Daily Archives: Nisan 17, 2016

Ölüm Meleğinden Kaçış

Pesah Haggadah bize, kişinin kendi hayatını planlama ve onun efendisi olma fırsatına sahip olduğunu söyler. Kişinin ulaşması gereken hedefi, bunu başarmanın yolunu ve kişinin kendi içinde değişmek için neye ihtiyacı olduğunu açıklar. Bize bütün detayları verir.

Pesah Haggadah’da ilk olarak, kişinin bugün hayatının ne olduğunu ve ne kadar kısıtlı ve ölü olduğunu anlaması için araçlar verir.

O, kişinin bunu nasıl yarıp geçebileceğini, bu ölü dünyadan kaçabileceğini ve özgürlüğün mükemmel seviyesini elde etmek için şimdiki doğamızın üzerinde bir koşula nasıl yükselebileceğimizi gözler önüne serer.

Buna, ölümün üzerine yükseldiğimiz için, ölüm meleğinden kurtuluş denir.

Soru: Ölüm üzerine yükselme ne anlama gelir?

Cevap: Bu sonsuz bir hayat yaşamak anlamına gelir.

Soru: Bu hiç ölmeyeceğim anlamına mı gelir? Sonsuza kadar yaşamış tek bir kişi görmedim.

Cevap: Sadece bedenler ölür. Ama kendi içimizde başka bir varlığı keşfederiz, bu içteki insandır. Bu iç “ben” benimden ayrılır ve ölümü hissetmez.

Özgürlüğü ve sonsuz yaşamı gerçekten elde etmek isteyen herkes, Kabala ilmini kullanarak bunu nasıl gerçekleştireceğini öğrenebilir. Bu tamamen mümkündür, şöyle yazıldığı gibi: “Hayatta iken dünyanızı göreceksiniz”, yani, üst gücü, Yaradan’ı ifşa etmemiz mümkündür. Kapılar herkese açık olduğundan, herkesin bunu başarması mümkündür. Gereken tek şey arzudur.

İyi Ve Kötü Firavun

Soru: Yahudileri kabul eden iyi Firavun nedir?

Cevap: Biz bu kavramı insana ilişkin olarak incelemek zorundayız.

Biz egonun bizleri ileri götürdüğüne inanıyoruz; medeniyet, gelişme ve büyüme. “Biz yıldızlara uçacağız, her şeyi ulaşacağız bileceğiz ve keşfedeceğiz! Biz, biz, biz!” Bu iyi, sağlıklı bir egoizmdir. Bu gereklidir aksi takdirde gelişemezdik.

Örneğin biz bir çocuğa hoşgörülü olmazsak ve sürekli onu sınırlarsak, o gelişemez. Bu nedenle, gelişmesi için ona imkân vermeliyiz, egoistçe bile olsa, nasıl olursa olsun. Belli bir yaşa ulaştığında, 13 yaş diyelim, ona kendini nasıl sınırlayacağını öğretmeye başlarız.

Şimdi bu yaşa kadar kişinin sadece kötü eğilimi içine dalmış olduğunu unutmayalım ve 13 yaşından sonrasında, eğitimin etkisi altında, iyi ortaya çıkabilir. 13 yaş göreceli bir ifadedir. Baal HaSulam “Zohar Kitabına Giriş” te bundan bahseder.

Hatırlıyorum, dini okullarda okuyan oğlum ; “Benden ne istiyorsun? Ben sadece 9 yaşındayım, 13 yaşıma gelinceye kadar bekleyin” derdi.

Bu, ulusun her şey ile hoşnut olduğu, doyumun yedi yılı olarak adlandırılır. Biz birlik olmaya çalışırız ve ilk başta her şey iyi gider. Ego “yardımlaş, her şey iyi, her şey doğru” diyerek bize hoşgörülüdür. Daha sonra aramızda anlaşmazlıklar ve çatışmalar ortaya çıkmaya başlar.

Bu, âşık insanların birlikte yaşamaya başladıklarında ya da uluslar arası ilişkilerde olan şeydir: “Şimdi birlikte çalışacağız ve bazı şeyleri birlikte yapacağız ve elde edeceğiz! Biz, biz, biz, biz!” Her şey yolunda: egoizm iyi, her şey harika ve aniden içeriden negatif bir şeyler sızar. Ne yaparsak yapalım sonunda bir engel ortaya çıkacaktır; kötü Firavun ortaya çıkacaktır.

Bir şeye başladığınızda bilmelisiniz ki eğer bir eylemde bulunduğunuzda sevgi ve karşılıklı bağın yardımını ile Kabala bilgeliği metodunu kullanarak iyi ve kötü arasında dengeleme yapmazsanız, ilk başta çekici ve büyüleyici görünen daha sonra sizi öldürecektir. Ölüm meleği seni cezp eder ve baştan çıkarır, sana bir damla zehir verir ve sen ölüsün.

Her yerde ve her eylemde iyi ve kötü iki gücün arasındaki denge noktasını bulamaya çalışmak bu nedenle gereklidir.

Dört Oğul

Soru: Pesah Haggadah’ın değindiği dört oğul nelerdir: biri bilge, biri kötü, biri saf ve birisi de nasıl soru soracağını bilmeyen biri?

Cevap: Dört oğul da aynı soru üzerine düşünmekte: “Egoizmimizin üzerine nasıl çıkabiliriz?” Bilge oğul filozofça düşünür ve bu yasaların öyle ya da böyle açıklanabileceğini ama bizim Mısır’dan çıkmamıza yani egoizmimizin üzerine yükselmemize bir çözümün olmadığını söyler.

Kötü oğul: “Ama neden onun üzerinde yükselmemiz gerekiyor ki?” der. O bunu yapmayı hiç istemez ve “Egoizme karşı bu çalışmanın yararı nedir? Ben iyiyim, beni rahat bırakın.” der. Bu nedenle bizim gözümüzde kötüdür çünkü kötü olmasına rağmen, bu şimdiki koşulunun üzerine yükselmeyi istememektedir. O Mısır’dan çıkmak istemez ve her şeyi olduğu gibi alır.

Saf oğul, bizim Mısır’dan neden çıktığımızın net olmadığını ve bu yasaların anlaşılır olmadığını söyler. O, köle olduğunun ve bu kölelikten nasıl çıkacağının farkında değildir.

Biz bayram masasının etrafında oturuyoruz. Birisi bilge oğul gibi hisseder, diğeri saf oğul gibi, üçüncüsü de kötü oğul gibi ve dördüncüsü bir soruyu nasıl soracağını bilmeyen oğul gibi. Ve bu dördüncü, nasıl soru soracağını bilmeyen oğul, o gün şunu söyleme ihtiyacı duyar: “Bu Yaradan’ın bizim için yaptıklarının, Mısır’dan çıkarması olayının onurunadır.”

Aptal, saçmalayan ya da kötü olduğundan değil, bu oğul soru sormasını bilmiyor. Orada bir şeylerin olduğunu, algılayamadığımız ve fark edemediğimiz, doğamızdan çıkmak için bir çeşit yolun olduğunu anlamaktadır.

Masadaki bütün misafirler de merak etmektedir. “Nerede ve niçin çıkmamız gerekiyor? Egonuzdan kurtulabileceğinizi nerede gördünüz? Bu doğada yoktur.” Bilge, saf ve kötü hepsi bu soruları soruyor.

Fakat o, nasıl soru soracağını bilmeyen oğul, bizim için tamamen ulaşılmaz olduğu için hakkında hiçbir şey sorulamayan, saklı gizli bir şeyin olduğunu bilmektedir. Hayatımızın ötesinde, egoizmimizin ötesinde ve onun ellerinde olduğumuz bir şey var.

Bu sefil şekilde var oluşumuzun ve yaratılışımızın bir amacı var. Ama bununla ne yapılabilir, bu net değil; çıkışı göremeyiz. Bu nedenle, bunun açıklanmasının gerekli olduğu söylenir. Gerçekten, eğer kişi egoizmini haklı çıkarmak için söyleyeceği hiç bir şeyin kalmadığı bir duruma yükselirse, o zaman bir çözüm bulur.

Herkes sonunda, nasıl soru soracağını bilmeyen oğul haline gelir. Bu insanlık gelişiminin dört safhasıdır. Her birimiz kendi gelişim safhamızdayız ve böylece kişi kendini dört oğuldan birinin içinde fark edebilir, sorduğu soruya göre.

Birliğe Kaçış

Soru: Pesah Bayramı yaklaşıyor. Şimdi bizler neye odaklanmalıyız? Bu zamanı birlik için nasıl kullanabiliriz?

Cevap: Pesah, sürgünde olduğumu fark ettiğim, çok özel bir zamandır. Bu Mısır’daki köleliğin başlangıcıdır. Ben sürgünde olduğumu hissedene kadar, hala Mısır’da değilim, henüz Firavun’un kölesi değilim. Başka bir değişle, birlik için çabam yoksa henüz süreci başlatmamışımdır. Ama ne zaman birliğe çekilirim işte o zaman egomun beni durdurduğu ve yolumu engellediği için birlik olamadığımı hissederim, ego bana Firavun olarak ifşa olur. O beni kontrol eder ve birliğe ulaşmama ve Yaradan’ı keşfetmeme izin vermez.

Sürgün, Yaradan’ı hissetmek değildir. Ben O’nu özlediğimi hissederim, böylece birliğe yönelmeye devam ederim ve ego, Firavun daha sert ve zor olarak ortaya çıkar. Sonunda ne yapacağımı bilemem, çıkış yolu göremem ve ardından “Musa” olarak adlandırılan nokta içimde ortaya çıkar. Kafam karışmış ve bu noktanın Firavundan ne şekilde farklı olduğunu bilmiyor olmama rağmen, o beni dışarıya, bilinmeyene çekmeye başlar. Böylece Musa; Firavun’un sarayında, egonun içinde, kendimi Firavun’dan ayırsam veya onunla birleşsem bile büyür. O doğrudan Yaradan’ı arzular, fakat kendini sevmekten beslenir.

Ve bu yüzden ben ilerlerim: Bir kap inşa etmek isterim ama bunun yerine “yoksul şehirler” inşa ederim, Pithom ve Ramses. Her zaman başkalarına yakın olmak, birlik olmak istediğimde yeni problemler ortaya çıkar: anlaşmazlıklar ve bölünmeler, ayırma ve kayıtsızlık. Ego gücü elinde tutar ve beni özgür bırakmaz, hiçbir şey yapmama izin vermez. Ne kadar çok çaba gösterirsem göstereyim, bağ mevcut değildir. Benim çabalarım “Firavun” içindir ve “İsrail” e zarar verir.

Ve bu yüzden Mısır’ın on vebasına ulaşırım, bencil arzularım dostlarımla birleşmeme izin vermediği için acı çekerim. Tüm çabalarıma karşın, o içimde büyük acılar yaratır ve beni farklı yönlere çeker. “Hayvan”ıma istediği her şeyi verir, ancak aksi halde Mısır’dan kaçacağım için birliğin yolunu kapar.

Sonra Musa, Firavun’a gider, talep eder : “Halkımı bırak gitsin.” Daha fazla birlik olmayı deneriz ve Firavun’un kontrolünden kaçmak isteriz. Bu zaten gerçek bir ifşadır. Peki, öyleyse ne yapabiliriz ki? Sonuçta, Yaradan sürekli kalbimi sertleştirmektedir.

Böylece ben, egomdan tamamen kurtulmayı başarana kadar, on vebadan geçerim. Karanlıkta, birliğe kaçarım; bana ifşa olan nefret dağına (Sina) ve egoya karşı karşılıklı garanti zorunlu bir araçtır. Nefreti baskılamam, onu iptal etmem, aksine onun etrafında karşılıklı garanti inşa ederim. Sonuçta, bu nefret paha biçilmez bir kazanımdır: karşılıklı garanti sayesinde, bu nefret dağını Kutsallığın zirvesine, Yaradan’ın dağına çevirebileceğiz.

Bugün bu sadece bizimle ilgili değildir. Bütün dünyada, egonun yıkıcı kontrolünü ve bunun bütün insanlığın yeryüzünden silinmesi için bir tehdit olduğunun keşfedilmesi süreci başladı.