Daily Archives: Şubat 8, 2019

Her Şey Üst Dünya Seviyesinde Çözülür

Soru: Eğer diğerleri benim bir parçamsa, o zaman diğerlerini değiştirerek, dışsal parçalarımı mı değiştiriyor?

Cevap: Tabii ki. Ancak aynı zamanda; artık kimi değiştirdiğinizi hissetmezsiniz: onlar veya kendiniz. Başkalarıyla bağ kurmaya başlarsın ve ortak bir bütün olduğu ortaya çıkar. Yaradan herkesi birbirine bağlar.

Soru: Şimdi dersteyiz ve hala dünyada iş, uyku, kavga vb. şeyler yapan milyarlarca insan var. Onları hissetmiyoruz , öyleyse bunu nasıl ele alacağız?

Cevap: Yavaş yavaş buna alışmalısınız ve sonra, zaman meselesi, çok katmanlı alan ve gerçekleşen her şey kaybolacak. Bunun önemsiz olduğunu ve her şeyin tamamen farklı bir seviyede çözüldüğünü göreceksiniz.

Everything Is Resolved On The Level Of The Upper World

Tu Bishvat – Bir İnsanın Başlangıcı

Gerçekle, manevi kökle bağlantısı olmadığında, dünyamızdaki özel günlerin çocukların bayramlarına dönüştüğünü görmekteyiz. Tu Bishvat’ ta, bir bahçeye veya bir şehre ağaç dikmekle sınırlıdır. Elbette ki kendi içinde harikadır, ancak gerçek anlamından çok uzaktır.

Tu Bishvat, ağaçların yeni yılı, çok ciddi bir zamandır ki o manevi köküne göre insanın başlangıcını ifade etmektedir. “Adam tarlanın ağacıdır” diye yazılmıştır. Bu nedenle, bugünde ağaç dikmek doğrudur; ancak ondan “meyve veren bir ağaç” yetiştirmek için, bir insanın eğitimine özen göstermek de gereklidir. Bu, Yaradan’a benzer bir kişiyi yetiştirmek anlamına gelir.

Ağaçların bakımında yapılan tüm işlerin, bir kişi üzerinde de yapılması ilginçtir. Aksi halde, kişinin ağacı meyve vermeyecek ya da acı olacaklar, insanın yemesine uygun olmayacaktır. Bir insanın ruhunu büyütmek için, sanki bir ağaç yetiştiriyor gibi, 39 çeşit çalışma yapmamız gerekir. Bu sadece tarladaki bir ağaç değildir, aynı zamanda ruhumuzu meydana getirdiği için cennet bahçesinde yetişen meyve veren bir ağaçtır: ıslah olmuş alma arzusu ve ihsan etme, tek bir meyvede bir araya gelir. Bu, eğitim, çevre ve doğal ortam yoluyla mümkündür, bunlar olmadan bir ağaç, iyi meyve vermek için büyümez.

Bu nedenle bir kişi tarladaki bir ağaçla karşılaştırılır. Bu herhangi bir alan değildir, Yaradan tarafından kutsanmış alandır. Yaradan bu alanı, ağaca bakmak için harcanan çabalara, çevreye yapılan yatırıma göre kutsar.

Ağacın içine müdahale etmeyiz, ancak onu dışarıdan etkileriz. Dış bakım sayesinde güzel, tatlı meyveler üretmeye başlar. Bütün bunlar çevreye, gruba ve onluya bağlıdır. Yaradan tarafından kutsanmış bir alan olacak böyle bir ortam inşa etmeye çalışmalıyız. Dostlar arasındaki ilişki, her birinin güvenle, doğru, iyi formda büyüyebilmesi için uygun, birbirine bağlanabilmesi ve ortak bir meyve verecek şekilde olmalıdır – cennet bahçesinden bir elma, ıslah olmuş ruh.

Bu nedenle, Tu Bishvat Bayramı, ilk aşamada bir kişinin bütün manevi çalışmasını sembolize eder. Ağaç cansız topraktan yetişen bir şeydir. Eğer doğru çevreyi, dışsal koşulları düzenlersek, insanın yemesi için uygun meyveler verecek bir ağaca dönüşen canlı bir filiz elde ederiz.

Tu Bishvat—The Beginning Of A Man

Egoizmden

Bizler egoizmden, sadece kendi iyiliğini önemseyen haz alma arzusundan oluşuyoruz. Fakat içimde olan ve kendisi için endişelenen bu güç ben değilim; o, bedende var olan dışarıdan gelen bir kuvvettir. Onu anlamıyoruz ve onunla özdeşleşiriz çünkü bizler onunla doğup büyüdük.

Bu yüzden egoist arzumun, gerçekten benim olmadığını hayal bile edemem. Onun üzerine çıkabilir veya ondan ayrılabilir ve onu dışımda var olan bir yabancı olarak hissedebilirim. Buna Firavun’un insan üzerindeki gücü denir. Eğer egoizmin benim dışımda olduğunu keşfedersem bu, Firavun’u ifşa ettiğim anlamına gelir.

Eğer gruptaki dostlarla sevgi inşa edersem ve onun vasıtasıyla saran Işığı çekmeye çalışırsam, o zaman bu Işık beni etkiler ve haz alma arzumdan çıkarır. O zaman bu gücün benim olmadığını, yabancı olduğunu hissederim. O üzerimde o kadar çok hükmetti ki onun ben olduğumu düşündüm.

Yavaş yavaş, egoizmin, ben olmadığının farkına vardım, ama o kadar kurnaz ve sinsi ki benim içime işledi ve her arzumu ve düşüncemi, kalbimi ve zihnimi kontrol altına aldı. Her şeye hükmetti, ama şimdi görüyorum ki yavaş yavaş kendimi özgürleştirebilirim, uzaklaştırabilirim ve dışında kalabilirim.

Ben onun hükmü altında değil tarafsız bölgede olmak isterim. Onun ne düşündüğümü ve ne isteyeceğimi belirlediğini hissederim. Ve bununla hem fikir değilim! Üzerimde hükmetmesi için farklı bir güç isterim- ihsan etme kuvveti, Yaradan’ın kuvveti. Bu iki kuvvet birbirine zıttır.

Fakat bunu nasıl yapabilirim? Egoist arzunun beni mezara götürdüğünü görüyorum. Sadece dünya üzerinde neler olduğuna, nereye gittiğine bir bakın. Zaten herkes, egoist doğanın bizi ittiği yeri anlamaya başlıyor.

Bu nedenle, beni haz alma arzumdan ayıracak olan, ıslah eden Işığa, Tora’nın gücüne ihtiyacım var. Bu arzunun kötü olduğunu ve ondan kurtulabileceğimi hissetmeye başlayacağım. Haz alma arzumdan, egoist bir şekilde, kapitalist olarak onun gelişiminin meyvesinden ve ilerlemenin tüm nimetlerinden haz alırken “tokluğun yedi yılını” yaşadım.

Ancak bugün, egoist arzunun bizi iyiye götürmeyeceğini ifşa etmekteyiz. Bu gücün kötü olduğu ortaya çıktı. O zaman ne yapacağınıza karar vermelisiniz. Yaradan’ı, üst dünyayı, hayatın özünü ve amacını ifşa etmek isteyen üst kuvvete yönelmiş kalpteki noktası olan insanlar, hayatta bir yöne sahiptir ve bunu gerçekleştirmeye hazırlardır.

Yukarıdan, bir gruba, ıslahlarının gerçekleşme yerine yönlendirilirler ve kişinin amacı bu iyi kaderi seçmek ve grup vasıtasıyla ıslah eden Işığı uyandırmaktır. Sadece Işığın yardımı ile kişi kendini, onu katılaştıran egoizminden ayrılmaya başlayabilir ve onu başka birinin kuvveti, Firavun’un gücü olarak hissetmeye başlayabilir ve ondan nefret eder. Firavun’un evinde büyüdüğüm halde, sonunda ondan kaçarım.

Tüm bu çalışmayı, her birimiz diğerlerine yardım ve destek vererek ve karşılıklı ihsan etme örneği göstererek, onlu içinde yapabiliriz. Bir olma çabalarımızın ölçüsünde, bizi egoist arzudan ayıracak ve Yaradan’ın mükemmel gücü altında bizi yeni bir yere getirecek olan ıslah eden Işığı çekeceğiz.

Bir yandan Firavun’un alanı, diğer yandan Yaradan’ın alanı ve bizler ikisinin arasında ortada duruyoruz. Sonuç olarak, Firavun sol çizgiye, ıslah eden ışık sağ çizgiye döner ve ortada bu kuvvetlerin ikisini de dahil ederiz.

Doğuştan itibaren haz alma arzusunu ediniriz, onu Firavun’dan ödünç alırız ki buna “birçok mülkle yola çıkarız” denir. Bunun üzerine, bir kısıtlama, bir perde ve yansıyan Işık, ıslah eden Işık’tan alınan tüm ıslahları yaparız ve bu şekilde özgür kalırız.

Bu nedenle, grup içinde çalışma/uygulama yapmadan, bu yolu takip etme şansımız kesinlikle yoktur. Her şey, kırılmayla, Bilgi Ağacı’nın günahıyla başlar. Adem’in Yaradan’a sorduğu gibi: “Ben ve eşek aynı yalaktan mı yemek yiyeceğiz?” – yani, sadece kendi bedenini doldurmaktan haz alan bir eşek mi olurum? Peki, içimdeki adam/insan nerede?

Yaradan buna cevap verir: Bekleyin, kırılmalar, kötülüğün ifşası olacak ve ardından “yüzünüzün teriyle ekmek yiyeceksiniz”, yani, sizler bilgelik kazanacak, Yaradan’ı ifşa edecek ve bir adam olacaksınız.

Firavun ilk önce, egoizmimin nasıl ayrıldığını, sıyrıldığını ve yabancılaştığını hissettiğimde ortaya çıkar. Egonun ve benim aynı şey olmadığımızı hissederim. Egoizm, üzerime yukarıdan yerleştirilen yabancı bir güçtür. Bu Yaradan tarafından belirlenmiş olmasına rağmen, onunla hem fikir değilimdir. O zaman bu kuvvete Firavun denir. Bu zaten önemli bir gelişmedir.

From Egoism

Dostlar Toplantısında Yaradan İçin Yer Açmak

Dostlar toplantısı (Yeshivat Haverim) en önemli eylemdir. Ve bu sadece fiziksel olarak bir araya gelip, birlikte oturmak değildir. Maneviyatta bir araya gelmek (birlikte oturmak) alma arzumuzu değil, yalnızca ihsan etme (oturma) arzularını kullandığımız anlamına gelir. Alma arzumuzu kısıtlarız ve birbirimize sadece ihsan etmekle bağ kurarız.

Dostlar toplantısına hazırlanırken, bütün farklılıklarına rağmen, ruhumun parçalarını bir ruha, bir manevi Partzuf’a toplayıp birleştireceğimi hayal etmeliyim. Ve bu Partzuf ne kadar büyürse, niteliği gelişirse/iyileşirse, dostlar arasındaki belirgin içsel farklar o kadar, açıkça dayanılmaz hale gelecektir. Fakat aynı zamanda, içinde karşıt özelliklerin var olduğu ve tüm farklılıkların üzerinde birleşilen bir Partzuf olan, bir manevi Kli oluşturmak için birleşmeliyiz.

Bundan, dostlar toplantısının, tamamen ruhumuzu ıslah ettiğimiz, Yaradan’ın Kendini ifşa etmesi için bir yer açtığımız ve yaratılışın amacını gerçekleştirdiğimiz en önemli eylem olduğu açıktır.

Dostlar toplantısını bir, iki saatlik basit bir toplantı olarak algılamamalıyız; bu eylemin özünü düşünmemiz gerekir. İnsanın varlığının amacı, bu dünyadaki, manevi dünyadaki ve yaşamındaki misyonu, bunların hepsi birlikte sadece bu amaç için gerçekleşen dostlar toplantısına getirilmelidir.

Dostlar toplantısı, her birimizde ve tüm dünyada ifşa olan tüm koşulların uygulanmasına yardımcı olur. Hiçbir bir parametreyi (karakteristik özellik) yok saymamalıyız; Yaradan Kendisini ifşa edebilsin ve bizden haz alabilsin diye, her birini, seviyemizdeki maksimum bütünlük/tamlık için tek bir Kli’ye eklememiz gerekir.

Make Space For The Creator In The Assembly Of Friends

Mantığa Karşı

Soru: Neden Kabala hiçbir şey anlamamama rağmen, benimle akıl vasıtasıyla konuşmaktadır? Üst dünyayı hissetmeme rağmen, neden değişime ihtiyacı var ve duygular düzeyinde çalışır?

Cevap: Çünkü hislerimiz yeni bir akla yol açar. Mantık, yeni arzuların ve hislerin sonucudur.

Bazı nedenlerden dolayı, hislerin ve aklın birbirine zıt olduğuna inanırız. Öyle değildir! Duygularım, yani arzularım ve içlerinde hissettiğim şeyler gerçekte benim aklımı belirler. Var olmak, bilinci belirler.

Arzuları ve onların yerine getirilmelerini değiştirme yoluyla, aklım değişir. Ve eğer değişmezse, o zaman mantık ötesi inançla ona karşı gidebilirim. Akıl benim için kutsal değildir, ancak bazen duygulardan daha önemlidir, çünkü bana belli bir derece verir ve ben aklımı baskılarım ve onun üzerine çıkarım.

Mantık şöyle der: “Bilginizi, arzularınızı genişletin ve onlarla çalışın” ve ben cevap veririm: “Hayır, onlarla çalışmak istemiyorum, çünkü cevabı vermiyorlar. Farklı bir yoldan gitmek zorundayım. ”

Mantığa karşı, ne anlama gelir? Ben aklımı yok etmem; sadece gördüğümün beni sınırlandırmadığını söylerim. Ondan bir adım daha yükseğe tırmanmak zorundayım.

Aklın üzerinde bir adım ne, bilmiyorum. Kendimden daha yüksek bir şey düşünebilir miyim? Böylece hislerime başvururum ve şunu derim: “Egoist hislerim yanlış. Ben alma değil, ihsan etme niteliğine göre gideceğim. Sonuca ulaşmamın tek yolu budur. Ve sonra aklım değişecek. ”

Bizler akıl vasıtasıyla, yukarıdan etkileniriz. Ben hislere başvururum ve onların üzerinden ihsan etme niteliğine giderim. Ve sonra yeni bir seviyeye ulaşırım: yeni hislere ve yeni bir akla.

Counter To Reason

Geçmişe ve Geleceğe Atlamak

Soru: Zaman ve bu dünya yoksa, Üst Işık okyanusunun egoistik algısının sınırları dışında, Kabala’nın yardımıyla zamanda sıçrama mümkün mü?

Cevap: Elbette yapabilirsiniz. Eğer bir gruba katılabilirsem, yani, kendimi iptal ederek ve belirli bir seviyede var olan bir Kli’ye (manevi kab) girerek, bir uzay gemisinde olduğu gibi zamanda bir sıçrama yapabilirim. Aynı zamanda kendi koşullarımı çok daha hızlı değiştirebilirim.

Ayrıca, uzayda sıçrama yapabilirim, çünkü bu grupla birlikte onun seviyesine yükselirim ve kendi AHP’ları ile yükseltmelerini sağlayabilirim. Bu tamamen gezegenler arası bir yolculuktur.

Maddi dünyamız yalnızca mekaniktir. İçinde var olan çerçevenin dışında zamanı, mekanı, alanı veya hareketi değiştiremezsiniz.

Soru: Öyleyse, manevi gelişimimi hızlandırabilir miyim?

Cevap: Manevi gelişiminizi hızlandırırsanız, maddi değil, manevi uzay gemisinde kalırsınız. Maddesel gemide hiçbir şey yapamazsınız. Burada var olan her şey ölüdür.

Soru: Burada geçmişe, birkaç milyon yıl önceye bile gidemez miyiz?

Cevap: Yapamayız ve hiçbir zaman yapamayacağız. Einstein’ın dediği gibi, ışık hızına yaklaşarak, fiziksel zamanı sadece çok az/belli belirsiz değiştirebilirsiniz. Yine de hiçbir şeyi değiştiremezsiniz, çünkü ışık hızına yaklaşan tüm bunlar, tamamen mekaniktir, kavramsaldır.

Soru: Manevi açıdan “geçmişe atlamak” ne anlama gelir?

Cevap: Bu birkaç derece aşağıya düşmek anlamına gelir. Baal HaSulam, Yaradan’dan kendisini bir derece daha düşük seviyeye getirmesini istedi, böylece sıradan insanlarla konuşabildi. Buna “geçmişe atlamak” denir.

Ya da etkilenebileceğiniz güçlü bir gruba girebilir, böylece annesinin rahmindeki bir embriyo gibi onun içinde kaybolabilirsiniz ve o size kendi seviyesine yükseltir. Buna “geleceğe atlamak” denir. Dahası, perdenize bağlı oldukları için, geçmişe ve geleceğe atlamayı kontrol edebilirsiniz.

Jumping To The Past And The Future

En Son Teknoloji İçsel Bağ Koşulu

Kalplerin, farklılıkların ve sınırların ötesinde bağ hissi, küçük ya da büyük bir grubun, yeni ya da emektarların olmadığı, herkesin sanki tek bir bedenmiş gibi, eşit olarak katılım sağladığı ortak bir zemindir. Dünyada tek bir Kli’nin, yeni bir bağ derecesinin hazzını elde etmek, ortak kabımızda karşılıklı bir eksiklik inşa etmek için mesafe ve dil (iletişim) engelleri ortadan kalktı. Bu hafta sonu, binlerce öğrencimin yerel gruplarında ve neredeyse dünyanın her yerinden birbirine bağlandığı, ilk Dünya Sanal Kabala Kongremiz’de ulaşılan hedef budur.

Manevi nitelikleri, bireysel olarak değil, Yaradan’ın ifşasının aynı yüceltilmiş amacını hedefleyen erkekler ve kadınlar olarak aramızda, bizim zamanımızda hissetmeye başladık. Bu kongre Kli’mizi güçlendirdi. Ders sırasında çalıştığımız kavramları anlama ve uygulamaya, birbirine yakınlaşmaya ve yeni bir gerçeklik keşfetmeye, ortak Kli’mizin yenilenmesine doğru, bizi bir adım daha ileri götürdü. Yaratılışın amacına ulaşana kadar bu devam eden çabayı sürdürelim!

A State-Of-The-Art Inner Connection

Bir Arzuyu Doğuran Nedir?

Soru: Bir arzu diğerini nasıl doğurabilir? Dünyamızda örneği var mıdır?

Cevap: Işık arzuyu doğurur. Bunu, direkt Işığın dört safhasında çalışırız. Işık, ilk arzuyu harekete geçirir ve onu cansızdan bitkisele, sonra hayvansal ve ihsan etme arzusunu verdiği insana doğru geliştirmeye başlar.

İhsan etme; birlik, sevgi nitelikleri, arzunun farklı alanlara yönlendirilmesine ve aynı zamanda birbirine bağlı olmasına yardımcı olur. Bu yüzden atomlar, moleküller ve bitkisel doğayı oluşturan her türlü kimyasal bileşikler, güneş, fotosentez ve diğer doğal olayların etkisi altında ortaya çıkar.

Sonra, hayvansal doğa, karmaşık proteinlerin ve diğer işlemlerin gerçekleştiği yerde ortaya çıkar. Ardından, son olarak, insan doğası – ama bu madde içinde bile değil, maddeden daha yüksek bir kavramdır – bir adamın onu hayvandan ayıran şey olan arzuları ve düşünceleri ortaya çıkar.

What Gives Birth To A Desire?