Monthly Archives: Mayıs 2012

Toplumun Beni Hürriyetimden Yoksun Bırakma Hakkı Var mıdır?

Baal HaSulam, ”Hürriyet”: Bizler, bireyin hürriyeti konusundaki cümleyi şimdi açık bir şekilde anlama noktasına ulaştık. Tabii ki bir soru oluştu: ”Topluluk bireyin hürriyet hakkına el koyma yetkisini nereden aldı ve yaşamındaki en değerli şeyini, hürriyetini, nasıl esirgedi?” Görünen şu ki, buradaki zorlayıcı kaba kuvvetten başka bir şey değil.

Toplu ilgi alanları bireysel ilgi alanlarından daha önemli ise ne yapmalıyız? Toplum beni bu şekilde yapmaya zorlamalı mı? Bunu zorla yaptırmanın bizlere faydası olur mu? Bu yüzden eğitime ihtiyacımız var.

Ebeveyn, çocuklarının hangi inanca ait olacağına dair kararlar alır, hangi okula gideceğine, nasıl bir eğitim alacağına dair ve hangi bakış açısı ile yontulacağına karar verir. Aslında onların yaşamlarını önceden belirleyip tanımlarlar. Böyle bir hakka sahip midirler?

Aynı zamanda, anne ve baba çocuklarının var olmasından itibaren onların geleceğini önceden belirlerler; daha fazlası, onlardaki belli karakter özelliklerini harekete geçirirler.

Aile, çocuk yuvası, okul ve çevre tüm bu faktörler birlikte bir bireyi oluşturur ve bu suretle, 15-20 yaşına gelen birey, herşeyin kendisi için önceden karar verilmiş kimse olur. Toplumun benimle ilgili ve kendilerinin benden talep ettiklerini benden elde etme konusunda hangi hakları vardır: Çörek, pasta, ekmek parçası veya simit gibi? Nitekim bu böyle yürür ki.

Bu tarz kurallar çoğunluğa uyma kanunundan ortaya çıkmıştır. ”Çoğunluk” bilinçli, hisseden ve anlayan bir toplum; genel refahın, her bireyin tüm bireylerin toplandığı bir bütün ile ilişkisine bağlı olduğunu kavrayan toplum anlamına gelir. Yani anlatılmak istenen, birey kendi bencilliğini ortadan kaldırır ve toplum ile bir bütün halinde bağ kurar.

Bu durumda, herkesin toplum veya ailenin kollektif ilgi alanları konusunda çalışma yapmasına ihtiyaç vardır. Daha fazlası, toplum, içinde barındırdığı üyelerine bu kurallar konusundaki eğitimi sunmakta da sorumludur. Bu nedenle, denir ki babası oğluna bir ”zanaat” öğretmelidir. Bizler burada aynı sistemden yani ihsan etmeyi öğretmekten bahsediyoruz.

Nitekim evrensel karmaşık sistemin kanunu kaçış olmaksızın gözlemlenir. Birey ne olduğunu başından bilir ”çarklar”dan biridir ve düzgün şekilde görevini yapmalıdır. Fakat kötülüğe meyilli olmasına rağmen ”çark” görevini yapan bireyin, tüm sistemi ifşa etme, gücünü elde etme, bilgelik kazanma ve  tüm çevreyi tamamıyla büyük bir kanalı idrak edebilme fırsatı vardır. Bu suretle Yaratan’ın seviyesine doğru yükselir.

Özünde ”çoğunluğa uyma” Yaratan’a uyma anlamına gelir. Çevre ve Yaratan aynıdır: Genel ihsan etme kuralı, herkesi kuşatan ve veren kuvvet. Fakat başlangıçta bizler, kırılamayan global bağ konusundaki açıklamalarımızı kısıtlarız; bu da bize bütünsel birlik dışında başka alternatif bırakmaz. Bizler Yaratan’a ihsan etme çalışmasını, şu anki şeklinde olduğu gibi, topluma ihsan etme çalışması olarak tanımlarız.

5.1.2012 tarihli Günlük Kabala Dersi’nden 4. Bölüm, ”Hürriyet”

Bu makale Dr. Laitman’ın blogunda 7 Ocak 2012,  19:10’da yayınlanmıştır.

Arvut’u (Karşılıklı Garantiyi) İstiyoruz!

Yaratan, Grup olmadan edinilemez. Bir diğer yandan, Yaratan’sız bir grup, grup değildir, fakat “küçük görenin yeridir”. Ben de aynı şekilde, grup ve Yaratan bir bütünü oluştururuz. Bu, “ İsrail, Tora ve Yaratan Bir’dir” ile denilmek istenendir.

Tora bizi, uzaklaştıran güce rağmen,  gruba birleştiren güçtür. Bu yüzden, Tora’nın verilişi ve karşılıklı garanti birleşmişlerdir. Ne de olsa, karşılıklı garanti kendi başına mümkün değildir. Onu yerine getirmeyiz fakat uygulanmasını talep ederiz. Bu “Mısır’dan çıkışın mucizesi” olarak adlandırılır. Bizler buna sadece katılırız. Değişimler bizim gücümüz tarafından gerçekleştirilmez fakat sadece bizim arzumuza göre gerçekleştirilir.

Bizim işimiz çok şiddetlice istemektir, yapabildiğimiz kadar çok ve sonrasında yanıt gelir. Aynı zamanda zaten “altın buzağı”yı yapıyoruz , tıpkı Tora’nın verildiği zamanda olduğu gibi. Bu gerçekleşir, fakat bizler haykırmayı unutmuyoruz! Hazırlıklı olmalıyız ve yapabildiğimiz kadar en fazlasını talep etmeliyiz. Talep etmeli ve sonrasında ne olacağını düşünmemeliyiz. Genel istek burada gereklidir. Sonrasında, birliğin gücünü alacağız ve eğer egoizmimiz sonraki anda, sistemin programlandığı gibi yükselirse, bu bizim problemimiz değildir.

Bizim ortak problemimiz, bize şimdi verilen egoizmin düzeltilmesini talep etmektir, sadece bu ve daha fazla değil. Kişi mevcut koşullara göre değerlendirilir. Bizler sadece, saldırıya olan hazırlığımızda, mümkün olduğunca çok, gerekli olanı hissetmeliyiz.

30 Nisan 2012’de yayımlandı. (76357) Vilnius Konferansı’ndan. 24 Mart 2012 Workshop 2

Herkez ile Sühunetle Bağ Kurmak

Soru: Kongre boyunca yeni katılımcılarla nasıl bağda olmalıyız?

Cevap: Yeni katılımcılarla deneyimli öğrencilerim arasında büyük bir fark olduğunu söyleyemem çünkü bütün insanlar birbirleriyle bağ içinde olduğu zaman, fark her zaman oradadır ve esas itibariyle bu durumda bir kişinin ne kadar bildiği önemli değildir veya hangi seviyede bulunduğu nitekim bu tüm insanlığın bir yansımasıdır; küçükten büyüğe kadar herkesi kapsar, bunu zaten anlamış olanları ve üst dünyayı belki kısmen bile hissedenleri de.  Bu yüzden, en önemlisi diğer insanlarla bağ içinde olmaktır.

Deneyimli öğrenciler yeni katılımcılara yardımcı olmalıdır. Onlar azimle çalışmalı, aktif olarak katılmalı ve seyir halinde olmalılardır. Biz çalıştaylarda nasıl bağ içinde olunacağı, herkesle bir araya gelmeyi, konuşmayı ve sühunetle bağ kurma hakkında onlarla ön konuşma yapacağız. En önemli olan onlara örnek oluşturmaktır.

Dünya Birlik Günü, ‘’ Kongreye Hazırlık Dersi’nden’’ 22/4/2012

Düşüncelerin Amacı

Soru: Çalıştay esnasında, “Ben”imin eliminasyonu hislerin seviyesinde mi gerçekleşir? Üzerine yükselmek için yaptığım çalışmada ortaya çıkan düşüncelerin beni duygusal olarak engellediğini hissettim.

Cevap: Herşey yalnızca hislerin içinde gerçekleşir. Eğer düşüncelerinin içinde engeller ortaya çıkıyorsa, yeterince his yoktur. Bu demektir ki halen daha ileriye, derine ve engelleri düzelteceğin düşüncelere ilişkilenmeye yani özleminin ıslahına ihtiyacın var.

Ancak asla düşünceler vasıtasıyla ilerleyemeyeceksin. Düşünceler, hisleri  yalnızca bir parça daha  odaklamak, dinlendirmek ve çıkarmak için vardır. Fakat herşey sadece arzunun içinde yer alır zira arzular maddedir. Bu yüzden, düşünceler yalnızca arzularla çalışmaya niyetlenir.

24.03.2012 Tarihli Vilnus Kongresi, 2. Çalıştay

En Önemlisi Bağ Ve Sevgidir

Soru: Kongredeki dostlar toplantısını nasıl düzenleyebiliriz?

Cevap: Kongredeki dostlar toplantısı dünyadaki tüm grupları içermelidir. Selamlaşmaları dahil edebilirsiniz ancak fazla zaman almamalı. Bir selamlaşmaya vereceğiniz en fazla süre 15 saniye olmalı fazla değil. Tüm odak bağ ve sevgi üzerinedir.

Dostlar toplantısı ilk olarak dünya grubunu düşünmelidir yani en büyük hacmimizi. Küçük spotlar hazırlamanız gerekir öyle ki mesafe, zaman, farklılıklar ve tüm içeriklerin üzerinde bağ kurmuş, birleşik büyük global arzunun koca bir izlenimi olur; böylece biliriz ki bizden çok sayıda insan var; böylece karşılıklı bağımlılığı, bağı ve sevgiyi hissederiz.

Prensipte, dünya grubunun toplantısının anlamı budur – amacın yüceliği, gücümüzün ve özlemimizin büyüklüğü ile herkesin birbirinden etkilenmiş olması.

Soru: Kongrede kültürel geceleri nasıl görüyorsunuz?

Cevap: Kültürel gecelerin daha az kelimelerle olması gerektiğini ve daha ziyade müzik ve şarkılarla belirlenmesini, hatta kültürel geceleri uluslararası yapmak için kelimeler olmaksızın daha fazla bir ayar yapılmasını gerektiğini düşünüyorum. Bununla beraber kongrenin evsahipliğini yapan ülkelerin kendi heyecanlı ritimleriyle beraber Güney Amerika kültürleri var, onlar diğer tüm insanları bu yönde hesaba katmalılar. Böylece, melodileri beraber mırıldandığımız zaman hatta kelimeler olmaksızın, yarı zamanınızı yerel folklore diğer zamanı ise ortak ahenge ayırabilirsiniz.

Kongreye hazırlık

Kongre’de İstediğiniz Kadar Hoşça Vakit Geçiriniz!

Soru: Kongre müthiş bir sevinç kaynağı. Bencilce hazlara kaymamak için nasıl davranmalıyız ?

Cevap: Hiç tereddüt etmeyiniz. Bencilce hoşça vakit geçiriniz nitekim bu da iyi bir şeydir. Bir insanın hoşça vakit geçirerek yaşaması lazım yani onun hoşça vakit geçirmesini sağlayın. Bunun sonrasında kişi kademeli olarak bu zevkleri hesaplar.

Bu demektir ki, kişi hiçbir durumda depresyona girmemeli, eleştiride yer almamalı, eleştiri, görüş veya analizde bulunmamalı çünkü böyle bir hal reddetme, ayrılık ve bir düşüş ortaya çıkarabilir. Birey kendini yalnızca iyiliğe yaklaştırmalı ve yükselmeye gayret etmeli !

22.4.2012 tarihli dersten

Bu makale Dr. Laitman’ın bloğunda 29 Nisan 2012 tarihinde saat 09:03’te yayınlanmıştır.

Mesafeyi kısaltmak

Yaratan ve benim aramdaki mesafe ile benim ve dostum arasındaki mesafenin ne kadar aynı  olduğunu tahmin edemeyiz. Bizler kendimize yakın olana ”dost” deriz nitekim o, Yaratan gibi aynı mesafedeki uzaklıktadır. Aynı mesafede !

Dostuna fiziksel değil fakat içsel olarak ulaşmaya çalış ve aynı derinliği keşfedersin. İşte bu sebeple bize verilmiş olanı bu kadar değerinin altında varsayarız. ”Peki, neden dosta ihtiyacımız vardır? Her çeşit şahıs buralarda dolanıyor…” Bizler tabiat içinde saklı olan davranışlarımızın, kesinlikle doğru göstergesinin, bu olduğunu tahmin edemeyiz. Yaratan nasıl benden saklı ise, aynı şekilde dostum da benden saklıdır.

Aramızdaki bu boşluğun ne kadarının hala ifşa edilmediğini tahmin ediniz. Bizler hep bunu sahte bir şekilde gizler ve bunu üstünkörü bir şekilde doldurmaya çalışırız, fakat bu kocaman siyah uçurumu bile görmeyiz.

Bununla beraber, eğer grup içinde ciddi bir şekilde çalışma yaparsanız, tabii ki çalışma derecenize göre, bu noktada buna dikkatle ulaşmalısınız; burada herşeyi ifşa edersiniz. Unutmamanız gereken, yalnızca dostlarınız arasındaki ilişkileri düzeltmeye çalışmanız ile Yaratan ile olan ilişkinizi düzelteceğinizdir. Yapılan faaliyetin sonu O’nun içinde olmalıdır; sonra bizler yüksek Işık’a kavuşuruz.

Bu ise işte Kabala metodu ile başka bir metodun arasındaki farktır çünkü faaliyetin sonuna ulaştığımızda, üst kuvveti işaret ederek, bizleri değiştiren üst Işık’a ulaşırız. Unutulmaması gereken, tüm hareketlerimizin O’na yakınlaşabilmek, bu üst kuvvete doğru, O’na benzeyebilmek amacıyla olduğudur.  O’nunla bütünleşebilmek, O’nun gibi davranmak, O’nun seviyesine erişmek ve tüm içsel yanımızın O’na tamamıyla eşit olacağı şekilde bağ kurabilmek ve O’nu anlamaktır.

25.3.2012 tarihli Vilna Kongresi’nden,  5. Ders

Bu makale Dr. Laitman’ın blogunda 24 Nisan 2012 tarihinde saat 09:31’de yayınlanmıştır.