Tek Öğretmen

Dünyamızda yalnızca bir öğretmen, rehber ve Rav var – Yaradan. Başka kimse yok! Yaradan, üst olumlu güç, her şeyi yönetir ve nispeten olumsuz egoist güç oluşturur.

Diğerleri, oynadıkları rolleri ne olursa olsun, bu sürece katılanlardır. Onlar yalnızca o öğretmenin göreceli koşuluna göre sıralanırlar. O’nu ne kadar çok anlıyorlar ve O’nun yolunu mu yoksa tersini mi gerçekleştiriyorlar. Sadece bu onların koşullarını yansıtır ve seviyelerini gösterir.

Kendime rehber diyorum, çünkü insanlara, ruhsal öğretmenimi nasıl anladığım ve öğretmeni, Yaradan’ı nasıl anladığımı anlatmaya çalışıyorum. İnsanlara üst gücün yolunu bulmayı öğretiyorum.

Genel olarak, dünyamızdaki her bir kişinin bundan başka bir görevi olmadığına inanıyorum, çünkü en önemli şey Yaradan’a nasıl bağlı olduğunu anlamaktır, çünkü O, her şeyi yönetir.

Yaradan’a bağlı olmak ancak grupla, onluyla daha fazla bağ kurmakla, daha büyük karşılıklı olma durumuyla kendini başkalarına eğerek ve herkesi içselleştirerek mümkündür.

Bu şekilde gitmeliyiz. Ve sonra öğretmeni, rehberi, dostu ve Rav’ı tek bir kişide bulacaksınız.

The Only Teacher

Yaradan’a Nasıl Yakınlaşabiliriz?

Soru: Kişi henüz bir grubun içinde değilse, Yaradan’a daha yakın olmak için ne düşünmeli veya ne yapmalıdır?

Cevap: Bir grupla bağlantı kurmak için, on kişilik bir grupta olması önemlidir. İki ya da üç kişilik küçük bir grup ve hatta sanal bir grup olabilir. Grup olmadan çalışma, sadece yararlı bir şey vermeyen, bilginin edinilmesidir. Başkalarına bağlı olmayı ve onlarla birlikte ilerlemeyi öğrenmek zorundasınız.

Kabala bilgeliğini çalışmak için Eğitim Merkezimiz, sonunda istikrarlı bir sanal toplum oluşturan böyle bir grupla bağlantı kurma fırsatı sağlıyor. Üçüncü yarıyılın tüm mezunları, insanlarla nerede bağ kurabileceklerini zaten biliyorlar.

Bu nedenle, Kabala bilgeliğini çalışan herkes, grupları on kişilik gruplara nasıl organize edeceğini ve hangi ilkelere göre birlikte çalışılması gerektiğinin öğrenildiği, Bnei Baruch Kabala Eğitim Merkezi’nden kurs almalıdır.

How Can We Get Closer To The Creator?

Yaradan’ı Kim Yarattı?

Soru: Yaradan’ın yaptığı ne ve O’nu kim yarattı? Birden fazla Yaradan var mı?

Cevap: Yaradan, kocaman, müşfik ve sıcak bir anne gibi ihsan etme, haz alma, sevme arzusundan yapıldı.

Kimse Yaradan’ı yaratmadı, O, zamanın, hareketin ve mekânın ötesinde her zaman var oldu. Ve O’nun yarattığı geçici olarak var olur.

Her birimiz, birleşinceye ve her şeyin tek bir kuvvet olduğunun farkına varıncaya kadar kendi Yaradan’ımıza sahip olabiliriz. Bu dünyanın nasıl var olduğudur.

Yaradan’ı keşfetmeli ve O’nunla doğrudan temasa geçmeliyiz. Ve sonra kim olduğunu ve ne olduğunu göreceksin. Ve diğerleri O’nunla doğrudan bağa ulaşacak ve bunun kim olduğunu ve bunun ne olduğunu keşfedecektir. Ardından, aranızdaki bağda, birlikte, onun hepiniz için aynı Yaradan olup olmadığını netleştirebileceksiniz ve O’nun tek olduğunu açıkça göreceksiniz.

Who Created The Creator?

Kapitalizmin Bir Geleceği Var Mı?

Avrupa’da ve Amerika Birleşik Devletleri’nde, aşırı sağcı akımlar gittikçe güçleniyor, Asya’da köktenci İslam büyüyor, Rusya’ya nazizim nüfuz ediyor. Bunun yanı sıra, milyonlarca insan işsiz kaldı, bu eğilim gün geçtikçe güçlenmeye devam ediyor ve dünya savaşa doğru ilerliyor. Dünya daha ne kadar kötüye gidecek? Rav Laitman Kabala bilgeliğinin bakış açısından cevap veriyor.

Sonunda bugünün kapitalizmi, ölümünden önceki son bir çırpınış olarak gelişiyor ve zenginleşiyor, ancak yüzeyde görünenin gerisinde ölüyor. Veriler ortada (yazı duvarda): Satın alma gücü, satış kapasitesi azalıyor, sosyal hareketlilik durgunlaşıyor, teknoloji robotikleşiyor; nano teknoloji ve üç boyutlu yazıcılar tarafından yönetiliyor ve iş pazarını ele geçiriyor, en belirgin işaret olarak işsizlik artıyor. Birleşmiş Milletlerin Uluslararası Çalışma Örgütü, dünya işsizliğinin önümüzdeki üç yıl içinde en az 11 milyon kişiye ulaşacağını tahmin ediyor, ancak bunun içerisine gizli işsizlik, gençlerin dünya genelindeki işsizliği ile ilgili veriler dâhil değil. Bozuk ölçüm yönteminin kayda geçtiği bu yeni kayıtlarda veriler çarpıtılıyor, gerçek veriler dikkate alınmıyor.

Düşük ücretlere eşlik edilen işsizlik oranının, pek çok kişinin bir aile birimi kurma, ev satın alma ve çocuk yetiştirme konularında zor duruma getiren eşitsizliği artıracağı açıktır; bu da gelişmiş ülkelere göçü teşvik edecektir. Ekonomik kriz, mutlaka depresyon salgınının ve uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasına neden olacak ve sosyal adalet talep eden yüz binlerce kişinin sokaklara çıkmasına sebep olabilir – bu bizim önümüzde büyüyen küresel bir eğilim.

Ekonomik belirsizlik içinde olan ve değişmeye devam eden bir dünyada şu soru sorulabilir: Yoğun kitlesel göçün, şiddetli protesto gösterilerine yol açmasını önlemek mümkün müdür? Milyonlarca işsize iş olanağı sağlayacak olan kim? Ve dünya ekonomisinin bozulması ne yönde ilerliyor?

Kapitalizmin Son Şarkısı

Ekonominin temel varsayımı; insanların egoist motivasyonlarla minimum yatırım (rasyonel beklentiler varsayımı) ile maksimum fayda peşinde olduğudur. Ancak hayatlarını birbirlerinden uzakta kuran insanlar, toplumdaki diğer bireylerden ayrı varlıklarını sürdüremezler.

Tarih boyunca insan gelişimi, insanlar arasındaki bağlantıların ve karşılıklı bağımlılığın gelişimini yansıtıyor. Demek ki ekonomi, aramızdaki bağlantı ve ilişkilerin bir kopyasıdır.

İnsanlar arasındaki ilişkiler Kabala’nın bilgeliğine göre, insanlığın egoist doğasının daha derin bir ifadesidir – alma arzusu başkaları pahasına olsa dahi maksimum mutluluk ve zevk almak istemektedir. Yaklaşık 3,500 yıl önce eski Babil krallığının günlerinde bile bu Egoist doğa, büyümeye başlamıştı. Böylece, ticaret yöntemlerinin temelleri, para ve vergilendirme ve modern tarım ilk kez şekillenmeye başladı; bunların yanı sıra yönetişim, kontrol, klasik düzen ve yönetim süreçleri için metotlar oluşturuldu. Tek bir aile olarak idare edilen uygarlık, bir anda devrildi. Babil’lileri geliştirmeye iten ego, onları daha öz merkezli olacak şekilde dönüştürdü ve onları ayırdı. Toplumsal değişimler halk arasında sınıf farklılığını doğurdu ve başkalarının sömürülmesi olgusu ortaya çıktı.

Yaratılan bu süreçler çiftçilik üzerinden birbiri ardına kölelik ve feodalizmi kurdu ve Ortaçağ’da toplum, asilzadeler ve toprakla birlikte alınıp satılan köleler olarak iki sınıfa ayırdı. Egoistik doğanın, daha da kazançlı kestirme yol arayışı yoğunlaştırıldı ve insanlar Sanayi Devrimi olarak bilinen geniş kapsamlı değişiklikleri getiren yeni önlemler geliştirmeye başladı.

Tam devrim arifesinde, İngiltere’de 18. yüzyılın sonunda buhar motoru icat edildi. Endüstri için bu, modern dünyaya bir sıçrama tahtasıydı. Mekanizasyon ve sanayileşme baş döndürücü bir hızla gelişmeye devam etti ve kitlelerin pastoral köylerini terk etmesine ve İngiltere’deki, Fransa’daki daha sonra da ABD’deki, modern sanayinin etrafında gelişen büyük şehirlere taşınmasına neden oldu.

Marks’ın Hatası

Sanayi Devrimi yavaş yavaş toplumun doğasını değiştirdi. İki yeni kentsel sınıfın gelişmesine yol açtı: Burjuvalar – işletmelerin, bankaların ve ticaretin liderleri olan finansçılar ve Proletarya – işçi sınıfı, şehre herhangi bir eğitim almadan gelen basit köylüler; acı veren, yabancılaştırıcı ve sömürücü istihdam koşullarında zenginler için çok çalıştılar.

Bu fenomene ilk elden maruz kalan Sosyalizm Doktrininin babası Karl Marks, onu şu şekilde tanımladı: “Şimdiye dek var olan toplumun tarihi, sınıf mücadelelerinin tarihidir.”

Özgür adam ve köle, asilzadeler ve avam tabaka, derebeyleri ve toprak işçileri, lonca başları ve meslek erbapları bir deyişle baskı kuran ve baskı altında olan, diğerinin karşısında sabit duran, dayanmaya devam eden, şimdi gizli olan. Şimdi savaş aç, öyle ki birer birer bitene kadar savaş aç, ya toplum devrimci esaslarla tekrar yapılansın ya da değişime direnen sınıflar tamamen yıkılsın (Komünist Manifesto).

Egoizmin gelişim süreci durmadı, 19. yüzyılın ortalarında refah zirveye ulaşmıştı ve kapitalizm ‘sosyo-ekonomik’ adı altında yeni bir kıyafet giyiniyordu. Kapitalistler kendi mülklerinin ve yanı sıra serbest pazar ticaretini de talep etti. Bireyi merkeze yerleştirdiler ve yüksek statülerini haklı çıkarmak için liberal bir pozisyon oluşturdular. Gelirleri arttıkça vergileri düştü ve azalmış varlık yerleşik olmayan tabakalar için fayda sağlar savı, bir kurmaca haline geldi. Marks, çalışan sınıfı oluşturan yığınlar jenerasyonunun durumunun çok kötü olduğunu anlayacak, burjuva rejimine karşı şiddetli bir devrim yapacaktı, bir araya gelip birleşmeliydiler; böylelikle yeni, eşitlikçi bir toplum meydana getireceklerine inanıyordu. Fakat bu dönüm noktası hakkında yanılıyordu.

Baal HaSulam, yüz yıl önce şunları yazdı: “Bununla birlikte, vardığımız bu son noktada yıkılan burjuva hükümetinin yıkılmasından sonra bir proletarya hükümeti derhal kurulacaktır. Onun yöntemindeki kusur ise şu: Önümüzdeki yeni gerçekliği inkâr ediyor.

Burjuva hükümeti, devrilerek hemen kurulacak bir proletarya rejiminin burjuva yönetiminin bir sonraki adımı olacağını düşünüyordu. Oysa gerçeklik, mevcut hükümetin yıkılmasından sonraki adımın Nazizm ya da Faşistlik olduğunu göstermektedir. Açıkçası, biz hala insan gelişiminin orta safhalarındayız. İnsanlık henüz evrim merdivenlerinin en üst düzeyine ulaşmamıştır. İnsanlık istenilen seviyeye gelene kadar daha kaç kere nehir gibi kan dökülmeyeceğini kim tahmin edebilir? “(Baal HaSulam, Ulus Gazetesi).

Bu Egoist doğanın olumsuz gücü her zamanki gibi çalışıyor ve eğer ona el koymazsak, bu güç Neo-Nazizm ve Faşistik hareketlerin bir araya getirilmesine yol açacaktır. Bu akımlar bugünlerde Avrupa’da ve Amerika Birleşik Devletleri’nde cereyan etmeye başladı. Ekonominin desteklediği yaşam hayatın kendisi değil. İnsanlık hareket halinde, toplum değişiyor, ekonomi değişiyor bu gelişme sürecine göre yeni bir toplumun nasıl kurulabileceğini görebilmeliyiz.

Ekonomistler ve politikacılar (politika yapıcılar) döngüyü tersine çevireceklerini ve kapitalizmi altın çağına geri döndüreceklerini düşünürken, Kabala bilgeliğinden böyle bir şeyin imkânsız olduğunu öğrendik. Kapitalizm kendi yasalarını yaptı, doğa yasaları bizi yeni bir sosyo-ekonomik modele doğru ilerletiyor ve bunun böyle olması güzel.

Yeni Bir İnsan Endüstrisi

Bir ülkenin, her vatandaşa istihdam statüsünden bağımsız, temel bir geçim yardımı ödemesini içeren evrensel gelir modeline artan bir ilgi var; bu ödemenin emekten ayrılması tesadüfî değildir. İşin kalmayacağı bir çağa yapılan hazırlığı yansıtan gevelemeleri, girişimleri yansıtıyor. Hiç iş kalmayacak, fakat gelişmiş robotikleşme sayesinde refah bolluğu olacaktır. Ancak, yılın başında İsviçre’de yapılan ulusal referandumun gelir sağlama konusundaki başarısızlığı, yeni modelin dünya çapındaki muhalefeti ve olgunluk eksikliği ya da tüm işgücü piyasasının dramatik bir halde durduğu için reddedildi. Tüm sosyo-politik ve ekonomik düzenin altını oymakla yükümlü olan değişikliklerin, şokların ve sebep olacağı insani konulardaki acılarından kaçınmak için önceden hazırlığını yapma zorunluluğumuz vardır.

Bunu nasıl yapacağız? Tıpkı bugün olduğu gibi, resmi ve gayri resmi bir eğitim sisteminin ürünüyüz, dersler ve ilkelerin ezberlenmesi yoluyla kapitalist bir sistem içinde yaşamak için hazırlanıyoruz, o kadar ki bizim için bu doğal görünüyor. Bu nedenle aramızdaki ilişkileri, her ekonomik sistemin temelini oluşturan, yeni gerçekliğe ve 21. yüzyılın zorluklarına göre düzeltmek zorundayız. Bu tür ayarlamalar sadece kitlesel eğitim yoluyla yapılabilir. Kamu-okul sistemi, işçileri fabrika montaj hatlarında çalışmaya hazırlamak için 19. yüzyılda Sanayi Devrimi’nin yükselişi ile kurulmuştu. Dolayısıyla 21. yüzyılda yeni toplumun oluşumuna eşi benzeri görülmemiş bir eğitim devrimi üretmek de tamamen bize kalmıştır.

Geçmişte her sabah çalıştığımız işyerine gittiğimiz gibi evlerimize yakın bir topluluk merkezine gideceğimizi ve tüm gün boyunca küresel dünya ve insan doğası hakkında yuvarlak masa toplantısında öğrenip, etrafımızda aramızdaki olumlu ilişkilerle nasıl güçlendireceğimizi tartışacağımızı düşünün… Aramızda yaratacağımız istikrarlı bağlantının olumlu gücü, egoizmin olumsuz gücünü dengeleyecek; her insana mutluluk, sevinç, huzur ve barış formunda duygusal ve psikolojik bir yaşam sağlayacaktır. Baal HaSulam’ın yazdığı “Özgürlük” yazısında “toplumsal birlik… Her sevinç ve başarının kaynağı olabilir” yazılıdır.

Birlik çağrısında bulunan bir ideolojinin, teşvik edilmesi sayesinde, artan işsizlik sorununa bir son veriyoruz: Burada da belirttiğim gibi, tüm amacı pozitif bağlantının gücünü üretmek olan, birçok yeni iş alanı yaratılacaktır. Vatandaşların yiyecek, giyecek, sağlık, eğitim, konut, araba, eğlence ya da ek sosyal hizmetler konusunda hiç endişeleri olmayacaktır. Ulus büyük bir aile topluluğu haline gelecek; Milliyetçilik ve mahremiyet sorunları giderek çözülecek ve insanlar arasındaki bağlantının gücünün amacı ölmekte olan insan toplumunu iyileştirmek olacaktır. Yeni sosyal ekonomi sonunda bizi aşırı materyalizmle uğraşmaktan, onunla yaşamaktan duyduğumuz endişeden kurtararak kişisel, sosyal ve ruhsal gelişim için ayıracak zamanımız (boşa çıkaracaktır) kalmasını sağlayacaktır.

Ynet: “Is There A Future For Capitalism?”

Hızlı Kabala İpuçları – 7/10/16, Bölüm 2

Soru: Biz sormadan önce cevaplamak istediğiniz bir soru var mı?
Cevap: Hayır. Sadece sorduğunuz soruları cevaplamak istiyorum.

Soru: Ego, 7 milyar insan arasında nasıl bölündü?

Cevap: Ego, egoistik arzunun beş seviyesine bölünür: 0, 1, 2, 3 ve 4. İnsanoğlunun tümü bunun içinde bulunur ve yaratılışın amacına doğru egonun kötü olduğunun farkındalığına kademeli olarak ulaşarak, ilerlerler.

Soru: Eğer çok sayıda insan gelişme ve öz farkındalık için özlem duymaya başlamış olsaydı krizler sona erer miydi?

Cevap: Kesinlikle, aslında kriz yoktur; bu sadece durumumuzun bir göstergesidir.

Soru: Kabalistlerin çalışmaları dış dünyaya nasıl yansıyacak?

Cevap: Bir Kabalist, insanları düşünmeye başlarsa, onları çekmeyi başarırsa ve onların kaderlerini, seçme özgürlüğünü ve bir sonraki seviyeye yükselmelerini düşünüp taşınırsa, bu insanlığın tümüne iyi yansır. Hepsi daha az baskı yaşarlar ve düşünmek ve doğru kararlar vermek için daha fazla olanak elde ederler.

Soru: Üçüncü dünya savaşını önlemek için aralarında birliğe ulaşması gereken kaç insan var? Bu ruhlarda hangi kalite olmalıdır?

Cevap: Bunun gibi 600.000 ruh olmalı ve kaliteleri, birbirleri arasında tam karşılıklı ilişki kurmaya özlem duyacakları şekilde olmalıdır. Kabala bilgeliğinde anlatıldığı gibi, bir kuş sürüsü veya balık sürüsü gibi.

Soru: Gelecekte, sadece bir pencere görüntüsü haline gelen Birleşmiş Milletler gibi kuruluşlar yerine özgecil küresel bir hükümet kurulacak mı?

Cevap: Hiç şüphesiz. Bu, “Son Nesil” de yazılmıştı.

Soru: Dünyadaki Kabala bilgeliğine aşina olan milyonlarca insanın, Son Nesil’in ilk işaretleri olduğu söylenebilir mi?

Cevap: Hiç şüphesiz. Bu insanlara “yeni nesil” de denir; bu seviyedeki “Son” nesil ve bir sonraki seviyedeki “Yeni” nesil.

Soru: Her halükarda, içinde yaşadığımız fiziksel dünya sona erecek. Bundan sonra iyi bir şey olacağını ümit edebilir miyiz?

Cevap: Sırası geldiğinde, gelişimin bir sonraki seviyesini bekleyebiliriz. Bir zamanlar cansız seviyedeydik, bundan sonra bitkisel seviyede, daha sonra hayvan seviyesinde ve şimdi insan seviyesindeyiz; Bir sonraki seviye manevi bir seviye olacaktır.

Blitz Of Kabbalah Tips – 7/10/16, Part 2

Hızlı Kabala İpuçları – 7/10/16, Bölüm 1

Soru: Aynı ilkel yabani, daima içimizde bulunmaktadır ki duygularımızı kullandığımızda bizi yener. Bu parça her zaman insanda kalacak mı?

Cevap: Hayır, her zaman değil. Kabala bilgeliği ile meşgul olmaya devam ederseniz, içinizde iki karşı kuvvetin olduğunu ve orta çizgi olarak adlandırılan, özgür seçim ile onların arasında olduğunuzu hissedeceksiniz.

Soru: Kültürler ve medeniyetler arasındaki çatışma, Yaradan tarafından yukarıdan mı belirlendi, yoksa bu egoist insan arzularının sonucu mu?

Cevap: Aynı şey. Çatışma, Yaradan’ın yönettiği egoizm aracılığıyla yaratılır. Doğada tek başına hiç bir şey olmaz. Bizler, her şeyi yöneten doğa adlı bir sistemdeyiz.

Soru: Kuş sürülerinin, toplu hareket ettiklerinde Yaradan’ı hissettiklerini söylemek mümkün mü?

Cevap: Hayır, kuşlar Yaradan’ı hissetmemektedirler. Genel yönetim gücünü içgüdüsel olarak hissederler ve buna itaat ederler. Büyük kuş sürüsü aynı anda bu tarafa ya da diğer tarafa döner, hiçbiri diğerlerini engellemez. Balıklarda da benzer şeyi görmek mümkündür. İnsanların içgüdüsel olarak bunun gibi karşılıklı işbirliği yapmaya başlayacaklarını hayal bile edemeyiz.

Soru: Geride bıraktığımız 230 yılı ıslah tamamlanıncaya kadar (Gimar Tikkun) azaltabilir miyiz ve ne kadar azaltabiliriz?

Cevap: Evet, yapabiliriz. Bunun için sınır yoktur. Hepimiz derhal tek bir bütün halinde, tek bir niyetle toplansaydık, o zaman, bununla, şimdiki dünyevi varlığımızı bitirirdik ve birlikte sonsuz ve mükemmel dünyada, kolektif ruh koşulunda olduğumuzu hissederdik.

Soru: Şimdiki nesil, faşizmin ve Nazizm’in ne olduğunu unutmuştur. İki nesil önce, insanlar onlar yüzünden hayatlarından vazgeçti. Peki, neden ızdırabın nesilden nesle geçtiğini söylüyorsunuz? İnsanlar ne hatırlıyorlar?

Cevap: İkinci Dünya Savaşı gibi korkunç olayların meydana geldiği nesil, seçme özgürlüğüne sahip değildi. Siz seçme özgürlüğüne sahipsiniz, bu nedenle, iyilik ve kötülük hissini anlayabilir, tanıyabilir ve ulaşabilirsiniz. Bunun aksine, o kuşak için başka seçenek yoktu. Yaşadıkları muazzam ve korkunç darbelerin kötülüğünü hissettiler. Ama özellikle bu korkunç ızdıraptan sonra, seçme özgürlüğüne getirildik. Bu nedenle, bugün, özgür seçimimizi daha bilinçli ve doğru bir şekilde yapabiliriz.

Blitz Of Kabbalah Tips – 7/10/16, Part 1

Hızlı Kabala İpuçları – 6/19/16

Soru: Yaradan, O’na kavuşan ruhların görkemli bir mozaiği midir?

Cevap: Evet!

Soru: Karakterdeki değişiklikleri nasıl açıklayabilirsiniz? Genellikle kabul gören zevklere duyulan arzunun kaybolduğunu nasıl açıklıyorsunuz?

Cevap: Kişi değişir. Bu mutlaka Kabala’nın etkisi nedeniyle olmaz, ama diğer herhangi bir çevreden etkilenebilir. Kişi, çevresinin bir ürünüdür. Büyüdüğü yerde şekillenir. Eğer bir çocuğu ormanda bırakırsak, vahşi bir hayvan olmak için büyüyecektir.

Soru: Ne zaman Kabalist oluruz? Bu çalışma sırasında mı olur?

Cevap: Hayatımızda en önemli şeyin, manevi gelişim ve Yaradan’ın ifşası olduğunu düşünmeye başlar başlamaz, zaten Kabalistler olarak anılabiliriz.

Soru: Birisi kalıcı mutluluğun olmadığını, mutlu olduğunuzu anlayıncaya kadar onun yok olmaya başladığını söyledi.

Cevap: Elbette. Hiçbir doğru koşul, insanda bir saniyeden fazla kalmadığı için bir başkasıyla değiştirilebilir. Ve bunu daha da büyütmek, bizim kabiliyetlerimiz dâhilindedir.

Soru: Kabalistler sonsuz mutluluğu nasıl elde ettiler?

Cevap: Bu derece derece ve sık sık değişir. Kabalistler her zaman üzerinde çalışırlar. Ve o karanlık dönemler, sol çizgi ve sağ çizgi ile sürekli birbirine karışır.

Bu, çalışmamız ve uygulamayı öğrenmemiz gereken bir sistemdir. Mutsuzluk olmadan mutluluk olamaz. Bununla birlikte, mutsuzluk dünyamızdaki gibi değildir. O, Yaradan’a memnuniyet getirmeyi başaramadığımın farkındalığıdır ve mutluluk O’na ihsan edebildiğim zamandır.

Yoldaki mutsuzluğu, mutluluk yolunda gerekli bir adım olarak gördüğüm ortaya çıkıyor, çünkü biri olmadan diğeri olamaz. Ve bu nedenle karanlık ve ışık eşit derecede parlar: gece yok olduğunda, orada tam bir gün ışığı vardır.

Soru: Eğer gözyaşlarının, güzel ve yüce duyguların hızla aktığını hissedersem bu ne anlama gelmektedir?

Cevap: Bu, Yaradan’ın sizi hareket ettirmek istediği ve O’na daha yakın olmanızı arzuladığı anlamına gelir.

Soru: Mutluluk, Yaradan ile yapışmadır (bağlı olma). Yapışma ne anlama gelmektedir?

Cevap: Yapışma, benlik hissinin bireysel olarak tamamen kaybolduğu anlamına gelir.

Soru: Kabala bilgeliğinde öğretmen nedir?

Cevap: Kabala bilgeliğinde bir “öğretmen”, sizden daha yüksek bir gelişme seviyesidir, bilginin, duyguların ve özelliklerin yerine getirilmesini sağlayan bir yoldur. İçinizdeki her şey, “öğretmen” olarak adlandırılan, daha üst seviye sayesinde size gelir. Kabala bilgeliğinde öğretmen ve öğrenci arasındaki bu bağ değişemez. Öğretmeni reddederseniz, bu, kendinizi manevi yükseliş için bir fırsattan mahrum ettiğiniz anlamına gelir.

Soru: Yüksek yönetim sistemi olan Yaradan, hangi bakımdan mutluluğa doğru, doğru yolda olduğumuzun farkına varmamız için işaretler veya aydınlanmalar sağlar?

Cevap: Sadece Kabala bilgeliğini öğrenmeye dâhil olan bir grupta bulunuyorsak, grupla ilişkilerimize göre, doğru yolda devam edip etmediğimizi tam olarak bilebiliriz.

Soru: Kabala bilgeliği açısından, Rahibe Teresa, iyilik ve sevgi ihsan ederek, özgecil olmuş olabilir mi?

Cevap: Baal HaSulam’ın yazdıklarına göre, insanların yaklaşık % 10’u doğumdan özgecildir.

Soru: Mutluluk, bir çalışma grubundaki dostlar arasındaki bağda bulunur. Kabala çalışmayan eş dost, aile, meslektaşlar, çocukluk arkadaşları ve diğerleri ne yapacak?

Cevap: Onları içinize nasıl katacağınızı öğreneceksiniz.

Soru: Mevcut seviyemin manevi gelişim basamaklarının üzerinde olduğunu bilmek nasıl mümkün?

Cevap: Bu ölçümler sizin için şu anda mevcut değildir, bu nedenle hiçbir şekilde bilemezsiniz. Ancak, gerçekten manevi olarak yükselmeye başladıktan sonra, kesin ölçüler size görünecektir. Bu, dünyamızda, birinci sınıftan ikinci sınıfa kadar öğrenmeye başlayan ve mezun olan küçük bir çocuk vb. gibidir.

Soru: Hem mutluluk hissinin hem de sefalet/ızdırap hissinin Yaradan’dan bana geldiğini anlamalı mıyım?

Cevap: Doğru, ama her şeyin Yaradan’dan geldiğini anlamanın dışında bir şeyler yapmak bize kalmıştır. Aramızda, doğru karşılıklı bağı kurmak bize kalmıştır, böylece O’nunla gerçek bir bağ inşa edeceğiz.

Soru: Yaradan ile yapışmada, kişi O’nun tarafından yutulur mu?

Cevap: Kimse kimseyi yutmaz. Yaradan ile yapışma, O’nunla bağlı olduğumuzu ve tamamen eşit, iki ortak haline gelip, tek bir bütün oluşturduğumuzu gösterir.

Blitz Of Kabbalah Tips – 6/19/16

Hızlı Kabala İpuçları – 5/15/16

Soru: Bulunduğumuz anda var olmayı ve bu anda kalmayı öğrenmek nasıl mümkündür? Kişi, geçmişin acısından ve hatıralarından ve gelecek korkusundan nasıl özgür olabilir?

Cevap: Siz bu şekilde hissediyorsunuz, çünkü Üst Işığı gruptan henüz almadınız, bu nedenle Yaradan ile bir bağlantınız yok. Yaradan ile küçük bir bağlantı noktası içinizde belirir belirmez, tüm şüpheler hemen kaybolacak ve kendiniz hakkında herhangi bir sorununuz olmayacak. Her şeyi belirleyen ve tamamen size hakim olan üst güce bağlıysanız, yalnızca O’nun size yakınlığını hissetmek zorunda kalacaksınız ve bundan sonra da egoizminizden derhal kurtulacaksınız. İlk ve en önemli, elde etmemiz gereken koşul budur.

Soru: Bilgimiz mental bir aldatmaca mıdır?

Cevap: Bu, “Bilgi” sözcüğüyle ne demek istediğinize bağlıdır. Dünyayı araştırdığımızda ve araştırma verilerimize dayanarak dünyada var olduğumuzda, bu bilgidir ve yanılsama değil. Kabala bilgeliği bunu bir nimet kabul eder.

Soru: Bir insan dejavu hissettiğinde ne olur?

Cevap: Geçmişte yaşanan, şu anda gerçekleşen ve gelecekte olacak olan birçok farklı olay vardır ki tahmin etmek gerçekten mümkündür. Geçmişte bir kişiye olan her şeyin, kendi Reşimo’su (bilgi geni) vardır. Bu nedenle, dejavu gibi olgular vardır.

Soru: Kendine acıma da egoizm midir?

Cevap: Kendine acıma, egoizmin yüksekliğidir.

Soru: Milyonlarca kişi Kabala bilgeliğini çalışmaya gelecek ve yüz binlerce soru olacak, ne yapacaksınız?

Cevap: Bu durumda, şimdi yapıyor olduğum gibi kameraya bakacak ve bütün dünyaya yayın yapacağım. On bin öğrenci yerine bir milyon ya da yüz milyon olacak. Endişelenmeyin, korkmuyorum.

Soru: Grup, bu dönemde neden bu kadar önemlidir?

Yanıt: Grup önemlidir, çünkü Üst Işığı kendimize çekmenin mümkün olduğu bir aşamaya girdik, ancak o sadece Onlu bir grup, bağlı olan ve birlik için özlem duyan on kişilik bir grup vasıtasıyla çekilir. Böyle bir durumda, Üst Işık, Onlu grup sayesinde katılımcılarının her birinde ve onlar aracılığıyla bütün dünyaya parlar.

Soru: Üst dünyaya ancak sonsuza dek yaşayan biri ulaşılabilir. Sonsuza dek yaşamanın mümkün olduğunu bilirsek, depresyon olmayacak mı?

Cevap: Sonsuz yaşamla bağlantı nedir? Zamanın boyutu nedir? Bir kalp atışına göre! Öyle bir şey yok. Fiziksel beden 70-100 yıl yaşıyor, ancak hayat sonsuzdur, sadece bir koşuldan diğer koşula geçiştir. Dolayısıyla endişelenecek bir şey yok. Sonsuza dek var olmaktan başka seçenek yok.

Blitz Of Kabbalah Tips – 5/15/16

Hangi Realitenin İçinde Yaşıyoruz?

Soru: Hangi realitenin içinde yaşıyoruz?

Yanıt: Biz egoist bir realitede yaşıyoruz, her şeyin yalnızca kendi zevkimiz veya kendi güvenliğimiz için olduğunu düşündüğümüz bir koşulda.

İçinde bulunduğumuz sınırsız, bütünüyle sonsuz koşulun, yalnızca küçük bir bölümünü hissedebiliriz; egoist filtrelerimizden geçer ve içimizde dünyamız farz edilen, çarpık bir şekilde yeniden yaratılır. Bu, bu dünyanın sanal olduğu, içimizde var olduğu ve egomuz tarafından yaratıldığı anlamına gelir. Yalnızca egomuz için iyi veya kötü olan şey buna yansır ve beş duyumuz ile algıladığımız tek şey budur.

Realitede algılamıyoruz, görünüşte uyuyoruz, biz bunu hissedemiyoruz çünkü egoist arzumuzun içindeyiz ve yalnızca bize zevk getiren şeyi çekebiliriz ya da bize acı verebilen şeyleri reddedebiliriz ve bu, aslında içimizde artı ve eksi, karanlık ve aydınlık vb. arasında tezat oluşturan şeydir.

Soru: Gerçek realitenin yüzde kaçını göremiyoruz?

Cevap: Hiçbir şey görmüyoruz. İçimizde egoizmimizde işleme koyduğumuz ve yeniden yarattığımız şey, gerçek yaratma hacminin bir parçası sayılmaz.

Cevap: Egoizmimizde, içimizde yönlendirdiğimiz ve yeniden yarattığımız şey, gerçek yaratılışın hacminin bir parçası sayılmaz.

What Reality Are We Living In?

Dünyamızda İhsan Etme Eylemleri Var mı?

Soru: Bir kişi benden biraz su istese ve ben ona versem, ihsan etme eylemi mi yaparım?

Yanıt: Şunu söylemekten üzgünüm ki Üst Işık bizi ıslah etmeden önce gerçekleştirdiğimiz herhangi bir eylemde hiç bir ihsan etme yoktur. Bütün eylemlerimiz sadece almak için gizlenmiş eylemlerdir. Eylemlerimiz utanç ya da böyle büyüdüğümüz için vb.den kaynaklanır.

Bu, Kabalistik perspektiften, dünyamızda ihsan etmenin hiçbir örneği bulunmadığı anlamına gelir.

Dünyada hiçbir ihsan veya sevgi yoktur, sadece egoistik alma vardır.

Are There Actions Of Bestowal In Our World?