Daily Archives: Kasım 29, 2020

Twitter’da Düşüncelerim / 28 Kasım 2020

Egoist niyeti arzudan ayırmak ancak dostlarla birleşmekle mümkündür. Bir ev kazık üzerine inşa edildiğinden, ortak arzuyu birlikte kazarız: delikler kazılır ve betonla doldurulur ve ardından bina üzerine dikey olarak dikilir. Egoist niyetleri kazarız ve onun yerine ihsan etme uğruna olan niyetleri koyarız.

İhsan etme niyeti haz arzusunun içindeki tüm boşluğu doldurduğunda, ardından bu suyu toprağı sulamak ve mahsulleri canlandırmak için kullanabiliriz ve hayvanların içmesine izin verebiliriz: eşekler, develer veya insanlar ve yavaş yavaş ıslahlara ulaşabiliriz. Kuyu kazmak manevi çalışmanın başlangıcıdır.

Saygı ve Öz Kontrol

Soru: İnsana, birine saygı duymayı öğretmek mümkün müdür?

Cevap: Bizler sadece örneklerden öğreniriz. Bu nedenle, birine iyi bir örnek gösterdiğimizde, iyi insanlar olarak büyürler. Saygı olumlu bir duygudur. Ancak bazen kişiyi sınırlayabilir ve kişinin gerilemesine neden olabilir. Bu nedenle kişinin kendi kendini kontrol etmesi gerekir.

Başkalarından tamamen egoistçe saygı beklemek, kişinin kendi üzerine yoğunlaşmasına neden olabilir. Sonuçta, eğer herkes onu onurlandırmaya başlarsa, büyümeyi bırakır ve ona verildiği sürece, durum ne olursa olsun yalnızca daha fazla saygı ister. Ancak saygı dışa yöneltilirse, bu ilerlememizi kolaylaştırır.

Yorum: Kendini gerçekleştirme veya manevi gelişim elde etmek isteyen biri için toplumdan gelen saygı belirtilerinin çok zararlı olduğunu defalarca söylediniz.

Yorumum: Bu tek kelimeyle felakettir! Bazen, kendiniz hakkında olumlu geribildirim duymak elbette iyidir, ancak genel olarak çevrenin, ilerlemeniz  için sadece doğru yönü göstermesi yeterlidir.

Olumlu geri bildirim ve iltifatlar kişiyi hoşnut hissettirir, gelişimini sınırlar ve her türlü öz yetersizlik hissini giderir.

Bu, kişiye başını kaldıramaması için baskı yapmakla ilgili değildir. Ancak, bilgi ve edinimle doldurulması gereken, kişide ek eksiklikleri ortaya çıkaran çok ciddi bir özdenetim çizgisi olmalıdır.

Bu konuda kaynaklarımızda çok şey yazılıdır. Örneğin, bir öğretmen öğrencilerinden çok fazla ilgi ve saygı görürse, manevi olarak gelişmeyi durdurabileceğini söylüyorlar. Bundan kaçınılmalıdır.

İyiyle Kötü Arasındaki Tarafsız Sınır

Doğa katı yasalara uyar, eğer bizler de onlara uyarsak iyi yaşayabiliriz, uymazsak darbe alırız.

Ama Yaradan, harekete geçmeye başlamamız ve darbeden kaçınmamız için,  özgürce seçim yapmamız için bize biraz zaman verir.  Kaçınılmaz olanla yüzleşmemek için bize hemen vurmaya başlamaz, ama O’nun gibi olma arzusundan, anlamamızı ve bilinçli hareket etmemizi ister.

Fiziksel yasalar, yerçekimi yasası gibi hemen harekete geçer.  Yokuştan atlarsam, düşünecek zamanım kalmadan hemen düşerim.

Fakat manevi dünyada, doğanın kanunlarını değiştiren, iyiyle kötü arasındaki farkı, aralarındaki mesafeyi yaratan bir Klipot sistemi vardır.  Ve bu nedenle bu mesafeyi, kendimizi hemen darbelere maruz bırakmamak, birbirimizle bağ kurabilmek ve ilaçla uyararak darbelerden kaçınmak için kullanabiliriz.

İlaç, Bina’nın kullanabileceğimiz gücüdür.  Maddi doğada böyle bir güç yokken, her şey basittir: ya eksi ya da artı.  Maneviyatta, eksi- artı vardır ve her iki kuvvete de dahil olduğumuz ve her iki zıtlığı içeren bir tampon bölge oluşturabileceğimiz, bunların ortada üst üste bindiği yer vardır.

İki kuvveti içeren bu sisteme “insan”, Adem denir çünkü o, haz alma arzusunu ve ihsan etme niyetini içerir ve bu nedenle Yaradan gibi oluruz.

Doğa bilimlerinin incelediği cansız, bitki ve hayvan dünyasında böyle bir ara sistem yoktur.  Bu nedenle bilim, sıradan, dünyevi bir insanın ve hatta manevi bir insanın bile psikolojisini kavrayamaz.  Manevi bir kişiyi anlamak için, bize kişinin nasıl düzenlendiğini açıklayan Kabala bilimi gereklidir.

Bilimin bir insan hakkında bildiği her şey, onun hayvansal seviyesine aittir ve deneysel olarak elde edilir.  Bu, biyolojik beden için ilaçlar yapmamızı sağlar.  Ancak insanın kendisi, onun içsel özü, herhangi bir aletle ölçüm ile erişilemez ve herhangi bir doğrulamaya tabi değildir.

Genelde cansız maddeler, bitkiler ve hayvanlar üzerinde çalıştığımız için, yalnızca Kabala bilimi bir kişiyi aşağıdan değil, yukarıdan, en yüksek seviyedeki enstrümanlar aracılığıyla inceleyebilir.

Bu nedenle, mevcut krizde Kabala bilimi ve yöntemleri dışında hiçbir şey insanlığa yardımcı olamaz.  O zamana kadar acı çekmek zorunda kalacağız.  Bu nedenle, ıslah yöntemi hakkındaki bilgileri mümkün olan tüm yollarla yaymaya çalışıyoruz.

Batı’dan Doğu Kadar Uzak İnsanlar

Soru: Batılı insanlar çok fazla psikolojik baskı ve stres altındadır. Doğuluların aksine uzun süre hiçbir şeye konsantre olamıyorlar.

Son zamanlarda, Batılılar için çok sayıda eylem içeren özel meditasyon uygulamaları geliştirildi. Kişi, Hint öğretilerinde olduğu gibi sadece tek bir şeye oturup konsantre olmaz, aksine sakinleşmek için birçok eylemde bulunur.

Batılıların meditasyon yapması gerektiğini düşünüyor musunuz?

Cevap: Bunun pek yardımcı olacağını düşünmüyorum çünkü Batılılar ve Doğulular tamamen farklı psikolojik modellere, farklı amaçları olan kişiliklere sahipler. Batı toplumunda yaratılanlar ancak orada uygulanabilir. Ne Yerli Amerikalılar, ne Asya Hintlileri ne de Afrikalılar buna sahip olabilir.

Batılı bir şeyin, bir şekilde Rusya’da uygulanması mümkündür ama burada da görüyoruz ki, bu sadece zeka ve zihniyet düzeyi Batı ile benzer olan özel bir nüfus grubu için geçerlidir.

Prensip olarak her kıtanın, dünyaya, kendisinin ve toplumun gelişimine karşı tavır yönteminin, nüfus tarafından seçildiği kendi içsel ön koşulu vardır. Avrupalılar Avrupalı, Kuzey Amerikalılar Kuzey Amerikalı ise de temelde onlar, Yerli Amerikalıların kültürünü bastırmayı başaran Avrupalılarla aynıdır.

Güney Amerika, Güney Amerika’dır çünkü oradaki yerli halkların psikolojisi hakimdir. Güney Amerika ülkelerinden birine geldiğinizde, bunun özel bir dünya olduğunu hemen anlıyorsunuz. Asya ve Afrika’da da durum aynıdır.

Bir tür insanı, diğerine dönüştüremezsiniz. Yapabileceğimiz tek şey, herkesi kendi dünya algısına bırakmak ve herkes arasında uygun entegrasyonun gerekliliğini anlamalarını sağlamaktır. Aynı zamanda herkes kendi kültüründe kalır, Sovyetler Birliği’nde bir zamanlar söylendiği gibi: “biçim olarak ulusal, ancak içerik olarak sosyalist.”

Burada da aynıdır. İçerik Kabalistik olmalıdır. Bu, ortak bir dünyaya, bağa, nezakete ve sevgiye bir özlemdir, ancak bu, kişinin doğanın dilini anladığı ve diğerlerini doğru bir şekilde anlayabildiği biçimdedir.

Üst Gücün Ayrıcalığı

Soru: Duygularımızı neden ölçemiyoruz?

Cevap: Bu yeteneğe sahip değiliz. Sinir uçlarımızın ve dürtülerimizin tepkisini belirli cihazlarla kısmen ölçebiliriz ama duyguların kendisi değil, çünkü onlar arzularla ölçülürler.

Arzuları ölçmek de imkansızdır. Yaradan ya da dünyanın en içsel gücü, bir arzudur. Bu nedenle, onlarla sadece çok dışsal bir biçimde çalışabileceğimizi kabul etmeliyiz, yani onları anlayamayız, ölçemeyiz veya yönetemeyiz.

Bu, cansız, bitkisel, hayvansal ve insan seviyelerinde bir arzu yaratan ve sonra bu arzu etrafında maddeyi oluşturan üst gücün ayrıcalığıdır.

Twitter’da Düşüncelerim / 27 Kasım 2020

Şu andaki ego-zihnimiz ve kalbimiz anlamında “mantık içinde” olmak ile ihsan etmekte “mantık üstünde” olmak arasındaki farkı hayal etmeliyiz. İşte bu şekilde “mantık içinde” ve “mantık üstünde” yi, maddi dünyadan manevi dünyaya geçişe ayıran sınıra yavaş yavaş yaklaşmaya başlarız.

Üst dünyaya girmiyoruz, onu inşa ediyoruz. Bu hazır bir biçimde mevcut değil. Tüm öncüller onu yaratmamız için hazır. Manevi dünyayı haz alma arzumuzdan inşa ediyoruz ve kısıtlama yapıyoruz, perde ve üzerine yansıyan ışıkla. Üst dünyayı bu yansıyan ışıkta inşa ediyoruz.

Yansıyan ışığımız ne kadar yüksekse, üst dünyanın ne olduğunu o kadar iyi hayal ederiz. Ondan önce yok. Her şey sadece bizim arzumuzda mevcuttur: ya alma ya da ihsan etme uğruna. Bir de Üst Kaynak vardır, ancak arzularımızda ve niyetlerimizde hiçbir şekilde yoktur.

Üst dünyayı, birbirimize karşılıklı ihsan etmeyi amaçlayan arzulardan inşa ederiz. Bu “ruh” dur. Hissettiğimizden farklı bir realite hayal etmeliyiz – herkesin bağlı olduğu bir realite. Aslında böyle var olur: birleşik bir entegral dünya olarak ama ego beni bu gerçeklikten ayırır.

Herkes birbirine bağlıdır ve ıslah olmuştur. Yalnızca ben başkalarından ayrıldığımı hissederim ve onları kendi kusurlarımdan yargılarım. Kendimi düzeltir ve tüm yaratılışın safhasını doğru bir şekilde hayal edersem, o zaman göreceğim: Yaradan’ın ifşası olan Şehina, tüm yaratılanlarda kıyafetlendir, onları birleştirir ve onların içinde işler.

İhsan etme uğruna niyetleri edinerek, insan kuyuyu tıkayan taşını (taş kalbi) değiştirebilir ve sonra herkes kuyunun suyunun tadını çıkarabilir. Su ile dolu kuyu, mesela Hasadim’in ışığı, yaşayan su ile dolu bir kuyudur.  Hasadim’in ışığı dünyaya güç bahşeder, yeni bir hasat vererek.