Monthly Archives: Nisan 2016

Pesah Ve Göç Gecesi

Bireyin ve ulusun içinde Musa niteliğinin olgunlaşması, bizi Firavun’la doğrudan çatışmaya götürür. Tora bu koşulları Mısır’ın on vebası olarak tanımlar, egonun on vebası ve “İnsanlarımı serbest bırak” talebi. İnsanlar, güçsüzlük arka planı içinde geliştiler ve aynı zamanda da özgürlük fırsatına umutsuzca bir ihtiyaç geliştirdiler.

Haggadah bize içsel geceyi anlatır: “Bu gecenin diğer bütün gecelerden ne farkı vardır?” Mısır’da, biz özseverlik bataklığından çıkmak zorunda kaldık ve döndük ve henüz birlik olmak için gücümüz yokken ama yalnız kaçmak için olan gücümüzle hızlıca yukarı hareket ettik.

Herkes zulümden, iç çatışmalar ve anlaşmazlıklardan kaçmaya çalışır. Böylece başladığımız şeyi tamamlayabileceğimiz Sina Dağı’na varana dek, kendimizi giderek Mısır’dan daha uzaklaşır buluruz.

Bu Firavun’un, egonun, bizi sevginin yeni bir seviyesine doğru itişidir. Sonunda insanlığın tamamı bu seviyeye yükselmek zorunda kalacak, ama bunu yapan ilk bizleriz. Bu İsrail ulusunun laboratuvarıdır, onun varoluşunda önemli bir safhadır.

Nefret Kelepçelerinden Özgürlük Bayramına

Kısa süre önce Purim’i kutladık ve şimdi Pesah yaklaşıyor bile.

İsrail halkının bütün bayramları, aramızda olması gereken birleşme ve bağı sembolize eder; onlar sadece bunun farklı düzeylerini, farklı güçlerini belirtmiştir.

İsrail’in bütün tarihinde en güçlü bağa, Purim’de ulaşılmiştır. Ve biz aramızdaki bağa ilk kez Pesah’da ulaşırız, Mısır’da kölelikten, özgürlüğün varışın bayramı.

Özgürlük; egomuzdan, başkalarına karşı duyulan asılsız nefretten, reddetmekten, birbirimizi sokakta kesmek ya da çıkarlarımızın çatıştığı başka durumlarda aramızda ortaya çıkan böyle çirkin tutumlardan kurtulmak olarak bilinir.

Birliğe ulaşmayı ve kötü doğamıza hükmetmeyi başardığımız zaman, tüm hayatımızı da düzeltebileceğimizi anlarız. Konutun ve gıdanın fiyatlarını düşürebiliriz, ailesel ilişkilerde düzeltebiliriz, şehirlerimizi temiz bir hale getirebiliriz ve okullarımızdaki şiddeti durdurabiliriz.

Buna Mısır’dan göç, sürgünden çıkış denir. Egomuzun içinde boğuluruz ve daha fazla bir şey duymak istemeyiz. Ama aniden anlarız ki aramızda iyi ilişkiler kurmak, yakın olmak mümkündür. Sadece mümkün değil açıkça gereklidir, çünkü artık böyle devam etmek imkânsızdır.

Geçen seçimden önce bütün partiler, her alanda hayatlarımıza özen göstereceklerine söz verdiler. Ama aslında, Kabala İlmine göre, bütün farklılıkların üzerine yükselmedikçe ve biz onların üzerinde bağa gelmedikçe, hiç kimse başarılı olamayacaktır. Atasözünde şöyle yazılmıştır: “…sevgi bütün günahları örter.” Kişisel çıkarlarımızla ilgilenmez, birlik olmaya başlarsak, o zaman birliğin bu yeni formu hayatlarımızı etkilemeye başlayacaktır.

Pesah Bayramı ve Mısır’dan göçün hikâyesi mecazidir; insanlar arasındaki bencil tutum ve davranışlardan ayrılmayı ve daha yüce bir tutum ve davranışların oluşmasına işaret eder. Bu durum içimizdeki Firavun’dan, bize hâkim olan egodan özgürleşmemizdir. Eğer biz onun kontrolünden çıkar ve başkalarını sevebilirsek, buna özgürlük, kurtuluş denir. Ve Mısır’dan göçten sonra ve çölde dolaşırken, İsrail halkı Sina Dağı’na ulaşır ve Tora’yı alır. Onlara, tek kalp tek adam olmaya, Arvut (karşılıklı garanti) içinde, birlik içinde, “dostunu kendin gibi sev” koşulunda yaşamaya hazır olup olmadıklarını soruldu. Buna kurtuluş denir, bizim bağ ve birliğimizin içinde keşfettiğimiz, doğadaki gizli, benzersiz güç ile kurtuluruz.

Oğlunuza Ve Herkese Anlatın

Soru: Pesah’ın başlaması onuruna, bayram yemeği sırasında çocuklarımıza, Yahudilerin Mısır’dan göçü hakkında bahsetmemiz gerektiği söylendi. Tam olarak onlara ne anlatmalıyız? Bilmeleri gereken en önemli şey nedir?

Cevap: Her şeyden önce, çocuklarla büyükler arasında bir fark olduğunu düşünmüyorum. “Oğluna anlat” denmiştir, bu kim bu şeyleri bilmiyor ve onları öğrenmek istiyorsa bizim oğlumuz gibidir anlamındadır.

Herkes anlamalıdır, “göç” ne anlama gelir ve o kurtuluştan nasıl farklıdır. Biz hala sürgün koşulunda olduğumuzu ve kurtuluşu aramaya devam edip etmediğimizi bilmeliyiz.

Sürgün, kurutuluşun zıttı olan bir durumdur. Onlar iki karşıt içsel duyguyu temsil eder, şimdiye dek, bizler içimizdeki bu duyguları tanımlamaktan bile aciziz.

Mısır’dan bahsederken… O, Yahudiler için çok kötü müydü? İlk başta, onlar yiyeceklerin bolluğundan ve “kral hayatı” sürmekten zevk aldılar. Firavun onlara çok iyi davrandı, o gerçek bir cennetti. Neden hepsi birden bire yedi yıllık doymayla, yedi yıllık kıtlık yer değiştirince, Yahudiler sürgünde olduklarını kabul ettiler?

İnsanlar yaşam amacını kaybettiler. Kişi neden yaşadığını anlamaz oldu. Bugün pek çok insan aynı şeyi itiraf edebilir; “ Neden yaşadığımı bilmiyorum. Bu yaşamımı o derece zehirliyor ki ben hayatta kalmak istemiyorum.”

İnsanlar umutsuzluktan, terörist olmayı seçiyor, hayatlarındaki ışığın arayışı içinde. Yaşamaya değer bir ideal arıyorlar. İdealleriyle uyuşmayan şeylerle mücadele etmek, kendilerini düşmanı yenen kahramanlar olarak hissetmelerini sağlıyor. Bu his onların hayatlarını anlamlı hale getirir; aksi takdirde kendilerini ölü hissederler.

Günümüzde birçok kişi hayatın anlamını bulma ile ilgileniyor. Yaşamsal amaç olmadan, varoluşumuz tadını kaybeder ve ölüm bile bize böyle bir hayattan daha iyi görünür. Mısır’ın et ve sarımsak bolluğu artık tatmin etmez.

Mısır insan arzularının her türünü karşıladı; yemek, seks, aile, para, güç ve bilgi. O herkes için bir cennet oldu ve Yahudiler tüm Mısır nüfusunun en saygını ve zengini idi. Peki, neleri eksikti? Sadece, hayatın amacı! Bu tür sorular kişinin içinde uyandığı zaman, yaşam hissini zehirler. Altın bir kafeste yaşıyor ve onun dışına çıkmamız mümkün değil gibi hissederiz.

Bu “kölelik” denen şeydir. Müreffeh hayatımız bizi boğar ve öldürür. Eğer varoluşumuz “doyumlu” olmazsa, bundan kaçma arzumuz da haklı olur. Ancak egoizmimiz, rahat bir hayatı reddetmemiz için bize izin vermez.

Egomuz Mısır’a ait hayattan zevk alır. Aynı zamanda şu soruyla da tahrik ediliriz: “Neden yaşıyoruz? Biz insan mıyız yoksa sadece hayvan mı?” Günümüzde, dünyada olup biten budur.

İyi bir hayat yaşamak için gereken her şeyi sağlayabiliriz ama sahip olduğumuz her şey acı ile ıslanmıştır. Hayatın özüne dair soru, sıradan maddi çıkarlardan çok daha önemlidir. Bu bizi dağın tepesinden uçuruma atar. Böylece bizim bütün karanlığımızı tanımamızı sağlar.

Modern dünyada ve bilhassa daha genç kuşaklar arasında çok yaygındır. Bizi kendi egemenliği altında tutan ve gitmemize izin vermeyen egoizmimizin içinde, sürgünde olduğumuzu algılamaya başlarız. Bu koşul “Mısırlı köle” olarak adlandırılır. Kendimizi ondan kurtarmamız gerekir.

Özgürlük Geni

Soru: Pesah kutlaması, kendimiz hakkında, toplumumuz hakkında, halkımız hakkında yeni bir şey öğrenmek ve birbirimizle ilişkilerimizde niteliksel bir değişiklik yapmak için özel bir fırsattır.

Rav Kuk eğer İsrail halkı bir zamanlar kölelikten özgürlüğe bu geçişi yapmamış olsaydı, bütün dünyanın böyle bir değişikliği yapmasının mümkün olamayacağını yazmış. İsrail halkının bütün dünyayı bu kadar çok etkilediği doğru mu?

Cevap: İsrail halkı, tüm dünyadan seçilmiş ve birleşmek için antik Babil’den çıkan özel bir insan grubudur.

Bugün, bütün dünya bir zamanlar Tapınağın yıkılması esnasında sadece Yahudiler arasında ortaya çıkan, aynı karşılıklı nefretin içindedir. Bu nefret nedeniyle, Yahudiler birlik olma yüksek seviyesinden bu dünyanın seviyesine düştüler ve bunun anlamı sürgüne gitmektir.

Bugün Yahudi halkı tüm dünya ile karışmıştır ve biz hepimiz, Mısır ya da karşılıklı nefretin kölesi denilen aynı koşulun içindeyiz.

Yahudiler bu kölelikten çıkmış oldukları için, biz anılara, bir önceki koşulun genlerine (reşimot) sahibiz. Bu nedenle, bizler “dünya ulusları için bir ışık olma” anlamına gelen, herkese örnek olma konusunda ve bütün insanlığın şu an içinde bulunduğu bu korkunç durumdan çıkmasına rehberlik etmeliyiz.

Şimdi bu görev İsrail topraklarında yaşayan İsrail halkı içindir. Bu yüzden biz buraya geri gelebildik. Bizler tüm dünyanın yararı için misyonumuzu gerçekleştirmeliyiz. Sonuçta, yaratılışın amacı tüm insanların bir ulus, bir aile olmasıdır.

Pesah Herkese Bir Örnektir

Biz bütün dünyaya yardımcı olabilecek bir araca sahibiz. Mısır’dan, karşılıklı kin ve nefretten çıktığımızda insanlar arasındaki doğru karşılıklı bağın, tüm sorunları çözdüğünü göreceğiz.

Bu nedenle bugün, İbrahim’in yöntemine her yerde ihtiyaç vardır. Var olan ihtiyaç budur ve eğer biz, İsrail ulusu, bunu yerine getirmez ve insanlığa sunmazsak, bizim üstümüzdeki baskı artacaktır. Çünkü dünya bilinçaltında, mutluluğun anahtarını onlardan gizlediğimizi hissediyor

Ama biz yapmamız gerekeni yapar ve iyi örnek oluşturursak, dünya bunu minnet ve saygıyla alacaktır. Genel olarak, dünyanın bizden beklediği tam da budur.

Ben tüm arkadaşlarıma birliğin ve bağın bayramını diliyorum!

Pesah Bayramı’nın Anlamı

Pesah (Hamursuz) Bayramı, Pe-sach (atlama veya seçim) anlamına gelir. Kişinin tüm egoizminden sadece düzeltilebilir ve başkalarının yararına ihsan etmek için kullanılabilir niteliklerin seçilmesidir.

Kişi bütün dünyada tek kötü şeyin kendi doğası olduğuna ve bunun kendini ve başkalarını yok ettiğine ikna olduğu zaman sadece tek bir şey istediği sonucuna varır: Kendi içindeki bu kötülükten kurtulmak!

O bunu yapmaya çalıştığında (kötülüğün üzerine yükselmeye gayret eden bir grupla birlikte, sadece bu konudan söz eden Kabalistik metinler üzerinde çalışarak) egoizminin üzerine yükselemeyeceğini anlar. Egoizminden çıkması gerektiği ancak bunun gerçekleşmesinin umutsuz olduğunu ve kendi başına bunu yapamayacağını idrak etmesinin ve Yaradan’a, bunu yaratan Tek’e bir iç haykırışta bulunmasının gerektiğini anlar. Ve o zaman egoizmden kurtuluş gelir!

Böylece, bu kurtuluşun, bu bayram boyunca onu isteyen herkese verilmesine izin verir!

Pesah: Uçurumu Atlayan Adım

Pesah, nefrete rağmen birlikten doğan İsrail ulusunun doğuşunu sembolize eder. Bizler bölünmüş ve ayrılmış olduğumuz sürece, bir ulus değiliz; sürgündeyiz. Sadece aramızda iyi bir bağ ve birlik bizi haklı olarak “İsrail” denen bir topluluk yapar.

Bu yükseliş için hazırlık yaparken, evlerimizi temizleriz ve anlaşmazlıklardan, bölünmüş olmaktan kaçınırız. Seder, bizim bozuk karşılıklı bağlarımızın yenilenmesinin usulünü sembolize eder.

Kendimizi bu egoist mayamızdan kurtardığımız zaman, yedi gün boyunca, Mısır’da tatsız olarak algılanmış olan, karşılıklı ihsan etme seviyesine yükselişimizin sembolü olan, Matza (mayasız ekmek) yeriz. Biz bu yola ayrılığın köleleri olarak, doğamızın köleleri olarak başlarız ve özgür insanlar olarak, yeni doğmuş ve tek bir ulus olarak yolculuğu tamamlarız.

Artık, nerede yaşarsak yaşayalım, bizi ayıran değerlere tapınmaktan vazgeçmek zorunda olduğumuza hiç şaşırmamalıyız. Bu tür her arzu Mısır’dan göçün bir safhası haline gelir, çünkü Pesah, bizim anlaşmazlıkların ve ayrılıkların “üzerinden sevgi seviyesine doğru atlamamızı” simgeler.

BÜTÜN SORULAR İÇİN BİR CEVAP

SORU:  Neden, hayatın anlamına, aile kurmaya , insan toplumuna ve eğitime dair sorulara, doğru ve gerçek yanıtları sadece Kabala Bilgeliği’nin verdiğine inanıyorsunuz?

CEVAP: Basit çünkü aynı düzeydedir; onu yaratan doğanın bir sonucu olarak bir insan, hayatın amacının ne olduğuna dair sorunun farkında olma ve artan şekilde onu çözme ihtiyacına  kendi kendisinin doğasının içindeyken ulaşamaz .

Einstein bunun hakkında şunu söylemişti; “Masanın üzerine atlamak yerine, kişi masanın üzerine yükselmelidir…” Bunun anlamı şudur ki, bizim “kendi üzerimize yükselebileceğimiz” bir sisteme ihtiyacımız vardır. Bu, Kabala Bilgeliği’nin sağladığı şeydir. Onun bilgeliğini çalışarak bizi yükseltecek gücü çekmek mümkün olur;  OR MAKİFİ…(SARAN IŞIĞI)

KABALİSTLERİN ÖĞRENCİSİ OLMAYA HAZIR OLMAK

SORU: Neden Kabala Bilgeliği’ni bilmeyenler, onun mistisizm ve büyü ile ilgilendiğini düşünüyor?

CEVAP: Kabala Bilgeliği’ne girmeye hazır olmayanları caydırmak için… Bir kişi çalışmaya başlamadan önce olgunlaşmalıdır. Kabala Bilimi okumak isteyen insanlar bile geri çevrildi ve öğretiyi çalışmaya başlamalarına izin verilene kadar, çok uzun zaman büyük çaba sarf etmeleri gerekti.

Kişi çalışmaya diğer her türlü sınırlamaların yanında çok katı şartlar altında kabul edilirdi. Bu şartları yerine getirerek aşama aşama Kabalistik grubun bir parçası olmasına izin verilirdi ve sonra Kabala çalışma şartlarına adanırdı.  Bu durum şöyle açıklanırdı; bu çalışma beraber küçük, integral ve kapalı bir toplum kuran, benzer düşünen insanlarla yapılmalıydı.

Bu toplumda herkes eşittir herkes birbirini destekler, herkes diğerine dahildir ta ki; içinde üst dünyayı keşfettikleri , içinde çalışmaya başladıkları ve keşfettikleri tek bir varlığa doğru, eriyip yok olana dek…

Denir ki; hocası Rabbi Akiva’ya gelip sonrasında ZOHAR KİTABI’nı yazan Yüce Rabbi Shimon Bar Yochai’ye de olan budur. Hocası son üç geri gönderişinde onun henüz Kabala çalışmaya hazır olmadığını iddia etmişti.

SORULARA CEVAPLAR BÖLÜM 130

SORU: YARATAN İHSAN ETME ARZUSU MUDUR VEYA  HAZ VERME ARZUSU MUDUR  YOKSA  BU İKİSİ MİDİR?

CEVAP: AYNI ŞEY

SORU: NİYE “KABBALA” KELİMESİNİ RUSÇA’DA ÇİFT “B” İLE YAZIYORLAR? LATİNCE’DE TEK B İLE YAZILIYOR. BUNUN HERHANGİ BİR ÖNEMİ VAR MI?

CEVAP: İBRANİCE’DE BİLE TEK “B” İLE YAZILIYOR AMA RUSÇA’DA İKİ “B” İLE…

SORU: SON YILLARDA HAYATIMA MUTLULUK ALMAYI DURDURDUM. KENDİMİ MUTLU EDEBİLİRİM AMA BU MUTLULUĞU DÜNYADAN ALMIYORUM.

CEVAP: BUNUN İÇİN DÜNYAYA MUTLULUK VERMELİSİN !