Korkunun Üstesinden Gelmek Mümkün Mü?

Soru: Birçok insan her şeye nüfuz eden korku hakkında bize yazıyorlar, insanın kendisi için duyduğu korku, sevdikleri için korku, çocuklar için korku, ölüm korkusu var. Dahası, bu durum değiştirilemez ve bu korkutucu.

Asıl soru, korkunun üstesinden nasıl gelineceği. Bu mümkün mü?

Cevap: Bu durumu bırakın gitsin. Bir sonraki anda ne olacağını düşünmeyin. Yapabileceğimiz bir şey yok. Bu konuda hiçbir şey bilmiyoruz. İşte bu yüzden bırakmamız en iyisi.

Soru: Ama bu bir insanın gücü dahilinde midir?

Cevap: Evet, öyledir. Bu biraz eğitim ile elde edilir, ancak prensip olarak bu gereklidir.

Soru: Öyleyse gerçekten dramatik, ölümle tehdit edilmiş bir durumun içinde, sadece hayal edebileceğiniz herhangi bir şeyle, sanki bu yokmuş gibi var olabilir miyim?

Cevap: Evet. Dramatik bir durumu sen icat ediyorsun, sözlerini kullanıyorsun ve onu iptal ediyorsun. Ya da başka şeyler: bunun olamayacağını söylüyorsun, çünkü olamaz. Ben iyi olacağımı zaten biliyorum, öyleyse iyi olacağım. Ya da hiç ilgilenmiyorum, şimdi bile! Bu en iyisidir – dizginleri bırakmak ve hiçbir şeyi kontrol etmemek.

Soru: Yani korkunun, bir kişinin bu durumu yönetmeye çalışmasından kaynaklandığını mı düşünüyorsunuz?

Cevap: Kişi bunu yönetmek istiyor ve yapamaz. İşte burada korku devreye girer.

Soru: Ve bıraktığımda, onu kontrol ediyor gibi görünüyorum, ama anlaşıldığı üzere farklı bir taraftan mı?

Cevap: Kesinlikle. Elbette öleceksiniz, elbette her şey peşinden gelecek ve sizden sonra da bir şeyler olacak gerçeği hakkında düşünün. Bu dünyayı kilitleyip dışarıda bir yere gidemezsin. Bunun nasıl hayal edilebileceği bilinmiyor. Bu yüzden bu sorun değil. Bunun normal olduğunu hayal edin; bununla hemfikir olun ve hepsi bu.

Soru: Bırakmam gereken genel durumu anlıyorum. Herhangi bir durumdan nasıl kurtulacağına dair birkaç adım önerebilir misiniz?

Cevap: Hayır, farklı insanlar bunu farklı şekillerde yapar. “Benden sonra dünyaya ne olacak?” “Sevdiklerim ve akrabalarım nasıl olacak?” “Mirasıma ne olacak?” “Yaratıcı mirasıma ne olacak?”. Ve şöyle böyle, düşünmeye başlayan insanlar var.

Soru: O zaman soru şu: Bir insana neden korku verilir?

Cevap: Böylece ek bir şeyi ıslah edebilir: yaşama ve ölüme karşı olan tutumunu.

Soru: Bu korku neye dönüşmeli? Eğer yukarıdan verildiyse, bu korku neye doğru akmalıdır?

Cevap: Her Şeye Gücü Yeten’in, Yaradan’ın iradesine ve kişinin dünyevi yolculuğunu gerçekten tamamlayana kadar o anlarda (bunlardan çok fazla sayıda olabilir) hala yapacak bir şeyleri olduğu gerçeğinin mutlak teslimiyete akmalıdır.

Soru: Temel olarak, bir kişi bu şekilde veya başka bir şekilde bir şey yapmak zorunda mıdır? Kişi Ne yapmalı?

Cevap: Sakin olmalı. Başka hiçbir şey. Bir insanın yapması gereken şey budur.

Yorum: Bir keresinde Yaradan’ın huzur içinde olduğunu ve insanin da aynı huzura gelmesi gerektiğini söylemiştiniz.

Cevabım: Evet.

Yorum: O zaman bize huzurun tanımını verin.

Cevabım: Huzur, bir sonraki anın sizi rahatsız etmediği zamandır. Bu kesinlikle sizi rahatsız etmez! Bunun içinde yaşadığın için değil. Eğer içinde yaşıyorsan bu seni rahatsız etmez, çünkü içinde yaşıyorsun. Ama bu seni rahatsız etmiyor. Bizler buna gelmeliyiz.

Soru: O zaman ben şu anda mı yaşıyorum?

Cevap: Ve böyle bir an yok. Kendinin var olduğunu da düşünme.

Soru: Yani, nehirde yüzüyor gibiyim, yüzüyorum ve hepsi bu mu?

Cevap: Bu da aynı zamanda hayata karşı kötü bir tutumdur. “Kürekleri kaldır” ve “suyun üstünde yüz” de iyi değil.

Yorum: Bu nokta çok açık değil.

Cevabım: Bu kimse için anlaşılır değil. Bu mutlak sakinliği elde ettiğimiz noktadır.

Başka bir deyişle, sadece bu şekilde olabilir. “Yaradan’ın kontrolüne güveniyorum. Benim  varlığımın her anındaki ben dahil olmak üzere, O her şeyi kontrol eder. Ve genel olarak, tüm evreni ve herkesi O kontrol eder. Öyleyse endişelenecek bir şeyim yok. O’nun ıslahına, O’nun yönetimine, tüm bunlar üzerindeki O’nun gücüne girmek istiyor muyum? Hayır.” Eğer değilse, o zaman otur ve hayatına devam et.

Nasıl var olman gerektiğine karar verdiğinde, şimdi ve sonrasında nasıl var olduğunuz arasında hiçbir fark olmamalıdır.

Soru: Böyle bir durgunluk noktası mı?

Cevap: Evet. Bu anlaşmayı gösterir. Bu, Yaradan ile aynı fikirde olduğunuz anlamına gelir. Ve bu kolay değildir. Sonuçta, biz her zaman O’nun elini tutmak, orada neyin planlandığını kontrol etmek ve belki de biraz farklı yapılması gerektiğini tartışmak isteriz.

Soru: Burada kimseyi tutmaya gerek yok mu? Aynen bu şekilde ve bu kadar mı?

Cevap: Serbest bırakın. 

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed