“İnsanlığın Bir Sonraki Gelişim Seviyesi” (Linkedin)

Güçlü bir hızlandırılmış insani gelişim patlaması, belirli bir süre boyunca tüm dünyada titreşir. Böyle bir darbe, Orta Çağ’da meydana geldi ve Sanayi Devrimi döneminde, bilim ve teknolojide, kültür ve eğitimde, toplumda ve felsefede tüm alanlarda atılımlara yol açtı. Manevi gelişimde olağandışı sıçramalar da aynı şekilde meydana gelir.

Hızlandırılmış gelişim, toplumun ve tüm yaratılışın altında yatan bir gücün sonucudur: arzunun gücü. İnsan arzusu sürekli genişler ve bunun bir sonucu olarak, yoğunlaşan özlemimizi yerine getirmenin yeni yolları için sonsuz bir arayış vardır. Arzunun gücü, bireylerde ve genel olarak toplumda ben-merkezcilik biçiminde yani başkalarının iyiliği pahasına elde edilenler de dahil olmak üzere kendi zevkimiz için bencil, egoist bir niyetle hareket eder.

Ancak dünyadaki tüm gelişimler tek bir yöne işaret ediyor: insanlığı, hem insanlar arasında hem de doğanın tüm unsurları ile yüce güç arasında mükemmel bir karşılıklılığın manevi bağlantısına hazırlamak. Dolayısıyla görünüşte bencil insan sistemleri geliştirdiğimizde bile, istemeden gelecekteki güzel ve düzeltilmiş bağlar için altyapıyı hazırlarız.

Örnek olarak internetin gelişimini ele alalım. Sosyal medya, iyi bir bağ yaratmanın tam tersine insanlar arasında nefret söyleminin sık sık açık bir şekilde sergilendiği bir yuva haline geldi. Oysa mevcut düzen, sosyal medyanın uyumlu insan bağlarının olumlu mesajlarını taşıması için mükemmel bir hazırlık olarak hizmet edebilirdi.

Günümüzde dünyanın tüm sakinleri arasında daha fazla iletişime doğru itici güç iki can alıcı nokta aracılığıyla aşikârdır: Covid-19 ve göçmenlik. Covid salgını, dünyadaki açık ve ayrılmaz küresel bağlar aracılığıyla bizi birbirimize daha da yakınlaştırıyor. Hastalık tek bir yerde ortaya çıkıyor ve hemen her yere inanılmaz bir hızla yayılıyor.

Kitlesel göç, artık durdurulamayacak başka bir olgudur. Durum kontrolden çıktığı için başbakanlar dirense de, insanlık önceden belirlenmiş siyasi sınırların ötesine çoktan geçmiş durumda. Göçmenler, fırsatlarının daha müsamahakar ve hoşgörülü ortamlarda geliştirildiğini keşfettiler ve bu, kitlesel göç hareketlerini teşvik etti. Her ülkede farklı halklardan temsilciler görene kadar olay yoğunlaşacak, dünya çapındaki toplumlar, aynı zamanda giderek daha çeşitli ve karmaşık hale gelecektir.

Aslında, az önce anlattığımız gibi topluma insan müdahalelerinin, kafa kafaya çarpışma gibi bizi etkilediğini görüyoruz: ülkeler yok oluyor, kültürler çöküyor, şiddet artıyor. Böylece, kafa karıştırıcı soru ortaya çıkıyor: Zor ve karmaşık süreçler nasıl ideal bağlara yol açabilir?

Süreçlerin kendisi ne güzel ne de hoştur, ama onların güzelliği hakikate, gözlerin açılmasına, tam olarak neyin bozulduğunun ve düzeltilmesi gerektiğinin farkına varmalarına yol açmalarıdır. Bu, bir yandan karşılıklı bağımlılığımızın ortaya çıkması anlamına gelirken, diğer yandan bu karşılıklı bağımlılığın açığa çıkması ancak olumsuz olaylar aracılığıyla gerçekleştiği anlamına gelmektedir. Böylece, tek gerçek yavaş yavaş bizim için netleşecek: karşılıklı bağımlılığımız kaçınılmazdır ve aramızdaki olumsuz bağlar dünyadaki tüm sorunların tek kaynağıdır, düzeltmemiz gereken tek şey onlardır.

Ya sonrasında? İnsanlık, maddesel alanı aşıp, doğa düşüncesinin ve onun arkasındaki iyi ve yardımsever gücün ifşa olması aracılığıyla içsel bir birliğe geçene kadar, aramızdaki bağları güçlendirmek için tüm kaynaklarını kullanmak, arzunun gücünün tüm potansiyelini gerçekleştirmek zorunda kalacaktır.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed