Daily Archives: Ekim 31, 2022

İnsan, İhsan Etme Niteliğine Edinen Kişidir

Yorum: Çevrenin insan üzerindeki etkisi çok büyüktür. Örneğin, Rusya’da büyüyen bir Afrikalı, tüm Ruslarla aynı olur.

Cevabım: Bu doğaldır çünkü bir bireyi alıp, çevrenin etkisi altında gelişmesine izin veriyorsunuz. Ama bunun Kabala ile ilgisi yok.

Bu, sıradan bir insan için dinlere, her türlü inanca, felsefeye, her şeye ve bu dünyanın çerçevesine giren her şeye atfedilebilir.

Dünyada kendilerini yükseltmekle ve ruhlarının amacını takip etmekle ilgilenen çok az insan vardır; dünyada onlardan çok az var, belki de birkaç milyon ki onlar için dünyevilik yoktur. Dünyevi olan her şeyi, gelişimin hayvansal seviyesi olarak görürler; bu nedenle, bir sonraki “insan” seviyesine yükselmeleri gerekir. Onların anlayışları tamamen farklı bir sisteme göre gerçekleşir.

İnsan, ihsan etme niteliğini edinen kişi için kullanılan terimdir. Yani, tüm hayvansal tarafı üzerinde tam bir kısıtlama yapan, onu evcil bir hayvanda olduğu gibi sadece gerekli olanla besleyen ve diğer her şeyi yalnızca ihsan etmeye, başkalarıyla bağa ve kendi dışını doldurmaya yönlendiren kişidir – nihai olarak Yaradan’ı amaçlayandır.

Yürümemiz Gereken Yol

Maneviyatta her şey zihinde değil, duygularımızda, arzu denen duyu organında olur.

Yaratılan varlıkları yaratmak ve onlara Yaradan seviyesinde edinime ulaşma fırsatı vermek için, arzuyu öyle bir duruma getirmek ve yaratmak gerekir ki Yaradan’ı yani tüm evreni hissedebilsin. Sonuçta, Yaradan’la, bize ulaşmamız için verilen tüm evreni kastediyoruz.

Bu nasıl yapılır? Başlangıçta yaratılan arzu, yavaş yavaş Yaradan’a benzemek için büyür; O’na tamamen zıt olan egoist eğilimi kendi içinde keşfeder, paramparça olur ve Yaradan’a zıt bir durumdan O’na benzer bir duruma gelmek için, kendisini yeniden yaratmak zorundadır.

Bu, esas olarak yürümemiz gereken yoldur. Bu yolun bir kısmı hazırlık sırasında henüz kendimizi hissetmediğimizde gerçekleşir. Tıpkı iki güç, baba ve anne, çiftleşerek daha sonra onlardan gelecek ve zaten bağımsız olarak gelişecek bir çocuğun (yeni bir arzu)  gelişimi için tüm koşulları yarattığında, dünyamızda bir insan kavramının ortaya çıkması gibi.

Kendimizi, bir yandan Yaradan tarafından kontrol edilen ve diğer yandan O’ndan kesinlikle bağımsız olan, gerçekten bağımsız arzular olarak hayal etmeliyiz. Bu, özgürlüğümüzün ne olduğunu ve doğrudan bağımlılığımızın veya bağımsızlığımızın ne olduğunu belirlememiz gerektiği anlamına gelir.

Bu iki karşıt güç, içimizde aynı anda çalışmalıdır. Onları dengelemeli, birbirine bağlamalı ve birbirlerini tamamlamaları için yönlendirmeliyiz.

Böylece, bu iki güçten – alma gücü ve ihsan etme gücü – “Yaradan’a benzer” olarak adlandırılan, bir şey büyüyecektir. Bu gücün içinde, Yaradan’a olan karşıtlığımız ölçüsünde, O’na benzer olmak için çalışacaktır. Daha sonra oluşan varlığa Yaradan’a benzer anlamına gelen, Adem denilecektir.

“Gelecekte İnsanlar Ve Toplum Nasıl Değişecek?” (Quora)

Sonunda toplumdaki herkesin aynı refah düzeyine sahip olacağı, normal bir yaşam için ihtiyacımız olanı alacağı, başkalarını önemseyerek sosyal hayata katılma potansiyelimizin tam olarak gerçekleştirileceği ve toplum genelinde karşılıklı düşünce ve sorumluluğun önemini artıracağı bir duruma ulaşacağız.

Böyle bir durumda, tutkularımızı ve arzularımızı tamamen yerine getirebileceğiz. Rekabetçilik, kıskançlık, şevk, şöhret ve kontrol gibi özelliklere sahip olmamızın bir nedeni var. Bu tür özellikler aynı kalacak, ancak bunları birbirimiz pahasına kullanmak yerine, birbirimize fayda sağlamak ve yükseltmek için kullanacağımız yeni bir yol bulacağız.

Karşılıklı düşünce ve sorumluluk durumuna ulaşmak, yalnızca gıda, barınma, güvenlik, sağlık ve eğitim gibi hayatın temel ihtiyaçlarının garanti altına alınacağı anlamına gelmez. Yaşamın temellerini almanın yanı sıra, doğa ile dengemizi koruyarak dünya çapında yaşam kalitesini sürekli olarak yükseltebileceğiz. Böyle bir durumda ıstırabın her türlüsü azalacak ve birbirimiz için istediğimiz tüm bolluğu sağlayabileceğiz. Bu, kendimizi yalnızca fiziksel bedenin minimum gereksinimlerini karşılamakla sınırladığımız bir durum olmaktan çok uzaktır. Yine de, her insana yaşamın temellerini sağlamak, böyle bir duruma yönelik ilk hedef olacaktır.

Geleceğin toplumu, dikkate almamız gereken birkaç faktöre sahiptir. Mevcut deneyimli sistemler var olmaya devam edecek mi yoksa aynı çevrenin ve sosyal kontrolün sürekli etkisi altında olacak yeni sistemler yaratmamız mı gerekecek? Bunlar çok ilginç incelemeler, ancak nihayetinde kendimizi ve sosyal çevremizi nasıl mükemmelleştireceğimizi öğrenmemiz gerekecek. Uyumlu ve barışçıl bir toplumun temeli budur.