Daily Archives: Ağustos 8, 2021

“Demokratik Olmayan Ülkelerde ve Diktatörlüklerde Yaşayan Bu Kadar Çok İnsan Neden Batı Dünyasına Düşman?” (Quora)

Batı kültürünün dışında yetişen birçok insan, onu yapay ve çeşitli illüzyonların bir birikimi olarak gördükleri için yabancı hissediyor. Batılılar arasındaki davranışların çoğu doğadan uzaktır. Örneğin, Batı kültürü genellikle insan doğasına çok az önem verir ve insanların toplumda nasıl görünmesi gerektiği gibi dışsal davranışları vurgular ve bu, dışarıdan hoş ve iyi huylu göründüğümüz ve içeride her şeyin tam tersi olduğu birçok ikiyüzlü davranışa yol açar.

Başka bir deyişle, Batılı olmayan kültürlerde doğup büyüyen birçok insan, Batı kültüründe ne kadar gurur ve üstünlük duygularının hüküm sürdüğünü görüyor ve bu aynı zamanda Batı demokrasisinin birçok kişiye adil bir toplum inşa etmede tam bir başarısızlık olarak görünmesinin nedenidir.

Ek olarak, Batı demokrasisi, diğerleri arasında İslam, Yahudilik, Konfüçyüsçülük, Budizm, Hinduizm gibi farklı felsefelere ve dinlere uyan kültürler tarafından kabul edilmeyen Hıristiyan değerlerine dayanmaktadır. Sonuç olarak, Batı kültürünü ve Hıristiyan değerlerini kabul etmezler ve bu değerlerin toplumu ne kadar dar sınırlara soktuğunu hissederler. Bu nedenle, insanlar daha kolay ve daha gelişmiş bir yaşam sürmek için Batı’ya göç ettiklerinde bile, birçoğu Batı kültüründen nefret eder ve kendi kültürlerine göre yaşayabilmeleri için belirli sınırlar geliştirir.

Kitap Çevremizdeki Bilgidir

Soru: Şimdi kitap okuma krizi yaşıyoruz, ölmekte olan bir kültür. Okumayı sevmeyen birine nasıl yardım edebilirsiniz?

Cevap: Bana öyle geliyor ki kitap çağı, kendini tükettiği için sona eriyor.

Bu benim kişisel görüşüm değil. Maalesef bir gerçeği söylüyorum. Ben de senin gibi kitap okuyarak büyüdüm. Doğal olarak bizim için kitap her şeydir.

Ama bugün olanların sadece bir doğa kanunu, doğal bir süreç olduğunu görüyorum.

İnsanlığın ne zaman kitapları oldu? 2500 yıl önce. 3.500 yıllık Babil’den daha eski kitaplar da var elbette.

Ancak, temelde, Birinci ve İkinci Tapınaklar arasındaki eski İsrail döneminde yani eksi 3.000 yıl önce hiçbir kitap yazılmadı. Talmudistler ve diğer öğretmenler öğrencilerini sadece dinlemeye zorladı.

Liberal Fikrin Krizi

Soru: Tarihçi ve yazar Yuval Noah Harari, liberal ve hümanist görüşlerin bir takipçisidir, ancak bir araştırmacı olarak liberal sistemin başarısız olduğu sonucuna varmıştır.

Liberal fikrin kendi krizi hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Cevap: İnsanlık kendini yanlış anlıyor. Ne tür bir liberalizm olabilir ki?! Egoistsek ve doğamızı kendimiz düzeltemezsek, kişinin komşusuna karşı sevgisi, katılım, eşitlik veya kardeşlik nasıl olabilir? O zaman konuşacak ne var?! Felsefe mi? Hiçbir şey vermez!

Doğanızı nasıl düzelteceğinizi bilmeniz gerekir.

Ondan sonra konuşabilirsiniz. Ve biz onu düzeltene kadar hala küçük bencil hayvanlar olarak kalırız. Kendimizi nasıl örttüğümüz/gizlediğimiz önemli değil, o, altında hiçbir şey olmayan bir incir yaprağıdır.

“Bu Berbat Yaz, Hayatımızın Geri Kalanının En İyi Yazı Mı?” (Linkedin)

Pandemiden korkmuyorum; korkarım ki doğa, bizim onunla ilişki kurduğumuz şekilde bizimle ilişki kurmaya başladı. Sanki kaos dünyayı ele geçirmiş gibi görünüyor. Eşi benzeri görülmemiş büyüklükte doğal afetler aynı anda birden fazla yerde meydana geliyor: bazı yerlerde duyulmamış seller, başka yerlerde, bazen birkaç yüz mil arayla eşi benzeri olmayan yangınlar ve yine başka yerlerde kavurucu sıcaklar. Aynı zamanda, koronavirüs Delta varyantı ile bir kez daha yayılıyor ve insanlığın salgın hastalıktan kurtulma çabalarını engellemekle tehdit ederken, uluslararası ilişkiler giderek gergin ve değişken bir hal alıyor. Ama hepsinden kötüsü eğilim: olumsuz. İşler sadece kötü değil, aynı zamanda hızla kötüleşiyor. Bu eğilim devam ederse, bu berbat yaz, hayatımızın geri kalanının en güzel yazı olacak.

Bazı şeyleri yeniden düşünmemiz gerekiyor. Dünyanın her yerinde aynı anda bu kadar çok krizin yaşanması, bir virüsün dünyaya yayılması ve insanlıktaki her insanın hayatını alt üst etmesi kulağa mantıksız geliyor ve bunların hepsi birbiriyle alakasız olaylardır.

Belki doğal afetler için iklim değişikliğini suçlayabilirsiniz, ancak birbirini yok etmekle tehdit eden ülkeler için onu suçlayamazsınız. Sıkıntılarımızın daha derin bir nedeni var ve onu sadece kendi içimizde bulabiliriz. Tüm krizleri incelediğimizde hepsinde ortak olan tek unsurun insan olduğunu görüyoruz. Ortak unsur bizsek, o zaman krizlerin sebebi bizim içimizdedir.

Daha doğrusu, krizlerin nedeni, doğayla ve birbirimizle nasıl ilişki kurduğumuzdur. Doğa mükemmel bir sistemdir. Homeostaz dediğimiz dinamik bir dengeyi korur. Doğanın dengesinin aksine, bizler sadece almak ve ele geçirmek istiyoruz.

“Kazanan hepsini alır” tutumumuzla herkesin geçimini ve esenliğini garanti edecek şekilde işleyen bir sistemi zorladık. Daha önce hiçbirini içermeyen bir sisteme kin, şiddet ve hasislik enjekte ettik. Şimdi öyle görünüyor ki sistem bize kendi değerimizle geri ödüyor: nefret değeriyle.

Akıl almaz felaketlerden kaçınmak istiyorsak, şimdiye kadar kullandığımız değerleri terk etmeli ve doğanın karşılıklı sorumluluk ve düşünce değerini kabul etmeliyiz. Birbirimize boyun eğdirmeye çalışmadan, sağlıklı ve güvenli yaşam sürme hakkına saygı duymaya başlamalıyız, ancak bunun için hepimizin tek bir küresel sistemin parçası olduğumuzu hissetmemiz gerekir.

Bilgelerimiz tüm bunları binlerce yıl önce biliyorlardı ve bunu dinlemek isteyen herkesle konuştular. Örneğin, Kudüs Talmud’u, bağlılığımız hakkında güzel bir alegori sunar: “Eğer yazı, âdet olan kötü muameleye karşı uyarıda bulunuyorsa, ulusunuzdan olmayanlara karşı da intikam almak ve kin beslemek yasaklanmalıdır. Ayrıca, bir kişinin bir aşağılamayı affetmesi nasıl mümkün olabilir? [Diyelim ki] kişi et kesiyor ve bıçak eline düşüyor; ilkini kestiği için elinin intikamını almayı ve diğer elini kesmeyi düşünür müydü? Bu konu da öyle… kural şudur ki kişi komşusundan intikam almaz çünkü bu kendi bedeninden intikam alıyor gibidir.(Nedarim 9:4).

Gerçekten kaybedecek zamanımız yok. Doğa açıkça sabrını kaybettiğinin sinyallerini veriyor. Tüm gazabıyla patlarsa, Covid endişelerimizin en küçüğü olacak. Bu nedenle, kendimizi kurtarmak için birbirimize ve tüm doğaya, başkalarının bize davranmasını istediğimiz gibi davranmaya başlamalıyız.

Üçüncü Tapınak—Son Islah

Soru: Tapınağın yıkılması, nefes almak ve nefes vermek gibi kaçınılmaz bir süreç midir? Sadece nefes almak imkansızdır.

Cevap: Sadece nefes almak ve nefes vermek değildir. İsrail halkı Mısır sürgünündeydi, o durumdan yükseldiler, bağ koşuluna ulaştılar, Birinci Tapınağı inşa ettiler ve onun içinde kusurlar bulduktan sonra oradan düştüler.

İkinci Tapınak inşa edildi ve o da yıkıldı. Ama şimdi, Birinci ve İkinci Tapınakların yıkılmasından ve tüm sürgünlerden çıktıktan sonra, son, üçüncü sürgündeyken, onlar en büyük egoist arzulara  ulaşıyorlar.

Soru: Bu tüm insanlığın birliği midir?

Cevap: Bu henüz birlik değil, tüm insanlıkta var olan gerçek egoizm anlayışıdır. Ne de olsa, önceki bağlardan yola çıkarak, artık birbirleriyle ilişkilerinde nasıl kötü bir egoist koşul içinde olduklarını anlayabilirler.

Soru: Peki, tüm insanlık birleştiğinde Üçüncü Tapınak inşa edilecek mi? Ve gelişim programına göre de çökecek mi?

Cevap: Hayır, bu aşamada son ıslah gerçekleştirilir.

Gerçek şu ki, şimdi Üçüncü Tapınağın gelişiminde var yaşamaktayız. Bu, tüm insanlığın dünyevi düzeydeki başarısızlığını fark etmeye başlaması ve eksik olan tek şeyin aralarındaki bağ olduğunu hissetmesiyle karakterize edilir.

Ek olarak, insanlığın, birliğin yani karşılıklı nefretten ve hayattaki başarı eksikliğinden kurtuluşun İsrail adlı bir grubun elinde olduğunu ortaya koymaya başlamasıdır. Sadece onlar bağ kurma metodolojisine ve geçmiş koşulların tüm bilgi kayıtlarına sahipler. Tüm bu tarihsel koşullardan geçmiş ve bu nedenle bugün tüm insanlığa bağ kurma metodolojisini ve pratiğini sunabilen bir deney grubudur.

Geçmişte defalarca bölünme ve birlik koşulu içinde olan bu grup, bugün birliğe ulaşırsa, o zaman tüm insanlık onun peşinden koşacak, bu birliğe de katılacak ve dünya egoizmden daha yüksek bir seviyeye, yani kendi egoist doğasından tam kurtuluşa ulaşacaktır.

Büyük Kabalistlerle Bağlantı

İnsan gelişiminin tarihi boyunca, aynı ruhlar dünyamıza iner ve Kabala metodolojisini yayar. Büyük Kabalist Baal HaSulam’ın ruhu, kendisinin de söylediği gibi, Ari’nin ruhunun bir sonucuydu. Ve Ari’nin ruhu, Raşbi’nin ruhunun bir sonucuydu.

Baal HaSulam’ın takipçileri onun öğrencileriydi ve özellikle en büyük oğlu Baruh Aşlag (Rabaş) ve Rabaş’ın bir öğrencisi olarak ben, bu çalışmayı sürdürüyoruz.

Soru: Öğretmeniniz Baal HaSulam’ı hissediyor musunuz?

Cevap: Baal HaSulam’ı bir dereceye kadar, ama öğretmenim Rabaş’a kendimi çok yakın hissediyorum; onunla bağlantı halindeyim.

Kokusunu, sesini, alışkanlıklarını, onunla saatlerce ve yıllarca süren iletişimi hatırlıyor olsam da fiziksel bir duyudan bahsetmiyorum. Ki bunlar da geride kalan, birlikte iletildiği ve Rabaş’la beraber olma ve onun iç dünyasını hissetme arzusuyla güçlendirildiği için çok canlı duyulardır. Manevi seviyede bu tür sürekli bağlantı bazen tamamen dünyevi anıları da kışkırtır.

Milyonlarca dünyevi anıyı koruyabilirim ama onlara ihtiyacım yok. Rabaş ile daha içsel bir bağlantım var, bu yüzden dünyevi duyguların ve anıların bir anlamı yok. Bu onun sözlerini veya görünümünü özlediğim anlamına gelmiyor çünkü aramızda akan içsel bilgiler var.

Ve bunu Baal HaSulam ile ilgili olarak söylemem. Bir duyum var; onunla ilgili içsel seviyede bir anlayış var. Ama bu daha çok ruhu anlamakla ilgilidir, onunla birleşmekle değil; bağlantı, duygulardan çok zihin düzeyindedir. Ve öğretmenim (Rabaş) ile bu, daha çok duygu düzeyindedir.