Birbirine Bağlı Bir Dünyada İnsan, Bölüm 5

Doğa Sert Bir Öğretmendir

Soru: Baal HaSulam, doğanın darbelerinin kusursuz olarak ve toplumun gelişme düzeyine uygun olarak gerçekleştiğini yazar. Yani toplum geliştikçe doğa bizi ıslah eder.

Bugünkü ıslah, 100 yıl önceki virüslerden ve felaketlerden nasıl farklıdır?

Cevap: Gelişimimize uygun olarak, doğadan gittikçe daha fazla darbe alıyoruz. Bize öyle geliyor ki doğa bizi cezalandırıyor. Ama bu doğru değil. O, bize öğretir, hangi seviyede ve ne ölçüde yanıldığımızı gösterir. Birbirimizle bütünleşme ve doğanın küresel resmiyle  birleşme çabasından sapıyoruz.

Genel olarak doğanın söz dinlemeyen, bilgisiz katılımcıları olduğumuz ortaya çıkıyor. Ne yapmamız gerektiğini anlamıyoruz. Ya da anlıyoruz, ama duymak istemiyoruz.

Sonuç olarak, doğa bize her zaman işaret eder, burnumuzu hatalarımıza sokar ve biz onları görmeyiz. Aramızda en başarılı olanların, bu hatalara daha az dikkat eden, etraflarındaki dünyada olan bireylerin tutarsızlıklarını umursamayanlar olduğu ortaya çıkmaktadır. Onlar,  her şeyi kendi yollarıyla yaparlar ve aynı zamanda başkalarının anlayışında en başarılı olarak kabul edilirler.

Yorum: Ama doğa hala bizi ortaklık, işbirliği, dayanışma yönünde itiyor. Bazı felaketler meydana geldiğinde, insanların birbirine daha hassas ve nazik davranmaya başladığını görüyoruz.

Cevabım: Bir şeyleri fark ettikleri için değil, zorunluluklar yüzünden. Ve tehdit edici durum geçer geçmez derhal birbirlerine karşı durmaya geri dönerler.

Soru: Darbeler yardımcı olmazsa, doğa bizi dayanışmaya, hassas ilişkilere nasıl yönlendirebilir? Onların amacı nedir?

Cevap: Doğa yine de onun ne kadar bütünleyici olduğunu görmemize ve kendisiyle benze şekilde, ne kadar bütünleyici olmamız gerektiğini hissetmemize yol açar.

Soru: Öyleyse, doğa hala insan olarak, yaratılışın tacı olarak bunu tek başımıza fark etmemizi ve birbirimizle hassas bir şekilde bağ kurmayı istememizi mi talep etmekte?

Cevap: Evet. En üst seviyede birleşmek için, doğanın içsel, itici gücünün tamamını hissettiğimiz ve onunla aynı olduğumuz bir sistem yaratırız: sonsuz, mükemmel ve her şeyi edinme.

Soru: Yani toplumda değerlerin bir çeşit sıfırlanması mı gerekir?

Cevap: Tabii ki. Her birinde.

“Kadın Gücü Zamanı” (BizCatalyst)

BIZCATALYST dergisinde yayınlanan “Kadın Gücü Zamanı” konulu yeni makalem

Realite, eril ve dişil olmak üzere iki güçten oluşur. Aralarındaki dengeli tamamlayıcı etkileşim, çevremizde gördüğümüz her şeyi, tüm evreni yarattı. Ama insanlar farklıdır. İçimizde eril güç bin yıl boyunca baskındı ve acımasız sonuçları aşikardır. Yaşamı yaratan ve onu besleyen dişil güç, sadece birkaç on yıl öncesine kadar insan toplumunda büyük oranda eksikti.

Ama her şey değişiyor. Sadece birkaç on yıl içinde, kadınlar toplum üzerinde neredeyse hiçbir etkisi olmayan işlerden, devlet başkanlıklarına, Uluslararası Para Fonu ve ABD Federal Rezervi gibi en önemli para kurumlarının başkanlıklarına ve diğer önemli pozisyonlara geçtiler.

Bu bir tesadüf değildir.

Tıpkı doğada olduğu gibi, eril ve dişil güçler eşit derecede güçlüdür, ancak belirgin şekilde birbirinden farklıdır ve her biri bütüne kendi yaşamsal katkısını sağlar, insan toplumu şimdi kadınların topluma nasıl olumlu ve yapıcı bir şekilde dahil edileceğini öğrenmelidir.

Şu anda, yönetim pozisyonlarına ulaşan birçok kadın, çoğu durumda eril tutumları benimseyerek bunu yapmıştır. Bu ters etki yaratır çünkü tam olarak ihtiyacımız olan besleyici ve önemseyen dişil niteliktir.

Toplum hala bir öğrenme sürecindedir; dişil unsuru kamusal yaşama katmanın ne anlama geldiğini henüz keşfetmedik. Bununla birlikte, aslında bir örneğimiz vardır: kendi ailelerimiz. Ailede, erkek geleneksel olarak ailenin başı olarak kabul edilir; ancak şimdiye kadar evli olan her erkek, ailedeki gerçek patronun kadın olduğunu itiraf edecektir. Bir kadın, tüm aileyi tek bir birim olarak görme konusunda doğal bir yeteneğe sahip olduğu ve herhangi bir erkekten çok daha iyi görev yapabildiği için, ne yapılması gerektiği ve ne zaman yapılması gerektiğini doğru bir şekilde önceliklendirebilir.

Hane halkında olduğu gibi, iş ve kamu yaşamında da kadınların doğuştan gelen yeteneklerine gereken saygı gösterilmelidir. Durum, bugün onlarca yıl öncesine göre çok daha iyidir, ancak hala iyileştirilmesi gereken çok şey vardır. Kadınlara onları erkek gibi davranmaya zorlamadan, liderlik içindeki haklı yerlerini nasıl vereceğimizi öğrenmemiz gerekiyor – o zaman onların katkıda bulunabilecekleri niteliği kaçırıyoruz- ve eril niteliğin de gerekli olduğu gibi, sadece ikisi birlikte uyumlu bir şekilde çalıştığında refah sürdürebilir.

Gerçekten de, dünya giderek kadının daha fazla başrol oynadığı bir döneme doğru ilerlemektedir ve insanlık sadece bununla kazanabilir. Bununla birlikte, her şeyde olduğu gibi, ona doğru bir şekilde geçiş yapmalıyız ve eril olanları kaybetmek yerine dişil nitelikler de kazandığımızı görmeliyiz, böylece ikisi birlikte insanlık ve tüm yaşam için aile benzeri bir dünya inşa edecektir.

Twitter’da Düşüncelerim / 29 Temmuz 2020

Toplumsal bir değişimden değil, onun temellerinden birinin değişiminden geçiyoruz, egoizmden alturizme.

Koronavirüs, egoizme dayanan bir toplumun insan bağına dayalı bir topluma dönüşmesine “komşunuzu sevmemize” yol açarak eşlik eder. Bu değişiklik doğanın özünde var, olmalı ve şimdi oluyor.

Şimdi yeni bir toplum doğuyor. Bu tıpkı ana rahmindeki fetüsün gelişimi gibidir: bir şey fetusu geliştirir, baş aşağı çevirir (dünya görüşünü değiştirir) ve zorla yeni bir dünyaya atar. Bunu fark etmeli ve kendi doğumumuzda yer almalıyız.

Yeni Hayat 1107 – Kendini Gerçekleştirme

Dr. Michael Laitman, Oren Levi ve Tal Mandelbaum ben Moshe ile söyleşide

Kabala bilgeliğine göre, kendini gerçekleştirme, tüm realiteyi yöneten üst gücü yönetme kapasitesine ulaşmak anlamına gelir. Maddi başarılara dayanan diğer metotların aksine, insan tüm yaşamın kaynağını bilir ve mükemmellik ve sonsuzluğu yaşar.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1107-kendini-gerceklestirme/

Bu Dünyada Yaşarken Cennete Ulaşın

Soru: Bağın hazzı bizim için cazip gelmiyor.  Neden?  Arzuların piramidine göre, bunun tam tersi olmalıdır.

Herkesin çemberlerde oturacağını ve sosyalleşeceğini söylediğinizde, kulağa şaka gibi geliyor.  Örneğin, cennet ve cehennem hakkındaki anekdotlarda cehennemde, hayatın şiddetli olduğu ve cennette her şeyin çok pastoral, sakin olduğu söylenir: huzurlu, keyifli, “manevi”.  Bu neden böyle?

Cevap: Bu bizim cennet ve cehennem hakkındaki fikrimiz değil, Kabala görüşüne göre cennet, insanlığın evrensel bağlantısı ve Şehina olarak adlandırılan, doğanın mükemmel, birleşmiş gücünün edinilmesidir.

Denir ki “Erdemliler oturur (yani onlar Katnut [küçüklük] koşulu içindedirler) ve birleşirler, Şehina’nın (birliğin görkeminin, mükemmelliğin, doğanın evrenselliğinin) tadını çıkarırlar.”  Bu, yaratılışın deneyimleyebileceği en büyük haz ölçüsüdür.

Ben kimseyi bana çekmeye çalışmıyorum.  İnsanların yaşamalarına ve sahip olduklarının tadını çıkarmasına izin verin.

Ama en azından bir insanın, hala bu dünyada yaşarken anlayabileceği gerçek bakış açısını ifade etmek istiyorum.  Bu insanın gücü dâhilindedir.  Ve ona bunu teklif ediyorum.

Soru: Bu, doğa tarafından, insanların bu tür tekliflerle cezbedilmemesi için özel olarak mı böyle yapılır?

Cevap: Kesinlikle.  Böylelikle bilinçli olarak buna doğru geliyoruz, gerçeği ortaya çıkarmak için soruyoruz, talep ediyoruz ve yatırım yapıyoruz.

Eyn Sof (Sonsuzluk) – Yaradan’ın Yaratılan Varlıklara Karşı Tutumu

Baal HaSulam, Şamati 3: “Manevi Edinim Meselesi”:  Eyn Sof yaratılışın düşüncesidir. Bu: “O’nun yaratılanlarına iyilik yapma arzusudur.” Bu koşula Eyn Sof denir ve Atzmuto ile ruhlar arasındaki iletişim noktası budur. Biz bu iletişimi: “Yaratılanları mutlu etme arzusu” olarak algılıyoruz.

Eyn Sof, Yaradan’ın yaratılan varlıklara karşı tutumu olarak belirlenir. Yaradan, O’nun yaratıklarına memnuniyet verme ve onlara sonsuz, bütün ve mutlak haz verme arzusunda sonsuzdur.

Yaratılan varlık bunu ancak nitelik ve nicelikten haz alma arzusu olduğu ölçüde anlayabilir. Kişi Yaradan’dan alır ve O’nun kişiye karşı tutumunu ve kendisinin Yaradan’a karşı tutumunu belirler.

Böylece, “Biz Seni yaptıklarınızdan biliriz” yani sadece O’nun içimizdeki eylemleriyle ilgili bazı şeyler dışında, Yaradan hakkında hiçbir şey söyleyemeyiz. Bu eylemlerden O’na dair izlenimimizi oluştururuz.

Manevi dünyada olan insanlar, Yaradan’ı iyilik yapan İyi olarak hissederler ve O’na iyi olan her şeyin kaynağı derler. Öte yandan, doğru edinime henüz ulaşmamış olan bizler,  O’nu nasıl tanımlayacağımızı bilmiyoruz. Her biri O’nu her an farklı tanımlar.

Soru: Yaradan’ın iyi olduğunu söylüyorsunuz. Bu zaten O’nu edinenler için Yaradan’ın adı mıdır?

Cevap: O’nu edinenler için öyle. “iyilik yapan İyi” Yaradan’ın gerçek adıdır. Bu Yaradan’ın bir izlenimidir ve O’na özlem duyarak O’nu bu şekilde ifşa ederiz.

Kabalistik Terimler: “Gimar Tikkun”

Gimar Tikkun, egoyu zıt niteliğe dönüştürdüğümüz zaman, egoizmin, ihsan etme ve sevgiye tam ve son ıslahıdır.

Burada Kabala bilimi yardımımıza gelir. Bu metodolojinin yardımıyla üst ışık, egoist arzuyu yavaş yavaş yeni arzulara yükseltir: ihsan etme, sevgi ve başkalarıyla bağ kurma. Bu, özümüzün tersi yönünde ciddi bir değişikliktir.

Soru: Bunun dünyanın benmerkezci algısından, dünyanın bütünsel algısına bir değişim olduğunu söyleyebilir miyiz?

Cevap: Tabii ki.

Twitter’da Düşüncelerim / 27 Temmuz 2020

Bugün aynen dünkü gibi ilham alamıyorum. Bu yüzden gündüz ve gece yaratıldı, safhalarımızdaki değişiklikler. Bunun için minnettar olmalıyız ve bir önceki güne eklemek için her günü yeni olarak algılamaya çalışmalıyız.

Kralın hazinesine küçük bir fincanla girip, onu dolduruyoruz. Dışarı çıktığımızda gardiyanlar fincana çarpıyor, her şey dökülüyor ve fincan boş kalıyor. Hatırlamalıyız ki, sıfırla başlarsak, bu sıfıra geri döndüğümüz anlamına gelmez – bu yeni bir derecedir.

Yukarıdaki yardım, dostlara olan sevgimizi, dün elde edilen birlik ve bağa olan arzumuzu artırmamız gerekmemesinde yatar ancak eklemek için, sıfırdan ve hatta olumsuz bir tutumdan başlayabilmemize izin verilir. Büyük bir miktar bu şekilde birikir.

Her gün dünkü safhayı unuturum ve dostlarımda gördüğüm önemi, grupta çalışmayı, aramızdaki ilişkileri hatırlamam. Sıfırdan başlarım, hatta daha düşük bir derecede, tamamen reddedilişte. Bu yüzden çalışmak benim için daha kolay. Her gün çabalarım yenidir!

Her gün her şeye yeniden başlarız.

Bunun nedeni, her zaman daha önce sahip olduklarımıza ekleyebileceğimiz temiz bir sayfadan başlamamızdır. Bugün dün elde edilen yükseklikte başlasaydık, onu devam ettiremezdik.

Maneviyatın önemi artar ve azalır ancak esas olarak kişinin gruba karşı tutumunda ifade edilir. Manevi kap (Kli) böyle inşa edilir. Bu ego arzumuza, doğamıza karşı gider, tüm edinimlerimiz bir anda kaybolur, silinir.

Bu dünyada, Yaradan’dan, manevi Üst dünyadan hiçbir şey görmüyorum. Ama Kabalistik gruba katılıyorum ve bunun bana girebileceğim Üst sistem olarak verildiğini anlamaya başlıyorum. Manevi dünyadan, beni oraya dünyaya taşıyacak iki tekerlekli bir araba bana doğru iniyor.

Dünyamızda grup dışında manevi bir şey yok. Katılmam, eğilmem, kendimi iptal etmem çok zorsa – dostlarımın yardımıyla gerçekten ciddi bir yükseliş yaşayacağım. Grup bir uçan daire gibi, bizi bu dünyadan manevi dünya seviyesine taşıyor.

Binlerce yıldır egoist bir gelişme yaşıyoruz. Eskiler yeniyi doğururken öldü. Bugün, egoist ilişkilerin gerçek düşmanımız olduğunu anlamalıyız. Onların yerine karşıtları gelmelidir. Eski doğamıza karşı olmalarına rağmen onları değiştirmemiz gerekiyor.

 

Yeni Hayat 1106 – Ağlar

Dr. Michael Laitman, Oren Levi ve Tal Mandelbaum ben Moshe ile söyleşide

Doğada bizi birbirimize bağlayan özel bir ağ vardır, kalpten kalbe giden bir tür duygusal iplik. Manevi iletişim ağı, sevgi ve bağın gücü ile yönetilir. Sevginin kurallarına uyar. Bu kurallar cansız, bitkisel ve canlıları,  mümkün olan en iyi şekilde karşılıklı tamamlamaya getirmeyi amaçlamaktadır. Herkesin ağda özel bir yeri ve kendi rolü vardır. Kalpler arasındaki manevi iletişim ağını keşfettiğinizde, onu dolduran iyi güce dahil olursunuz.  Her birimiz ihsan etme ve sevgiyle başkalarına bağlandığında, hepimiz sonsuz ve mükemmel yaşama kavuşuruz. Kabala ilmi, bir grup içinde bağ üzerinde çalışarak bize manevi bağlantı ağını nasıl keşfedeceğimizi öğretir. Bağın içinde, insan, sistemi dolduran güçten haz alır ve bütünlüğü ve sonsuzluğu deneyimler.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1106-aglar/

Hayat Dersleri

Soru: Her birimiz hayatta zor anlar yaşıyoruz. Sonra kendimize bir soru soruyoruz: “Bunu neden hak ediyorum?” Karmik yasalar gerçekten var mı ve her kişi başına gelenleri hak ediyor mu?

Cevap: Bu kısmen doğrudur ve kısmen değildir. Her insanda ruhunun bir kaynağı vardır. Belli bir dizi özellik ile doğar ve önceki döngüleri deneyimlerine sahiptir. Ve şimdi onlara devam etmeli ve varlığının amacına ulaşmalıdır: Yaradan’la tam benzerliğe ulaşmak.

Bunun için, kişinin başlangıç noktası geçmiş döngülerinde bir yerde kaybolur ve gelecek döngülerinde bitiş noktası kaybolur. Ve şu anda o, belli bir planı yürütmektedir. Bu nedenle, başına gelen her şey kazara olamaz. Bütün bunlar tamamen önceden belirlenmiştir. Bu şekilde kişi, hedefe yönlendirilir.

Soru: Her insan bundan bir ders almalı mı?

Cevap: Evet, eğer almak isterse. Bunun için çabalarsa, o zaman ona yukarıdan yardım edilir, kendisine belli bir çevre verilir ve daha sonra bu dersleri öğrenebilir ve oldukça bilinçli hareket edebilir.

Soru: Bugünkü duruma göre, insanlık bu dersi öğrendi mi? Koronavirüs ile olan durumdan ne anlamalıyız?

Cevap: Şimdi bir pandemi dalgasından geçmekte olan bizim dünyamız, bütünsel bir sistemdir. İlk defa bu, tüm gezegenden geçiyor. Tarih boyunca, dünyada istisnasız herkese dokunacak hiçbir şey olmamıştır.

Bizlere dünyamızın tamamen bütünsel, kapalı bir sistem olduğu gösterilmektedir ve bu nedenle kendimizi tamamen içsel dengeye getirmeliyiz.