Category Archives: Global Kriz

“Koronavirüs Modern Kültürü Nasıl Etkileyecek?” (Quora)

Koronavirüs yeni bir zamanda, birçok değişiklikle yeniden geri döndü ve bu değişiklikler de yeni bir kültür biçimi gerektirecektir.

Koronavirüs dönemi, sosyal mesafesi ve evde kalma emirleriyle,  yaşamda vazgeçilmez olanı ve olmayanı, yaşamsal olan şeyleri nasıl güvenceye alabileceğimizi ve yaşamın zorunlu olmayan yönlerini bir kenara bırakmamız gerektiğini vurgulayarak, yeniden değerlendirmemizi sağladı, ayrıca kültürümüz de büyük bir yeniden düzenlemeye maruz kalacaktır.

Örneğin, iyi görünüm ve cömertlik tasvirleriyle sosyal medya şöhretliğine yükselen yıldızların, genel olarak insanlar daha anlamlı etkileşimler arayacağı için, şöhretlerini kaybedecekleri bir gelecek kültürü bekliyorum.

Ayrıca, önde gelen kültürel figürlerin, topluma son derece katkıda bulunan ve bölünme üzerinde birlik değerlerini koruyanların, insanların başlıca örnekleri olacağı bir gelecek görüyorum.

Sanatçılar, müzisyenler, yazarlar ve medya yaratıcıları, öncelikle insan toplumu arasında birliği canlandırmayı ve ilham vermeyi amaçlayan öğeler yaratacaklar.

Sanat, film ve müzik yaratmaya yönelik parasal teşvikler azalacak, ancak sosyal teşvikler artacak ve kültürel figürler şu anda olduğundan çok daha verimli ve daha mutlu sosyal yaşamların tadını çıkaracak.

Kısacası, yeni bir kültür, nihayetinde kendimize fayda sağlamak için başkalarına fayda sağlamayı yeniden ön planda tuttuğumuz, yeni bir paradigma değişimine sığacaktır. Öncelikle kişisel çıkarlarını yerine getirmek isteyen yaratıcıların kültürü yerine, herkesi olumlu bir birleştirici atmosfere çekecek yeni bir kültürün çiçeklendiğini göreceğiz.

Koronavirüs ve Yaradan

Soru: İnternette İtalya’da bir doktordan bir mektup yayınlandı: “En karanlık kabuslarda bile, üç hafta boyunca hastanemizde olanları görebileceğimi ve deneyimleyebileceğimi asla hayal edemezdim. Kabus büyüyordu.

İlk başta birkaç hasta, sonra düzinelerce ve sonra yüzlerce hasta vardı. Ve şimdi artık doktor değiliz, nakil hattındaki ayırıcılarız. Ve kimin yaşayacağına ve kimin eve ölüme gönderileceğine karar veriyoruz.

İki hafta öncesine kadar meslektaşlarım ve ben ateisttik. Bu normaldi; çünkü biz doktoruz ve bilimin, Tanrı’nın varlığını dışladığını biliyoruz. Şimdi itiraf etmeliyiz: Biz insanlar olarak sınırlarımıza ulaştık, daha fazlasını yapamayız. Ve biz yorulduk, iki meslektaşımız öldü ve diğerleri enfekte oldu. ”

Cevap: Üst güç, üst plan, üst öngörünün yolu ona gösterildi ve bu Yaradan’dan geliyor. Yani, kendiniz dışında başka bir üst güçten çünkü kendinizi bir usta olarak gördüğünüz. Şimdi dünyadaki herkesin önünde Kendisini gösteren ve tezahür ettiren başka bir usta var. Ve dünyadaki her insan bir şekilde kendisinin “Tanrı’nın altında yürüdüğünü” hissediyor.

Ve bu iyidir. Ancak herkes kendi fikirlerine sahiptir. Temel olarak, bunlar o kadar kaba, ilkel fikirlerdir ki, onlar ile ilgili konuşmamak, Tanrı’nın kim olduğunu düşündüklerini söylememek daha iyidir. Ama yine de, bu ileriye doğru bir adımdır.

Kişi artık “Kendi kendine düştü; kendi kendine kırıldı.” diye, tekrar eden küçük bir çocuk gibi değildir: Artık şöyle der: “Hayır, burada bir üst öngörü var; biraz irade var, biraz güç var. Kendi kendine olmadı, ben de yapmadım – yönetildim. ” Yani, burada ileriye doğru bir adım vardır.

Soru: Bunun çıkmazda olan ve ne yapacağını bilmeyen bir adamın çığlığı olduğu açıktır. Peki, Yaradan’la, doğa ile olan bu bağlantı nasıl kurulur? Nasıl?

Cevap: Bir kişi bunu istemelidir. Cidden istemelidir. Ve sadece bu şekilde Yaradan’a gelecektir.

Soru: Acı çekmeden, zorlanmadan bunu nasıl isteyebilir?

Cevap: Acı çekmeden istemek imkansızdır. Eninde sonunda aldığımız, özümsediğimiz ve anladığımız her şeye, ne yaparsak yapalım, acıyla ulaşılır.

Yorum: Ama bunun içinde üst bir insanlık yoktur, bunun içinde nezaket yoktur.

Benim Cevabım: Bu sizin anlayışınıza göredir. Ve bunun başka türlü olamayacağını iddia ediyorum, çünkü aksi takdirde doğru bir arzuya sahip olmayacaksınız, hiçbir arzu olmayacaktı ve anlayış için bir temel olmayacaktı. Sonuçta, kendinizden zıt bir şekilde edindiğiniz her şey ile Yaradan’a ulaşırsınız.

İnsanın dışında sadece Yaradan vardır. O’nu nasıl sezebilirim/farkına varabilirim, sadece O’nun burada etrafımda koyduğu şeylerden değil, Kendisinden? Bunu yapmak için gerçekten çaba göstermem gerekir.

Ve sizler: “Hayır, kendiliğinden olsun.” demektesiniz. Kendiliğinden olmayacak. Bunun için bir arzunuz olmayacak. Bir niyetiniz, bir arzunuz, bir özleminiz, bir acınız olmalı. Ve Yaradan’dan sürgünde olduğunuzu ve aniden O’nu ifşa etmeye başladığınızı hissettiğinizde, Yaradan’ın şunları söylediğini göreceksiniz: “Peki, buraya gel! Seni uzun zamandır bekliyorum! ”

Ve çocuklarla nasıl davranıyoruz? Aynı şekilde değil mi? Onların içinde biraz arzu, biraz özlem, bir şey uyandırmak istiyoruz. Bu ortaya çıktığında ise, hemen onları yerine getirmek için harekete geçiyoruz.

Soru: Biraz aydınlatmak, biraz açmak neden mümkün değil?

Cevap: Yaradan’ın şimdi insanlara yaptığı şey budur. Bu mektubu yazan doktor bize söylediği şey budur.

Yorum: Hayır, o bunu acı çekmeden yapıyor.

Benim Cevabım: Elbette. Ve bunu başka bir kişiye nasıl açıklarsınız?

Yorum: Bu, sanki bir insana önünde ışık ve mutluluk olduğunun ifşa olmasıdır.

Benim Cevabım: Ve aynı zamanda o, hiçbir şey hissetmez çünkü bunun için bir arzusu yoktur, acı yoktur, ızdırabı yoktur.

Tüm film senaryoları da acı çekmeye dayanmaktadır. Senarist insanların içinde acı çekmeyi, özlemleri, bir çeşit anlayışı uyandırır. Kısacası eksikliği. Ve sonra, bu eksiklik nedeniyle, onları doldurur, onlar da gerçekten hissettikleri eksiklik ölçüsünde haz alırlar.

Yorum: O zaman kişiye, şimdi nasıl yaşayacağı, onun etrafında meydana gelen bu acı ya da evde olduğunda korktuğu zamanlar konusunda bazı tavsiyeler verin! Her zaman soruyorum; çünkü temelde bir insanı meşgul eden şey budur.

Benim Cevabım: Oturmayı ve ağlamayı bırakın. Yaradan’ın size karşı tutumunu ve O’na karşı sahip olmanız gereken tutumu bulmak için çok çalışmalısınız. Hepsi bu.

Soru: Lütfen bize Yaradan’ın ne olduğunu söyleyebilir misiniz? O benim için nedir?

Cevap: Yaradan mı? Çok basit. Yaradan, kesinlikle var olan her şeyi içeren bir güçtür.

Soru: Yani bu, bu gücün içinde olduğumu hissetmem gerektiği anlamına mı geliyor?

Cevap: Elbette. Coğrafik veya geometrik olarak kendinizi bir yere koymak istiyorsanız, bu gücün içine koyun.

Soru: Ve onunla anlaşmalı mıyım?

Cevap: Onu anlamak istiyorsanız ve etkileyebileceğinizi umuyorsanız; o zaman onu bilmeniz, çalışmanız gerekir. Farkında olmalısınız ve onun sizinle nasıl çalıştığını anlamalısınız. Ve sizler, küçük bir çocuk olarak, sizden ne istediğini anlamıyorsunuz. Sizden ne istediğini öğrenmelisiniz. Ve o zaman üst yönetimle uyumlu olarak hareket edeceksiniz.

Soru: Peki benden ne istiyor?

Cevap: Daha akıllıca büyümenizi, olgunlaşmanızı, Yaradan’ı anlamaya başlamanızı, O’nunla doğru şekilde etkileşim kurmanızı istiyor.

Soru: Etraftaki diğer insanlarla iyi ilişkiler kurmaya başlama noktasına gelirsem, bu bir adım mıdır?

Cevap: Elbette! Bu ileriye doğru bir adımdır.

Yaradan gizlidir, böylece kendinizi O’na nasıl ayarlayacağınızı açıkça anlayabilirsiniz. Etrafınızda çok sayıda fırsat yaratıldı. Yeryüzünde yaratılan varlıklarla doğru ilişkiyi bulana kadar yani cansız, bitkisel, hayvansal ve insan maddesine doğru bir şekilde davranana kadar, Yaradan ile doğru bir şekilde ilişki kuramayacaksınız.

Soru: Ve sadece acı çekmek mi beni buna itebilir? Sadece acı mı, başka bir şey yok mu?

Cevap: Acı çekmek farklı olabilir. Küçük, büyük, şiddetli veya tatsız olabilir. Kendinizi, Yaradan’la bir iletişim kurmak için ayarlayacağınız ölçüde, her şey size bağlıdır.

Soru: Bir insana şefkat duymak, sizin için ne ifade ediyor?

Cevap: Bu, onu Yaradan ile bağa getirmek anlamına gelir. Bu benim amacım. Sadece bunu tam olarak uygulayamadığım için üzgünüm. Muhtemelen hem ben bunu yapamıyorum hem de insanlar buna hazır değiller. Ve Yaradan kendisini daha fazla ifşa edemez. Bu, yükselmemiz gereken minimum seviyedir – bugünün Yaradan ile etkileşimi.

Yorum: Bazı yorumlarda virüsü hoş karşılamakla suçlanıyorsunuz. Bütün dünya virüsle savaşıyor ve aniden şöyle diyorsunuz: “Hayır, hadi ona teşekkür edelim”.

Benim Cevabım: Eğer insanlar acı çekmelerine neden olan virüsten kurtulmak istiyorlarsa, birleşmeleri gerektiğini anlamalıdırlar. Hepsi bu. Başka hiçbir şey! Birleşmek! Ve o zaman virüs yok olacak, uçup gidecek. Dahası, birliğimize yardımcı olacak.

Soru: Sorun şu ki, biz egoistler için birleşmek neredeyse imkansızdır; bu zaten retorik bir sorudur. Olduğumuz gibi nasıl bağ kurabiliriz?

Cevap: Yaradan’dan bunu talep etmeliyiz. Tabii ki, buna gücümüz yok. O, bilerek bize bu gücü vermedi! O diyor ki: “Ben kötülüğü yarattım! Onu iyiye dönüştürmek ister misiniz? Lütfen Benden talep edin.”

Soru: Yazan doktorun son ağlaması: “Bu dünyada değersizliğimin farkındayım ve son nefesimi, başkalarına yardım ederken almak istiyorum” bu bir erkek için bir tür ifşa mıdır?

Cevap: Elbette. Bununla zaten kendi içinde çok şeyi telafi ediyor.

Soru: Yani, kişi aniden hayatının başkalarına ait olduğu arzusunu ifşa ederse, bu Yaradan’a doğru bir adım mıdır?

Cevap: Evet. Kesinlikle çünkü bu acıyı görür ve insanlara yardım etmek ister ki bu tür eğilimler, onlara yönelik bu tür hareketler onun içinde gelişir. Bu büyük bir ıslahtır.

Bu amaçla bizlere acı verildi: Böylece kendimizi onların üzerinde, birbirimize doğru şekilde yönlendirebiliriz.

Twitter’da Düşüncelerim / 26 Haziran 2020

Hastalık Kontrol ve Önleme Federal Merkezler müdürü Dr. Robert Redfield, COVID’in “bu ulusu dizlerinin üstüne getirdiğini” söyledi – Covid-19 krizine yapılan harcamanın muhtemelen 7 milyar doları aşacağını da sözlerine ekledi.

Benim yorumum: Tüm bunlar basitçe yeni bir şekilde yaşamaya başlamak yerine, tüm bunlar sadece ihtiyaçları sürdürür.

Ancak mantık üstü inana kendimizi ihsan etme derecesine, Bina’ya, Yaradan’ın realitesine girerek O’nun dünyasına yükseltiriz.

Mantık üstü inanç, realiteyi kendi egoistik mantığımız aracılığı yerine Yaradan’ın gördüğü şekilde görmemize izin verir. Yaradan bizi kasıtlı olarak, içinde kendimizi ve dünyayı algıladığımız egoizmde yarattı.

Bu niteliğe girdiğimizde bize ilişkin bu inançtır, mantık-egoizmimizin üstünde.

Mantık üstü inanç, kendini kandırma ya da fantezi değildir daha ziyade bizi gerçeğin dünyasına aktarır. Kendimizi Yaradan’ın dünyasında görürüz, her şeyi Onun gözlerinden, Bina’nın niteliğinden, ihsan etme, Yaradan’ın niteliğinden görürüz.

Egoizmi ıslah ettikten sonra perde, kısıtlama aracıyla, ışığı yansıtır, ihsan etme derecesine yükselir, “mantık üstü inanç”, “almanın üstündeki ihsan etme”, bir kişi Yaradan tarafından yaratılan asıl realiteyi Yaradan tarafından hissedildiği gibi görmeyi ve hissetmeyi hak eder.

Darbeler ve ızdırap sonunda bizi egoizmimizden ayrılmamız gerektiğine ikna edecektir. Ama başka, daha başarılı bir yol var. Sonuçta, biz egoistiz – egoizmimize karşı gidemeyiz yani kendimize karşı. Bu nedenle yukarıdan bir kuvveti, ıslah eden ışığı çekebiliriz.

Dünyaya ego-mantık aracılığıyla bakıyoruz. Yaratan bizi bilerek egoizmde yarattı. Mantık üstü inançla, kendimizi Yaradan’ın vizyonuna, O’nun dünyasına, O’nun gerçeklik algısına girerek ihsan etme derecesine, Bina’ya yükseltiriz.

“Koronavirus Felaketinden Sonra İnsanoğlunun Bir Sonraki Adımı Ne Olmalı?” (Quora)

Gelecekteki eylemlerimiz ve ilişkilerimiz, iki ana temel koşulu takip etmelidir:

  • Yaşamlarımız için vazgeçilmez olmaları, yani hayatın vazgeçilmezleri hayatımızı rahat ve niteliksel kılan her şeydir.
  • Başkalarına veya ekolojiye zarar vermemeleri.

Toplumumuzda yeni bir eğitim biçimi uygularsak, bağlarımızı nasıl zenginleştireceğimizi öğrendiğimizde ve odağımızı, kişisel faydadan topluma nasıl fayda sağlayabileceğimize ve katkıda bulunabileceğimize çevirdiğimizde bu koşulları yerine getirebiliriz.

Böyle bir eğitim biçimini ne kadar erken fark edersek, birbirimizle daha iyi bağlar kurarak, iyileştirilmiş yaşamları o kadar çabuk yaşayacağız.

“Koronavirüs’ün Manevi Dersi Nedir?” (Quora)

Koronavirüs’ün manevi dersi, ideal yaşamları sürdürebilmek için, birbirimize sıkı bağımlılığımızı kabul etmeye dayanan, farklı ilişkiler geliştirmemiz gerektiğidir.

Birbirimize ne kadar bağımlı olduğumuzu fark ettiğimizde, o zaman mutluluğumuzun, sağlığımızın ve refahımızın, destek, teşvik ve özenle ilişkilerimizi güçlendirmeye bağlı olduğunu ve hayatımızdaki herhangi bir sorunun,  olumlu ilişkilerin eksikliğinden kaynaklandığını fark edeceğiz.

Dahası, Koronavirüs yaşamlarımızda neyin zorunlu ve neyin gereksiz olduğu fikrini aydınlattı ve bu doğrultuda, kendimize – tüm insan toplumuna – yaşamın esas gerekli olan şeylerini nasıl sağlayacağımızı araştırabilir ve boş zamanımızı hayattaki en önemli şeyleri öğrenmeye ve birbirimizle olumlu bağlar geliştirmeye yatırabiliriz.

Böyle yaparak, kendimizi doğa ile dengeye yaklaştırırız ve daha sonra gelecekteki salgın hastalıkların ve diğer sorunların hafiflemesini de kapsayan, doğadan olumlu geri bildirimler alırız.

Koronavirüs Sonrası Toplumsal Huzursuzluk Tehlikesi, Bölüm 3

Uluslararası Çalışma Örgütü, Koronavirüs’ün mesleklerin yarısını ortadan kaldırabileceğini ve yaklaşık iki milyar insanın işsiz kaldığını yayınladı. İki milyar aileyi hiçbir imkan olmadan nasıl besleriz?

Çalışmayı doğru bir şekilde organize edersek ve emeğin meyvelerini adil bir şekilde dağıtırsak, herkes için yeterli olacaktır. Bütünsel bir toplumda yaşayan bir insan, kendini iyi ve rahat hissedecektir.

Ancak bunu başaramazsak, hayatta kalmak için başkalarıyla paylaşmanın daha iyi olduğunu kabul edene kadar, bizi karantinada evde oturmaya zorlayacak ve daha fazla insan hayatı t alacak virüsler tarafından yeniden saldırıya uğrayacağız. Bunu öğrenmek çok zor olacak.

Birçok ülkede huzursuzluk başladı: Lübnan’da bankalar yanıyor, ABD’de silahlı gösteriler düzenleniyor. Şiddetin patlak vermesi riski giderek artmakta. Egoizm öfkeyi körükler, Amerikalıların silah mağazalarından tüm silahları satın almış olmalarına şaşmamalı.

Şimdi sokaklara çıkacaklar ve hesaplaşacaklar, ilk önce hükümetle. Devletin nimetiyle süper zenginlerin ceplerine geçen devasa para miktarlarına dayalı olarak, ciddi bir ayaklanma olacak.

Açıkça, malların bölünmesi bile, aşılanması gereken yeni, sosyal olarak ilerici bir zihniyet gerektirir. Herkes, birbirimize yakınlaşmadıkça ve daha nazik olmadıkça, kendimizi birbirimizden uzaklaştırmamız gerekeceğini ve hem doğal hem de insan yapımı ciddi darbeler ve felaketler alınacağını net bir şekilde görmeli.

İnsanları daha genel, bütünleştirici bir şekilde düşünmeye ve birbirimize bağımlılığımızı hissetmeye ne zorlayabilir? Acı, hastalık ve ölüm karşısında herkes, dinlemeye ve dünyamızın saklanacak yeri olmayan, bütünsel, kapalı olduğunu doğrulamaya hazır olacak. Bu nedenle, herkesin eşit olması ve ortak bir ailenin parçası olarak hissetmesi için, birbirimize bu şekilde davranmak zorundayız.

Koronavirüs’ün yok olmasını ummak için hiçbir neden yoktur. Bu virüs değilse, başka bir virüs gelecek ve tıpkı bugün cansız, bitkisel ve hayvansal seviyelerinde olduğu gibi, bizi doğanın ortak bütünlüğü ile bağlanma noktasına getirecektir.

Epidemiyologlar, bu pandeminin en az bir buçuk ila iki yıl daha süreceğini tahmin ediyorlar. Yani Koronavirüs kalmak için burada, eğer değilse de, sonuncudan daha iyi olmayan başka bir virüs gelecek.

İnsanlık yine de kendi tarafına doğru çekmeye ve kendi ihtiyaçları için devleti daha fazla sıkıştırmaya çalışmak yerine, egoizmini bastırmak ve herkesin eşit ve destekleyici olduğu, daha yuvarlak bir toplum biçimini benimsemek zorunda kalacak.  Bu sadece daha yeni, daha kötü virüslerin görünümünü teşvik edecektir.

Bu konuda çok iyimserim çünkü darbeler düşünmemize yardımcı olur. Tehlike karşısında dünyanın nasıl durduğunu görüyoruz. Yeni virüsler bizleri daha da birleştirecek ve bize, doğru bağa, karşılıklı bütünsel sisteme giden yolu gösterecektir. Bizim bağ sistemimiz iyi ve doğru hale geldiğinde, tüm virüsler zararlıdan faydalıya dönüşecektir. Hepimiz iyi şanslar!

Büyük Değişim Zamanı

Karantinaya alınan işletmelerin yarısı artık toparlanamayacak. Eğer iş kolu; insanların alışkın olduğu basit, geleneksel yiyeceklerle ilgiliyse, kesinlikle kalacaktır. Fakat fazla ve gereksiz olanların hepsi yok olacaktır.

Bütün bunlar uygulamada çok yakında belli olacak. İş sahipleri, işyerlerini açmak için geri döndüklerinde, toplumun şu anda neye ihtiyacı olduğu ve neye artık ihtiyaç duyulmadığı belli olacaktır.

Ve yarın daha azına, yarından sonraki gün daha da azına ihtiyacımız olacak çünkü virüs yok olmayacak ve kısıtlamalar sürecektir. Virüs mutasyona uğrayacak ve farklı şekillerde geri dönecek ve böylece bir çare olarak görünen bu virüs, bizi ıslah edecek ve doğru yönde yönlendirecektir. Yaradan’ın darbesinin iyileştirdiği söylenir.

Harika bir zamanda yaşıyoruz. Şimdi insanlığa, yeni bir form alması için yardımcı olacak kimse, böylece ruhunu inşa edecek, Yaradan’ın yardımcısı olacaktır.

Dünyayı değiştirmek, Yaradan için hiç sorun değildir. O, anında kapatabilir: şalter kapanacak ve bizler yok olacağız. Ölmeyeceğiz ama ortadan kaybolacağız – bir yaratılış vardı ve şimdi yok.  Sonuçta, yaratılışın tamamı üst ışığın bir sonucudur. Ancak yaratılış programı, rızamız ve arzumuzla ve kendi isteğimizle, Yaradan’ın amaçladığı, yaratılanların O’na benzer olmasını sağlamaktır. Üst ışık sadece bu yönde çalışır.

Değişim ihtiyacı, aşağıdan, insan aklından ve duygularından gelmelidir, böylece insan değişmeye ve tüm yaratılış üzerinde çalışmaya başlar. İnsan, egoizmini indirgemeyi ve başkaları uğruna ve yaratılışın genel gücü için harekete etmeyi istemelidir. İnsan buna gelmek zorundadır; bu, gelişme olarak adlandırılır. Yaradan bizi sınırlamak istemez. O bize öğretir, O bizi iyileştirir.

Profesör COVID

                 Facebook Sayfamdan, Michael Laitman 15.06.2020

Sert, talepkar bir öğretmen gibi, koronavirüs bizi düşünme şeklimizi değiştirmeye zorluyor. Önceki yaşam tarzımıza geri dönmemize izin vermeyerek, maddesel ve doğrudan hazlara daha az ve başkalarıyla olumlu bağlardan kaynaklanan, kalıcı, sosyal konulara daha fazla odaklandığımız bir düşünce tarzı geliştirmeye zorluyor.

Virüsün, birbirimizle bağ kurmaya zorlaması için beklemek zorunda değiliz. Doğrusu, eğer beklersek şu an görünmez “öğretmenin” sert elinden çektiğimizden, daha fazla acı çekeceğiz. Bunun yerine, birbirimize bağlılığımızı, hayatımızın her alanında birbirimize bağımlı olduğumuzu ve toplumumuzu buna göre yapılandırdığımızı kabul etmemiz gerekir.

Yeni yaşam tarzı, yeni bir tür düşünce gerektirecektir. Örneğin, sağlıklı ve güçlü olduğumuzu hissediyorsak, rahatsız edici oldukları için maske takmama eğilimindeyiz. Ancak böyle yaparak, diğer insanlara virüs bulaştırabiliriz çünkü asemptomatik taşıyıcı olabiliriz. Yeni düşüncede, başkalarına virüs bulaşmaması için maske takacağız çünkü tam olarak taşıyıcı olup olmadığımızı bilmiyoruz.

Aynı şey gıda için de geçerli. Yakın gelecekte, gıda kıtlığının hepimizi etkileyeceği bir durum olabilir. Hepimiz mümkün olduğunca çok almaya ve sadece kendimizi düşünmeye çalışırsak, kaos ve şiddet yaratırız. Ama sadece ihtiyacımız olanı alırsak böylece başkaları da kendi ihtiyacı olanı alır, o zaman herkes için bol miktarda bulunur, sıcaklık ve güven duygusu da toplum içinde yayılır. Bu şekilde, virüs yavaş yavaş bizlere iyi bağların; önceki acımasız rekabet ve aşırı tüketimin olduğu hayatlarımızdan çok daha iyi hissettirdiğini ve çok daha ödüllendirici olduğunu öğretecek. Tek sorun bunu ne kadar çabuk öğreneceğimizdir.

“Başkalarının İyiliği İçin Maske Takın” (Linkedin)

Washington Post, “Anma Günü’nden bu yana en az dokuz eyalette hastaneye yatışlar artıyor” diye yazdı. Associated Press analizine göre, “Devletlerin neredeyse yarısında davalar artıyor.”

Koronavirüs anlayışlı değildir. Ekonomilerimizi yeniden açmak ve daha önce yaşadığımız hayata geri dönmek istememiz onun umurunda değildir. Bulaşdan kaçınmazsak, yapmamız gerekeni yapana kadar geri gelmeye devam edecektir.

Ve yapmamız gereken, bu dünyadaki hayata ilişkin tüm perspektifimizi değiştirmektir; virüsün bizleri yapmaya zorladığı şey budur. İyi bir iş bulursak ve yeterince para kazanırsak, hayatın bize gülümseyeceğini düşündük. Ancak herkesi bu kadar çabuk etkilediğimiz bir dünyada, eğer güvende olmak istiyorsak, sadece kendimizle ilgili düşünmeyi göze alamayız.

Güvende olmak için, herkesin güvenliği ile ilgili düşünmek zorundayız, hatta kendi güvenliğimizden daha fazla. Virüse yakalamaktan kaçınmak için değil, başkalarına virüs bulaşmasını önlemek için maske takmalıyız, çünkü kimin virüsü kapmış olduğunu ve kimin kapmadığını, kimin temiz ve kimin bulaşmış ama asemptomik olduğunu bilmiyoruz.

Giymemiz gereken maskeler ve korumamız gereken mesafe, kendi iyiliğimiz için değil, ama her şeyden önce onları sağlıklı tutmak için, herkes içindir. Ancak bu şekilde düşünürsek, ülkeyi virüsten temizleyebiliriz.

Ve ülkeyi temizlerken, başkalarını gerçekten nasıl düşüneceğimizi öğreneceğiz. Sadece başkalarını düşündüğümüzde kendimizin de güvende olabileceğini öğreneceğiz. Kendi güvenliğimizi düşünürsek, bu bizi, koruyucu giysiler ve silahlar ile kendimizi donatmaya zorlar. Bu da sırayla, şiddet ve kayıplara neden olur.  Ancak topluluğumuzu ve şehrimizi güvende tutmaya odaklanırsak, herkes güvende olacak, kişisel güvenliğimiz de artacaktır, aynı zamanda kendimize güvenimiz ve sakinliğimiz artacak ve hayatlarımız daha kolay ve daha mutlu olacaktır.

Anlaşılan o ki bize kendimiz için değil, başkaları için maske takmayı öğreterek, Koronavirüs bize, karşılıklı sorumluluk geliştirmeyi öğretiyor.

Koronavirüs Sonrası Sosyal Huzursuzluk Tehlikesi, Bölüm 2

Koronavirüs dünyayı büyük huzursuzluk, devrimler ve dünya savaşı ile tehdit ediyor. Giriştiğimiz, doğaya karşı çıkan ve bütüncül bir toplum için çaba göstermediğimiz acının yolu, bizlere yeni bir dünya savaşına kadar birçok sıkıntılar ve farklı sorunlar getirecek. Ne yazık ki dünya, hala esas olarak kendi yararları ve konumları ile ilgilenen, egoist hükümetler tarafından yönetilmektedir.

Hareket yönünü daha iyi hale getirmek için ne yapılmalıdır?  Koronavirüs’ün doğanın bir ürünü olup olmadığı veya ABD’nin Çin’i suçladığı gibi, bir laboratuarda üretilip üretilmediğine dair süregelen ateşli bir tartışma var.

Ama doğanın tüm unsurları arasında, doğru bağ koşullarını yerine getirmeyen insanlığa karşı harekete geçmek istenmişse, virüsün tam olarak nereden geldiğinin çok önemli olduğunu düşünmüyorum.  Virüsün bir pazardan veya bir laboratuardan, nereden geldiği önemli değildir, bu, zamanında ıslahı kabul etmeyen insan egoizminin bir sonucudur.

İlk başta herkesin Çin’i suçladığı açıktır. Peki, bizler bu ülkeden gerçekten ne istiyoruz? Bu, egoist bir sistemdir, tüm diğerleri gibi aynıdır, ancak sadece kendine özgü karakteri vardır.

Onların yerinde olan herkes aynı şekilde davranırdı. Her ulus, Çin kadar güçlü ve büyük olmak ister. Kâra susamışlığımızdan kör olan biz kendimiz, tüm üretimi Çin’e devrettik ve böylesi bir güç kazanmalarına imkan verdik. Şimdi onları ne için suçluyoruz?

Çinliler bütün bunları aldı ve tüm ihtiyaçlarımızı karşılamak için gayretle ve özverili bir şekilde çalıştılar, tüm işi onlara devrettiğimiz gerçeğini haklı çıkardılar. Bu ulusun kısa sürede yükselmesine bizler imkan verdik ve şimdi öfkeliyiz çünkü bu durum hoşumuza gitmiyor. Kendimiz dışında suçlayacak başka hiç kimse yok!

Şimdiye kadar, daha mükemmel bütünleşme tarafına dönmeksizin, onu egoistik yollarla düzeltme arzumuz nedeniyle, salgın daha daha fazla yayılmıştır. Bizler, dünya üzerinde entegre bir sistemde yaşıyoruz: cansız doğa, bitkiler, hayvanlar ve insanlar.

Doğanın dört seviyesinin tümü, birbirleriyle iletişim kurmak ve birbirlerini desteklemek zorundadır. Cansız, bitki ve hayvan yaşamı, ortak yaşam içinde sürdürür ve birbirlerini besler. Ama üst seviye, bu dünyanın insanı, zihninde farklı şekilde davranmamız gerektiğini anlayabilse de, diğer tüm seviyeleri acımasızca yok eder.

Burada, daha özgecil bir şekilde davranma ve bütüncül bir toplum inşa etme ihtiyacını fark eden akıl ile bizi daha fazla fırsattan istifade etmeye ve kaçmaya zorlayan ilkel egoizm arasında bir uyumsuzluk vardır. Onlar sürekli birbirleriyle savaşıyorlar.

Ama sonra bir virüs aniden ortaya çıkar ve birleşik, küresel, kapalı ve karşılıklı yardıma dayalı olmak zorunda olan, insan toplumuna karşı tutumumuzu değiştirmemize yardımcı olur. Aksi takdirde, ister istemez dünya savaşına ve tamamen kendini yok etmeye ulaşacağız.

Bütünsel bir topluma giden yol, ancak kişiyi eğiterek, öğrenerek mümkündür, böylece herkes ne tür bir dünyada yaşadığımızı, doğanın bizden ne istediğini, doğanın üst integral gücünün bizi mükemmel bir duruma götürdüğünü ve ayrıca, doğanın talimatlarını takip etmemizi ve iyi bağlarla bağ kurmamızı engelleyen şeyi anlar.

Dünyanın tüm nüfusu bunu öğrenmekle yükümlüdür. Eğer şimdi bunu öğrenmeye başlarsak, artık salgın hastalıklar görmeyeceğiz. Bu bütüncül bağlantıyı hala gerçekleştiremesek bile ve yeni öğrenmeye başlamış olsak bile, asıl şey başlamaktır ve o zaman bunun tüm hayatımızı nasıl daha kolay hale getirdiğini göreceğiz!

Bu hemen bize yardımcı olacak ve her şeyi tek bir kapalı sistem olarak düşündüğümüz için aniden ticaret, sanayi, iş ve aileleri korumak için yeni fırsatlar keşfedeceğiz. Ama başkalarının zararı pahasına kâr etmenin mümkün olduğunu düşünen egoist gibi davranmaya devam edersek, o zaman bu artık işlemeyecektir.

İyileşme/gelişme çok zaman gerektirmez ve bizler çalışmaya başlar başlamaz değişiklikler hemen gerçekleşecektir. Biz kendimiz değişeceğiz ve bundan dolayı neyin değiştirilmesi gerektiğini anlayacağız.