsan etmeyi, sevmeyi, diğer insanlara yakınlaşmayı, “komşunu kendiniz gibi sevmeyi” – geliştirmemiz gereken nitelikleri – ihmal ettik, şimdi tam tersine, başımızın üstüne yükseltiriz. Yani, bunları ne pahasına olursa olsun uygulamak isteriz.

Soru: Sukkot bayramı süresince, dört tür bitkinin özelliklerini kullanırız: söğüt, mersin, palmiye ve ağaç kavunu. Bunlar neyi sembolize ediyorlar?

Cevap: Onlar, ıslah ettiğimiz, birbirine bağladığımız ve sonrasında üst ışığı kendimize çekebildiğimiz, egoizmimizin dört safhasını temsil eder.