Daily Archives: Eylül 7, 2021

Sonraki Dünyaya Geçiş

Soru: Konuşmalarınız ve dersleriniz neden bu kadar ilgimi çekiyor?

Cevap: Çünkü kendiniz hakkında, ruhunuz hakkında, vücudunuzun yaşamının ve ölümünün üzerinizde hiçbir etkisinin olmadığını ve yaşamın sonsuz olduğunu,  hayal ettiğinizden tamamen farklı bir şekilde aktığını hissetmeye başlayacağınız bütüncül sonsuz bir duruma nasıl erişebileceğiniz hakkında bir şeyler duyuyorsunuz.

Bir araya gelmeye başlarsak, bir sonraki duruma, üst dünyaya geçişi aramızdaki bağda hissedeceğiz, çünkü bağ karşılıklı işbirliğimizin merkezinde yer alıyor.

Nasıl ki astronomlar uzayda bir halden diğerine geçiş olduğunu söylüyorlarsa burada da durum aynıdır. Eşsiz bir geçiştir, bizim dünyamızdan geçiş ve sonraki dünyaya giriş.

Aile İçinde Kalpteki Noktayı Uyandırmaya Değer Mi?

Soru: Aile içinde, etkin olmayan bir kalpteki noktayı uyandırmaya nasıl yardımcı olabiliriz?

Cevap: Öncelikle, partnerlerimizden Kabala bilgeliğini öğrenmelerini talep etmemeliyiz, hiçbir şekilde!

Bu konuda mutlak ve kesin bir yasak vardır. Maneviyatta zorlama yoktur. Bir partner öğrenmek isterse, o zaman memnuniyetle. Partner öğrenmek istemiyorsa buna gerek yoktur.

Bununla birlikte, mümkün olan her şekilde onları bu konuda teşvik etmek gerekir. Ve elbette, karı koca birlikte çalışırlarsa, bu onları çok yakınlaştıracak ve çok güzel bir bağ oluşturacaktır. Yani, bunu herkese tavsiye ederim.

Grubun Görevi

Soru: Bir içsel bağ, birbirlerini anlama ve aralarında ilişki duygusunu geliştirmek için gruba hangi talimatı verebiliriz? Bir grup görevi neye benzer?

Cevap: Grubun üyeleri şunları açıklamalıdır:

Bizi ileriye iten nedir?

Yaşamımızın anlamı ve gelişmenin anlamı.

Bireysel ve grup gelişimi arasındaki fark nedir?

Egoizmimiz neden gelişmemize izin vermiyor ama acı getiriyor?

Bağlanmakla ne kazanabilirim?

Her insanın diğerlerinin üstünde, diğerlerinden aşağıda, diğerlerine eşit olması arasındaki karşılıklı ilişki nedir?

Hepimizin bir çemberde eşit olarak birbirimize yöneleceği ve grubun merkezini belirleyeceği böyle homojen bir duruma ulaşıp ulaşamayacağımızı nasıl kontrol edebiliriz?

Merkez ne demektir? “Ben”imin artık olmayacağı, sadece ortak bir “Ben” olarak “Biz”in olacağı yer.

Yeni kimliğimizde ne hissederdik? Herkes kendini veya başkalarını değil, “bizi” hisseder. Buna nasıl özlem duyabiliriz?

Böyle kademeli eğitim, insanları yeni bir durumla tanıştırır.

Aynı zamanda, burada tamamen farklı bir algı düzeyi olduğunu hissetmeye başlarlar. Altıncı bir his ortaya çıkar: “Biz”in içinden gelen his. Ama bu “biz” kesinlikle ortak, kolektiftir ve bugün bunu hayal bile edemiyoruz. Bu sadece kendinden ayrılma değil, herkesin birbirine dahil olmasıdır.

Kabalist İçin Mutluluğun Sırrı

Soru: Mutluluğunuzun sırrı nedir?

Cevap: Mutluluk sırrım dünyayla dengede olmak, dünyaya müdahale etmediğimi, insanlara müdahale etmediğimi hissetmektir, insanların birbirleriyle ve dünyayla nasıl etkileşimde bulunacaklarına dair doğru örneği benden almaları için organik bir parça olmaya çalışıyorum.

İnsanlara bunu her zaman anlattığıma inanmak istiyorum.

Soru: Kendinizi mutlu bir insan olarak görüyor musunuz?

Cevap: Evet. Ancak bu, zaten her şeyi tükettiğim anlamına gelmez. Hala bazı büyük hedeflere ulaşmam gerekiyor. Ve bu onu ilginç ve güzel kılıyor.

Kalbimizde Küresel Isınmaya İhtiyacımız Var

Hükümetlerarası İklim Değişikliği paneli (IPCC), yaygın, hızlı ve yoğunlaşan küresel ısınma hakkında bir rapor yayınladı. Raporda, önümüzdeki yıllarda iklim değişikliğinin tüm bölgelerde artacağı belirtiliyor: aşırı sıcak dalgaları, seller ve kuraklıklar, deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle kıyı kentlerinin su basması vb.

Araştırmacılar iklim değişikliğinin, insan faaliyetinin bir sonucu olduğunu iddia ediyor ve sera gazı emisyonlarını ve hava kirliliğini azaltmak için acil önlemler çağrısında bulunuyor. Bununla birlikte, ben, ortamdaki tüm olumsuz değişikliklerin ana faktörünün, insanın cansız, bitkisel ve hayvansal doğaya ve insanlara karşı egoist tutumu olduğunu düşünüyorum.

Başka bir nedeni yok. Şunları kontrol edebiliriz: yaktığımız yakıt miktarını sınırlayın ve bunun hiçbir şeyi değiştirmediğini göreceksiniz. O zaman başka sebepler aramaya başlayacağız, hepsini tek tek gözden geçireceğiz. Ancak sebebin bu olmadığını anlamak için tüm bu gözden geçirmeler için vaktimiz yok. Bize bağlı olan tek değişikliği yapmamız gerekiyor.

İnsanlar arasındaki ilişkiden daha dinamik bir faktör yoktur. Aramızdaki ilişkiyi düzeltelim ve bunun iklimi nasıl etkileyeceğini ve her şeyi dengeleyeceğini görelim. İkisi arasında doğrudan bir bağlantı olmamasına rağmen, ilişkimizi düzeltirsek, anında olumlu bir etki hissedeceğiz. Kabala bilgeliğinin anlattığı şey budur ve buna inanmamak için hiçbir nedenim yok.

Sera gazı emisyonlarının sınırlandırılması ya da benzeri önlemler yardımcı olmayacaktır. Bu küresel ısınmayı hiçbir şekilde etkilemeyecektir. Çocukça oyunlarıyla doğayı etkileyebileceğini sanan küçük çocuklar gibiyiz. Oysa yapabileceğimiz hiç bir şey yok. Bir yanardağdan atmosfere bir gaz salınımı, yakıtın yanmasını sınırlamaya yönelik tüm çabalarımızı iptal edecektir. Bunlar ciddi önlemler değiller, sadece mümkün olan her şeyi yaptığımızı söylemek içindir.

Aslında, iklimin dengesini etkilemek ve Dünya’yı dengeye getirmek ancak insan derecesinden mümkündür. Cansız, bitkisel ve hayvan derecelerdeki değişiklikler bu konuda yardımcı olamaz. Aramızdaki ilişkileri, insanlar arasındaki iyi ve kötüyü dengelemeli ve herkes arasında iyi bir duruma ulaşmalıyız, yazıldığı gibi “Her biri dostuna yardım etti”, hepimizin sorumlu olduğu küçük bir gezegende yaşayan “hepimiz yoldaş ve kardeşiz.”

Sadece bu şekilde düşünmeye başlamamız gerekiyor ve bu doğanın tüm güçlerini sakinleştirecektir. Başka hiçbir önlem yardımcı olmaz. Başkalarına duyduğu nefretten dolayı insan hariç tüm doğa dengededir. Kişisel olarak kendimize başkalarından maksimum fayda sağlamak için, onları hiç düşünmeden, her birimiz cansız doğaya, bitkilere, hayvanlara ve diğer tüm insanlara egoistçe ve nefretle davranıyoruz.

Başkalarına kendimize gösterdiğimiz gibi özen gösterme konusunda daha dengeli bir hale gelmeliyiz. Ne de olsa, Dünya’da kapalı bir ekolojik sistemdeyiz ve eğer herkesi düşünmeye başlarsak, doğanın tüm güçlerini dengeleyeceğiz.

Hayvanların birbirini yiyip bitirdiğini görüyoruz. Ancak, onlar özgür irade olmadan doğal içgüdülerine göre hareket ederler ve bu nedenle onlardan başka bir şey beklenmez. Birbirlerini yiyerek doğadaki dengeyi bozmazlar. Etrafındaki her şeyi bir hevesle yok eden insanın aksine, hiçbir yırtıcı aç değilse gereksiz yere öldürmez. Elbette, insan cansız doğaya, bitkilere ve hayvanlara dengeli bir şekilde davranmalı yani onları yalnızca yaşam için gerekli olduğu ölçüde kullanmalıdır.

Ancak, asıl önemli olan insanlar arasındaki ilişkidir çünkü bu en yüksek derecedir. Bugün doğal kaynakları gereksiz yere harcıyoruz. Doğayı, her birinin yalnızca doğadan hayati olanı aldığı cansız, bitkisel ve hayvansal derecelerde olduğu gibi kullanmalıyız.

O zaman doğaya zarar verdiğimiz düşünülmeyecek. Yaşam için gerekli olan ölçüde, yiyeceğimizi karşılamada cansız doğayı, bitkileri ve hayvanları kullanmamıza izin verilir. Tıpkı onların da birbirlerini kullandıkları gibi. Bu, doğada herhangi bir felakete yol açmaz çünkü doğayı dengeden çıkarmayız.

İklim değişikliğini araştıran komisyonlar bu süreci sürdürmekle ilgilendikleri için objektif olamazlar. Doğada ne kadar çok felaket olursa, bu uzmanlar o kadar gerekli olacak ve daha fazla fon alacaklardır.

Doktorlar daha fazla hastaya sahip olmakla ilgileniyor, anti-Semitizme karşı komiteler daha fazla anti-Semitizme sahip olmakla ilgileniyor vb. Ne de olsa, her şey başkalarının gözünde önemini arttırmanın yollarını arayan insanın egoizmine dayanıyor.

Bu nedenle, antisemitistler ve Siyonistler faaliyetlerinde birbirlerine yardım ederler ve tüm insanlık her konuda bu şekilde davranır. Bir araba tamircisi işleten komşum daha fazla yağmur için dua eder çünkü yağmurda daha fazla kaza oluyor. Eğer hastalar olmazsa doktorlar ne yapacaklar? Salgınları ve iş yükünün artmasını istemedikleri açıktır, ancak hastalıkları tamamen ortadan kaldırmak da onların çıkarına değildir. Her şeyde bu böyledir.

Ülkeler arasında sürtüşme olmazsa hükümet komiteleri ne yapar? Her şey kötü bir egoistçe eğilime dayanıyor ve onu nasıl düzelteceğimizi ve dengeleyeceğimizi anlamamız lazım.

Aşırı değişikliklerle mücadele eden her komite bu değişikliklerin devam ettiğinden emin olmak istiyor. Çevre komitelerinin öneminin son on yılda nasıl arttığını görebiliriz. Artık azalmaya başlayacak çünkü onların önerdikleri,  yakılan yakıt miktarını azaltarak vb. önlemlerle, doğa güçlerini kontrol edemeyeceğimizi keşfediyoruz.

Dünya, küresel bir sistemde var olduğunu fark etmeye başladı. Koronavirüs, bize küresel sorumluluk almamızı gerektiren, küresel bir dünyada yaşadığımızı gösterdi. Küresel darbeleri ve küresel karşılıklı bağımlılığı hissedeceğiz ve hep birlikte küresel sorumluluğa ihtiyacımız olduğunu anlayacağız. Dünya çok hassas, savunmasız ve kapalı bir sistemdir. Ve bizler onun dengesini bozuyoruz.

“Arzular Değiştikçe Beynimiz De Değişir” (Linkedin)

İnsan vücudu temelde diğer memelilerinkinden ve elbette diğer maymunlarınkinden farklı değildir. Yine de homo sapiens’e evrilen maymun türü hominidler, besin zincirinin dışına sıçradığımız ve yalnızca tüm canlılar üzerinde değil, tüm gezegen üzerinde mutlak hakimiyet kazandığımız noktaya kadar evrimleşmeye devam etti. Hominidler hakkında, onları öne çıkaran fark neydi? Doğa onlara gelişen arzular aşıladı. İnsanın sürekli gelişiminin nedeni bu arzulardır.

Diğer hayvan türlerindeki arzular çağlar boyunca neredeyse hiç değişmediğinden, diğer türler çok yavaş evrimleşir. Temel olarak, bir hayvanın midesi dolar dolmaz dinlenmek ister. Çiftleşme mevsimi boyunca bir eş arar ve çiftleştikten sonra iki temel arzusu olan yemek ve dinlenmeye geri döner. Dişiler (ve bazen erkekler de) kendi arzularına olduğu gibi, yavrularının da bu iki temel arzusuna bakmak için ek bir arzuya sahiptir.

Talmud’daki bir söz bu fikri özetler: “Bir günlük buzağıya öküz denir” (Baba Kama 65b). Bir günlük buzağı, tam olarak yetişkin bir boğanın istediğini, beslenmeyi ve dinlenmeyi istediğinden, aralarında temel bir fark yoktur.

Ama bir insan yavrusu ve büyümüş bir yetişkin dünyalar kadar birbirinden ayrıdır, kesinlikle karşılaştırılamazlar. Büyüyen bir insanın değişen arzularına uyum sağlamak için beyin sürekli olarak yeni taleplere uyum sağlamalıdır. İşte bu yüzden ihtiyaç (arzu) keşfin anasıdır deriz.

Ama insanlık bir yol ayrımında. Gelişen arzularımız, tüm dünyayı yutmak istediğimiz bir noktaya geldi. Sonuç olarak, bunu başarmak için teknolojiler ve araçlar geliştirdik. Ama onları uygularken evimizi yok ediyoruz. Bizi tüketmeden önce kendi arzularımızın evrimini kontrol altına almalıyız.

Dünya gezegeninin tek bir sistem olduğunu zaten biliyoruz. Bu nedenle arzularımızın evrimindeki bir sonraki aşama, ona boyun eğdirmek ve onu yok etmek yerine ondan yararlanmayı öğrenmektir.

Ondan nasıl yararlanacağımızı ancak onun bir parçası olduğumuz noktaya gelene kadar ona sempati duyduğumuz zaman bileceğiz. Bir şeyi kontrol etmek yerine onun parçası olduğumuzda, güçten vazgeçmeyiz çünkü o şey artık bizim bir parçamızdır. Kendimizi hissettiğimiz gibi onu da içimizde hissetmeye başlarız. Kontrolümüzü kısıtlamaz; algımızı tüm dünyayı kapsayacak şekilde genişletiriz.

Bu duruma ulaştığımızda, dünyayı ve kendimizi mükemmel bir şekilde nasıl yöneteceğimizi bileceğiz. Bütün kontrol bizde olacak ve herkes bilgimizden faydalanacak.

Arzuların gelişimini durduramayız, ancak yönünü bilirsek hızını artırabilir ve hedefimize hızlı ve hoş bir şekilde ulaşabiliriz.