Category Archives: Grup

Olumsuz Etkileri Nasıl Dengeleyebiliriz?

Soru: Dış dünya bir insanı kötü etkilerle ve olaylarla rahatsız ettiğinde, kişi onu olumsuz olarak algılar. Yapılacak doğru somut şey nedir? Manevi çalışmamızı nasıl gerçekleştirebilir ve baskıdan kaçmaya çalışmayabiliriz?

Cevap: Baskıdan kaçmanıza gerek yok. Olumsuz etkiyi, grubun olumlu etkisiyle dengelemeniz ve her şeyin Yaradan’dan kaynaklandığı sonucuna varmanız yeterlidir. O’ndan gelen etkiye karşı doğru tutumunuzla, bu etkiyi olumlu bir etkiye dönüştürürsünüz. Uygulamada, bu sizi yine de ileriye götürür ve artık olumsuz bir şey hissetmezsiniz.

Bir Miktar Işık

Soru: Kabala bilgeliğini çalışmaya başladığım ilk andan itibaren bir miktar ışık alıyor muyum?

Cevap: Gruba katıldığınız, grupla çalıştığınız ve grupla birlikte ortak eylemler gerçekleştirdiğiniz ölçüde üst ışığın belirli bir bölümünü almaya başlarsınız. Bu fotonlar sizi etkiler ve onların etkilerinin bir sonucu olarak, ilk çok hassas değişiklikler sizde görünmeye başlayacaktır.

Önceden bu hisler hakkında konuşmak istemiyorum, ama oldukça ilginçler ve içinizde, bu dünyadan olmayan bir şeyin olduğunu hissedeceksiniz.

Grubuma Sorunlarımı Anlatmalı Mıyım?

Soru: Hayatımda olumsuz etki olarak gördüğüm bir şey olduğunu varsayalım. Gruba geliyorum ve bu olayın detaylarını onlarla paylaşıyorum. Grup ne yapmalı? Grubun desteğini nasıl hissedebilirim? Bana yardım etmek için, içsel bir şekilde Yaradan’a mı dönmeliler?

Cevap: Gruba sorunlarınızdan bahsetmemelisiniz bile. Sizi gruba ve grup aracılığıyla O’na bağlamak için her şeyin Yaradan tarafından yapıldığına dair gruptan sadece güven almalısınız.

Size bu tatsızlığa neden olması için, O’nun başka bir nedeni yoktur. Yaradan bunu yalnızca tek bir amaç için yapar: gruba ve O’na olan ihtiyacı hissetmeniz için çünkü grup içinde, daha sonra aranızda O’nu ifşa etmek için, kendinizin dışında O’na karşı doğru tavır üzerinde çalışırsınız.

Bu yüzden gruba sorunlarınızı anlatmanıza gerek yok. Esas olan, Yaradan’ı grup içinde ifşa etmeye çalışmak ve sonra grup aracılığıyla O’na dönmektir.

Twitter’da Düşüncelerim / 15 Eylül 2020

Ego (Firavun) o kadar gelişti ki, otoritesi keyifli olmaktan dayanılmaz hale geliyor ve bu sebeple bizi ondan kurtulmanın bir yolunu aramaya zorluyor.

En canlı kombinasyonlar ve lezzetli aromalar, incelemelerin tüm güzelliği onluya ilave eklenerek elde edilir. Bizim dünyamızda olduğu gibi olmazsa olmaz bir temel vardır ama güzellik; lezzet, aroma, renk katan ilaveler ve baharatlar sayesinde elde edilir.

Yaradan’ın ifşaları hem niceliksel hem de niteliksel seviyelerde gerçekleşir. İfşanın gücü, Kli’mizi genişletme ve ona daha fazla onlular ilave etme başarımızla belirlenir. İfşanın niteliği de artar.

Onluda birleştiğimiz ölçüde, birliğimizin sınırlarını genişleterek kendimizi gittikçe daha fazla onluya bağlama zorunluluğunu hissetmeye başlayacağız, çünkü bu, Yaradan’a daha da yaklaşabilmemizin tek yolu.

Twitter’da Düşüncelerim / 11 Eylül 2020

Onlu, içinde manevi safhanın ifşa olduğu manevi bir yapıdır.

Herkesi farklı gözlerle görmek istiyorum: kendi gözümle değil, onlunun gözleriyle. Ve hisler için de aynı, kalpte ve akılda – kolektif algıya ulaşmaya çalıştığım her şeyde dünyayı bir kişi olarak değil de onlu olarak görmek için.

Manevi tanımlara göre mantık ötesi, birlik adına ihsan etme arzusunda hareket etmektir. Maddi dünyada her insan kendi başına var olur-her biri kendini gözettiği için birlik yoktur. Ama birlik ve karşılıklı ihsan yoluyla gerçeği hissederim ve tüm dünyaya onun aracılığıyla bakarım.

Kendi içimde değil, dostlarımda olanları görüyor, hissediyor ve duyuyorum. Bu zaten manevi bir histir.

Tüm dereceler, tüm safhalar zaten gerçekte var. Onlara girmek için çaba sarf etmeliyiz. Kendimi inanç derecesine, Bina’ya yönlendiriyorum – ve benim dışımda olanlar, grup ve Yaradan benden daha önemli.

Mantık ötesi inanca, ihsan etme gücüne sahip olduğumda, ona girerim ve yavaş yavaş kendimi inşa etmeye başlarım. Buna maneviyat denir: Malhut derecesinin üzerindeki Bina derecesi, her şeyi kendi üstümde, sonraki dereceye göre düşünmek, hissetmek, anlamak ve görmek istediğim zaman.

 

“Başkalarının Görüşleri Sizin İçin Neden Önemlidir?” (Quora)

Çeşitli sosyal psikoloji deneylerinde gösterilmiş ve Kabalistler bunu uzun zamandır hayatımızın temel bir yönü olarak tanımlamışlardır, durumun böyle olduğunu kabul etmekte başarısız olsak bile, başkalarının görüşleri bizim için önemlidir.

Burada bir paradoks vardır: Kişisel faydayı her şeyin üzerinde tutan egoist insan doğamıza göre, kendimizden başka kimseyi düşünmüyoruz. Öyleyse neden başkalarının ne düşündüğünü ve ne söylediğini önemsiyoruz?

Doğa bizi, çevremizdeki toplum ve dünyayla karşılıklı bir ilişkiye girecek şekilde düzenlemiştir.

Başkalarının görüşleri bizim için önemli olmasaydı, o zaman tam insan potansiyelimize ulaşamayacaktık. Yani onun ayrılmaz parçaları olarak, biz insanlar da dahil olmak üzere, doğanın tek sistemiyle birbirine bağlılığımızı ve karşılıklı bağımlılığımızı gerçekleştirmek için, algımızı ve hissiyatımızı genişletip kendimizi değiştiremezdik.

Bugün, ekolojik, ekonomik ve sosyal koşulların sıkıştırdığı, üzerimize yaklaşan bir dünya ile karşı karşıya olduğumuzda, daha olumlu bir şekilde bağlanmış bir insan bilincine geçiş birinci derecede önemlidir.

Başkalarının görüşlerinin bizi ne kadar etkilediğini fark ederek, çevremizdeki toplumla ilgili daha akıllıca seçimler yapabiliriz: çevremizdeki insanları, yani ortak hedeflere, ihtiyaçlara ve değerlere göre ve ayrıca bu ağa girdiğimiz ve başkalarına verdiğimiz etki türlerine göre seçmek.

Nihayetinde, karşılıklı etkimizin tam olarak fark edilmesi, karşılıklı sorumluluk, saygı, uzlaşma, destek, cesaretlendirme ve iş birliğine ihtiyaç duymamıza yol açar.

Diğer bir deyişle, birbirimiz üzerindeki etkimizin tam boyutunu anlayacak olsaydık, uyumlu bir şekilde bir arada yaşamamızı güvence altına alacağından, birbirimize karşı olumlu bir şekilde düşünmek ve davranmak zorunda hissederdik. Nefret odaklı olumsuz bir düşünceye veya eyleme herhangi bir sapma, paylaştığımız tüm sisteme ve dolayısıyla kendimize de zararlı olarak hissedilecektir.

Bu durumda, insan bağındaki ve bilincindeki değişimi olumlu bir şekilde gerçekleştirmek için herkesin gelişimini destekleyen, eğiten ve teşvik eden yeni bir çevreleyen sosyal atmosfer inşa etme ihtiyacı hissedeceğiz.

Birbirine Bağlı Bir Dünyada İnsan, Bölüm 5

Doğa Sert Bir Öğretmendir

Soru: Baal HaSulam, doğanın darbelerinin kusursuz olarak ve toplumun gelişme düzeyine uygun olarak gerçekleştiğini yazar. Yani toplum geliştikçe doğa bizi ıslah eder.

Bugünkü ıslah, 100 yıl önceki virüslerden ve felaketlerden nasıl farklıdır?

Cevap: Gelişimimize uygun olarak, doğadan gittikçe daha fazla darbe alıyoruz. Bize öyle geliyor ki doğa bizi cezalandırıyor. Ama bu doğru değil. O, bize öğretir, hangi seviyede ve ne ölçüde yanıldığımızı gösterir. Birbirimizle bütünleşme ve doğanın küresel resmiyle  birleşme çabasından sapıyoruz.

Genel olarak doğanın söz dinlemeyen, bilgisiz katılımcıları olduğumuz ortaya çıkıyor. Ne yapmamız gerektiğini anlamıyoruz. Ya da anlıyoruz, ama duymak istemiyoruz.

Sonuç olarak, doğa bize her zaman işaret eder, burnumuzu hatalarımıza sokar ve biz onları görmeyiz. Aramızda en başarılı olanların, bu hatalara daha az dikkat eden, etraflarındaki dünyada olan bireylerin tutarsızlıklarını umursamayanlar olduğu ortaya çıkmaktadır. Onlar,  her şeyi kendi yollarıyla yaparlar ve aynı zamanda başkalarının anlayışında en başarılı olarak kabul edilirler.

Yorum: Ama doğa hala bizi ortaklık, işbirliği, dayanışma yönünde itiyor. Bazı felaketler meydana geldiğinde, insanların birbirine daha hassas ve nazik davranmaya başladığını görüyoruz.

Cevabım: Bir şeyleri fark ettikleri için değil, zorunluluklar yüzünden. Ve tehdit edici durum geçer geçmez derhal birbirlerine karşı durmaya geri dönerler.

Soru: Darbeler yardımcı olmazsa, doğa bizi dayanışmaya, hassas ilişkilere nasıl yönlendirebilir? Onların amacı nedir?

Cevap: Doğa yine de onun ne kadar bütünleyici olduğunu görmemize ve kendisiyle benze şekilde, ne kadar bütünleyici olmamız gerektiğini hissetmemize yol açar.

Soru: Öyleyse, doğa hala insan olarak, yaratılışın tacı olarak bunu tek başımıza fark etmemizi ve birbirimizle hassas bir şekilde bağ kurmayı istememizi mi talep etmekte?

Cevap: Evet. En üst seviyede birleşmek için, doğanın içsel, itici gücünün tamamını hissettiğimiz ve onunla aynı olduğumuz bir sistem yaratırız: sonsuz, mükemmel ve her şeyi edinme.

Soru: Yani toplumda değerlerin bir çeşit sıfırlanması mı gerekir?

Cevap: Tabii ki. Her birinde.

Twitter’da Düşüncelerim / 27 Temmuz 2020

Bugün aynen dünkü gibi ilham alamıyorum. Bu yüzden gündüz ve gece yaratıldı, safhalarımızdaki değişiklikler. Bunun için minnettar olmalıyız ve bir önceki güne eklemek için her günü yeni olarak algılamaya çalışmalıyız.

Kralın hazinesine küçük bir fincanla girip, onu dolduruyoruz. Dışarı çıktığımızda gardiyanlar fincana çarpıyor, her şey dökülüyor ve fincan boş kalıyor. Hatırlamalıyız ki, sıfırla başlarsak, bu sıfıra geri döndüğümüz anlamına gelmez – bu yeni bir derecedir.

Yukarıdaki yardım, dostlara olan sevgimizi, dün elde edilen birlik ve bağa olan arzumuzu artırmamız gerekmemesinde yatar ancak eklemek için, sıfırdan ve hatta olumsuz bir tutumdan başlayabilmemize izin verilir. Büyük bir miktar bu şekilde birikir.

Her gün dünkü safhayı unuturum ve dostlarımda gördüğüm önemi, grupta çalışmayı, aramızdaki ilişkileri hatırlamam. Sıfırdan başlarım, hatta daha düşük bir derecede, tamamen reddedilişte. Bu yüzden çalışmak benim için daha kolay. Her gün çabalarım yenidir!

Her gün her şeye yeniden başlarız.

Bunun nedeni, her zaman daha önce sahip olduklarımıza ekleyebileceğimiz temiz bir sayfadan başlamamızdır. Bugün dün elde edilen yükseklikte başlasaydık, onu devam ettiremezdik.

Maneviyatın önemi artar ve azalır ancak esas olarak kişinin gruba karşı tutumunda ifade edilir. Manevi kap (Kli) böyle inşa edilir. Bu ego arzumuza, doğamıza karşı gider, tüm edinimlerimiz bir anda kaybolur, silinir.

Bu dünyada, Yaradan’dan, manevi Üst dünyadan hiçbir şey görmüyorum. Ama Kabalistik gruba katılıyorum ve bunun bana girebileceğim Üst sistem olarak verildiğini anlamaya başlıyorum. Manevi dünyadan, beni oraya dünyaya taşıyacak iki tekerlekli bir araba bana doğru iniyor.

Dünyamızda grup dışında manevi bir şey yok. Katılmam, eğilmem, kendimi iptal etmem çok zorsa – dostlarımın yardımıyla gerçekten ciddi bir yükseliş yaşayacağım. Grup bir uçan daire gibi, bizi bu dünyadan manevi dünya seviyesine taşıyor.

Binlerce yıldır egoist bir gelişme yaşıyoruz. Eskiler yeniyi doğururken öldü. Bugün, egoist ilişkilerin gerçek düşmanımız olduğunu anlamalıyız. Onların yerine karşıtları gelmelidir. Eski doğamıza karşı olmalarına rağmen onları değiştirmemiz gerekiyor.

 

Birliğe Karşıtlık, Bölüm 3

Soru: Sürgün nedir? İnsanlar arasındaki bu ilişki nedir?

Cevap: Kabala’da “sürgün” terimi ihsan etme ve sevgi niteliğinden, birbirleri arasındaki bağdan sürgün anlamına gelir.

Bir çeşit bağ içinde olan bir grup aniden egoist arzularla ele geçirildiğini hissetmeye başlarsa ve insanlar içsel olarak birbirlerinden uzaklaşırlarsa, bu onların firavun, egoizmleri tarafından yönetildiği anlamına gelir. Bu duruma maneviyattan çıkarılma denir. Bu fiziksel değil, duyusal bir hissiyattır.

Yorum: Tarihten bile, o dönemlerde uygulamada insanların fiziksel olarak sürgün edilmediği ve Babilliler olarak adlandırılan, Süryani sürgünü sırasında insanların yerinde kaldığı ve sadece yönetici elitlerin sürgün edildiği bilinmektedir.

Yaradan’ı Ne Zaman Hissedeceğim?

Soru: Ben online Kabala derslerinde ilk sınıf öğrencisiyim. Yaradan’ı grup içinde ne kadar sürede hissedebilirim?

Cevap: Bu hangi kursta çalıştığınıza değildir, bu metotta ne kadar ustalaşmak istediğinize bağlıdır. Bazı gruplara mümkün olduğunca yakınlaşmaya ve arkadaşlarınızla birlikte, egoizmin sizi onlardan ayıracağını hissettiğiniz yerde, daha çok bağ kurmaya çalışın.

Ya da tam tersi, bunu daha fazla hissedeceksiniz, ancak aynı zamanda üstesinden geleceksiniz. Böylece Yaradan’ın ifşasına doğru ilerlemeye başlayacaksınız.