Category Archives: Eğitim

Dış Engeller ve Manevi İletişim

Soru: İntegral eğitim kurslarında çok çeşitli insanlar eğitilmiştir.  Onlara bir profesör, bir çilingir veya bir milyoner dahil olabilir.  Herkes belirli bir iletişim biçimine alışmıştır.  Bir kişi için bazı şakalar tam bir tiksinti yaratabilirken, bir başkası için normaldir.  Bu durumda ne yapmamız gerekiyor?

Cevap:  Onların geçmiş faaliyetleri ve ilgi alanları nedeniyle bile hiçbirinin şu anda içinde olmadığı bir iletişim alanıyla uğraştığımız için, bunu belirli bir sorun olarak görmüyorum.  Yani grupta ne tür insanların olacağı önemli değildir.

Elbette, entelektüel olarak gelişmiş insanların Kabala biliminin söylediklerini hızlı bir şekilde kavramalarına yardımcı olan belirli gelişim aşamaları vardır.  Ancak, genel olarak bu önemli değil.  Bir kişinin manevi gelişimi ve insanların manevi bağlantısından bahsediyorsak, o zaman kesinlikle farklı insanlar bunun içinde yer alabilir.

Soru: Başka bir deyişle, dil, gelenekler, hatta belki giyim biçimi gibi dış engeller, iletişime engel olamaz mı?

Cevap: Hayır. Bu söz konusu bile olamaz.

Soru: Hijyene dikkat etmeyen, dağınık giyinmiş insanlar kurslara gelirse, kişiye doğrudan bir açıklama yapmaya değer mi?  Ve bunu kim yapmalı?

Cevap: Moderatör.  İnsanları işten sonra bile temiz giysilerle gelmeleri konusunda uyarmalıdır.  Onun bir doktor veya atölyede çalışan işçi, bir kimyager veya garajdan tamirci olması fark etmez.  Hepsi, diğerlerinin kendilerini rahat hissedecekleri şekilde derslere gelmelidir.

Twitter’da Düşüncelerim / 1 Ocak 2021

2021: Sadece bazı insanlar için çalışma imkanı olduğu aşikar hale geliyor. Geri kalanı yeni bir toplum inşa etmeli. Kendilerinden. Bu, bunu öğretmek ve kendimizden yeni insanlar ve ilişkiler kurmak anlamına geliyor – bu yıldan itibaren gerçekleşecek en önemli şey bu.

“Hızla Değişen Bir Gerçeklikte, Hedefleri Belirleme” (Medium)

Dünya giderek artan bir hızla değişiyor. Bu bir gerçek.  Ama insanlığın geliştiği yön sabittir. Günümüzde pek çok ikilem, insanları etkilemektedir. Koronavirüsün yeni bir mutasyonu aniden yeni belirsizliklerle gelir – Bu, salgını daha da uzun bir süre uzatacak mı? Bu arada, bir karantinadan diğerine yaşamaya devam ediyoruz. Her an değişen bir gerçeklik içinde, hayatta nasıl yön ve hedef belirleyebiliriz?

Stres, iş yükü, sağlık sorunları ve sonsuz endişeler, bizi dengeden çıkaran birçok ağırlaştırıcı faktörden bazılarıdır. Bu, modern yaşamdır. Bu nedenle, rahat hissettiğimiz ve hayatın akışının tadını çıkardığımız bir durum olan, sakinliği yeniden sağlayacak bir yol arıyoruz. Ancak, doğası gereği, herkes farklı inşa edilmiştir ve bu erken yaşlardan itibaren görülebilir. Bazı çocuklar uzun saatler boyunca oturmaktan ve oynamaktan hoşlanırken, diğerleri köşeden köşeye bir topun peşinden koşmak zorundadır.

Yetişkinlikte bile sorunlarla karşılaşma ve çözümleri doğaçlama yapma zorluğundan hoşlananlar vardır. Eylem olmazsa can sıkıntısına ve hatta depresyona girerler. Başkaları, kendileri için belirledikleri hedeflere ulaşmakla ilgili olarak, her an bir yenilenme hissetmelidir. Değişim olmazsa ölü hissederler. Son olarak, tabii ki, değişime tahammül edemeyen pek çok kişi de vardır. Hangi özelliklere sahip olunursa olunsun, her birimiz hayattan zevk almak için çabalıyoruz.

Sorun şu ki, yöntemlerimizi başkalarına dayatmak isteyerek, birbirimize karşı planlarımızı bozuyoruz.  Her insanda büyüyen ego, her birinin sadece kendine odaklanmasına ve başkalarını kendi lehine, giderek daha fazla sömürmesine neden olur. Bu, kimsenin diğerini dengeye yaklaştırmadığı, aksine tam tersini yaptığı, yapay bir dünya yaratır.

Değişimle Doğru Bir Şekilde Başa Çıkmanın Anahtarı

Yalnız hissetmek, yaşadığımız tüm stres ve endişenin ana kaynağıdır, özellikle de değişim geçirirken. Çözüm, çevremizden destek almakta yatmaktadır.

Hayat bizleri, kafa karıştırıcı ve zor koşullara doğru götürdüğünde, benzer durumlardan geçmiş olanlarla konuşmak sakinliği ve dengeyi yeniden sağlayabilir. Bu bize, yaşadığımız değişikliklere karşı, içimizde en iyi tutumu inşa etmemize yardımcı olan, yeni düşünceler ve ek bakış açıları sağlar. Destekleyici bir grup, kelimenin tam anlamıyla her bireyin üzüntüsünü ve acısını hafifletebilir.

Yavaş yavaş, evrimsel güçler ayrıca bizi daha büyük bir toplumsal sistemin bileşenlerine dönüştürecektir; burada her biri diğerlerine karşı farkındalık ve anlayışla bütünsel eylemler gerçekleştirecektir. Bu basitçe, aramızda her konuda ve her seviyede birbirini tamamlayan bağlar kurmak anlamına gelir – aile içindeki ilişkilerden, iş ve toplum arasından,  devlet düzeyine kadar.

Buna göre, gelecekte ihtiyaç duyulacak temel yetenek, bütünsel bir yaşam tarzının ve dünyanın düzenlenmesi için beceriler olacaktır. Bu, günümüz gerçekliğinin yöneldiği genel yöndür.

Uzun vadede, profesyonel alanlar, roller ve işler, bütünsel gelişim kriterlerine göre tamamen çökecek ya da gelişecektir. Bu, insanlar arasında karşılıklı olarak yarar sağlayan, bağ kurmaya yol açan her şeyin başarılı olacağı ve ters yönde çalışan her şeyin hayatta kalmayacağı anlamına gelir. Dolayısıyla bugün, yönümüzü ve hedeflerimizi belirlerken, her birimiz bunu hesaba katmalıyız.

İşletme sahipleri de zamanın yeni taleplerine uyum sağlamak zorunda kalacaklar. Kendilerini, insanlar arasındaki bağla yönlendirebilecek işletmeler gelişecek ve sadece kendi teknik mesleğine odaklananlar ortadan yok olacaktır. Yavaş yavaş bu tür işletmelerin nasıl müşterileri olmayacağını göreceğiz.

Bir meslek seçerken, sadece bireysel tercihlerimize değil, aynı zamanda meslekte insanlar arasında hakim olan ilişkilere de dikkat etmek önemli olacaktır. Memnuniyet ve kişinin kendisini en iyi şekilde gerçekleştirdiğini hissetme yeteneği, karşılıklı yardıma bağlı olacaktır. İş görevleri karşısında, kendinizi kaybolmuş ve yalnız hissetmemek için, her bir kişinin destekleyici bir ekibin parçası olduğunu hissetmesi gerekecektir.

Organizasyonlar tarafında, başarı seviyesini belirleyecek,  çalışanlar arasında hakim olan ruh olacaktır. Bu nedenle, işgücünü doğru bir şekilde nasıl organize edeceğini bilen ve herkese, organizasyonu ortak başarıya götürebilecek özel bir atmosferin, başkalarıyla en uygun bağ yoluyla bulunacağına dair anlayış ve his veren, bütünsel ilişkiler oluşturmada uzman olanlardan yardım istemek faydalı olacaktır.

Entegrasyon, her birinin diğerleriyle birlikte tek bir vücut gibi hissedeceği, organları arasındaki işbirliğinin, sağlıklı işleyiş seviyesini belirlediği bir düzeye ulaşmalıdır. Başarı isteyen herhangi bir görevde, her fikrin değerli olduğu kapsayıcı bir ortam oluşturmanın ve sürdürmenin zahmete değer olacağı herkes için net olacaktır. Bütünsel dünyamızda, ideal bir gelecek için mümkün olan en iyi çözümleri ve en akıllıca kararları bulmanın tek yolu budur.

Çok Fazla Bilgi Olabilir Mi?

Soru: Mümkün olduğunca çok öğrenmek isteyenler var. Kişi çok fazla bilgi edinebilir mi?

Cevap: Ne yazık ki, çoğu zaman kişi kendini Klipot denen çöple doldurur.  Genel olarak bu, engelleyen gereksiz bilgidir çünkü bilgiyi algılama, işleme ve karar verme konusunda bizler çok zayıfız.

Bu nedenle, kendimizi, içinde uygun şekilde gelişebileceğimiz temiz/net bir alanla veya duyusal bilgi kümesiyle sınırlamaya değer.

Soru: “Bilgiyi arttıran, acıyı arttırır” denir. Bunun anlamı nedir?

Cevap: Bu iki açıdan düşünülebilir. Birincisi, kesinlikle ihtiyacım olmayan bilgileri edinmeye çalışıyorum ve o zaman kafam karışır ve gereksiz bir şeyle dikkatimi dağıtırım. Ya da bana acı veren bilgi edinirim, ama bu acı beni gerçeği ve mutluluğu aramaya yönlendirir.

Öğretmene Bağlılık

Soru: Bağlılık olmadan, bir öğretmen ve öğrenci arasında nasıl bir ilişki olabilir? Öğretmeninize bağlı değil miydiniz?

Cevap: Bağlılığın mutlaka fiziksel olması gerekmez. Bu, aynı grupta olmak, karşımda oturmak zorunda olduğunuz anlamına gelmez.

Ayrıca birçok şey size bağlıdır. Şahsen, hiç bir öğrenciye bireysel yakınlaşmıyorum; ben herkese yakınım. Ancak, bir öğrenci bana yakınlaşarak bana bağlanmaya çalışabilir ve bağ bu şekilde oluşturulur.

Bu temasın görsel imgelerle hiçbir ilgisi yok, ne benim ne de onun. Kişi erkek veya kadın, yaşlı veya genç olabilir. Nasıl ve ne olduğu hiç fark etmez. Her şey sadece arzuya, arzularımızın ortak hedefe olan özlemlerinde ne ölçüde eşleştiğine bağlıdır.

Manevi Öğretmenin Araçları

Soru: Manevi bir öğretmen, içsel niteliklerime odaklanmak ve ince ayar yapmak için hangi araçları kullanır?

Cevap: ilk olarak, sadece farklı konuları birlikte tartıştığımız ders sırasında, öğrenciler sorduğunda ve öğretmen açıkladığında gerçekleşir. Öğrenciler öğretmenle etkileşime girdiklerinde ve onu derinlemesine anlamaya çalıştıklarında, görünüşte ona girerler ve zihinsel olarak değil duygusal olarak onunla bağ kurmaya çalışırlar.

Duygusal olarak demek, onların arzularında demektir, söylendiği gibi: “arzunuzu onun arzusu gibi yapın.” Bu bağlantı çok önemlidir. Bunu yapmak için öğretmene fiziksel olarak yakın olmanıza gerek yoktur. Onunla doğrudan temas halinde olmanıza, onunla aynı binada oturmanıza da gerek yoktur.

Örneğin, ben, Santiago’daki grupla çok iyi bir bağa sahibim. Fiziksel mesafeye rağmen bana ne kadar yakın olduklarını hissediyorum.

Uzun zamandır tanıdığım gruplar var ama bu, birbirimizle bağ kurmak için içsel özleme bağlı olduğundan, o kadar yakın olarak hissetmiyorum.

Genel olarak konuşursak, öğretmenin bunu arzuladığını ve buna hazır olduğunu anlamanız gerekir, gerçi kendisi lafını esirgemeyen ve sert olabilir. Sonuçta, öğrenci ile ilgili olarak tamamen hassas bir eylemdir. Her şey sadece karşılıklı temas halinde olma ihtiyacıyla belirlenir, böylece benden manevi enerjiyi, hissiyatı, anlayışı, çalıştığımız şey ile içsel dünyamız, eylemlerimiz arasındaki bağı alacaksınız.

Sanal İletişim Avantajları

Soru: Yüz yüze ve sanal öğretim yöntemleri arasındaki farklar nelerdir?

Cevap: Bugün benim öğretimim de eğitimdir. Prensip olarak her zaman böyle olmuştur. Çalışmamız, herkes arasındaki karşılıklı iletişime dayanmaktadır; ben öğrencilerle birlikte, öğrenciler benimle birlikte, sorular-cevaplar ve her türlü tartışmalar.

Bu nedenle, bize bu fırsatı veren interneti en başından beri sıcak bir şekilde karşıladım. 90’lı yıllarda bölgemizde, Kabala bilgeliği için ilk internet sitesini kurduk.

Soru: Kişisel olarak sanal iletişimin avantajları ve dezavantajlarının neler olduğunu düşünüyorsunuz?

Cevap: Bunda sadece avantaj görüyorum. Sonuçta, bir öğretmen olarak, birçok öğrenciyle gerçek zamanlı olarak doğrudan iletişim kurabilirim ve böylece binlerce kişiye öğretme fırsatım olurken, vaktiyle tek bir noktada, sadece birkaç düzine insana öğretebiliyordum.

“İş Paylaşımı Harika Bir Fikirdir (Teoride)” (Linkedin)

İş paylaşımı, (genellikle) iki kişi aynı pozisyonu paylaştığı ve işi aralarında bölüştüğü zamandır,  en azından 1970’lerden beri görülmektedir. Bununla birlikte, son aylarda, Koronavirüsün “teşvik etmesi” ve işlerin ve çalışanlara olan talebin hızla uçup gitmesiyle bu,  aile ve boş zaman gibi yaşamın diğer alanlarında geliri güvence altına almanın yanı sıra, işlevselliği sürdürmenin daha yaygın ve genellikle uygun bir yolu haline geldi. İş paylaşımını dahil eden, daha önde gelen işverenler arasında Qualcomm ve hatta ABD Federal Hükümeti gibi çok büyük olanlar da var.

Bazı kişiler için, bazı şirketlerde ve bir süre için bu uygun bir düzenleme olabilir. Ancak son zamanlarda iş paylaşımı, Covid-19 salgını nedeniyle azalan iş fırsatlarına bir çözüm olarak lanse edildi. Toplu istihdam için bir çözüm olarak, bunun umutsuz bir fikir olduğunu düşünüyorum. Ne çalışanların ne de işverenlerin, çok sayıda ve iyi bir sebeple çalıştırılırsa böyle bir deneyin sonuçlarından memnun olacağını sanmıyorum.

Şirketler ile başarılı iş paylaşımı arasında duran engel, insan doğasıdır. Yaşamın amaçlarına ve diğer insanlara karşı yepyeni bir tutum geliştirmeden, temel rekabet içgüdülerimiz ve (esas olarak) kıskançlığımız, iş paylaşımının toplu olarak uygulanmasına yönelik her türlü girişimi yok edecektir. Bu tür bir düzenleme, insanların birbirlerini tamamlayabilmelerini, karşılıklı olarak birbirlerinin güçlü yönlerinden yararlanabilmelerini ve birbirlerinin zayıflıklarını karşılıklı olarak telafi edebilmelerini gerektirmektedir. Birbirlerine karşı doğal olarak düşman olan insanların, kibar gülümsemelerin ardında, kapsamlı ve derin bir eğitim süreci olmadan bunu nasıl yapabileceklerini anlayamıyorum.

Tıpkı çocukların paylaşamayacağı gibi, yetişkinler de paylaşamaz. Tek fark, yetişkinlerin bunu, sahte gülümsemelerin ve sahte dostluk jestlerinin arkasına saklamasıdır. Ama onları, kendi fikirlerinden bile olsa kendilerinden bir şeyler feda etmeleri gereken bir duruma soktuğunuzda, “dostluklarının” değerini hemen göreceksiniz.

Koronavirüs bizi iş ve istihdam paradigmalarımız da dahil olmak üzere, her şeyi yeniden düşünmeye zorluyor ve bu, onlar bir asırdan fazla bir süredir toplum için zehirli olduğu için harika bir şeydir. Bununla birlikte, başarılı paradigmalar inşa etmek için önce pandeminin başlattığı değişimin doğasını anlamamız gerekir. Covid-19, yalnızca bugün burada bulunan ve bir aşı olduğunda yok olan bir virüs değildir. İnsanların birbirine bağımlı olduğu ve bu nedenle iletişim kurması ve bağ kurması gereken yeni, daha işbirlikçi bir çağın başlangıcıdır.

Yine de iş paylaşımı gibi derin bir seviyede iş sağlamak, Komünist Rusya’daki tüm insanları eşitliğin değeri ve bu değerlerin neden asil olduğu (eğer onlara inanıyorsanız)  konusunda eğitmeden, eşit yapma girişimine benziyor. Bu daha başlamadan önce biler tüm Komünist deneyi kaderine terk etti.

Bu günlerde odaklanmamız gereken şey, meslek değil eğitimdir: istesek de istemesek de var olan, içinde yaşadığımız dünya, karşılıklı bağımlılığımız ve karşılıklı sorumluluğumuz hakkında eğitim.

Topluluklarımızda, dayanışma ve karşılıklı ilgiyi geliştirmeli ve oradan büyümeliyiz. İş paylaşımı gibi değişimler, işverenlerin, devletin ve hatta koşulların zorladığı bir şey olarak değil, insanların birbirlerine yardım etme arzusunun bir sonucu olarak, doğal olarak gelmelidir. Bu sebepler, insanların motivasyonunu uzun süre sürdüremeyecektir.

İşsizlik büyük bir sorundur, ancak hükümetler bunu insanlara verecekleri yardımlarla çözmelidir ki, böylece az önce bahsettiğimiz karşılıklı bağımlılık hakkında bilgi veren kurslara veya eğitimlere katılmaya bağlı olarak, makul bir yaşam standardı, faydalar sağlayabilir. Bu şekilde, insanlar, neden toplumsal ilişkilerimizi birbirine bağlamamız ve geliştirmemiz gerektiğini ve bunu nasıl başarabileceğimizi anlayacaklar. İnsanlar anladığında, çok daha sıkı bir şekilde iş birliği yapar ve toplum sakin ve istikrarlı kalabilir. Bu nedenle, ülkelerine yardım etmek isteyen, ülkelerin ve işverenlerin yalnızca iki şeye odaklanmaları gerektiğini düşünüyorum: ihtiyaçların sağlanması ve karşılıklı sorumluluk ve toplumsal dayanışmanın teşviki hakkında eğitim.

İnsanları Uzaktan Hissetme

Soru: Öğrencilerinizi,  sanal olarak öğretirken hissedebiliyor musunuz? Sonuçta önünüzde milyonlarca insan var. Onların isimlerini bile bilmiyorsunuz. Neye benzediklerini bilmiyorsunuz. Tam olarak ne hissediyorsunuz?

Cevap: Bu önemli değil. Geniş bir izleyici kitlesinde bu nasıl mı oluyor? Diyelim ki büyük bir salonda oturan, birkaç bin öğrencinin olduğu bir üniversitede öğretmenlik yapıyorum. Eğer ekranda onların önündeysem, bu ne kadar kötüdür ki? Modern teknolojik yeniliklerin hiçbir şeye müdahale etmediğine inanıyorum. Her şey kanallarımızı neyle doldurduğumuza bağlıdır.

Yorum: Yine de, hala çok sayıda insanı, hatta tüm insanlığı hissetmenin ne anlama geldiğini anlamaya çalışıyorum. Örneğin vücudum milyarlarca hücreden oluşuyor ama her hücreyi hissetmiyorum.

Cevabım: Vücut kendini nasıl yöneteceğini bilir; bunların hepsi kontrol altındadır.

Soru: Bununla birlikte, kişi yalnızca birkaç yakın insanı veya yaşadıkları durumları hissedebilir mi?

Cevap: Hayır. Ortak bir temayı hayata geçirmek istiyorsak ve ortak bir sonuca varmak istiyorsak, o zaman izleyiciler içindeki tüm insanlarla çok net ve yakın bir temas kurabilirim. Burada sorun yok. Her şey yalnızca ortak hedefimizi ne kadar anladığımıza ve kabul ettiğimize bağlıdır.

Soru: Diyelim ki, bazen karaciğerimde, midemde veya ciğerlerimde bir şeyler olduğunu hissediyorum. Aynı şekilde, Latin Amerika’daki, diyelim ki, Şili’nin bir yerinde öğrencilerin başına bir şey geldiğini hissedebiliyor musunuz? Onları bu şekilde hissediyor musunuz?

Cevap: O şekilde de ama sadece bu değildir. Bağımız sayesinde birbirimizi destekleyebilir, motive edebilir, ilgilenebilir ve içimizde taşıyabiliriz. Genel olarak bağı daha dinamik hale getirebiliriz.

Başarılı Ebeveynlerin Sekiz İlkesi, 2. Bölüm

Yorum: Beşinci rol “filozof” dur. Ebeveynler, yaşam hakkında derin sorular sorarak ve onlara cevap vererek çocuklarının bir amaç bulmasına yardımcı olurlar. Bir ebeveynin böyle bir filozof olmasının doğru olduğunu düşünüyor musunuz?

Cevabım: Çocukta, çocuğu düşündüren ve bir şekilde cevap vermeye çalıştığı, bu tür soruları uyandırmak gereklidir.

Soru: Bir çocukta hangi soruları uyandırırdınız?

Cevap: Bu çocuğun yaşına ve karakterine bağlıdır. Kolay değildir.

Elbette, evrenin temeli hakkında, yaşam hakkında, bizi çevreleyen doğa hakkında sorular.

Soru: Bir çocuğa “Ne için doğdum? Hayatın anlamı nedir? ” gibi sorular sorabilir miyiz? Yoksa onun için çok mu erken ve bunu yapmamalı mıyız?

Cevap: Bilmiyorum. Bu çok dikkatli yapılmalıdır. Tavsiye etmek istemiyorum.

Prensip olarak, çocuklar, bu sorulara çocuklukta sahiptirler. Sonra unuturlar. “Ne için yaşıyorum, nereden geliyorum, ne içinim, neyim?” ve bunun gibi. Bu hala hormon öncesi bir gelişmedir. Sonra hormonlar devreye girmeye başlar ve her şey bununla biter.

Yorum: Altıncı rol “model” dir. Bu ebeveynler kendileri için önemli değerleri tanımlar ve bunları çocuklarına aşılar.

Cevabım: Ben bu konuda emin değilim. Annemle babamın değerleri beni bir müzisyen yapmaktı. Tabii ki korkunçtu. Bunu hiç anlamadım ve anlayamadım. Kendi kendime mekanik olarak çalışmaktan, günde beş altı saat notaları çalmaktan ve bunun gibi daha pek çok şeyden hoşlanmadım. Bu monotonluk beni öldürdü. Dayanamadım ve kurtulmak için elimden gelen her şeyi yaptım.

Soru: Genel olarak, ebeveynlerin kendileri için önemli değerleri belirlemesi ve çocuklarına aşılaması doğru mu?

Cevap: İşte böyle sonuçlanıyor! Yapabileceğiniz hiçbir şey yok.

Soru: Bu, ana şeyin ebeveynleri eğitmek olduğu anlamına mı gelir, böylece onlara doğru değerler aşılanır mı? Ve sonra çocuklar onları takip edecekler.

Cevap: Evet, bu doğru!

Soru: Sekizinci rol “GPS navigasyon sesi” dir. Bu tür ebeveynlerin sesi, evden ayrıldıktan sonra bile çocuğun kafasında duyulmaya devam eder. Bunun hakkında ne düşünüyorsun?

Cevap: Doğru. Bu kalır ve bu çok önemlidir. Yine de, bu sadece bir kılavuzdur. Bu nedenle, ebeveynlerin sahip oldukları ve çocuklarına aşılamak istedikleri değerleri kontrol etmesi gerekir.

Soru: Başka bir deyişle, bu “kılavuzu” kontrol etmemiz gerekiyor mu?

Cevap: Evet. Bu, bugün bir sorundur.

Soru: Bu değerler temelde tamamen egoist mi?

Cevap: Elbette. Ebeveynleri eğitmemiz gerekiyor. Tüm bu değerleri alın ve ebeveynlere aşılayın ve bununla kendilerini eğitmelerine izin verin.