Category Archives: Uncategorized

Yeni Yıl İçin İnsanlığa Bir Dilek

Dünya, giderek daha fazla darbe alarak acı çekme yoluyla gelişiyor. Ve bu karışık döngüden kurtulmak için, darbelerin neye bağlı olduğunu ve yaşamlarımızı yeni bir şekilde nasıl organize edeceğimizi anlamamız gerekir, böylece darbeler bize fayda sağlar ve bizi birbirimize ve küresel doğaya yani üst kuvvete yaklaştırır.

Sonrasında harika bir dünyada yaşadığımızı hissedeceğiz! Doğanın bütün güçleri arasındaki nazik ve dengeli bir bağ dışında, bizim dünyamızda eksik olan hiçbir şey yok. Çatışmacı güçler yerine nezaket güçleri aracılığıyla birbirimize bağlanabilseydik, kendimizi bu dünyada değil, üst dünyada, cennette hissederdik.

İyi ilişkiler kurmak için, içimizde saklı olan iyi güçleri uyandırma istediğimiz konusunda hepimizin hemfikir olması gerekir. Herkesin az çok böyle güçleri var. Ama hepimiz birlikte iyiliğe uyanmak istersek, o zaman bu mümkün olur.

2022 için yapmamız gereken şey tam olarak bu. Zaten tüm olasılıkları denedik ve tek bir şey dışında hiçbir şeyin işe yaramadığını anladık: haydi birbirimizle iyi ilişkiler kurmaya çalışalım. Düşüncelerimizle birbirimize yardımcı olacağız ki, böyle bir karşılıklı katılım, destek, birlik ve sevgiye herkes ulaşabilsin.

Kimsenin patlamasına, bağırmasına veya kötülüklerini başkalarına bulaştırmasına izin vermeyeceğiz. O zaman gerçekten başarılı olabiliriz ve 2022 aile, devletler ve tüm insanlar arasındaki ilişkilerimizde bir dönüm noktası olacak. Tüm doğayı bununla nasıl dengelediğimizi göreceğiz. Birbiriyle çatışıyormuş gibi görünen tüm doğa güçleri bir anda sakinleşecek ve tüm doğa dengeye kavuşacak.

Dünyanın her yerindeki öğrencilerimin yeni yılda Kabala bilgeliğini daha da özümsemesini ve çevrelerinde daha da geniş destek çemberleri toplamasını, böylece birlikte dünyayı daha iyiye doğru değiştirebilmemizi diliyorum.

Bu yeni yıl için tüm insanlığa dileğim: Haydi dünyanın her yerindeki tüm insanlar arasında sevgiye, bağa ve karşılıklı kucaklaşmaya gelelim. Bu tüm sorunları çözecek.

Yeni Yılınız Kutlu Olsun!

Geçen Yıldan Ne Öğrendik?

Soru: 2021’den bu yana neye şükrediyorsunuz?

Cevap: Güzel bir yıldı. Bence insanlar birçok yönden ayıldılar. Uyandılar, daha mantıklılar, dinlemeye, duymaya ve dikkat etmeye başladılar. Artık onları eskisi gibi korkutmak veya kandırmak mümkün değil.

İnsanlığın az çok barışçıl gelişimi için kötü bir yıl değildi.

Soru: Salgına rağmen, yaşananlara rağmen mi?

Cevap: Yıl huzurlu ve güzeldi. Yavaş yavaş, sabırla bize dünyamızı anlamayı öğretti.

Her yıl doğa bize öğretiyor. Ancak bu yıl iyi geçti.

“Şeytanlar Var Mıdır?” (Quora)

Şeytanlar, bizim zararımıza hareket eden içsel güçlerdir. Şeytanları göremeyiz, ancak onları ne bize giren ne de çıkan ama içimizde uyanan içsel güçler olarak hissedebiliriz.

“Şeytanlar”, “ruhlar” ve “melekler” gibi farklı isimler verdiğimiz çeşitli olumlu ve olumsuz güçlere ev sahipliği yapıyoruz. Buna nedenle, aniden panik atak gibi tuhaf türde olumsuz hisler ya da tam tersine sevinç patlamaları gibi olumlu hisler yaşayabiliriz.

Ancak en önemlisi, bu güçler arasında kendimizi dengede tutmamız: Doğada var olan mutlak sevgiye uyum sağlamak için kendi aramızda sevgi ilişkileri geliştirerek kendimizi hayatın anlamına doğru yönlendirmemiz gerekir. Bu dengeyi sağlamak için kendimizi, kalibrasyonumuzu destekleyen çevrelere yerleştirirsek bir yandan diğer yana savrulmaktan kurtuluruz. Bunun karşılığında onların etkisinin üstüne çıkma yeteneğimizde daha da güçleneceğiz.

Devamı Olmayan Koşul

Lut’un, Sodom’dan ayrılırken arkasına bakıp tuzdan bir sütuna dönüşen karısı hakkında iyi bilinen bir dini hikayesi vardır. Bu, geçmiş durumlara bakıp onlara geri dönmek istemememiz gerektiği, yoksa tuzdan bir sütununa dönüşeceğimiz anlamına gelir.

Mısır’dan çıkış gibi diğer manevi durumları öğrendiğimizde, kişinin bunlardan nasıl çıkabileceğini anlayabiliriz.  Ama “Sodom” koşulundan çıkmanın bir yolu yoktur çünkü kimseyle bir şey değiş tokuş etmiyorsunuz, iletişim kurmuyorsunuz, almıyorsunuz, vermiyorsunuz. Burada hiçbir şey yok! Gerçekten tuzdan bir sütuna yani bozulmayan bir malzemeye dönüşüyorsun.

Kendinizi bu durum içinde muhafaza ediyorsunuz ve bu yüzden herhangi bir devamı yoktur.

Öfke İle Başa Çıkmanın Doğru Yolu

Soru: İsrail’deki insanlar arzuların çatışmasına sebebiyet veren ve öfkeyi arttıran çabuk sinirlenmeye sahipler. Öfkeye yanıt vermenin doğru yolu nedir?

Cevap: Bunun nedeni eğitim eksikliğidir. İnsanların sabrı yok ve kendilerini kontrol edemiyorlar. Onlar şımarıktır çünkü çocuklarımıza her istediklerini yapmalarına izin veriyoruz ki bu yasaktır. Çocuklara küçük yaşlardan itibaren hayattaki farklı zorluklarla nasıl başa çıkacaklarını öğretmeli ve onları eğitmeliyiz.

Soru: Gençlerimizi öfkeye doğru tepki verecek şekilde eğitmek istiyoruz. Onlara ne öğretmemiz gerekiyor?

Cevap: Onlara öfkelerini nasıl durduracaklarını öğretmemiz gerekiyor.

Soru: Karşımdaki kişiye cevap vermektense kaçıp gitmek daha mı iyi?

Cevap: Tabii ki daha iyi ama bunun ne kadar zor olduğunu biliyoruz.

Soru: Birçok evlilik danışmanı, nasıl kavga edileceğini bilmenin önemli olduğunu söylüyor. Nasıl doğru bir şekilde kavga edilir?

Cevap: Bu doğrudur. Kavgalar olmadan yakınlaşma ve barış olmaz, ancak birlikte gitmeleri gerekir. Birbirimize örnek olmayı öğrenmeliyiz.

Kendimi aşmak için çabalayarak örnek olurum ve öfkeli olsam da, diğeriyle sevgiyle ilişki kurarım: “Sevgi tüm günahları örter.”

Soru: Kavga ettiğimizde partnerimizle sevgi ile ilişki kurmak mümkün müdür?

Cevap: Bu bir deneyim kazanma meselesidir.

Soru: Birisi size kızgınken ve sizden nefret ettiğinde sevgiyi nereden getiriyorsunuz?

Cevap: Bu basit, biz kızgınlık ve öfkeyi sevgi ile örteriz yani sevgi içimizdedir bu yüzden bu ikisi arasında bir denge meselesidir.

İkisinden biriyle ne kadar çok oynayabilirsem, onlarla sürekli olarak o kadar çok oynamam gerekir. Öfke ya da sevgi duygusuyla tam olarak özdeşleşmemeliyim, bu iki ucu birlikte kontrol edebilmem için yalnızca iki duygunun bende işlemesini sağlamalıyım.

Manevi Açısından Taş Kavramı

Soru: Peygamberler kitabında “taş” kelimesi sıklıkla kullanılmaktadır. Bu farklı yorumlanabilir. Bunlar nelerdir?

Cevap: Esas olarak “Avana” kelimesinden gelen taş (Even), anlayış, farkındalık, idrak anlamına gelir. Bu nedenle, her durumda, bazı olayların temel anlayışı anlamına gelir.

Bir sunağın taştan yapıldığı söyleniyorsa, öyleyse burada kurbanın ne olduğunu anlamak gerekir. Sonuç olarak, kişi egoizmini alır, ondan üzerine yükseldiği özel bir yapı inşa eder ve tüm egoist arzularını kurban eder – onları ihsan etme niteliğine dönüştürür. Bu kurban etmedir.

Bedenin gömülü olduğu ve mezarın taşlarla kapatıldığı söylendiğinde, çok daha farklı bir şey kastedilmektedir. Beden öldüğünde toprağın tozu gibi olur. Bu, ihsan etmek için, birlikte çalıştığımız arzularımızın şimdi bittiği ve bu nedenle onları daha fazla kullanmadığımız anlamına gelir.

Buna ölen, yani Izdahechut Ha-Partzuf (Partzuf‘un zayıflaması) denir. Ne zaman manevi bir eylem olan Partzuf varsa, kişi onunla çalışmayı bırakır. Artık bu arzusunu ihsan etme, sevgi, başkalarıyla iletişim için kullanmasına gerek yoktur ve bu nedenle öldüğüne inanılır. Sonra onun yerine yenisi gelir.

Bir mezara konulan taş, kişinin geçmişe ne olduğunu anlayarak saygı duymasını ve bir sonraki aşamanın başladığını sembolize eder.

İlk kaynaklarda “dökme taşlar” tabirine halen rastlanmaktadır. Doğal olarak, bu fiziksel bir eylem değildir. “Taş” (“Avana” – anlayış, farkındalık kelimesinden gelir), birinin diğerini veya kendisini zapetmesi ve önceki anlayışlarını yeni kavramlarla değiştirmesi anlamına gelir.

Aslında bu aydınlatıcı ve yükselticidir. Mesele şu ki, geçmiş anlayışların artık herhangi bir idrake ihtiyacı yoktur ve bunun yerine yeni bir aşama ortaya çıkar.

“İnsan” Seviyesinin Başlangıcı

Soru: Bir insana sadece protein beden gibi davranmak yanlış olurdu. Neden başlangıçta içimizde iki seviye olacak şekilde yaratıldık: “insandaki hayvan” ve “insandaki insan”?

Cevap: Gerçek şu ki, binlerce yıldır gelişiyoruz. Fakat içimizdeki bu gelişme genel olarak ilkeldir. Bugün medyanın neyle dolu olduğuna bir bakın.

Nasıl çocuk yetiştirilir bilmiyoruz. Onlar için iyi bir dünyanın hazırlanmış olduğunu görmüyorum. Neden bunu yapamıyoruz? Bizler, sonuçta insanız!

Ama bizler hayvanlardan beteriz. Hayvanlar kendilerini ve yavrularını mümkün olduğunca donatmaya çalışırlar. Bizler ise, yavrularımız için, bile bile rahatsız edici, elverişsiz, güvensiz bir dünya yaratıyoruz ve genellikle yarın ne olacağını bilmiyoruz. Biz, ebeveynler, gelecek nesil için kötü koşullar hazırlıyoruz. Peki bu mantıklı mı?

Soru: Ama insanın içinde olan her şeyin doğada var olduğunu, onun tarafından tamamen kontrol edildiğini söylüyorsunuz. O zaman bizi bu tür mantıksız eylemlerde bulunmaya doğa mı itiyor?

Cevap: Oldukça doğrudur. Doğa, insanı kendisiyle, çevresiyle ve ona hükmeden doğayla bir şeyler yapması gerektiği anlayışına getirmek için insanı mantıksız eylemlere iter ve onu kendi kendini yok etmeye yönlendirir.

İnsanda “insan” seviyesinin başladığı yer burasıdır. Doğasının kötü olduğunu, kötü güçler tarafından yönetildiğini fark ettiğinde, şu soruları sormaya başlayacaktır: “Neden? Ne için? Neden her şey bu şekilde düzenlenmiştir? Varlığımın anlamı nedir? Sonuçta o, işe yaramaz ve kusurludur. Şahsen onu oğlum ya da torunum için bu şekilde tasarlamazdım.”

Bu acı ve farkındalık nesilden nesile içimizde birikir ve bizi bu hayatı anlamamız, onunla bir şeyler yapmamız gerektiği anlayışına getirir. İnsanlar teröre karışmaya, uyuşturucu kullanmaya, boşanmaya ve aileler parçalamaya başlarlar, hiçbir şey yaratamazlar. Fakat bütün bunlar, nihayetinde gerçek bir çözüm bulma ihtiyacına yol açacak olan acıyı biriktiriyor.

Ruh Hakkında Düşünün

Yorum: Kişi bireyselliğini arar ve bunu maddi dünyanın nesneleri ve kendi bedeni aracılığıyla ifade etmeye çalışır. Örneğin birçok din organ nakline karşıdır. Kişinin organları değiştirilirse kişiliğini kaybedeceğini söylerler.

Cevabım: Elbette bu saçmalıktır. İçimizdeki kişinin hayvansal bedenimiz olduğuna inanırsak, böyle düşünürüz. Örneğin, bir organın bir parçasına ihtiyacım varsa ve onu bir hayvandan veya başka bir nesneden alabileceksem, ne olur yani? Onun niteliklerini de alacak mıyım? Bunlar, “Düşmanın kanını içmelisin ve böylece daha güçlü olacaksın” gibi barbarca fikirlerdir.

Soru: Yani Kabalistler organ naklinde olağan dışı bir şey görmüyorlar mı?

Cevap: Vücudumuz mutlak olarak bir hayvandır. Bununla ne yapılacağı ne fark eder ki: Gerekirse bağırsaklarımdan bir metre kessinler ya da bana birinin bacağını diksinler. Onunla normal bir şekilde yürüyebileceksem, neden olmasın ki?

Kişi ruh hakkında düşünmelidir ve fiziksel bedenin sadece korunması, ona bir hayvan gibi bakılması gerekir ki böylece o size insan seviyesinde gelişme fırsatı verir.

“Netflix’in Squid Game Adlı Yeni Dizisi Hakkındaki Görüşleriniz Nelerdir?” (Quora)

Öğrencilerimden biri “Squid Game”in insan doğasının nasıl tamamen egoist olduğunun en önemli örneği olduğunu anlattı. Yani ciddi borç ve mental stres içinde olan birkaç yüz kişi bu oyuna getiriliyor, çeşitli zorluklar yaşatılıyor ve kaybeden kişi öldürülüyor. Oyunu yöneten, katılımcılar arasında çeşitli entrikalar ve çatışmalar yaratıyor ve onları sonuna kadar yanlarında olan kişiyi öldürmeleri gereken durumlara sokuyor.

Bu, egoist insan doğamızı çok keskin bir şekilde örnekliyor yani kendi hayatta kalmamızı sağlamak için diğer insanları öldürme isteği.

Herkes hayatta kalabilmek için her şeyi egoistçe yani başkaları ve doğa pahasına kişisel çıkar gözeterek yapıyor ve günlük hayatımızda, bu dünyada hayatta kalma yolumuza çıkanları ortadan kaldırmak istiyoruz. Egoist bir yaklaşıma göre yaşarken, bize öyle geliyor ki, bugün hayatta kalmamıza ve mutluluğumuza tehdit olarak algıladığımız insanları ortadan kaldırmazsak, yarın bize üstün gelebilirler ve mutluluk ve güvenlik duygusu yolumuza çıkabilirler.

Böyle bir farkındalıkla, bu durumu nasıl düzeltebiliriz ve dünyayı nasıl daha iyi bir yer haline getirebiliriz sorusunu gündeme getirebiliriz. Bunu yapmak için önce kötülüğümüzün farkına varmamız gerekir: başkalarına fayda sağlamaktan çok kendi çıkarına öncelik veren egoist varlıklar olduğumuzu ve bu da bizi kendi çıkarları için başkalarını kullanmaya ve sömürmeye yönlendirir.

Böyle bir ifşanın sonucu olarak, egoist doğamızı onun karşıtı olan özgecil doğaya nasıl değiştirebileceğimize yönelik açıklamalara da açık hale gelirdik. Egoizmden özgeciliğe dönüşüme rehberlik eden eğitime katılarak, o zaman bu değişikliği gerçekleştirebileceğiz ve karşılıklı destek, ilgi ve bağ ile dolu farklı bir dünya hissedeceğiz.

 

Doğanın Bozulması

Soru: Günümüzde bazı araştırmacılara göre her onuncu evli çift, tıbbi yardım almadan çocuk sahibi olamıyor. Evli çiftlerin %40’ında kısırlığın nedeninin bir kadının hastalığı olduğunu ve vakaların %45’inde sorunun bir erkekte olduğunu belirtmekte fayda var.

Günümüzde bir insanın çocuk doğuramamasının manevi kökleri nelerdir?

Cevap: Bu, egoist gelişimimizin bir sonucudur. İhsan eden, hayat veren kısım erkekten gelir. Ancak egoizmimizle kendi içimize o kadar kapalıyız ki bunu bile yapamıyoruz. İçsel, zihinsel, manevi niteliklerimiz fizyolojik düzeyde kendini göstermeye başlar.

Bugünlerde cinsiyetlerle, birbirleriyle etkileşimleriyle, ne kadar kendi içlerine çekildiklerine bakın: kadınlar kendilerini kendi toplumlarına, erkekler de kendi toplumlarına kapatıyorlar. Bazı ikincil, alternatif cinsel tatmin biçimleri buluyorlar. Yani her şey doğal değil, her şey doğadan çok uzak. Ve bu büyümeye devam edecek.

Soru: Bu neden oluyor?

Cevap: Bu, tüm insan ırkının gelişimi boyunca devam eden uzun bir hikâyedir. Bir zamanlar Antik Yunanistan’da, Doğu’da vs. kadınlar arasında veya erkekler arasında karşılıklı çekim kültürlerinin tamamı vardı. Ancak bu mutlak bir norm değildi ve örneğin aristokrasi veya haremler gibi çok dar bir insan çevresi arasında geliştirildi.

Kişi buna ihtiyaç duyar, çünkü egoizmi nedeniyle karşı cinsle normal teması, sıcaklığı, en azından karşılıklı anlayış ve destek duygusu bulmak için gerçekten tatmin edici, zevkli bulmaz.

Bunun özellikle sinir sistemini, kalp sistemini ve diğerlerini etkileyen çok sayıda hastalığın nedeni olduğuna inanıyorum. Cinsiyetler arasındaki doğru ilişki insan doğasını dengeleyecek, stres, psikosomatik ve kalp hastalıklarında azalmaya yol açacaktır.