Daily Archives: Şubat 5, 2022

“İnsanların Bilgiyi Nasıl Aldığını Ve İlettiğini Açıklayabilir Misiniz?” (Quora)

Bizler olumlu ya da olumsuz tutumumuzu birbirimize aktarırız, aynı şekilde birbirimizden de olumlu ya da olumsuz tutumlar algılarız.

İlettiğimiz, yansıttığımız ve aldığımız şey – bu dalgalar arasındaki etkileşim ve girişim – dünyamızı yaratan şeydir.

Bugün bilim, Kabala bilgeliğinin binlerce yıldır tartıştığı bir olguyu kanıtlamaktadır – iki nesnenin dalgaları karşılaştıklarında senkronize olurlar çünkü eşitlenirler, çarpışırlar, birbirlerini yok ederler ve yıkıcı bir etki yaratırlar.

Bunun hayatımızla ilgili anlamı, her birimizin bilgi alıp ilettiğimizdir ve buna göre, birbirimize olumlu tutumlar iletme yeteneğimiz üzerinde çalışmak akıllıca olur. O zaman olumlu, dengeli ve uyumlu bir dünya algılama konusunda da nispeten korunmuş oluruz.

“Karşılıklı Sorumluluk – Toplumun Temeli” (Linkedin)

Günümüz toplumu egoya tapıyor. “Birisi” olan herkes kendini en benmerkezci şekilde gösteriyor. Bu, spor yıldızları, pop yıldızları, politikacılar ve hatta para patronları için geçerli olduğu gibi sosyal medya simgeleri için de geçerli. Ancak bencilliğe tapan bir toplum, “toplum” teriminin anlamını zedeler. Bir toplumun var olması için bireyden çok topluma odaklanması gerekir. Eğer ikincisine odaklanırsa, bugün dünyada gördüğümüz gibi toplum parçalanacaktır.

Sosyal ilişkiler, ancak tüm taraflar birbirlerinden tek başlarına elde edemeyecekleri karşılıklı bir faydaya sahip olduklarını kabul ettiklerinde var olabilir. Fayda, daha fazla hayatta kalma şansı, daha iyi çocuk yetiştirme veya sağlamlaştırılmış ekonomik refah gibi daha büyük ödüller karşılığında bağımsızlıklarının bir kısmından vazgeçmelerine yetecek kadar büyük olmalıdır.

Bu nedenle, idollerinin toplumun kaynaşmasına katkıda bulunduğu bir toplum, kendisini ve üyelerinin refahını güçlendirir. Tersine, kendilerine odaklanan ve genellikle toplumun çıkarlarına aykırı hareket eden insanları idolleştiren bir toplum, kendi bindiği dalı keser. Böyle bir toplum er ya da geç çökecektir, çünkü bir toplumun en temel gereksinimini karşılamakta başarısız olur: karşılıklı sorumluluk.

Bir grup insan, temel düzeyde bir karşılıklı sorumluluk oluşturduğunda, kabileler, şehirler ve milletler gibi daha karmaşık yapılar inşa etmeye başlayabilir. Toplumdaki karşılıklı sorumluluk düzeyi ne kadar yüksek olursa, o kadar büyüyebilir ve genişleyebilir.

Bununla birlikte, insan egoizmi durağan olmayıp sürekli evrimleştiği için karşılıklı sorumluluğu sürdürmek bir zorluktur. Bu nedenle, karşılıklı sorumluluk geliştirmek toplum için istikrarlı bir görev olmalıdır. Aksi takdirde çökecektir. Bunu onlarca yıldır ihmal ettiğimiz için, toplumda giderek artan bir çözülme ve dağılma derecesine tanık oluyoruz.

İnsanlık bir yol ayrımına geldi: Büyüyen egonun üzerine çıkmak için karşılıklı sorumluluk geliştirmekten kaçınmaya devam edebilir veya mevcut egoizm seviyesinden daha güçlü hale gelene kadar onu geliştirmeye geri dönebilir. Eğer ikincisini seçerse, öyle bir uyum düzeyine ulaşacak ki, insanlar birbirlerinden ayrı düşmekten vazgeçecektir. Sanki kalplerinde, ruhlarında ayrılamazlarmış gibi, yeni bir yakınlık düzeyine ulaşacaklardır.

Bu seviyeye bir kere ulaştıklarında, bugün gördüğümüz insanlar arasındaki mücadeleler, insanların kendilerini toplumdan ayıran kendi egoizmleriyle boğuştuğu içsel mücadeleler haline gelecektir. İnsanlar tamamen farklı bir algı düzeyine ulaşacaklar; onlar asla var olduğunu düşünmedikleri seviyelerde birliği deneyimleyeceklerdir.

Egoizm ve karşılıklı sorumluluk arasındaki mevcut mücadelenin gittiği yer burasıdır ve iki yoldan biriyle sona erecektir: birlik ya da savaş.

Hedefe Ulaşmak İçin Araçlar

Soru: Kabalistik metodolojiye göre, yeni nesil daha yüksek bir amaç doğrultusunda mı yetiştiriliyor?

Cevap: Evet, yaptığımız şey bu. Ve bu dünyada var olabilmek için diğer tüm bilimlere ihtiyacımız var.

Mağaralarda yaşayıp toprağı kazmak zorunda değiliz. Hayatımızı daha rahat hale getirebiliriz. Uyumlu bir bağ içindeyse ve ana hedefe ulaşmaya yardımcı olursa neden olmasın?

Bizler bir yere giden bir trendeyiz. Benim için önemli olan onun nereye gittiği. Tren vagonunda yaptıklarım tamamen geçici. Ancak bir insanın neslini devam ettirebilmesi ve aynı metodolojiyi, aynı amacı çocuklara aktarabilmesi için uygun ve iyi olan rahat bir ortam olmalıdır. Ancak tüm bunlar, hedefe ulaşmak için sadece yardımcı araçlardır.

Manevi Bir Tohumun Gelişimi

Soru: İnsan vücudu tüm dünyevi arzularıyla birlikte ölür. Kalpteki nokta denilen arzuya ne olur?

Cevap: Hiçbir şey. Kişi bu arzuyu geliştirmediyse, ilkel haliyle onun içinde kalır, bir tohum tanesi gibi, bir nokta şeklinde kalır. Toprağa atılmayan bir tahıl tanesi için, onun içinde hayat olduğunu nasıl söyleyebiliriz? Bu tahılı alıyorum, öğütüyorum ve yiyorum. Ama onu toprağa ekebilirim ve ondan bir şey büyüyecektir.

Bu, manevi tohumun bu damlasından mı yoksa manevi yaşamdan mı bir şeyler yetiştirmeye çalıştığıma bağlı olduğu anlamına gelir. İçimde potansiyel olarak var ama onu geliştiriyor muyum? Bu damlaya, deyim yerindeyse içinde gelişebileceği ve doğabileceği bir rahim veriyor muyum? Bunun içinde bir insan olacağım ama hali hazırda yeni biri olacağım, farklı bir dünyada.

Şayet, bir damla tohumun (yukarıya olan arzu)etrafında, bir grup, Kabala dersleri, dağıtım çalışmalarıyla özel bir ortam yaratırsam, o zaman onu içinde geliştiği bir kabukla sararım ve gelişimini hissetmeye başlarım.

Bu arzu giderek daha hacimli hale gelir. İçinde her türlü niteliği ve çeşitli hareketleri hissederim. Aniden, onun aracılığıyla tamamen yeni bir dünya, yeni hisler ve yeni ilişkiler görmeye başlarım.

Dünyevi hayatta olduğu gibi, annenin içinde gelişen fetüsün de bizim dünyamızla hiçbir bağlantısı yoktur ve sadece kapalı bir alanda bulunur, bunun gibi önce böylesi bir rahim içi manevi gelişim döneminden geçerim. Sonra doğar ve kendimi farklı bir biçimde hissetmeye başlarım, manevi dünyada gelişirim.

Bunun içinde de dünyamızdakiyle aynı aşamalardan geçeriz, ancak orada birleştiğimiz için ölmeyiz. Ruhlarımızla, genişlemiş, artmış, gelişmiş arzularımızla birleşmeye başlarız. Bağ kurduğumuzda, vücuttaki hücreler gibi, sadece yapabildiğimiz her şeyi birbirimize aktarmaya ve birbirimizle karşılıklı olarak değiş tokuş etmeye başlarız.

İşte o zaman ortak bedenimiz bir hayat kazanır ve kendini üstün hisseder. Nasıl ki beden hücreleri sadece bedenin var olması için hareket ediyorsa, ruhlarımız da kendilerinin üzerinde bir yaşam sürdürmek için var olurlar ve onlar bu yüzden vardır.

Bir Grupta Toplanmamız Tesadüf Değildir

Hepimiz farklıyız ve her birinin kendi nitelikleri ve duyguları var ama bizler aynı kendimizi iptal etme eylemini yaparsak, o zaman birbirimize benzer hale gelir, daha yakın oluruz. Yaradan üzerimizde parlar ve aramızda tamamen yeni bağ formları yaratmaya başlar.

O zaman, bu grupta çok farklı olmamızın tesadüf olmadığını anlamaya başlarız. Bizi ayıran, parçalayan ve kıran üst ışık tarafından bir grupta toplandık ve şimdi bizi bağlamaya başlıyor. Bizi nasıl topladığını hissediyoruz.

Bizi birbirimize yaklaştırdıkça daha çok direniriz. Ne kadar farklı olduğumuzu hissederiz ama O bizi bir araya getirir. Burası, mantı ötesi inançla O’nun yardımcıları olmamız ve O’nunla birlikte, üst ışıkla, ruh adı verilen ortak, uyumlu bir sisteme bağlanmaya başlamamız gereken yerdir.