Monthly Archives: Mayıs 2022

“Korkuyu Gitmesi Gereken Yere Götürmek” (Linkedin)

Böyle zamanlarda, insanlar evden çıkmaya, işe gitmeye, çocukları okula götürmeye korktuklarında, korkunun bir amacı olduğunu unutmamalıyız: hepimizi birbirimize bağlamak. Korkumuzu birlik olmaya yönlendirirsek, o da nedeni ile birlikte yok olacak.

Savaş ve terör zamanlarında kesinlikle bu şekilde hissedilmeyebilir ama insanlık tek bir varlıktır. İbrahim’in önderliğindeki atalarımız, bunu hissetmişler ve birlik ve sevgi ilkesini her türlü ayrılık ve nefretten üstün tutan, herkesi aralarına kabul eden bir millet oluşturmuşlardır. Kral Süleyman bu ilkeyi “Nefret çatışmayı kışkırtır ve sevgi tüm suçları örter” ayetinde (Eski Ahit Özdeyişler, 10:12) kutsallaştırmıştır.

Gerçekten de, birlik en başından beri bizim temel ilkemizdi. Biz ancak “tek kalp tek adam” olarak birleşmeyi kabul ettikten sonra ulus ilan edildik. Hemen ardından, dünyanın geri kalanına birlik örneği vermekle yani “milletlere ışık” olmakla görevlendirildik.

Eşsiz çağrımız nedeniyle, başarımız veya başarısızlığımız her zaman birlikteliğimize veya onun eksikliğine bağlı olmuştur. Çağlar boyunca bilgelerimiz bu noktayı defalarca vurguladılar. Maor VaShemesh kitabı şöyle diyor: “Felaketlere karşı en önemli savunma sevgi ve birliktir. İsrail’de aralarında sevgi, birlik ve dostluk olduğu zaman onlara hiçbir felaket gelemez… [Eğer] aralarında bir bağ varsa ve kalplerin ayrılığı yoksa, onlar huzur ve sükûnete kavuşurlar… ve bütün lanetler ve ıstıraplar o [birlik] sayesinde ortadan kalkar.” Maor Eynaim kitabı şu sözleri tekrarlar: “Kişi kendini tüm İsrail’e dahil edip birlik sağlandığında… o zaman sana hiçbir zarar gelmeyecek”, Shem MiShmuel kitabında yazdığı gibi: “[İsrail] tek kalp tek adam gibi olduğunda, onlar kötü güçlere karşı surla çevrili bir duvar gibidirler.”

Maor VaShemesh kitabı şöyle der: “Felaketlere karşı en önemli savunma sevgi ve birliktir. İsrail’de aralarında sevgi, birlik ve dostluk olduğu zaman onlara hiçbir felaket gelemez.

Birlik sadece bizim savunmamız için değildir, dünyaya birlik örneği vermek bizim görevimizdir ve dünya milletlerinin bizi aralarına kabul ettikleri tek zaman budur. Birinci Dünya Savaşı sırasında Rav Kook, dünyanın sorunları ile İsrail’in birliği arasındaki bağlantıyı özetlemek zorunda hissetti. Orot (Işıklar) adlı kitabında, “Şu anda kanla dolu bir kılıcın korkunç fırtınalarıyla parçalanan dünyanın inşası, İsrail ulusunun inşasını gerektiriyor. Ulusun inşası ve onun maneviyatının ifşası, bir ve aynıdır, ve birlik ve yücelikle dolu bir güç beklentisiyle çökmekte olan dünyanın inşasıyla birdir ve bu İsrail’in ruhunda olan her şeydir.”

Bu nedenle, askeri düzeyde kendimizi ve ailemizi korumak için elimizden gelen her şeyi yaparken, birliğimiz için de eşit derecede sıkı çalışmalıyız, çünkü sorunlarımızın temel nedeni onun eksikliğidir. Bunu başardığımızda, kendimize ve Rav Kook’un dediği gibi “kanla dolu kılıçların korkunç fırtınaları tarafından parçalanan” tüm dünyaya kalıcı barışı getireceğiz.

Egoistçe Bağlanmanın Tehlikeleri ve Çözümü—Kabala Metodu

Soru: Doğanın bize bugün sadece manevi olarak gelişmemiz için daha fazla boş zaman ayırma fırsatı verdiğini söyleyebilir miyiz?

Cevap: Sadece bu amaç için. Nihayetinde, bir insan neden bu dünyada var olur? Mutlak olanı elde ederken hayvansal seviyede sadece gerekli olanı sağlamak ve manevi seviyede Yaradan’a eşit olmak için.

Neden yaşamalıyız ki? Vücudunuzun tonlarca yiyeceği işlemesine ve ölmesine yardımcı olmak için mi? Bu durumda bir ineğin var olmak için benden daha fazla nedeni var çünkü bana süt ve et sağlıyor. Onun var olmasında net bir amaç var: beni beslemek.

Ben ne için yaşıyorum? Benim var oluşum kesinlikle anlamsız. İnsan dışında doğadaki her canlının belirli bir amacı vardır. Hiçbir şey boşuna yaratılmaz. Ve ancak bu yüce amacı bilmeyen insan boş yere yaratılmıştır.

Yorum: Ama Kabalistler, yine de buna geleceğimizi iddia ediyorlar.

Cevabım: Elbette! Ve bunu bir an önce yapmamız daha iyi olur; yoksa doğa bizi darbelerle itecek.

Binlerce yıllık varoluşumuz boyunca, içsel olarak, bencilce, kendimizi küresel olarak birbirine bağlı tek bir zincirde bulduğumuz bir gelişim seviyesine ulaştık. Ve bu zaten manevi bir sistem.

Küresel iletişim, doğanın bir sonraki seviyesinde mevcuttur. Ve bu bir problemdir çünkü küresel olarak bencilce birbirine bağlı olmak çok büyük bir tehlikedir. Herkes herkesi olumsuz olarak etkiler.

Şimdi nasıl bir tarihsel duruma girdiğimizi bir düşünün; her yıl toplumda ve doğanın her seviyesinde büyük olumsuz değişimler gözlemleyeceğiz. Tsunamiler, depremler ve salgınlar, hepsi dengesizliğimizin bir sonucu. Doğayı böyle biz kendimiz yapıyoruz.

Bu nedenle, küresel seviye kendini gösterir göstermez, Kabala hemen onun dengesi için bir metod olarak ortaya çıktı. Ve eğer onu kullanmaz ve tek bir sistem içinde dengeyi sağlamazsak, o zaman karşılıklı olarak birbirimizi “zehirler”, iter ve başkalarına yabancılaştırırız. O zaman bu sistem çok hızlı olarak çökecek ve Allah korusun bir dünya savaşına geleceğiz.

Kabala metodu bizim tek kurtuluşumuzdur.

“Neden İnsanlığın Büyük Kesimleri, Bazen Doğal Afetler Ve Savaşlar Gibi Büyük Istırap Darbelerine Maruz Kalıyor?” (Quora)

İnsanlık ne kadar gelişirse, doğanın küresel ölçekte birbirine bağlılığını ve karşılıklı bağımlılığını keşfetmeye o kadar yaklaşır. Gelişimimizin belirli bir noktasında, sıkılaşan küresel bağlantımız aracılığıyla yepyeni bir varoluş seviyesine yükselmek için bir davet alırız, karşılıklı endişeyi harekete geçirmekten başka bir şey kalmadığını anlarız.

O halde neden doğal afetler, savaşlar ve salgın hastalıklar gibi büyük ıstırap darbeleri alıyoruz? Bu, doğanın kendisini dengeye geri döndürmeye çalışması nedeniyledir ve doğanın bir bütün olarak dengeye girmesi için insanlığın belirli bir tür ahlaki ve manevi ıslahtan geçmesi gerekir.

Ve doğanın, insanlığı ıslah ihtiyacını fark etmeye teşvik etmesinin en basit ve en doğrudan yolu, bize ıstırap göndermektir.

Acı çektiğimiz an ihtiyaçlarımız anında azalır. Acı çekmemek için daha azıyla yetinmeye hazır hale geliriz. Örneğin, savaşlar sırasında ve doğal afetlerden sonra olanları ele alalım. İnsanlar, yaşamlarına lüks fazlalıklar için hiçbir hamle yapmadan azla yetinir ve birleşmeye ve birbirlerine yardım etmeye hazır hale gelirler.

Acı çekmek bizi arındırır, egoist dürtülerimizi azaltır ve bizi daha azıyla yetinmeye hazır hale getirir. O zaman güven ve destek almak için başkalarıyla bağ kurmaya hazır hale geliriz.

Şehir Duvarı ve Manevi Anlamı

Soru: Kudüs’ten bahsederken, onu çevreleyen sekiz kapılı surdan bahsetmeden olmaz. Bu manevi olarak ne anlama geliyor?

Cevap: Sur, şehri çevreleyen şeydir. Şehir içinde ihsan etmenin özel niteliklerinin: bağ, sevgi ve karşılıklılık olduğunu vurgulamak gerekliydi.

Bu nedenle duvar, özgecil, manevi olarak birbirine bağlanma zorunluluğunu üstlenen tüm egoist arzular arasındaki bağ anlamına gelir. Böylece duvarın varlığı, şehrin içinde egoizmin olamayacağı anlamına geliyordu. Aksi takdirde o bir şehir değildir.

Kapılara gelince, kural olarak, bir şeyi kabul edebilmeniz için kapılar açılır ve kapanırlar ya da onu kendi içinizde tutmanız imkânsızdır ve onu şehir dışına çıkarmanız gerekir.

Kabala dilinde bu perde (Masah) olarak temsil edilebilir. Eğer ihsan etme uğruna çalışırsanız, o zaman Yaradan’ın hazzının ışığının arzularınıza girmesine izin verir. Aksi halde kapılar kapanır.

Yorum: Kudüs surlarındaki kapılardan birinin duvarla örülmesi ilginçtir. İleride açacaklarını söylüyorlar.

Cevabım: Burası Moşiyah Kapısı’dır.

Hayvansal Arzuları Kurban Etmek

Soru: İnsanın hayvansal arzusunu kurban etmesi ne anlama gelir?

Cevap: Sadece kendini düşünen hayvansal egoizmden bahsediyoruz.

Başka bir deyişle, kendinizle ilgili tüm düşünceleri öldürmeniz ve yakmanız gerekir. Egoizmin doğru bir şekilde işlediğiniz kısmı, onu yiyebileceğiniz yani doğru şekilde kullanıp enerjiye çevirerek manevi durumunuzun daha da yükselmesini sağlayacak seviyeye yükseltilmelidir.

Tıpkı bugün yemek yediğiniz ve bunun hayvansal bedeninize enerji verdiği gibi, hayvansal egoist arzunuzu doğru kullanmak da manevi bedeninize enerji verir.