Category Archives: Sağlık

Koronavirüs Bize Ne Öğretecek?

Soru: Koronavirüs bizi, birbirimize yakın olmaktan korkar hale getirdi. Bu, insanlar arasında daha büyük bir ayrılığa neden olmaz mı?

Cevap: Virüs bizi birbirimizden daha uzak mesafeye götürmez, birbirimize nasıl doğru bir şekilde yaklaşmamız gerektiğinin farkındalığına götürür.

Şimdiye kadar, egoistler olarak, başkalarına sadece onları kendi yararımıza kullanmak için yaklaştık, bu nedenle virüs bizi birbirimizden uzaklaştırmaktadır. Çok uzak olmayan bir gelecekte bizlere, birbirimize karşı doğru niyete, içsel eyleme nasıl sahip olacağımızı öğretecek, böylece birbirimize zarar vermeden yaklaşacağız. Bunu yakında göreceksiniz.

Koronavirüs çok karmaşık ve çok yönlüdür. Bu sadece bir virüs değil, içimizde tezahür eden ve ilişkilerimiz açısından kendimizi yeniden programlamamızı sağlayan, doğadan gelen bilge bir programdır.

Soru: Virüs neden bir yıl önce değil de şimdi ortaya çıktı?

Cevap: Genel olarak, bu soru her zaman vardır. Buna nasıl cevap verileceğinden emin değilim. Sadece doğa üzerindeki etkimizin belirli bir eşiğe ulaşması, bu noktada da onun bizim üzerimizde olumsuz etkilerine neden olmamızdır.

Gerçek şu ki bu olumsuz değildir; aksine, bizi ıslah eder, ileriye götürür

Sabırsızlığa Rağmen, COVID-19 Karantinasını Kaldırmak İçin Çok Erken

Facebook Sayfamdan, Michael Laitman 4/ 19/ 20

Bizler Koronavirüsü yenmedik. Nasıl çalıştığı, nasıl bulaştığı ve yayılmayı yeniden canlandırmadan karantinayı kolaylaştırmak için hangi adımları atabileceğimiz hakkında çok az şey biliyoruz. Aynı zamanda, yiyecek ve diğer hammadde ihtiyaçlar üzerinde net bir şekilde yeniden stok yapmamız gerekiyor, yoksa çok daha uzun bir süre tam karantinayı sürdüremeyiz. Bu zor bir ikilem: Hükümetler tüm kötülüklerden en azını seçmeye çalışıyor, ancak hiçbir seçenek iyi değil. Karantina hafifledikçe, biz vatandaşlar ekstra dikkat etmeliyiz çünkü bedel ödeyecek bizleriz.

Yeni Koronavirüs ile ilgili sorun, onun etkisinin, yarattığı medikal krizin çok ötesine uzanmasıdır. Kuşkusuz dünyaya dayattı ekonomik çöküşün bile çok ötesine uzanmaktadır.

Koronavirüsün etkisi her şeyden önce toplumsaldır. Toplumun dokusunu çözmektedir. Zorunlu sosyal uzaklık duygusal bir mesafe yaratır; yalnızlık ve depresyon artar, aile içi gerilimde artar ve şiddete yol açar. COVID-19 vücudumuzu hasta etti ama aynı zamanda birbirimizden duygusal uzaklığımızı da ortaya çıkardı.

Sosyal uzaklaşma, post modern toplumumuz için yeni bir şey değildir. Sosyal medyaya daldığımız telefonlarla bizi çevreleyen yabancılaşmadan, uzun zamandır gerçek ve fiziksel dünyada arkadaşlarımız ve ailemizle olan iletişimi ihmal ettiğimizden yakınmaktayız. Yine de, fiziksel olarak yakın olabildiğimiz sürece, kendimize gerçekten çok uzak olmadığımızı söyleyebiliriz. Şimdi, fiziksel olarak ayrıldığımıza göre, sadece orada hiçbir şey olmadığını anlamak için, kalplerimizde yakınlığı ararız. Bu, virüsle ilgili en acı verici kısımdır: hepimizin yalnız olduğu, kalplerimizin boş olduğu ve bizi sevdiğini düşündüğümüz kişilerin kalplerinin de boş olduğunun ifşası.

Gerçeği Takdir Etme

Gerçekler acı verir, bu her zaman öyledir. Ama her çare de öyledir. Ne olduğunu bilmediğimiz bozduklarımızı onarmak imkansızdır. Artık bağlarımızın parçalandığını, sosyal medyanın neden olduğu izolasyona hale direnen zayıf bağların koptuğunu ve onların kopukluğunun yürek burkan anlamı, bizi yalnız olduğumuzu fark etmeye zorlar. Buradan, en dipteyken yükselmeye başlayabiliriz. Buradan yeni ve sağlam bir toplum inşa etmeye başlayabiliriz. Gerçek acı verir, ancak sağlıklı bir bedende, sağlıklı bir akılda ve sağlıklı bir toplumda yaşamak istiyorsak bu çok önemlidir.

Eğer uğraşmakta olduğumuz sıkıntıdan en iyi şekilde yararlanmak istiyorsak, bir dakika bile kaybetmemeliyiz. Ortaya çıkan yeni Dünya hakkında bilgi edinmeliyiz. Yeni dünyada servet, onu gösteremediğiniz zaman anlamsızdır. Birçok insan evde ise- işsiz veya iş piyasası dışındaysa, kariyer işe yaramaz. Pek çok insan evden çalışırken veya hiç çalışmadığında güç pozisyonları da anlamsızdır.

Geriye kalan tek şey birbirimiziz. Ailemiz ve arkadaşlarımız var.  Bizimle evlerimizde yaşıyorlar ya da sadece bir telefon kadar uzaktalar. Virüs gerçekten önemli olan şeyler dışında bizi her şeyden temizledi. Ki sadece şimdi dikkat dağıtıcı şeylerden arınmış olduğumuzu gerçekten görebiliriz.

Virüs, insan ırkını ortadan kaldırmak için burada değil. Bize onlarca yıldır ne kaçırdığımızı, uzun bir süredir ihmalkârlık edip, burada olduklarını unuttuğumuz şeyi göstermek için burada: sevdiklerimizi.

Virüs, karşılıklı önem ve karşılıklı sorumluluk temelinde, bağlarımızı yeniden inşa etmemiz ve bunu düzgün bir şekilde yapmamız için bize yeterince yakınlık veriyor. Aynı zamanda, bir kez daha sömürü ve güç mücadeleleri çukuruna düşmemizi engellemek için bizi doğru mesafede tutuyor.

Yeni Koronavirüs, inatçı bir öğretmendir ancak bizler de inatçı öğrencilerdik. Onunla ne kadar çok iş birliği yaparsak, bize karşı o kadar nazik olacaktır. Öğretmenimin babası Baal HaSulam, doğanın yetenekli bir öğretmen gibi olduğunu,  “gelişimimize göre bizi cezalandırdığını” yazdı. Doğanın ipuçlarını anlayacak, toplumlarımızı destekleyici, olumlu bağlantılar üzerine kuracak ve doğayı bizi daha sert cezalarla yönetmeye zorlamayacak kadar akıllı olalım.

“Sosyal Mesafe: Daha Derin Bir Bağ Seviyesi İçin Çağrı” (Medium)

Medium Dergisi “Sosyal Mesafe: Daha Derin Bir Bağlantı Seviyesi İçin Çağrı” adlı yeni makalemi yayınladı.

Çok eşsiz bir zamanın ortasındayız. İnsanlar sosyal hayvanlardır, ancak COVID-19 döneminde sağlıklı veya hasta olmak arasındaki fark, başkalarına fiziksel yakınlığımızla belirlenebilmektedir. Bu nedenle, uzmanlar tarafından virüsün dalgalanma etkisinden kaçınmak için sosyal mesafe teşvik edilmektedir. Ancak fiziksel düzeyde birbirimizden uzak durmak, ayrıca ilişkilerimizi yeniden şekillendirmemize ve geliştirmemize yardımcı olabilir.

Peki nasıl? Pandeminin ortaya çıkardığı nihai amaç olan, kalplerimizi birbirine yakınlaştırarak, böyle bir hedefe ulaşabiliriz.

Zorunlu olmayan evde kalış önerilerinden uygulamaya konulan karantinalara kadar, dünya çapında benzeri görülmemiş bir kilitlenme gözlenmektedir. Çıplak bir gözle, hayat bizi acımasızca her yöne fırlatıyor, bize yeni kurallar uyguluyor, hızlı değişimleri kavramak ve yeni gerçekliğe alışmak için çok az zaman bırakıyor gibi görünmektedir. Yani, insanlık virüsün yenilgisini sabırsızlıkla beklemektedir, küçük görünmez ama normal yaşamı bozan, insanoğlunun herhangi bir düşmanından daha güçlü olan virüsün üstesinden gelmeyi beklemektedir.

Ama yenmek zorunda olduğumuz başka bir gizli düşman daha var, bu da aramızda tehlikeli bir şekilde serbestçe hareket ediyor. COVID-19 sadece bir yan üründür, toplumumuzda olanların bir yansımasıdır. Kendi başına bir hastalık değildir. O, zil çalmaya ve bizi daha tehlikeli bir zararlı hakkında uyarmaya geldi: Dünyayı ele geçiren ve bizi yabancılaştıran ego. Ego ile başkalarının felaketi pahasına, kişisel çıkar niyetini kastetmekteyiz.

Ayrılmak, Yaklaşmak

İnsanlık Koronavirüs ile bir savaş içindedir, ancak en önemli mücadele insanlığın kendi içinde gerçekleşmektedir. Virüsün peşinden koşuyoruz ve söylediklerinin üzerine haberciyi vurarak intikam alıyoruz. Bırakın doktorlar iyileştirsin, bilim adamları araştırsın, uzmanlar rollerini yerine getirsin ve aşıyı bulsunlar. O zaman bile, yeni tutumumuz dışında, ne aşı ne de sosyal mesafe ve tamamen karantina belaya son vermeyecek.

Sadece virüsün bize ilettiklerini kabul etmemiz gerekir. Eğer bu anlaşılırsa, hepimiz kendimize dönebilir ve başarılı olabiliriz yani aramızda geliştirdiğimiz holiganizm; çatışmalar, nefret, sürtüşme ve entrikalar üzerinde. Bizim adımıza, birbirimize karşı tutumlarımızı değiştirmek, karşılıklı düşünce ve sorumluluk ilişkileri geliştirmek için yapılan her girişim harika bir zafer olarak değerlendirilecektir.

Aramızda İçsel Bir Köprü İnşa Etmek

Bu dönemde, küçük virüse değil, büyük resme bir göz atmamız akıllıca olur. Biz doğanın ayrılmaz bir parçasıyız. Bu nedenle, birbirimize ne kadar yakınlaşırsak, negatif güçleri pozitif olanlarla dengeleyerek, aramızdaki boşlukları doldurarak, bizi ayıran mesafelerin üstesinden gelip, bağın gücüyle ayrılığı yeneceğiz.

O zaman dünyanın bir savaş arenasından ziyade, daha ılımlı ve daha dost canlısı hale geldiğini hissedeceğiz. Bu tek seferde olmayacak. Yavaşça iyileşeceğiz. Nihayet tekrar sağlıklı olacak şekilde, güçlü hale gelene kadar gün be gün iyileşen bir hasta gibi.

Bağ kurmak bizim çaremiz, sosyal uyum bizim şifacımızdır. Bencil mücadeleler ve başkaları üzerinde kontrol sağlamak yerine, birbirimizle iyi geçinip karşılıklı sorumluluk ve işbirliği ilişkileri geliştirirsek, sadece Koronavirüs salgınının üstesinden gelmekle kalmayacak, aynı zamanda bizi ayıran duvarları da yıkacağız.

Sonra fark edeceğiz ki tek mesafe kalplerimiz arasındaki mesafedir.

“Dünya COVID-19’dan Ne Öğrenecek?”

COVID-19, doğanın insanlığa karşılıklı sorumluluk, eşitlik ve doğanın insanlara üstünlüğü konusunda ciddi dersler vermesinin bir yoludur.

Bizi nispeten uzun bir süre boyunca sosyal uzaklaşma ve evde kalma koşullarına zorlayarak, hayatta neyin önemli olduğunu, birbirimizle nasıl ilişki kurduğumuzu, kendimiz için nasıl bir dünya yarattığımızı ve hayatımızı yürütmenin daha iyi bir yolu olup olmadığı düşünmek için daha özgür hale getirdi.

Böyle bir durumda, COVID-19’dan, farklı statüdeki insanlar arasında hiçbir ayrımcılık yapılmadığını, herkese, sıradan Joe’dan dünya liderlerine kadar eşit şekilde bulaştığını, aynı zamanda birbirimizle eşit olarak ilişki kurmanın da akıllıca olacağını öğrenebiliriz.

Ayrıca dünyadaki sosyo-ekonomik altyapılarımızın, bu kadar çok hastalık, ölüm ve alt üst olmayı meydana getirmesi için gereken tek şeyin mikroskopik bir parçacık olduğunu ve doğa karşısında ortak küçüklüğümüzü de öğrenebiliriz.

Bizler, birbirimize ve doğaya olan karşılıklı bağımlılığımızın ve birbirimize bağlılığımızın uyanışını artırmaya yönelik bir süreç içindeyiz.

Böyle bir süreçte doğa bize daha fazla küresel farkındalık yaratmak için çeşitli darbeler gönderir, böylece başkalarına karşı daha fazla dikkat ve sorumluluk geliştiririz.

Neden? Çünkü bunu yaparak, her ayrıntıyı dikkate alan doğaya benzeriz.

İlişkilerimizi uyumlu hale getirmek, bizi doğa ile dengeleyecek ve daha sonra doğanın olumlu geri bildirimlerini deneyimleyeceğiz.

Doğa bizi gittikçe birbirimize bağlıyor ve doğa tarafından bağ kurmaya nasıl zorlandığımızı ne kadar erken fark edersek ve bu bağı pozitif yapmak için kendi aktif rolümüzü alırsak, daha çabuk, çok daha iyi hayatlar yaşayacağız.

Bir Kabalistin Koronavirüse Karşı Tutumu

Soru: Yurt dışında yaşayan akrabalarınız var. Koronavirüsü onlarla konuşuyor musunuz? Onlar için endişeleniyor olmalısınız.

Cevap: Oğlum, karısı ve üç çocuğu 30 yıldan fazla bir süredir Kanada’da yaşıyor. Tabii ki onlar için endişeleniyorum.

Soru: Bir Kabalist olarak onlara tavsiyede bulunuyor musunuz?

Cevap: Bir Kabalist olarak kimseye tavsiyede bulunmuyorum. Bir Kabalistin tüm tavsiyeleri öneri biçimindedir: ya yapabilirsin ya da yapamazsın.

Ne dersem diyeyim, herkes için söylüyorum. Oğlum derslerimizi dinliyor, tüm etkinliklerimize katılıyor, kitap dağıtıyor – bir yayın şirketi var. Ne yapılması gerektiğini biliyor. Neden ona bir şey söyleyeyim ki?

Soru: COVID-19 olan bir kişiye ne önerirsiniz?

Cevap: İnsanoğlu olarak, tam bir şey söyleyemem. Bildiğim kadarıyla, bu virüs yüksek sıcaklıklara dayanamaz.

Bir Kabalist olarak, dünyadaki tüm insanların birbirine yakınlaşması için düşünmenizi ve hareket etmenizi öneririm çünkü bizi ayıran bu virüs tam olarak nerede hasta olduğumuzu göstermektedir: aramızdaki bağda. Ve bu yüzden bizi ayırmaktadır.

Soru: Kendinizi Koronavirüsten korumak için kişisel olarak hangi önlemleri alıyorsunuz? Örneğin: karantina, vitaminler, egzersiz, sık sık ellerinizi yıkamak vb.

Cevap: Özel bir dezenfektanla ellerimi yıkarım. Sağlık Bakanlığı tarafından belirtilen şekilde, gerekli değilse başka insanlarla temasa geçmiyorum. Yapılması gereken her şeyi, sıradan bir vatandaş olarak yapıyorum.

Buna inanıp inanmamam, kendimi kötü ya da iyi hissetmem, önemli değil. Bir Kabalist, hükümetin ya da uzmanların halka ne yapmasını söylediklerini, daima “Ulusunuzla beraber olun” kuralına göre yapar.

Soru: Karantina nedeniyle tecrit altında olduğunuzu ve bazı gizemli bilgisayar virüslerinin internete saldırdığını ve herkes gibi sizin de internet üzerinden kimseyle iletişim kuramadığınızı düşünelim. 14 gün boyunca kendi başınıza kaldınız. Ne yapardınız? Ne düşünürdünüz?

Cevap: Kitaplarım olduğu sürece, iki hafta mı yoksa 20 yıl mı olduğu umurumda değil. Ancak, o zaman insanlara kendilerini ve dünyayı ıslah etme yöntemini aktaramazdım yani iyiye, daha yüksek bir insanlık durumuna ulaşmak için tüm virüslerden kurtulma yöntemini. Bu bir sorun olurdu. Ama bana gelince, ben kendi kendime yeterim.

Soru: Kitaplar olmasaydı ne yapardınız?

Cevap: Bunların hepsi kafamda. Diğer insanlarla bağ koşulu içindeyim ve bu internet ağları üzerinden bağlantıya bağlı değil. İnsanlığı hissediyorum, ruhları hissediyorum, diğer insanları hissediyorum. Öğretmenim ve geçmiş yüzyılların diğer Kabalistleriyle bağlantıdayım. Burada hiç bir problemim yok. Hiçbir virüs beni sınırlamaz.

Sadece geleneksel bilgi araçlarının yokluğunda, tüm virüslerden kurtulmak ve ıslaha ulaşmak için yapılması gerekenleri geleneksel iletişim yöntemleri aracılığıyla tüm insanlara aktaramayacağım için üzücü olurdu.

Doğa, İnsanlık Denilen Virüsten Ölüyor

Birçok ülke karantinanın yavaş yavaş kalkması, yetişkinlerin işe, çocukların da okula dönmesi hakkında konuşmaya başladı. Bu yeni bir enfeksiyon dalgasına neden olur mu?

Birbirimize bulaştırmamak için önlem alırsak ve mesafemizi korursak, her şey yoluna girecektir. Tabi ki, birbirimize gerekli hizmet ve ürünleri sağlamak için işe geri dönmeliyiz; aksi halde yaşayamayacağız.

Yiyecek ve başlıca servislerin dışında insanların gerekli işlere nasıl döneceği hakkında düşünürsek ve herkes için normal bir varoluş sağlamaya özen gösterirsek, salgın artmayacaktır.

Ancak bu, kişinin banka hesaplarını doldurmak için kar sağlamaya yönelik eski bir yarışa geri dönme girişimiyse, durum önemli ölçüde kötüleşecektir. Sonuçta, bu doğanın genel gücüne karşı gidecek ve daha sonra keskin bir salgın olacak ve virüs daha da yayılacaktır.

İşimize ve okullara geri dönersek, bu kademeli olarak ve insanlar eğitilmekle birlikte yani içinde bulunduğumuz durumu, hangi yapıya gelmemiz gerektiğini ve neden birbirimizi destekleyip korumamız gerektiğini açıklamayla birlikte yapılmalıdır.

Bir kişinin sadece kendisine bulaşmamasıyla ilgili değil, aynı zamanda başkalarına da bulaştırmaktan korkması da önemlidir. Bizi virüsten koruyacak olan bu karşılıklı kaygıdır.

Korona virüs, ”insanlık” adı verilen, genel bir programa yüklenen ve onun içinde çalışmaya başlayan özel bir programdır. Bu program bizden daha fazla karşılıklı bağ kurmamızı talep ediyor ve bunu başarırsak virüsten kurtulacağız.

Bununla birlikte, bağ kurmaya başlamazsak, testlerin ve yapay akciğer ventilasyonu için cihaz sayısını ne kadar arttırdığımız önemli değil, hiçbir şey bize yardımcı olmayacaktır. Şimdiye kadar sadece darbelerden öğreniyoruz.

Dünya daha bağlı, daha birleşmiş hissetmeye doğru ilerliyor. Ortak bir sorun, kuzeyden, güneye ve batıdan doğuya herkesi etkilemekte ve insanları bir araya getirmektedir.  Onlar artık savaşlar, şirketler ve bireyler arasındaki çatışmalar hakkında düşünmüyorlar; asıl mesele huzur içinde yaşamak. Herkes evde kilitli ve orada kalmayı kabul ediyorlar çünkü şimdi onlar için asıl problem virüsle enfekte olmamak.

Bu anlamda, virüs insanlığa büyük ölçüde yardımcı olmuştur. Şimdi tek yapmamız gereken, üretim ve dağıtımı, insanlığa gerekli ürünleri sağlayacak şekilde geri kazandırmaktır ama dünyayı neredeyse tamamen mahveden aşırı tüketim olmadan.

Eski yaşantımıza geri dönemeyiz çünkü bizler yeryüzü üzerinde zararlı bir virüs, doğayı öldüren bir virüs haline geldik.  Tüm ekolojik çevreyi yok ediyoruz ve bu nedenle doğadan buna karşılık bir yanıt alıyoruz.

Herkese az ya da çok normal bir yaşam sağlayabilmesi için yeryüzündeki faaliyetlerimize nasıl döneceğimize dikkat etmeliyiz ancak dünyadaki tüm kaynakları boşaltma pahasına değil.

Bunu şimdi yapmazsak doğanın bize öğreteceği ve değişmeye zorlayacağı başka, daha da korkunç virüsler olacaktır. Doğa, Yaradan’dır ve bizi eğmek için çok sayıda araca sahiptir.

Doğa;  üst güç, Yaradan, HaVaYaH’dır. Ne derseniz deyin, asıl mesele tüm cansız, bitkisel ve canlı dünyayı ve insanları kontrol eden bir güç olmasıdır. Pratik olarak, herkes bunu açık bir gerçek olarak kabul etmektedir.

Doğa Bize Öğretmeye Başlıyor

Soru: Şimdi bizlere bağımız aracılığıyla bilinçli olarak tüm dünya için dua etme fırsatı mı verildi?

Cevap: İnsanlara, Yaradan’a bir kişiymiş gibi hitap edilirse, o zaman her şey iyi olacak gibi geliyor. Aslında durum böyle değil.

Bizler, doğa sistemine hitap ederiz; her bir kişinin ve herkesin mikrosistemleriyle birlikte bunun içine dahil olmak isteriz. Bunun içine dahil olarak ve onunla dengede olmaya çalışarak, üzerinde olumlu bir etki yaratırız. Bu olumlu ilişki tüm sistemi dengeye getirir.

Bu aslında bir duadır; bu sistem üzerindeki etkimizdir. Birbirimiz için ve herkes için böyle dua etmemiz gerekir çünkü bugün dünyada, muazzam genel dengenin ihlali nedeniyle, birbirimize çok bağımlıyız.

Koronavirüs adı verilen bu rahatsızlıktan az ya da çok etkilenen insanlar birbirlerine yardım etmelidir.

Rahatsızlık herkes için ortaktır. Sistem herkes için ortaktır. Hepimiz onun içindeyiz. Bu nedenle, birbirimizi ne kadar etkilediğimizi ve birbirimize bağımlı olduğumuzu fark edelim. Bu sistem bize, Dünya gezegeni adı verilen, küçük bir küre üzerinde küçük bir tek organizma olduğumuzu, oldukça ciddi bir şekilde öğretmeye başlıyor, bizler de bunu düşünmeli ve dikkat etmeliyiz.

Koronavirüs Bizi Nereye Götürüyor?

Tüm dünyayı, hepimizi birlikte etkileyen güç bizi nereye götürüyor? Daha önce, üst güç her bir milleti, her bir grubu, her bir kişiyi farklı şekilde etkileyerek daima seçici bir şekilde hareket etmişti.

Fakat şimdi görüyoruz ki, hiç bir kimsenin kaçmasına izin vermeden herkesle aynı tutumla çalışmakta ve kararlı bir tutumla bizi yeni bir ilişki biçimine, aramızdaki özel bir bağa doğru yönlendirmektedir.

Umarım Koronavirüs bizi egoizmimizi iptal etmeye zorlar ve tüm dünya onun üzerinde yükselebilir. Dünya bu tür değişikliklere, egoistten özgecil sisteme dönüşüme olan ihtiyacın henüz farkına varmamakta ve anlamamaktadır.

Üst güç, Yaradan, Koronavirüs yardımıyla dünyayı ıslah etmekte. Virüs, bir akla, duygulara veya hareket özgürlüğüne sahip değildir. Fakat üst güç, tek bir hareketle, herkesle, tek bir sistem, tek bir bedenle ilgili tüm gerçekliği, tüm insanlığı ters yüz etmeye başlar. Bu harika bir eylemdir. Harika zamanlarda yaşıyoruz.

Bu süreci tam olarak ifşa eder ve bizi şimdiki durumumuzdan nihai hedefe götürdüğünü görürsek, bizi birleştirmeyi ve bizi tek bir sisteme, tek bir insanlığa, tek kalpte tek adama dönüştürmeyi amaçladığını ve aramızdaki bağda Yaradan’ı ve üst dünyayı ifşa etmemize imkan verdiğini göreceğiz.

Eğer birbirimizle ilişkilerimiz egoistse, buna bu dünyada yaşam denir. Ve bunlar sevgi, birlik, karşılıklı ihsan etme üzerine kurulan sisteme geçtiklerinde, o zaman bunlara manevi, üst sistem, bir sonraki dünya olarak adlandırılacaktır.

Artık kimse diğerlerinden ve doğum ile ölüm arasındaki yaşamdan ayrı hissetmeyecek. Çünkü hepimiz sonsuz ve sınırsız bir şekilde bağlı olacağız, bu bağlamda sonsuz manevi yaşamı anında hissedeceğiz.

Bu durum yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar. Bizler böyle bir gerçeğe yaklaşıyoruz. Sadece var olan duruma karşı duyarlılığımızı arttırmamız gerekiyor. Bu, sadece birliğimizin gücüyle onu ne kadar ifşa etmek istediğimize bağlıdır.

Egoist dünyada bile, bunu diğerlerinden daha iyi anlayan insanlar var. Ve şimdi gelecek yeni durumu anlamak için elimizden geleni yapmalıyız, bu yüzden buna bir sonraki dünya denir. Doğa bizlere, kendi içindeki herkes de dahil olmak üzere tek bir insan gibi davranır ve bizim de onunla bu şekilde ilişki kurmamız gerekir.

En sonunda, insan toplumunda, son nesile, Mashiach’in (Mesih) nesline ait olduğumuzu bizlere gösteren böylesi değişikliklere geldik. Mesih bizi egoizmimizden birliğe, Yaradan’dan ayrı olmaktan Yaradan’a, sonsuz yaşamdan ayrı olmaktan sonsuz hayata doğru çeken güçtür.

Bu bir hayal değil, yakında tam olarak ortaya çıkacak bir gerçekliktir. Program önceden ayarlanmıştır ve yürürlüktedir, ancak gerçekleşme hızı bize bağlıdır.

Eğer grubumuz herkesin önünde ilerlemek için özlem duyarsa, o zaman gelişmeyi hızlandırabileceğiz ve tüm insanlığı yeni dünyanın ifşasına yönlendireceğiz. Her gün, insanlık giderek bu mesajı almaya hazır hale gelmektedir.

Egoizmle Lekelenmiş Eller

Soru: Manevi köklerin, maddi dallarla bağlantısı açısından, neden Koronavirüse karşı başlıca çare el yıkamaktır?

Cevap: Virüs, kendini en zayıf noktamızda gösterir. Bununla birlikte, bu, maddesel kirle kaplı kirli ellerle değil, ellerin simgelediği alma kapları ile ilgilidir.

Kendimiz için daha çok almak istediğimiz gerçeğiyle, ellerimizi her zaman kirletiyoruz. Çünkü Koronavirüs, esas olarak kirli eller, tükürük ve hava yoluyla bulaşır, doğrudan alma organlarımızı etkiler.

Herkes İçin Yeri Olan Yeni Bir Ev

Şu anda doğa içimizde, bütün dünyayı kapsayan mükemmel bir değişim yapıyor. Bizler bunu az çok anlayabiliriz, ancak hiç şüphesiz tarihte ilk kez gördüğümüz gibi istisnasız tüm insanlığı etkileyen küresel doğanın programıyla,  Yaradan’ın programıyla karşı karşıyayız.

Koronavirüs olarak adlandırılan bu eylem vasıtasıyla doğa, Yeryüzündeki bütün nüfusunu, tüm insanlığı, tek bir grup olarak düzenlemek istiyor.

Virüs bizleri, en küçükten en büyüğe herkesin doğanın üst gücünü bilmesi ve tüm ulusların ortak bir dua evinde toplanması için, bağ kurmaya yol açan değişikliklere hazırlanıyor yani herkes, Yaradan’ın evi olarak adlandırılan ortak bir arzuda, karşılıklı bağda birleşecektir.

Kabala bilgeliği bizlere, bu süreçten nasıl geçtiğimizi anlamamıza ve kendimizi yeni bir hayata, yeni bir yaklaşıma nasıl adapte etmemiz gerektiğini anlamamıza yardım etmektedir. Şimdiye kadar, her bir kişi bireysel olarak, hayatı egoistçe algılıyorduk. Ancak, yeni yaklaşım bizleri, kendim ve diğerleri arasındaki farkı hissetmemek için, yavaş yavaş birleşik ve karşılıklı ortak bir algıya doğru hareket etmeye zorunlu kılmaktadır.

Bugün hepimiz içinde yaşadığımız egoistik dünyayı, hayata karşı egoist tavrı hissediyoruz. Yeni dünyada herkes diğerlerini kendi içinden gibi hissedecek ve o zaman dünya algımız önemli ölçüde değişecektir: Maddesel  dünya yerine manevi , sonsuz ve ışıkla dolu mükemmel bir dünya hissedeceğiz.

Bizler, yeni bir dünyanın, yeni bir koşula girişin, aramızdaki bağda, karşılıklı, sınırsız ve egoizmden bağımsız ilişkiler içinde ifşa olması gereken yeni bir realitenin tam eşiğindeyiz. Üst yönetim bizim bu kapıyı açmamızı, yeni dünyaya girmemizi ve tüm insanlığı yeni bir varoluşa, yaratılışın amacına, yaşamımızın hedefine, doğanın üst gücüne götürmemizi istiyor.