Category Archives: İnternet

Duyguları İfade Etme Yeri Olarak Sosyal Ağlar

Soru: Önceden,  kişi bazı olumlu veya olumsuz duygularla boğulduysa bunları birkaç arkadaşıyla paylaşabiliyordu, bugün bunları milyonlarca insanla paylaşabilmekte. Bu fırsat bizi insan olarak geliştirir mi?

Cevap: Hayır, bu anaokulunda olduğu gibi saçmalıktır. Kişi neyi paylaşır? Başkaları ondan hangi duyguları alır? Buna nasıl tepki verirler? Bütün bunlar ilkel bir seviyededir ve hiçbir şey ifade etmezler. Sonuçta, her birimize rehberlik eden şey sadece günlük egoizmdir.

Soru: Özellikle genç nesil için, kişinin düşüncelerini ve duygularını sözlü olarak ifade etmesi giderek zorlaşmaktadır. Ek olarak, çoğu kişi yazım yetersizliğinden utanmaktadır, bu yüzden insanlar ifadeleri, beğenileri ve diğer sembolleri kullanmaktadır. Mağara zamanlarına geri döneceğimizi düşünüyor musunuz yoksa bu bir tür gelişim mi?

Cevap:  Bence bu iyi bir şey. Bunlar mağara zamanları değil.

Mağara dönemlerinde, teknik olanlar dışında bilgi aktarımında herhangi bir kısıtlama yoktu. Bugün, bilgi aktarımında bir kısıtlama var çünkü bilginin kendisi sadece mevcut değildir; çok sabittir. Bu nedenle, herhangi bir sorun yaşamadan ifadelere sığar.

Bozulma ifadelerden değil, kendinden kaynaklanıyor. İfadeler, bu bozulmanın yan ürünüdür.

Sanal Topluluğu Kim Yönetmeli?

Soru: Sanal topluluğun nasıl ve kim tarafından yönetilmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?

Cevap: Bu, iletişimimizin tüm özelliklerini, her türünü ve biçimini düzenleyecek özel bir manevi organ olmalıdır. Her şeyin üzerinde olmalı ve dünyaya buyruklar verebilmiş büyük Kabalistik düşünürlerden oluşan bir topluluğu temsil etmeli ve dünya, onları dinlemenin arzu edildiğini anlamalıdır.

Soru: Peki ya bugün sahip olduğumuz yatay bağlar, artık işe yaramıyor mu?

Cevap: Bugün herkesle bağlantılı olarak oluşturulan bu yasalar, tamamen bencilce, tamamen zorlayıcı yasalardır.

Soru: Gelecekte sanal bir dünya hükümeti oluşturulabilir mi?

Cevap: Elbette.

Üst Düzey İletişimin Yolu

Soru: İnternet, günümüzde tükenmez bir iletişim kaynağıdır. Giderek daha sık, diller, anonimlik, gönüllülük ve ortak hedefler ve ilgi alanlarına ilişkin kısıtlamaların olmaması ile karakterize edilen sanal topluluklar oluşturulmaktadır.

Sizce bu değişikliklerin eğilimi nedir? Doğa bizi neye itiyor?

Cevap: Doğa bizi birbirimizle doğru iletişime itiyor. Henüz doğru iletişimin ne olduğunu bilmiyoruz, ancak yavaş yavaş öğreneceğiz. Bu birkaç yıl daha sürecek ve doğanın bizden ne istediğini anlayacağız.

Sonunda, her şey insanlar arasındaki iletişimin değişmesine bağlı olacaktır. Binlerce yıllık gelişimimiz boyunca, insanların yeni bir iletişim durumuna gelmeye çalıştıklarını görüyoruz. Toprağın, gücün ve zenginliğin keşfinin peşindeydiler, ancak sonunda hangi görüntülerin, yöntemlerin ve iletişim biçimlerinin kendileri için en uygun olduğunu anladılar. Ne yapıyor olduklarını anlamadılar ama genel olarak buna doğru ilerliyorlardı.

Ve zamanımızda, bu açıklamalar yeni bir seviyeye yükseltildi. Ulaşım teknikleri, aramızdaki sanal iletişim vb. nedenlerle azalan, değişen mesafelerin teknolojisinin, bizleri birbirimizle çok hızlı ve verimli bir şekilde nihai iletişim kurabileceğimiz gerçeğine götürdüğü ortaya çıktı.

Aynı zamanda, bağlantımızın tamamen mekanik, teknik olduğunu ve doğanın bizden talep ettiği bağlantı olmadığını ifşa ediyoruz.

Soru: Herkesin milyonlarca insanla iletişim kurabildiği bu tür sanal toplulukların ortaya çıkmasının olumlu bir olgu olduğunu düşünüyor musunuz?

Cevap: Elbette.

Soru: Yüzlerce yıldır kitaplar ana bilgi kaynağıydı, ancak bugün tamamen yok oluyorlar ve tüm iletişim değişti. Bu, gelişme mi yoksa bozulma mı? Geçmişte bir kişi haftada birkaç kitap okuyabiliyorken, bugün insanlar çok daha az okuyor.

Cevap: Her halükarda, yazılı kayıt şekli kaybolmayacak ve kullanmaya devam edeceğiz. Sonuçta, bu yazı biçiminde bir iletişim değil, hafızadır.

Gelecek, Ağdadır

Bugün, dağıtımımızın ana hedefi, internettir. Yuvarlak masalar ve benzer durumlar organize ediyoruz, bir gazete basıyoruz, insanlar için kurslar düzenliyoruz ve böylece olabileceği kadar genişlikte istikrarlı, yekpare bir iletişim ağı kuruyoruz. Bizler sanal alanın dışındaki tüm dünyayı kucaklayamıyoruz; bütün geleceğimiz internet ağında.

Haydi şimdi online dağıtım için bütünleşelim. Basitçe, başka bir seçeneğimiz yok. Her şey bununla gelmekte. Haydi hep beraber internet ağı üzerinden bütün insanlara, bütün dünyaya ulaşmak için bir yol bulmaya çalışalım.

Dışarıda Yalan ya da İçeride Gerçek

Soru:  Neden internet iletişim şebekesi Facebook bu kadar inanılmaz derecede popüler?

Cevap: Egomuz sadece nicelik olarak değil aynı zamanda nitelik olarak da gelişiyor. Eskiden bir kişi çevresinde balığa birlikte gidebileceği, bara uğrayabileceği, kart oynayabileceği, köpek gezdirebileceği ve bunun gibi aynı ilgi alanında olan beş ya da on arkadaşa sahip olmaktan tatmin olurken, bugün bu artık onu tatmin etmiyor.

Kişi diğerleriyle köpekler ya da balıklar yoluyla tanışmak değil de -ki bu dünyevi ilgi alanları ve coğrafik yakınlık üzerine kurulu olmayandır- yerine kendini en iyi ifade edebileceği bir yer olan içsel benzerlikler arıyor.

Kişi, hatta yalan söyleyebileceği bir iletişim yolu arıyor. Fakat gerçekte, bu şekilde davranarak, kişi kendini aslında daha çok ifade eder. Ne de olsa, yalan söylediğimizde içsel gerçekliğimizi ifşa ederiz! Bu yalan ne olmak isteyip de olamadığımızı gösterir.

Bu Facebook’un kurulmuş olduğu prensip ile çok paraleldir: Kişi sadece göstermek istediğini gösterir, “en iyi resimlerini”.  Fakat bu kişinin içsel dünyasını yansıtır. İşin doğrusu,  kişi açgözlü, tutarsız korkak ya da ilkel olabilir ama egoistik doğalarından dolayı kendilerini ideal görünüşleri ile takdim edeceklerdir. Bir başka deyişle, kişi kendi gözüyle hak ettiği daha derinde, içsel, çekici şeklini gösterir.

Böylece, bunu, bir yanda kendimin kim olduğunu bilerek (kendim olarak görmesem de) fakat diğerlerine kendimi daha çekici bir maske ile takdim ederek, takip eder.

Bazen de diğer yol etraftadır: Olduğumdan daha kötü görünmek isterim, sert adamı oynayarak ve kendimi savaşçı Don Kişot olarak tasvir ederek. Hala, bu resmin gerçek olandan daha iyi ya da daha kötü olduğunun bir önemi yoktur çünkü bu yalan sonunda kişiye özünün ne olduğunu gösterir ve kişi kendi kötü yanını tanımış olur.

Kişi bir soru ile yüz yüze gelir:  Internet’te kendimi gösterdiğim resimle karşılaştırdığımda ben neyim? Ne de olsa herkes beni internette tasvir ettiğim gibi görüyor, fakat ben kendimin diğerlerine boyadığım kişiden uzak olduğumun farkına varmaya başlıyorum. Bu, kişileri, kendi kötülüklerinin farkına varmaya, değişime olan ihtiyaca ve diğerlerinin görmelerini istediği imaja daha yakın olmaya getirir.

Eğer sizinle fiziksel kontakta değilsem ve beni görmüyorsanız, size olmak istediğim gibi görünebilirim: yeni bir ben, ideal içselliğim, dünyeviliğimle hiçbir alakası olmayan. Ve bu imaj daha otantiktir.

Bu yüzden, sanal iletişimden olan gelişimimiz, bize manevi iletişim, ruhsal değişim yolunda rehberlik edecektir. Bu yüzden Facebook ve diğer iletişim şebekelerinin gelişmelerinden ve büyüyen popülaritelerini duymaktan dolayı çok mutluyum.

Bu sosyal şebekelerde ciddi araştırmalar yapan psikologlar ve sosyologlar olduğundan eminim. Unutulmamalıdır ki bu, tüm insanlık üzerinde yayılan bir global fenomendir.